Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Hulusi Yahyagil
Üstad hazretlerinin talebesi Emekli Albay merhum Hulusi YAHYAGİL
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Sergerdan" data-source="post: 83430" data-attributes="member: 2492"><p><strong>Nurların Birinci Talebesi Hulûsi Yahyagil</strong></p><p><strong><span style="color: Navy"></span></strong></p><p><strong><span style="color: Navy"></span> <span style="color: DimGray">Hulûsi Ağabeyimiz'i, oğlu Necmeddin Yahyagil şöyle anlatıyor:</span></strong></p><p><strong><span style="color: DimGray"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DimGray">"Meşakkatli bir hayat geçirmesine rağmen 13 yaşında başladığı namazı, ömrünün sonuna kadar bir defa olsun terk etmemiş. Birçok muharebeye katılmış. Çanakkale Harbi'nde emrine verilen 89 kişilik bölüğüyle başarılar kazanmış. Rus cephesinde çarpışmış. Bakü'nün alınışında bulunmuş. O yokluk günlerinde, çetin kış şartlarında hem düşmana karşı savaşmışlar hem de oruç tutmuşlar. Anlatırdı; günlük 'altı zeytinlik' kumanyaları varmış. Bunlardan üç tanesini sahurda, üç tanesini de iftar açarken yerlermiş. Sakarya, Çanakkale ve Rus harplerinden madalya ve beratlar kazanmıştı. İzmir'in kurtuluşunda şehre ilk giren bölüklerden birinin başında olduğunu söylerdi. 'Padişahım çok yaşa!' diye bağırarak şehre girdik, derdi. Allah'tan başka kimseden korkmazdı. Korkusuz, pervasız biriydi. Subaylar ondan çok korkarlar, erler ise kendisini çok severlerdi. Komutan olduğu yerlerde, askere okunacak hutbeyi kendisi yazar verirdi. (...) Zekâsı çok kuvvetliydi. Dünya malına kıymet vermezdi. Dünya ile maddî bir bağlantısı yoktu. Hayatında bir tek hediye kabul etmemişti. Dünyada bir tek çöp almadığı gibi, ben küçükken dedemden kalan evi de sattı. Öldüğünde üzerlerindekilerden başka bir eşyası, malı yoktu. Maddî hiçbir miras bırakmadı bize. İşi gücü ibadetti. Uyku nedir bilmezdi... Emekli olduktan sonra Elazığ'a geldiğinde evde aynı odada kaldık. Gece yarıları uyanışımda, onu ya namaz kılarken veya Risale yazarken bulurdum. Delâil-i Hayrat ve Kur'an-ı Kerim'den başka kitap yoktu. Abdestsiz gezmezdi katiyen... (...) Babam ve arkadaşları içeride Risale yazarken, kapıda bekçilik yapardım. Dinin baskı altında tutulduğu günlerdi o günler. Bana 'Sen bu hizmetin kapıcısısın' derdi. O beni sevindirmeye yeterdi. Öldükten sonra dükkanıma geldi. Geldiğini başkasına söyledikten sonra gelmez oldu." </span></strong></p><p><strong><span style="color: DimGray"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DimGray">Hacı Hulûsî Ağabeyimiz diyor ki: "Bir gün rüyamda alay komutanına tekmil verecektim. Baktım ki, Üstad alay komutanının makamında oturuyor. Bana dedi ki: 'Her gün seninle iki defa görüşeceğim.' Bu rüyanın tevilini Üstad'a sorduğumda buyurdular ki: 'Sabahları seni, yanımda hazır edeceğim, akşamları da ben senin derslerine geleceğim.' Bundan dolayıdır ki, zaman zaman akşam derslerinde uyanık olmamızı, aramızda hürmet gösterilmesi icap eden birinin varlığını söylemişimdir ki, işte o zât, Üstad'dır. Her akşam dersimize teşrif eder. (...) Birinci Söz'deki 'temsil'de seyahat eden mütevâzı zât, tamamen Üstad'ımızdır. Nebat, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök, damarları nasıl 'Bismillah' tesiriyle, yeraltında sert taşı toprağı delip geçiyorsa, aynen onun gibi 'Bismillah' ile mevki-i intişara konulan 'Sözler' de hârika bir tarzda arza yayılıyor. (...) Yirmibeşinci Lem'a: Maddî ve mânevî bütün hastalıklara mükemmel devâdır. (...) İslâm âleminin başına gelmiş olan musibetlere, bu (Hastalar) Lemâsı'nda gizli işaretler bulunduğuna hükmeyledim. Basîretli ve nurlu arkadaşların, daha gizli hakikatler çıkardıklarını ümit ediyorum."</span></strong></p><p><strong><span style="color: DimGray"></span></strong></p><p><strong><span style="color: DimGray">Abdullah Aymaz</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Sergerdan, post: 83430, member: 2492"] [B]Nurların Birinci Talebesi Hulûsi Yahyagil [COLOR=Navy] [/COLOR] [COLOR=DimGray]Hulûsi Ağabeyimiz'i, oğlu Necmeddin Yahyagil şöyle anlatıyor: "Meşakkatli bir hayat geçirmesine rağmen 13 yaşında başladığı namazı, ömrünün sonuna kadar bir defa olsun terk etmemiş. Birçok muharebeye katılmış. Çanakkale Harbi'nde emrine verilen 89 kişilik bölüğüyle başarılar kazanmış. Rus cephesinde çarpışmış. Bakü'nün alınışında bulunmuş. O yokluk günlerinde, çetin kış şartlarında hem düşmana karşı savaşmışlar hem de oruç tutmuşlar. Anlatırdı; günlük 'altı zeytinlik' kumanyaları varmış. Bunlardan üç tanesini sahurda, üç tanesini de iftar açarken yerlermiş. Sakarya, Çanakkale ve Rus harplerinden madalya ve beratlar kazanmıştı. İzmir'in kurtuluşunda şehre ilk giren bölüklerden birinin başında olduğunu söylerdi. 'Padişahım çok yaşa!' diye bağırarak şehre girdik, derdi. Allah'tan başka kimseden korkmazdı. Korkusuz, pervasız biriydi. Subaylar ondan çok korkarlar, erler ise kendisini çok severlerdi. Komutan olduğu yerlerde, askere okunacak hutbeyi kendisi yazar verirdi. (...) Zekâsı çok kuvvetliydi. Dünya malına kıymet vermezdi. Dünya ile maddî bir bağlantısı yoktu. Hayatında bir tek hediye kabul etmemişti. Dünyada bir tek çöp almadığı gibi, ben küçükken dedemden kalan evi de sattı. Öldüğünde üzerlerindekilerden başka bir eşyası, malı yoktu. Maddî hiçbir miras bırakmadı bize. İşi gücü ibadetti. Uyku nedir bilmezdi... Emekli olduktan sonra Elazığ'a geldiğinde evde aynı odada kaldık. Gece yarıları uyanışımda, onu ya namaz kılarken veya Risale yazarken bulurdum. Delâil-i Hayrat ve Kur'an-ı Kerim'den başka kitap yoktu. Abdestsiz gezmezdi katiyen... (...) Babam ve arkadaşları içeride Risale yazarken, kapıda bekçilik yapardım. Dinin baskı altında tutulduğu günlerdi o günler. Bana 'Sen bu hizmetin kapıcısısın' derdi. O beni sevindirmeye yeterdi. Öldükten sonra dükkanıma geldi. Geldiğini başkasına söyledikten sonra gelmez oldu." Hacı Hulûsî Ağabeyimiz diyor ki: "Bir gün rüyamda alay komutanına tekmil verecektim. Baktım ki, Üstad alay komutanının makamında oturuyor. Bana dedi ki: 'Her gün seninle iki defa görüşeceğim.' Bu rüyanın tevilini Üstad'a sorduğumda buyurdular ki: 'Sabahları seni, yanımda hazır edeceğim, akşamları da ben senin derslerine geleceğim.' Bundan dolayıdır ki, zaman zaman akşam derslerinde uyanık olmamızı, aramızda hürmet gösterilmesi icap eden birinin varlığını söylemişimdir ki, işte o zât, Üstad'dır. Her akşam dersimize teşrif eder. (...) Birinci Söz'deki 'temsil'de seyahat eden mütevâzı zât, tamamen Üstad'ımızdır. Nebat, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök, damarları nasıl 'Bismillah' tesiriyle, yeraltında sert taşı toprağı delip geçiyorsa, aynen onun gibi 'Bismillah' ile mevki-i intişara konulan 'Sözler' de hârika bir tarzda arza yayılıyor. (...) Yirmibeşinci Lem'a: Maddî ve mânevî bütün hastalıklara mükemmel devâdır. (...) İslâm âleminin başına gelmiş olan musibetlere, bu (Hastalar) Lemâsı'nda gizli işaretler bulunduğuna hükmeyledim. Basîretli ve nurlu arkadaşların, daha gizli hakikatler çıkardıklarını ümit ediyorum." Abdullah Aymaz[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Hulusi Yahyagil
Üstad hazretlerinin talebesi Emekli Albay merhum Hulusi YAHYAGİL
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst