Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271060" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 842</strong></p><p></p><p>Halbuki, hakikî lezzet ve muhabbet ve kemâl ve fazilet odur ki, gayrın tasavvuruna bina edilmesin, zâtında bulunsun ve bizzat bir hakikat-i mukarrere olsun. Lezzet-i vücut ve lezzet-i hayat ve lezzet-i muhabbet ve lezzet-i marifet ve lezzet-i iman ve lezzet-i bekâ ve lezzet-i rahmet ve lezzet-i şefkat ve hüsn-ü nur ve hüsn-ü basar ve hüsn-ü kelâm ve hüsn-ü kerem ve hüsn-ü sîret ve hüsn-ü suret ve kemâl-i zât ve kemâl-i sıfât ve kemâl-i ef’al gibi bizzat meziyetler, gayr olsun olmasın, şu meziyetler tebeddül etmez.</p><p></p><p>İşte, Sâni-i Zülcelâl ve Fâtır-ı Zülcemâl ve Hâlık-ı Zülkemâlin bütün kemâlâtı hakikiyedir, zâtiyedir. Gayr ve mâsivâ Ona tesir etmez, yalnız mezâhir olabilirler.</p><p></p><p><strong>İKİNCİ REMİZ:</strong> Seyyid Şerif Cürcânî Şerhu’l-Mevâkıf’ta demiş ki: “Sebeb-i muhabbet, ya lezzet veya menfaat, ya müşâkelet (yani meyl-i cinsiyet), ya kemâldir. Çünkü kemâl mahbub-u lizâtihîdir.”<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1 Yani, ne şeyi seversen, ya lezzet için seversin, ya menfaat için, ya evlâda meyil gibi bir müşâkele-i cinsiye için, ya kemâl olduğu için seversin. Eğer kemâl ise, başka bir sebep, bir garaz lâzım değil; o bizzat sevilir. Meselâ, eski zamanda sahib-i kemâlât insanları herkes sever; onlara karşı hiçbir alâka olmadığı halde istihsankârâne muhabbet edilir.</p><p></p><p>İşte, Cenâb-ı Hakkın bütün kemâlâtı ve Esmâ-i Hüsnâsının bütün merâtipleri ve bütün faziletleri hakikî kemâlât olduklarından, bizzat sevilirler; mahbûbetün lizâtihâdırlar. Mahbub-u Bilhak ve Habîb-i Hakikî olan Zât-ı Zülcelâl, hakikî</p><p></p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> bk. el-Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf 6:138.[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cenâb-ı Hak</strong>: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>Esmâ-i Hüsnâ</strong>: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>Fâtır-ı Zülcemâl</strong>: sonsuz güzellik sahibi ve herşeyi benzersiz üstün sanatıyla yaratan Allah (bk. f-ṭ-r; ẕü; c-m-l)</td><td><strong>Habîb-i Hakikî</strong>: gerçek sevgili olan Allah (bk. ḥ-b-b; ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Hâlık-ı Zülkemâl</strong>: sonsuz mükemmellik sahibi olan ve herşeyi yoktan yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; k-m-l)</td><td><strong>Mahbub-u Bilhak</strong>: gerçek anlamda sevilmeye layık olan Allah (bk. ḥ-b-b; ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Seyyid Şerif Cürcânî</strong>: (bk. bilgiler)</td><td><strong>Sâni-i Zülcelâl</strong>: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)</td></tr><tr><td><strong>Zât-ı Zülcelâl</strong>: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l)</td><td><strong>bina etme</strong>: üzerine kurma</td></tr><tr><td><strong>fazilet</strong>: değer, üstünlük (bk. f-ḍ-l)</td><td><strong>garaz</strong>: gaye, hedef, istek</td></tr><tr><td><strong>gayr</strong>: diğeri, başkası</td><td><strong>hakikat-i mukarrere</strong>: sabit, kesinleşmiş gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>hakikiye</strong>: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>hakikî</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>hüsn-ü basar</strong>: görme sıfatındaki güzellik (bk. ḥ-s-n; b-ṣ-r)</td><td><strong>hüsn-ü kelâm</strong>: sözdeki güzellik (bk. ḥ-s-n; k-l-m)</td></tr><tr><td><strong>hüsn-ü kerem</strong>: ikram etmedeki güzellik (bk. ḥ-s-n; k-r-m)</td><td><strong>hüsn-ü nur</strong>: nurdaki güzellik (bk. ḥ-s-n; n-v-r)</td></tr><tr><td><strong>hüsn-ü suret</strong>: dış görünüşteki güzellik (bk. ḥ-s-n; ṣ-v-r)</td><td><strong>hüsn-ü sîret</strong>: ahlâktaki güzellik (bk. ḥ-s-n; ḫ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>istihsankârâne</strong>: güzel bulup beğenerek (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>kemâl</strong>: mükemmellik, kusursuzluk (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kemâl-i Zât</strong>: Zâtındaki mükemmellik (bk. k-m-l)</td><td><strong>kemâl-i ef’al</strong>: fiil ve işlerdeki mükemmellik (bk. k-m-l; f-a-l)</td></tr><tr><td><strong>kemâl-i sıfât</strong>: vasıf ve özelliklerdeki mükemmellik (bk. k-m-l; v-ṣ-f)</td><td><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>lezzet-i bekà</strong>: devamlılık ve kalıcılıktaki lezzet (bk. b-ḳ-y)</td><td><strong>lezzet-i hayat</strong>: hayattaki lezzet (bk. ḥ-y-y)</td></tr><tr><td><strong>lezzet-i iman</strong>: imandaki lezzet (bk. e-m-n)</td><td><strong>lezzet-i marifet</strong>: ilim ve irfandaki lezzet (bk. a-r-f)</td></tr><tr><td><strong>lezzet-i muhabbet</strong>: sevgideki lezzet (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>lezzet-i rahmet</strong>: merhametteki lezzet (bk. r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>lezzet-i vücut</strong>: varlıktaki lezzet (bk. v-c-d)</td><td><strong>lezzet-i şefkat</strong>: şefkatteki lezzet (bk. ş-f-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>mahbub-u lizâtihî</strong>: zâtı itibariyle sevilen, bizzat sevilen (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>mahbûbetün lizâtihâ</strong>: bizzat sevilen (bk. ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>merâtib</strong>: mertebeler, dereceler</td><td><strong>meyil</strong>: arzu, istek</td></tr><tr><td><strong>meyl-i cinsiyet</strong>: tür ve cins yakınlığı açısından meyletme</td><td><strong>meziyet</strong>: üstün özellikler</td></tr><tr><td><strong>mezâhir</strong>: göründüğü yerler, aynalar (bk. ẓ-h-r)</td><td><strong>muhabbet</strong>: sevgi (bk. ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>mâsivâ</strong>: Allah’ın dışındaki varlıklar</td><td><strong>müşâkele-i cinsiye</strong>: tür veya soyla ilgili yakınlık, akrabalık</td></tr><tr><td><strong>müşâkelet</strong>: cinsî yakınlık ve türdeşlik</td><td><strong>remiz</strong>: işaret</td></tr><tr><td><strong>sahib-i kemâlât</strong>: üstün özellik ve fazilet sahibi (bk. k-m-l)</td><td><strong>sebeb-i muhabbet</strong>: sevginin sebebi (bk. s-b-b; ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>tasavvur</strong>: düşünme, hayal (bk. ṣ-v-r)</td><td><strong>tebeddül etmek</strong>: değişmek</td></tr><tr><td><strong>zât</strong>: kendisi</td><td><strong>zâtî</strong>: zâta ait, öznel</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271060, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 842[/b] Halbuki, hakikî lezzet ve muhabbet ve kemâl ve fazilet odur ki, gayrın tasavvuruna bina edilmesin, zâtında bulunsun ve bizzat bir hakikat-i mukarrere olsun. Lezzet-i vücut ve lezzet-i hayat ve lezzet-i muhabbet ve lezzet-i marifet ve lezzet-i iman ve lezzet-i bekâ ve lezzet-i rahmet ve lezzet-i şefkat ve hüsn-ü nur ve hüsn-ü basar ve hüsn-ü kelâm ve hüsn-ü kerem ve hüsn-ü sîret ve hüsn-ü suret ve kemâl-i zât ve kemâl-i sıfât ve kemâl-i ef’al gibi bizzat meziyetler, gayr olsun olmasın, şu meziyetler tebeddül etmez. İşte, Sâni-i Zülcelâl ve Fâtır-ı Zülcemâl ve Hâlık-ı Zülkemâlin bütün kemâlâtı hakikiyedir, zâtiyedir. Gayr ve mâsivâ Ona tesir etmez, yalnız mezâhir olabilirler. [B]İKİNCİ REMİZ:[/B] Seyyid Şerif Cürcânî Şerhu’l-Mevâkıf’ta demiş ki: “Sebeb-i muhabbet, ya lezzet veya menfaat, ya müşâkelet (yani meyl-i cinsiyet), ya kemâldir. Çünkü kemâl mahbub-u lizâtihîdir.”[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 Yani, ne şeyi seversen, ya lezzet için seversin, ya menfaat için, ya evlâda meyil gibi bir müşâkele-i cinsiye için, ya kemâl olduğu için seversin. Eğer kemâl ise, başka bir sebep, bir garaz lâzım değil; o bizzat sevilir. Meselâ, eski zamanda sahib-i kemâlât insanları herkes sever; onlara karşı hiçbir alâka olmadığı halde istihsankârâne muhabbet edilir. İşte, Cenâb-ı Hakkın bütün kemâlâtı ve Esmâ-i Hüsnâsının bütün merâtipleri ve bütün faziletleri hakikî kemâlât olduklarından, bizzat sevilirler; mahbûbetün lizâtihâdırlar. Mahbub-u Bilhak ve Habîb-i Hakikî olan Zât-ı Zülcelâl, hakikî [NOT]Dipnot-1 bk. el-Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf 6:138.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Cenâb-ı Hak[/B]: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]Esmâ-i Hüsnâ[/B]: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Fâtır-ı Zülcemâl[/B]: sonsuz güzellik sahibi ve herşeyi benzersiz üstün sanatıyla yaratan Allah (bk. f-ṭ-r; ẕü; c-m-l)[/TD] [TD][B]Habîb-i Hakikî[/B]: gerçek sevgili olan Allah (bk. ḥ-b-b; ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Hâlık-ı Zülkemâl[/B]: sonsuz mükemmellik sahibi olan ve herşeyi yoktan yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; k-m-l)[/TD] [TD][B]Mahbub-u Bilhak[/B]: gerçek anlamda sevilmeye layık olan Allah (bk. ḥ-b-b; ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Seyyid Şerif Cürcânî[/B]: (bk. bilgiler)[/TD] [TD][B]Sâni-i Zülcelâl[/B]: herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Zât-ı Zülcelâl[/B]: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l)[/TD] [TD][B]bina etme[/B]: üzerine kurma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fazilet[/B]: değer, üstünlük (bk. f-ḍ-l)[/TD] [TD][B]garaz[/B]: gaye, hedef, istek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]gayr[/B]: diğeri, başkası[/TD] [TD][B]hakikat-i mukarrere[/B]: sabit, kesinleşmiş gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikiye[/B]: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]hakikî[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hüsn-ü basar[/B]: görme sıfatındaki güzellik (bk. ḥ-s-n; b-ṣ-r)[/TD] [TD][B]hüsn-ü kelâm[/B]: sözdeki güzellik (bk. ḥ-s-n; k-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hüsn-ü kerem[/B]: ikram etmedeki güzellik (bk. ḥ-s-n; k-r-m)[/TD] [TD][B]hüsn-ü nur[/B]: nurdaki güzellik (bk. ḥ-s-n; n-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hüsn-ü suret[/B]: dış görünüşteki güzellik (bk. ḥ-s-n; ṣ-v-r)[/TD] [TD][B]hüsn-ü sîret[/B]: ahlâktaki güzellik (bk. ḥ-s-n; ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istihsankârâne[/B]: güzel bulup beğenerek (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]kemâl[/B]: mükemmellik, kusursuzluk (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâl-i Zât[/B]: Zâtındaki mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]kemâl-i ef’al[/B]: fiil ve işlerdeki mükemmellik (bk. k-m-l; f-a-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâl-i sıfât[/B]: vasıf ve özelliklerdeki mükemmellik (bk. k-m-l; v-ṣ-f)[/TD] [TD][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lezzet-i bekà[/B]: devamlılık ve kalıcılıktaki lezzet (bk. b-ḳ-y)[/TD] [TD][B]lezzet-i hayat[/B]: hayattaki lezzet (bk. ḥ-y-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lezzet-i iman[/B]: imandaki lezzet (bk. e-m-n)[/TD] [TD][B]lezzet-i marifet[/B]: ilim ve irfandaki lezzet (bk. a-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lezzet-i muhabbet[/B]: sevgideki lezzet (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]lezzet-i rahmet[/B]: merhametteki lezzet (bk. r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]lezzet-i vücut[/B]: varlıktaki lezzet (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]lezzet-i şefkat[/B]: şefkatteki lezzet (bk. ş-f-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahbub-u lizâtihî[/B]: zâtı itibariyle sevilen, bizzat sevilen (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]mahbûbetün lizâtihâ[/B]: bizzat sevilen (bk. ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]merâtib[/B]: mertebeler, dereceler[/TD] [TD][B]meyil[/B]: arzu, istek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meyl-i cinsiyet[/B]: tür ve cins yakınlığı açısından meyletme[/TD] [TD][B]meziyet[/B]: üstün özellikler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mezâhir[/B]: göründüğü yerler, aynalar (bk. ẓ-h-r)[/TD] [TD][B]muhabbet[/B]: sevgi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mâsivâ[/B]: Allah’ın dışındaki varlıklar[/TD] [TD][B]müşâkele-i cinsiye[/B]: tür veya soyla ilgili yakınlık, akrabalık[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müşâkelet[/B]: cinsî yakınlık ve türdeşlik[/TD] [TD][B]remiz[/B]: işaret[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sahib-i kemâlât[/B]: üstün özellik ve fazilet sahibi (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]sebeb-i muhabbet[/B]: sevginin sebebi (bk. s-b-b; ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tasavvur[/B]: düşünme, hayal (bk. ṣ-v-r)[/TD] [TD][B]tebeddül etmek[/B]: değişmek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zât[/B]: kendisi[/TD] [TD][B]zâtî[/B]: zâta ait, öznel[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst