Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Sorularla Risale-i Nur
Nur-u Muhammedî ifadesini biraz açıklar mısınız?-1-
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Nevzatt" data-source="post: 38734" data-attributes="member: 1580"><p><strong>Nur-u Muhammedî ifadesini biraz açıklar mısınız?-2-</strong></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>İmam-ı Rabbanî hazretleri de Mektûbat'ında şöyle buyurur:</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>“Hakikat-i Muhammediye'den terakki vaki oldu mânâsında yazdığım cümleye gelince, bu hakikatten murat, o hakikatın zıllıdır ki o hakikat için “hazret-i ilmin icmâlinden ibarettir” demişler ve “Vahdet” tabirini kullanmışlardır.”</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>Âlem-i Vahdet, Muhyiddin Arabî hazretlerinin ilk taayyün mertebesine verdiği dört isimden birisidir.</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>Bilindiği gibi vahdet birlik mânâsına geliyor, kesret ise çokluk. Çekirdekte vahdet vardır ve bu vahdetten kesret doğmuştur. Yüzlerce meyve, binlerle yaprak kesreti ifade ederler ve bu kesret âlemi bir vahdetten doğar. Sonsuz yıldızların kaynaştığı sema, yine sonsuz canlıların oynaştığı yer yüzü, sayısını bilemediğimiz melekler âlemi ve daha nice varlıklar hep kesreti ifade ederler ve bunların tamamı âlem-i Vahdetten, Nur-u Muhammedî'den doğmuşlardır.</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>Nur Külliyatı'ndan önemli bir ipucu:</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>“Muhakkak, semavat ve arz bitişik idiler, biz onları ayırdık.” meâlindeki âyet-i kerime’nin değişik tefsirleri nazara sunulduktan sonra şu mânâya da yer verilir:</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>“Mezkûr âyetin tabaka-i avama ait safhasının arkasında şöyle bir safha da vardır ki: Nur-u Muhammediye’den (asm.) yaratılan madde-i aciniyeden, seyyarat ile şemsin o nurun macun ve hamurundan infisâl ettirilmesine işarettir.” (Mesnevî-i Nuriye)</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>Bu ifadelerden anlaşıldığı gibi, bu hikmet âleminin yaratılış çekirdeği olan nur-u Muhammedîden âlem safha safha yaratılmış. Bütün fizik âleminin, semavat ve arzın yaratılışı da bu kaide çerçevesinde gerçekleşmiş. Bu nurdan, Üstadın ifadesiyle bir “madde-i aciniye” yaratılmış ve bu öz macun, bu şifre mahlûk göklerin ve yer küremizin yaratılmasında esas olmuş.</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>“Allah’ın ilk yarattığı şey, benim nurumdur” hadis-i şerifinin devamında âlemin yaratılış safhaları sırayla, kalem, levh, arş, hamele-i arş olan melekler, kürsi, diğer melekler, gökler, yerler... şeklinde ifade edilir. Belki de, göklerin ve yerlerin yaratılmasından önceki safhalarda, yaratılış doğrudan doğruya nur-u Muhammedîden gerçekleştirilmiş, bu safhada ise nur-u Muhammedîden “madde-i aciniye”, bir öz madde yaratılmış ve göklerin ve yerin yaratılmasında bu çekirdek esas olmuştur. Her şeyin bir sebebe bağlandığı bu hikmet dünyasında, şu görünen âlemin başlangıcının böylece takdir edilmiş olması İlâhî hikmete muvafık düşmektedir.</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>Maddenin nurdan yaratılması garip karşılanmamalı. Nitekim madde dediğimiz şeyin, aslında, kesifleşmiş bir enerji olduğu bilinmektedir. Atomun, parçalandığında enerjiye dönüşmesi, işin temelinde kuvvet ve kudretin bulunduğunu gösterir. Bunlar ise kesif ve maddî değil, lâtif ve nuranîdirler.</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>“Hiçbir şey yoktur ki onu hamd ile tesbih etmesin.” meâlindeki âyet-i kerimeye göre, her şey Allah’ı bilmekte, hamd ve tesbih etmektedir. Kâinatın gerek İlâhî ilimdeki ilk icmâline, gerek şehadet âlemine çıkışındaki o çekirdek varlığa “nur-u Muhammedî” denilmesinden anlaşılıyor ki, Allah’ı bilmede, onu hamd ve tesbih etmede en ileri mertebe Allah Resulüne (a.s.m ) aittir. Bütün İlâhî isimlerin en ileri mertebesine de, O Zat mazhardır. Kâinatın yaratılmasından asıl gaye O’dur. Diğer varlıkların yaptıkları bütün ibadetler, erdikleri bütün marifetler ve zevk ettikleri bütün muhabbetler onun yanında ancak bir gölge gibi kalır.</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>“Hem ism-i â’zama mazhar olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bir âyette mazhar olduğu feyz-i İlâhî, belki bir peygamberin umum feyzi kadar olabilir.” (Sözler)</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong>Demek ki, ruh-u Muhammedî'nin ulviyeti diğer bütün mahiyetleri âdeta gölgede bırakmış ve o ilk çekirdek varlığa nur-u Muhammedî denilmiş.</strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Nevzatt, post: 38734, member: 1580"] [b]Nur-u Muhammedî ifadesini biraz açıklar mısınız?-2-[/b] [size=2][b]İmam-ı Rabbanî hazretleri de Mektûbat'ında şöyle buyurur: “Hakikat-i Muhammediye'den terakki vaki oldu mânâsında yazdığım cümleye gelince, bu hakikatten murat, o hakikatın zıllıdır ki o hakikat için “hazret-i ilmin icmâlinden ibarettir” demişler ve “Vahdet” tabirini kullanmışlardır.” Âlem-i Vahdet, Muhyiddin Arabî hazretlerinin ilk taayyün mertebesine verdiği dört isimden birisidir. Bilindiği gibi vahdet birlik mânâsına geliyor, kesret ise çokluk. Çekirdekte vahdet vardır ve bu vahdetten kesret doğmuştur. Yüzlerce meyve, binlerle yaprak kesreti ifade ederler ve bu kesret âlemi bir vahdetten doğar. Sonsuz yıldızların kaynaştığı sema, yine sonsuz canlıların oynaştığı yer yüzü, sayısını bilemediğimiz melekler âlemi ve daha nice varlıklar hep kesreti ifade ederler ve bunların tamamı âlem-i Vahdetten, Nur-u Muhammedî'den doğmuşlardır. Nur Külliyatı'ndan önemli bir ipucu: “Muhakkak, semavat ve arz bitişik idiler, biz onları ayırdık.” meâlindeki âyet-i kerime’nin değişik tefsirleri nazara sunulduktan sonra şu mânâya da yer verilir: “Mezkûr âyetin tabaka-i avama ait safhasının arkasında şöyle bir safha da vardır ki: Nur-u Muhammediye’den (asm.) yaratılan madde-i aciniyeden, seyyarat ile şemsin o nurun macun ve hamurundan infisâl ettirilmesine işarettir.” (Mesnevî-i Nuriye) Bu ifadelerden anlaşıldığı gibi, bu hikmet âleminin yaratılış çekirdeği olan nur-u Muhammedîden âlem safha safha yaratılmış. Bütün fizik âleminin, semavat ve arzın yaratılışı da bu kaide çerçevesinde gerçekleşmiş. Bu nurdan, Üstadın ifadesiyle bir “madde-i aciniye” yaratılmış ve bu öz macun, bu şifre mahlûk göklerin ve yer küremizin yaratılmasında esas olmuş. “Allah’ın ilk yarattığı şey, benim nurumdur” hadis-i şerifinin devamında âlemin yaratılış safhaları sırayla, kalem, levh, arş, hamele-i arş olan melekler, kürsi, diğer melekler, gökler, yerler... şeklinde ifade edilir. Belki de, göklerin ve yerlerin yaratılmasından önceki safhalarda, yaratılış doğrudan doğruya nur-u Muhammedîden gerçekleştirilmiş, bu safhada ise nur-u Muhammedîden “madde-i aciniye”, bir öz madde yaratılmış ve göklerin ve yerin yaratılmasında bu çekirdek esas olmuştur. Her şeyin bir sebebe bağlandığı bu hikmet dünyasında, şu görünen âlemin başlangıcının böylece takdir edilmiş olması İlâhî hikmete muvafık düşmektedir. Maddenin nurdan yaratılması garip karşılanmamalı. Nitekim madde dediğimiz şeyin, aslında, kesifleşmiş bir enerji olduğu bilinmektedir. Atomun, parçalandığında enerjiye dönüşmesi, işin temelinde kuvvet ve kudretin bulunduğunu gösterir. Bunlar ise kesif ve maddî değil, lâtif ve nuranîdirler. “Hiçbir şey yoktur ki onu hamd ile tesbih etmesin.” meâlindeki âyet-i kerimeye göre, her şey Allah’ı bilmekte, hamd ve tesbih etmektedir. Kâinatın gerek İlâhî ilimdeki ilk icmâline, gerek şehadet âlemine çıkışındaki o çekirdek varlığa “nur-u Muhammedî” denilmesinden anlaşılıyor ki, Allah’ı bilmede, onu hamd ve tesbih etmede en ileri mertebe Allah Resulüne (a.s.m ) aittir. Bütün İlâhî isimlerin en ileri mertebesine de, O Zat mazhardır. Kâinatın yaratılmasından asıl gaye O’dur. Diğer varlıkların yaptıkları bütün ibadetler, erdikleri bütün marifetler ve zevk ettikleri bütün muhabbetler onun yanında ancak bir gölge gibi kalır. “Hem ism-i â’zama mazhar olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bir âyette mazhar olduğu feyz-i İlâhî, belki bir peygamberin umum feyzi kadar olabilir.” (Sözler) Demek ki, ruh-u Muhammedî'nin ulviyeti diğer bütün mahiyetleri âdeta gölgede bırakmış ve o ilk çekirdek varlığa nur-u Muhammedî denilmiş.[/b][/size] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Sorularla Risale-i Nur
Nur-u Muhammedî ifadesini biraz açıklar mısınız?-1-
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst