Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269557" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 788</strong></p><p></p><p><strong>İKİNCİ MÜŞKÜL:</strong> Ey makam-ı istimâdaki insan! Şu ikinci işkâl ettiğin hakikat o kadar derindir, o kadar yüksektir ki, akıl ona ne ulaşır, ne de yanaşır—illâ nur-u imanla görünür. Fakat bazı temsilâtla o hakikatin vücudu fehme takrib edilir. Öyle ise bir nebze takribe çalışacağız.</p><p></p><p>İşte, şu kâinata nazar-ı hikmetle bakıldığı vakit, azîm bir şecere mânâsında görünür. Ve şecerenin nasıl dalları, yaprakları, çiçekleri, meyveleri vardır. Şu şecere-i hilkatin de bir şıkkı olan âlem-i süflînin anâsır dalları, nebâtât ve eşcar yaprakları, hayvânât çiçekleri, insan meyveleri hükmünde görünür.</p><p></p><p>Sâni-i Zülcelâlin ağaçlar hakkında câri olan bir kanunu, elbette şu şecere-i âzamda da câri olmak, mukteza-yı ism-i Hakîmdir. Öyle ise, mukteza-yı hikmet, şu şecere-i hilkatin de bir çekirdekten yapılmasıdır. Hem öyle bir çekirdek ki, âlem-i cismanîden başka, sair âlemlerin nümunesini ve esasatını câmi’ olsun. Çünkü, binler muhtelif âlemleri tazammun eden kâinatın çekirdek-i aslîsi ve menşei, kuru bir madde olamaz.</p><p></p><p>Madem şu şecere-i kâinattan daha evvel, o neviden başka şecere yok. Öyle ise, ona menşe ve çekirdek hükmünde olan mânâ ve nur, elbette yine şecere-i kâinatta bir meyve libasının giydirilmesi, yine Hakîm isminin muktezasıdır. Çünkü çekirdek daima çıplak olamaz. Madem evvel-i fıtratta meyve libasını giymemiş. Elbette âhirde o libası giyecektir.</p><p></p><p>Madem o meyve insandır. Ve madem insan içinde, sabıkan ispat edildiği üzere, en meşhur meyve ve en muhteşem semere ve umumun nazar-ı dikkatini celb eden ve arzın nısfını ve beşerin humsunun nazarını kendine hasreden ve mehâsin-i mâneviyesiyle âlemi ya nazar-ı muhabbet veya hayretle kendine baktıran meyve ise, zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Elbette, kâinatın teşekkülüne</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Aleyhissalâtü Vesselâm</strong>: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)</td><td><strong>Hakîm</strong>: herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>Sâni-i Zülcelâl</strong>: herşeyi san’atlı bir şekilde yapan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)</td><td><strong>anâsır</strong>: unsurlar; toprak, hava, su, ateş</td></tr><tr><td><strong>arz</strong>: dünya</td><td><strong>azîm</strong>: çok büyük (bk. a-ẓ-m)</td></tr><tr><td><strong>beşer</strong>: insanlık</td><td><strong>celb etmek</strong>: çekmek</td></tr><tr><td><strong>câmi’</strong>: kapsayan (bk. c-m-a)</td><td><strong>câri</strong>: geçerli, yürürlükte</td></tr><tr><td><strong>esasat</strong>: esaslar, prensipler</td><td><strong>evvel-i fıtrat</strong>: yaratılışın başlangıcı (bk. f-ṭ-r)</td></tr><tr><td><strong>eşcar</strong>: ağaçlar</td><td><strong>fehm</strong>: anlayış, kavrayış</td></tr><tr><td><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>hasretmek</strong>: özgü kılmak</td></tr><tr><td><strong>hayvânât</strong>: hayvanlar (bk. ḥ-y-y)</td><td><strong>humsu</strong>: beşte biri</td></tr><tr><td><strong>illâ</strong>: ancak</td><td><strong>işkâl etmek</strong>: zorlaştırmak, güçleştirmek</td></tr><tr><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td><td><strong>libas</strong>: elbise</td></tr><tr><td><strong>makam-ı istimâ</strong>: dinleme makamı (bk. s-m-a)</td><td><strong>mehâsin-i mâneviye</strong>: mânevi güzellikler (bk. ḥ-s-n; a-n-y)</td></tr><tr><td><strong>menşe</strong>: kaynak, kök</td><td><strong>muhtelif</strong>: çeşitli</td></tr><tr><td><strong>muhteşem</strong>: ihtişamlı, görkemli</td><td><strong>mukteza</strong>: bir şeyin gereği</td></tr><tr><td><strong>mukteza-yı hikmet</strong>: hikmetin gereği (bk. ḥ-k-m)</td><td><strong>mukteza-yı ism-i Hakîm</strong>: Allah’ın herşeyi hikmetle yaptığını bildiren isminin gereği (bk. s-m-v; ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>müşkül</strong>: zorluk, engel</td><td><strong>nazar</strong>: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)</td></tr><tr><td><strong>nazar-ı dikkat</strong>: dikkatli bakış (bk. n-ẓ-r)</td><td><strong>nazar-ı hikmet</strong>: hikmet bakışı (bk. n-ẓ-r; ḥ-k-m)</td></tr><tr><td><strong>nazar-ı muhabbet</strong>: sevgi bakışı (bk. n-ẓ-r; ḥ-b-b)</td><td><strong>nebze</strong>: az miktar</td></tr><tr><td><strong>nebâtât</strong>: bitkiler</td><td><strong>nevi</strong>: tür, çeşit</td></tr><tr><td><strong>nur-u iman</strong>: iman nuru (bk. n-v-r; e-m-n)</td><td><strong>nümune</strong>: örnek</td></tr><tr><td><strong>nısfı</strong>: yarısı</td><td><strong>sabıkan</strong>: bundan önce</td></tr><tr><td><strong>sair</strong>: diğer</td><td><strong>semere</strong>: meyve</td></tr><tr><td><strong>takrib</strong>: yaklaştırma</td><td><strong>tazammun eden</strong>: içine alan</td></tr><tr><td><strong>temsilât</strong>: temsiller, kıyaslama tarzında benzetmeler (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>umum</strong>: genel</td></tr><tr><td><strong>vücud</strong>: varlık (bk. v-c-d)</td><td><strong>zât-ı Muhammediye</strong>: Peygamberimiz Hz. Muhammed’in zâtı, şahsiyeti (bk. ḥ-m-d)</td></tr><tr><td><strong>âhir</strong>: son (bk. e-ḫ-r)</td><td><strong>âlem</strong>: dünya (bk. a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>âlem-i cismanî</strong>: maddî âlem (bk. a-l-m)</td><td><strong>âlem-i süflî</strong>: aşağı, alçak âlem (bk. a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>çekirdek-i aslî</strong>: asıl çekirdek, öz</td><td><strong>şecere</strong>: ağaç</td></tr><tr><td><strong>şecere-i hilkat</strong>: yaratılış ağacı (bk. ḫ-l-ḳ)</td><td><strong>şecere-i kâinat</strong>: kâinat ağacı (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td><strong>şecere-i âzam</strong>: büyük ağaç (bk. a-ẓ-m)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269557, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 788[/b] [B]İKİNCİ MÜŞKÜL:[/B] Ey makam-ı istimâdaki insan! Şu ikinci işkâl ettiğin hakikat o kadar derindir, o kadar yüksektir ki, akıl ona ne ulaşır, ne de yanaşır—illâ nur-u imanla görünür. Fakat bazı temsilâtla o hakikatin vücudu fehme takrib edilir. Öyle ise bir nebze takribe çalışacağız. İşte, şu kâinata nazar-ı hikmetle bakıldığı vakit, azîm bir şecere mânâsında görünür. Ve şecerenin nasıl dalları, yaprakları, çiçekleri, meyveleri vardır. Şu şecere-i hilkatin de bir şıkkı olan âlem-i süflînin anâsır dalları, nebâtât ve eşcar yaprakları, hayvânât çiçekleri, insan meyveleri hükmünde görünür. Sâni-i Zülcelâlin ağaçlar hakkında câri olan bir kanunu, elbette şu şecere-i âzamda da câri olmak, mukteza-yı ism-i Hakîmdir. Öyle ise, mukteza-yı hikmet, şu şecere-i hilkatin de bir çekirdekten yapılmasıdır. Hem öyle bir çekirdek ki, âlem-i cismanîden başka, sair âlemlerin nümunesini ve esasatını câmi’ olsun. Çünkü, binler muhtelif âlemleri tazammun eden kâinatın çekirdek-i aslîsi ve menşei, kuru bir madde olamaz. Madem şu şecere-i kâinattan daha evvel, o neviden başka şecere yok. Öyle ise, ona menşe ve çekirdek hükmünde olan mânâ ve nur, elbette yine şecere-i kâinatta bir meyve libasının giydirilmesi, yine Hakîm isminin muktezasıdır. Çünkü çekirdek daima çıplak olamaz. Madem evvel-i fıtratta meyve libasını giymemiş. Elbette âhirde o libası giyecektir. Madem o meyve insandır. Ve madem insan içinde, sabıkan ispat edildiği üzere, en meşhur meyve ve en muhteşem semere ve umumun nazar-ı dikkatini celb eden ve arzın nısfını ve beşerin humsunun nazarını kendine hasreden ve mehâsin-i mâneviyesiyle âlemi ya nazar-ı muhabbet veya hayretle kendine baktıran meyve ise, zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Elbette, kâinatın teşekkülüne [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Aleyhissalâtü Vesselâm[/B]: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m)[/TD] [TD][B]Hakîm[/B]: herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Sâni-i Zülcelâl[/B]: herşeyi san’atlı bir şekilde yapan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah (bk. ṣ-n-a; ẕü; c-l-l)[/TD] [TD][B]anâsır[/B]: unsurlar; toprak, hava, su, ateş[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]arz[/B]: dünya[/TD] [TD][B]azîm[/B]: çok büyük (bk. a-ẓ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]beşer[/B]: insanlık[/TD] [TD][B]celb etmek[/B]: çekmek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]câmi’[/B]: kapsayan (bk. c-m-a)[/TD] [TD][B]câri[/B]: geçerli, yürürlükte[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]esasat[/B]: esaslar, prensipler[/TD] [TD][B]evvel-i fıtrat[/B]: yaratılışın başlangıcı (bk. f-ṭ-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]eşcar[/B]: ağaçlar[/TD] [TD][B]fehm[/B]: anlayış, kavrayış[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]hasretmek[/B]: özgü kılmak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hayvânât[/B]: hayvanlar (bk. ḥ-y-y)[/TD] [TD][B]humsu[/B]: beşte biri[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]illâ[/B]: ancak[/TD] [TD][B]işkâl etmek[/B]: zorlaştırmak, güçleştirmek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [TD][B]libas[/B]: elbise[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]makam-ı istimâ[/B]: dinleme makamı (bk. s-m-a)[/TD] [TD][B]mehâsin-i mâneviye[/B]: mânevi güzellikler (bk. ḥ-s-n; a-n-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]menşe[/B]: kaynak, kök[/TD] [TD][B]muhtelif[/B]: çeşitli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhteşem[/B]: ihtişamlı, görkemli[/TD] [TD][B]mukteza[/B]: bir şeyin gereği[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mukteza-yı hikmet[/B]: hikmetin gereği (bk. ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]mukteza-yı ism-i Hakîm[/B]: Allah’ın herşeyi hikmetle yaptığını bildiren isminin gereği (bk. s-m-v; ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müşkül[/B]: zorluk, engel[/TD] [TD][B]nazar[/B]: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nazar-ı dikkat[/B]: dikkatli bakış (bk. n-ẓ-r)[/TD] [TD][B]nazar-ı hikmet[/B]: hikmet bakışı (bk. n-ẓ-r; ḥ-k-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nazar-ı muhabbet[/B]: sevgi bakışı (bk. n-ẓ-r; ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]nebze[/B]: az miktar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nebâtât[/B]: bitkiler[/TD] [TD][B]nevi[/B]: tür, çeşit[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nur-u iman[/B]: iman nuru (bk. n-v-r; e-m-n)[/TD] [TD][B]nümune[/B]: örnek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nısfı[/B]: yarısı[/TD] [TD][B]sabıkan[/B]: bundan önce[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sair[/B]: diğer[/TD] [TD][B]semere[/B]: meyve[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]takrib[/B]: yaklaştırma[/TD] [TD][B]tazammun eden[/B]: içine alan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]temsilât[/B]: temsiller, kıyaslama tarzında benzetmeler (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]umum[/B]: genel[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vücud[/B]: varlık (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]zât-ı Muhammediye[/B]: Peygamberimiz Hz. Muhammed’in zâtı, şahsiyeti (bk. ḥ-m-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âhir[/B]: son (bk. e-ḫ-r)[/TD] [TD][B]âlem[/B]: dünya (bk. a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âlem-i cismanî[/B]: maddî âlem (bk. a-l-m)[/TD] [TD][B]âlem-i süflî[/B]: aşağı, alçak âlem (bk. a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]çekirdek-i aslî[/B]: asıl çekirdek, öz[/TD] [TD][B]şecere[/B]: ağaç[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şecere-i hilkat[/B]: yaratılış ağacı (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [TD][B]şecere-i kâinat[/B]: kâinat ağacı (bk. k-v-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şecere-i âzam[/B]: büyük ağaç (bk. a-ẓ-m)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst