Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271063" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 845</strong></p><p></p><p>san’atlar, gayet güzel bir programa istinad eder. Mükemmel ve güzel bir program ise, mükemmel ve güzel bir ilme ve güzel bir zihne ve güzel bir kabiliyet-i ruhiyeye delâlet eder. Demek, ruhun mânevî güzelliğidir ki, ilim vasıtasıyla san’atında tezahür ediyor.İşte, şu kâinat, hadsiz mehâsin-i maddiyesiyle, bir mânevî ve ilmî mehâsinin tereşşuhatıdır. Ve o ilmî ve mânevî mehâsin ve kemâlât, elbette hadsiz bir sermedî hüsün ve cemâl ve kemâlin cilveleridir.</p><p></p><p>Dördüncü hüccet: Malûmdur ki, ziyayı verenin ziyadar olması lâzım; tenvir edenin nuranî olması gerek; ihsan gınâdan gelir; lütuf lâtiften zuhur eder. Madem öyledir; kâinata bu kadar hüsün ve cemâl vermek ve mevcudata muhtelif kemâlât vermek, ışık güneşi gösterdiği gibi, bir cemâl-i sermedîyi gösterirler.</p><p></p><p>Madem mevcudat, zeminin yüzünde büyük bir nehir gibi, kemâlâtın lem’alarıyla parlar, geçer. O nehir güneşin cilveleriyle parladığı gibi, şu seyl-i mevcudat dahi hüsün ve cemâl ve kemâlin lem’alarıyla muvakkaten parlar, gider. Arkalarından gelenler aynı parlamayı, aynı lem’aları gösterdiklerinden anlaşılıyor ki, cereyan eden suyun kabarcıklarındaki cilveler, güzellikler nasıl kendilerinden değil, belki bir güneşin ziyasının güzellikleri, cilveleridir. Öyle de, şu seyl-i kâinattaki muvakkat parlayan mehâsin ve kemâlât, bir Şems-i Sermedînin lemeât-ı cemâl-i esmâsıdır</p><p></p><p><span style="font-size: 22px">نَعَمْ تَفَانِى الْمِرْاٰةِ زَوَالُ الْمَوْجُودَاتِ مَعَ تَجَلِّى الدَّاۤئِمِ مَعَ الْفَيْضِ الْمُلاَزِمِ مِنْ اَظْهَرِ الظَّوَاهِرِ اَنَّ الْجَمَالَ الظَّاهِرَ لَيْسَ مُلْكَ الْمَظَاهِرِ مِنْ اَفْصَحِ تِبْيَانٍ مِنْ اَوْضَحِ بُرْهَانٍ لِلْجَمَالِ الْمُجَرَّدِ لِـْلاِحْسَانِ الْمُجَدَّدِ لِلْوَاجِبِ الْوُجُودِ لِلْبَاقِى الْوَدُودِ...<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1</span></p><p></p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> Evet, âyinelerin fâniliği ve mevcudatın zevâliyle beraber tecelliyâtın ve füyuzâtın devam etmesi, bütün zuhurattan daha zâhir bir surette, onlarda görünen cemâlin mazharlara ait olmadığına delâlet eder ve en fasih bir lisanla ve en vâzıh bir burhanla gösterir ki, o tecelliyat, Vâcibü’l-Vücudun ve Bâkî-i Vedûdun mücerred cemâlinin ve mazharlar üzerinde daimî yenilenen ihsânâtının cilveleridir.[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td><td><strong>cemâl-i sermedî</strong>: sürekli ve daimi güzellik (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>cilve</strong>: görüntü, akis (bk. c-l-y)</td><td><strong>delâlet</strong>: delil olma, işaret etme</td></tr><tr><td><strong>gınâ</strong>: zenginlik (bk. ğ-n-y)</td><td><strong>hüsün</strong>: güzellik (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>ihsan</strong>: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>istinad</strong>: dayanma (bk. s-n-d)</td></tr><tr><td><strong>kabiliyet-i ruhiye</strong>: ruhâ ait yetenek (bk. a-d-d; r-v-ḥ)</td><td><strong>kemâl</strong>: mükemmellik, kusursuzluk (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)</td><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>lemeât-ı cemâl-i esmâ</strong>: isimlerin güzelliğinin parıltıları (bk. c-m-l; s-m-v)</td><td><strong>lem’a</strong>: parıltı</td></tr><tr><td><strong>lâtif</strong>: lütuf ve iyilikte bulunan (bk. l-ṭ-f)</td><td><strong>lütuf</strong>: iyilik, ihsan, bağış (bk. l-ṭ-f)</td></tr><tr><td><strong>mehâsin</strong>: güzellikler (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>mehâsin-i maddiye</strong>: maddî güzellikler (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>mevcudat</strong>: varlıklar (bk. v-c-d)</td><td><strong>muhtelif</strong>: çeşitli</td></tr><tr><td><strong>muvakkat</strong>: geçici</td><td><strong>muvakkaten</strong>: geçici olarak</td></tr><tr><td><strong>nuranî</strong>: nurlu, parlak (bk. n-v-r)</td><td><strong>sermedî</strong>: daimi, sürekli</td></tr><tr><td><strong>seyl-i kâinat</strong>: kâinatın akışı; bütün varlık âleminin değişip gelişmesi, bir hedef ve maksada doğru ilerlemesi (bk. k-v-n)</td><td><strong>seyl-i mevcudat</strong>: varlıkların akışı (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>tenvir</strong>: aydınlatma (bk. n-v-r)</td><td><strong>tereşşuhat</strong>: sızıntılar</td></tr><tr><td><strong>tezahür</strong>: ortaya çıkma, görünme (bk. ẓ-h-r)</td><td><strong>zemin</strong>: yer</td></tr><tr><td><strong>ziya</strong>: ışık</td><td><strong>ziyadar</strong>: ışıklı</td></tr><tr><td><strong>zuhur etmek</strong>: ortaya çıkmak, görünmek (bk. ẓ-h-r)</td><td><strong>Şems-i Sermedî</strong>: Devamlı Güneş, bu tabir devamlı olarak herşeyi nurlandıran ve aydınlatan Allah için bir benzetme olarak kullanılır</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271063, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 845[/b] san’atlar, gayet güzel bir programa istinad eder. Mükemmel ve güzel bir program ise, mükemmel ve güzel bir ilme ve güzel bir zihne ve güzel bir kabiliyet-i ruhiyeye delâlet eder. Demek, ruhun mânevî güzelliğidir ki, ilim vasıtasıyla san’atında tezahür ediyor.İşte, şu kâinat, hadsiz mehâsin-i maddiyesiyle, bir mânevî ve ilmî mehâsinin tereşşuhatıdır. Ve o ilmî ve mânevî mehâsin ve kemâlât, elbette hadsiz bir sermedî hüsün ve cemâl ve kemâlin cilveleridir. Dördüncü hüccet: Malûmdur ki, ziyayı verenin ziyadar olması lâzım; tenvir edenin nuranî olması gerek; ihsan gınâdan gelir; lütuf lâtiften zuhur eder. Madem öyledir; kâinata bu kadar hüsün ve cemâl vermek ve mevcudata muhtelif kemâlât vermek, ışık güneşi gösterdiği gibi, bir cemâl-i sermedîyi gösterirler. Madem mevcudat, zeminin yüzünde büyük bir nehir gibi, kemâlâtın lem’alarıyla parlar, geçer. O nehir güneşin cilveleriyle parladığı gibi, şu seyl-i mevcudat dahi hüsün ve cemâl ve kemâlin lem’alarıyla muvakkaten parlar, gider. Arkalarından gelenler aynı parlamayı, aynı lem’aları gösterdiklerinden anlaşılıyor ki, cereyan eden suyun kabarcıklarındaki cilveler, güzellikler nasıl kendilerinden değil, belki bir güneşin ziyasının güzellikleri, cilveleridir. Öyle de, şu seyl-i kâinattaki muvakkat parlayan mehâsin ve kemâlât, bir Şems-i Sermedînin lemeât-ı cemâl-i esmâsıdır [SIZE=6]نَعَمْ تَفَانِى الْمِرْاٰةِ زَوَالُ الْمَوْجُودَاتِ مَعَ تَجَلِّى الدَّاۤئِمِ مَعَ الْفَيْضِ الْمُلاَزِمِ مِنْ اَظْهَرِ الظَّوَاهِرِ اَنَّ الْجَمَالَ الظَّاهِرَ لَيْسَ مُلْكَ الْمَظَاهِرِ مِنْ اَفْصَحِ تِبْيَانٍ مِنْ اَوْضَحِ بُرْهَانٍ لِلْجَمَالِ الْمُجَرَّدِ لِـْلاِحْسَانِ الْمُجَدَّدِ لِلْوَاجِبِ الْوُجُودِ لِلْبَاقِى الْوَدُودِ...[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1[/SIZE] [NOT]Dipnot-1 Evet, âyinelerin fâniliği ve mevcudatın zevâliyle beraber tecelliyâtın ve füyuzâtın devam etmesi, bütün zuhurattan daha zâhir bir surette, onlarda görünen cemâlin mazharlara ait olmadığına delâlet eder ve en fasih bir lisanla ve en vâzıh bir burhanla gösterir ki, o tecelliyat, Vâcibü’l-Vücudun ve Bâkî-i Vedûdun mücerred cemâlinin ve mazharlar üzerinde daimî yenilenen ihsânâtının cilveleridir.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]cemâl-i sermedî[/B]: sürekli ve daimi güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cilve[/B]: görüntü, akis (bk. c-l-y)[/TD] [TD][B]delâlet[/B]: delil olma, işaret etme[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]gınâ[/B]: zenginlik (bk. ğ-n-y)[/TD] [TD][B]hüsün[/B]: güzellik (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihsan[/B]: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]istinad[/B]: dayanma (bk. s-n-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kabiliyet-i ruhiye[/B]: ruhâ ait yetenek (bk. a-d-d; r-v-ḥ)[/TD] [TD][B]kemâl[/B]: mükemmellik, kusursuzluk (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lemeât-ı cemâl-i esmâ[/B]: isimlerin güzelliğinin parıltıları (bk. c-m-l; s-m-v)[/TD] [TD][B]lem’a[/B]: parıltı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lâtif[/B]: lütuf ve iyilikte bulunan (bk. l-ṭ-f)[/TD] [TD][B]lütuf[/B]: iyilik, ihsan, bağış (bk. l-ṭ-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mehâsin[/B]: güzellikler (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]mehâsin-i maddiye[/B]: maddî güzellikler (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mevcudat[/B]: varlıklar (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]muhtelif[/B]: çeşitli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muvakkat[/B]: geçici[/TD] [TD][B]muvakkaten[/B]: geçici olarak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nuranî[/B]: nurlu, parlak (bk. n-v-r)[/TD] [TD][B]sermedî[/B]: daimi, sürekli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]seyl-i kâinat[/B]: kâinatın akışı; bütün varlık âleminin değişip gelişmesi, bir hedef ve maksada doğru ilerlemesi (bk. k-v-n)[/TD] [TD][B]seyl-i mevcudat[/B]: varlıkların akışı (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tenvir[/B]: aydınlatma (bk. n-v-r)[/TD] [TD][B]tereşşuhat[/B]: sızıntılar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tezahür[/B]: ortaya çıkma, görünme (bk. ẓ-h-r)[/TD] [TD][B]zemin[/B]: yer[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ziya[/B]: ışık[/TD] [TD][B]ziyadar[/B]: ışıklı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zuhur etmek[/B]: ortaya çıkmak, görünmek (bk. ẓ-h-r)[/TD] [TD][B]Şems-i Sermedî[/B]: Devamlı Güneş, bu tabir devamlı olarak herşeyi nurlandıran ve aydınlatan Allah için bir benzetme olarak kullanılır[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst