Risale-i Nur dairesi içinde, nefsimi nasıl terbiye ve tezkiye edebilirim?

memluk

Hatim Sorumlusu
Risale-i Nur dairesi içinde, nefsimi nasıl terbiye ve tezkiye edebilirim?


Bizler zaruri ihtiyaçlarımız dışındaki vakitlerde vaktimizi ne kadar hizmete verirsek o derece de nefis terbiye edilmiş olur.


Meydana gelen hizmetleri de şahsımıza vermeden hizmetin bir ikramı olarak görmek veya güzel bir hakikatı imaniyeyi başkasına anlatmak. Gerçi bunda riya yok.
Ancak mümkün ise bunu istemeyen bir kardeşimize yaptırmak. Günlük evrad ve ezkarımıza azami devam etmek, Hizmetle bağlarımızı gün geçtikçe kuvvetlendirmek.
Herhalde tüm bunlar nefsin istemediği, ancak tekamülümüzün gereği olan şeylerdir.

"Nefislerinizi öldürün”
Kur’an-ı Kerim:


Hz. Musa zamanında İsrail oğullarından bazıları Allah’ın dinine girdikten sonra bir ilah gibi buzağıya taparlar.
Hz. Musa bunlara şöyle der: “Ey kavmim! Sizler buzağıyı ilah edinmekle nefsinize zulüm ettiniz. Öyle ise Yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün…”(Bakara, 2/54)


Ayetin “nefislerinizi öldürün” kısmı bir yönü ile nefsin arzularını kesmek, onu bütün bütün susturmak şeklinde anlaşılmış ve tasavvuf ehlince kullanılan bir deyim halini almıştır.
Nefsin arzularını kesmenin, onu tümü ile susturmanın yollarından biri açlıktır.
Besili bir at, sahibini her an üzerinden atabilir. Cılız bir ata hakim olmak ise daha kolaydır. Bu noktadan hareketle bazı tasavvuf ehli sürekli riyazet / açlık ile nefse hakimiyette başarı sağlamışlardır.

Bununla beraber, cılız bir atla hızlı ve emin bir şekilde hedefe varmanın zorluğu da ortadadır. Onun yerine, güçlü kuvvetli ata iyi bir binici olmanın yollarını aramak daha isabetli görünmektedir.

Söz gelimi, nefiste olan şiddetli hırsı susturmak yerine o şiddetli hırsı ilme, amele, ihlasa yönlendirmek daha faydalıdır.

Benzeri bir şekilde zengin olma arzusunu iptal etmek yerine serveti Hakkın yolunda halka hizmette kullanmak; kaliteli bir arabaya binme sevdasını yok etmek yerine o araba ile iyi yerlere gitmek… insan tabiatına daha uygun olacaktır.

Bu gerçeği bilmeyen bazı nasihatçiler öğüt verirken “Haset etme! Hırs gösterme! Düşmanlık yapma! Dünyayı sevme!” şeklinde ifadeler kullanırlar.
Böyle diyeceklerine, “Bunların yönlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz” deseler sözleri daha etkili olacaktır.

Konuyu Kur’an’dan bazı örneklerle açmakta yarar görüyoruz.
1. “İyilik ve takvada yardımlaşın. Günahta ve haddi aşmada yardımlaşmayın!”

Görüldüğü üzere yardımlaşmanın iyi olduğu yerler vardır, kötü olduğu yerler vardır.

Hiçbir kayıt koymadan “yardımlaşmak iyidir” diyemeyiz. Yoksa, hırsızlıkta bizden yardım isteyene de yardım etmemiz gerekir.

2. “Onlar öfkelerini yutarlar…”

Cenab-ı Hak bir kısım kâmil insanları methederken onların öfkelerini yutmasını da nazara verir.
Yani, onlardan istenen öfkelerine hakim olmalarıdır. Yoksa öfkelerini bütün bütün ortadan kaldırmaları değildir.
Nitekim ayet “Onlar asla öfkesi olmayan kimselerdir” dememiştir.
Örnek insan Hz. Peygamber (asv) bazı durumlarda öfkelenirdi ve bu hal, rengine yansırdı. Ama O, öfkesine daima hakimdi.

3. “Onlar kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler.”

Sahabileri anlatan bu ayet onların iki seçkin özelliğini nazara vermektedir:

- Kafirlere karşı şiddetli,
- Kendi aralarında merhametli olmaları.


Ülkeyi istila etmeye çalışan düşmana sempati duymak, mü’in kardeşine ise şiddet göstermek ahlaken çökmek anlamına gelir. İnsan kendisine verilen duyguları yerli yerinde kullanmakla “denge insanı” olur, istikamet üzere yaşar.

Yoksa, taşkınlık ve şaşkınlık içerisinde ömrü zayi olur gider.

Vücud ülkesinde nefis hükmederse, kişi her şeyi nefsani ölçülerle değerlendirir.
Kırmızı gözlükle bakan biri, her şeyi kırmızı gördüğü gibi, nefis merkezli yaşayan birinin hayat felsefesi, nefsin renkleriyle renklenir.

Mesela, Allah yolunda başkalarına maddi yardımda bulunmak güzel bir haslettir, insani bir görevdir. Fakat nefsani düşünen biri için böyle bir davranış enayilik kabul edilir.

Keza, Allah yolunda gerekirse canını vermek yüksek bir fedakârlıktır. Ama, nefse göre böyle bir hareket akılsızlıktır.
“Ben öldükten sonra kahraman sayılsam bile, bunun bana ne faydası olacak ki?” diye düşünür
.
Keza, bir genç vaktini ilimle, ibadetle değerlendirse yapması gerekeni yapmış olur. Ama, nefse göre, bir genç için böyle bir hayat hiç de uygun değildir; diskoya gitmek varken kütüphaneye gitmek, eğlenceye koşmak varken mescide koşmak akıllıca olamaz.

Söz gelimi, bir memur, dininden biraz taviz verse yüksek bir makama getirilecek iken böyle bir tavizi vermez, izzetli bir şekilde hayatını devam ettirir.
Nefsani düşünen birisi ise, bu olayı duyduğunda “Vah vah, kendine yazık etti, tarihi bir fırsatı tepti. Ben olsaydım hiç tereddüt etmez, kabul ederdim.” diyebilir.

Nefsin yörüngesine giren birisi, en hikmetli şeylere muhatap olduğunda bile bu hikmetler abesiyete dönüşür.

Okullarımızdan birinde yaşanan şu olay, buna bir misal olabilir:
Ziraat Fakültesinde süt teknolojisi sahasında ders veren ateist bir profesör, bir gün derste şöyle der:

“Arkadaşlar, derslerimizde sütün ne kadar harika bir şey olduğunu gördük. Elbette böyle harika bir şeyi rastgele şeylerle izah edemeyiz
.” Öğrenciler, profesörün insafa gelip “Allah bunu yaratıyor”
demelerini beklerken, o sözlerini şöyle tamamlar:
“İşte arkadaşlar, buradan da ineğin memesinin mükemmelliği ortaya çıkmaktadır!”

Güzel yazılmış bir makaleyi kalemin ucunun güzelliğiyle izah etmek, onun müellifine hakaret sayılır. Öyle de, o harika sütü ineğin memesiyle izah ettiğini zannetmek, Allah’ın sanatını görmezden gelmek demektir.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Bir Dava adamının notları -2- kitabından


Halini, gidişatını, tavırlarını başkasından dinle. Çünkü senin fenalığın,

yanlışlık ve hataların kendi nefsine iyi görünür.

Seni medh edenlere aldanma, senin yanlışlıklarını ve isabetsiz hareketlerini

sana söyleyenler, senin hakiki dostlarındır..

Yanlış hatt-ı harekette giden zararlı hali olan bir kimseye her zaman


''seni iyi gidiyorsun'' demek onu gaflete düşürmek ve ona zulmetmek olur.



Zübeyr Gündüzlap

 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Bu gerçeği bilmeyen bazı nasihatçiler öğüt verirken “Haset etme! Hırs gösterme! Düşmanlık yapma! Dünyayı sevme!” şeklinde ifadeler kullanırlar.
Böyle diyeceklerine, “Bunların yönlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz” deseler sözleri daha etkili olacaktır.

Demek ki insandaki hisler, Cenâb-ı Hakk’ın fıtrat-ı beşere derc ettiği, imhâsı ve set çekilmesi mümkün olmayan, bir su memba’ı gibidir. Nasıl ki, bir su memba’ını yerin altına hapsetmek mümkün değildir. Aynen öyle de, hislerin önüne set çekmek ve yok etmek mümkün değildir. Bir su memba’ının üzeri reddedilse, başka bir menfezden yol bulup yine yeryüzüne çıkar. Çıktığı yer tekrar reddedilse, başka bir yerden yol bulup yine çıkar. İmhâsı ve seddi mümkün olmayan bu su memba’ının, çıktıktan sonra yönünü çevirmek ve istenilen tarafa tevcîh etmek gâyet derecede mümkün ve kolaydır.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Demek ki insandaki hisler, Cenâb-ı Hakk’ın fıtrat-ı beşere derc ettiği, imhâsı ve set çekilmesi mümkün olmayan, bir su memba’ı gibidir. Nasıl ki, bir su memba’ını yerin altına hapsetmek mümkün değildir. Aynen öyle de, hislerin önüne set çekmek ve yok etmek mümkün değildir. Bir su memba’ının üzeri reddedilse, başka bir menfezden yol bulup yine yeryüzüne çıkar. Çıktığı yer tekrar reddedilse, başka bir yerden yol bulup yine çıkar. İmhâsı ve seddi mümkün olmayan bu su memba’ının, çıktıktan sonra yönünü çevirmek ve istenilen tarafa tevcîh etmek gâyet derecede mümkün ve kolaydır.
ne kadar set çekersek çekelim bir yerden mutlaka patlak verecektir işte eğitimde böyle içine bastırmak yerine o kötü huylarını hayra çevirecek bir yol bulmak gerek ...
 

tekbenn

Member
rica etsem
1. “İyilik ve takvada yardımlaşın. Günahta ve haddi aşmada yardımlaşmayın!”

ayetinin süresini bilen varsa yazabilirmi
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Mâide Suresi’nin 2. Ayet: “İyilik ve takvada birbirinizle yardımlaşınız”

tam olarak ne talep ettiğinizi anlatırsanız daha iyi olacak kardeşim bu aciz anlamadıda:)
 

NİSANUR

Well-known member
Kur'ân, bu dünyada öyle nûrânî ve saadetli ve hakîkatli bir sûrette bir tebdil-i hayat-ı içtimâiye ile beraber, insanların hem nefislerinde, hem kalblerinde, hem ruhlarında, hem akıllarında, hem hayat-ı şahsiyelerinde hem hayat-ı içtimâiyelerinde, hem hayat-ı siyâsiyelerinde öyle bir inkılâp yapmış ve idâme etmiş ve idâre etmiş ki, on dört asır müddetinde, her dakikada altı bin altı yüz altmış altı âyetleri kemâl-i ihtiramla, hiç olmazsa yüz milyondan ziyâde insanların dilleriyle okunuyor ve insanları terbiye ve nefislerini tezkiye ve kalblerini tasfiye ediyor. Ruhlara inkişaf ve terakkî ve akıllara istikâmet ve nur ve hayata hayat ve saadet veriyor. Elbette böyle bir kitabın misli yoktur, hârikadır, fevkalâdedir, mu'cizedir.


Sözler
 
Üst