Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Yirmi Beşinci Lem'a - Hastalar Risalesi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 151862" data-attributes="member: 27"><p><span style="color: DarkRed"><strong>SEKİZİNCİ DEVÂ</strong></span></p><p><span style="color: DarkRed"><strong></strong></span></p><p><span style="color: DarkRed"><strong>Ey âhiretini düşünen hasta!</strong> Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü’z-zünub olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki, “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker.” 18</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed">Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ etmezsen, şu muvakkat bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et. Çünkü, bütün dünyanın mevcudatıyla kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardır. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bahusus âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat’î ilâç ve kat’î şifa verici bir tiryak olan iman ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımaktır.</span></p><p></p><p>Hastalık yukarıda da belirtildiği gibi insanın günahlarını, şekva etmemek, haline razı olmak suretiyle temizler. Kısacık ve geçici bir hastalıkla ebedi bir saadeti kazanmaya vesile olabilir. Ve allah belayı, musibeti ve hastalığı daha çok sevdiği kullarına verir. Ki daha huzuruna gelmeden temizlensin, ebedi nimetlerinin en güzellerine layık olsun. </p><p></p><p><span style="color: Navy"><strong>Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:</strong></span></p><p><span style="color: Navy"><strong></strong></span></p><p><span style="color: Navy"><strong>"Mü'min erkek ve kadının nefsinde, çocuğunda, malında bela eksik olmaz. Tâ ki hatasız olarak Allah'a kavuşsun." </strong></span> 19</p><p></p><p>Bu ve bunun gibi birçok hadis ve ayet vardır. Ve ahiretini düşünen hastaya tam bir teselli mahiyetindedir. Bahsettiğimiz şartlar altında ahirete tertemiz bir şekilde intikal edebileceği gibi, o mükafatı düşünmekten gelen bir rahatlığı, hastalık anında, bu dünyada dahi hissedebilir.</p><p></p><p>Bundan çok daha büyük bir hastalık vardır ki; o da günahları düşünmemek, ahireti bilmemek, allaha yabancı olup O'nu tanımamaktır, kısacası imansız bir hayat sürmektir. Eyyub a.s kıssasını anlatırken, günahları ciddiye almayanlar için, Üstad şu uyarıyı yapıyor; <span style="color: DarkSlateGray"><strong>"Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. </strong></span><span style="color: Black">20</span><span style="color: DarkSlateGray"><strong> Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor." </strong></span>21</p><p></p><p>"İmansızlık nasıl hastalık olur ?" diye bir soru akla gelebilir. Bunun için öncelikle imanın insana neler kazandırdığını bilmek gerekir. Geniş izahı Risale-i Nur'lara havale ederek burada kısaca diyebiliriz ki; </p><p></p><p>İman insanın mazi ve istikbalini aydınlatan bir nurdur. </p><p>İnanan bir insan, bu dünyayı ücret yeri değil hizmet yeri olarak görür ve ona göre hayatını düzenler. </p><p>Geçmişteki ayrılıklardan iman sayesinde tam teselli bulur.</p><p>Ölümü bir bitiş olarak görmez; bu dünyadan bir paydos, ruhun serbest kalması ve mekan değişikliği olarak görür. </p><p>Kabri akrep, yılan ve haşeratlarla dolu bir kuyu olarak değil; ahirete uçmak için bir bekleme salonu olarak kabul eder. </p><p>Üstadın dediği gibi <strong><span style="color: DarkSlateGray">"Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir."</span></strong> 22 sözüne mazhar olur. </p><p></p><p>İnanmayan bir insanın ise dünyaya ve hadiselere bakışı çok daha farklıdır. </p><p>Onun için mevcudatın hiçbir anlamı yoktur. </p><p>Ölüm bir bitiştir.</p><p>Ebedi yok oluştur. </p><p>Kabir akrep ve yılanlarla dolu bir kuyudan ibarettir. </p><p>Ayrılıkları ebedidir. </p><p>Dünyadaki bütün zeval ve firaklar, inanan bir kişiye göre çok daha fazla azap verir.</p><p>Böyle bir insanın dünya dolusu bela başında vardır. </p><p>Adeta tüm kainat ona düşmandır. </p><p>Bu noktadan en büyük hastalık, imansızlık hastalığıdır.</p><p></p><p>Maddi hastalıklar ise, insanın aczini ve zaafını hissetmesiyle, gücünde ve kuvvetinde sonsuz, bir Kadîr-i Zülcelâl olan allahı tanımada en kısa yoldur. İman nimetine mazhar olmaya vesile olabilen bir hastalık, bir musibet, gerçek anlamda hastalık ve musibet değildir. O'nu tanımak en büyük nimettir. Tüm çarelerin tükendiği anda tek çare O'dur. Ancak O'nu tanımakla hastalıklar tesirini kaybedebilir. </p><p></p><p><span style="color: DarkRed">Evet, Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.</span></p><p></p><p><em><span style="color: DarkGreen"><strong>18.</strong> Buharî, Merdâ: 1, 2, 13, 16; Müslim, Birr: 45; Dârimî, Rikâk: 57; Müsned, 1:371, 441, 2:303, 335, 3:4, 18, 38, 48, 61, 81.</span></em></p><p><em><span style="color: DarkGreen"><strong>19.</strong> Muvatta, Cenaiz 40, (1, 236); Tirmizi, Zühd 57, (2401).</span></em></p><p><em><span style="color: DarkGreen"><strong>20.</strong> bk. Tirmizî, Tefsîru Sûre: 83:1; İbni Mâce, Züht: 29; Muvattâ, Kelâm: 18; Müsned, 2:297.</span></em></p><p><em><span style="color: DarkGreen"><strong>21. </strong>İkinci Lem'a s.32<strong></strong></span></em></p><p><em><span style="color: DarkGreen"><strong>22.</strong> Yirmi Üçüncü Söz s.421</span></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 151862, member: 27"] [COLOR=DarkRed][B]SEKİZİNCİ DEVÂ Ey âhiretini düşünen hasta![/B] Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü’z-zünub olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki, “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker.” 18 Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ etmezsen, şu muvakkat bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et. Çünkü, bütün dünyanın mevcudatıyla kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardır. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bahusus âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat’î ilâç ve kat’î şifa verici bir tiryak olan iman ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımaktır.[/COLOR] Hastalık yukarıda da belirtildiği gibi insanın günahlarını, şekva etmemek, haline razı olmak suretiyle temizler. Kısacık ve geçici bir hastalıkla ebedi bir saadeti kazanmaya vesile olabilir. Ve allah belayı, musibeti ve hastalığı daha çok sevdiği kullarına verir. Ki daha huzuruna gelmeden temizlensin, ebedi nimetlerinin en güzellerine layık olsun. [COLOR=Navy][B]Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mü'min erkek ve kadının nefsinde, çocuğunda, malında bela eksik olmaz. Tâ ki hatasız olarak Allah'a kavuşsun." [/B][/COLOR] 19 Bu ve bunun gibi birçok hadis ve ayet vardır. Ve ahiretini düşünen hastaya tam bir teselli mahiyetindedir. Bahsettiğimiz şartlar altında ahirete tertemiz bir şekilde intikal edebileceği gibi, o mükafatı düşünmekten gelen bir rahatlığı, hastalık anında, bu dünyada dahi hissedebilir. Bundan çok daha büyük bir hastalık vardır ki; o da günahları düşünmemek, ahireti bilmemek, allaha yabancı olup O'nu tanımamaktır, kısacası imansız bir hayat sürmektir. Eyyub a.s kıssasını anlatırken, günahları ciddiye almayanlar için, Üstad şu uyarıyı yapıyor; [COLOR=DarkSlateGray][B]"Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. [/B][/COLOR][COLOR=Black]20[/COLOR][COLOR=DarkSlateGray][B] Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor." [/B][/COLOR]21 "İmansızlık nasıl hastalık olur ?" diye bir soru akla gelebilir. Bunun için öncelikle imanın insana neler kazandırdığını bilmek gerekir. Geniş izahı Risale-i Nur'lara havale ederek burada kısaca diyebiliriz ki; İman insanın mazi ve istikbalini aydınlatan bir nurdur. İnanan bir insan, bu dünyayı ücret yeri değil hizmet yeri olarak görür ve ona göre hayatını düzenler. Geçmişteki ayrılıklardan iman sayesinde tam teselli bulur. Ölümü bir bitiş olarak görmez; bu dünyadan bir paydos, ruhun serbest kalması ve mekan değişikliği olarak görür. Kabri akrep, yılan ve haşeratlarla dolu bir kuyu olarak değil; ahirete uçmak için bir bekleme salonu olarak kabul eder. Üstadın dediği gibi [B][COLOR=DarkSlateGray]"Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir."[/COLOR][/B] 22 sözüne mazhar olur. İnanmayan bir insanın ise dünyaya ve hadiselere bakışı çok daha farklıdır. Onun için mevcudatın hiçbir anlamı yoktur. Ölüm bir bitiştir. Ebedi yok oluştur. Kabir akrep ve yılanlarla dolu bir kuyudan ibarettir. Ayrılıkları ebedidir. Dünyadaki bütün zeval ve firaklar, inanan bir kişiye göre çok daha fazla azap verir. Böyle bir insanın dünya dolusu bela başında vardır. Adeta tüm kainat ona düşmandır. Bu noktadan en büyük hastalık, imansızlık hastalığıdır. Maddi hastalıklar ise, insanın aczini ve zaafını hissetmesiyle, gücünde ve kuvvetinde sonsuz, bir Kadîr-i Zülcelâl olan allahı tanımada en kısa yoldur. İman nimetine mazhar olmaya vesile olabilen bir hastalık, bir musibet, gerçek anlamda hastalık ve musibet değildir. O'nu tanımak en büyük nimettir. Tüm çarelerin tükendiği anda tek çare O'dur. Ancak O'nu tanımakla hastalıklar tesirini kaybedebilir. [COLOR=DarkRed]Evet, Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.[/COLOR] [I][COLOR=DarkGreen][B]18.[/B] Buharî, Merdâ: 1, 2, 13, 16; Müslim, Birr: 45; Dârimî, Rikâk: 57; Müsned, 1:371, 441, 2:303, 335, 3:4, 18, 38, 48, 61, 81. [B]19.[/B] Muvatta, Cenaiz 40, (1, 236); Tirmizi, Zühd 57, (2401). [B]20.[/B] bk. Tirmizî, Tefsîru Sûre: 83:1; İbni Mâce, Züht: 29; Muvattâ, Kelâm: 18; Müsned, 2:297. [B]21. [/B]İkinci Lem'a s.32[B] 22.[/B] Yirmi Üçüncü Söz s.421[/COLOR][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Yirmi Beşinci Lem'a - Hastalar Risalesi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst