Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Risale-i Nurda Resülüllah
Risale-i Nur'da Hz. Muhammed (s.a.v.) Bahisleri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 461598" data-attributes="member: 27"><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"><strong>İkinci temsil:</strong> Nasıl ki bir sultanın ünvanlarından olan “kumandan-ı âzam” ünvanı, devâir-i askeriyenin serasker dairesi gibi küllî ve geniş daireden tut, tâ onbaşı dairesi gibi cüz’î ve hususî herbir dairede bir zuhuru, bir cilvesi vardır. Meselâ, bir nefer, o kumandanlık ünvan-ı âzamının nümunesini onbaşı şahsında görür, ona bakar, ondan emir alır. O nefer onbaşı olduğunda, çavuş dairesindeki kumandanlık dairesi nazarına çarpar, ona bakar. Sonra çavuş olsa, o vakit kumandanlık nümunesini ve cilvesini mülâzım dairesinde görür, o makamda ona mahsus bir iskemle bulunur. Ve hâkezâ, yüzbaşı, binbaşı, ferik, müşir dairelerinden herbirinde, dairelerin büyük ve küçüklüğü nisbetinde o kumandanlık ünvanını görür.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">Şimdi, bir neferi, o kumandan-ı âzam bütün devâir-i askeriyeye taallûk edecek bir vazifeyle tavzif etmek istese, bir müfettiş gibi her devâiri görüp ve görünecek bir makam vermek istese, elbette o kumandan-ı âzam, o neferi, onbaşı dairesinden tut, tâ daire-i âzamına kadar birer birer gezdirecek, tâ görsün, görülsün. Sonra huzuruna kabul edip sohbetine müşerref ederek, nişan ve ferman verip taltif ederek, tâ geldiği yere kadar bir anda gönderir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">Şu temsilde bir noktayı nazara almak lâzım ki, padişah eğer âciz olmazsa, surî olduğu gibi mânevî cihetinde de iktidarı olsa, o vakit ferik, müşir, mülâzım gibi eşhası tevkil etmez, bizzat her yerde bulunur. Yalnız bazı perdeler altında ve makam sahibi eşhasın arkasında, doğrudan doğruya emri o verir. Bazı veliyy-i kâmil olan padişahlar çok dairelerde, bazı eşhas suretinde icraatını yaptığı rivâyet edilir. Şu temsille baktığımız hakikat ise, acz onun içinde olmadığı için, doğrudan doğruya herbir dairede emir ve hüküm kumandan-ı âzamdan geliyor; onun emriyle, iradesiyle, kuvvetiyledir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">İşte, şu temsil gibi, Hâkim-i Arz ve Semâvât, emr-i <span style="font-size: 15px">كُنْ فَيَكُونُ</span> ’a mâlik Âmir-i Mutlak olan Sultan-ı Ezelî ve Ebedî, tabakat-ı mahlûkatında cereyan eden ve kemâl-i itaat ve intizamla imtisal olunan evâmir ve kumandanlığının şuûnâtı ve zerrâttan seyyârâta ve sinekten semâvâta kadar olan tabakat-ı mahlûkat ve tavâif-i mevcudatta küçük-büyük, cüz’î-küllî tabakatı ve taifeleri ayrı ayrı, fakat birbirine bakar bir tarzda birer daire-i rububiyet, birer tabaka-i hâkimiyet görünüyor.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">Şimdi, bütün kâinattaki makàsıd-ı ulyâ ve netâic-i uzmâyı anlayacak ve bütün tabakatın ayrı ayrı vezâif-i ubûdiyetlerini görmekle Zât-ı Kibriyânın saltanat-ı rububiyetini, haşmet-i hâkimiyetini müşahede ederek, o Zâtın marziyâtı ne olduğunu anlamak ve Onun saltanatına dellâl olmak için, alâküllihal, o tabakat ve dairelere bir seyr ü sülûk olacaktır. Tâ, daire-i âzamiyesinin ünvanı olan Arş-ı Âzamına girecek, tâ Kab-ı Kavseyne, yani imkân ve vücub ortasında Kab-ı Kavseyn ile işaret olunan makama girecek ve Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ile görüşecektir ki, şu seyr ü sülûk ise Miracın hakikatidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">Herbir insan, aklıyla, hayal sür’atinde seyeranı; herbir velî, kalbiyle berk sür’atinde cevelânı; ve cism-i nuranî olan herbir melek, ruh sür’atinde Arştan ferşe, ferşten Arşa deveranı; </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">ehl-i Cennetin insanları, burak sür’atinde, </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">haşirden beş yüz sene fazla mesafeden Cennete çıkmaları olduğu gibi, </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">nur ve nur kabiliyetinde </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">ve evliya kalblerinden daha lâtif </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">ve emvâtın ruhlarından ve melâike cisimlerinden daha hafif </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'">ve cesed-i necmî ve beden-i misalîden daha zarif olan <strong>ruh-u Muhammedînin (a.s.m.)</strong> hadsiz vezâifine medar ve cihazatının mahzeni olan <strong>cism-i Muhammedî (a.s.m.),</strong> elbette onun ruh-u âlisiyle Arşa kadar beraber gidecektir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"><span style="font-family: 'verdana'"><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"><span style="font-size: 10px"><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"><strong><strong>|Sözler-s.767-769|</strong></strong></span></span></strong></span></span></span></span></span></span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'verdana'"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 461598, member: 27"] [SIZE=2][FONT=verdana][B]İkinci temsil:[/B] Nasıl ki bir sultanın ünvanlarından olan “kumandan-ı âzam” ünvanı, devâir-i askeriyenin serasker dairesi gibi küllî ve geniş daireden tut, tâ onbaşı dairesi gibi cüz’î ve hususî herbir dairede bir zuhuru, bir cilvesi vardır. Meselâ, bir nefer, o kumandanlık ünvan-ı âzamının nümunesini onbaşı şahsında görür, ona bakar, ondan emir alır. O nefer onbaşı olduğunda, çavuş dairesindeki kumandanlık dairesi nazarına çarpar, ona bakar. Sonra çavuş olsa, o vakit kumandanlık nümunesini ve cilvesini mülâzım dairesinde görür, o makamda ona mahsus bir iskemle bulunur. Ve hâkezâ, yüzbaşı, binbaşı, ferik, müşir dairelerinden herbirinde, dairelerin büyük ve küçüklüğü nisbetinde o kumandanlık ünvanını görür. Şimdi, bir neferi, o kumandan-ı âzam bütün devâir-i askeriyeye taallûk edecek bir vazifeyle tavzif etmek istese, bir müfettiş gibi her devâiri görüp ve görünecek bir makam vermek istese, elbette o kumandan-ı âzam, o neferi, onbaşı dairesinden tut, tâ daire-i âzamına kadar birer birer gezdirecek, tâ görsün, görülsün. Sonra huzuruna kabul edip sohbetine müşerref ederek, nişan ve ferman verip taltif ederek, tâ geldiği yere kadar bir anda gönderir. Şu temsilde bir noktayı nazara almak lâzım ki, padişah eğer âciz olmazsa, surî olduğu gibi mânevî cihetinde de iktidarı olsa, o vakit ferik, müşir, mülâzım gibi eşhası tevkil etmez, bizzat her yerde bulunur. Yalnız bazı perdeler altında ve makam sahibi eşhasın arkasında, doğrudan doğruya emri o verir. Bazı veliyy-i kâmil olan padişahlar çok dairelerde, bazı eşhas suretinde icraatını yaptığı rivâyet edilir. Şu temsille baktığımız hakikat ise, acz onun içinde olmadığı için, doğrudan doğruya herbir dairede emir ve hüküm kumandan-ı âzamdan geliyor; onun emriyle, iradesiyle, kuvvetiyledir. İşte, şu temsil gibi, Hâkim-i Arz ve Semâvât, emr-i [SIZE=4]كُنْ فَيَكُونُ[/SIZE] ’a mâlik Âmir-i Mutlak olan Sultan-ı Ezelî ve Ebedî, tabakat-ı mahlûkatında cereyan eden ve kemâl-i itaat ve intizamla imtisal olunan evâmir ve kumandanlığının şuûnâtı ve zerrâttan seyyârâta ve sinekten semâvâta kadar olan tabakat-ı mahlûkat ve tavâif-i mevcudatta küçük-büyük, cüz’î-küllî tabakatı ve taifeleri ayrı ayrı, fakat birbirine bakar bir tarzda birer daire-i rububiyet, birer tabaka-i hâkimiyet görünüyor. Şimdi, bütün kâinattaki makàsıd-ı ulyâ ve netâic-i uzmâyı anlayacak ve bütün tabakatın ayrı ayrı vezâif-i ubûdiyetlerini görmekle Zât-ı Kibriyânın saltanat-ı rububiyetini, haşmet-i hâkimiyetini müşahede ederek, o Zâtın marziyâtı ne olduğunu anlamak ve Onun saltanatına dellâl olmak için, alâküllihal, o tabakat ve dairelere bir seyr ü sülûk olacaktır. Tâ, daire-i âzamiyesinin ünvanı olan Arş-ı Âzamına girecek, tâ Kab-ı Kavseyne, yani imkân ve vücub ortasında Kab-ı Kavseyn ile işaret olunan makama girecek ve Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ile görüşecektir ki, şu seyr ü sülûk ise Miracın hakikatidir. Herbir insan, aklıyla, hayal sür’atinde seyeranı; herbir velî, kalbiyle berk sür’atinde cevelânı; ve cism-i nuranî olan herbir melek, ruh sür’atinde Arştan ferşe, ferşten Arşa deveranı; ehl-i Cennetin insanları, burak sür’atinde, haşirden beş yüz sene fazla mesafeden Cennete çıkmaları olduğu gibi, nur ve nur kabiliyetinde ve evliya kalblerinden daha lâtif ve emvâtın ruhlarından ve melâike cisimlerinden daha hafif ve cesed-i necmî ve beden-i misalîden daha zarif olan [B]ruh-u Muhammedînin (a.s.m.)[/B] hadsiz vezâifine medar ve cihazatının mahzeni olan [B]cism-i Muhammedî (a.s.m.),[/B] elbette onun ruh-u âlisiyle Arşa kadar beraber gidecektir. [FONT=verdana][SIZE=2][SIZE=4][SIZE=2][FONT=verdana][SIZE=2][B][SIZE=2][FONT=verdana][B][B]|Sözler-s.767-769|[/B][/B][/FONT][/SIZE][/B][/SIZE][/FONT][/SIZE][/SIZE][/SIZE][/FONT] [/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Risale-i Nurda Resülüllah
Risale-i Nur'da Hz. Muhammed (s.a.v.) Bahisleri
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst