Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Şualar
şualar notlari
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="FaKiR" data-source="post: 86856" data-attributes="member: 10"><p>• “<strong>Ben yeni harfleri bilmiyorum ve eski yazım da pek nâkıstır</strong>.” S:246</p><p></p><p>• <strong>Risale-i Nur</strong>; * hiçbir şeye tabi değil</p><p>* alet değil</p><p>*sırr-ı ihlası taşıyor. S:253</p><p></p><p>• “<strong>Risale-i Nur’daki</strong> *şefkat</p><p>*hakikat</p><p>*hak bizi siyasete girmekten men etmiş. S:255</p><p></p><p>• <strong>20. asır</strong> “fırtınalı bir asır.” S:255</p><p></p><p>• Avrupa medeniyeti <strong>gaddar</strong> bir medeniyet. S:255</p><p></p><p>• <strong>20. asır yeryüzünde</strong>; * hodgamlık</p><p>*ırkçılık</p><p>*askeri istibdat rejimleri</p><p>*merhametsizlik tohumları yerleştirmiş. S:255</p><p></p><p>• “<strong>Mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi</strong>” s:255</p><p></p><p>• “<strong>Üstadın eserleriyle alakası</strong>; “En ziyade beni düşündüren Risale-i Nur” s:257</p><p></p><p>• Risaleler “<strong>kemal-i dikkatle</strong> “ okunmalı. S:257</p><p></p><p>• “Evet, ben üç cihetle <strong>Isparta'lıyım</strong>. Gerçi tarihçe isbat edemiyorum, fakat kanaatim var ki; İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said'in aslı, buradan gitmiş. Hem Isparta Vilayeti öyle hakikî kardeşleri bana vermiş ki; değil Abdülmecid ve Abdurrahman, belki Said'i onların herbirisine maalmemnuniye feda eylerim” s:258</p><p></p><p>• “<strong>Şimdi küre-i arzda Risale-i Nur şakirdlerinden -kalben ve ruhen ve fikren- daha az sıkıntı çeken yoktur</strong>. Çünki kalb ve ruh ve akılları iman-ı tahkikî nurlarıyla sıkıntı çekmezler; maddî zahmetler ise, Risale-i Nur dersiyle hem geçici, hem sevablı, hem ehemmiyetsiz, hem hizmet-i imaniyenin başka bir mecrada inkişafına vesile olmasını bilerek şükür ve sabırla karşılıyorlar. İman-ı tahkikî dünyada dahi medar-ı saadettir diye halleriyle isbat ediyorlar. Evet "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler." deyip, metinane bu fâni zahmetleri bâki rahmetlere tebdile çalışıyorlar.” S:258</p><p></p><p>• “Yirmi beş sene evvel aslı yazılan ve sekiz sene zarfında bir-iki defa elime geçen ve aynı vakitte kaybettirilen "<strong>Beşinci Şua</strong>” s:259</p><p></p><p>• Risalelere delilsiz tenkit ve hücum eden hocalar için şu tabiri var; “ <strong>hoca bozması</strong>” s:259</p><p></p><p>• “İki hayatı imha eden <strong>küfr-ü mutlaktan kurtarmak</strong>, bu zamanda pek çok ehemmiyetlidir.”s:260</p><p></p><p>• “Madem bizi çalıştıran <strong>Hâlıkımız</strong> <strong>Rahîm ve Hakîm'dir</strong>; başa gelen her şeyi rıza ile, sevinç ile, rahmetine, hikmetine itimad ile karşılamalıyız” s:260</p><p></p><p>• <strong>Refet</strong> ağabeyin alimane sualleri Mektubatın doğmasına sebeb olmuş. S:261</p><p></p><p>• <strong>Arefe</strong> <strong>günü</strong> 1000 ihlas okunabilir. S:262</p><p></p><p>• “<strong>Faidesiz ihtiyat</strong> ile hizmetten elini gevşetmemeli. S:262</p><p></p><p>• <strong>Hizmetteki imtihan ve çileler:</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Elmasları şişelerden</span><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Sıddık fedakarları mütereddit sebatsızlardan</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Halis muhlisleri benlik ve menfaatını bırakmayanlardan ayırmak içindir. S:263</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>Hizmet</strong>:</span></p><p></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Tam ihlas</span><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Tam tesanüd</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*liyakat iştiyor. S:263</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad hazretleri ilk ağabeylerin çektikleri zahmetlerin “<strong>istikbaldeki ehl-i imana kahramanane bir nümune-i imtisal, belki imamları olmak”</strong> gibi çok hayırlara vesile olacağını söylüyor. S:263</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>Risale-i Nur mesleğinin esasları</strong>:</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">1-Tam İhlâs</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Enaniyeti terk</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Zahmette rahmeti görme</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">4-Elemde baki lezzeti bulma</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">5-Fani, sefihane lezzetlerde ayn-ı elemi hissetme, akibetini müşahade</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">6-İman-ı tahkiki dersi. S:265</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>Masonların</strong> <strong>hizmet cemaatlarına hücum yolları:</strong>1- Ürkütmak, korkutmak, evhamı tahrik.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2- Önde görünenleri halkın gözü önünde çürütmeye çalışmak, kusurlarını ortaya çıkarmak</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3- Cazibedar ve uyuşturucu sefahat lezzetlerini kullanak ile ifsad</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">4- Cemaat fertleri arasında tesanüdü bozmak</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">5- O cemaatin liderini ihanetlerle nazardan düşürmeye uğraşmak. S:264</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Bazan izhar, çok defa ihfadan daha ziyade efdal olur. <strong>İmam-ı Gazali</strong>. S:266</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad, İmam-ı Gazali’nin <strong>Hizb-ül Masun</strong> adlı evradını okuyor. S:266</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstadın aşı perdesi altında ilk zehirlenmesi <strong>1922’</strong>de Ankara’ya geldiğinde. S:268</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstadın talebeleri “<strong>umumen, bila istisna mükemmel namaz</strong>” kılıyorlardı. S:268</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Lisan-ı hal</strong>, lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor.” S:268</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Eğer perde-i gayb açılsa, <strong>bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimî dindarlar ve ciddî Müslümanlar</strong> eğer her biri bir veli, hattâ bir kutub görünse, benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek ve eğer birer âmi ve âdi görünse, şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim. Çünkü böyle pek ağır şerait altında iman kurtarmak hizmeti, her şeyin fevkindedir. S:268</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Merak etmeyiniz kardeşlerim, o <strong>Nurlar</strong> parlayacaklar.” S:269</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, <strong>tesanüddür</strong>.” S:271</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Bu dünyanın hayatı pek çabuk değişmesine ve zevaline ve fena ve fâni, akibetsiz lezzetlerine ve firak ve iftirak tokatlarına karşı bir ehemmiyetli medar-ı teselli ise, <strong>samimî dostlar ile</strong> görüşmektir. Evet, bazen bir tek dostunu bir-iki saat görmek için, yirmi gün yol gider ve yüz lirayı sarf eder” s:271</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Şimdi bu acib, dostsuz zamanda</strong>” s:271</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Teşekki</strong> kaderi tenkid ve <strong>teşekkür</strong> kadere teslimdir.” S:271</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Hizmet insanının 3 vazifesi;</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">1-Metanet</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Sebat</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Fedakârlık s:272</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad, <strong>Denizli</strong> hapsinde bir günde çektiği sıkıntıyı <strong>Eskişehir</strong> hapsinde bir ayda çekmediğini söylüyor. S:273</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Madem geçici, dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor</strong>.” S:273</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir</strong>. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i maneviye yapıyoruz diye şekva etmemek lâzımdır.” S:273</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Evvel âhir tavsiyemiz</strong>: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır.”s:274</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Şimdi zemin yüzünde ekser beşer; maddî ve manevî kalben, ruhen, fikren <strong>musibetlerle</strong> giriftardır.” Sh:274</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• İmam-ı Şafiî (K.S.) gibi büyük zâtlar, "<strong>Talebe-i ulûmun hattâ uykusu dahi ibadet sayılır"</strong> diye ziyade ehemmiyet vermişler. sh:275</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Böyle <strong>medresesiz</strong> bir zamanda” s:275</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>Uhuvvet ve tesanüd</strong>; tevazu, enaniyetlerin bırakılması ve mahviyet ile takviye edilir ve kuvvet bulur. S:275</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Hem belki karşımıza <strong>aldanmış veya aldatılmış bazı hocalar ve şeyhler ve zahirde müttakiler</strong> çıkartılır. Bunlara karşı vahdetimizi, tesanüdümüzü muhafaza edip onlar ile uğraşmamak lâzımdır, münakaşa etmemek gerektir.” S:276</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>Hizmetteki azim ve yekun sevabı kazanmanın iki şartı</strong>; 1-Sebat</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Sadakat-s:277</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Bir ehemmiyetli ihsan-ı ilahi</strong>; ihsanını, enaniyetini bırakmayana ihsas etmemektir.. tâ ucb ve gurura girmesin.” S:277</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşimiz, <strong>bir veliden ziyade</strong> mevki alıyor” s:278</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Risale-i Nur ile <strong>kıraeten</strong> ve <strong>kitabeten</strong> iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir.” S:278</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir <strong>enaniyet</strong>, bu zamanda hükmediyor” s:279</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Risale-i Nur şakirdleri, <strong>hıllet ve uhuvvet ve fena fi-l ihvan</strong> mesleğinde gittiklerinden” s:279</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Asıl hüner</strong>, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe'nidir.” S:280</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Sakın sakın <strong>münakaşa</strong> etmeyiniz, casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.” S: 281</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Geçmiş şeylere itiraz etmek</strong> manasızdır. Çünkü tamiri kabil değil.” S:282</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Merak</strong> musibeti ikileştirir, maddî musibeti kalbde de yerleştirmek için bir kök olur; hem kadere karşı bir nevi itiraz ve tenkidi ve rahmete karşı bir nevi ittihamı işmam eder. Madem her şeyde bir güzellik ciheti var ve rahmetin bir cilvesi var ve kader adalet ve hikmetle iş görür; elbette bu zamanda umum âlem-i İslâmı alâkadar edecek bir kudsî vazife yüzünden hafif bir zahmete ehemmiyet vermemekle mükellefiz” s:283</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Nazar</strong>, beni şiddetle müteessir ve hasta eder.” S:283</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>İkinci Dünya Savaşı</strong> Ahirzamanın en büyük bir hasarat-ı insaniyesidir s:283</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Risale-i Nur hizmetinde iki tür <strong>manevi tokat</strong> var;</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">1- Hizmeti engelleyenlere</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2- Hizmette kusur edenlere. S:283</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Risale-i Nur'un tarz-ı beyanını gören, lâkayd kalamaz. Başka eserler gibi yalnız aklı ve kalbi değil, belki nefsi de ve hissiyatı da müsahhar eder</strong>” s:284</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Hizmette <strong>ihtiyat</strong> lazım. Safdil ve cüretkar olmamalı. S:286</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Aleyhimize <strong>Şeyh Abdülhakîm'i</strong> sevk ettikleri halde” s:286</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Sakın sakın birbirinizin kusuruna bakmayın; hiddet yerinde hürmet ediniz, itiraz yerinde yardım ediniz</strong>.”s:286</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Ben merhum <strong>Hâfız Ali'</strong>yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zâtlar, kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zâtlar yapmasa idi; Kur'ana, İslâmiyete büyük bir zayiat olurdu ”s:288</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “O büyük şehid, <strong>Denizli'yi</strong> bana sevdiriyor, daha buradan gitmek istemiyorum” s:288</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Risale-i Nur zinciriyle <strong>kuvvetli uhuvvet</strong> öyle bir hasenedir ki, bin seyyieyi affettirir. Haşirde adalet-i İlahiye, hasenelerin seyyielere racih gelmesiyle affettiğine binaen, siz de hasenelerin rüchanına göre muhabbet ve afv muamelesini yapmak lâzımdır” s:289</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Bir seyyie ile hiddet etmek, sıkıntıdan gelen bir titizlik, bir asabilik ile zararlı bir hiddet</strong>, iki cihetle zulüm olur.” s:289</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Abbasiler zamanında çeşitli <strong>firak-ı dalle</strong> vücuda gelip şeriat ve itikat noktasında ehemmiyetli sarsıntılar oldu. S:290</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Sahabelerin bir saati, başka velilerin bir gün, belki bir çilesi kadar kıymeti olduğu halde;</strong>”s:291</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>Namazı</strong> ve <strong>Risale okumayı</strong> terk şefkat tokadının sebebi. S:291</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Şimdi ispirtizmacılar "<strong>cinler ile muhabere</strong>" namıyla şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medar-ı bahs edilmez.” S:295</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Bütün mekteblerde ve dairelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hal ise, âlem-i İslâma ve istikbale pek elîm ve acı bir tesiri olacaktı” s:296</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>İhtiyatla</strong> beraber, <strong>sadakatı</strong> ve <strong>irtibatı</strong> ve <strong>hizmeti</strong> değiştirmemek lâzımdır.” S:295</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Ve mesleğimiz, <strong>terk-i enaniyet</strong> ve <strong>uhuvvet</strong> olmasından, bizde <strong>hodfüruşane şatahat</strong> bulunmadığından” s:300</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstada karşı <strong>ifratkarane hüsnü zan</strong> etmemek lazım. S:300</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad hapiste talebelerine <strong>4 husus</strong> üzerine tahşidat yapıyor:</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">1-Sabır</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Temkin</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Ümitsizliğe düşmemek</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">4-Sarsılmamak. S:301</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Risalelerdeki <strong>uhuvvet</strong> ve <strong>tesanüd</strong> prensiplerinin muhafaza edilmesi gerekiyor. Ama bazen sıkıntıdan neşet eden gerginlikler ve kusurlar yüzünden ihlas risalesinin düsturları muhafaza edilmediğinden ihtilaflar, kavgalar, küsmeler olabiliyor. S:302</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Madem hakikat budur, size ihtar ediyorum: Kur'an’a dayanan Risale-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlup olmaz, bu memlekete yazık olur. O başka yere gider, yine tenvir eder. Hem eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa hergün biri kesilse, hakikat-ı Kur'aniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem.</strong>” S:307</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad, İsmet Paşanın hükümetinde içişleri bakanı olan Şükrü Kaya için şu tabiri kullanıyor; <strong>“Kaya Şükrü</strong>” s:308</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Bin seneden beri bu milletin gıda ve ilâç gibi bir hacet-i zaruriyesi olan <strong>takvayı</strong> ve <strong>salahatı</strong> bu mazhar-ı enbiya olan Asya'da hükmeden ehl-i siyaset yasak etmez ve edemez biliyoruz”s:309</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Vazife-i vataniyem</strong>” s:310</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>5. Şua</strong> “ölmüş gitmiş bir şahsa, müteaddid manalarından bir manası muvafık geliyor.”s:310</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>İslâmiyet</strong>, hayat-ı şahsiye ve uhreviye cihetinde Hıristiyanlığa uymaz” s:311</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad Recul-u sanem için “<strong>bu asırda dehşetli bir şahıs</strong>” diyor. S:312</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Mustafa Kemal</strong> iki defa şifre ile, Van vilayetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Bey'in vasıtasıyla beni -neşredilen Hutuvat-ı Sitte'ye mükâfaten taltif için- Ankara'ya celb etti, gittim”s:313</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad Ankara’da müşahede ettiği Recul-u Sanem için; “<strong>ben Beşinci Şua aslının verdiği haberin bir kısmını, orada bir adamda gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım. Ve bu adamla başa çıkılmaz, mukabele edilmez diye, dünyayı ve siyaseti ve hayat-ı içtimaiyeyi terk edip yalnız imanı kurtarmak yolunda vaktimi sarf ettim</strong>” s:313</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Risale-i Nur'un numaraları, te'lif tertibiyle değil</strong>. Meselâ, Otuzüçüncü Mektub, Birinci Mektub'dan daha evvel te'lif edilmiş ve bu Beşinci Şua'nın aslı ve Risale-i Nur'un bir kısım eczaları, Risale-i Nur'dan evvel te'lif edilmiş” s:313</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “31 Mart'ta Divan-ı Harb-i Örfî'de ve Mustafa Kemal'in hiddetine karşı divan-ı riyasette, <strong>şiddetli ve dokunaklı ve serbest müdafaa eden bir adam,</strong> onsekiz sene zarfında kimseye sezdirmeden dünya entrikalarını çeviriyor diye onu ittiham eden, elbette bir garazla eder.” S:314</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez</strong>. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek. O hizmetin kudsiyetini bozacak. Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdad ile, birinin hatasıyla onun masum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlub düşecek” s:315</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad, <strong>İkinci Dünya Savaşı</strong> hakkında sadece Alman yenilgisini ve Bolşevizm’in Avrupa’yı istilasını sormuş. s:317</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Risale-i Nur'un hedefi</strong> doğrudan doğruya âhirettir. Dünya ile alış-verişi yoktur” s:318</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>31 Mart hâdisesinde Bâb-ı Seraskerî'de Şeyhülislâm ve ülemayı dinlemeyen sekiz taburu bir nutuk ile itaate getiren bir adam</strong>, sekiz sene zarfında -zabıtnamelere göre- çalışmış. Böyle yirmi-otuz adamı kandırabilmiş. Meselâ, koca Kastamonu'da beş adamı iğfal edebilmiş denilebilir mi” s:319</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad, <strong>M. Kemal i</strong>çin şöyle diyor: “Ankara'da hükûmetin riyasetinde bulunan malûm birisine ettiğim itirazlara ve ağır sözlere karşı o reis mukabele etmeyip sükût etmesi ve o öldükten sonra, onun yanlışını gösteren bir hakikat-ı hadîsiyeyi kırk sene evvel beyandaki fıtrî ve lüzumlu ve küllî ve mahrem tenkidlerim, makam-ı iddia cerbezesiyle ona tam tatbik ile bize medar-ı mes'uliyet yapılmış”s:319</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Nurların esası ve hedefi</strong>, iman-ı tahkikî ve hakikat-ı Kur'aniyedir” s:325</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad, <strong>tarikatlar</strong> hakkında şunu söylüyor: “Hem bin seneden beri bu milletin ekser ecdadı bağlandığı bir meslek, sebeb-i mes'uliyet olamaz”s:325</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Çok sevablı olan câmideki cemaatın hayrını</strong>” s:327</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Türk milleti Kur'anın bayrakdarı ve sena-i Kur'aniyeye mazhar olduğu için, o milleti çok seven ve hayatını onlar içinde geçiren bir adam” s:328</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>İmkânat</strong>, medar-ı mes'uliyet olamaz.” S:329</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Ekser enbiyanın şarkta ve Asya'da zuhurları ve ağleb-i hükemanın garbda ve Avrupa'da gelmeleri, kader-i ezeliyenin bir işaretidir ki; <strong>Asya'da din hâkimdir. Felsefe ikinci derecededir</strong>. Bu remz-i kadere binaen, Asya'da hüküm süren dindar olmazsa da din lehine çalışanlara ilişmemeli, belki teşvik etmelidir.”</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Kur'an-ı Hakîm</strong> bu zemin kafasının aklı ve kuvve-i müfekkiresidir. Eğer el'iyazü billah, Kur'an küre-i arzın başından çıksa, arz divane olacak, akıldan boş kalan kafasını bir seyyareye çarpması, bir kıyamet kopmasına sebeb olması akıldan uzak değildir. Evet Kur'an arşı ferş ile bağlamış bir zincir, bir hablullahtır”</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Vatanımızda anarşiliğe inkılab eden komünist tehlikesi</strong>” s:330</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Bir dehşetli kumandan</strong> deha ve zekâvetiyle ordunun müsbet hasenelerini kendine alıp ve kendinin menfî seyyielerini o orduya vererek, o efrad adedince haseneleri, gazilikleri bire indirdiği ve seyyiesini o ordu efradına isnad ederek onların adedince seyyieler hükmüne getirdiğinden dehşetli bir zulüm ve hilaf-ı hakikat olmasından, ben kırk sene evvel beyan ettiğim bir hadîsin o şahsa vurduğu tokada binaen” s:331</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Reis Bey!</strong> Müsaadenizle çok hayret ettiğim bir şeyi soracağım. Neden hiç siyasete karışmadığım halde, ehl-i siyaset beni bütün hukuk-u medeniyeden ve hukuk-u hürriyetten belki hukuk-u hayattan iskat ediyorlar?” s:334</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Mustafa Kemal'e</strong> karşı Nur'un tokadı” s:336</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Hem o şahsı tenkid</strong>, o içinde bulunduğu ve kusurlara sebeb olduğu bir inkılabın hasenatı yalnız onun değil, belki ordunun ve hükûmetindir. Onun da yalnız bir hissesi var. Onun kusurları için onu tenkid etmek, elbette bir suç olmadığı gibi, inkılaba hücum ediyor denilemez. Hem bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur'an ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii'ni puthaneye ve Meşihat Dairesini kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olması imkânı var mı?” s:336</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Tevilin manası</strong>, hadîsin veyahut âyetin birçok manalarından bir mümkün ve muhtemel manası demektir.”s:338</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Cehennem'den bazı bîçareleri kurtarmağa vesile olmak için -lüzum olsa- <strong>Cennet'i bırakıp Cehennem'e girmeyi kabul ettiğimi</strong> hakikî kardeşlerim bildikleri gibi, mahkemelerde dahi bir cihette isbat ettiğim halde”s:338</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad günümüz politikasına “<strong>tenezzül</strong>” etmemiş. S:339</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Eskiden beri makbul kitabların âhirlerinde <strong>mübalağa ile medhiyeler ve takrizler </strong>yazılmasına binaen.” S:339</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Ölmüş gitmiş, hükûmetten alâkası kesilmiş ve inkılabdaki bazı kusurata sebeb olmuş bir reise</strong>, sarihan tenkid ve itiraz da olsa kanunen bir suç olamaz. Halbuki sarahat değil, o kendi cerbezesiyle küllî beyanatımızı ona tatbik etmiş”s:341</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Fıtratımda <strong>tahakkümü</strong> kaldıramadığım” s:342</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad , 40’lı yıllarda bütün cihanı kavuran <strong>komünizm afeti</strong> için şöyle diyor:</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumunu saçan…</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*nesil ve milliyeti mahveden.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*herkesin çocuklarını kendisine alıp karabet ve milliyeti izale eden.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*medeniyeti beşeriyeyi ve hayat-ı içtimaiyeyi bütün bütün bozmaya yol açan kızıl tehlike. S:342</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Risale-i Nur'un vazifesi</strong>, imanı kuvvetlendirip kurtarmaktır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek, hizmet-i imaniyeyi hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmağa mükellefiz”s:343</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• <strong>Afyon mahkemesi</strong> için şöyle diyor; “eşedd-i zulüm ile bir eşedd-i istibdad tarzında şahsımı hiç ömrümde görmediğim ihanetlerle çürütmekle damarıma dokundurulduğu halde tahammül ettim. Hattâ beddua da etmedim.”s:343</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Ayasofya'yı puthane ve Meşihat'ı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen tarafdar değiliz ve şahsımız itibariyle amel etmiyoruz</strong>.”s:344</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “İmanın kuvvetlenmesi için bu zamanda ve bu zeminde gayet şiddetli bir ihtiyac-ı kat'î ile ders-i dinde <strong>bazı şahıslar lâzımdır ki,</strong> hakikatı hiç bir şeye feda etmesin, hiç bir şeye âlet etmesin. Nefsine hiç bir hisse vermesin. Tâ ki, imana dair dersinden istifade edilsin, kanaat-ı kat'iyye gelsin. Evet, hiçbir zaman, bu zeminde bu zaman kadar böyle bir ihtiyac-ı şedid olmamış gibidir.” S:347</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “Size ihtar ediyorum: Fâni ve kabir kapısındaki çürük şahsımı çürütmeğe ihtiyaç yok ve bu kadar ehemmiyet vermeğe de lüzum yok” s:348</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Hangi mes'ele veya rivayet var ki; meşrebleri, mezhebleri muhtelif âlimlerin bir kitabında ona itiraz edilmesin</strong>” s:351</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• “<strong>Şimdilik teferruattaki ihtilafı bırakmağa ve medar-ı münakaşa etmemeğe mecburuz</strong>” s:351</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• O zamanın bakanlarından <strong>Şükrü Saraçoğlu</strong> dini ve terbiye-yi Muhammediye’yi “<strong>zehir</strong>” olarak tavsif etmiş. S:353,</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">• Üstad hazretleri, <strong>Abdülvehhab-ı Şirani ve</strong> <strong>Muhyiddin-i Arabi’yi</strong> “ehl-i hakikat ulemaya misal olarak gösteriyor. S:361</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="FaKiR, post: 86856, member: 10"] • “[B]Ben yeni harfleri bilmiyorum ve eski yazım da pek nâkıstır[/B].” S:246 • [B]Risale-i Nur[/B]; * hiçbir şeye tabi değil * alet değil *sırr-ı ihlası taşıyor. S:253 • “[B]Risale-i Nur’daki[/B] *şefkat *hakikat *hak bizi siyasete girmekten men etmiş. S:255 • [B]20. asır[/B] “fırtınalı bir asır.” S:255 • Avrupa medeniyeti [B]gaddar[/B] bir medeniyet. S:255 • [B]20. asır yeryüzünde[/B]; * hodgamlık *ırkçılık *askeri istibdat rejimleri *merhametsizlik tohumları yerleştirmiş. S:255 • “[B]Mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi[/B]” s:255 • “[B]Üstadın eserleriyle alakası[/B]; “En ziyade beni düşündüren Risale-i Nur” s:257 • Risaleler “[B]kemal-i dikkatle[/B] “ okunmalı. S:257 • “Evet, ben üç cihetle [B]Isparta'lıyım[/B]. Gerçi tarihçe isbat edemiyorum, fakat kanaatim var ki; İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said'in aslı, buradan gitmiş. Hem Isparta Vilayeti öyle hakikî kardeşleri bana vermiş ki; değil Abdülmecid ve Abdurrahman, belki Said'i onların herbirisine maalmemnuniye feda eylerim” s:258 • “[B]Şimdi küre-i arzda Risale-i Nur şakirdlerinden -kalben ve ruhen ve fikren- daha az sıkıntı çeken yoktur[/B]. Çünki kalb ve ruh ve akılları iman-ı tahkikî nurlarıyla sıkıntı çekmezler; maddî zahmetler ise, Risale-i Nur dersiyle hem geçici, hem sevablı, hem ehemmiyetsiz, hem hizmet-i imaniyenin başka bir mecrada inkişafına vesile olmasını bilerek şükür ve sabırla karşılıyorlar. İman-ı tahkikî dünyada dahi medar-ı saadettir diye halleriyle isbat ediyorlar. Evet "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler." deyip, metinane bu fâni zahmetleri bâki rahmetlere tebdile çalışıyorlar.” S:258 • “Yirmi beş sene evvel aslı yazılan ve sekiz sene zarfında bir-iki defa elime geçen ve aynı vakitte kaybettirilen "[B]Beşinci Şua[/B]” s:259 • Risalelere delilsiz tenkit ve hücum eden hocalar için şu tabiri var; “ [B]hoca bozması[/B]” s:259 • “İki hayatı imha eden [B]küfr-ü mutlaktan kurtarmak[/B], bu zamanda pek çok ehemmiyetlidir.”s:260 • “Madem bizi çalıştıran [B]Hâlıkımız[/B] [B]Rahîm ve Hakîm'dir[/B]; başa gelen her şeyi rıza ile, sevinç ile, rahmetine, hikmetine itimad ile karşılamalıyız” s:260 • [B]Refet[/B] ağabeyin alimane sualleri Mektubatın doğmasına sebeb olmuş. S:261 • [B]Arefe[/B] [B]günü[/B] 1000 ihlas okunabilir. S:262 • “[B]Faidesiz ihtiyat[/B] ile hizmetten elini gevşetmemeli. S:262 • [B]Hizmetteki imtihan ve çileler:[/B] [FONT=Verdana]*Elmasları şişelerden[/FONT][FONT=Verdana] *Sıddık fedakarları mütereddit sebatsızlardan *Halis muhlisleri benlik ve menfaatını bırakmayanlardan ayırmak içindir. S:263 • [B]Hizmet[/B]:[/FONT] [FONT=Verdana]*Tam ihlas[/FONT][FONT=Verdana] *Tam tesanüd *liyakat iştiyor. S:263 • Üstad hazretleri ilk ağabeylerin çektikleri zahmetlerin “[B]istikbaldeki ehl-i imana kahramanane bir nümune-i imtisal, belki imamları olmak”[/B] gibi çok hayırlara vesile olacağını söylüyor. S:263 • [B]Risale-i Nur mesleğinin esasları[/B]: 1-Tam İhlâs 2-Enaniyeti terk 3-Zahmette rahmeti görme 4-Elemde baki lezzeti bulma 5-Fani, sefihane lezzetlerde ayn-ı elemi hissetme, akibetini müşahade 6-İman-ı tahkiki dersi. S:265 • [B]Masonların[/B] [B]hizmet cemaatlarına hücum yolları:[/B]1- Ürkütmak, korkutmak, evhamı tahrik. 2- Önde görünenleri halkın gözü önünde çürütmeye çalışmak, kusurlarını ortaya çıkarmak 3- Cazibedar ve uyuşturucu sefahat lezzetlerini kullanak ile ifsad 4- Cemaat fertleri arasında tesanüdü bozmak 5- O cemaatin liderini ihanetlerle nazardan düşürmeye uğraşmak. S:264 • Bazan izhar, çok defa ihfadan daha ziyade efdal olur. [B]İmam-ı Gazali[/B]. S:266 • Üstad, İmam-ı Gazali’nin [B]Hizb-ül Masun[/B] adlı evradını okuyor. S:266 • Üstadın aşı perdesi altında ilk zehirlenmesi [B]1922’[/B]de Ankara’ya geldiğinde. S:268 • Üstadın talebeleri “[B]umumen, bila istisna mükemmel namaz[/B]” kılıyorlardı. S:268 • “[B]Lisan-ı hal[/B], lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor.” S:268 • “Eğer perde-i gayb açılsa, [B]bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimî dindarlar ve ciddî Müslümanlar[/B] eğer her biri bir veli, hattâ bir kutub görünse, benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek ve eğer birer âmi ve âdi görünse, şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim. Çünkü böyle pek ağır şerait altında iman kurtarmak hizmeti, her şeyin fevkindedir. S:268 • “Merak etmeyiniz kardeşlerim, o [B]Nurlar[/B] parlayacaklar.” S:269 • “En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, [B]tesanüddür[/B].” S:271 • “Bu dünyanın hayatı pek çabuk değişmesine ve zevaline ve fena ve fâni, akibetsiz lezzetlerine ve firak ve iftirak tokatlarına karşı bir ehemmiyetli medar-ı teselli ise, [B]samimî dostlar ile[/B] görüşmektir. Evet, bazen bir tek dostunu bir-iki saat görmek için, yirmi gün yol gider ve yüz lirayı sarf eder” s:271 • “[B]Şimdi bu acib, dostsuz zamanda[/B]” s:271 • “[B]Teşekki[/B] kaderi tenkid ve [B]teşekkür[/B] kadere teslimdir.” S:271 • Hizmet insanının 3 vazifesi; 1-Metanet 2-Sebat 3-Fedakârlık s:272 • Üstad, [B]Denizli[/B] hapsinde bir günde çektiği sıkıntıyı [B]Eskişehir[/B] hapsinde bir ayda çekmediğini söylüyor. S:273 • “[B]Madem geçici, dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor[/B].” S:273 • “[B]Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir[/B]. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i maneviye yapıyoruz diye şekva etmemek lâzımdır.” S:273 • “[B]Evvel âhir tavsiyemiz[/B]: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır.”s:274 • “Şimdi zemin yüzünde ekser beşer; maddî ve manevî kalben, ruhen, fikren [B]musibetlerle[/B] giriftardır.” Sh:274 • İmam-ı Şafiî (K.S.) gibi büyük zâtlar, "[B]Talebe-i ulûmun hattâ uykusu dahi ibadet sayılır"[/B] diye ziyade ehemmiyet vermişler. sh:275 • “Böyle [B]medresesiz[/B] bir zamanda” s:275 • [B]Uhuvvet ve tesanüd[/B]; tevazu, enaniyetlerin bırakılması ve mahviyet ile takviye edilir ve kuvvet bulur. S:275 • “Hem belki karşımıza [B]aldanmış veya aldatılmış bazı hocalar ve şeyhler ve zahirde müttakiler[/B] çıkartılır. Bunlara karşı vahdetimizi, tesanüdümüzü muhafaza edip onlar ile uğraşmamak lâzımdır, münakaşa etmemek gerektir.” S:276 • [B]Hizmetteki azim ve yekun sevabı kazanmanın iki şartı[/B]; 1-Sebat 2-Sadakat-s:277 • “[B]Bir ehemmiyetli ihsan-ı ilahi[/B]; ihsanını, enaniyetini bırakmayana ihsas etmemektir.. tâ ucb ve gurura girmesin.” S:277 • “Bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşimiz, [B]bir veliden ziyade[/B] mevki alıyor” s:278 • “Risale-i Nur ile [B]kıraeten[/B] ve [B]kitabeten[/B] iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir.” S:278 • “Gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir [B]enaniyet[/B], bu zamanda hükmediyor” s:279 • “Risale-i Nur şakirdleri, [B]hıllet ve uhuvvet ve fena fi-l ihvan[/B] mesleğinde gittiklerinden” s:279 • “[B]Asıl hüner[/B], kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe'nidir.” S:280 • “Sakın sakın [B]münakaşa[/B] etmeyiniz, casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.” S: 281 • “[B]Geçmiş şeylere itiraz etmek[/B] manasızdır. Çünkü tamiri kabil değil.” S:282 • “[B]Merak[/B] musibeti ikileştirir, maddî musibeti kalbde de yerleştirmek için bir kök olur; hem kadere karşı bir nevi itiraz ve tenkidi ve rahmete karşı bir nevi ittihamı işmam eder. Madem her şeyde bir güzellik ciheti var ve rahmetin bir cilvesi var ve kader adalet ve hikmetle iş görür; elbette bu zamanda umum âlem-i İslâmı alâkadar edecek bir kudsî vazife yüzünden hafif bir zahmete ehemmiyet vermemekle mükellefiz” s:283 • “[B]Nazar[/B], beni şiddetle müteessir ve hasta eder.” S:283 • [B]İkinci Dünya Savaşı[/B] Ahirzamanın en büyük bir hasarat-ı insaniyesidir s:283 • Risale-i Nur hizmetinde iki tür [B]manevi tokat[/B] var; 1- Hizmeti engelleyenlere 2- Hizmette kusur edenlere. S:283 • “[B]Risale-i Nur'un tarz-ı beyanını gören, lâkayd kalamaz. Başka eserler gibi yalnız aklı ve kalbi değil, belki nefsi de ve hissiyatı da müsahhar eder[/B]” s:284 • Hizmette [B]ihtiyat[/B] lazım. Safdil ve cüretkar olmamalı. S:286 • “Aleyhimize [B]Şeyh Abdülhakîm'i[/B] sevk ettikleri halde” s:286 • “[B]Sakın sakın birbirinizin kusuruna bakmayın; hiddet yerinde hürmet ediniz, itiraz yerinde yardım ediniz[/B].”s:286 • “Ben merhum [B]Hâfız Ali'[/B]yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zâtlar, kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zâtlar yapmasa idi; Kur'ana, İslâmiyete büyük bir zayiat olurdu ”s:288 • “O büyük şehid, [B]Denizli'yi[/B] bana sevdiriyor, daha buradan gitmek istemiyorum” s:288 • “Risale-i Nur zinciriyle [B]kuvvetli uhuvvet[/B] öyle bir hasenedir ki, bin seyyieyi affettirir. Haşirde adalet-i İlahiye, hasenelerin seyyielere racih gelmesiyle affettiğine binaen, siz de hasenelerin rüchanına göre muhabbet ve afv muamelesini yapmak lâzımdır” s:289 • “[B]Bir seyyie ile hiddet etmek, sıkıntıdan gelen bir titizlik, bir asabilik ile zararlı bir hiddet[/B], iki cihetle zulüm olur.” s:289 • Abbasiler zamanında çeşitli [B]firak-ı dalle[/B] vücuda gelip şeriat ve itikat noktasında ehemmiyetli sarsıntılar oldu. S:290 • “[B]Sahabelerin bir saati, başka velilerin bir gün, belki bir çilesi kadar kıymeti olduğu halde;[/B]”s:291 • [B]Namazı[/B] ve [B]Risale okumayı[/B] terk şefkat tokadının sebebi. S:291 • “Şimdi ispirtizmacılar "[B]cinler ile muhabere[/B]" namıyla şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medar-ı bahs edilmez.” S:295 • “Bütün mekteblerde ve dairelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hal ise, âlem-i İslâma ve istikbale pek elîm ve acı bir tesiri olacaktı” s:296 • “[B]İhtiyatla[/B] beraber, [B]sadakatı[/B] ve [B]irtibatı[/B] ve [B]hizmeti[/B] değiştirmemek lâzımdır.” S:295 • “Ve mesleğimiz, [B]terk-i enaniyet[/B] ve [B]uhuvvet[/B] olmasından, bizde [B]hodfüruşane şatahat[/B] bulunmadığından” s:300 • Üstada karşı [B]ifratkarane hüsnü zan[/B] etmemek lazım. S:300 • Üstad hapiste talebelerine [B]4 husus[/B] üzerine tahşidat yapıyor: 1-Sabır 2-Temkin 3-Ümitsizliğe düşmemek 4-Sarsılmamak. S:301 • Risalelerdeki [B]uhuvvet[/B] ve [B]tesanüd[/B] prensiplerinin muhafaza edilmesi gerekiyor. Ama bazen sıkıntıdan neşet eden gerginlikler ve kusurlar yüzünden ihlas risalesinin düsturları muhafaza edilmediğinden ihtilaflar, kavgalar, küsmeler olabiliyor. S:302 • “[B]Madem hakikat budur, size ihtar ediyorum: Kur'an’a dayanan Risale-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlup olmaz, bu memlekete yazık olur. O başka yere gider, yine tenvir eder. Hem eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa hergün biri kesilse, hakikat-ı Kur'aniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem.[/B]” S:307 • Üstad, İsmet Paşanın hükümetinde içişleri bakanı olan Şükrü Kaya için şu tabiri kullanıyor; [B]“Kaya Şükrü[/B]” s:308 • “Bin seneden beri bu milletin gıda ve ilâç gibi bir hacet-i zaruriyesi olan [B]takvayı[/B] ve [B]salahatı[/B] bu mazhar-ı enbiya olan Asya'da hükmeden ehl-i siyaset yasak etmez ve edemez biliyoruz”s:309 • “[B]Vazife-i vataniyem[/B]” s:310 • [B]5. Şua[/B] “ölmüş gitmiş bir şahsa, müteaddid manalarından bir manası muvafık geliyor.”s:310 • “[B]İslâmiyet[/B], hayat-ı şahsiye ve uhreviye cihetinde Hıristiyanlığa uymaz” s:311 • Üstad Recul-u sanem için “[B]bu asırda dehşetli bir şahıs[/B]” diyor. S:312 • “[B]Mustafa Kemal[/B] iki defa şifre ile, Van vilayetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Bey'in vasıtasıyla beni -neşredilen Hutuvat-ı Sitte'ye mükâfaten taltif için- Ankara'ya celb etti, gittim”s:313 • Üstad Ankara’da müşahede ettiği Recul-u Sanem için; “[B]ben Beşinci Şua aslının verdiği haberin bir kısmını, orada bir adamda gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım. Ve bu adamla başa çıkılmaz, mukabele edilmez diye, dünyayı ve siyaseti ve hayat-ı içtimaiyeyi terk edip yalnız imanı kurtarmak yolunda vaktimi sarf ettim[/B]” s:313 • “[B]Risale-i Nur'un numaraları, te'lif tertibiyle değil[/B]. Meselâ, Otuzüçüncü Mektub, Birinci Mektub'dan daha evvel te'lif edilmiş ve bu Beşinci Şua'nın aslı ve Risale-i Nur'un bir kısım eczaları, Risale-i Nur'dan evvel te'lif edilmiş” s:313 • “31 Mart'ta Divan-ı Harb-i Örfî'de ve Mustafa Kemal'in hiddetine karşı divan-ı riyasette, [B]şiddetli ve dokunaklı ve serbest müdafaa eden bir adam,[/B] onsekiz sene zarfında kimseye sezdirmeden dünya entrikalarını çeviriyor diye onu ittiham eden, elbette bir garazla eder.” S:314 • “[B]Şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez[/B]. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek. O hizmetin kudsiyetini bozacak. Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdad ile, birinin hatasıyla onun masum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlub düşecek” s:315 • Üstad, [B]İkinci Dünya Savaşı[/B] hakkında sadece Alman yenilgisini ve Bolşevizm’in Avrupa’yı istilasını sormuş. s:317 • “[B]Risale-i Nur'un hedefi[/B] doğrudan doğruya âhirettir. Dünya ile alış-verişi yoktur” s:318 • “[B]31 Mart hâdisesinde Bâb-ı Seraskerî'de Şeyhülislâm ve ülemayı dinlemeyen sekiz taburu bir nutuk ile itaate getiren bir adam[/B], sekiz sene zarfında -zabıtnamelere göre- çalışmış. Böyle yirmi-otuz adamı kandırabilmiş. Meselâ, koca Kastamonu'da beş adamı iğfal edebilmiş denilebilir mi” s:319 • Üstad, [B]M. Kemal i[/B]çin şöyle diyor: “Ankara'da hükûmetin riyasetinde bulunan malûm birisine ettiğim itirazlara ve ağır sözlere karşı o reis mukabele etmeyip sükût etmesi ve o öldükten sonra, onun yanlışını gösteren bir hakikat-ı hadîsiyeyi kırk sene evvel beyandaki fıtrî ve lüzumlu ve küllî ve mahrem tenkidlerim, makam-ı iddia cerbezesiyle ona tam tatbik ile bize medar-ı mes'uliyet yapılmış”s:319 • “[B]Nurların esası ve hedefi[/B], iman-ı tahkikî ve hakikat-ı Kur'aniyedir” s:325 • Üstad, [B]tarikatlar[/B] hakkında şunu söylüyor: “Hem bin seneden beri bu milletin ekser ecdadı bağlandığı bir meslek, sebeb-i mes'uliyet olamaz”s:325 • “[B]Çok sevablı olan câmideki cemaatın hayrını[/B]” s:327 • “Türk milleti Kur'anın bayrakdarı ve sena-i Kur'aniyeye mazhar olduğu için, o milleti çok seven ve hayatını onlar içinde geçiren bir adam” s:328 • “[B]İmkânat[/B], medar-ı mes'uliyet olamaz.” S:329 • “Ekser enbiyanın şarkta ve Asya'da zuhurları ve ağleb-i hükemanın garbda ve Avrupa'da gelmeleri, kader-i ezeliyenin bir işaretidir ki; [B]Asya'da din hâkimdir. Felsefe ikinci derecededir[/B]. Bu remz-i kadere binaen, Asya'da hüküm süren dindar olmazsa da din lehine çalışanlara ilişmemeli, belki teşvik etmelidir.” • “[B]Kur'an-ı Hakîm[/B] bu zemin kafasının aklı ve kuvve-i müfekkiresidir. Eğer el'iyazü billah, Kur'an küre-i arzın başından çıksa, arz divane olacak, akıldan boş kalan kafasını bir seyyareye çarpması, bir kıyamet kopmasına sebeb olması akıldan uzak değildir. Evet Kur'an arşı ferş ile bağlamış bir zincir, bir hablullahtır” • “[B]Vatanımızda anarşiliğe inkılab eden komünist tehlikesi[/B]” s:330 • “[B]Bir dehşetli kumandan[/B] deha ve zekâvetiyle ordunun müsbet hasenelerini kendine alıp ve kendinin menfî seyyielerini o orduya vererek, o efrad adedince haseneleri, gazilikleri bire indirdiği ve seyyiesini o ordu efradına isnad ederek onların adedince seyyieler hükmüne getirdiğinden dehşetli bir zulüm ve hilaf-ı hakikat olmasından, ben kırk sene evvel beyan ettiğim bir hadîsin o şahsa vurduğu tokada binaen” s:331 • “[B]Reis Bey![/B] Müsaadenizle çok hayret ettiğim bir şeyi soracağım. Neden hiç siyasete karışmadığım halde, ehl-i siyaset beni bütün hukuk-u medeniyeden ve hukuk-u hürriyetten belki hukuk-u hayattan iskat ediyorlar?” s:334 • “[B]Mustafa Kemal'e[/B] karşı Nur'un tokadı” s:336 • “[B]Hem o şahsı tenkid[/B], o içinde bulunduğu ve kusurlara sebeb olduğu bir inkılabın hasenatı yalnız onun değil, belki ordunun ve hükûmetindir. Onun da yalnız bir hissesi var. Onun kusurları için onu tenkid etmek, elbette bir suç olmadığı gibi, inkılaba hücum ediyor denilemez. Hem bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur'an ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii'ni puthaneye ve Meşihat Dairesini kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olması imkânı var mı?” s:336 • “[B]Tevilin manası[/B], hadîsin veyahut âyetin birçok manalarından bir mümkün ve muhtemel manası demektir.”s:338 • “Cehennem'den bazı bîçareleri kurtarmağa vesile olmak için -lüzum olsa- [B]Cennet'i bırakıp Cehennem'e girmeyi kabul ettiğimi[/B] hakikî kardeşlerim bildikleri gibi, mahkemelerde dahi bir cihette isbat ettiğim halde”s:338 • Üstad günümüz politikasına “[B]tenezzül[/B]” etmemiş. S:339 • “Eskiden beri makbul kitabların âhirlerinde [B]mübalağa ile medhiyeler ve takrizler [/B]yazılmasına binaen.” S:339 • “[B]Ölmüş gitmiş, hükûmetten alâkası kesilmiş ve inkılabdaki bazı kusurata sebeb olmuş bir reise[/B], sarihan tenkid ve itiraz da olsa kanunen bir suç olamaz. Halbuki sarahat değil, o kendi cerbezesiyle küllî beyanatımızı ona tatbik etmiş”s:341 • “Fıtratımda [B]tahakkümü[/B] kaldıramadığım” s:342 • Üstad , 40’lı yıllarda bütün cihanı kavuran [B]komünizm afeti[/B] için şöyle diyor: *şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumunu saçan… *nesil ve milliyeti mahveden. *herkesin çocuklarını kendisine alıp karabet ve milliyeti izale eden. *medeniyeti beşeriyeyi ve hayat-ı içtimaiyeyi bütün bütün bozmaya yol açan kızıl tehlike. S:342 • “[B]Risale-i Nur'un vazifesi[/B], imanı kuvvetlendirip kurtarmaktır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek, hizmet-i imaniyeyi hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmağa mükellefiz”s:343 • [B]Afyon mahkemesi[/B] için şöyle diyor; “eşedd-i zulüm ile bir eşedd-i istibdad tarzında şahsımı hiç ömrümde görmediğim ihanetlerle çürütmekle damarıma dokundurulduğu halde tahammül ettim. Hattâ beddua da etmedim.”s:343 • “[B]Ayasofya'yı puthane ve Meşihat'ı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen tarafdar değiliz ve şahsımız itibariyle amel etmiyoruz[/B].”s:344 • “İmanın kuvvetlenmesi için bu zamanda ve bu zeminde gayet şiddetli bir ihtiyac-ı kat'î ile ders-i dinde [B]bazı şahıslar lâzımdır ki,[/B] hakikatı hiç bir şeye feda etmesin, hiç bir şeye âlet etmesin. Nefsine hiç bir hisse vermesin. Tâ ki, imana dair dersinden istifade edilsin, kanaat-ı kat'iyye gelsin. Evet, hiçbir zaman, bu zeminde bu zaman kadar böyle bir ihtiyac-ı şedid olmamış gibidir.” S:347 • “Size ihtar ediyorum: Fâni ve kabir kapısındaki çürük şahsımı çürütmeğe ihtiyaç yok ve bu kadar ehemmiyet vermeğe de lüzum yok” s:348 • “[B]Hangi mes'ele veya rivayet var ki; meşrebleri, mezhebleri muhtelif âlimlerin bir kitabında ona itiraz edilmesin[/B]” s:351 • “[B]Şimdilik teferruattaki ihtilafı bırakmağa ve medar-ı münakaşa etmemeğe mecburuz[/B]” s:351 • O zamanın bakanlarından [B]Şükrü Saraçoğlu[/B] dini ve terbiye-yi Muhammediye’yi “[B]zehir[/B]” olarak tavsif etmiş. S:353, • Üstad hazretleri, [B]Abdülvehhab-ı Şirani ve[/B] [B]Muhyiddin-i Arabi’yi[/B] “ehl-i hakikat ulemaya misal olarak gösteriyor. S:361 [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Şualar
şualar notlari
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst