Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269543" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 779</strong></p><p></p><p>sever; çünkü masnuatının içinde cemâlini, kemâlini görür. Masnuat içinde en sevimli ve en âli, zîhayattır. Zîhayatlar içinde en sevimli ve âli, zîşuurdur. Ve zîşuurun içinde, câmiiyet itibarıyla en sevimli, insanlar içinde bulunur. İnsanlar içinde, istidadı tamamıyla inkişaf eden, bütün masnuatta münteşir ve mütecellî kemâlâtın nümunelerini gösteren fert, en sevimlidir.</p><p></p><p></p><p>İşte, Sâni-i Mevcudat, bütün mevcudatta intişar eden tecellî-i muhabbetin bütün envâını bir noktada, bir âyinede görmek ve bütün envâ-ı cemâlini, ehadiyet sırrıyla göstermek için, şecere-i hilkatten bir meyve-i münevver derecesinde ve kalbi o şecerenin hakaik-i esasiyesini istiab edecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı, o mebde-i evvel olan çekirdekten, tâ müntehâ olan meyveye kadar bir hayt-ı ittisal hükmünde olan bir Mirac ile, o ferdin, kâinat namına mahbubiyetini göstermek ve huzuruna celb etmek ve rüyet-i cemâline müşerref etmek ve ondaki hâlet-i kudsiyeyi başkasına sirayet ettirmek için, kelâmıyla taltif edip fermanıyla tavzif etmektir.</p><p></p><p></p><p>Şimdi, şu hikmet-i âliyeye bakmak için, iki temsil dürbünüyle tarassut edeceğiz.</p><p></p><p><strong>Birinci temsil:</strong> On Birinci Sözün hikâye-i temsiliyesinde tafsilen beyan edildiği gibi, nasıl ki bir sultan-ı zîşânın pek çok hazineleri ve o hazinelerde pek çok cevahirlerin envâı bulunsa, hem sanayi-i garibede çok mahareti olsa ve hesapsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası bulunsa, nihayetsiz ulûm-u bediaya ilim ve ıttılaı olsa; her cemâl ve kemâl sahibi kendi cemâl ve kemâlini görüp ve göstermek istemesi sırrınca, elbette o sultan-ı zîfünun dahi bir meşher açmak ister ki, içinde</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Mirac</strong>: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)</td><td><strong>Sâni-i Mevcudat</strong>: bütün varlıkları sanatlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; v-c-d) </td></tr><tr><td><strong>beyan</strong>: açıklama (bk. b-y-n)</td><td><strong>celb etmek</strong>: çekmek</td></tr><tr><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td><td><strong>cevahir</strong>: cevherler, kıymetli taşlar</td></tr><tr><td><strong>câmiiyet</strong>: genişlik, kapsamlılık (bk. c-m-a)</td><td><strong>ehadiyet</strong>: Allah’ın her bir şeyde kendi varlığına ve sıfatlarına işaret eden birlik tecellisi (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>envâ</strong>: çeşitler, türler</td><td><strong>envâ-ı cemâl</strong>: güzelliğin çeşitleri (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>ferd</strong>: kişi, şahıs (bk. f-r-d)</td><td><strong>ferman</strong>: emir, buyruk</td></tr><tr><td><strong>fert</strong>: kişi, şahıs (bk. f-r-d)</td><td><strong>fünun-u acibe</strong>: şaşırtıcı ve hayranlık verici ilimler</td></tr><tr><td><strong>hakaik-i esasiye</strong>: temel, esas gerçekler (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td><strong>hayt-ı ittisal</strong>: bağlayan, birleştiren bağ</td></tr><tr><td><strong>hikmet-i âliye</strong>: yüce gaye (bk. ḥ-k-m)</td><td><strong>hikâye-i temsiliye</strong>: kıyaslamalı, analojik hikâye (bk. m-s̱-l)</td></tr><tr><td><strong>hâlet-i kudsiye</strong>: mukaddes hal, durum (bk. ḳ-d-s)</td><td><strong>ihata</strong>: kapsama, kuşatma</td></tr><tr><td><strong>inkişaf</strong>: açığa çıkma, gelişme (bk. k-ş-f)</td><td><strong>intişar</strong>: yayılma</td></tr><tr><td><strong>istiab</strong>: içine alma, kaplama</td><td><strong>istidad</strong>: kabiliyet, yetenek (bk. a-d-d)</td></tr><tr><td><strong>itibariyle</strong>: özelliğiyle (bk. a-b-r)</td><td><strong>kelâm</strong>: söz, konuşma (bk. k-l-m)</td></tr><tr><td><strong>kemâl</strong>: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)</td><td><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler, üstünlükler (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td><td><strong>maharet</strong>: beceri, ustalık</td></tr><tr><td><strong>mahbubiyet</strong>: sevgili olma (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>marifet</strong>: geniş bilgi ve beceri (bk. a-r-f)</td></tr><tr><td><strong>masnuat</strong>: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a)</td><td><strong>mebde-i evvel</strong>: ilk başlangıç</td></tr><tr><td><strong>mevcudat</strong>: varlıklar (bk. v-c-d)</td><td><strong>meyve-i münevver</strong>: nurlu meyve (bk. n-v-r)</td></tr><tr><td><strong>meşher</strong>: sergi</td><td><strong>müntehâ</strong>: en son nokta, sonuç </td></tr><tr><td><strong>münteşir</strong>: yayılmış olan</td><td><strong>mütecellî</strong>: tecellî eden, görünen (bk. c-l-y)</td></tr><tr><td><strong>müşerref etmek</strong>: şereflendirmek</td><td><strong>nam</strong>: ad</td></tr><tr><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz, sınırsız</td><td><strong>nümune</strong>: örnek, misal</td></tr><tr><td><strong>rüyet-i cemâl</strong>: Allah’ın güzelliğini seyretme (bk. c-m-l)</td><td><strong>sanayi-i garibe</strong>: benzersiz ve hayranlık verici san’atlar (bk. ṣ-n-a)</td></tr><tr><td><strong>sirayet etmek</strong>: bulaştırmak, yaymak</td><td><strong>sultan-ı zîfünun</strong>: ilim sahibi sultan (bk. s-l-ṭ; ẕî)</td></tr><tr><td><strong>sultan-ı zîşan</strong>: şan ve şeref sahibi sultan (bk. s-l-ṭ; ẕî)</td><td><strong>tafsilen</strong>: ayrıntılı olarak</td></tr><tr><td><strong>taltif etmek</strong>: lütuf ve ikramda bulunmak (bk. l-ṭ-f)</td><td><strong>tarassut</strong>: gözetleme</td></tr><tr><td><strong>tavzif etmek</strong>: görevlendirmek</td><td><strong>tecellî-i muhabbet</strong>: sevgi yansıması, görüntüsü (bk. c-l-y; ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>temsil</strong>: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)</td><td><strong>ulûm-u bedia</strong>: eşsiz derecede güzel ve benzersiz ilimler (bk. a-l-m; b-d-a)</td></tr><tr><td><strong>zîhayat</strong>: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)</td><td><strong>zîşuur</strong>: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)</td></tr><tr><td><strong>âli</strong>: yüce</td><td><strong>âyine</strong>: ayna</td></tr><tr><td><strong>ıttıla</strong>: bilgi sahibi olma</td><td><strong>şecere</strong>: ağaç</td></tr><tr><td><strong>şecere-i hilkat</strong>: yaratılış ağacı (bk. ḫ-l-ḳ)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269543, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 779[/b] sever; çünkü masnuatının içinde cemâlini, kemâlini görür. Masnuat içinde en sevimli ve en âli, zîhayattır. Zîhayatlar içinde en sevimli ve âli, zîşuurdur. Ve zîşuurun içinde, câmiiyet itibarıyla en sevimli, insanlar içinde bulunur. İnsanlar içinde, istidadı tamamıyla inkişaf eden, bütün masnuatta münteşir ve mütecellî kemâlâtın nümunelerini gösteren fert, en sevimlidir. İşte, Sâni-i Mevcudat, bütün mevcudatta intişar eden tecellî-i muhabbetin bütün envâını bir noktada, bir âyinede görmek ve bütün envâ-ı cemâlini, ehadiyet sırrıyla göstermek için, şecere-i hilkatten bir meyve-i münevver derecesinde ve kalbi o şecerenin hakaik-i esasiyesini istiab edecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı, o mebde-i evvel olan çekirdekten, tâ müntehâ olan meyveye kadar bir hayt-ı ittisal hükmünde olan bir Mirac ile, o ferdin, kâinat namına mahbubiyetini göstermek ve huzuruna celb etmek ve rüyet-i cemâline müşerref etmek ve ondaki hâlet-i kudsiyeyi başkasına sirayet ettirmek için, kelâmıyla taltif edip fermanıyla tavzif etmektir. Şimdi, şu hikmet-i âliyeye bakmak için, iki temsil dürbünüyle tarassut edeceğiz. [B]Birinci temsil:[/B] On Birinci Sözün hikâye-i temsiliyesinde tafsilen beyan edildiği gibi, nasıl ki bir sultan-ı zîşânın pek çok hazineleri ve o hazinelerde pek çok cevahirlerin envâı bulunsa, hem sanayi-i garibede çok mahareti olsa ve hesapsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası bulunsa, nihayetsiz ulûm-u bediaya ilim ve ıttılaı olsa; her cemâl ve kemâl sahibi kendi cemâl ve kemâlini görüp ve göstermek istemesi sırrınca, elbette o sultan-ı zîfünun dahi bir meşher açmak ister ki, içinde [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Mirac[/B]: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)[/TD] [TD][B]Sâni-i Mevcudat[/B]: bütün varlıkları sanatlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; v-c-d) [/TD] [/TR] [TR] [TD][B]beyan[/B]: açıklama (bk. b-y-n)[/TD] [TD][B]celb etmek[/B]: çekmek[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]cevahir[/B]: cevherler, kıymetli taşlar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]câmiiyet[/B]: genişlik, kapsamlılık (bk. c-m-a)[/TD] [TD][B]ehadiyet[/B]: Allah’ın her bir şeyde kendi varlığına ve sıfatlarına işaret eden birlik tecellisi (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]envâ[/B]: çeşitler, türler[/TD] [TD][B]envâ-ı cemâl[/B]: güzelliğin çeşitleri (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ferd[/B]: kişi, şahıs (bk. f-r-d)[/TD] [TD][B]ferman[/B]: emir, buyruk[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fert[/B]: kişi, şahıs (bk. f-r-d)[/TD] [TD][B]fünun-u acibe[/B]: şaşırtıcı ve hayranlık verici ilimler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakaik-i esasiye[/B]: temel, esas gerçekler (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [TD][B]hayt-ı ittisal[/B]: bağlayan, birleştiren bağ[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hikmet-i âliye[/B]: yüce gaye (bk. ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]hikâye-i temsiliye[/B]: kıyaslamalı, analojik hikâye (bk. m-s̱-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hâlet-i kudsiye[/B]: mukaddes hal, durum (bk. ḳ-d-s)[/TD] [TD][B]ihata[/B]: kapsama, kuşatma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]inkişaf[/B]: açığa çıkma, gelişme (bk. k-ş-f)[/TD] [TD][B]intişar[/B]: yayılma[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]istiab[/B]: içine alma, kaplama[/TD] [TD][B]istidad[/B]: kabiliyet, yetenek (bk. a-d-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]itibariyle[/B]: özelliğiyle (bk. a-b-r)[/TD] [TD][B]kelâm[/B]: söz, konuşma (bk. k-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâl[/B]: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [TD][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler, üstünlükler (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [TD][B]maharet[/B]: beceri, ustalık[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahbubiyet[/B]: sevgili olma (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]marifet[/B]: geniş bilgi ve beceri (bk. a-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]masnuat[/B]: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]mebde-i evvel[/B]: ilk başlangıç[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mevcudat[/B]: varlıklar (bk. v-c-d)[/TD] [TD][B]meyve-i münevver[/B]: nurlu meyve (bk. n-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meşher[/B]: sergi[/TD] [TD][B]müntehâ[/B]: en son nokta, sonuç [/TD] [/TR] [TR] [TD][B]münteşir[/B]: yayılmış olan[/TD] [TD][B]mütecellî[/B]: tecellî eden, görünen (bk. c-l-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müşerref etmek[/B]: şereflendirmek[/TD] [TD][B]nam[/B]: ad[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz, sınırsız[/TD] [TD][B]nümune[/B]: örnek, misal[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]rüyet-i cemâl[/B]: Allah’ın güzelliğini seyretme (bk. c-m-l)[/TD] [TD][B]sanayi-i garibe[/B]: benzersiz ve hayranlık verici san’atlar (bk. ṣ-n-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sirayet etmek[/B]: bulaştırmak, yaymak[/TD] [TD][B]sultan-ı zîfünun[/B]: ilim sahibi sultan (bk. s-l-ṭ; ẕî)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sultan-ı zîşan[/B]: şan ve şeref sahibi sultan (bk. s-l-ṭ; ẕî)[/TD] [TD][B]tafsilen[/B]: ayrıntılı olarak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]taltif etmek[/B]: lütuf ve ikramda bulunmak (bk. l-ṭ-f)[/TD] [TD][B]tarassut[/B]: gözetleme[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tavzif etmek[/B]: görevlendirmek[/TD] [TD][B]tecellî-i muhabbet[/B]: sevgi yansıması, görüntüsü (bk. c-l-y; ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]temsil[/B]: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)[/TD] [TD][B]ulûm-u bedia[/B]: eşsiz derecede güzel ve benzersiz ilimler (bk. a-l-m; b-d-a)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zîhayat[/B]: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)[/TD] [TD][B]zîşuur[/B]: şuur sahibi, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âli[/B]: yüce[/TD] [TD][B]âyine[/B]: ayna[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ıttıla[/B]: bilgi sahibi olma[/TD] [TD][B]şecere[/B]: ağaç[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şecere-i hilkat[/B]: yaratılış ağacı (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst