Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dördüncü Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 250639" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmi Dördüncü Söz - Sayfa 460</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte bu hakikati bilmeyen insafsız insanlar derler ki: “Âhiretin tafsilâtını ders alan müteyakkız kalbli, keskin nazarlı olan Sahabelerin fikirleri, niçin bin sene hakikatten uzak olarak fikirleri düşmüş gibi, istikbal-i dünyevîde bin dört yüz sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib zannetmişler?”</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'"><em><strong>Elcevap:</strong> </em>Çünkü, Sahabeler, feyz-i sohbet-i Nübüvvetten, herkesten ziyade dâr-ı âhireti düşünerek, dünyanın fenâsını bilerek, kıyametin ipham vaktindeki hikmet-i İlâhiyeyi anlayarak, ecel-i şahsî gibi dünyanın eceline karşı dahi daima muntazır bir vaziyet alarak, âhiretlerine ciddî çalışmışlar. Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “Kıyameti bekleyiniz, intizar ediniz” tekrar etmesi, şu hikmetten ileri gelmiş bir irşad-ı Nebevîdir. Yoksa vuku-u muayyene dair bir vahyin hükmüyle değildir ki hakikatten uzak olsun. İllet ayrıdır, hikmet ayrıdır. İşte, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın bu nevi sözleri, hikmet-i iphamdan ileri geliyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hem şu sırdandır ki, Mehdî, Süfyan gibi âhirzamanda gelecek eşhasları, çok zaman evvel, hattâ Tâbiîn zamanında onları beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar. Hattâ bazı ehl-i velâyet “Onlar geçmiş” demişler. İşte bu da, kıyamet gibi, hikmet-i İlâhiye iktiza eder ki, vakitleri taayyün etmesin. Çünkü her zaman, her asır, kuvve-i mâneviyenin takviyesine medar olacak ve yeisten kurtaracak Mehdî mânâsına muhtaçtır. Bu mânâda her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır. Hem gaflet içinde fenalara uymamak ve lâkaytlıkta nefsin dizginini bırakmamak için, nifakın başına geçecek müthiş şahıslardan her asır çekinmeli ve korkmalı. Eğer tayin edilseydi, maslahat-ı irşad-ı umumî zayi olurdu.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Şimdi, Mehdî gibi eşhasın hakkındaki rivâyâtın ihtilâfâtı ve sırrı şudur ki:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Aleyhissalâtü Vesselâm</strong>: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Mehdî</strong>: âhirzamanda gelip dini takviye edecek ve Müslümanların imanlarını yenileyecek olan zât (bk. h-d-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Resul-i Ekrem</strong>: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) (bk. r-s-l; k-r-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Sahabe</strong>: Peygamberimizi (a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan gidenler</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Süfyan</strong>: âhirzamanda gelip İslâm dinini yıkmak için çalışacak olan dinsiz ve münafık şahıs</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Tâbiin</strong>: sahabeleri gören mü’minler</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>dâr-ı âhiret</strong>: âhiret yurdu (bk. e-ḫ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ecel</strong>: ölüm zamanı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ecel-i şahsi</strong>: kişinin ölüm vakti</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehl-i velâyet</strong>: veliler, Allah dostları (bk. v-l-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>eşhas</strong>: şahıslar</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>fenâ</strong>: gelip geçicilik; kötü (bk. f-n-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>feyz-i sohbet-i Nübüvvet</strong>: Peygamberimizin (a.s.m.) sohbetinin feyzi, bereketi (bk. f-y-ḍ; n-b-e)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>gaflet</strong>: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l) </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hikmet</strong>: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hikmet-i ipham</strong>: bir şeyi gizlemenin hikmeti (bk. ḥ-k-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hikmet-i İlâhiye</strong>: İlâhî hikmet; Allah’ın gözettiği fayda ve gaye (bk. ḥ-k-m; e-l-h)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ihtilâfât</strong>: farklılıklar, ihtilaflar</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>iktiza</strong>: gerektirme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>illet</strong>: esas sebep</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>intizar etmek</strong>: beklemek</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ipham</strong>: gizli bırakmak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>irşad-ı Nebevî</strong>: Peygamberin doğru yolu göstermesi (bk. r-ş-d; n-b-e)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>istikbal-i dünyevî</strong>: dünyanın geleceği</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>karib</strong>: yakın</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kuvve-i mâneviye</strong>: mânevî kuvvet, moral gücü (bk. a-n-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kıyamet</strong>: dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması (bk. ḳ-v-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>lâkayt</strong>: duyarsız, ilgisiz</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>maslahat-ı irşad-ı umumî</strong>: herkese doğru yolu göstermenin gerektirdiği hikmet (bk. ṣ-l-ḥ; r-ş-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>medar</strong>: sebep, dayanak </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muntazır</strong>: bekleyen, hazır</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müteyakkız</strong>: uyanık, gözü açık</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müthiş</strong>: dehşet veren, korkutan</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nazar</strong>: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nefis</strong>: insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet (bk. n-f-s)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nevi</strong>: tür, çeşit</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nifak</strong>: münafıklık, ikiyüzlülük</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>rivâyât</strong>: rivâyetler, Peygamberimizden duyulan şeylerin nakledilmesi</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sır</strong>: gizem, gizli gerçek </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>taayyün</strong>: belirlenme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tafsilât</strong>: ayrıntılar</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>takviye</strong>: kuvvetlendirme, güçlendirme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vahy</strong>: bir emrin veya hakikatin Allah tarafından Peygambere bildirilmesi (bk. v-ḥ-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vuku-u muayyen</strong>: belirlenmiş olay </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>yeis</strong>: ümitsizlik</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zayi olmak</strong>: kaybolmak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ziyade</strong>: fazla, çok</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âhiret</strong>: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âhirzaman</strong>: dünya hayatının kıyamete yakın son devresi (bk. e-ḫ-r)</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 250639, member: 1"] [b]Yirmi Dördüncü Söz - Sayfa 460[/b] [FONT=Tahoma]İşte bu hakikati bilmeyen insafsız insanlar derler ki: “Âhiretin tafsilâtını ders alan müteyakkız kalbli, keskin nazarlı olan Sahabelerin fikirleri, niçin bin sene hakikatten uzak olarak fikirleri düşmüş gibi, istikbal-i dünyevîde bin dört yüz sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib zannetmişler?” [/FONT] [FONT=Tahoma][I][B]Elcevap:[/B] [/I]Çünkü, Sahabeler, feyz-i sohbet-i Nübüvvetten, herkesten ziyade dâr-ı âhireti düşünerek, dünyanın fenâsını bilerek, kıyametin ipham vaktindeki hikmet-i İlâhiyeyi anlayarak, ecel-i şahsî gibi dünyanın eceline karşı dahi daima muntazır bir vaziyet alarak, âhiretlerine ciddî çalışmışlar. Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “Kıyameti bekleyiniz, intizar ediniz” tekrar etmesi, şu hikmetten ileri gelmiş bir irşad-ı Nebevîdir. Yoksa vuku-u muayyene dair bir vahyin hükmüyle değildir ki hakikatten uzak olsun. İllet ayrıdır, hikmet ayrıdır. İşte, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın bu nevi sözleri, hikmet-i iphamdan ileri geliyor. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hem şu sırdandır ki, Mehdî, Süfyan gibi âhirzamanda gelecek eşhasları, çok zaman evvel, hattâ Tâbiîn zamanında onları beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar. Hattâ bazı ehl-i velâyet “Onlar geçmiş” demişler. İşte bu da, kıyamet gibi, hikmet-i İlâhiye iktiza eder ki, vakitleri taayyün etmesin. Çünkü her zaman, her asır, kuvve-i mâneviyenin takviyesine medar olacak ve yeisten kurtaracak Mehdî mânâsına muhtaçtır. Bu mânâda her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır. Hem gaflet içinde fenalara uymamak ve lâkaytlıkta nefsin dizginini bırakmamak için, nifakın başına geçecek müthiş şahıslardan her asır çekinmeli ve korkmalı. Eğer tayin edilseydi, maslahat-ı irşad-ı umumî zayi olurdu. [/FONT] [FONT=Tahoma]Şimdi, Mehdî gibi eşhasın hakkındaki rivâyâtın ihtilâfâtı ve sırrı şudur ki: [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Aleyhissalâtü Vesselâm[/B]: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]Mehdî[/B]: âhirzamanda gelip dini takviye edecek ve Müslümanların imanlarını yenileyecek olan zât (bk. h-d-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Resul-i Ekrem[/B]: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) (bk. r-s-l; k-r-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]Sahabe[/B]: Peygamberimizi (a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan gidenler[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Süfyan[/B]: âhirzamanda gelip İslâm dinini yıkmak için çalışacak olan dinsiz ve münafık şahıs[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]Tâbiin[/B]: sahabeleri gören mü’minler[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]dâr-ı âhiret[/B]: âhiret yurdu (bk. e-ḫ-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ecel[/B]: ölüm zamanı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ecel-i şahsi[/B]: kişinin ölüm vakti[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ehl-i velâyet[/B]: veliler, Allah dostları (bk. v-l-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]eşhas[/B]: şahıslar[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]fenâ[/B]: gelip geçicilik; kötü (bk. f-n-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]feyz-i sohbet-i Nübüvvet[/B]: Peygamberimizin (a.s.m.) sohbetinin feyzi, bereketi (bk. f-y-ḍ; n-b-e)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]gaflet[/B]: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l) [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hikmet[/B]: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hikmet-i ipham[/B]: bir şeyi gizlemenin hikmeti (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hikmet-i İlâhiye[/B]: İlâhî hikmet; Allah’ın gözettiği fayda ve gaye (bk. ḥ-k-m; e-l-h)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ihtilâfât[/B]: farklılıklar, ihtilaflar[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]iktiza[/B]: gerektirme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]illet[/B]: esas sebep[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]intizar etmek[/B]: beklemek[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ipham[/B]: gizli bırakmak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]irşad-ı Nebevî[/B]: Peygamberin doğru yolu göstermesi (bk. r-ş-d; n-b-e)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]istikbal-i dünyevî[/B]: dünyanın geleceği[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]karib[/B]: yakın[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kuvve-i mâneviye[/B]: mânevî kuvvet, moral gücü (bk. a-n-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kıyamet[/B]: dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması (bk. ḳ-v-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]lâkayt[/B]: duyarsız, ilgisiz[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]maslahat-ı irşad-ı umumî[/B]: herkese doğru yolu göstermenin gerektirdiği hikmet (bk. ṣ-l-ḥ; r-ş-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]medar[/B]: sebep, dayanak [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]muntazır[/B]: bekleyen, hazır[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]müteyakkız[/B]: uyanık, gözü açık[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]müthiş[/B]: dehşet veren, korkutan[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nazar[/B]: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nefis[/B]: insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet (bk. n-f-s)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nevi[/B]: tür, çeşit[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nifak[/B]: münafıklık, ikiyüzlülük[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]rivâyât[/B]: rivâyetler, Peygamberimizden duyulan şeylerin nakledilmesi[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]sır[/B]: gizem, gizli gerçek [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]taayyün[/B]: belirlenme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tafsilât[/B]: ayrıntılar[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]takviye[/B]: kuvvetlendirme, güçlendirme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]vahy[/B]: bir emrin veya hakikatin Allah tarafından Peygambere bildirilmesi (bk. v-ḥ-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]vuku-u muayyen[/B]: belirlenmiş olay [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]yeis[/B]: ümitsizlik[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]zayi olmak[/B]: kaybolmak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ziyade[/B]: fazla, çok[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]âhiret[/B]: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âhirzaman[/B]: dünya hayatının kıyamete yakın son devresi (bk. e-ḫ-r)[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dördüncü Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst