Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 11 : İkinci Lem'a (Birinci Bölüm)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="faris" data-source="post: 285552" data-attributes="member: 1006387"><p>[DIKKAT]<strong><span style="color: #ff0000">Soru 7 :</span></strong> Hz. Eyüb a.s.'ın yaraları ile bizim hastalığımız arasında nasıl bir ilişki vardır? Zararı nelerdir? [/DIKKAT]</p><p></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">[BILGI]Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar.[/BILGI]</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Hazreti Eyyub a.s.'ın maddi yani bedeni bir rahatsızlığı bulunmaktaydı, ama bizim ise manevi yani ruh ve kalbimize ait hastalıklar. Hz. Peygamber a.s. daki rahatsızlık hastalık iken bizdeki hastalık günahlarımızdır. Ustadımız Bediüzzaman Hastalar risalesinde hastalığın vazifeli bir asker olduğunu vazifesini gördükten sonra yerine evvelinden daha iyi bir sağlık bırakarak gidecektir demekte. Peygamber a.s'a gelen hastalık bu türden bir hastalıktı. Oysaki bizdeki hastalık vazifeli bir asker değil bilakis bizlerin nefsimizin heva ve heveslerine uyması ile işlediğimiz günahlarımız ve bunların bıraktığı manevi kirlerdir. Ruh ve kalb nurani olduğundan bu manevi kirler ruhumuzu ve kalbimizi kirletmekte ve onlardaki kabiliyetleri istidatları köreltmekte. Bir kaç mesele ile örneklendirecek olursak;</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Ruh ve Kalb zekat vermek ister çünkü fitri olarak Allah bu hissi onlara vermiştir. Ama bizler faizle iştigal ettikçe ruhumuzun bu kabiliyetlerini köreltmekteyiz. Manevi cihazatlarımız orucu ister ama bizler haram yedikçe bu cihazatları köreltmekteyiz. Hakeza..</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span>[DIKKAT]<span style="color: #ff0000"><strong>Soru 8 :</strong> </span><strong>"Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor."</strong> Hazreti Ustadın naklettiği bu hadis-i şeriften ne anlamalıyız? [/DIKKAT]</p><p></p><p>Kalbi yumuşak ya da yumuşak kalbi sıfatı mümine has bir sıfattır. Ama kişi günah işlmeye devam ettikçe ve günahtan zevk ve lezzet alıyor pişmanlık duymuyor ve başklarınında işlemesine çalışıyor ise o işlemeye devam ettiği günahlar ile her bir devam ettiği günah kalbdeki onun zıttını kalbini yumuşak tutan hasletini nurunu karartmakta. Böyle olunca gaflet ve dalalet ile defalarca inkara girebilmekte. Bir kişi ameli olarak kusurlu olabilir veya günahkar da olabilir ama günahında ısrar etmeyip pişmanlık af dilerse bunda küfre girmez küfür itikad ile olduğundan günahların devamı ve pişmanlık vermemesi neticesinde inkar getirebilmekte..</p><p></p><p>Zamanımızda gaflet ve dalalet ve cehalet çok fazla olduğundan insanları değerlendirirken de "Kim bir din kardeşine kafir derse o küfre girmiştir" mealinde hadisi şerifini unutmadan yaklaşmak gerekmektedir. Çünkü bir müslümanın küfre girmesi ve kalbinden iman nurunun çıkması çok ağır ve ciddi şartlara da bağlandığı unutulmamalıdır. Hatta dillerden düşmeyen bir söz var "para ile imanın kimde olduğu bilinmez" diye..</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="faris, post: 285552, member: 1006387"] [B][COLOR=#ff0000][/COLOR][/B][B][COLOR=#ff0000][/COLOR][/B][DIKKAT][B][COLOR=#ff0000]Soru 7 :[/COLOR][/B] Hz. Eyüb a.s.'ın yaraları ile bizim hastalığımız arasında nasıl bir ilişki vardır? Zararı nelerdir? [/DIKKAT] [FONT=Tahoma][BILGI]Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar.[/BILGI] Hazreti Eyyub a.s.'ın maddi yani bedeni bir rahatsızlığı bulunmaktaydı, ama bizim ise manevi yani ruh ve kalbimize ait hastalıklar. Hz. Peygamber a.s. daki rahatsızlık hastalık iken bizdeki hastalık günahlarımızdır. Ustadımız Bediüzzaman Hastalar risalesinde hastalığın vazifeli bir asker olduğunu vazifesini gördükten sonra yerine evvelinden daha iyi bir sağlık bırakarak gidecektir demekte. Peygamber a.s'a gelen hastalık bu türden bir hastalıktı. Oysaki bizdeki hastalık vazifeli bir asker değil bilakis bizlerin nefsimizin heva ve heveslerine uyması ile işlediğimiz günahlarımız ve bunların bıraktığı manevi kirlerdir. Ruh ve kalb nurani olduğundan bu manevi kirler ruhumuzu ve kalbimizi kirletmekte ve onlardaki kabiliyetleri istidatları köreltmekte. Bir kaç mesele ile örneklendirecek olursak; Ruh ve Kalb zekat vermek ister çünkü fitri olarak Allah bu hissi onlara vermiştir. Ama bizler faizle iştigal ettikçe ruhumuzun bu kabiliyetlerini köreltmekteyiz. Manevi cihazatlarımız orucu ister ama bizler haram yedikçe bu cihazatları köreltmekteyiz. Hakeza.. [/FONT][DIKKAT][COLOR=#ff0000][B]Soru 8 :[/B] [/COLOR][B]"Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor."[/B] Hazreti Ustadın naklettiği bu hadis-i şeriften ne anlamalıyız? [/DIKKAT] Kalbi yumuşak ya da yumuşak kalbi sıfatı mümine has bir sıfattır. Ama kişi günah işlmeye devam ettikçe ve günahtan zevk ve lezzet alıyor pişmanlık duymuyor ve başklarınında işlemesine çalışıyor ise o işlemeye devam ettiği günahlar ile her bir devam ettiği günah kalbdeki onun zıttını kalbini yumuşak tutan hasletini nurunu karartmakta. Böyle olunca gaflet ve dalalet ile defalarca inkara girebilmekte. Bir kişi ameli olarak kusurlu olabilir veya günahkar da olabilir ama günahında ısrar etmeyip pişmanlık af dilerse bunda küfre girmez küfür itikad ile olduğundan günahların devamı ve pişmanlık vermemesi neticesinde inkar getirebilmekte.. Zamanımızda gaflet ve dalalet ve cehalet çok fazla olduğundan insanları değerlendirirken de "Kim bir din kardeşine kafir derse o küfre girmiştir" mealinde hadisi şerifini unutmadan yaklaşmak gerekmektedir. Çünkü bir müslümanın küfre girmesi ve kalbinden iman nurunun çıkması çok ağır ve ciddi şartlara da bağlandığı unutulmamalıdır. Hatta dillerden düşmeyen bir söz var "para ile imanın kimde olduğu bilinmez" diye.. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Soru Cevap
Risale-i Nur Soru Cevap 11 : İkinci Lem'a (Birinci Bölüm)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst