FaKiR
Meþveret Bþk.
· İkinci Şua Eskişehir hapsinin mahsulü. s:5
• Üstad, İhtar’da risalelerden tam istifade için iki şart sayıyor;
1-Dikkat
2- Teenni
• “Tevhid ve vahdette cemal-i ilahi ve kemal-i ilahi tezahür eder.”s:7
• “İnsanı dergah-ı ilahiye kamçı vurup sevk eden en keskin ve müessir saik hastalıklar olduğu gibi.” S:8
• Üstad, Mutezile mezhebi için “hodbin” ve “mütehakkim” tabirlerini kullanıyor. S:8
• “Gözü veren zat hem gözü görür, hem ince bir mana olan gözün gördüğünü görür, sonra verir.” S:10
• “Şirk öyle bir cürümdür ki her bir mahlûkun hakkına ve şerefine ve haysiyetine bir tecavüzdür. Ancak onu cehennem temizler.”s:11
• Kâinatın kemalatı tevhid ile anlaşılır. s:12
• “Şirk, kainata karşı büyük bir tahkir ve azim bir tecavüzdür.”s:12
• Üç büyük nimet: 1-Hidayet
2-Rızk
3-Şifa. S:21
• “Daire-i imkânda bu mükevvenattan daha bedi, daha güzeli yoktur.”İmam-ı Gazali-s:30
• “Risale-i Nur sair kitaplara muhalif olarak başta perdeli gidiyor, gittikçe inkişaf eder.”s:60
• Üstad, Niyaz-ı Mısri için “yanık şair” tabirini kullanıyor. s:61
• “Güya zamanın seneleri ve her senenin günleri birbiri arkasından gelen ihsan meyvelerine ve rahmet taamlarına birer kab ve bir Rezzak-ı Rahimin külli ve cüzi ihsanat meyvelerine birer meşherdirler.” S:66
• Enaniyet; 1-Haksız temellük
2- Ayinedarlığını bilmemek
3-Mevhumu muhakkak bilmekten ileri geliyor. S:81
• “ İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi ve Hâlık-ı kainatı tanımak ve O’na iman edip, ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billahtır. Ve izan ve yakin ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir. S:100
• Umumi meselelerde ispata karşı nefyin kıymeti yoktur ve kuvveti pek azdır. S:100
• “Maddiyatta çok tevaggul eden ve gittikçe maneviyattan tebaud eden ve nura karşı gabileşen ve kabalaşan ve aklı gözüne inen en büyük bir feylesofun münkirane sözü maneviyatta nazara alınmaz. s:102
• Üstad hazretleri, Abdülkadir Geylani için şunları söylüyor:
*Yerde iken arş-ı azamı temaşa eden
*Harika bir deha-i kudsi sahibi olan
*Doksan sene maneviyatta terakki edip çalışan
*Hakaik-i imaniyeyi ilmel yakin, aynel yakin, hakkal yakin suretinde keşfeden. S:102
• “Azamet ve Kibriya ve nihayetsizlik noktasında ya gaflete veya masiyete veya maddiyata dalmak sebebiyle darlaşan akıllar azametli meseleleri ihata edemediklerinden bir gurur-u ilmi ile inkara sapar ve nefyederler. S:103
• İnkar; *dehşetli muhallere
*vahşetli hurafelere
*zulmetli cehaletlere istinad ediyor. S:104
· Üstad, hakimiyet hakikatını izah ederken padişahların kardeşlerini ve çocuklarını ve saltanatlarını muhafaza için öldürmeleri için “zalimane” tabirini kullanıyor. s:129
• “Bir şey zati olsa, zıddı ona arız olamaz.” S:134
• Üstad, İmam-ı Rabbani için “kahraman imam” tabirini kullanıyor. s:141
• “Bir zerre kuvve-i imaniyenin ziyadeleşmesi, bir batman marifet ve kemalattan daha kıymetlidir. Ve yüz ezvakın balından daha tatlıdır.” S:141
• “Bin seneden beri iman ve Kur’an aleyhinde teraküm eden Avrupa feylesoflarının itirazları ve şüpheleri yol bulup ehl-i imana hücum ediyor.” S:141
• “İhata etmek bir vahdettir, şirke yer bırakmaz.” Sh:154
• “Risale-i Nur ism-i Rahim ve Hakimin mazharı olduğundan” s:149
• Muhakemat adlı eser bir tefsir mukaddimesi olarak yazılmış. S:154
• Kur’an’ın hemen üçten birisi haşirdir. s:156
• Kur’an dışındaki semavi kitaplar birer devre ve birer zamana hitap eder. S:157
• Namazı terk etmek kalbi ve ruhi sıkıntılara, o da ahlakın bozulmasına ve ümitsizliğe sebeb oluyor. S:165
• “Ölüm o kadar kati ve zahirdir ki, bu günün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek.” S:166
• “Her bir şehri yüz defa mezaristan’a boşaltan ölüm elbette hayattan ziyade bir istediği var.” s:166
• “Hakiki ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve iman ile olabilir.” S:170
• “İman hakikatı öyle bir çekirdektir ki, eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar. O çekirdeğin şecere-i tubası olur.” S:170
• Hazret-i Muhammed(SAV)
*En ahir
*En büyük
*Dini ve daveti umumi
*Ahirzaman Peygamberidir. S:171
• “Ömür sermayesi pek azdır, lüzumlu işler pek çoktur.” S:172
• “Bazen bu harp boğuşmalarını merak ile takip eden bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.” S:172
• “Herkesin iman mukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek davası başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk taunuyla çoklar o davasını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşf ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği davanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi? s:173
• “Gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata -istikamet dairesinde- sarf etse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar.” S:174
• “Helal dairesi keyfe kâfidir.” S:174
• Dünya: *Büyük bir eczane
*kumaş fabrikası
*Erzak deposu
*Ordugâh
*elektrik fabrikası
*kitap şeklinde düşünülebilir. S:177
• “Onu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır..” s:178
• “Bir ağacın çekirdeği Cenab-ı Hakkın “ El Evvel” ismine, meyvesi “ El Ahir” ismine baktığı gibi, “Ez Zahir” ismi ağacın dış görünüşüne, “El Batın” ise iç işlerine işaret eder.” S:185
• Peygamber(ASM) Efendimiz:
* En büyük muallim
*En mükemmel üstad
* Şaşırtmaz ve şaşmaz en doğru rehberdir. S:188
• Haşir:* En acip
*en dehşetli
*tavr-ı aklın haricinde bir meseledir. Ve ancak Resulullah ve Kur’an ile açıklığa kavuşabilir. S:189
• “Eski zaman peygamberleri ümmetlerine Kur'an gibi izahat vermediklerinin sebebi, o devirler beşerin bedeviyet ve tufuliyet devri olmasıdır. İptidaî derslerde izah az olur. S:189
• “Kur'anın dörtten birisi haşir ve âhirettir ve bin âyâtıyla onun isbatına çalışır ve onu haber verir. Elbette Kur'anın hakkaniyetine şehadet ve delalet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve burhanları, dolayısıyla âhiretin vücuduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delalet ve şehadet ederler.” S:189
• Çocukların * Nazik dimağları
*Zayıf kalpleri
*Mukavemetsiz ruhları vardır. S:192
• Gençlerin hevesleri galeyanda ve aklı hislerine mağlup vaziyettedir. S:192
· Üstad, talebelerini canı kadar çok seviyor. S:193
• İnsan ihtiyarlıkta daha hassas oluyor. S:193
• “İnsanın küçük bir dünyası belki küçük bir cenneti dahi kendi hanesidir.” S:193
• “Her bir şehir kendi ahalisine geniş bir hanedir.” S:194
• Güzel ahlakın esasları:1-İhlas
2-Samimiyet
3-Fazilet
4-Hamiyyet
5-Fedakarlık
6-Rıza-i İlahiye çalışmak
7-Sevab-ı uhreviye uğraşmak. S:194
• “İki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnız imandır.” S:194
• “Dâr-ı âhirette Cennet'in en çok ve en mütenevvi' lezzetleri cismanîdir. Ve saadet-i ebediyenin en ehemmiyetli ve herkesin istediği ve ünsiyet ettiği nimetleri cismanîdir.s:195
• “Cehennem ise, hayr-ı mahz olan daire-i vücudun Hâkim-i Zülcelalinin hakîmane ve âdilane bir hapishane vazifesini gören dehşetli ve celalli bir mevcud ülkesidir. Hapishane vazifesini de görmekle beraber, başka pek çok vazifeleri var. Ve pek çok hikmetleri ve âlem-i bekaya ait hizmetleri var. Ve zebani gibi pek çok zîhayatın celaldarane meskenleridir.” S:197
• “Evet nasıl ki imanın mahiyeti eğer tecessüm etse, lezzetleriyle bir cennet-i hususiye şekline girebilir ve Cennet'ten bu noktadan gizli haber verir. Aynen öyle de: Risale-i Nur'da delilleriyle isbat ve baştaki mes'elelerde dahi işaret edilmiş ki; küfrün ve bilhassa küfr-ü mutlakın ve nifakın ve irtidadın öyle karanlıklı ve dehşetli elemleri ve manevî azabları var.. eğer tecessüm etse, o mürted adama bir hususî cehennem olur. Ve büyük Cehennem'den bu cihette gizli haber verir”s:197
• Cehennem'siz, Cennet'in pek çok lezzetleri gizli kalır. S:199
• “Her şey bir cihette zıddıyla bilinir.” S:199
• İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kabil-i inkısam olmazlar. Çünki herbir rükn-ü imanî, kendini isbat eden hüccetleriyle sair erkân-ı imaniyeyi isbat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli bir hüccet-i a'zam olur. Öyle ise bütün erkânı, bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında bir tek rüknü, belki bir hakikatı ibtal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî yapabilir. Gitgide küfr-ü mutlaka düşer, insaniyeti mahvolur. S:202
• Rububiyetin en ehemmiyetli esasları:
1-Adalet
2-Hikmet
3-Rahmet.
• Bir Müslüman, bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr etse elbette küfr-ü mutlaka düşer.” S:206
• İslam’dan evvel ki semavi dinler iman hakikatlarını icmalen bahsetmişken, İslam tafsilatı ile anlatmıştır. S:206
• “Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanımayan, tasdik etmeyen bir Müslüman, Allah'ı da (sıfâtıyla) daha tanımaz ve âhireti bilmez. Bir Müslüman’ın imanı o kadar kuvvetli ve sarsılmaz hadsiz hüccetlere dayanıyor ki, inkârda hiçbir özür kalmıyor. Âdeta akıl, kabulde mecbur oluyor. “s:206
• Ramazan-ı şerif, çok güzel eserlerin vücut bulduğu bir iklim-i nurani. S:207
• Ehl-i dalaletin ufunetli ve zehirli evhamları var. S:207
• Kur’an külli olarak bir hakikatı beyan eder. Her bir asır cüziyatları ondan hisselerini alır. S:207
• Bu asırda “emsalsiz zulümler” işleniyor. S:208
• Üstad, İhtar’da risalelerden tam istifade için iki şart sayıyor;
1-Dikkat
2- Teenni
• “Tevhid ve vahdette cemal-i ilahi ve kemal-i ilahi tezahür eder.”s:7
• “İnsanı dergah-ı ilahiye kamçı vurup sevk eden en keskin ve müessir saik hastalıklar olduğu gibi.” S:8
• Üstad, Mutezile mezhebi için “hodbin” ve “mütehakkim” tabirlerini kullanıyor. S:8
• “Gözü veren zat hem gözü görür, hem ince bir mana olan gözün gördüğünü görür, sonra verir.” S:10
• “Şirk öyle bir cürümdür ki her bir mahlûkun hakkına ve şerefine ve haysiyetine bir tecavüzdür. Ancak onu cehennem temizler.”s:11
• Kâinatın kemalatı tevhid ile anlaşılır. s:12
• “Şirk, kainata karşı büyük bir tahkir ve azim bir tecavüzdür.”s:12
• Üç büyük nimet: 1-Hidayet
2-Rızk
3-Şifa. S:21
• “Daire-i imkânda bu mükevvenattan daha bedi, daha güzeli yoktur.”İmam-ı Gazali-s:30
• “Risale-i Nur sair kitaplara muhalif olarak başta perdeli gidiyor, gittikçe inkişaf eder.”s:60
• Üstad, Niyaz-ı Mısri için “yanık şair” tabirini kullanıyor. s:61
• “Güya zamanın seneleri ve her senenin günleri birbiri arkasından gelen ihsan meyvelerine ve rahmet taamlarına birer kab ve bir Rezzak-ı Rahimin külli ve cüzi ihsanat meyvelerine birer meşherdirler.” S:66
• Enaniyet; 1-Haksız temellük
2- Ayinedarlığını bilmemek
3-Mevhumu muhakkak bilmekten ileri geliyor. S:81
• “ İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi ve Hâlık-ı kainatı tanımak ve O’na iman edip, ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billahtır. Ve izan ve yakin ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir. S:100
• Umumi meselelerde ispata karşı nefyin kıymeti yoktur ve kuvveti pek azdır. S:100
• “Maddiyatta çok tevaggul eden ve gittikçe maneviyattan tebaud eden ve nura karşı gabileşen ve kabalaşan ve aklı gözüne inen en büyük bir feylesofun münkirane sözü maneviyatta nazara alınmaz. s:102
• Üstad hazretleri, Abdülkadir Geylani için şunları söylüyor:
*Yerde iken arş-ı azamı temaşa eden
*Harika bir deha-i kudsi sahibi olan
*Doksan sene maneviyatta terakki edip çalışan
*Hakaik-i imaniyeyi ilmel yakin, aynel yakin, hakkal yakin suretinde keşfeden. S:102
• “Azamet ve Kibriya ve nihayetsizlik noktasında ya gaflete veya masiyete veya maddiyata dalmak sebebiyle darlaşan akıllar azametli meseleleri ihata edemediklerinden bir gurur-u ilmi ile inkara sapar ve nefyederler. S:103
• İnkar; *dehşetli muhallere
*vahşetli hurafelere
*zulmetli cehaletlere istinad ediyor. S:104
· Üstad, hakimiyet hakikatını izah ederken padişahların kardeşlerini ve çocuklarını ve saltanatlarını muhafaza için öldürmeleri için “zalimane” tabirini kullanıyor. s:129
• “Bir şey zati olsa, zıddı ona arız olamaz.” S:134
• Üstad, İmam-ı Rabbani için “kahraman imam” tabirini kullanıyor. s:141
• “Bir zerre kuvve-i imaniyenin ziyadeleşmesi, bir batman marifet ve kemalattan daha kıymetlidir. Ve yüz ezvakın balından daha tatlıdır.” S:141
• “Bin seneden beri iman ve Kur’an aleyhinde teraküm eden Avrupa feylesoflarının itirazları ve şüpheleri yol bulup ehl-i imana hücum ediyor.” S:141
• “İhata etmek bir vahdettir, şirke yer bırakmaz.” Sh:154
• “Risale-i Nur ism-i Rahim ve Hakimin mazharı olduğundan” s:149
• Muhakemat adlı eser bir tefsir mukaddimesi olarak yazılmış. S:154
• Kur’an’ın hemen üçten birisi haşirdir. s:156
• Kur’an dışındaki semavi kitaplar birer devre ve birer zamana hitap eder. S:157
• Namazı terk etmek kalbi ve ruhi sıkıntılara, o da ahlakın bozulmasına ve ümitsizliğe sebeb oluyor. S:165
• “Ölüm o kadar kati ve zahirdir ki, bu günün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek.” S:166
• “Her bir şehri yüz defa mezaristan’a boşaltan ölüm elbette hayattan ziyade bir istediği var.” s:166
• “Hakiki ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve iman ile olabilir.” S:170
• “İman hakikatı öyle bir çekirdektir ki, eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar. O çekirdeğin şecere-i tubası olur.” S:170
• Hazret-i Muhammed(SAV)
*En ahir
*En büyük
*Dini ve daveti umumi
*Ahirzaman Peygamberidir. S:171
• “Ömür sermayesi pek azdır, lüzumlu işler pek çoktur.” S:172
• “Bazen bu harp boğuşmalarını merak ile takip eden bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.” S:172
• “Herkesin iman mukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek davası başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk taunuyla çoklar o davasını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşf ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği davanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi? s:173
• “Gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata -istikamet dairesinde- sarf etse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar.” S:174
• “Helal dairesi keyfe kâfidir.” S:174
• Dünya: *Büyük bir eczane
*kumaş fabrikası
*Erzak deposu
*Ordugâh
*elektrik fabrikası
*kitap şeklinde düşünülebilir. S:177
• “Onu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır..” s:178
• “Bir ağacın çekirdeği Cenab-ı Hakkın “ El Evvel” ismine, meyvesi “ El Ahir” ismine baktığı gibi, “Ez Zahir” ismi ağacın dış görünüşüne, “El Batın” ise iç işlerine işaret eder.” S:185
• Peygamber(ASM) Efendimiz:
* En büyük muallim
*En mükemmel üstad
* Şaşırtmaz ve şaşmaz en doğru rehberdir. S:188
• Haşir:* En acip
*en dehşetli
*tavr-ı aklın haricinde bir meseledir. Ve ancak Resulullah ve Kur’an ile açıklığa kavuşabilir. S:189
• “Eski zaman peygamberleri ümmetlerine Kur'an gibi izahat vermediklerinin sebebi, o devirler beşerin bedeviyet ve tufuliyet devri olmasıdır. İptidaî derslerde izah az olur. S:189
• “Kur'anın dörtten birisi haşir ve âhirettir ve bin âyâtıyla onun isbatına çalışır ve onu haber verir. Elbette Kur'anın hakkaniyetine şehadet ve delalet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve burhanları, dolayısıyla âhiretin vücuduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delalet ve şehadet ederler.” S:189
• Çocukların * Nazik dimağları
*Zayıf kalpleri
*Mukavemetsiz ruhları vardır. S:192
• Gençlerin hevesleri galeyanda ve aklı hislerine mağlup vaziyettedir. S:192
· Üstad, talebelerini canı kadar çok seviyor. S:193
• İnsan ihtiyarlıkta daha hassas oluyor. S:193
• “İnsanın küçük bir dünyası belki küçük bir cenneti dahi kendi hanesidir.” S:193
• “Her bir şehir kendi ahalisine geniş bir hanedir.” S:194
• Güzel ahlakın esasları:1-İhlas
2-Samimiyet
3-Fazilet
4-Hamiyyet
5-Fedakarlık
6-Rıza-i İlahiye çalışmak
7-Sevab-ı uhreviye uğraşmak. S:194
• “İki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnız imandır.” S:194
• “Dâr-ı âhirette Cennet'in en çok ve en mütenevvi' lezzetleri cismanîdir. Ve saadet-i ebediyenin en ehemmiyetli ve herkesin istediği ve ünsiyet ettiği nimetleri cismanîdir.s:195
• “Cehennem ise, hayr-ı mahz olan daire-i vücudun Hâkim-i Zülcelalinin hakîmane ve âdilane bir hapishane vazifesini gören dehşetli ve celalli bir mevcud ülkesidir. Hapishane vazifesini de görmekle beraber, başka pek çok vazifeleri var. Ve pek çok hikmetleri ve âlem-i bekaya ait hizmetleri var. Ve zebani gibi pek çok zîhayatın celaldarane meskenleridir.” S:197
• “Evet nasıl ki imanın mahiyeti eğer tecessüm etse, lezzetleriyle bir cennet-i hususiye şekline girebilir ve Cennet'ten bu noktadan gizli haber verir. Aynen öyle de: Risale-i Nur'da delilleriyle isbat ve baştaki mes'elelerde dahi işaret edilmiş ki; küfrün ve bilhassa küfr-ü mutlakın ve nifakın ve irtidadın öyle karanlıklı ve dehşetli elemleri ve manevî azabları var.. eğer tecessüm etse, o mürted adama bir hususî cehennem olur. Ve büyük Cehennem'den bu cihette gizli haber verir”s:197
• Cehennem'siz, Cennet'in pek çok lezzetleri gizli kalır. S:199
• “Her şey bir cihette zıddıyla bilinir.” S:199
• İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kabil-i inkısam olmazlar. Çünki herbir rükn-ü imanî, kendini isbat eden hüccetleriyle sair erkân-ı imaniyeyi isbat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli bir hüccet-i a'zam olur. Öyle ise bütün erkânı, bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında bir tek rüknü, belki bir hakikatı ibtal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî yapabilir. Gitgide küfr-ü mutlaka düşer, insaniyeti mahvolur. S:202
• Rububiyetin en ehemmiyetli esasları:
1-Adalet
2-Hikmet
3-Rahmet.
• Bir Müslüman, bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr etse elbette küfr-ü mutlaka düşer.” S:206
• İslam’dan evvel ki semavi dinler iman hakikatlarını icmalen bahsetmişken, İslam tafsilatı ile anlatmıştır. S:206
• “Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanımayan, tasdik etmeyen bir Müslüman, Allah'ı da (sıfâtıyla) daha tanımaz ve âhireti bilmez. Bir Müslüman’ın imanı o kadar kuvvetli ve sarsılmaz hadsiz hüccetlere dayanıyor ki, inkârda hiçbir özür kalmıyor. Âdeta akıl, kabulde mecbur oluyor. “s:206
• Ramazan-ı şerif, çok güzel eserlerin vücut bulduğu bir iklim-i nurani. S:207
• Ehl-i dalaletin ufunetli ve zehirli evhamları var. S:207
• Kur’an külli olarak bir hakikatı beyan eder. Her bir asır cüziyatları ondan hisselerini alır. S:207
• Bu asırda “emsalsiz zulümler” işleniyor. S:208