Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur'a ve Bediüzzaman'a Gelen İtirazlar
Risale-i Nur’a eleştirilere ilmi cevaplar
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="NuruAhsen" data-source="post: 175189" data-attributes="member: 857"><p><strong>BEDİÜZZAMAN’IN GAYR-İ MÜSLİMLER İLE ALAKALI MEKTUBUNA YAPILAN İTİRAZLAR VE CEVABI</strong></p><p></p><p>Başta Necip Fazıl olmak üzere bir kısım ehl-i imanın ve ehl-i tarikatın bu konudaki itirazlarını nazik bir üslub ile izah etmek bizim vazifemizdir. Evvela bu mesele, başta izah ettiğimiz gibi, insanı ehl-i sünnetin dışına çıkaracak imanî meselelerden değildir; belki ehl-i sünnetin âlimleri arasında da tartışılan ve hakkında farklı görüşler bulunan bir mesele ve hatta meseleler topluluğudur. Sırasıyla meseleyi inceleyelim:</p><p> </p><p><strong>Gayr-i Müslimlerin Çocuklarının Manevi Akıbeti Meselesi</strong></p><p> Bu mesele Kur’an-ı Kerim’de geçen şu ayet sebebiyle İslam alimleri arasında tartışılmıştır: ‘Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.’. Bu ayeti değerlendiren İslam âlimleri meseleyi hem fetret devri açısından ve hem de gayr-i Müslimlerin çocukları açısından değerlendirmişlerdir. Fetret devri meselesini biraz sonra inceleyeceğiz. Ehl-i sünnet âlimleri gayr-i Müslimlerin çocukları hakkında farklı görüşlere sahiptir. Bu konuda mesela Ibn-i Kesir isimli büyük müfessir, müstakil bir Risale sayılabilecek uzunlukta müstesna bir tefsir kaleme almıştır. Bunları özetleyelim.</p><p> </p><p><strong>Birincisi:</strong> Bir grup âlimler (Mu’tezile, Hanbeliler ve Malikilerin mütebahhirin ulemasının da içinde bulunduğu önemli bir Müslüman alimler topluluğu), bu çocukların ehl-i cennet olduklarını kabul ve kendilerine ispat etmişlerdir. Bu konuda onların görüşlerini destekleyecek çok sayıda hadisler vardır. Ancak bir tanesi önemlidir: Enes ibn Malik’ten nakledildiğine göre, Hz. Peygamber’e Müşriklerin çocuklarından sorulmuş ve cevap olarak şunu ifade etmiştir: ‘Onlar cennet ehlinin hizmetkârlarıdırlar.’</p><p> </p><p><strong>İkincisi:</strong> Bir kısım İslam âlimleri ise onların babalarına tabi olduklarını ileri sürmüşler ve bu konudaki bazı hadisleri delil olarak getirmişlerdir. Hz. Aişe’nin naklettiği şu hadis bunların başında gelmektedir: ‘Müşriklerin çocukları babaları ile birliktedir.’ Bu yoruma muhtaç bir hadistir. Israrlı sorular üzerine Resulullah bir seferinde ‘Allah onların amellerini ve hallerini herkesten daha iyi bilir’ buyurmuştur.</p><p> </p><p><strong>Üçüncüsü:</strong> Bu konuda kesin bir hükme varmayıp meseleyi Allah’ın iradesine bırakmaktır (tevakkuf). İmam-ı A’zam başta olmak üzere çoğu âlimler bu kanaattedirler. Bu konudaki en önemli dayanak İbn-i Abbas hadisidir. ‘Allah onların amellerini ve hallerini herkesten daha iyi bilir’. </p><p></p><p></p><p></p><p>Bu arada bazı alimler bunların toprak olacaklarını beyan etseler de çoğunluk alimler yukarıda saydığımız görüşlerden birini tercih eylemişlerdir.</p><p> Bediüzzaman Hazretleri, bu kanaatleri değerlendirerek şu neticeye varmıştır: ‘O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten (I. Ve II. Dünya Harplerinden) vefat eden ve perişan olanlar eğer onbeş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehid hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.’</p><p></p><p></p><p>Burada iki kelimenin açıklanması gerekmektedir: Birincisi: Şehittir demiyor belki şehit hükmündedir, bir nevi şehittir diyor. İkincisi: Bu cümleyle birinci ve ikinci görüşü bir nevi telif ediyor. Bunda da ehli- sünnetin dışına çıkmak gibi bir durum asla mevzubahis değildir. Unutmayalım ki, Allah yolunda cihad ederken öldürülen hakiki şehitler olduğu gibi, hükmen şehit sayılan mü’minler de vardır. Mü’minlerden yanarak, suda boğularak, karın sancısı, vebâdan ölen veya çocuk doğurmaktan gelen kırk günlük loğusa döneminde vefat edenler hükmen yani bir nevi şehit sayılır. Ancak, peygamberlik gibi şehitlerin de dereceleri vardır. Nice mübârek hastalıklar vardır ki, şehâdet gibi yüksek dereceleri kazandırır.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="NuruAhsen, post: 175189, member: 857"] [B]BEDİÜZZAMAN’IN GAYR-İ MÜSLİMLER İLE ALAKALI MEKTUBUNA YAPILAN İTİRAZLAR VE CEVABI[/B] Başta Necip Fazıl olmak üzere bir kısım ehl-i imanın ve ehl-i tarikatın bu konudaki itirazlarını nazik bir üslub ile izah etmek bizim vazifemizdir. Evvela bu mesele, başta izah ettiğimiz gibi, insanı ehl-i sünnetin dışına çıkaracak imanî meselelerden değildir; belki ehl-i sünnetin âlimleri arasında da tartışılan ve hakkında farklı görüşler bulunan bir mesele ve hatta meseleler topluluğudur. Sırasıyla meseleyi inceleyelim: [B]Gayr-i Müslimlerin Çocuklarının Manevi Akıbeti Meselesi[/B] Bu mesele Kur’an-ı Kerim’de geçen şu ayet sebebiyle İslam alimleri arasında tartışılmıştır: ‘Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.’. Bu ayeti değerlendiren İslam âlimleri meseleyi hem fetret devri açısından ve hem de gayr-i Müslimlerin çocukları açısından değerlendirmişlerdir. Fetret devri meselesini biraz sonra inceleyeceğiz. Ehl-i sünnet âlimleri gayr-i Müslimlerin çocukları hakkında farklı görüşlere sahiptir. Bu konuda mesela Ibn-i Kesir isimli büyük müfessir, müstakil bir Risale sayılabilecek uzunlukta müstesna bir tefsir kaleme almıştır. Bunları özetleyelim. [B]Birincisi:[/B] Bir grup âlimler (Mu’tezile, Hanbeliler ve Malikilerin mütebahhirin ulemasının da içinde bulunduğu önemli bir Müslüman alimler topluluğu), bu çocukların ehl-i cennet olduklarını kabul ve kendilerine ispat etmişlerdir. Bu konuda onların görüşlerini destekleyecek çok sayıda hadisler vardır. Ancak bir tanesi önemlidir: Enes ibn Malik’ten nakledildiğine göre, Hz. Peygamber’e Müşriklerin çocuklarından sorulmuş ve cevap olarak şunu ifade etmiştir: ‘Onlar cennet ehlinin hizmetkârlarıdırlar.’ [B]İkincisi:[/B] Bir kısım İslam âlimleri ise onların babalarına tabi olduklarını ileri sürmüşler ve bu konudaki bazı hadisleri delil olarak getirmişlerdir. Hz. Aişe’nin naklettiği şu hadis bunların başında gelmektedir: ‘Müşriklerin çocukları babaları ile birliktedir.’ Bu yoruma muhtaç bir hadistir. Israrlı sorular üzerine Resulullah bir seferinde ‘Allah onların amellerini ve hallerini herkesten daha iyi bilir’ buyurmuştur. [B]Üçüncüsü:[/B] Bu konuda kesin bir hükme varmayıp meseleyi Allah’ın iradesine bırakmaktır (tevakkuf). İmam-ı A’zam başta olmak üzere çoğu âlimler bu kanaattedirler. Bu konudaki en önemli dayanak İbn-i Abbas hadisidir. ‘Allah onların amellerini ve hallerini herkesten daha iyi bilir’. Bu arada bazı alimler bunların toprak olacaklarını beyan etseler de çoğunluk alimler yukarıda saydığımız görüşlerden birini tercih eylemişlerdir. Bediüzzaman Hazretleri, bu kanaatleri değerlendirerek şu neticeye varmıştır: ‘O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten (I. Ve II. Dünya Harplerinden) vefat eden ve perişan olanlar eğer onbeş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehid hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.’ Burada iki kelimenin açıklanması gerekmektedir: Birincisi: Şehittir demiyor belki şehit hükmündedir, bir nevi şehittir diyor. İkincisi: Bu cümleyle birinci ve ikinci görüşü bir nevi telif ediyor. Bunda da ehli- sünnetin dışına çıkmak gibi bir durum asla mevzubahis değildir. Unutmayalım ki, Allah yolunda cihad ederken öldürülen hakiki şehitler olduğu gibi, hükmen şehit sayılan mü’minler de vardır. Mü’minlerden yanarak, suda boğularak, karın sancısı, vebâdan ölen veya çocuk doğurmaktan gelen kırk günlük loğusa döneminde vefat edenler hükmen yani bir nevi şehit sayılır. Ancak, peygamberlik gibi şehitlerin de dereceleri vardır. Nice mübârek hastalıklar vardır ki, şehâdet gibi yüksek dereceleri kazandırır. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur'a ve Bediüzzaman'a Gelen İtirazlar
Risale-i Nur’a eleştirilere ilmi cevaplar
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst