Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Mahmud Sami Ramazanoğlu[ksa]hz.genel
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ashabulyemin" data-source="post: 187897" data-attributes="member: 12602"><p><strong>[PLAIN]Sevenlerinin dilinden Mahmut Sami[ksa]efendi[/PLAIN]</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: green">SEVENLERİNİN DİLİNDEN MAHMUT SAMİ EFENDİ</span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Gönenli Mehmed Efendi’nin Sami Efendinin bağlılarından Lütfi Eraslan’a söylediği sözler bu özel konumu aydınlatıcı mahiyette:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">"Öyle bir zata sahipsiniz ki bütün kafirler bir araya gelse, gökyüzünden onu yere atsalar, yine ayakları üstüne düşer. Hiçbir kafir ona bir şey yapamaz. Zira Cenab-ı Hak tarafından teyid edilen bir vazifesi vardır… Sami Efendi bu ümmetin en büyüğü idi başka ne söylense boştur."</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Esad Erbilli Hazretleri </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">"Yeryüzünde melek görmek isteyen Sami evladımızın yüzüne baksın. Sami evladımın edebine melekler gıpta ederler. Mahviyeti benden fazladır.''</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Bediüzzaman Hazretleri de gençliğinde Esad Erbilli Hazretlerinden Kadiri dersi alırdı. Bir defasında Bediüzzaman gittikten sonra, Esad efendi “Bu genç, gençlere hizmetle görevli. İstikbalde gençlere iman davasında çok büyük hizmetler yapacak. Ama hala kendisi bunu bilmiyor, kendisine söylenmedi” dedi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Abdülvehhab es-Selâhi (Şam’da Halbuni camii imam-hatibi, Nakşibendi meşayihinden)</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Şam ehlüllah diyarıdır. Ben bu mübarek zatı daima derin bir hayranlıkla temaşa ederim. Sebebi ise bütün güzel sıfatları üzerinde toplayan bu zât kadar Ebu Bekir es Sıddık meşrebinde bir insan görmedim.”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Muharrem Harrânî</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Şam’da 1965 senesinde hacca giden bir topluluğa şunları söylüyordu: “Siz Mahmut Sami Efendi’yi bilirsiniz. Ben arzı tanırım. Şarka, garba, kuzeye ve güneye bakıyorum. Bu üstaz gibi Muhammediyyü’l meşreb bir veli kimseyi göremiyorum. Bu zat asırlar içinde ender görülen bir yüce zâttır. Kadir ve kıymetini biliniz.”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Seyyid Şefik Arvasi(Sultanahmed camii İmam hatiplerinden,Bediüzzaman’ın talebesi): </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Ben yüzlerce meşayih gördüm. Fakat bu zata karşı sevgim başka.”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Konya’daki bir konferansı sonrası Necip Fazıl: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Sami Efendiyi tanırım.İki kere elini öpme şerefine erdim. Sami Efendi gökten inen taze yağmur gibidir,idrofilli pamuk gibidir, yaralara konur, tedavi edilir.”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Altınoluk dergisi yazarlarından Taha Kılınç, iki Allah dostunun münasebetine bir örnekle farklı bir açı getirdi: " Rahmetli Bediüzzaman Hazretleri Sami Efendi ile pirdeş idi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Merhum, doğudan gelen hemşerilerinin tasavvuf yoluna intisap etme arzularını izhar ettiklerinde, onlara adres olarak sadece Sami Efendi Hazretleri'ni gösterir ve eklerdi: 'İrşadla görevli kişi Sami Efendi'dir ona gidiniz, biz sadece iman hakikatlerini yazmak ve yaymakla memuruz'."</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Allâh rahmet eylesin. Şefaatinden bizleri de hissedâr eylesin.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ruhuna bir Fatiha-i şerife, üç ihlas-ı şerif okuyalım...</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Doksan dört yıllık ömrü boyunca bir kere ayağını uzatmamış, bağdaş kurup oturmamış olan O gül yüzlü melek, sırtını bir yere dayayarak bir lokma yemek yemediği gibi, vefatından sonra da bacaklarını uzatmamış, cenazesi bu halde yıkanmış, kefenlenmiştir. Namazı Ravza'da kılınıp Cennetü'l-Baki'ye gelinceye kadar yine ayaklarını uzatmayan bu mübarek zat, kabre yerleştirenlerin şehadetiyle, ancak kabre konulurken ayaklarını uzatmışlardır.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Günlük Hayatı:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kuran’a çok düşkün, anlayarak okunmasını tenbih ediyor, telkin ediyor. Değerlerine düşkün.. Çok iyi lisan bilmesine rağmen Latince ilaçlara bile "kırmızı hap, pembe şurup" diye kendi lisanınca anıyor.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kendisi sünnet üzere günde iki öğünden fazla yemezdi. Yediği zaman da yarım dilim ekmek ve birkaç lokma katıkla kifaf-ı nefs ederlerdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İnsana çok düşkün, kimse kapısından ağırlığınca ağırlanmadan gitmiyor. Torunu yaşındakilere bile hitap ederken isimlerinin sonuna “efendi” “bey” sıfatlarını ekleyerek konuşurdu.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Pek az yerler, pek az uyurlar, az konuşurlardı. Konuştukları zaman ya hikmet söylerler veya nasihat ederlerdi. Değilse sukûtu ihtiyar ederlerdi. Zaruret halinde pek kısa kelimelerle muhatabın seviyesine göre konuşurlardı, mühim olanları üç kez tekrar ederlerdi. Daima kıbleye karşı iki dizi üzerine otururlardı.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Geceleri muhakkak ihya ederlerdi. Evinde misafir kalanlar ve kendileriyle bir yolculuğa çıkanlar, gecenin hangi saatinde kalksalar onu ayakta bulurlardı. Seher vakitlerinde ibadete çok ehemmiyet verir, “Bir insan seher vakti kalkmazsa, seher vakti dışında bütün gün seccadeden başını kaldırmasa, yine de o vaktin ecrine ulaşamaz.” buyururlardı. Yine “Seher vakti öyle kıymetli bir vakittir ki, bir kıvılcım gelir, letaifleri parlatıverir” demişlerdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Edebi:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">SAMİ EFENDİ’nin en önde vasfı ihlâsı ve mahviyetkârlığı. Dergâhta ihvanın hizmetini görürken hizmetine içinlik izi taşıyacak hiçbir fiil karıştırmıyor.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Cide müftüsü Hacı Hüseyin Efendinin hastalığının şiddeti her geçen gün artar. Ve nihayet Müftü Efendi yatağından kalkamaz olur; Müftü Efendi'ye ben baksam ve âilesine telgraf çekilmese, der. Es'ad Efendi de bu teklifi memnûniyetle kabûl eder. Sami Efendi bundan sonra tam on sekiz ay Müftü Efendi'ye en güzel şekilde hizmet ederler. Görenler onun bu hizmetine imrenirler. Müftü Efendi de yaşlı gözlerle: , "Allâhım! Bana ne ihsanda bulunmuşsan Sami Efendi’ye bağışlıyorum." yakarışında bulunur ve Es’ad Efendi’ye, "Sami Efendi evladımız bize hizmetle inşallah Hakkın rızasına erdi." diye müjde veriyor.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Edeb bir tâc imiş nur-i hüdadan, </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Giy ol tâcı emin ol her beladan.” beytini okuyarak kendi yaşadığı edebi anlatırdı.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Tevazuu, tarife sığmazdı. Herkesi kendinden üstün görürdü. Herkesin horladığı, küçük ve hakir gördüğü miskinlerin ziyaretine gider, kendilerinden dua talebinde bulunurdu.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Musa Topbaş beyefendi, şöyle anlatıyor:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Vermek, vermek, gaye vermek. Kendilerine hediye edilen en kıymetli halı, seccade, tesbih, kalem, kumaş ve emsali en nadide paha biçilmez eşyayı günü gününe ehlini bulup vermek, en büyük zevklerinden birini teşkil ederdi. Hülasa güneşler gibi, ummanlar gibi sehavet merkezi idi. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bir kişi kendilerine müracaat etsin de eli boş dönsün imkansızdı.”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Nefislerin Tehlikesinden Korunabilmek için şu tavsiyelerde bulunurdu: Sohbetlerinde nefs düşmanının insana kurduğu tuzaklardan bahseder, </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">1• Açlık ve az yemek yiyerek oruca devam etmek. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">2• Az uyuyarak, teheccüde devam etmek. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">3• Huşu ibadete, manasını düşünerek Kur’an okumaya devan etmek. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">4• Zikri daim içinde bulunmak. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">5• Salih ve sadıklarla beraber olmak.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sami Efendi Hazretleri, her nefesinin son nefesi olabileceği düşüncesiyle daima abdestli bulunmaya ve abdest üstüne abdest almaya büyük itina gösterirdi. Nitekim muhasebesini tuttuğu bir zatın tesbitine göre Efendi defterleri abdestli yazardı. Yazma işi bitince defterleri kaldırır, abdest alır, biraz Kur'ân okurdu. Az sonra ezan okununca bu sefer namaz için tekrar abdest alırlardı.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Mahmûd Sâmi Efendi hiç kimseye; "Bizden ders al, bizim sohbetimize katıl, sakal bırak, sarık sar, cübbe ve şalvar giy." gibi emirler vermezdi. Dikkat çekecek, fitne uyandıracak hareketlerden kaçınırdı. " • Bizim kapımız, hak kapısıdır. Nasîbi olan gelir. Hiç kimseyi zorlamayınız." derdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İnsanların kusurlarını yüzüne vurmaz, hatalarından dolayı onları azarlamaz ve hele nefsi için hiç kızmazdı. Kimseye kırılmaz, kimseden karşılık beklemezdi.Onlara örnek olmak suretiyle irşad etmeyi tercih ederlerdi.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Yakınlarından Ali Hüsrevoğlu diyor ki: “Sohbetleri kısa tutar ve sohbet edenleri de zaman zaman şu şekilde ikaz ederdi: “Bir insanın bir defada dinleme takati kırk beş dakika olarak tespit edilmiştir. Sözün bundan fazlasının faydası yoktur”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“İncinmemek incitmemekten daha zordur. Çünkü incitmemek eldedir. Ama incinmemek elde değildir.”derlerdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Hiç kimseye; "Şunu niye yaptınız veya şunu niye yapmadınız." demez, yeme, içme ve giyinme husûsunda; "Şunu alın yiyelim, bunu alın içelim, şöyle olsun veya böyle olmasın." demezdi.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kendisi ile bir konuda istişare edenlere:</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Büyükler şöyle yaparlarmış, veya biz sizin yerinizde olsak şöyle yaparız diyerekten emir vermekten kaçınırlardı. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Hayatı belli bir düzen, nizam ve intizam içerisinde idi. Nitekim Erenköy'deki evlerinden Tahtakale'deki iş yerine gidişlerinde vapur ve trene aynı saate biner, gişe memurlarını meşgul etmemek, yolcuları bekletmemek için bilet ve jeton paralarını devamlı surette bozuk olarak verirlerdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Rüya ve kerametlere ehemmiyet vermezler ve “En büyük keramet Cenab-ı Hakkı görürcesine ubudiyet vazifemizi kemaliyle ifa edebilmektir” derlerdi.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bizim çocukluğumuzda Adana’da biz bir bukalemun yakaladık, getirdik, kaçmasın diye onu bir fesin altına kapattık. Fes kırmızı idi. Açtığımız zaman baktık ki, bukalemun da kıpkırmızı olmuş. Bir müddet sonra eski rengine dönmüş. Sonra siyah bir kadın çarşafı ile örttük. Açtığımız zaman da simsiyah bir renge girmişti. Sonra da eski rengine dönmüştü. Bukalemun hangi rengin yanında olursa o renge girdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">İşte kalp de böyledir.Yanındakilerden renk alma kabiliyeti vardır. Huzurlunun yanında huzur alır, gafilin yanında gaflet alır.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">SEVENLERİNİN DİLİNDEN MAHMUT SAMİ EFENDİ (2):</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Ali Yakup Cenkçiler Hoca efendi:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Takva babında bütün evsafıyla selef-i salihinin zahid ve abidlerini andıran bu zatın kemalat-ı maneviyesi hakkında söz söylemek bizim gibi naçiz bir abd-i acizin kârı değildir.”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Mahir İz (v.1974) </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“O Hazret-i Sami’dir. Biz devr-i padişahiden beri neler gördük, fakat böylesine tesadüf etmedik.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Ali Yekta Efendi (Esad Erbili'nin halifelerinden):</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">"Evliyâullah'ın tasarrufları ya kavlen ya da hal ile olur. Sâmi Efendi'nin tasarrufu hal iledir. Kelâmi dergâhının en feyizli günlerinde oraya devam eden pek çok ulemâ ve fuzalâ vardı. Fakat Sâmi Efendi o zaman pek genç olmasına rağmen bugünkü gibi kâmil ve hâl sâhibi idi."</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ali Yektâ Efendi, müftülüğünün yanısıra Kelâmî dergâhında seyr u sülûkunu Es'ad Efendi'den tamamlayarak hilâfet icâzetnâmesi almış bir zattır. O, bu icâzetnâmesini ömrü boyunca saklamış ve bir gün tesâdüfen o icâzetnâmeye muttali olan yakınlarına "Onu sakın kimseye söylemeyin. O vazifenin ehli ve salâhiyetlisi Sâmi Efendi'dir." Demişti.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Süleyman Hilmi Tunahan: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Süleyman Efendi kendisini ziyarete gelen Sami efendi’yi gülümseyerek karşılar ve “Şeyh baba hoş geldin. Ben senin ziyaretine gelemedim ama”dermiş.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Mahmud Ustaosmanoğlu Efendinin Şeyhi Ahiskalı Ali Haydar Efendi:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sami Efendinin kendisini mükerrer ziyaretlerinin birinde oradakilere şöyle demişler: “Bu zatın bizi sekizinci ziyaretidir. Biz henüz bir defa bile gidemedik. İşte Allah için ziyaret budur, kemalat da budur"</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Abdülvahid Mutkan Bey anlattı:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Sami Efendi Hazretleri benim tespit ettiğime göre Üstad Bediüzzaman Said Nursi'yi birkaç kez ziyaret etmiş. Birisinde Draman’da, birisinde zannedersem Akşehir palas otelinde...</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Orada Üstadımız daha önceden ağabeylere tembihte bulunuyor ki: “Hocaefendi geldiğinde elini öpün” diye”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Lütfi Eraslan anlatıyor; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Yunak müftüsü Süleyman efendi bir gün M. Sami Üstadımıza sormuş: “Efendim, Said Nursi hazretleri o karanlık günlerde nasıl korkusuzca cihada devam etti?</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Mahmud Sami Üstadımız cevaben buyurmuşlar ki: “Bir insanın Allah korkusu her tarafını ihata ederse,sair korkular onun bedenine girmeye yer bulamaz.”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">• Sâdık Dânâ hazretleri:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">“Muhterem üstad hazretlerinin hiçbir fert ile çekiştiklerini; münakaşa ettiklerini, gıybetini yaptıklarını gören, işiten yoktu. O büyük Allah vesilesinin her an kader bahsine hakkıyla vukufları olduğu için hiçbir kimse hakkında su-i zanda bulunmazlardı. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sevenlerini katiyyen ümitsizliğe düşürmezdi. Huzur-ı âlîlerine gelenler (her ne kadar ihmalci ve hatalı halleri var ise de) büyük bir huzur ve ümit içinde yanlarından ayrılırlardı. Sükût ve edeb ehlini çok severler, yanlarından yer ayırır, iltifatta bulunurlardı. Hülasa o, asırların yetiştirdiği ististani bir şahsiyetti.”</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Mehabetinden yüzüne bakmak, hele göz göze gelmek kâbil olmazdı. Etrafa ziyâlar saçan gözlerinin isabet ettiği vücûd, tir tir titrerdi. Hatta O' nun nazarlarından müteessir olup cezbeyle düşüp bayılanlar bile olurdu.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sohbetlerinde sıkça az yemenin faziletinden çok yemenin zararlarından bahseder bunu âyet, hadis ve hikmetli sözlerle anlatırdı.İhvanla birlikte yenildiğinde "ihvanla yenilende bereket vardır ve bundan suâl olunmayacaktır" buyurarak fazlaca yenilmesine müsâade, hatta teşvik ederlerdi.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">En ciddi insanların, en otoriter simaların bile bir zaaf ve hafiflikleri bulunabilir. Fakat onun hayatında böyle bir zaaf ve hafiflik hiçbir zaman görülmemiştir. İstikamet ve edebi her yerde ve her an muhafaza edebilmek keskin kılıcın üzerinde yürümeye benzer. Bu ancak kemâl ehli, tevfik-ı ilâhiye mazhar kimselerin kârıdır. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Allah Rasûlü (s.a.) Efendimiz'in "Emrolunduğun gibi istikamet üzre ol!" (Hûd, 112) ayeti beni ihtiyarlattı" buyurması, bu işin güçlüğüne en güzel delildir.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Şöhretten ve aşırı hürmetten çok rahatsız olurlardı. Nitekim İstanbul Tahtakale'de çalıştığı yıllarda önceleri öğle ve ikindi namazlarında Rüstempaşa ve Marpuççular camilerine cemaata devam ederlerdi. Camide kendisini tanıyanların aşırı tâzim ve hürmeti onu rahatsız etmiş, bilâhare bu namazları yazıhanede kılmaya başlamışlardır. Yalnız, ihvâna; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">- Siz cemaata devam edin, o şeref ve faziletten mahrum kalmayın, buyurmuşlardır.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Kanser olan Gürses'e ilginç müjde</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Merhum Reisülkurra Abdurrahman Gürses, Sami Efendi'nin hayatında müstesna bir yere sahipti. 1970'li yıllarda prostat kanseriyle doktorlar hayatından ümit keser gibi olduğunda, hastanede ziyaret eden Sami Efendi, manevî bir işaretle yeniden sağlığına kavuşup uzun yıllar Kur'an–ı Kerim'e hizmet edeceği müjdesini verdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sami Efendi hafızdı ve Kur'an–ı Kerim'e aşk derecesinde bağlıydı. Hamele–i Kur'an'a çok saygılıydı. Kur'an–ı Kerim dinlemeyi severdi. Huzurlarında bir hafızın Kur'an okuması gerektiğinde onu yanına çağırır, mutlaka yüksek bir yere oturturdu. Kur'an'ı en iyi anlama yolunun onu yaşamaktan geçtiğini sık sık ifade ederdi.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sami Efendi, İslam hukukuna ve fıkhî malumata vâkıf olmasına rağmen fetva istemek üzere kendisine gelenleri İstanbul müftüsüne havale ederdi. Meseleyi ehline havale etmenin ve akademik ihtisasa hürmetin önemini bu hareketiyle gösteriyordu. Madde ve mânâ dengesine dikkat eder ve zahirin desteklemediği batına önem atfetmezdi.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Nakşibendiyye’de “Silsile-i Âliye”nin otuz üçüncüsüdür. Sahibü’z-Zaman’dır. Muttakiler imamı, veliler başbuğu, arifler sultanı, bâb-ı Ebâ Bekirü’s-Sıddîk (r.a.)’ın son dönem postnişinlerindendir. Zü’l-cenaheyndir. Haya, edeb, takva, vera’, hikmet, irfan, nezaket timsâlidir. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Cenâb-ı Hak Teala’nın ümmet-i Muhammed’e asrımızda bahşettiği Hak dostu, Hak rahmeti ve Hak nurudur. Gününün yirmi dört saatini Rasûlullah Hazretlerinin (<img src="http://www.irsadforum.net/forum/Smileys/default/sav.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />) “Sünnet-i Seniyye”lerine ve “Her biri birer hidayet yıldızı” olan Ashâb-ı Kiram (r.anhüm) hazeratına uyduran ahlak-ı hamide sahibi bir veli-yi âli-i kadir’dir. Yetmiş yılı aşan irşad dönemlerinde ümmet-i Muhammed’den binlerce kimse kendilerinden, sohbet ve telifatlarından feyz almışlardır.</span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Sade, mütevazı ve muntazam bir hayatları vardı. Ahlakları, dillerinden düşürmedikleri Sahabe (r. anhüm)’nin ahlakına benzerdi. Emanete riayet ederler ve verdikleri söze titizlikle sadakat gösterirlerdi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Bu uzun ve mübarek ömrü Hakk Teala’nın emrinde ve taatinde geçirmişlerdi. Allah u Teala’nın zikriyle, fikriyle ve şükrüyle dopdoluydular. Öyle ki en çetin ızdırapları çektikleri günlerde bile zikir, fikir ve şükürden bir lahza ayrılmamışlardır.</span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><a href="http://irsadforum.net/forum/mahmud-sami-ramazanoglu-(kuddise-siruhu)/sevenlerinin-dilinden-mahmut-sami-efendi/" target="_blank">http://irsadforum.net/forum/mahmud-sami-ramazanoglu-(kuddise-siruhu)/sevenlerinin-dilinden-mahmut-sami-efendi/</a></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ashabulyemin, post: 187897, member: 12602"] [b][PLAIN]Sevenlerinin dilinden Mahmut Sami[ksa]efendi[/PLAIN][/b] [FONT=Comic Sans MS][COLOR=green]SEVENLERİNİN DİLİNDEN MAHMUT SAMİ EFENDİ[/COLOR][/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Gönenli Mehmed Efendi’nin Sami Efendinin bağlılarından Lütfi Eraslan’a söylediği sözler bu özel konumu aydınlatıcı mahiyette:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]"Öyle bir zata sahipsiniz ki bütün kafirler bir araya gelse, gökyüzünden onu yere atsalar, yine ayakları üstüne düşer. Hiçbir kafir ona bir şey yapamaz. Zira Cenab-ı Hak tarafından teyid edilen bir vazifesi vardır… Sami Efendi bu ümmetin en büyüğü idi başka ne söylense boştur."[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Esad Erbilli Hazretleri [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]"Yeryüzünde melek görmek isteyen Sami evladımızın yüzüne baksın. Sami evladımın edebine melekler gıpta ederler. Mahviyeti benden fazladır.''[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Bediüzzaman Hazretleri de gençliğinde Esad Erbilli Hazretlerinden Kadiri dersi alırdı. Bir defasında Bediüzzaman gittikten sonra, Esad efendi “Bu genç, gençlere hizmetle görevli. İstikbalde gençlere iman davasında çok büyük hizmetler yapacak. Ama hala kendisi bunu bilmiyor, kendisine söylenmedi” dedi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Abdülvehhab es-Selâhi (Şam’da Halbuni camii imam-hatibi, Nakşibendi meşayihinden)[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Şam ehlüllah diyarıdır. Ben bu mübarek zatı daima derin bir hayranlıkla temaşa ederim. Sebebi ise bütün güzel sıfatları üzerinde toplayan bu zât kadar Ebu Bekir es Sıddık meşrebinde bir insan görmedim.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Muharrem Harrânî[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Şam’da 1965 senesinde hacca giden bir topluluğa şunları söylüyordu: “Siz Mahmut Sami Efendi’yi bilirsiniz. Ben arzı tanırım. Şarka, garba, kuzeye ve güneye bakıyorum. Bu üstaz gibi Muhammediyyü’l meşreb bir veli kimseyi göremiyorum. Bu zat asırlar içinde ender görülen bir yüce zâttır. Kadir ve kıymetini biliniz.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Seyyid Şefik Arvasi(Sultanahmed camii İmam hatiplerinden,Bediüzzaman’ın talebesi): [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Ben yüzlerce meşayih gördüm. Fakat bu zata karşı sevgim başka.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Konya’daki bir konferansı sonrası Necip Fazıl: [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Sami Efendiyi tanırım.İki kere elini öpme şerefine erdim. Sami Efendi gökten inen taze yağmur gibidir,idrofilli pamuk gibidir, yaralara konur, tedavi edilir.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Altınoluk dergisi yazarlarından Taha Kılınç, iki Allah dostunun münasebetine bir örnekle farklı bir açı getirdi: " Rahmetli Bediüzzaman Hazretleri Sami Efendi ile pirdeş idi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Merhum, doğudan gelen hemşerilerinin tasavvuf yoluna intisap etme arzularını izhar ettiklerinde, onlara adres olarak sadece Sami Efendi Hazretleri'ni gösterir ve eklerdi: 'İrşadla görevli kişi Sami Efendi'dir ona gidiniz, biz sadece iman hakikatlerini yazmak ve yaymakla memuruz'."[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Allâh rahmet eylesin. Şefaatinden bizleri de hissedâr eylesin.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Ruhuna bir Fatiha-i şerife, üç ihlas-ı şerif okuyalım...[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Doksan dört yıllık ömrü boyunca bir kere ayağını uzatmamış, bağdaş kurup oturmamış olan O gül yüzlü melek, sırtını bir yere dayayarak bir lokma yemek yemediği gibi, vefatından sonra da bacaklarını uzatmamış, cenazesi bu halde yıkanmış, kefenlenmiştir. Namazı Ravza'da kılınıp Cennetü'l-Baki'ye gelinceye kadar yine ayaklarını uzatmayan bu mübarek zat, kabre yerleştirenlerin şehadetiyle, ancak kabre konulurken ayaklarını uzatmışlardır.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Günlük Hayatı:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Kuran’a çok düşkün, anlayarak okunmasını tenbih ediyor, telkin ediyor. Değerlerine düşkün.. Çok iyi lisan bilmesine rağmen Latince ilaçlara bile "kırmızı hap, pembe şurup" diye kendi lisanınca anıyor.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Kendisi sünnet üzere günde iki öğünden fazla yemezdi. Yediği zaman da yarım dilim ekmek ve birkaç lokma katıkla kifaf-ı nefs ederlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]İnsana çok düşkün, kimse kapısından ağırlığınca ağırlanmadan gitmiyor. Torunu yaşındakilere bile hitap ederken isimlerinin sonuna “efendi” “bey” sıfatlarını ekleyerek konuşurdu.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Pek az yerler, pek az uyurlar, az konuşurlardı. Konuştukları zaman ya hikmet söylerler veya nasihat ederlerdi. Değilse sukûtu ihtiyar ederlerdi. Zaruret halinde pek kısa kelimelerle muhatabın seviyesine göre konuşurlardı, mühim olanları üç kez tekrar ederlerdi. Daima kıbleye karşı iki dizi üzerine otururlardı.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Geceleri muhakkak ihya ederlerdi. Evinde misafir kalanlar ve kendileriyle bir yolculuğa çıkanlar, gecenin hangi saatinde kalksalar onu ayakta bulurlardı. Seher vakitlerinde ibadete çok ehemmiyet verir, “Bir insan seher vakti kalkmazsa, seher vakti dışında bütün gün seccadeden başını kaldırmasa, yine de o vaktin ecrine ulaşamaz.” buyururlardı. Yine “Seher vakti öyle kıymetli bir vakittir ki, bir kıvılcım gelir, letaifleri parlatıverir” demişlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Edebi:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]SAMİ EFENDİ’nin en önde vasfı ihlâsı ve mahviyetkârlığı. Dergâhta ihvanın hizmetini görürken hizmetine içinlik izi taşıyacak hiçbir fiil karıştırmıyor.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Cide müftüsü Hacı Hüseyin Efendinin hastalığının şiddeti her geçen gün artar. Ve nihayet Müftü Efendi yatağından kalkamaz olur; Müftü Efendi'ye ben baksam ve âilesine telgraf çekilmese, der. Es'ad Efendi de bu teklifi memnûniyetle kabûl eder. Sami Efendi bundan sonra tam on sekiz ay Müftü Efendi'ye en güzel şekilde hizmet ederler. Görenler onun bu hizmetine imrenirler. Müftü Efendi de yaşlı gözlerle: , "Allâhım! Bana ne ihsanda bulunmuşsan Sami Efendi’ye bağışlıyorum." yakarışında bulunur ve Es’ad Efendi’ye, "Sami Efendi evladımız bize hizmetle inşallah Hakkın rızasına erdi." diye müjde veriyor.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Edeb bir tâc imiş nur-i hüdadan, [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Giy ol tâcı emin ol her beladan.” beytini okuyarak kendi yaşadığı edebi anlatırdı.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Tevazuu, tarife sığmazdı. Herkesi kendinden üstün görürdü. Herkesin horladığı, küçük ve hakir gördüğü miskinlerin ziyaretine gider, kendilerinden dua talebinde bulunurdu.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Musa Topbaş beyefendi, şöyle anlatıyor:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Vermek, vermek, gaye vermek. Kendilerine hediye edilen en kıymetli halı, seccade, tesbih, kalem, kumaş ve emsali en nadide paha biçilmez eşyayı günü gününe ehlini bulup vermek, en büyük zevklerinden birini teşkil ederdi. Hülasa güneşler gibi, ummanlar gibi sehavet merkezi idi. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Bir kişi kendilerine müracaat etsin de eli boş dönsün imkansızdı.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Nefislerin Tehlikesinden Korunabilmek için şu tavsiyelerde bulunurdu: Sohbetlerinde nefs düşmanının insana kurduğu tuzaklardan bahseder, [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]1• Açlık ve az yemek yiyerek oruca devam etmek. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]2• Az uyuyarak, teheccüde devam etmek. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]3• Huşu ibadete, manasını düşünerek Kur’an okumaya devan etmek. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]4• Zikri daim içinde bulunmak. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]5• Salih ve sadıklarla beraber olmak.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Sami Efendi Hazretleri, her nefesinin son nefesi olabileceği düşüncesiyle daima abdestli bulunmaya ve abdest üstüne abdest almaya büyük itina gösterirdi. Nitekim muhasebesini tuttuğu bir zatın tesbitine göre Efendi defterleri abdestli yazardı. Yazma işi bitince defterleri kaldırır, abdest alır, biraz Kur'ân okurdu. Az sonra ezan okununca bu sefer namaz için tekrar abdest alırlardı.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Mahmûd Sâmi Efendi hiç kimseye; "Bizden ders al, bizim sohbetimize katıl, sakal bırak, sarık sar, cübbe ve şalvar giy." gibi emirler vermezdi. Dikkat çekecek, fitne uyandıracak hareketlerden kaçınırdı. " • Bizim kapımız, hak kapısıdır. Nasîbi olan gelir. Hiç kimseyi zorlamayınız." derdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]İnsanların kusurlarını yüzüne vurmaz, hatalarından dolayı onları azarlamaz ve hele nefsi için hiç kızmazdı. Kimseye kırılmaz, kimseden karşılık beklemezdi.Onlara örnek olmak suretiyle irşad etmeyi tercih ederlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Yakınlarından Ali Hüsrevoğlu diyor ki: “Sohbetleri kısa tutar ve sohbet edenleri de zaman zaman şu şekilde ikaz ederdi: “Bir insanın bir defada dinleme takati kırk beş dakika olarak tespit edilmiştir. Sözün bundan fazlasının faydası yoktur”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“İncinmemek incitmemekten daha zordur. Çünkü incitmemek eldedir. Ama incinmemek elde değildir.”derlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Hiç kimseye; "Şunu niye yaptınız veya şunu niye yapmadınız." demez, yeme, içme ve giyinme husûsunda; "Şunu alın yiyelim, bunu alın içelim, şöyle olsun veya böyle olmasın." demezdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Kendisi ile bir konuda istişare edenlere:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]- Büyükler şöyle yaparlarmış, veya biz sizin yerinizde olsak şöyle yaparız diyerekten emir vermekten kaçınırlardı. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Hayatı belli bir düzen, nizam ve intizam içerisinde idi. Nitekim Erenköy'deki evlerinden Tahtakale'deki iş yerine gidişlerinde vapur ve trene aynı saate biner, gişe memurlarını meşgul etmemek, yolcuları bekletmemek için bilet ve jeton paralarını devamlı surette bozuk olarak verirlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Rüya ve kerametlere ehemmiyet vermezler ve “En büyük keramet Cenab-ı Hakkı görürcesine ubudiyet vazifemizi kemaliyle ifa edebilmektir” derlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Bizim çocukluğumuzda Adana’da biz bir bukalemun yakaladık, getirdik, kaçmasın diye onu bir fesin altına kapattık. Fes kırmızı idi. Açtığımız zaman baktık ki, bukalemun da kıpkırmızı olmuş. Bir müddet sonra eski rengine dönmüş. Sonra siyah bir kadın çarşafı ile örttük. Açtığımız zaman da simsiyah bir renge girmişti. Sonra da eski rengine dönmüştü. Bukalemun hangi rengin yanında olursa o renge girdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]İşte kalp de böyledir.Yanındakilerden renk alma kabiliyeti vardır. Huzurlunun yanında huzur alır, gafilin yanında gaflet alır.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]SEVENLERİNİN DİLİNDEN MAHMUT SAMİ EFENDİ (2):[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Ali Yakup Cenkçiler Hoca efendi:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Takva babında bütün evsafıyla selef-i salihinin zahid ve abidlerini andıran bu zatın kemalat-ı maneviyesi hakkında söz söylemek bizim gibi naçiz bir abd-i acizin kârı değildir.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Mahir İz (v.1974) [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“O Hazret-i Sami’dir. Biz devr-i padişahiden beri neler gördük, fakat böylesine tesadüf etmedik.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Ali Yekta Efendi (Esad Erbili'nin halifelerinden):[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]"Evliyâullah'ın tasarrufları ya kavlen ya da hal ile olur. Sâmi Efendi'nin tasarrufu hal iledir. Kelâmi dergâhının en feyizli günlerinde oraya devam eden pek çok ulemâ ve fuzalâ vardı. Fakat Sâmi Efendi o zaman pek genç olmasına rağmen bugünkü gibi kâmil ve hâl sâhibi idi."[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Ali Yektâ Efendi, müftülüğünün yanısıra Kelâmî dergâhında seyr u sülûkunu Es'ad Efendi'den tamamlayarak hilâfet icâzetnâmesi almış bir zattır. O, bu icâzetnâmesini ömrü boyunca saklamış ve bir gün tesâdüfen o icâzetnâmeye muttali olan yakınlarına "Onu sakın kimseye söylemeyin. O vazifenin ehli ve salâhiyetlisi Sâmi Efendi'dir." Demişti.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Süleyman Hilmi Tunahan: [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Süleyman Efendi kendisini ziyarete gelen Sami efendi’yi gülümseyerek karşılar ve “Şeyh baba hoş geldin. Ben senin ziyaretine gelemedim ama”dermiş.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Mahmud Ustaosmanoğlu Efendinin Şeyhi Ahiskalı Ali Haydar Efendi:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Sami Efendinin kendisini mükerrer ziyaretlerinin birinde oradakilere şöyle demişler: “Bu zatın bizi sekizinci ziyaretidir. Biz henüz bir defa bile gidemedik. İşte Allah için ziyaret budur, kemalat da budur"[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Abdülvahid Mutkan Bey anlattı:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Sami Efendi Hazretleri benim tespit ettiğime göre Üstad Bediüzzaman Said Nursi'yi birkaç kez ziyaret etmiş. Birisinde Draman’da, birisinde zannedersem Akşehir palas otelinde...[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Orada Üstadımız daha önceden ağabeylere tembihte bulunuyor ki: “Hocaefendi geldiğinde elini öpün” diye”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Lütfi Eraslan anlatıyor; [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Yunak müftüsü Süleyman efendi bir gün M. Sami Üstadımıza sormuş: “Efendim, Said Nursi hazretleri o karanlık günlerde nasıl korkusuzca cihada devam etti?[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Mahmud Sami Üstadımız cevaben buyurmuşlar ki: “Bir insanın Allah korkusu her tarafını ihata ederse,sair korkular onun bedenine girmeye yer bulamaz.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]• Sâdık Dânâ hazretleri:[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]“Muhterem üstad hazretlerinin hiçbir fert ile çekiştiklerini; münakaşa ettiklerini, gıybetini yaptıklarını gören, işiten yoktu. O büyük Allah vesilesinin her an kader bahsine hakkıyla vukufları olduğu için hiçbir kimse hakkında su-i zanda bulunmazlardı. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Sevenlerini katiyyen ümitsizliğe düşürmezdi. Huzur-ı âlîlerine gelenler (her ne kadar ihmalci ve hatalı halleri var ise de) büyük bir huzur ve ümit içinde yanlarından ayrılırlardı. Sükût ve edeb ehlini çok severler, yanlarından yer ayırır, iltifatta bulunurlardı. Hülasa o, asırların yetiştirdiği ististani bir şahsiyetti.”[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Mehabetinden yüzüne bakmak, hele göz göze gelmek kâbil olmazdı. Etrafa ziyâlar saçan gözlerinin isabet ettiği vücûd, tir tir titrerdi. Hatta O' nun nazarlarından müteessir olup cezbeyle düşüp bayılanlar bile olurdu.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Sohbetlerinde sıkça az yemenin faziletinden çok yemenin zararlarından bahseder bunu âyet, hadis ve hikmetli sözlerle anlatırdı.İhvanla birlikte yenildiğinde "ihvanla yenilende bereket vardır ve bundan suâl olunmayacaktır" buyurarak fazlaca yenilmesine müsâade, hatta teşvik ederlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]En ciddi insanların, en otoriter simaların bile bir zaaf ve hafiflikleri bulunabilir. Fakat onun hayatında böyle bir zaaf ve hafiflik hiçbir zaman görülmemiştir. İstikamet ve edebi her yerde ve her an muhafaza edebilmek keskin kılıcın üzerinde yürümeye benzer. Bu ancak kemâl ehli, tevfik-ı ilâhiye mazhar kimselerin kârıdır. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Allah Rasûlü (s.a.) Efendimiz'in "Emrolunduğun gibi istikamet üzre ol!" (Hûd, 112) ayeti beni ihtiyarlattı" buyurması, bu işin güçlüğüne en güzel delildir.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Şöhretten ve aşırı hürmetten çok rahatsız olurlardı. Nitekim İstanbul Tahtakale'de çalıştığı yıllarda önceleri öğle ve ikindi namazlarında Rüstempaşa ve Marpuççular camilerine cemaata devam ederlerdi. Camide kendisini tanıyanların aşırı tâzim ve hürmeti onu rahatsız etmiş, bilâhare bu namazları yazıhanede kılmaya başlamışlardır. Yalnız, ihvâna; [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]- Siz cemaata devam edin, o şeref ve faziletten mahrum kalmayın, buyurmuşlardır.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Kanser olan Gürses'e ilginç müjde[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Merhum Reisülkurra Abdurrahman Gürses, Sami Efendi'nin hayatında müstesna bir yere sahipti. 1970'li yıllarda prostat kanseriyle doktorlar hayatından ümit keser gibi olduğunda, hastanede ziyaret eden Sami Efendi, manevî bir işaretle yeniden sağlığına kavuşup uzun yıllar Kur'an–ı Kerim'e hizmet edeceği müjdesini verdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Sami Efendi hafızdı ve Kur'an–ı Kerim'e aşk derecesinde bağlıydı. Hamele–i Kur'an'a çok saygılıydı. Kur'an–ı Kerim dinlemeyi severdi. Huzurlarında bir hafızın Kur'an okuması gerektiğinde onu yanına çağırır, mutlaka yüksek bir yere oturturdu. Kur'an'ı en iyi anlama yolunun onu yaşamaktan geçtiğini sık sık ifade ederdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Sami Efendi, İslam hukukuna ve fıkhî malumata vâkıf olmasına rağmen fetva istemek üzere kendisine gelenleri İstanbul müftüsüne havale ederdi. Meseleyi ehline havale etmenin ve akademik ihtisasa hürmetin önemini bu hareketiyle gösteriyordu. Madde ve mânâ dengesine dikkat eder ve zahirin desteklemediği batına önem atfetmezdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Nakşibendiyye’de “Silsile-i Âliye”nin otuz üçüncüsüdür. Sahibü’z-Zaman’dır. Muttakiler imamı, veliler başbuğu, arifler sultanı, bâb-ı Ebâ Bekirü’s-Sıddîk (r.a.)’ın son dönem postnişinlerindendir. Zü’l-cenaheyndir. Haya, edeb, takva, vera’, hikmet, irfan, nezaket timsâlidir. [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Cenâb-ı Hak Teala’nın ümmet-i Muhammed’e asrımızda bahşettiği Hak dostu, Hak rahmeti ve Hak nurudur. Gününün yirmi dört saatini Rasûlullah Hazretlerinin ([IMG]http://www.irsadforum.net/forum/Smileys/default/sav.gif[/IMG]) “Sünnet-i Seniyye”lerine ve “Her biri birer hidayet yıldızı” olan Ashâb-ı Kiram (r.anhüm) hazeratına uyduran ahlak-ı hamide sahibi bir veli-yi âli-i kadir’dir. Yetmiş yılı aşan irşad dönemlerinde ümmet-i Muhammed’den binlerce kimse kendilerinden, sohbet ve telifatlarından feyz almışlardır.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Sade, mütevazı ve muntazam bir hayatları vardı. Ahlakları, dillerinden düşürmedikleri Sahabe (r. anhüm)’nin ahlakına benzerdi. Emanete riayet ederler ve verdikleri söze titizlikle sadakat gösterirlerdi.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]Bu uzun ve mübarek ömrü Hakk Teala’nın emrinde ve taatinde geçirmişlerdi. Allah u Teala’nın zikriyle, fikriyle ve şükrüyle dopdoluydular. Öyle ki en çetin ızdırapları çektikleri günlerde bile zikir, fikir ve şükürden bir lahza ayrılmamışlardır.[/FONT] [FONT=Comic Sans MS][URL="http://irsadforum.net/forum/mahmud-sami-ramazanoglu-(kuddise-siruhu)/sevenlerinin-dilinden-mahmut-sami-efendi/"][/URL][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Mahmud Sami Ramazanoğlu[ksa]hz.genel
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst