Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 15 : İkinci Lem'a (Beşinci Bölüm)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="pendüender" data-source="post: 371939" data-attributes="member: 1023459"><p><span style="font-size: 10px"><strong><em><span style="font-family: 'tahoma'"> <span style="color: #ff0000">Musibetler günahların bağışlanmasına bir vesile midir ?</span></span></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em><span style="font-family: 'tahoma'"></span></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Günah bir iç çöküntü, bir terslik ve fıtratla zıtlaşmadır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Günaha giren kimse, kendini, vicdânî azaplara ve kalbî sıkıntılara bırakmış bir talihsiz ve bütün rûhî meleke ve kabiliyetlerini şeytana teslim etmiş bir zavallı ve talihsizdir. Bir de o günahı işlemeye devam ederse, bütün bütün ipi elden kaçırır ve artık, ne bir irade, ne bir direnme, ne de kendini yenilemeye mecâli kalmaz.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Günah, iradenin yüzüne atılmış bir tükrük ve rûha içirilmiş bir zakkumdur. Günahtan zevk alan insan, ne sefîl; günahla ruhunu dinamitleyen insan ne hoyrattır..!</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Günah, insana bahşedilen bilumum istidat ve yüce duyguları söndüren bir fırtına ve kalbî hayatı çepeçevre saran zehirli bir dumandır. Bu fırtınaya marûz kalan kurur; bu zehirli havayı teneffüs eden de ölür.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>İnsan, günah içine bir kere girmeye dursun; girdi mi, artık ne ölçü, ne kıstas, ne de değer hükmü kalır. Bir uçağın, başaşağı yere inmesinde, yer çekiminin hesaba katılmaması ve fıtrat kanunlarının affetmeyeceği çizgiye varılması ne ise, hikmet elinin koyduğu yasaklar atmosferine girmek de aynı şeydir.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Âdem Nebî (as), şahsî hayatında açtığı böyle bir gediği, ceyhûn ettiği gözyaşlarından meydana getirdiği ummanlar içinde, yüze yüze aşabilmişti. Şeytan ise, baş aşağı düşlüğü o günah gayyâsından kurtulamamış ve helâk olmuştu.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Ve, daha</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>“Nice servi revan canlar,</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Nice gülyüzlü sultanlar,</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Nice Hüsrev gibi Hanlar</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Ve nice tâcdarlar.”</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>böyle ilk bir adımla günah deryasına yelken açmış, fakat bir daha da; geriye dönmeye muvaffak olamamışlardır. Günah, âheste âheste eser insanın içine ve nefsi, bir meltem okşayışıyla okşayarak, gider taht kurar onun gönlüne. Sonra da, insanın duygularını öylesine baskı altına alır ki, gayri ondan kurtulmak, kuvvetli bir azim ve gaybî bir inâyet eline kalmıştır. Bundan daha kötüsü de, insanoğlu, içine daldığı günahlarla, kendinden o denli uzaklaşır ki, his dünyasında en ufak bir kıpırdanma ve gönül âleminde en küçük bir duyarlılık kalmamış olmasına rağmen, o, kendinde olup biten bu kadar değişikliklerden habersiz ve ruhundan kopan feryatlara karşı alâkasızdır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Yığın yığın günah vardır insanın geçip gittiği yollarda. Bu yollarda, birer kobra gibi gözetler insanoğlunu günahlar… Birinden kurtulması mümkün olsa bile, diğerlerine kendini kaptırmadan yoluna devam etmesi, bir hayli müşküldür. Polat gibi sağlam irade gerektir ki, aşılsın bu yollar. Yoksa diferansiyeli bozuk bir araba ile, en sert virajları aşma gibi olacaktır ki, bir çukurda gidip “ârâm” edeceğini şimdiden söylemek, herhalde kehânet sayılmaz.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Çeşit çeşittir günahlar. Başta gelenleri, en doğru sözlünün beyanında, şu ürpertici diziyle çıkar karşımıza: Yaratıcı’ya eş ve ortak koşmak; haksız yere cana kıymak; anne ve babanın hukukunu çiğnemek, yalan yere şahâdette bulunmak; cepheden kaçmak; iffetlilerin iffetiyle oynamak vs…</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Bunlar, insanın düşünce dünyasına, iç hayatına, âile ve topluma karşı öyle inhiraflarıdır ki, vaktinde önü alınmazsa, âile de yıkılır gider, toplum da.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Evet, tevhitle iç âlemini düzenleyememiş, yükselip içtimâî hayata girememiş güdük ruhlardan, hem âile, hem toplum, hem de vatan çok sakınmalıdır. İç âlemi, isden, pastan görünmez hâle gelmiş ve derûnunda ak’ın kara’ya karıştığı bu talihsizler, bugün olmasa yarın, yurdu da yuvayı da kundaklayacaklardır. Dünden bugüne, bu gözü ve kalbi mühürlülerin, hıyânet ve ihanetleri, hiç de küçümsenmeyecek kadar çok olmuştur.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Ne var ki, vatanın sağa sola peşkeş çekilmesinden, ormanların ve bağların bozulup çöle çevrilmesine kadar, her türlü kötülüğü yapan, câhil, iz’ansız, inançsız ve başkalarının kuklası bu yığınların baş sorumluları da yine bizleriz.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Evet, biz ihmâl ettik. Biz bozduk. Biz inançsız ve hoyrat kıldık. Hesabını da biz vereceğiz. Bugün hâdiselerin demir pençesinde; yarın, tarih karşısındaki muhâkememizde; öbür gün de, kılı kırk yaran Yüce Dîvân’ın iğneden ipliğe hesap sorduğu hengâmda…</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Bir milletin, kendi özünden uzaklaştırılması, ruhuna yabancı düşünceler aşılayarak, mihrabının yıkılması ve minberinin yerinin değiştirilmesi, tarih karşısında ve Hakk Dîvân’ında bağışlanmayacak günahlardandır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Nesilleri, inançtan, düşünceden, hak ölçüsünden ve istikametten mahrum birer yeniçeri yığını hâline getirip, milletin nefsine, nesline, dinine ve malına saldırtmak büyük günahtır. Sonra, bu azgınlaşmış ruha ceza veriyorum diye, kazanlarda yeniçeri ve Bektâşî kellesi kaynatmak da, en az onun kadar günahtır.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Günahtır, nesilleri ihmal etmek. Günahtır, onların kalplerini ruhlarını inançsız ve itmi’nânsız hâle getirmek. Günahtır, onları geçmişine ve köküne düşman yapmak. Günahtır, onu, yabancı Araplarla kendinden uzaklaştırmak. Ve, günahtır, onu, manevî ve mukaddes dayanaklarından mahrum bırakmak. Günahtır, günah…!</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Bütün bunlardan daha büyük bir günah vardır ki; o da, ortalığı yangına ve sele veren bu büyük mücrimlerin, edip eylediklerini günah bilmemeleridir. Evet, Allah ve tarih karşısında affı kabil olmayan tek günah varsa, işte o da budur: Günahın günah olduğunu bilmeme, günahtan ürpermeme günahı… Toplumumuzu içten içe kemiren bu binbir günahın başbuğu, vicdanla sezilip, muhâsebenin demir pençesine teslim edileceği âna kadar, milletin, kendi kendini yenilemesinden ve hattâ yaşamasından söz etmek oldukça zordur.</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em></em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>“Bu hissizlikle cemiyyet yaşar derlerse pek yanlış;</em></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong><em>Bir millet göster ölmüş maneviyatıyla sağ kalmış.” (M.A.)/</em></strong></span><span style="color: #555555"><span style="font-family: 'Verdana'">M. Fethullah Gülen, Sızıntı, Eylül 1981, Cilt 3, Sayı 32</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="pendüender, post: 371939, member: 1023459"] [SIZE=2][B][I][FONT=tahoma] [COLOR=#ff0000]Musibetler günahların bağışlanmasına bir vesile midir ?[/COLOR] [/FONT] Günah bir iç çöküntü, bir terslik ve fıtratla zıtlaşmadır. Günaha giren kimse, kendini, vicdânî azaplara ve kalbî sıkıntılara bırakmış bir talihsiz ve bütün rûhî meleke ve kabiliyetlerini şeytana teslim etmiş bir zavallı ve talihsizdir. Bir de o günahı işlemeye devam ederse, bütün bütün ipi elden kaçırır ve artık, ne bir irade, ne bir direnme, ne de kendini yenilemeye mecâli kalmaz. Günah, iradenin yüzüne atılmış bir tükrük ve rûha içirilmiş bir zakkumdur. Günahtan zevk alan insan, ne sefîl; günahla ruhunu dinamitleyen insan ne hoyrattır..! Günah, insana bahşedilen bilumum istidat ve yüce duyguları söndüren bir fırtına ve kalbî hayatı çepeçevre saran zehirli bir dumandır. Bu fırtınaya marûz kalan kurur; bu zehirli havayı teneffüs eden de ölür. İnsan, günah içine bir kere girmeye dursun; girdi mi, artık ne ölçü, ne kıstas, ne de değer hükmü kalır. Bir uçağın, başaşağı yere inmesinde, yer çekiminin hesaba katılmaması ve fıtrat kanunlarının affetmeyeceği çizgiye varılması ne ise, hikmet elinin koyduğu yasaklar atmosferine girmek de aynı şeydir. Âdem Nebî (as), şahsî hayatında açtığı böyle bir gediği, ceyhûn ettiği gözyaşlarından meydana getirdiği ummanlar içinde, yüze yüze aşabilmişti. Şeytan ise, baş aşağı düşlüğü o günah gayyâsından kurtulamamış ve helâk olmuştu. Ve, daha “Nice servi revan canlar, Nice gülyüzlü sultanlar, Nice Hüsrev gibi Hanlar Ve nice tâcdarlar.” böyle ilk bir adımla günah deryasına yelken açmış, fakat bir daha da; geriye dönmeye muvaffak olamamışlardır. Günah, âheste âheste eser insanın içine ve nefsi, bir meltem okşayışıyla okşayarak, gider taht kurar onun gönlüne. Sonra da, insanın duygularını öylesine baskı altına alır ki, gayri ondan kurtulmak, kuvvetli bir azim ve gaybî bir inâyet eline kalmıştır. Bundan daha kötüsü de, insanoğlu, içine daldığı günahlarla, kendinden o denli uzaklaşır ki, his dünyasında en ufak bir kıpırdanma ve gönül âleminde en küçük bir duyarlılık kalmamış olmasına rağmen, o, kendinde olup biten bu kadar değişikliklerden habersiz ve ruhundan kopan feryatlara karşı alâkasızdır. Yığın yığın günah vardır insanın geçip gittiği yollarda. Bu yollarda, birer kobra gibi gözetler insanoğlunu günahlar… Birinden kurtulması mümkün olsa bile, diğerlerine kendini kaptırmadan yoluna devam etmesi, bir hayli müşküldür. Polat gibi sağlam irade gerektir ki, aşılsın bu yollar. Yoksa diferansiyeli bozuk bir araba ile, en sert virajları aşma gibi olacaktır ki, bir çukurda gidip “ârâm” edeceğini şimdiden söylemek, herhalde kehânet sayılmaz. Çeşit çeşittir günahlar. Başta gelenleri, en doğru sözlünün beyanında, şu ürpertici diziyle çıkar karşımıza: Yaratıcı’ya eş ve ortak koşmak; haksız yere cana kıymak; anne ve babanın hukukunu çiğnemek, yalan yere şahâdette bulunmak; cepheden kaçmak; iffetlilerin iffetiyle oynamak vs… Bunlar, insanın düşünce dünyasına, iç hayatına, âile ve topluma karşı öyle inhiraflarıdır ki, vaktinde önü alınmazsa, âile de yıkılır gider, toplum da. Evet, tevhitle iç âlemini düzenleyememiş, yükselip içtimâî hayata girememiş güdük ruhlardan, hem âile, hem toplum, hem de vatan çok sakınmalıdır. İç âlemi, isden, pastan görünmez hâle gelmiş ve derûnunda ak’ın kara’ya karıştığı bu talihsizler, bugün olmasa yarın, yurdu da yuvayı da kundaklayacaklardır. Dünden bugüne, bu gözü ve kalbi mühürlülerin, hıyânet ve ihanetleri, hiç de küçümsenmeyecek kadar çok olmuştur. Ne var ki, vatanın sağa sola peşkeş çekilmesinden, ormanların ve bağların bozulup çöle çevrilmesine kadar, her türlü kötülüğü yapan, câhil, iz’ansız, inançsız ve başkalarının kuklası bu yığınların baş sorumluları da yine bizleriz. Evet, biz ihmâl ettik. Biz bozduk. Biz inançsız ve hoyrat kıldık. Hesabını da biz vereceğiz. Bugün hâdiselerin demir pençesinde; yarın, tarih karşısındaki muhâkememizde; öbür gün de, kılı kırk yaran Yüce Dîvân’ın iğneden ipliğe hesap sorduğu hengâmda… Bir milletin, kendi özünden uzaklaştırılması, ruhuna yabancı düşünceler aşılayarak, mihrabının yıkılması ve minberinin yerinin değiştirilmesi, tarih karşısında ve Hakk Dîvân’ında bağışlanmayacak günahlardandır. Nesilleri, inançtan, düşünceden, hak ölçüsünden ve istikametten mahrum birer yeniçeri yığını hâline getirip, milletin nefsine, nesline, dinine ve malına saldırtmak büyük günahtır. Sonra, bu azgınlaşmış ruha ceza veriyorum diye, kazanlarda yeniçeri ve Bektâşî kellesi kaynatmak da, en az onun kadar günahtır. Günahtır, nesilleri ihmal etmek. Günahtır, onların kalplerini ruhlarını inançsız ve itmi’nânsız hâle getirmek. Günahtır, onları geçmişine ve köküne düşman yapmak. Günahtır, onu, yabancı Araplarla kendinden uzaklaştırmak. Ve, günahtır, onu, manevî ve mukaddes dayanaklarından mahrum bırakmak. Günahtır, günah…! Bütün bunlardan daha büyük bir günah vardır ki; o da, ortalığı yangına ve sele veren bu büyük mücrimlerin, edip eylediklerini günah bilmemeleridir. Evet, Allah ve tarih karşısında affı kabil olmayan tek günah varsa, işte o da budur: Günahın günah olduğunu bilmeme, günahtan ürpermeme günahı… Toplumumuzu içten içe kemiren bu binbir günahın başbuğu, vicdanla sezilip, muhâsebenin demir pençesine teslim edileceği âna kadar, milletin, kendi kendini yenilemesinden ve hattâ yaşamasından söz etmek oldukça zordur. “Bu hissizlikle cemiyyet yaşar derlerse pek yanlış; Bir millet göster ölmüş maneviyatıyla sağ kalmış.” (M.A.)/[/I][/B][/SIZE][COLOR=#555555][FONT=Verdana]M. Fethullah Gülen, Sızıntı, Eylül 1981, Cilt 3, Sayı 32[/FONT][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 15 : İkinci Lem'a (Beşinci Bölüm)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst