Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Beşinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 257531" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmibeşinci Söz - Sayfa 601</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">bir tarzda der: “Ya birtek sûrenin mislini getiriniz, veyahut dünyada ve âhirette helâket ve zilleti kabul ediniz” diye ilân ettiği halde, o asrın muannid beliğleri birtek sûrenin mislini getirmekle kısa bir yol olan muarazayı bırakıp, uzun olan, can ve mallarını tehlikeye atan muharebe yolunu ihtiyar etmeleri ispat eder ki, o kısa yolda gitmek mümkün değildir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hem Kur’ân’ın dostları, Kur’ân’a benzemek ve taklit etmek şevkiyle; ve düşmanları dahi, Kur’ân’a mukabele ve tenkit etmek sevkiyle o vakitten beri yazdıkları ve yazılan ve telâhuk-u efkâr ile terakki eden milyonlarla Arabî kitaplar ortada geziyor. Hiçbirisinin ona yetişemediğini, hattâ en âmi adam dahi dinlese, elbette diyecek: “Bu Kur’ân, bunlara benzemez ve onların mertebesinde değil. Ya onların altında veya umumunun fevkinde olacak.” Umumunun altında olduğunu, dünyada hiçbir fert, hiçbir kâfir, hattâ hiçbir ahmak diyemez. Demek, mertebe-i belâğati, umumun fevkındedir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hattâ bir adam, <strong><u><img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1</u></strong> <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 22px"><span style="color: #000000">سَبَّحَ ِللهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ</span></span></span> âyetini okudu. Dedi ki: “Bu âyetin harika telâkki edilen belâğatını göremiyorum.”</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Ona denildi: “Sen dahi bu seyyah gibi o zamana git, orada dinle.”</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">O da, kendini Kur’ân’dan evvel orada tahayyül ederken gördü ki, mevcudat-ı âlem perişan, karanlık, câmid ve şuursuz ve vazifesiz olarak, hâli, hadsiz, hudutsuz bir fezada, kararsız fâni bir dünyada bulunuyorlar. Birden, Kur’ân’ın lisanından bu âyeti dinlerken gördü:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Bu âyet, kâinat üstünde, dünyanın yüzünde öyle bir perde açtı ve ışıklandırdı ki, bu ezelî nutuk ve bu sermedî ferman, asırlar sıralarında dizilen zîşuurlara ders verip gösteriyor ki, bu kâinat, bir cami-i kebîr hükmünde, başta semâvât ve arz olarak umum mahlûkatı hayattarâne zikir ve tesbihte ve vazife başında cûş-u huruşla mes’udâne ve memnunâne bir vaziyette bulunuyor, diye müşahede etti. Ve bu âyetin derece-i belâğatini zevk ederek, sair âyetleri buna kıyasla,</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span>[NOT]<span style="font-family: 'Tahoma'">Dipnot-1</span> <span style="font-family: 'Tahoma'"> “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih eder.” Hadîd Sûresi, 57:1.</span>[/NOT]<span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Arabî</strong>: Arapça</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>arz</strong>: yer, dünya</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>belâğat</strong>: sözün düzgün, kusursuz, halin ve makamın icabına göre yerinde söylenmesi (bk. b-l-ğ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cami-i kebir</strong>: büyük cami (bk. c-m-a; k-b-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>câmid</strong>: cansız</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cûş u huruş</strong>: neşe ve âhenk</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>derece-i belâğat</strong>: belâğat derecesi (bk. b-l-ğ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ezelî nutuk</strong>: Allah’ın ezelî konuşması (bk. e-z-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>fevkinde</strong>: üstünde</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>feza</strong>: uzay</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>fâni</strong>: gelip geçici, ölümlü (bk. f-n-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hayattarâne</strong>: canlı bir şekilde (bk. ḥ-y-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>helâket</strong>: yok oluş</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hudutsuz</strong>: sınırsız</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hâli</strong>: boş, ıssız</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ihtiyar</strong>: tercih, seçme (bk. ḫ-y-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mahlûkat</strong>: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>memnunâne</strong>: memnun bir şekilde</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mertebe</strong>: derece</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mertebe-i belâğat</strong>: belâğat derecesi (bk. b-l-ğ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mes’udâne</strong>: mutlu bir şekilde</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mevcudât-ı âlem</strong>: kâinattaki varlıklar (bk. a-l-m) (bk. v-c-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>misl</strong>: benzer (bk. m-s̱-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muannid</strong>: inatçı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muaraza</strong>: sözle mücadele</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muharebe</strong>: savaş</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mukabele</strong>: karşılık</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müşahede etmek</strong>: görmek (bk. ş-h-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sair</strong>: diğer</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>semâvât</strong>: gökler (bk. s-m-v)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sermedî ferman</strong>: sürekli, dâimi buyruk</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>seyyah</strong>: gezgin, yolcu</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tahayyül</strong>: hayal etme (bk. ḫ-y-l)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>telâhuk-u efkâr</strong>: fikirlerin birikimi (bk. f-k-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>telâkki edilen</strong>: kabul edilen</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>terakki etmek</strong>: ilerlemek</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tesbih</strong>: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına layık ifadelerle anma (bk. s-b-ḥ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>umum</strong>: bütün, genel</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zikir</strong>: Allah’ı anmak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zillet</strong>: alçaklık, aşağılık</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zîşuur</strong>: şuur sahibi (bk. ẕî; ş-a-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âdi</strong>: sıradan</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âhiret</strong>: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şevk</strong>: şiddetli arzu ve istek</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şuursuz</strong>: bilinçsiz (bk. ş-a-r)</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 257531, member: 1"] [b]Yirmibeşinci Söz - Sayfa 601[/b] [FONT=Tahoma]bir tarzda der: “Ya birtek sûrenin mislini getiriniz, veyahut dünyada ve âhirette helâket ve zilleti kabul ediniz” diye ilân ettiği halde, o asrın muannid beliğleri birtek sûrenin mislini getirmekle kısa bir yol olan muarazayı bırakıp, uzun olan, can ve mallarını tehlikeye atan muharebe yolunu ihtiyar etmeleri ispat eder ki, o kısa yolda gitmek mümkün değildir. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hem Kur’ân’ın dostları, Kur’ân’a benzemek ve taklit etmek şevkiyle; ve düşmanları dahi, Kur’ân’a mukabele ve tenkit etmek sevkiyle o vakitten beri yazdıkları ve yazılan ve telâhuk-u efkâr ile terakki eden milyonlarla Arabî kitaplar ortada geziyor. Hiçbirisinin ona yetişemediğini, hattâ en âmi adam dahi dinlese, elbette diyecek: “Bu Kur’ân, bunlara benzemez ve onların mertebesinde değil. Ya onların altında veya umumunun fevkinde olacak.” Umumunun altında olduğunu, dünyada hiçbir fert, hiçbir kâfir, hattâ hiçbir ahmak diyemez. Demek, mertebe-i belâğati, umumun fevkındedir. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hattâ bir adam, [B][U][IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1[/U][/B] [FONT=Trebuchet MS][SIZE=6] [/SIZE][/FONT][FONT=Trebuchet MS][SIZE=6][COLOR=#000000]سَبَّحَ ِللهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ[/COLOR][/SIZE][/FONT] âyetini okudu. Dedi ki: “Bu âyetin harika telâkki edilen belâğatını göremiyorum.” [/FONT] [FONT=Tahoma]Ona denildi: “Sen dahi bu seyyah gibi o zamana git, orada dinle.” [/FONT] [FONT=Tahoma]O da, kendini Kur’ân’dan evvel orada tahayyül ederken gördü ki, mevcudat-ı âlem perişan, karanlık, câmid ve şuursuz ve vazifesiz olarak, hâli, hadsiz, hudutsuz bir fezada, kararsız fâni bir dünyada bulunuyorlar. Birden, Kur’ân’ın lisanından bu âyeti dinlerken gördü: [/FONT] [FONT=Tahoma]Bu âyet, kâinat üstünde, dünyanın yüzünde öyle bir perde açtı ve ışıklandırdı ki, bu ezelî nutuk ve bu sermedî ferman, asırlar sıralarında dizilen zîşuurlara ders verip gösteriyor ki, bu kâinat, bir cami-i kebîr hükmünde, başta semâvât ve arz olarak umum mahlûkatı hayattarâne zikir ve tesbihte ve vazife başında cûş-u huruşla mes’udâne ve memnunâne bir vaziyette bulunuyor, diye müşahede etti. Ve bu âyetin derece-i belâğatini zevk ederek, sair âyetleri buna kıyasla, [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][NOT][FONT=Tahoma]Dipnot-1[/FONT] [FONT=Tahoma] “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih eder.” Hadîd Sûresi, 57:1.[/FONT][/NOT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Arabî[/B]: Arapça[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]arz[/B]: yer, dünya[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]belâğat[/B]: sözün düzgün, kusursuz, halin ve makamın icabına göre yerinde söylenmesi (bk. b-l-ğ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]cami-i kebir[/B]: büyük cami (bk. c-m-a; k-b-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]câmid[/B]: cansız[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]cûş u huruş[/B]: neşe ve âhenk[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]derece-i belâğat[/B]: belâğat derecesi (bk. b-l-ğ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ezelî nutuk[/B]: Allah’ın ezelî konuşması (bk. e-z-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]fevkinde[/B]: üstünde[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]feza[/B]: uzay[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]fâni[/B]: gelip geçici, ölümlü (bk. f-n-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hayattarâne[/B]: canlı bir şekilde (bk. ḥ-y-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]helâket[/B]: yok oluş[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hudutsuz[/B]: sınırsız[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hâli[/B]: boş, ıssız[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ihtiyar[/B]: tercih, seçme (bk. ḫ-y-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mahlûkat[/B]: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]memnunâne[/B]: memnun bir şekilde[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mertebe[/B]: derece[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mertebe-i belâğat[/B]: belâğat derecesi (bk. b-l-ğ)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mes’udâne[/B]: mutlu bir şekilde[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mevcudât-ı âlem[/B]: kâinattaki varlıklar (bk. a-l-m) (bk. v-c-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]misl[/B]: benzer (bk. m-s̱-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]muannid[/B]: inatçı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]muaraza[/B]: sözle mücadele[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]muharebe[/B]: savaş[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mukabele[/B]: karşılık[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]müşahede etmek[/B]: görmek (bk. ş-h-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]sair[/B]: diğer[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]semâvât[/B]: gökler (bk. s-m-v)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]sermedî ferman[/B]: sürekli, dâimi buyruk[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]seyyah[/B]: gezgin, yolcu[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tahayyül[/B]: hayal etme (bk. ḫ-y-l)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]telâhuk-u efkâr[/B]: fikirlerin birikimi (bk. f-k-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]telâkki edilen[/B]: kabul edilen[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]terakki etmek[/B]: ilerlemek[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tesbih[/B]: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına layık ifadelerle anma (bk. s-b-ḥ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]umum[/B]: bütün, genel[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]zikir[/B]: Allah’ı anmak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]zillet[/B]: alçaklık, aşağılık[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]zîşuur[/B]: şuur sahibi (bk. ẕî; ş-a-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âdi[/B]: sıradan[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]âhiret[/B]: öteki dünya, öldükten sonraki hayat (bk. e-ḫ-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]şevk[/B]: şiddetli arzu ve istek[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]şuursuz[/B]: bilinçsiz (bk. ş-a-r)[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Beşinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst