Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
On Beşinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 249124" data-attributes="member: 1"><p><strong>Onbeşinci Söz - Sayfa 254</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">semâya gidiyorlar. Elbette, ervâh-ı habîse dahi, ahyârı takliden semâvât memleketine gitmeye teşebbüs edecekler. Çünkü vücutça letafet ve hiffetleri var. Hem şüphesiz tard ve red edilecekler. Çünkü mahiyetçe şeraret ve nuhusetleri vardır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hem, bilâşek velâ şüphe, şu muamele-i mühimmenin, şu mübareze-i mâneviyenin, âlem-i şehadette bir alâmeti, bir işareti bulunacaktır. Çünkü, saltanat-ı Rububiyetin hikmeti iktiza eder ki, zîşuur için, bahusus en mühim vazifesi müşahede ve şehadet ve dellâllık ve nezaret olan insan için tasarrufat-ı gaybiyenin mühimlerine bir işaret koysun, birer alâmet bıraksın. (Nasıl ki, nihayetsiz bahar mucizatına yağmuru işaret koymuş ve havârık-ı san’atına esbab-ı zahiriyeyi alâmet etmiş.) Ta âlem-i şehadet ehlini işhad etsin. Belki o acip temâşâya, umum ehl-i semâvât ve sekene-i arzın enzâr-ı dikkatlerini celb etsin. Yani, o koca semâvâtı, etrafında nöbettarlar dizilmiş, burçları tezyin edilmiş bir kale hükmünde, bir şehir suretinde gösterip haşmet-i Rububiyetini tefekkür ettirsin.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Madem şu mübareze-i ulviyenin ilânı, hikmeten lâzımdır. Elbette ona bir işaret vardır. Halbuki, hadisat-ı cevviye ve semâviye içinde, şu ilâna münasip hiçbir hadise görünmüyor. Bundan daha ensebi yoktur. Zira, yüksek kalelerin muhkem burçlarından atılan mancınıklar ve işaret fişeklerine benzeyen şu hadise-i necmiye, bu recm-i şeytana ne kadar ensep düştüğü bedâheten anlaşılır. Halbuki, şu hadisenin, bu hikmetten ve şu gayeden başka, ona münasip bir hikmeti bilinmiyor. Sair hadisat öyle değil. Hem şu hikmet, zaman-ı Âdemden beri meşhurdur ve ehl-i hakikat için meşhuddur.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'"><strong><span style="color: red">ALTINCI BASAMAK</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong></strong></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Beşer ve cin, nihayetsiz şerre ve cühuda müstaid olduklarından, nihayetsiz bir temerrüd ve bir tuğyan yaparlar. İşte, bunun için, Kur’ân-ı Hakîm öyle i’cazkâr</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ahyâr</strong>: hayırlı kimseler (bk. ḫ-y-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>bahusus</strong>: özellikle</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>bedâheten</strong>: ap açık bir şekilde</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>beşer</strong>: insan</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>bilâşek velâ şüphe</strong>: şeksiz ve şüphesiz (bk. lâ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>celb etmek</strong>: çekmek </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cühud</strong>: bilerek inkâr etme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>dellal</strong>: davetçi, ilan edici</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehl-i hakikat</strong>: doğru ve hak yolda olanlar (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ehl-i semavat</strong>: semavat ehli, melekler ve ruhanîler (bk. s-m-v)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>enseb</strong>: daha uygun (bk. n-s-b)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>enzâr-ı dikkat</strong>: dikkatli bakışlar (bk. n-ẓ-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ervâh-ı habîse</strong>: kötü ruhlar (bk. r-v-ḥ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>esbab-ı zahiriye</strong>: görünen sebepler (bk. s-b-b; ẓ-h-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hadisat-ı cevviye ve semaviye</strong>: hava ve gök olayları (bk. s-m-v)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hadisat-ı necmiye</strong>: yıldız olayları (bk. ḥ-d-s̱) </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>havârık-ı san’at</strong>: sanat harikaları (bk. ṣ-n-a)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>haşmet-i Rububiyet</strong>: Cenab-ı Hakkın bütün varlıkları merhamet ve şefkatle beslemesi, terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutmasının ihtişamı (bk. r-b-b)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hiffet</strong>: hafiflik</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hikmet</strong>: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hikmeten</strong>: hikmet gereği (bk. ḥ-k-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>iktiza</strong>: gerektirme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>işhad</strong>: şahit gösterme (bk. ş-h-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>i’cazkâr</strong>: mu’cizeli (bk. a-c-z)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>letafet</strong>: maddî ağırlık ve sınırlamalarla kısıtlı olmama (bk. l-ṭ-f)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mahiyet</strong>: esas, nitelik, içyapı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mancınık</strong>: eskiden kale kuşatmalarında ağır taşlar fırlatmak için kullanılan savaş âleti</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>meşhud</strong>: görünen, bilinen (bk. ş-h-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muamele-i mühimme</strong>: önemli davranış</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muhkem</strong>: sağlam (bk. ḥ-k-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mu’cizat</strong>: mu’cizeler (bk. a-c-z)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mübareze-i mâneviye</strong>: mânevî mücadele ve çatışma (bk. a-n-y)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mübareze-i ulviye</strong>: yüce mücadele</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>münasip</strong>: uygun (bk. n-s-b)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müstaid</strong>: istidatlı, kabiliyetli (bk. a-d-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müşahede</strong>: gözlemleme (bk. ş-h-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nezaret</strong>: gözetim (bk. n-ẓ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nuhuset</strong>: uğursuzluk</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nöbettar</strong>: nöbetçi</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>recm-i şeytan</strong>: şeytan taşlama</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sair</strong>: diğer</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>saltanat-ı Rububiyet</strong>: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. s-l-ṭ; r-b-b)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sekene-i arz</strong>: dünyalılar (bk. s-k-n)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>semavat</strong>: gökler (bk. s-m-v)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>semâ</strong>: gök (bk. s-m-v)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>suret</strong>: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tard</strong>: kovma, uzaklaştırma</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tasarrufat-ı gaybiye</strong>: görünmeyen âlemlerden gelen tasarruflar (bk. ğ-y-b; ṣ-r-f)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tefekkür etmek</strong>: düşünmek (bk. f-k-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>temerrüd</strong>: inat etme, direnme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>temâşâ</strong>: seyir</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tezyin edilmek</strong>: süslenmek (bk. z-y-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tuğyan</strong>: azgınlık, taşkınlık, zulüm ve küfürde çok ileri gitme (bk. ṭ-ğ-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zaman-ı Âdem</strong>: Âdem peygamberin zamanı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zîşuur</strong>: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âlem-i şehadet</strong>: görünen âlem, dünya (bk. a-l-m; ş-h-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şer</strong>: kötülük</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şeraret</strong>: şerlilik, kötülük</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 249124, member: 1"] [b]Onbeşinci Söz - Sayfa 254[/b] [FONT=Tahoma]semâya gidiyorlar. Elbette, ervâh-ı habîse dahi, ahyârı takliden semâvât memleketine gitmeye teşebbüs edecekler. Çünkü vücutça letafet ve hiffetleri var. Hem şüphesiz tard ve red edilecekler. Çünkü mahiyetçe şeraret ve nuhusetleri vardır. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hem, bilâşek velâ şüphe, şu muamele-i mühimmenin, şu mübareze-i mâneviyenin, âlem-i şehadette bir alâmeti, bir işareti bulunacaktır. Çünkü, saltanat-ı Rububiyetin hikmeti iktiza eder ki, zîşuur için, bahusus en mühim vazifesi müşahede ve şehadet ve dellâllık ve nezaret olan insan için tasarrufat-ı gaybiyenin mühimlerine bir işaret koysun, birer alâmet bıraksın. (Nasıl ki, nihayetsiz bahar mucizatına yağmuru işaret koymuş ve havârık-ı san’atına esbab-ı zahiriyeyi alâmet etmiş.) Ta âlem-i şehadet ehlini işhad etsin. Belki o acip temâşâya, umum ehl-i semâvât ve sekene-i arzın enzâr-ı dikkatlerini celb etsin. Yani, o koca semâvâtı, etrafında nöbettarlar dizilmiş, burçları tezyin edilmiş bir kale hükmünde, bir şehir suretinde gösterip haşmet-i Rububiyetini tefekkür ettirsin. [/FONT] [FONT=Tahoma]Madem şu mübareze-i ulviyenin ilânı, hikmeten lâzımdır. Elbette ona bir işaret vardır. Halbuki, hadisat-ı cevviye ve semâviye içinde, şu ilâna münasip hiçbir hadise görünmüyor. Bundan daha ensebi yoktur. Zira, yüksek kalelerin muhkem burçlarından atılan mancınıklar ve işaret fişeklerine benzeyen şu hadise-i necmiye, bu recm-i şeytana ne kadar ensep düştüğü bedâheten anlaşılır. Halbuki, şu hadisenin, bu hikmetten ve şu gayeden başka, ona münasip bir hikmeti bilinmiyor. Sair hadisat öyle değil. Hem şu hikmet, zaman-ı Âdemden beri meşhurdur ve ehl-i hakikat için meşhuddur. [/FONT] [FONT=Tahoma][B][COLOR=red]ALTINCI BASAMAK[/COLOR] [/B][/FONT] [FONT=Tahoma]Beşer ve cin, nihayetsiz şerre ve cühuda müstaid olduklarından, nihayetsiz bir temerrüd ve bir tuğyan yaparlar. İşte, bunun için, Kur’ân-ı Hakîm öyle i’cazkâr [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ahyâr[/B]: hayırlı kimseler (bk. ḫ-y-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]bahusus[/B]: özellikle[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]bedâheten[/B]: ap açık bir şekilde[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]beşer[/B]: insan[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]bilâşek velâ şüphe[/B]: şeksiz ve şüphesiz (bk. lâ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]celb etmek[/B]: çekmek [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]cühud[/B]: bilerek inkâr etme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]dellal[/B]: davetçi, ilan edici[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ehl-i hakikat[/B]: doğru ve hak yolda olanlar (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ehl-i semavat[/B]: semavat ehli, melekler ve ruhanîler (bk. s-m-v)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]enseb[/B]: daha uygun (bk. n-s-b)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]enzâr-ı dikkat[/B]: dikkatli bakışlar (bk. n-ẓ-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ervâh-ı habîse[/B]: kötü ruhlar (bk. r-v-ḥ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]esbab-ı zahiriye[/B]: görünen sebepler (bk. s-b-b; ẓ-h-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hadisat-ı cevviye ve semaviye[/B]: hava ve gök olayları (bk. s-m-v)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hadisat-ı necmiye[/B]: yıldız olayları (bk. ḥ-d-s̱) [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]havârık-ı san’at[/B]: sanat harikaları (bk. ṣ-n-a)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]haşmet-i Rububiyet[/B]: Cenab-ı Hakkın bütün varlıkları merhamet ve şefkatle beslemesi, terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutmasının ihtişamı (bk. r-b-b)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hiffet[/B]: hafiflik[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hikmet[/B]: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hikmeten[/B]: hikmet gereği (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]iktiza[/B]: gerektirme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]işhad[/B]: şahit gösterme (bk. ş-h-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]i’cazkâr[/B]: mu’cizeli (bk. a-c-z)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]letafet[/B]: maddî ağırlık ve sınırlamalarla kısıtlı olmama (bk. l-ṭ-f)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mahiyet[/B]: esas, nitelik, içyapı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mancınık[/B]: eskiden kale kuşatmalarında ağır taşlar fırlatmak için kullanılan savaş âleti[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]meşhud[/B]: görünen, bilinen (bk. ş-h-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]muamele-i mühimme[/B]: önemli davranış[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]muhkem[/B]: sağlam (bk. ḥ-k-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mu’cizat[/B]: mu’cizeler (bk. a-c-z)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mübareze-i mâneviye[/B]: mânevî mücadele ve çatışma (bk. a-n-y)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mübareze-i ulviye[/B]: yüce mücadele[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]münasip[/B]: uygun (bk. n-s-b)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]müstaid[/B]: istidatlı, kabiliyetli (bk. a-d-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]müşahede[/B]: gözlemleme (bk. ş-h-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nezaret[/B]: gözetim (bk. n-ẓ-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nuhuset[/B]: uğursuzluk[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nöbettar[/B]: nöbetçi[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]recm-i şeytan[/B]: şeytan taşlama[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]sair[/B]: diğer[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]saltanat-ı Rububiyet[/B]: Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. s-l-ṭ; r-b-b)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]sekene-i arz[/B]: dünyalılar (bk. s-k-n)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]semavat[/B]: gökler (bk. s-m-v)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]semâ[/B]: gök (bk. s-m-v)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]suret[/B]: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tard[/B]: kovma, uzaklaştırma[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tasarrufat-ı gaybiye[/B]: görünmeyen âlemlerden gelen tasarruflar (bk. ğ-y-b; ṣ-r-f)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tefekkür etmek[/B]: düşünmek (bk. f-k-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]temerrüd[/B]: inat etme, direnme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]temâşâ[/B]: seyir[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tezyin edilmek[/B]: süslenmek (bk. z-y-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tuğyan[/B]: azgınlık, taşkınlık, zulüm ve küfürde çok ileri gitme (bk. ṭ-ğ-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]zaman-ı Âdem[/B]: Âdem peygamberin zamanı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]zîşuur[/B]: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âlem-i şehadet[/B]: görünen âlem, dünya (bk. a-l-m; ş-h-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]şer[/B]: kötülük[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]şeraret[/B]: şerlilik, kötülük[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
On Beşinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst