Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Beşinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 257285" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmibeşinci Söz - Sayfa 568</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">gösteriyor—tâ anlaşılsın ki, sebep yalnız zâhirî bir perdedir. Çünkü gayet hakîmâne gayeleri ve mühim semereleri irade etmek, gayet alîm, hakîm birinin işi olmak lâzımdır. Sebebi ise şuursuz, câmiddir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hem semere ve gayetini zikretmekle âyet gösteriyor ki, sebepler çendan nazar-ı zâhirîde ve vücutta müsebbebatla muttasıl ve bitişik görünür. Fakat hakikatte mabeynlerinde uzak bir mesafe var. Sebepten müsebbebin icadına kadar o derece uzaklık var ki, en büyük bir sebebin eli, en ednâ bir müsebbebin icadına yetişemez. İşte, sebep ve müsebbep ortasındaki uzun mesafede, esmâ-i İlâhiye birer yıldız gibi tulû eder. Matlaları, o mesafe-i mâneviyedir. Nasıl ki zâhir nazarda dağların daire-i ufkunda semânın etekleri muttasıl ve mukarin görünür. Halbuki, daire-i ufk-u cibalîden semânın eteğine kadar, umum yıldızların matlaları ve başka şeylerin meskenleri olan bir mesafe-i azîme bulunduğu gibi, esbab ile müsebbebat mabeyninde öyle bir mesafe-i mâneviye var ki, imanın dürbünüyle, Kur’ân’ın nuruyla görünür. Meselâ,</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 22px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 22px"></span></span></span><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Tahoma'"><span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 22px">فَلْيَنْظُرِ اْلاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِهِ اَنَّا صَبَبْنَا الْمَاۤءَ صَبًّا ثُمَّ شَقَقْنَا اْلاَرْضَ شَقًّا فَاَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا وَعِنَبًا وَقَضْبًا وَزَيْتُونًا وَنَخْلاً وَحَدَاۤئِقَ غُلْبًا وَفَاكِهَةً وَاَبّاً مَتَاعًا لَكُمْ وَ ِلاَنْعَامِكُمْ</span></span> <strong><u><img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1</u></strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İşte şu âyet-i kerime, mu’cizât-ı kudret-i İlâhiyeyi bir tertib-i hikmetle zikrederek esbabı müsebbebâta raptedip, en âhirde <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 22px">مَتَاعًا لَكُمْ</span></span> lâfzıyla bir gayeyi gösterir ki, o gaye, bütün o müteselsil esbab ve müsebbebat içinde o gayeyi gören ve takip eden gizli bir Mutasarrıf bulunduğunu ve o esbab Onun perdesi olduğunu ispat eder.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, <span style="font-family: 'Trebuchet MS'"><span style="font-size: 22px">مَتَاعًا لَكُمْ وَ ِلاَنْعَامِكُمْ</span></span> tabiriyle, bütün esbabı icad kabiliyetinden azleder.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span>[NOT]<span style="font-family: 'Tahoma'">Dipnot-1</span> <span style="font-family: 'Tahoma'"> “İnsan, yediklerine bir baksın. Biz suyu bol bol indirdik. Toprağı yardıkça yardık. Ondan daneler, üzümler, sebzeler, zeytinlikler, hurmalıklar, bol ağaçlı bahçeler, çeşit çeşit meyveler ve otlar bitirdik—size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye.” Abese Sûresi, 80:24-32.</span>[/NOT]<span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Mutasarrıf</strong>: sonsuz tasarruf sahibi ve yetkisi olan, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah (bk. ṣ-r-f)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>alîm</strong>: sonsuz ilim sahibi (bk. a-l-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>azletmek</strong>: ayırmak, uzaklaştırmak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>câmid</strong>: cansız</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>daire-i ufk-u cibalî</strong>: dağın ufuk dairesi, çizgisi</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>daire-i ufuk</strong>: ufuk dairesi, görüş alanı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ednâ</strong>: en basit, en aşağı</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>esbab</strong>: sebepler (bk. s-b-b)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>esmâ-i İlâhiye</strong>: Allah’ın isimleri (bk. s-m-v; e-l-h)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>gayet</strong>: son </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat</strong>: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakîm</strong>: herşeyi hikmetle yapan (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakîmâne</strong>: hikmetli bir şekilde (bk. ḥ-k-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>icad</strong>: yaratma (bk. v-c-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>irade etmek</strong>: dilemek, tercih etmek (bk. r-v-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>lâfz</strong>: ifade, söz</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mabeyn</strong>: ara</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>matla</strong>: doğuş yeri</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mesafe-i azîme</strong>: büyük mesafe (bk. a-ẓ-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mesafe-i mâneviye</strong>: mânevî mesafe (bk. a-n-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mesken</strong>: yer, mekân</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mukarin</strong>: beraber, yakın olan</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muttasıl</strong>: yapışık, bitişik</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mu’cizât-ı kudret-i İlâhiye</strong>: Allah’ın kudret mu’cizeleri (bk. a-c-z; ḳ-d-r; e-l-h) </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müsebbebat</strong>: sebeplerle meydana gelenler, sebeplerin sonuçları (bk. s-b-b)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müteselsil</strong>: zincirleme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nazar</strong>: bakış (bk. n-ẓ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nazar-ı zahirî</strong>: dışa dönük bakış (bk. n-ẓ-r; ẓ-h-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>raptetmek</strong>: bağlamak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sema</strong>: gök (bk. s-m-v)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>semere</strong>: meyve, netice</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tertib-i hikmet</strong>: hikmetli düzenleme (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tulû etmek</strong>: doğmak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>umum</strong>: bütün</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>vücut</strong>: varlık (bk. v-c-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zahirî</strong>: görünürde (bk. ẓ-h-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zikretmek</strong>: anmak, belirtmek</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âhir</strong>: son (bk. e-ḫ-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>çendan</strong>: gerçi</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şuur</strong>: bilinç (bk. ş-a-r)</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 257285, member: 1"] [b]Yirmibeşinci Söz - Sayfa 568[/b] [FONT=Tahoma]gösteriyor—tâ anlaşılsın ki, sebep yalnız zâhirî bir perdedir. Çünkü gayet hakîmâne gayeleri ve mühim semereleri irade etmek, gayet alîm, hakîm birinin işi olmak lâzımdır. Sebebi ise şuursuz, câmiddir. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hem semere ve gayetini zikretmekle âyet gösteriyor ki, sebepler çendan nazar-ı zâhirîde ve vücutta müsebbebatla muttasıl ve bitişik görünür. Fakat hakikatte mabeynlerinde uzak bir mesafe var. Sebepten müsebbebin icadına kadar o derece uzaklık var ki, en büyük bir sebebin eli, en ednâ bir müsebbebin icadına yetişemez. İşte, sebep ve müsebbep ortasındaki uzun mesafede, esmâ-i İlâhiye birer yıldız gibi tulû eder. Matlaları, o mesafe-i mâneviyedir. Nasıl ki zâhir nazarda dağların daire-i ufkunda semânın etekleri muttasıl ve mukarin görünür. Halbuki, daire-i ufk-u cibalîden semânın eteğine kadar, umum yıldızların matlaları ve başka şeylerin meskenleri olan bir mesafe-i azîme bulunduğu gibi, esbab ile müsebbebat mabeyninde öyle bir mesafe-i mâneviye var ki, imanın dürbünüyle, Kur’ân’ın nuruyla görünür. Meselâ, [FONT=Trebuchet MS][SIZE=6] [/SIZE][/FONT][/FONT][CENTER][FONT=Tahoma][FONT=Trebuchet MS][SIZE=6]فَلْيَنْظُرِ اْلاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِهِ اَنَّا صَبَبْنَا الْمَاۤءَ صَبًّا ثُمَّ شَقَقْنَا اْلاَرْضَ شَقًّا فَاَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا وَعِنَبًا وَقَضْبًا وَزَيْتُونًا وَنَخْلاً وَحَدَاۤئِقَ غُلْبًا وَفَاكِهَةً وَاَبّاً مَتَاعًا لَكُمْ وَ ِلاَنْعَامِكُمْ[/SIZE][/FONT] [B][U][IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1[/U][/B][/FONT][/CENTER] [FONT=Tahoma] İşte şu âyet-i kerime, mu’cizât-ı kudret-i İlâhiyeyi bir tertib-i hikmetle zikrederek esbabı müsebbebâta raptedip, en âhirde [FONT=Trebuchet MS][SIZE=6]مَتَاعًا لَكُمْ[/SIZE][/FONT] lâfzıyla bir gayeyi gösterir ki, o gaye, bütün o müteselsil esbab ve müsebbebat içinde o gayeyi gören ve takip eden gizli bir Mutasarrıf bulunduğunu ve o esbab Onun perdesi olduğunu ispat eder. [/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, [FONT=Trebuchet MS][SIZE=6]مَتَاعًا لَكُمْ وَ ِلاَنْعَامِكُمْ[/SIZE][/FONT] tabiriyle, bütün esbabı icad kabiliyetinden azleder. [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][NOT][FONT=Tahoma]Dipnot-1[/FONT] [FONT=Tahoma] “İnsan, yediklerine bir baksın. Biz suyu bol bol indirdik. Toprağı yardıkça yardık. Ondan daneler, üzümler, sebzeler, zeytinlikler, hurmalıklar, bol ağaçlı bahçeler, çeşit çeşit meyveler ve otlar bitirdik—size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye.” Abese Sûresi, 80:24-32.[/FONT][/NOT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Mutasarrıf[/B]: sonsuz tasarruf sahibi ve yetkisi olan, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah (bk. ṣ-r-f)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]alîm[/B]: sonsuz ilim sahibi (bk. a-l-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]azletmek[/B]: ayırmak, uzaklaştırmak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]câmid[/B]: cansız[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]daire-i ufk-u cibalî[/B]: dağın ufuk dairesi, çizgisi[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]daire-i ufuk[/B]: ufuk dairesi, görüş alanı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ednâ[/B]: en basit, en aşağı[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]esbab[/B]: sebepler (bk. s-b-b)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]esmâ-i İlâhiye[/B]: Allah’ın isimleri (bk. s-m-v; e-l-h)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]gayet[/B]: son [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat[/B]: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hakîm[/B]: herşeyi hikmetle yapan (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakîmâne[/B]: hikmetli bir şekilde (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]icad[/B]: yaratma (bk. v-c-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]irade etmek[/B]: dilemek, tercih etmek (bk. r-v-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]lâfz[/B]: ifade, söz[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mabeyn[/B]: ara[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]matla[/B]: doğuş yeri[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mesafe-i azîme[/B]: büyük mesafe (bk. a-ẓ-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mesafe-i mâneviye[/B]: mânevî mesafe (bk. a-n-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mesken[/B]: yer, mekân[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mukarin[/B]: beraber, yakın olan[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]muttasıl[/B]: yapışık, bitişik[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mu’cizât-ı kudret-i İlâhiye[/B]: Allah’ın kudret mu’cizeleri (bk. a-c-z; ḳ-d-r; e-l-h) [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]müsebbebat[/B]: sebeplerle meydana gelenler, sebeplerin sonuçları (bk. s-b-b)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]müteselsil[/B]: zincirleme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nazar[/B]: bakış (bk. n-ẓ-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nazar-ı zahirî[/B]: dışa dönük bakış (bk. n-ẓ-r; ẓ-h-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]raptetmek[/B]: bağlamak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]sema[/B]: gök (bk. s-m-v)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]semere[/B]: meyve, netice[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tertib-i hikmet[/B]: hikmetli düzenleme (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tulû etmek[/B]: doğmak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]umum[/B]: bütün[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]vücut[/B]: varlık (bk. v-c-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]zahirî[/B]: görünürde (bk. ẓ-h-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]zikretmek[/B]: anmak, belirtmek[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âhir[/B]: son (bk. e-ḫ-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]çendan[/B]: gerçi[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]şuur[/B]: bilinç (bk. ş-a-r)[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Beşinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst