Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Onuncu Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 247390" data-attributes="member: 1"><p><strong>Onuncu Söz - Sayfa 85</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">taltifini ister. Adalet ise, raiyetin hukukunun muhafazasını ister—ta hükûmetin haysiyeti, saltanatın haşmeti muhafaza edilsin.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Halbuki, şu yerlerde o hikmete, o adalete lâyık binden biri icra edilmiyor. Senin gibi sersemler, çoğu ceza görmeden buradan göçüp gidiyorlar.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Demek bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>DÖRDÜNCÜ SURET</strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong></strong></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Bak: Had ve hesaba gelmeyen şu sergilerde olan misilsiz mücevherat, şu sofralarda olan emsalsiz mat’umat gösteriyorlar ki, bu yerlerin padişahının hadsiz bir sehâveti, hesapsız, dolu hazineleri vardır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Halbuki, böyle bir sehâvet ve tükenmez hazineler, daimî ve istenilen herşey içinde bulunur bir dâr-ı ziyafet ister. Hem ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler orada devam etsinler, ta zevâl ve firakla elem çekmesinler. Çünkü zevâl-i elem lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet dahi elemdir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Bu sergilere bak ve şu ilânlara dikkat et ve bu dellâllara kulak ver ki, muciznümâ bir padişahın antika san’atlarını teşkil ve teşhir ediyorlar. Kemâlâtını gösteriyorlar. Misilsiz cemâl-i mânevîsini beyan ediyorlar. Hüsn-ü mahfîsinin letâifinden bahsediyorlar.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Demek onun pek mühim, hayret verici kemâlât ve cemâl-i mânevîsi vardır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Gizli, kusursuz kemâl ise, takdir edici, istihsan edici, “Maşaallah” deyip müşahede edicilerin başlarında teşhir ister. Mahfî, nazirsiz cemâl ise, görünmek ve görmek ister. Yani, kendi cemâlini iki vech ile görmek; biri muhtelif âyinelerde bizzat müşahede etmek, diğeri müştak seyirci ve mütehayyir istihsan edicilerin müşahedesiyle müşahede etmek ister. Hem görmek, hem görünmek, hem daimî müşahede, hem ebedî işhad ister.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hem o daimî cemâl, müştak seyirci ve istihsan edicilerin devam-ı vücutlarını ister. Çünkü daimî bir cemâl, zail müştaka razı olamaz. Zira, dönmemek üzere</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table style='width: 100%'><tr><td><strong>beyan: açıklama (bk. b-y-n)</strong></td><td><strong>cemâl: güzellik (bk. c-m-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>cemâl-i mânevî: mânevî güzellik (bk. c-m-l; a-n-y)</strong></td><td><strong>dellâl: duyurucu, ilan edici</strong></td></tr><tr><td><strong>devam-ı vücut: varlığın devamı (bk. v-c-d)</strong></td><td><strong>dâr-ı ziyafet: ziyafet yeri</strong></td></tr><tr><td><strong>ebedî: sonu olmayan, sonsuz (bk. e-b-d)</strong></td><td><strong>elem: acı, keder, üzüntü</strong></td></tr><tr><td><strong>emsalsiz: benzersiz (bk. m-s̱-l)</strong></td><td><strong>firak: ayrılık (bk. f-r-ḳ)</strong></td></tr><tr><td><strong>had ve hesaba gelmemek: sonsuz ve sınırsız olmak</strong></td><td><strong>hadsiz: sınırsız</strong></td></tr><tr><td><strong>haysiyet: itibar, şeref</strong></td><td><strong>haşmet: heybet, görkem</strong></td></tr><tr><td><strong>hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)</strong></td><td><strong>hüsn-ü mahfî: gizli güzellik (bk. ḥ-s-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>icra edilmek: yerine getirilmek</strong></td><td><strong>istihsan edici: beğenen, güzel bulan (bk. ḥ-s-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>işhad: şahit gösterme (bk. ş-h-d)</strong></td><td><strong>kemâl: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>kemâlât: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)</strong></td><td><strong>letâif: güzel ve hoş şeyler (bk. l-ṭ-f)</strong></td></tr><tr><td><strong>mahfî: gizli</strong></td><td><strong>mahkeme-i kübrâ: öldükten sonra âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme (bk. ḥ-k-m; k-b-r)</strong></td></tr><tr><td><strong>mat’umat: yiyecekler</strong></td><td><strong>maşaallah: “Allah ne güzel dilemiş ve ne güzel yaratmış!.”</strong></td></tr><tr><td><strong>misilsiz: benzersiz (bk. m-s̱-l)</strong></td><td><strong>muhafaza: koruma (bk. ḥ-f-ẓ)</strong></td></tr><tr><td><strong>muhtelif: çeşitli, değişik</strong></td><td><strong>mu’ciznümâ: mu’cize gösteren (bk. a-c-z)</strong></td></tr><tr><td><strong>mücevherat: kıymetli taşlar</strong></td><td><strong>mülteci: sığınmacı</strong></td></tr><tr><td><strong>mütehayyir: hayrete düşen</strong></td><td><strong>müşahede: gözlem (bk. ş-h-d)</strong></td></tr><tr><td><strong>müşahede edici: gözlemci (bk. ş-h-d)</strong></td><td><strong>müştak: arzulu, çok istekli</strong></td></tr><tr><td><strong>nazirsiz: benzersiz, eşsiz (bk. n-ẓ-r)</strong></td><td><strong>raiyet: halk, vatandaşlar</strong></td></tr><tr><td><strong>sehâvet: cömertlik (bk. c-v-d)</strong></td><td><strong>taltif: lütuf ve iyilikte bulunma (bk. l-ṭ-f)</strong></td></tr><tr><td><strong>telezzüz eden: lezzetlenen</strong></td><td><strong>teşhir: sergileme</strong></td></tr><tr><td><strong>teşkil: bir araya getirme</strong></td><td><strong>vecih: şekil</strong></td></tr><tr><td><strong>zail: geçici, yok olucu (bk. z-v-l)</strong></td><td><strong>zevâl: geçip gitme, yok olma (bk. z-v-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>zevâl-i elem: acı ve kederin sona ermesi (bk. z-v-l)</strong></td><td><strong>zevâl-i lezzet: lezzetin sona ermesi (bk. z-v-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>âyine: ayna</strong></td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody style="margin: 0px; padding: 0px;"> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 247390, member: 1"] [b]Onuncu Söz - Sayfa 85[/b] [FONT=Tahoma]taltifini ister. Adalet ise, raiyetin hukukunun muhafazasını ister—ta hükûmetin haysiyeti, saltanatın haşmeti muhafaza edilsin. [/FONT] [FONT=Tahoma]Halbuki, şu yerlerde o hikmete, o adalete lâyık binden biri icra edilmiyor. Senin gibi sersemler, çoğu ceza görmeden buradan göçüp gidiyorlar. [/FONT] [FONT=Tahoma]Demek bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor. [/FONT] [FONT=Tahoma][B]DÖRDÜNCÜ SURET [/B][/FONT] [FONT=Tahoma]Bak: Had ve hesaba gelmeyen şu sergilerde olan misilsiz mücevherat, şu sofralarda olan emsalsiz mat’umat gösteriyorlar ki, bu yerlerin padişahının hadsiz bir sehâveti, hesapsız, dolu hazineleri vardır. [/FONT] [FONT=Tahoma]Halbuki, böyle bir sehâvet ve tükenmez hazineler, daimî ve istenilen herşey içinde bulunur bir dâr-ı ziyafet ister. Hem ister ki, o ziyafetten telezzüz edenler orada devam etsinler, ta zevâl ve firakla elem çekmesinler. Çünkü zevâl-i elem lezzet olduğu gibi, zevâl-i lezzet dahi elemdir. [/FONT] [FONT=Tahoma]Bu sergilere bak ve şu ilânlara dikkat et ve bu dellâllara kulak ver ki, muciznümâ bir padişahın antika san’atlarını teşkil ve teşhir ediyorlar. Kemâlâtını gösteriyorlar. Misilsiz cemâl-i mânevîsini beyan ediyorlar. Hüsn-ü mahfîsinin letâifinden bahsediyorlar. [/FONT] [FONT=Tahoma]Demek onun pek mühim, hayret verici kemâlât ve cemâl-i mânevîsi vardır. [/FONT] [FONT=Tahoma]Gizli, kusursuz kemâl ise, takdir edici, istihsan edici, “Maşaallah” deyip müşahede edicilerin başlarında teşhir ister. Mahfî, nazirsiz cemâl ise, görünmek ve görmek ister. Yani, kendi cemâlini iki vech ile görmek; biri muhtelif âyinelerde bizzat müşahede etmek, diğeri müştak seyirci ve mütehayyir istihsan edicilerin müşahedesiyle müşahede etmek ister. Hem görmek, hem görünmek, hem daimî müşahede, hem ebedî işhad ister. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hem o daimî cemâl, müştak seyirci ve istihsan edicilerin devam-ı vücutlarını ister. Çünkü daimî bir cemâl, zail müştaka razı olamaz. Zira, dönmemek üzere [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][TABLE] <tbody style="margin: 0px; padding: 0px;">[TR] [TD][B]beyan: açıklama (bk. b-y-n)[/B][/TD] [TD][B]cemâl: güzellik (bk. c-m-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl-i mânevî: mânevî güzellik (bk. c-m-l; a-n-y)[/B][/TD] [TD][B]dellâl: duyurucu, ilan edici[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]devam-ı vücut: varlığın devamı (bk. v-c-d)[/B][/TD] [TD][B]dâr-ı ziyafet: ziyafet yeri[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ebedî: sonu olmayan, sonsuz (bk. e-b-d)[/B][/TD] [TD][B]elem: acı, keder, üzüntü[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]emsalsiz: benzersiz (bk. m-s̱-l)[/B][/TD] [TD][B]firak: ayrılık (bk. f-r-ḳ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]had ve hesaba gelmemek: sonsuz ve sınırsız olmak[/B][/TD] [TD][B]hadsiz: sınırsız[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]haysiyet: itibar, şeref[/B][/TD] [TD][B]haşmet: heybet, görkem[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)[/B][/TD] [TD][B]hüsn-ü mahfî: gizli güzellik (bk. ḥ-s-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]icra edilmek: yerine getirilmek[/B][/TD] [TD][B]istihsan edici: beğenen, güzel bulan (bk. ḥ-s-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]işhad: şahit gösterme (bk. ş-h-d)[/B][/TD] [TD][B]kemâl: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâlât: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)[/B][/TD] [TD][B]letâif: güzel ve hoş şeyler (bk. l-ṭ-f)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahfî: gizli[/B][/TD] [TD][B]mahkeme-i kübrâ: öldükten sonra âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme (bk. ḥ-k-m; k-b-r)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mat’umat: yiyecekler[/B][/TD] [TD][B]maşaallah: “Allah ne güzel dilemiş ve ne güzel yaratmış!.”[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]misilsiz: benzersiz (bk. m-s̱-l)[/B][/TD] [TD][B]muhafaza: koruma (bk. ḥ-f-ẓ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhtelif: çeşitli, değişik[/B][/TD] [TD][B]mu’ciznümâ: mu’cize gösteren (bk. a-c-z)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mücevherat: kıymetli taşlar[/B][/TD] [TD][B]mülteci: sığınmacı[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mütehayyir: hayrete düşen[/B][/TD] [TD][B]müşahede: gözlem (bk. ş-h-d)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müşahede edici: gözlemci (bk. ş-h-d)[/B][/TD] [TD][B]müştak: arzulu, çok istekli[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nazirsiz: benzersiz, eşsiz (bk. n-ẓ-r)[/B][/TD] [TD][B]raiyet: halk, vatandaşlar[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sehâvet: cömertlik (bk. c-v-d)[/B][/TD] [TD][B]taltif: lütuf ve iyilikte bulunma (bk. l-ṭ-f)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]telezzüz eden: lezzetlenen[/B][/TD] [TD][B]teşhir: sergileme[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]teşkil: bir araya getirme[/B][/TD] [TD][B]vecih: şekil[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zail: geçici, yok olucu (bk. z-v-l)[/B][/TD] [TD][B]zevâl: geçip gitme, yok olma (bk. z-v-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zevâl-i elem: acı ve kederin sona ermesi (bk. z-v-l)[/B][/TD] [TD][B]zevâl-i lezzet: lezzetin sona ermesi (bk. z-v-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âyine: ayna[/B][/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Onuncu Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst