Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
sunnet
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Eyvàh!" data-source="post: 89515" data-attributes="member: 12"><p><strong>Cevap: c. Rasûlüllah -sav- Boş Şey Söylemez</strong></p><p></p><p><span style="color: Blue">c. Rasûlüllah -sav- Boş Şey Söylemez</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Rasûlüllah SAS Efendimiz diğer insanlar pozisyonunda, durumunda, hilkatında ve ahlâkında değildir. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">ومـا ينطق عن الهوى. ان هو ال وحىٌ يوحى.</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">(النجم:٣-٤)</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">(Vemâ yentıku anil-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ.) “Rasûlüllah hevâ-yı nefsinden, boşuna konuşan bir insan değildir, konuşmaları boş sözler olamaz.” Hani, canım beşerdir filân dersiniz, öyle değil... “Rasûlüllah boşuna konuşmaz, konuştukları ’ın vahyidir.” (Necm: 3-4)</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Vahyi ikiye ayırır İslâm alimleri:</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">1. Vahy-i metlûv, yâni tilâvet edilmiş olan vahiy, Kur’an-ı Kerim. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">2. Vahy-i gayrimetlûv, tilâvet edilmemiş olan vahiy... O da Peygamber Efendimiz’in kalb-i şerifine tarafından ilham edilmiş olan mânâları, Rasûlüllah SAS’in kendi cümleleri ile insanlara anlatması; yâni sünnet-i seniyye-i nebeviyye, Peygamber Efendimiz’in sözleri... O da boş değildir, sebepsiz değildir.</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Rasûlüllah hakkında başka bir ayet-i kerimede buyruluyor ki: </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">ولو تقول علينا بعض الاقاويل. لاخذنا منه باليمين.</span></p><p><span style="color: Blue">ثم لقطعنا منه الوتين (الحاقَّة:٤٤-٤٦)</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">(Velev tekavvele aleynâ ba’dal-ekàvîl.) Eğer sizin tasavvur ettiğiniz gibi, veya bir muhal durum olarak, ’a ’ın söylemediği bazı sözleri isnad eden bir kimse olsaydı; söyledi diyerek kendisinin uydurduğu birtakım sözler söylemesi durumu bahis konusu olsaydı, (Leehaznâ minhü bilyemîn.) onu tutardık; </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">(Sümme lekata’nâ minhü bil-vetîn.) sonra onun şah damarını parçalardık. Yâni ciğerini sökerdik, kalbini parça parça ederdik; mahvederdik, kahrederdik, böyle bir şeyi yaptırtmazdık.” deniliyor. (Hakka: 44-46)</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">-u Teàlâ Hazretleri onu, ’ın emirlerini, buyruklarını kullarına iletsin diye böyle bir güzel ahlâkla ve ciddiyetle seçip göndermiş, görevlendirmiş olduğunu bunlardan anlıyoruz.</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Tabii ’ın Peygamber Efendimiz’i bu tarzda, bu çerçeve içinde göndermesi, alemlere bir rahmettir. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">وما ارسلناك الا رحمةً للعالمين (الانبياء:١٠٧)</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">(Vemâ erselnâke illâ rahmeten lil-àlemîn.) [Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.] buyruluyor. (Enbiya: 107) Burdaki rahmetin mânâsı da bizim Türkçedeki anlam değildir, merhamet mânâsınadır. -u Teàlâ Hazretleri kullarına acıdığı için, merhametinden Peygamber Efendimiz’i göndermiştir. Çünkü eğer peygamber gelmemiş olsaydı, kullar ’ın rızasına uygun hareket edemeyeceklerdi. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Edemeyince ’ın gazabına uğrayıp ahirette cezaya uğrayacaklardı, cehenneme düşeceklerdi. kullarına acıdığından, merhamet ettiğinden peygamber gönderiyor; onlara rızasının yollarını peygamberi vasıtasıyla öğretiyor.</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Eski ümmetlerden bazıları Rasûlüllah Efendimiz’in peygamberliğine direnmişler, “Biz ‘ın sevgili kullarıyız, ’ı seven kullarız. Onun yolundayız, bizim yolumuz, kendi yolumuz bize yeter.” gibi bir tavır takınmışlar. Onlar hakkında ayet-i kerime inmiştir. Cevap olarak tarafından buyrulmuştur ki: </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">قل ان كنتم تحبُّون الله فاتبعونى يحببكم الله ويغفرلك</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">ذنوبكم (اۤل عمران:٣١)</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">(Kul in küntüm tuhibbûnallàhe fettebiûnî yuhbibkümüllàhu ve yağfir leküm zünûbeküm) “Ey Rasûlüm sen o adamlara, o heriflere söyle: Eğer siz ’ı seviyorsanız, bana tabî olun da, da sizi o zaman sevsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın!” (Âl-i İmran: 31)</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Demek ki Rasûlüllah’a ittibâ, ’ın kulu sevme vesilesidir. Bunlar bu konudaki ayet-i kerimeler... Tabii bu kadar ayet sıralamaya lüzum yoktur, bir ayet-i kerime veyahut da bir ayet-i kerimedeki bir işaret, bir mü’min için kâfîdir. Emrin müteaddid olması da gerekmez, bir emir dahi yeter. Fakat emrin çok olması, işin ehemmiyetinin daha büyük olduğunu da gösteriyor.</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p> <span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">O bakımdan Kur’an-ı Kerim bize Rasûlüllah SAS’e her yönden uymamız gerektiğini, hükmüne rıza göstermemiz gerektiğini, ona itiraz duygusu içinde olmamamız gerektiğini çok net olarak göstermiştir, böyle yapmamızı bizden istemiştir.</span></p><p><span style="color: Blue"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Eyvàh!, post: 89515, member: 12"] [b]Cevap: c. Rasûlüllah -sav- Boş Şey Söylemez[/b] [COLOR="Blue"]c. Rasûlüllah -sav- Boş Şey Söylemez Rasûlüllah SAS Efendimiz diğer insanlar pozisyonunda, durumunda, hilkatında ve ahlâkında değildir. ومـا ينطق عن الهوى. ان هو ال وحىٌ يوحى. (النجم:٣-٤) (Vemâ yentıku anil-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ.) “Rasûlüllah hevâ-yı nefsinden, boşuna konuşan bir insan değildir, konuşmaları boş sözler olamaz.” Hani, canım beşerdir filân dersiniz, öyle değil... “Rasûlüllah boşuna konuşmaz, konuştukları ’ın vahyidir.” (Necm: 3-4) Vahyi ikiye ayırır İslâm alimleri: 1. Vahy-i metlûv, yâni tilâvet edilmiş olan vahiy, Kur’an-ı Kerim. 2. Vahy-i gayrimetlûv, tilâvet edilmemiş olan vahiy... O da Peygamber Efendimiz’in kalb-i şerifine tarafından ilham edilmiş olan mânâları, Rasûlüllah SAS’in kendi cümleleri ile insanlara anlatması; yâni sünnet-i seniyye-i nebeviyye, Peygamber Efendimiz’in sözleri... O da boş değildir, sebepsiz değildir. Rasûlüllah hakkında başka bir ayet-i kerimede buyruluyor ki: ولو تقول علينا بعض الاقاويل. لاخذنا منه باليمين. ثم لقطعنا منه الوتين (الحاقَّة:٤٤-٤٦) (Velev tekavvele aleynâ ba’dal-ekàvîl.) Eğer sizin tasavvur ettiğiniz gibi, veya bir muhal durum olarak, ’a ’ın söylemediği bazı sözleri isnad eden bir kimse olsaydı; söyledi diyerek kendisinin uydurduğu birtakım sözler söylemesi durumu bahis konusu olsaydı, (Leehaznâ minhü bilyemîn.) onu tutardık; (Sümme lekata’nâ minhü bil-vetîn.) sonra onun şah damarını parçalardık. Yâni ciğerini sökerdik, kalbini parça parça ederdik; mahvederdik, kahrederdik, böyle bir şeyi yaptırtmazdık.” deniliyor. (Hakka: 44-46) -u Teàlâ Hazretleri onu, ’ın emirlerini, buyruklarını kullarına iletsin diye böyle bir güzel ahlâkla ve ciddiyetle seçip göndermiş, görevlendirmiş olduğunu bunlardan anlıyoruz. Tabii ’ın Peygamber Efendimiz’i bu tarzda, bu çerçeve içinde göndermesi, alemlere bir rahmettir. وما ارسلناك الا رحمةً للعالمين (الانبياء:١٠٧) (Vemâ erselnâke illâ rahmeten lil-àlemîn.) [Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.] buyruluyor. (Enbiya: 107) Burdaki rahmetin mânâsı da bizim Türkçedeki anlam değildir, merhamet mânâsınadır. -u Teàlâ Hazretleri kullarına acıdığı için, merhametinden Peygamber Efendimiz’i göndermiştir. Çünkü eğer peygamber gelmemiş olsaydı, kullar ’ın rızasına uygun hareket edemeyeceklerdi. Edemeyince ’ın gazabına uğrayıp ahirette cezaya uğrayacaklardı, cehenneme düşeceklerdi. kullarına acıdığından, merhamet ettiğinden peygamber gönderiyor; onlara rızasının yollarını peygamberi vasıtasıyla öğretiyor. Eski ümmetlerden bazıları Rasûlüllah Efendimiz’in peygamberliğine direnmişler, “Biz ‘ın sevgili kullarıyız, ’ı seven kullarız. Onun yolundayız, bizim yolumuz, kendi yolumuz bize yeter.” gibi bir tavır takınmışlar. Onlar hakkında ayet-i kerime inmiştir. Cevap olarak tarafından buyrulmuştur ki: قل ان كنتم تحبُّون الله فاتبعونى يحببكم الله ويغفرلك ذنوبكم (اۤل عمران:٣١) (Kul in küntüm tuhibbûnallàhe fettebiûnî yuhbibkümüllàhu ve yağfir leküm zünûbeküm) “Ey Rasûlüm sen o adamlara, o heriflere söyle: Eğer siz ’ı seviyorsanız, bana tabî olun da, da sizi o zaman sevsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın!” (Âl-i İmran: 31) Demek ki Rasûlüllah’a ittibâ, ’ın kulu sevme vesilesidir. Bunlar bu konudaki ayet-i kerimeler... Tabii bu kadar ayet sıralamaya lüzum yoktur, bir ayet-i kerime veyahut da bir ayet-i kerimedeki bir işaret, bir mü’min için kâfîdir. Emrin müteaddid olması da gerekmez, bir emir dahi yeter. Fakat emrin çok olması, işin ehemmiyetinin daha büyük olduğunu da gösteriyor. O bakımdan Kur’an-ı Kerim bize Rasûlüllah SAS’e her yönden uymamız gerektiğini, hükmüne rıza göstermemiz gerektiğini, ona itiraz duygusu içinde olmamamız gerektiğini çok net olarak göstermiştir, böyle yapmamızı bizden istemiştir. [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
sunnet
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst