Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Risale-i Nur Nedir? ve Nasıl bir Tefsirdir?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Eyvàh!" data-source="post: 36892" data-attributes="member: 12"><p><strong>Münferit okumayı hiç terk etmeyin</strong></p><p></p><p>Risâle-i Nur’un vazgeçilmez bir önemi olduğunu biliyor, onu okuyup anlamayı dert ediniyorsunuz. Onu anlamakla neler kazanacağınızın farkındasınız. Onu ve yazarını müthiş bir muhabbetle seviyorsunuz. Az veya çok onunla sürekli meşguliyeti kendinize en büyük bir mesele kabul ediyorsunuz. </p><p></p><p>Peki şimdi ne yapacaksınız? Bu iman denizinden tam istifade edebilmek için nasıl bir yol izleyeceksiniz?Yapacağınız ilk şey, münferit okumaya dört elle sarılmak ve hiç terk etmemektir. Çünkü, „kendi başına“ okumayan kimse, Risâleleri okuma ve anlama meselesini akıntıya bırakmış demektir. Artık o, iradesiz, ihtiyarsız, rastgele bir alıcıdır. Öğrenme çabasını, tesadüflerin insafına bırakmıştır. Belki bazan üç beş sayfa okuyacak, bazan az bir miktar dinleyecek, bazan da hiç kafasında olmadığı halde kulak misafiri olacaktır. </p><p></p><p>Oysa okuyup öğrenme faaliyetinin kaptanı siz olmalısınız. Neyi, nasıl, nerede, ne kadar öğreneceğinizi siz belirleyip, şuurlu bir tercih ortaya koymalısınız. Böyle muhteşem bir imanî dersler hazinesini keşfetme faaliyeti, plânsızlığa, tesadüfe fedâ edilemez. „Olsa da olur, olmasa da olur“ mantığı sizi kurtarmaz. Belki de böyle bir mantık taşımıyorsunuzdur. Ama, ciddiî bir çaba içinde değilseniz, fiilleriniz sizi yalanlayacaktır. </p><p></p><p>Şöyle bir düşünün: Kaç yıldır Risâleleri tanıma bahtiyarlığına erdiniz ve şimdiye dek ne kadar okudunuz? Dahası ne kadar anlayıp, inceliklerine vakıf oldunuz? Elbette aynı soruların ilk muhatabı bizzat nefsimdir. Ancak daha etkin ve akıcı olması için „siz“ ifadelerini kullanıyorum. </p><p></p><p>Eğer kendi dünyamızda yaptığımız muhasebe bizi bile tatmin etmiyorsa, kimi tatmin edecektir? Elimizde ömrümüzün garantisi var mıdır? Geçip giden seneler bize yeterince birikim kazandırmamışsa, gelecek senelerden ümitli olabilir miyiz?Şüphesiz seneleri değil, tavrımızı sorguluyorum. „Eh işte, ara sıra okuyorum, bir şeyler biliyorum“ anlayışı sizi kurtarmaz. </p><p></p><p>Bunun için münferit okumaya, yani kişisel okumaya büyük bir önem vermeniz gerekecek. Bu eserleri yeni tanımışsanız, „Daha zamanım var, henüz tanıdım“ düşüncesine kapılmayınız. Bu, nefsin ve şeytanın bir tuzağıdır. Bir bakarsınız, yıllar su gibi akar gider ve elinizde kalan sadece hayıflanmalar, ahlar ve özlemlerdir. </p><p></p><p>Bunun için şahsî okumayı hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiniz bir düstur hâline getirmelisiniz.Şahsî okuma size ne kazandırır?Öncelikle, öğrenme çabasını siz yönlendirirsiniz. Eğer başka kanallardan gelen bilgilerle yetinirseniz, belki de eserlerin bazı yerlerini hiç okumamış olursunuz. Halbuki plânlı bir okuma ile Risâle-i Nur’a derli toplu bakarsınız. Öyle yerler vardır ki, hususî mahiyettedir, belki mahremdir veya genel kitleye göre anlaşılması zordur. Bu bölümleri hiçbir yerde duyamazsınız. Siz kendiniz okumazsanız bunları kabirde mi öğreneceksiniz? „Oku, oku! Kabirde okuyamazsın“ diyen Zübeyir Gündüzalp Ağabey ne güzel söylemiş. </p><p></p><p>Ancak bu sözü de doğru anlamalısınız. Dünyada çok okuyan, kabirde de okur. Tıpkı Hafız Ali ve benzerleri gibi. Ama okumazsanız, kabirde de okuyamazsınız. Görür gibi inandığımız kabir hayatında, Kur’ân dersleri olan Risâlelerle, iman kardeşleriyle, Üstadla, hepsinden önemlisi Hazret-i Peygamber (a.s.m.) ile beraber olmak istemez misiniz? Elbette istersiniz. O zaman çok okumak zorundasınız. </p><p></p><p>Şahsî okuma, size, Risâle-i Nur’a bir bütün olarak bakma kabiliyeti verir. Böylece hangi konunun nerede işlendiğini öğrenirsiniz. Bu da size iki bakımdan fayda sağlar:Birincisi, aynı konunun farklı yerlerde nasıl işlendiğini görür, icmalî işlenen bir konunun başka yerde daha tafsılî bir şekilde işlendiğini fark edersiniz. Söz gelişi, melâike bahsi 15. Söz’de de var. Ama 29. Söz’de daha geniş ve detaylı anlatılmış. Yine şuûnât-ı İlâhiye konusu, 24. Mektup’ta, 32. Söz’de ve 30 Lem’a’da işleniyor. Bunun dışında Risâlelerin birçok yerine serpiştirilmiş. Hepsine topluca bakarsanız, birbirinin yardımıyla diğerini de daha iyi anlarsınız. </p><p></p><p>İkincisi, farklı konular arasında da irtibat kurmanız ve birbirine yardımcı etmeniz mümkündür. Şahsî okuması olmayan ve topluca bakamayan bir kimse, belki bir meseleyi anlamak için çok çalışır, çırpınır. Oysa o konu okumadığı bir yerde çok güzel ve genişçe işlenmiştir. Yarın „şahsî okumanın asıl büyülü yönü“ne temas edelim.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Eyvàh!, post: 36892, member: 12"] [b]Münferit okumayı hiç terk etmeyin[/b] Risâle-i Nur’un vazgeçilmez bir önemi olduğunu biliyor, onu okuyup anlamayı dert ediniyorsunuz. Onu anlamakla neler kazanacağınızın farkındasınız. Onu ve yazarını müthiş bir muhabbetle seviyorsunuz. Az veya çok onunla sürekli meşguliyeti kendinize en büyük bir mesele kabul ediyorsunuz. Peki şimdi ne yapacaksınız? Bu iman denizinden tam istifade edebilmek için nasıl bir yol izleyeceksiniz?Yapacağınız ilk şey, münferit okumaya dört elle sarılmak ve hiç terk etmemektir. Çünkü, „kendi başına“ okumayan kimse, Risâleleri okuma ve anlama meselesini akıntıya bırakmış demektir. Artık o, iradesiz, ihtiyarsız, rastgele bir alıcıdır. Öğrenme çabasını, tesadüflerin insafına bırakmıştır. Belki bazan üç beş sayfa okuyacak, bazan az bir miktar dinleyecek, bazan da hiç kafasında olmadığı halde kulak misafiri olacaktır. Oysa okuyup öğrenme faaliyetinin kaptanı siz olmalısınız. Neyi, nasıl, nerede, ne kadar öğreneceğinizi siz belirleyip, şuurlu bir tercih ortaya koymalısınız. Böyle muhteşem bir imanî dersler hazinesini keşfetme faaliyeti, plânsızlığa, tesadüfe fedâ edilemez. „Olsa da olur, olmasa da olur“ mantığı sizi kurtarmaz. Belki de böyle bir mantık taşımıyorsunuzdur. Ama, ciddiî bir çaba içinde değilseniz, fiilleriniz sizi yalanlayacaktır. Şöyle bir düşünün: Kaç yıldır Risâleleri tanıma bahtiyarlığına erdiniz ve şimdiye dek ne kadar okudunuz? Dahası ne kadar anlayıp, inceliklerine vakıf oldunuz? Elbette aynı soruların ilk muhatabı bizzat nefsimdir. Ancak daha etkin ve akıcı olması için „siz“ ifadelerini kullanıyorum. Eğer kendi dünyamızda yaptığımız muhasebe bizi bile tatmin etmiyorsa, kimi tatmin edecektir? Elimizde ömrümüzün garantisi var mıdır? Geçip giden seneler bize yeterince birikim kazandırmamışsa, gelecek senelerden ümitli olabilir miyiz?Şüphesiz seneleri değil, tavrımızı sorguluyorum. „Eh işte, ara sıra okuyorum, bir şeyler biliyorum“ anlayışı sizi kurtarmaz. Bunun için münferit okumaya, yani kişisel okumaya büyük bir önem vermeniz gerekecek. Bu eserleri yeni tanımışsanız, „Daha zamanım var, henüz tanıdım“ düşüncesine kapılmayınız. Bu, nefsin ve şeytanın bir tuzağıdır. Bir bakarsınız, yıllar su gibi akar gider ve elinizde kalan sadece hayıflanmalar, ahlar ve özlemlerdir. Bunun için şahsî okumayı hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiniz bir düstur hâline getirmelisiniz.Şahsî okuma size ne kazandırır?Öncelikle, öğrenme çabasını siz yönlendirirsiniz. Eğer başka kanallardan gelen bilgilerle yetinirseniz, belki de eserlerin bazı yerlerini hiç okumamış olursunuz. Halbuki plânlı bir okuma ile Risâle-i Nur’a derli toplu bakarsınız. Öyle yerler vardır ki, hususî mahiyettedir, belki mahremdir veya genel kitleye göre anlaşılması zordur. Bu bölümleri hiçbir yerde duyamazsınız. Siz kendiniz okumazsanız bunları kabirde mi öğreneceksiniz? „Oku, oku! Kabirde okuyamazsın“ diyen Zübeyir Gündüzalp Ağabey ne güzel söylemiş. Ancak bu sözü de doğru anlamalısınız. Dünyada çok okuyan, kabirde de okur. Tıpkı Hafız Ali ve benzerleri gibi. Ama okumazsanız, kabirde de okuyamazsınız. Görür gibi inandığımız kabir hayatında, Kur’ân dersleri olan Risâlelerle, iman kardeşleriyle, Üstadla, hepsinden önemlisi Hazret-i Peygamber (a.s.m.) ile beraber olmak istemez misiniz? Elbette istersiniz. O zaman çok okumak zorundasınız. Şahsî okuma, size, Risâle-i Nur’a bir bütün olarak bakma kabiliyeti verir. Böylece hangi konunun nerede işlendiğini öğrenirsiniz. Bu da size iki bakımdan fayda sağlar:Birincisi, aynı konunun farklı yerlerde nasıl işlendiğini görür, icmalî işlenen bir konunun başka yerde daha tafsılî bir şekilde işlendiğini fark edersiniz. Söz gelişi, melâike bahsi 15. Söz’de de var. Ama 29. Söz’de daha geniş ve detaylı anlatılmış. Yine şuûnât-ı İlâhiye konusu, 24. Mektup’ta, 32. Söz’de ve 30 Lem’a’da işleniyor. Bunun dışında Risâlelerin birçok yerine serpiştirilmiş. Hepsine topluca bakarsanız, birbirinin yardımıyla diğerini de daha iyi anlarsınız. İkincisi, farklı konular arasında da irtibat kurmanız ve birbirine yardımcı etmeniz mümkündür. Şahsî okuması olmayan ve topluca bakamayan bir kimse, belki bir meseleyi anlamak için çok çalışır, çırpınır. Oysa o konu okumadığı bir yerde çok güzel ve genişçe işlenmiştir. Yarın „şahsî okumanın asıl büyülü yönü“ne temas edelim. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Risale-i Nur Nedir? ve Nasıl bir Tefsirdir?
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst