Yedinci Şua; İş ile rızkın alakası nedir?

memluk

Hatim Sorumlusu
Rızkın hakiki olanı ayetle taahhüd altında olduğunu Risalelerden biliyoruz. Fakat halk arasında insanlar işsiz kalınca, Allah rızk verir diyorlar. İş ile rızkın alakası var mı? Çünkü zaruri rızk işim olsun olmasın bize gelmesi gerekmiyor mu?


"Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah'tır."(Zâriyat, 51/58)
"Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah'a ait olmasın."(Hûd, 11/6)
Risale-i Nur'da tasnif edilen hakiki ve mecazi rızk kavramları bu iki ayetten mülhem manalardır.
"Fakat, rızık ikidir."
"Biri: yaşamak için hakikî ve fıtrî rızıktır ki, taahhüd-ü Rabbânî altındadır. Hattâ o kadar muntazamdır ki, bedende, yağ ve saire suretinde iddihar olunan fıtrî rızık, hiç olmazsa yirmi günden ziyade birşey yemeden yaşatır, hayatını idame eder. Demek yirmi otuz günden evvel ve bedende müddehar olan fıtrî rızkı bitmeden zâhiren açlıktan vefat edenler rızıksızlıktan değil, belki sû-i itiyattan ve terk-i âdetten neş'et eden bir hastalıktan vefat ederler."
"İkinci kısım rızık: İtiyat, israf ve sû-i istimâlat ile tiryaki olup zaruret hükmüne geçen mecazî ve sun'î rızıktır. Bu kısım ise taahhüd-ü Rabbânî altında değil, belki ihsana tâbidir. Kâh verir, kâh vermez."
"Bu ikinci rızıkta, bahtiyar odur ki, medar-ı saadet ve lezzet olan iktisat ve kanaatle sa'y-i helâli, bir nevi ibadet ve rızık için bir fiilî dua bilerek müteşekkirâne ve minnettârâne o ihsanı kabul edip hayatını saadetkârâne geçirir. Ve bedbaht odur ki, medar-ı şekavet ve hasâret ve elem olan israf ve hırs ile sa'y-i helâli bırakarak, her kapıya başvurup, tembelkârâne ve zâlimâne ve müştekiyâne hayatını geçirir, belki öldürür."(1)
Tabiri yerinde ise, nasıl elektronik eşyaların fabrika ayarları varsa, insan fıtratının da İlahi ayarları ve programları vardır. Nasıl elektronik cihazların en ideal ayarları fabrika ayarları ise, insan fıtratının da en ideal ayarları ve programları İlahi ayarlardır. İnsan kötü iradesi ile bu İlahi ayarları ve programları bozup değiştirse, fıtratın orijinalliği gider, bir çok özellik çalışmaz ve işlemez bir hale gelir. Ondan sonra da kötü ve yanlış neticelere gider.
Mesela insan midesinin İlahi ayar ve programı kırk gün aç kalmaya dayanaklı ve müsaittir. Ama insan çok yeme alışkanlığı ile bu ayarı bozup on veya on beş güne düşürse; sonra da yirmi gün aç kalsa, ölmeye mahkumdur. Bu ölmede sorumlu -haşa- Allah değil, fabrika ayarları hükmünde olan İlahi ayar ve programları ile oynayan insanın kötü iradesidir.
Allah ayetinde bilmana olarak diyor ki, siz fıtratınızın ayarları ve programları ile oynamaz ve bozmaz iseniz, rızıksızlıktan ölmezsiniz. Sizin midenizi öyle bir ayarladım ki, kırk gün aç kalsa da ölüme dayanır. Kırk gün içinde de insan mutlaka yiyecek bir şeyler bulabilir. Öyle ise Allah’ın rızık noktasındaki garantisi fıtri ayarlar üstünedir; yoksa insanın sonradan yapmış olduğu kötü ayarlar üstüne değildir.
Midesini abur cubura alıştıran bir adam bu garanti kapsamının dışında kalıyor. Öyle ise böyle obezitelerin garanti kapsamından önce ölmesi Allah’ın vaadi ile çelişmez. Bu şekilde ölenler açlıktan ve rızıksızlıktan değil, şişmanlık ve çok yeme adetinin terkinden ölüyor. Öyle ise insanlar içinde hakiki anlamda açlıktan ve rızıksızlıktan ölen yoktur, hükmü doğru ve sadık bir hükümdür ki, ayetin hükmü de bu meyandadır.
Allah ister zaruri olsun ister gayr-ı zaruri olsun, rızkı sebepler eli ile vermeyi bir adet olarak tayin etmiştir. İş güç de bu sebeplerden bir tanesidir. Madem zaruri rızk garanti kapsamındadır, o halde çalışmama gerek yoktur demek, yukarıda izah edildiği üzere İlahi ayar ve programın dışına çıkmak demektir. Yani insanın çalışmaması ve bunun neticesinde aç kalması kasdi bir intihar girişimidir.
“İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez.”(Necm, 53/39)
Bu ayet açık bir şekilde rızkın çalışmaya bağlı olduğunu, aksi takdirde rızkın kesileceğini ifade ediyor.
(1) bk. Şualar, Yedinci Şua
 
Üst