Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271059" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 841</strong></p><p></p><p>daha büyük, daha güzel, daha yüksektir demektir. Meselâ, nasıl bir padişahın—fakat velî bir padişahın—ki, umum memurları ve kumandanları sırf bir perde olup, bütün hüküm ve icraat Onun elinde farz ediyoruz. O padişahın tasarrufat ve icraatı iki çeşittir:Birisi, umumî bir kanunla, zâhirî memurların ve kumandanların suretinde ve makamların kabiliyetine göre verdiği emirler ve gösterdiği icraatlardır.</p><p></p><p>İkincisi, umumî kanunla değil ve zâhirî memurları da perde yapmayarak, doğrudan doğruya ihsânât-ı şahanesi ve icraatı, daha güzel, daha yüksek denilebilir.</p><p></p><p>Öyle de, Sultan-ı Ezel ve Ebed olan Hâlık-ı Kâinat, çendan vesait ve esbabı icraatına perde yapmış, haşmet-i rububiyetini göstermiş. Fakat, ibâdının kalbinde hususî bir telefon bırakmış ki, esbabı arkada bırakıp, doğrudan doğruya Ona teveccüh etmek için, ubûdiyet-i hassa ile mükellef edip</p><p></p><p><img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1<span style="font-size: 22px">اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ</span> deyiniz diye, kâinattan, yüzlerini kendine çevirir.</p><p></p><p>İşte <img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />2 <span style="font-size: 22px">اَللهُ أَكْبَرُ</span>, <img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />3<span style="font-size: 22px"> اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ </span>, <img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />4 <span style="font-size: 22px">اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ</span> meânîsi şu mânâya da bakıyor.</p><p></p><p>Vekilin ikinci şık sualine Beş Remiz ile cevaptır:</p><p></p><p><strong>BİRİNCİ REMİZ:</strong> Sualde diyor ki: “Birşeyin zıddı olmazsa, o şeyin nasıl kemâli olabilir?”</p><p></p><p><strong>Elcevap:</strong> Şu sual sahibi, hakikî kemâli bilmiyor, yalnız nisbî bir kemâl zannediyor. Halbuki, gayra bakan ve gayra nisbeten hasıl olan meziyetler, faziletler, tefevvuklar hakikî değiller; nisbîdirler, zayıftırlar. Eğer gayr nazardan sakıt olsalar, onlar da sukut ederler. Meselâ, sıcaklığın nisbî lezzeti ve fazileti, soğuğun tesiriyledir. Yemeğin nisbî lezzeti, açlık eleminin tesiriyledir. Onlar gitse, bunlar da azalır.</p><p></p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> “Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz.” Fâtiha Sûresi, 1:5.</p><p>Dipnot-2</p><p> Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Allah en büyüktür.” Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu’l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu’l-Me’sûra s. 290; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat 5:28.</p><p>Dipnot-3</p><p> Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Merhametlilerin en merhametlisi.” A’râf Sûresi, 7:151; Yûsuf Sûresi, 12:64.</p><p>Dipnot-4</p><p> Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Yaratıcıların en güzeli.” Mü’minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125.[/NOT]</p><p></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Hâlık-ı Kâinat</strong>: evreni ve bütün varlıkları yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; k-v-n)</td><td><strong>Sultan-ı Ezel ve Ebed</strong>: varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l; e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>elem</strong>: acı, sıkıntı</td><td><strong>esbab</strong>: sebepler (bk. s-b-b)</td></tr><tr><td><strong>farz etmek</strong>: varsaymak</td><td><strong>fazilet</strong>: değer, üstünlük (bk. f-ḍ-l)</td></tr><tr><td><strong>gayr</strong>: diğeri, başkası</td><td><strong>hakikî</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>haşmet-i rububiyet</strong>: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan rablığının haşmeti, görkemi (bk. r-b-b)</td><td><strong>hususî</strong>: özel</td></tr><tr><td><strong>hüküm</strong>: yargı, karar (bk. ḥ-k-m)</td><td><strong>ibâd</strong>: kullar (bk. a-b-d)</td></tr><tr><td><strong>ihsânât-ı şahane</strong>: padişahın bağış ve iyilikleri (bk. ḥ-s-n)</td><td><strong>kemâl</strong>: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td><td><strong>meziyet</strong>: üstün özellikler</td></tr><tr><td><strong>meânî</strong>: mânâlar (bk. a-n-y)</td><td><strong>mükellef etmek</strong>: yükümlü tutmak</td></tr><tr><td><strong>nazar</strong>: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)</td><td><strong>nisbeten</strong>: kıyasla, oranla (bk. n-s-b)</td></tr><tr><td><strong>nisbî</strong>: kıyaslama ile olan, göreceli (bk. n-s-b)</td><td><strong>remiz</strong>: işaret</td></tr><tr><td><strong>sukut etmek</strong>: düşmek</td><td><strong>suret</strong>: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)</td></tr><tr><td><strong>sâkıt olmak</strong>: düşmek</td><td><strong>tasarrufat</strong>: herşeyi dilediği gibi kullanma ve yönetme (bk. ṣ-r-f)</td></tr><tr><td><strong>tefevvuk</strong>: üstünlük</td><td><strong>teveccüh etmek</strong>: yönelmek</td></tr><tr><td><strong>ubûdiyet-i hassa</strong>: hâlis, samimi kulluk (bk. a-b-d)</td><td><strong>umum</strong>: bütün</td></tr><tr><td><strong>umumî</strong>: genel</td><td><strong>velî</strong>: Allah dostu (bk. v-l-y)</td></tr><tr><td><strong>vesait</strong>: vasıtalar</td><td><strong>zahiri</strong>: görünürde (bk. ẓ-h-r)</td></tr><tr><td><strong>çendan</strong>: gerçi</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271059, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 841[/b] daha büyük, daha güzel, daha yüksektir demektir. Meselâ, nasıl bir padişahın—fakat velî bir padişahın—ki, umum memurları ve kumandanları sırf bir perde olup, bütün hüküm ve icraat Onun elinde farz ediyoruz. O padişahın tasarrufat ve icraatı iki çeşittir:Birisi, umumî bir kanunla, zâhirî memurların ve kumandanların suretinde ve makamların kabiliyetine göre verdiği emirler ve gösterdiği icraatlardır. İkincisi, umumî kanunla değil ve zâhirî memurları da perde yapmayarak, doğrudan doğruya ihsânât-ı şahanesi ve icraatı, daha güzel, daha yüksek denilebilir. Öyle de, Sultan-ı Ezel ve Ebed olan Hâlık-ı Kâinat, çendan vesait ve esbabı icraatına perde yapmış, haşmet-i rububiyetini göstermiş. Fakat, ibâdının kalbinde hususî bir telefon bırakmış ki, esbabı arkada bırakıp, doğrudan doğruya Ona teveccüh etmek için, ubûdiyet-i hassa ile mükellef edip [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1[SIZE=6]اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ[/SIZE] deyiniz diye, kâinattan, yüzlerini kendine çevirir. İşte [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]2 [SIZE=6]اَللهُ أَكْبَرُ[/SIZE], [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]3[SIZE=6] اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ [/SIZE], [IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]4 [SIZE=6]اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ[/SIZE] meânîsi şu mânâya da bakıyor. Vekilin ikinci şık sualine Beş Remiz ile cevaptır: [B]BİRİNCİ REMİZ:[/B] Sualde diyor ki: “Birşeyin zıddı olmazsa, o şeyin nasıl kemâli olabilir?” [B]Elcevap:[/B] Şu sual sahibi, hakikî kemâli bilmiyor, yalnız nisbî bir kemâl zannediyor. Halbuki, gayra bakan ve gayra nisbeten hasıl olan meziyetler, faziletler, tefevvuklar hakikî değiller; nisbîdirler, zayıftırlar. Eğer gayr nazardan sakıt olsalar, onlar da sukut ederler. Meselâ, sıcaklığın nisbî lezzeti ve fazileti, soğuğun tesiriyledir. Yemeğin nisbî lezzeti, açlık eleminin tesiriyledir. Onlar gitse, bunlar da azalır. [NOT]Dipnot-1 “Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz.” Fâtiha Sûresi, 1:5. Dipnot-2 Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Allah en büyüktür.” Ebû Hanîfe, el-Müsned s. 148; Ebû Yûsuf, Kitabu’l-Âsâr s. 18; eş Şafiî, es-Sünenu’l-Me’sûra s. 290; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat 5:28. Dipnot-3 Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Merhametlilerin en merhametlisi.” A’râf Sûresi, 7:151; Yûsuf Sûresi, 12:64. Dipnot-4 Yanlış anlaşılan zâhirî mânâ: “Yaratıcıların en güzeli.” Mü’minûn Sûresi, 23:14; Sâffât Sûresi, 37:125.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Hâlık-ı Kâinat[/B]: evreni ve bütün varlıkları yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ; k-v-n)[/TD] [TD][B]Sultan-ı Ezel ve Ebed[/B]: varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l; e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]elem[/B]: acı, sıkıntı[/TD] [TD][B]esbab[/B]: sebepler (bk. s-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]farz etmek[/B]: varsaymak[/TD] [TD][B]fazilet[/B]: değer, üstünlük (bk. f-ḍ-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]gayr[/B]: diğeri, başkası[/TD] [TD][B]hakikî[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]haşmet-i rububiyet[/B]: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan rablığının haşmeti, görkemi (bk. r-b-b)[/TD] [TD][B]hususî[/B]: özel[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hüküm[/B]: yargı, karar (bk. ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]ibâd[/B]: kullar (bk. a-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihsânât-ı şahane[/B]: padişahın bağış ve iyilikleri (bk. ḥ-s-n)[/TD] [TD][B]kemâl[/B]: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [TD][B]meziyet[/B]: üstün özellikler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meânî[/B]: mânâlar (bk. a-n-y)[/TD] [TD][B]mükellef etmek[/B]: yükümlü tutmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nazar[/B]: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)[/TD] [TD][B]nisbeten[/B]: kıyasla, oranla (bk. n-s-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nisbî[/B]: kıyaslama ile olan, göreceli (bk. n-s-b)[/TD] [TD][B]remiz[/B]: işaret[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sukut etmek[/B]: düşmek[/TD] [TD][B]suret[/B]: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sâkıt olmak[/B]: düşmek[/TD] [TD][B]tasarrufat[/B]: herşeyi dilediği gibi kullanma ve yönetme (bk. ṣ-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tefevvuk[/B]: üstünlük[/TD] [TD][B]teveccüh etmek[/B]: yönelmek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ubûdiyet-i hassa[/B]: hâlis, samimi kulluk (bk. a-b-d)[/TD] [TD][B]umum[/B]: bütün[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]umumî[/B]: genel[/TD] [TD][B]velî[/B]: Allah dostu (bk. v-l-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vesait[/B]: vasıtalar[/TD] [TD][B]zahiri[/B]: görünürde (bk. ẓ-h-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]çendan[/B]: gerçi[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst