Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 270779" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 827</strong></p><p></p><p>edip onu çiğnemektir. Ve söylemek silsilesinden, yalnız mehâric-i huruf kalıplarına havayı sokup çıkarmaktır. Halbuki, ağzında birtek kelime bir çekirdek gibi iken, bir ağaç hükmündedir; hava içinde milyonlar aynı kelime gibi meyveler verir, milyonlarla dinleyenlerin kulaklarına girer. Bu misalî sünbüle, insandaki hayalin eli ancak yetişebilir. İhtiyarın kısacık eli nasıl yetişir?</p><p></p><p>Madem esbab içinde en eşrefi ve en ziyade ihtiyar sahibi olan insan, böyle hakikî icaddan eli bağlansa, sair cemâdat ve behîmat ve anâsır ve tabiat nasıl hakikî mutasarrıf olabilirler? Yalnız, o esbab birer zarftır. Ve masnuat-ı Rabbâniyeye birer kılıftırlar. Ve hedâyâ-yı Rahmâniyeye birer tablacıdırlar. Elbette bir padişahın hediyesinin kabı veya hediyeye sarılan mendil veyahut hediye eline verilip getiren nefer, o padişahın saltanatına şerik olamazlar. Ve onları şerik tevehhüm eden, saçma bir hezeyan eder. Öyle de, esbab-ı zâhiriye ve vesait-i suriyenin, rububiyet-i İlâhiyeden hiçbir cihette hisseleri olamaz; hizmet-i ubûdiyetten başka nasipleri yoktur.</p><p><strong></strong></p><p><strong>İKİNCİ MAKSAT</strong></p><p></p><p>Ehl-i şirkin vekili, meslek-i şirki hiçbir cihetle ispat edemediğinden ve onun ispatından meyus kaldığından, ehl-i tevhidin mesleğini teşkikâtıyla ve şüpheleriyle tahrip etmeye çalışmak istediğinden, şöyle ikinci bir sual ediyor. Diyor ki:</p><p></p><p>“Ey ehl-i tevhid! Siz diyorsunuz ki: <span style="font-size: 22px">قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ اَللهُ الصَّمَدُ</span>’Hâlık-ı Âlem birdir, Ehaddir, Sameddir.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1 Hem herşeyin Hâlıkı Odur.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />2 Ehadiyet-i Zâtiyesiyle beraber, doğrudan doğruya herşeyin dizgini Onun elinde, herşeyin anahtarı kabzasında,<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />3 herşeyin nâsiyesini tutuyor,<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />4 bir iş bir işe mâni olmuyor,<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />5 bütün eşyada bütün ahvâliyle bir anda tasarruf edebilir.’<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />6 Böyle acip bir hakikate nasıl</p><p></p><p>[NOT]Dipnot-1</p><p> İhlâs Sûresi, 112:1-2.</p><p>Dipnot-2</p><p> bk. En’am Sûresi, 6:102; Ra’d Sûresi, 13:16; Zümer Sûresi, 39:62; Mü’min Sûresi, 40:62.</p><p>Dipnot-3</p><p> bk. Mâide Sûresi, 5:120; En’âm Sûresi, 6:59; Hicr Sûresi, 15:21; Yâsîn Sûresi, 36:83.</p><p>Dipnot-4</p><p> bk. Hûd Sûresi, 11:56.</p><p>Dipnot-5</p><p> bk. Hûd Sûresi, 11:107; Rahmân Sûresi, 55:29; Bürûc Sûresi, 85:16.</p><p>Dipnot-6</p><p> bk. Âl-i İmran Sûresi, 3:26<span style="font-family: 'Trebuchet MS'">.</span>[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Ehad</strong>: bir olan ve herbir varlıkta birliği tecellî eden Allah (bk. v-ḥ-d)</td><td><strong>Hâlık</strong>: herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Hâlık-ı Âlem</strong>: âlemin yaratıcısı Allah (bk. ḫ-l-ḳ; a-l-m)</td><td><strong>Samed</strong>: Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama herşey Kendisine muhtaç olan Allah (bk. ṣ-m-d)</td></tr><tr><td><strong>acip</strong>: hayrette bırakan</td><td><strong>ahvâl</strong>: haller, vaziyetler</td></tr><tr><td><strong>anâsır</strong>: unsurlar</td><td><strong>behîmat</strong>: hayvanlar</td></tr><tr><td><strong>cemâdat</strong>: cansız varlıklar</td><td><strong>cihet</strong>: yön</td></tr><tr><td><strong>ehadiyet-i Zâtiye</strong>: Allah’ın Zâtına ait birlik (bk. v-ḥ-d)</td><td><strong>ehl-i tevhid</strong>: Allah’ın birliğine ve herşeyin Ondan geldiğine iman edenler (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>ehl-i şirk</strong>: Allah’a ortak koşanlar</td><td><strong>esbab</strong>: sebepler (bk. s-b-b)</td></tr><tr><td><strong>esbab-ı zahiriye</strong>: görünürdeki sebepler (bk. s-b-b; ẓ-h-r)</td><td><strong>eşref</strong>: en şerefli</td></tr><tr><td><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>hakikî</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>hedâyâ-yı Rahmâniye</strong>: Allah’ın rahmet hediyeleri (bk. r-ḥ-m)</td><td><strong>hezeyan</strong>: boş söz, saçmalama</td></tr><tr><td><strong>hizmet-i ubûdiyet</strong>: kulluk hizmeti (bk. a-b-d)</td><td><strong>icad</strong>: yaratma, var etme (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>ihtiyar</strong>: irade, dileme, tercih (bk. ḫ-y-r)</td><td><strong>kabza</strong>: el</td></tr><tr><td><strong>masnuat-ı Rabbâniye</strong>: Allah tarafından san’atla yaratılan varlıklar (bk. ṣ-n-a; r-b-b)</td><td><strong>mehâric-i huruf</strong>: harflerin çıkış yerleri</td></tr><tr><td><strong>meslek-i şirk</strong>: şirk mesleği, yolu</td><td><strong>meyus</strong>: ümitsiz</td></tr><tr><td><strong>misalî</strong>: yansıma şeklindeki (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>mutasarrıf</strong>: dilediği gibi kullanan ve idare eden (bk. ṣ-r-f)</td></tr><tr><td><strong>nefer</strong>: asker, er</td><td><strong>nâsiye</strong>: alın, çehre</td></tr><tr><td><strong>rububiyet-i İlâhiye</strong>: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan mâlikiyeti, yaratıcılığı ve terbiyesi (bk. r-b-b; e-l-h)</td><td><strong>sair</strong>: diğer, başka</td></tr><tr><td><strong>silsile</strong>: zincir</td><td><strong>tabiat</strong>: canlı cansız bütün varlıklar, doğa (bk. ṭ-b-a)</td></tr><tr><td><strong>tablacı</strong>: tezgâhtar, sunucu</td><td><strong>tahrip</strong>: bozma, yok etme</td></tr><tr><td><strong>tasarruf</strong>: dilediği gibi kullanma ve yönetme (bk. ṣ-r-f)</td><td><strong>tevehhüm eden</strong>: zanneden</td></tr><tr><td><strong>teşkikât</strong>: şüpheye düşürme</td><td><strong>vesait-i suriye</strong>: görünüşteki vasıtalar, sebepler</td></tr><tr><td><strong>ziyade</strong>: çok, fazla</td><td><strong>şerik</strong>: ortak</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 270779, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 827[/b] edip onu çiğnemektir. Ve söylemek silsilesinden, yalnız mehâric-i huruf kalıplarına havayı sokup çıkarmaktır. Halbuki, ağzında birtek kelime bir çekirdek gibi iken, bir ağaç hükmündedir; hava içinde milyonlar aynı kelime gibi meyveler verir, milyonlarla dinleyenlerin kulaklarına girer. Bu misalî sünbüle, insandaki hayalin eli ancak yetişebilir. İhtiyarın kısacık eli nasıl yetişir? Madem esbab içinde en eşrefi ve en ziyade ihtiyar sahibi olan insan, böyle hakikî icaddan eli bağlansa, sair cemâdat ve behîmat ve anâsır ve tabiat nasıl hakikî mutasarrıf olabilirler? Yalnız, o esbab birer zarftır. Ve masnuat-ı Rabbâniyeye birer kılıftırlar. Ve hedâyâ-yı Rahmâniyeye birer tablacıdırlar. Elbette bir padişahın hediyesinin kabı veya hediyeye sarılan mendil veyahut hediye eline verilip getiren nefer, o padişahın saltanatına şerik olamazlar. Ve onları şerik tevehhüm eden, saçma bir hezeyan eder. Öyle de, esbab-ı zâhiriye ve vesait-i suriyenin, rububiyet-i İlâhiyeden hiçbir cihette hisseleri olamaz; hizmet-i ubûdiyetten başka nasipleri yoktur. [B] İKİNCİ MAKSAT[/B] Ehl-i şirkin vekili, meslek-i şirki hiçbir cihetle ispat edemediğinden ve onun ispatından meyus kaldığından, ehl-i tevhidin mesleğini teşkikâtıyla ve şüpheleriyle tahrip etmeye çalışmak istediğinden, şöyle ikinci bir sual ediyor. Diyor ki: “Ey ehl-i tevhid! Siz diyorsunuz ki: [SIZE=6]قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ اَللهُ الصَّمَدُ[/SIZE]’Hâlık-ı Âlem birdir, Ehaddir, Sameddir.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 Hem herşeyin Hâlıkı Odur.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]2 Ehadiyet-i Zâtiyesiyle beraber, doğrudan doğruya herşeyin dizgini Onun elinde, herşeyin anahtarı kabzasında,[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]3 herşeyin nâsiyesini tutuyor,[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]4 bir iş bir işe mâni olmuyor,[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]5 bütün eşyada bütün ahvâliyle bir anda tasarruf edebilir.’[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]6 Böyle acip bir hakikate nasıl [NOT]Dipnot-1 İhlâs Sûresi, 112:1-2. Dipnot-2 bk. En’am Sûresi, 6:102; Ra’d Sûresi, 13:16; Zümer Sûresi, 39:62; Mü’min Sûresi, 40:62. Dipnot-3 bk. Mâide Sûresi, 5:120; En’âm Sûresi, 6:59; Hicr Sûresi, 15:21; Yâsîn Sûresi, 36:83. Dipnot-4 bk. Hûd Sûresi, 11:56. Dipnot-5 bk. Hûd Sûresi, 11:107; Rahmân Sûresi, 55:29; Bürûc Sûresi, 85:16. Dipnot-6 bk. Âl-i İmran Sûresi, 3:26[FONT=Trebuchet MS].[/FONT][/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Ehad[/B]: bir olan ve herbir varlıkta birliği tecellî eden Allah (bk. v-ḥ-d)[/TD] [TD][B]Hâlık[/B]: herşeyi yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Hâlık-ı Âlem[/B]: âlemin yaratıcısı Allah (bk. ḫ-l-ḳ; a-l-m)[/TD] [TD][B]Samed[/B]: Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama herşey Kendisine muhtaç olan Allah (bk. ṣ-m-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]acip[/B]: hayrette bırakan[/TD] [TD][B]ahvâl[/B]: haller, vaziyetler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]anâsır[/B]: unsurlar[/TD] [TD][B]behîmat[/B]: hayvanlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâdat[/B]: cansız varlıklar[/TD] [TD][B]cihet[/B]: yön[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ehadiyet-i Zâtiye[/B]: Allah’ın Zâtına ait birlik (bk. v-ḥ-d)[/TD] [TD][B]ehl-i tevhid[/B]: Allah’ın birliğine ve herşeyin Ondan geldiğine iman edenler (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ehl-i şirk[/B]: Allah’a ortak koşanlar[/TD] [TD][B]esbab[/B]: sebepler (bk. s-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]esbab-ı zahiriye[/B]: görünürdeki sebepler (bk. s-b-b; ẓ-h-r)[/TD] [TD][B]eşref[/B]: en şerefli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]hakikî[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hedâyâ-yı Rahmâniye[/B]: Allah’ın rahmet hediyeleri (bk. r-ḥ-m)[/TD] [TD][B]hezeyan[/B]: boş söz, saçmalama[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hizmet-i ubûdiyet[/B]: kulluk hizmeti (bk. a-b-d)[/TD] [TD][B]icad[/B]: yaratma, var etme (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihtiyar[/B]: irade, dileme, tercih (bk. ḫ-y-r)[/TD] [TD][B]kabza[/B]: el[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]masnuat-ı Rabbâniye[/B]: Allah tarafından san’atla yaratılan varlıklar (bk. ṣ-n-a; r-b-b)[/TD] [TD][B]mehâric-i huruf[/B]: harflerin çıkış yerleri[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meslek-i şirk[/B]: şirk mesleği, yolu[/TD] [TD][B]meyus[/B]: ümitsiz[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]misalî[/B]: yansıma şeklindeki (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]mutasarrıf[/B]: dilediği gibi kullanan ve idare eden (bk. ṣ-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nefer[/B]: asker, er[/TD] [TD][B]nâsiye[/B]: alın, çehre[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rububiyet-i İlâhiye[/B]: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan mâlikiyeti, yaratıcılığı ve terbiyesi (bk. r-b-b; e-l-h)[/TD] [TD][B]sair[/B]: diğer, başka[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]silsile[/B]: zincir[/TD] [TD][B]tabiat[/B]: canlı cansız bütün varlıklar, doğa (bk. ṭ-b-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tablacı[/B]: tezgâhtar, sunucu[/TD] [TD][B]tahrip[/B]: bozma, yok etme[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tasarruf[/B]: dilediği gibi kullanma ve yönetme (bk. ṣ-r-f)[/TD] [TD][B]tevehhüm eden[/B]: zanneden[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]teşkikât[/B]: şüpheye düşürme[/TD] [TD][B]vesait-i suriye[/B]: görünüşteki vasıtalar, sebepler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ziyade[/B]: çok, fazla[/TD] [TD][B]şerik[/B]: ortak[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst