Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Yirmi Beşinci Lem'a - Hastalar Risalesi
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 151726" data-attributes="member: 27"><p><span style="color: DarkRed"><strong>YEDİNCİ DEVÂ</strong></span></p><p><span style="color: DarkRed"><strong></strong></span></p><p><span style="color: DarkRed"><strong>Ey sıhhatinin lezzetini kaybeden hasta!</strong> Senin hastalığın sıhhatteki nimet-i İlâhiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilâkis tattırıyor, ziyadeleştiriyor. Çünkü birşey devam etse tesirini kaybeder. Hattâ ehl-i hakikat müttefikan diyorlar ki:</span></p><p><span style="color: DarkRed"></span></p><p><span style="color: DarkRed"><span style="font-size: 12px">اِنَّمَا اْلاَشْيَاۤءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا </span>Yani, “Herşey zıddıyla bilinir.” Meselâ, karanlık olmazsa ışık bilinmez, lezzetsiz kalır. Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz, zevksiz kalır. Açlık olmazsa yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su içmesi zevk vermez. İllet olmazsa âfiyet zevksizdir. Maraz olmazsa sıhhat lezzetsizdir.</span></p><p></p><p></p><p>Monoton ve alışılmış bir hayat tarzı gaflete düşürür ve artık lezzet vermez hale gelir. Hatta birtakım insanlar, her türlü imkana sahipken ve her türlü imkana sahip olmak onlar için, artık sıradan bir hal aldığından ve hayattan artık bir zevk alamadıkları için, intihar gibi değişik denemelerde bulunmaktadırlar. Sahip bulundukları şeyler artık lezzet noktasında tesirini kaybetmiş.</p><p></p><p>Evet, mütemadiyen devam eden nimetler onların farkında olamamıza sebep olabiliyor çoğu zaman. Alışkanlık haline gelen bu nimetlerin bir anda kesilmesi, ya da başka bir hale dönüşmesi bize onun kıymetini hatırlatıyor. Sağlığında sağlığının kıymetini bilmeyen çok insan var ki; kaybettikten sonra onun kıymetini anlıyor ve pişmanlıklar duyuyor. "Keşke bu zıkkımı bu kadar içmeseydim" "Keşke yediklerime dikkat etseydim de bu mide hastalığına yakalanmasaydım" gibi serzenişler hep bu alışılmışlıkta farkına varılamayan nimetlerin zıddına inkılap etmesindendir. </p><p></p><p>Yine oruç tuttuğumuz şu günlerde yediğimizden ve içtiğimizden ne kadar zevk alıyoruz değil mi? Hatta 11 ay boyunca yediğimiz, içtiğimiz şeylerin tümüne bedel bir lezzet alıyoruz belkide. Değişen ne peki ? O zaman da yemek aynı, şimdi de aynı ? Arada bir fark var ki bize 11 ay boyunca tadamadığımız lezzeti tattırıyor. Bunun Ramazan Ayı'na özel olmasının yanında elbette açlığımızın ziyade artmasının da büyük rolü var. Normal zamanlarda çok acıkmadan, hemen önümüze her ne gelirse yerken, Ramazan Ayı'nda ya da oruç tuttuğumuz diğer zamanlarda ise bu şansımız yok. Acıkıyoruz ve sonunda yediğimiz yemekteki lezzet, diğer zamanlardakilerden çok çok farklı lezzet veriyor.</p><p></p><p>Evet her şey zıddıyla bilinir,</p><p>Mesela hayatta olan anne babamızın ne kadar farkındayız ?</p><p>Bugün sağlıklıyız ve onu korumak için ne kadar çaba sarfediyoruz ? </p><p>Paramız veya malımız var, hakkını verebiliyor muyuz ? </p><p>Güzelliğimizi allah yolunda iffetle kullanabiliyor muyuz ? </p><p>Yoksa onu kaybedince mi kıymetini anlıyacağız ? </p><p>Gözlerimiz sapasağlam, neye baktığımızı biliyor muyuz ? </p><p>Farkında bile olmadan kullandığımız ayaklarımız bizi ne yöne götürüyor ? </p><p>Kulaklarımız hangi sesi dinliyor ? </p><p>Aklımız var ama ne ile meşgul ? </p><p></p><p>Sorular çoğaltılabilir. Sorulara cevabımız müspet ise zaten sorun yok. Eğer menfi (olumsuz) ise o zaman bunların kıymetini bize hatırlatacak zıtlarını belki de kendimiz istemeliyiz. </p><p></p><p>Bu nimetler bize allah tarafından ihsan edilmiştir ve kullanım şeklini de bize Kitapları ve Peygamberleri (allah selamı onların üzerine olsun.) aracılığıyla apaçık bir şekilde belirtmiştir. Fakat biz insanlar o nimetlerin sürekli olmasından dolayı onların farkına varamıyoruz ve allah bize bir hastalık, bir musibet veriyor; </p><p>aklımızın, </p><p>kulağımızın, </p><p>ayağımızın, </p><p>gözümüzün, </p><p>varlığımızın, </p><p>güzelliğimizin </p><p>ve kaybettiğimiz çok şeyin farkına onları kaybedince, hastalıklar ve musibetler neticesinde varıyoruz. Bu kadar kıymetli şeyleri bize hatırlatan, gözümüzü açan hastalıktan, musibetten şikayet edilir mi ? Elbette edilmez.</p><p></p><p></p><p><span style="color: DarkRed">Madem Fâtır-ı Hakîm insana her çeşit ihsanını ihsas etmek ve herbir nevi nimetini tattırmak ve insanı daima şükre sevk etmek istediğini, şu kâinatta çeşit çeşit, hadsiz envâ-ı nimeti tadacak, tanıyacak derecede, gayet çok cihazatla insanı teçhiz etmesi gösteriyor ki, elbette sıhhat ve âfiyeti verdiği gibi, hastalıkları, illetleri, dertleri de verecektir. Senden soruyorum: “Bu hastalık senin başında veya elinde veya midende olmasaydı, sen başın, elin, midenin sıhhatindeki lezzetli, zevkli nimet-i İlâhiyeyi hissedip şükreder miydin?” Elbette şükür değil, belki düşünmeyecektin; şuursuz, o sıhhati gaflete, belki sefahete sarf ederdin.</span></p><p></p><p>Ve allah bize çok değişik hisler vermiş. Tatma, duyma, işitme, görme, acı çekme, üzülme, sevinme vs.. Ve bu hislerimizi kullanabilmemiz içinde mevcut hislerimiz kadar farklı hallere tabi kalmamız, halden hale girmemiz O'nun hikmetinin bir gereğidir. Yoksa o hislerin olmasının bir anlamı olmazdı.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 151726, member: 27"] [COLOR=DarkRed][B]YEDİNCİ DEVÂ Ey sıhhatinin lezzetini kaybeden hasta![/B] Senin hastalığın sıhhatteki nimet-i İlâhiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilâkis tattırıyor, ziyadeleştiriyor. Çünkü birşey devam etse tesirini kaybeder. Hattâ ehl-i hakikat müttefikan diyorlar ki: [SIZE=3]اِنَّمَا اْلاَشْيَاۤءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا [/SIZE]Yani, “Herşey zıddıyla bilinir.” Meselâ, karanlık olmazsa ışık bilinmez, lezzetsiz kalır. Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz, zevksiz kalır. Açlık olmazsa yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su içmesi zevk vermez. İllet olmazsa âfiyet zevksizdir. Maraz olmazsa sıhhat lezzetsizdir.[/COLOR] Monoton ve alışılmış bir hayat tarzı gaflete düşürür ve artık lezzet vermez hale gelir. Hatta birtakım insanlar, her türlü imkana sahipken ve her türlü imkana sahip olmak onlar için, artık sıradan bir hal aldığından ve hayattan artık bir zevk alamadıkları için, intihar gibi değişik denemelerde bulunmaktadırlar. Sahip bulundukları şeyler artık lezzet noktasında tesirini kaybetmiş. Evet, mütemadiyen devam eden nimetler onların farkında olamamıza sebep olabiliyor çoğu zaman. Alışkanlık haline gelen bu nimetlerin bir anda kesilmesi, ya da başka bir hale dönüşmesi bize onun kıymetini hatırlatıyor. Sağlığında sağlığının kıymetini bilmeyen çok insan var ki; kaybettikten sonra onun kıymetini anlıyor ve pişmanlıklar duyuyor. "Keşke bu zıkkımı bu kadar içmeseydim" "Keşke yediklerime dikkat etseydim de bu mide hastalığına yakalanmasaydım" gibi serzenişler hep bu alışılmışlıkta farkına varılamayan nimetlerin zıddına inkılap etmesindendir. Yine oruç tuttuğumuz şu günlerde yediğimizden ve içtiğimizden ne kadar zevk alıyoruz değil mi? Hatta 11 ay boyunca yediğimiz, içtiğimiz şeylerin tümüne bedel bir lezzet alıyoruz belkide. Değişen ne peki ? O zaman da yemek aynı, şimdi de aynı ? Arada bir fark var ki bize 11 ay boyunca tadamadığımız lezzeti tattırıyor. Bunun Ramazan Ayı'na özel olmasının yanında elbette açlığımızın ziyade artmasının da büyük rolü var. Normal zamanlarda çok acıkmadan, hemen önümüze her ne gelirse yerken, Ramazan Ayı'nda ya da oruç tuttuğumuz diğer zamanlarda ise bu şansımız yok. Acıkıyoruz ve sonunda yediğimiz yemekteki lezzet, diğer zamanlardakilerden çok çok farklı lezzet veriyor. Evet her şey zıddıyla bilinir, Mesela hayatta olan anne babamızın ne kadar farkındayız ? Bugün sağlıklıyız ve onu korumak için ne kadar çaba sarfediyoruz ? Paramız veya malımız var, hakkını verebiliyor muyuz ? Güzelliğimizi allah yolunda iffetle kullanabiliyor muyuz ? Yoksa onu kaybedince mi kıymetini anlıyacağız ? Gözlerimiz sapasağlam, neye baktığımızı biliyor muyuz ? Farkında bile olmadan kullandığımız ayaklarımız bizi ne yöne götürüyor ? Kulaklarımız hangi sesi dinliyor ? Aklımız var ama ne ile meşgul ? Sorular çoğaltılabilir. Sorulara cevabımız müspet ise zaten sorun yok. Eğer menfi (olumsuz) ise o zaman bunların kıymetini bize hatırlatacak zıtlarını belki de kendimiz istemeliyiz. Bu nimetler bize allah tarafından ihsan edilmiştir ve kullanım şeklini de bize Kitapları ve Peygamberleri (allah selamı onların üzerine olsun.) aracılığıyla apaçık bir şekilde belirtmiştir. Fakat biz insanlar o nimetlerin sürekli olmasından dolayı onların farkına varamıyoruz ve allah bize bir hastalık, bir musibet veriyor; aklımızın, kulağımızın, ayağımızın, gözümüzün, varlığımızın, güzelliğimizin ve kaybettiğimiz çok şeyin farkına onları kaybedince, hastalıklar ve musibetler neticesinde varıyoruz. Bu kadar kıymetli şeyleri bize hatırlatan, gözümüzü açan hastalıktan, musibetten şikayet edilir mi ? Elbette edilmez. [COLOR=DarkRed]Madem Fâtır-ı Hakîm insana her çeşit ihsanını ihsas etmek ve herbir nevi nimetini tattırmak ve insanı daima şükre sevk etmek istediğini, şu kâinatta çeşit çeşit, hadsiz envâ-ı nimeti tadacak, tanıyacak derecede, gayet çok cihazatla insanı teçhiz etmesi gösteriyor ki, elbette sıhhat ve âfiyeti verdiği gibi, hastalıkları, illetleri, dertleri de verecektir. Senden soruyorum: “Bu hastalık senin başında veya elinde veya midende olmasaydı, sen başın, elin, midenin sıhhatindeki lezzetli, zevkli nimet-i İlâhiyeyi hissedip şükreder miydin?” Elbette şükür değil, belki düşünmeyecektin; şuursuz, o sıhhati gaflete, belki sefahete sarf ederdin.[/COLOR] Ve allah bize çok değişik hisler vermiş. Tatma, duyma, işitme, görme, acı çekme, üzülme, sevinme vs.. Ve bu hislerimizi kullanabilmemiz içinde mevcut hislerimiz kadar farklı hallere tabi kalmamız, halden hale girmemiz O'nun hikmetinin bir gereğidir. Yoksa o hislerin olmasının bir anlamı olmazdı. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Yirmi Beşinci Lem'a - Hastalar Risalesi
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst