Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Kastamonu Lahikası
Kastamonu lahikasi notlari
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="FaKiR" data-source="post: 91132" data-attributes="member: 10"><p style="text-align: center"><img src="http://www.cevaplar.org/images/yresim/nor/1041.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p><p></p><p>*“<strong>Ehl-i hakikatin sohbetine</strong> zaman, mekân mâni olmaz; mânevî radyo hükmünde biri şarkta, biri garpta, biri dünyada, biri berzahta olsa da rabıta-i Kur'âniye ve imaniye onları birbiriyle konuşturur.” S:5</p><p> </p><p>*“<strong>Hizmetinizin</strong> azameti ve ehemmiyeti ve <strong>muârızların</strong> kuvveti ve şeytaneti nispetinde <strong>ihtiyata</strong> ve <strong>dikkate</strong> mecburuz.”s:6</p><p> </p><p>*“Bu zaman <strong>cemaat</strong> zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı. Hususan benim gibi bir biçarenin kıymetinden bin derece ziyade ehemmiyet vermekle, bir batmanı kaldırmayan zayıf omuzuna binler batman ağırlığı yüklense, altında ezilir.”s:6</p><p> </p><p>*“Lillâhilhamd, Risaletü'n-Nur, <strong>bu asrı, belki gelen istikbali</strong> tenvir edebilir bir mucize-i Kur'âniye olduğunu çok tecrübeler ve vâkıalarla körlere de göstermiş.” s:6</p><p> </p><p>*Geçmiş asırlar ferdiyet asrı bu zaman ise <strong>şahs-ı manevi</strong>... s:7</p><p> </p><p>*Üstad hazretleri 1936’da gönderildiği Kastamonu’da</p><p>“<strong>fevkalade bir dikkat ve tazyik ve tecrid içinde</strong>” bulunduğunu söylüyor. s:7</p><p> </p><p>*“Emn ve ye'sin vartasına düşmemek hikmetiyle, havf ve reca muvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için <strong>kabz-bast</strong> hâletleri celâl ve cemal tecellîsinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medâr-ı terakki bir düstur-u meşhurdur.” s:7</p><p> </p><p>*“<strong>Risaletü'n-Nur'un kitapları birbirine tercih edilmez</strong>. Her birinin kendi makamında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mucize-i mâneviye-i Kur'âniyedir.” s:9</p><p> </p><p>*<strong>Risale-i Nur</strong>; Ehemmiyetli</p><p>manevi</p><p>ilmi bir mürşid. s:9</p><p> </p><p>*<strong>Evrad u Ezkarı tefekkürle okumak</strong> büyük zevk ve şevk veriyor. s.10</p><p> </p><p>*Şu zamanda imanın esaslarına ve köklerine <strong>şiddetli ve cemaatli</strong> bir şekilde taarruz var. s:10</p><p> </p><p>*<strong>Risale-i Nur</strong>; 1- İmani hakikatları ispat ediyor.</p><p>2-İmanda derinleşmeye sebep oluyor. </p><p>3-İmanı muhafaza ediyor. </p><p>4-Şüpheleri süpürerek imanı temiz tutuyor. s:10 </p><p> </p><p>*<strong>Hizmette</strong>: 1- Sabır</p><p>2-Metanet</p><p>3-Sebat</p><p>4-Tahammül lazım. s:10</p><p> </p><p>*<strong>Üstad bazı vazifeleri kendisinden sonraki şakirdlere bırakmış</strong>, mesela 29. Lem'anın Arapçadan tercüme ve tefsiri için: “Benim şimdi onunla meşgul olmaya ne vaktim var ve ne de halim müsaade eder. İnşaallah ileride <strong>Risaletü'n-Nur'un başka bir şakirdi</strong> o vazifeyi yapacak.” diyor. s:11</p><p> </p><p>*Üstad, Sovyetlerde uygulanan Ateizm ile Türkiye’de icra edilen arasındaki farkı şöyle izah ediyor: “ <strong>Nesholup, tahrif olmuş bir dine karşı dinsizlikle ihanet başka. Ve hak ve ebedî bir dine karşı ihanet ise, yeri titretiyor, kızdırıyor.”</strong> s:15</p><p> </p><p>*“<strong>Dünyanın meşakkatleri</strong> madem sevap verir, geçerler; o musibetlere karşı sabır içinde şükürle, metanetle mukabele edilmek gerektir.”s:15</p><p> </p><p>*<strong>Batı medeniyeti</strong>:1- Menfi esaslara bina edilmiş.</p><p>2- Bu maddi harikaları kendi çalışması görüp şükretmeyen </p><p>3- Maddiyun fikriyle şirke düşen</p><p>4- Seyyiatı hasenatına galip bir medeniyet. s:16</p><p> </p><p>*“Avrupa zâlim hükûmetleri zulümleriyle, <strong>Sevr Muahedesiyle </strong>âlem-i İslâma ve merkez-i Hilâfete ettikleri <strong>ihanete</strong> mukabil öyle bir mağlûbiyet tokadını yediler ki; dünyada dahi bir cehenneme girip çıkamıyorlar, azapta çırpınıyorlar.” s:16</p><p> </p><p>*Üstad, <strong>zelzele</strong> için “ böyle âfatlar, za'f-ı imandan neşet eden hatâların neticesidir.” diyor. s:17</p><p> </p><p>*Bu zamanda ehl-i dalaletin aşıladıkları bir çok manevi hastalık var. Bunların büyük kısmı da <strong>Risale-i Nur merhemiyle</strong> tedavi edilebilir.” 17</p><p> </p><p>*<strong>Hizmetin tesirini bulandırmamak için</strong> toprak gibi <strong>mahviyet, terk-i enaniyet ve mutlak tevazu</strong> şart. s:18</p><p> </p><p>*“<strong>İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça</strong> daha selb edilmeyeceğine ehl-i keşif ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: "Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir." Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letâife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor. Öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor."s:18</p><p> </p><p>*<strong>Hizmette üç önemli husus</strong>: 1-İhlaslı sadakat</p><p>2-Livechillah uhuvvet</p><p>3-Fisebilillah muavenet. s:18</p><p> </p><p>*Üstadın, <strong>İkinci Dünya Savaşı</strong> için bir değerlendirmesi:“Adalet-i İlâhiye, İslâmiyete ihanet eden mimsiz medeniyete öyle bir azâb-ı mânevî vermiş ki, bedevîliğin ve vahşîliğin derecesinden çok aşağıya düşürtmüş. Avrupa'nın ve İngilizin yüz sene ezvâk-ı medeniyesini ve terakkî ve tasallut ve hâkimiyetin lezzetlerini hiçe indiren mütemadî korku ve dehşet ve telâş ve buhran yağdıran bombaları başlarına musallat etmiş.” s:19</p><p> </p><p>*Üstad, siyah mürekkebi sevmiyor, <strong>kırmızı mürekkep</strong> hoşuna gidiyor. s:21</p><p> </p><p>*“Bu asrın acip bir hassasıdır. <strong>Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi; ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler mânevî ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır</strong>. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatâsına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; "Biz buna müstehakız" derler. s:22</p><p> </p><p>*<strong>Ahirzaman hadiseleri çıkmaya başlamış ve alametleri görülmüş ama ahirzaman müceddidi haricinde alimler onu teşhis edememişler</strong>. s:26</p><p> </p><p>*“<strong>Siyaset cazibesi</strong>” insanı aldatabiliyor. s:26</p><p> </p><p>*Veliye gelen ilhamda fikirler ve içtihadlarla <strong>hakikatın rengi</strong> bir derece değişebiliyor. s.26</p><p> </p><p>*Takriben <strong>2120’ye</strong> kadar hizmet devam edecek Allahu alem. s: 27</p><p> </p><p>*<strong>2086</strong> tarihine kadarki nur hizmeti, <strong>zahir ve aşikare, belki galibane</strong>...2120’ye kadarki kısmı ise <strong>gizli ve mağlubiyet içinde</strong> devam edecek. Allahu alem. s: 28</p><p> </p><p>*“<strong>Risale-i Nur</strong>, yalnız bir cüz'î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor; belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kaleyi tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor; belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsit âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun, bâhusus avâm-ı mü'minînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıyla, bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi Kur'ân'ın i'câzıyla o geniş yaralarını, Kur'ân'ın ve imanın ilâçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor.” s.30</p><p> </p><p>*“<strong>Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerrep ilâçlar, hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın i'câz-ı mânevîsinden çıkan Risale-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber, imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır.”</strong> s:30</p><p> </p><p>*Üstad, <strong>Hafız Ali</strong> ağabeyin bize örnek olması gereken <strong>4 özelliğini</strong> sayıyor:</p><p>1-Yorulmaz</p><p>2-Sıkılmaz.</p><p>3-Ciddi</p><p>4-Samimi s.34</p><p> </p><p>*“<strong>Beşinci Şuâ</strong>, umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.”s:35</p><p> </p><p>*“<strong>Temadî eden tahribat-ı mâneviye</strong> karşısında, lillâhilhamd, gittikçe Risale-i Nur'un mucizâne <strong>mukavemeti</strong> ve <strong>satveti</strong> ve <strong>kıymeti</strong> tezayüd ediyor.” s:37</p><p> </p><p>*“<strong>Dalâletin temel taşı ve nokta-i istinadı olan tabiat tâğutu</strong>” s:37</p><p> </p><p>*“<strong>Dalâletlerin envâı çoktur</strong>.” s:37</p><p> </p><p>*Üstad 1908-1909’larda İstanbul’da <strong>şöhretle bahsedilen bir isim</strong> olmuş. s.40</p><p> </p><p>*1950 senesine kadar “<strong>en karanlık bir zulüm</strong>” tecavüz etmiş. s.44</p><p> </p><p>*<strong>1840’lı yıllar</strong> İslam güneşinin tutulmasına zemin hazır eden seneler. s:45</p><p> </p><p>*<strong>Kabak tatlısı </strong>Üstadın pek sevmediği bir tatlı. s:50</p><p> </p><p>*<strong>Tokat sebepleri</strong>: 1- Tembellik</p><p>2-Hizmete zıd cereyanlara tarafgirlik</p><p>3-Evhamla hizmetten çekilmek</p><p>4-Sebatsızlık</p><p>5-Sadakatsizlik. s:51</p><p> </p><p>*Risale okumada <strong>şevk</strong> önemli. s.51</p><p> </p><p>*Okumada <strong>takdir</strong> de mühim. Yani takdir ederek okuma... s:51</p><p> </p><p>*Hizmet <strong>genç ve kuvvetli omuzlar</strong> istiyor. s.56</p><p> </p><p>*“<strong>Risale-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir</strong>. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur'ân kelâmullah olduğuna ve i'câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir.” s:56</p><p> </p><p>*“Zannederim ki, <strong>hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış.</strong> Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor.” s:56</p><p> </p><p>*“<strong>İnşaallah vazifeniz</strong> şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek.” s.56</p><p> </p><p>*Risale-i Nurun <strong>faal merkezi</strong> olan Hafız Ali” s:57</p><p> </p><p>*Üstadın özellikle “<strong>risalelerle çok meşgul olanlarla”</strong> alakası var. s.58</p><p> </p><p>*Hafız Ali ağabey 20. asrı “<strong>acip isyan, tuğyan, temerrüd asrının ve garip, küfran ve galeyan ve ilhad zamanı”</strong> olarak tavsif ediyor. s:71</p><p> </p><p>*“Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan, elbette <strong>rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmetenli'l-Âlemîn zâtın (a.s.m.) mertebe-i şefkatinden taşmamak</strong> gerektir. Eğer aşsa ve taşsa, o şefkat, elbette merhamet ve şefkat değildir; belki dalâlete ve ilhada sirayet eden bir maraz-ı ruhî ve bir sakam-ı kalbîdir” s:75</p><p> </p><p>*“<strong>Kâfir ve münafıkların Cehennemde yanmalarını ve azap ve cihad gibi hadiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak ve tevile sapmak</strong>, Kur'ân'ın ve edyân-ı semâviyenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzip olduğu gibi, bir zulm-ü azîm ve gayet derecede bir merhametsizliktir. Çünkü mâsum hayvanları parçalayan canavarlara himayetkârâne şefkat etmek, o biçare hayvanlara şedit bir gadr ve vahşi bir vicdansızlıktır. ve binler Müslümanların hayat-ı ebediyelerini mahveden ve yüzer ehl-i imanın su-i âkıbetine ve müthiş günahlara sevk eden adamlara şefkatkârâne taraftar olmak ve merhametkârâne cezadan kurtulmalarına dua etmek, elbette o mazlum ehl-i imana dehşetli bir merhametsizlik ve şenî bir gadirdir.” s:75</p><p> </p><p>*“<strong>Küfür ve dalâlet</strong>, kâinata büyük bir tahkir ve mevcudata bir zulm-ü azîmdir ve rahmetin ref'ine ve âfâtın nüzulüne vesiledir. Hattâ, deniz dibinde balıklar, cânilerden şekva ederler ki, "İstirahatimizin selbine sebep oldular" diye rivâyet-i sahiha vardır.” s:75</p><p> </p><p>*Üstadın fıtratında <strong>şefkat ve rikkat</strong> ziyade. s:75</p><p> </p><p>*<strong>Bazı meşrep farkı olan eserleri okumak</strong> Nur meşrebine zarar verebiliyor. s:76</p><p> </p><p>*“Risaletü'n-Nur <strong>hakaik-i İslâmiyeye </strong>dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. “ s:77</p><p> </p><p>*“<strong>Kat'î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü'n-Nur'dadır</strong>.” s:77</p><p> </p><p>*Üstad, eski Said döneminde günde <strong>bir cilt kitabı</strong> anlayarak mütalaa edermiş. s:77</p><p> </p><p>*“Risaletü'n-Nur <strong>çok mütenevvi hakaike</strong> dair olduğu” s:77</p><p> </p><p>*“<strong>Şimdilik bazı ulemanın yeni eserlerinde meslek ve meşrep ayrı ve bid'atlara müsait gittiği için.</strong>” s:77</p><p> </p><p>*<strong>Hatt-ı Kur’an’iyi muhafaza Risale-i Nur’un bir vazifesi</strong>. s:77</p><p> </p><p>*“<strong>Mesleğimiz</strong>, tecavüz değil tedafüdür.” s:77</p><p> </p><p>*“Hâdisât-ı zamaniye bahanesiyle <strong>Vehhâbîlik ve Melâmîliğin bir nev'ine</strong> zemin ihzar etmek tarzında, bazı ruhsat-ı şer'iyeyi perde yapıp eserler yazılmış.” s.77</p><p> </p><p>*“<strong>Risaletü'n-Nur,</strong> gerçi umuma teşmil suretiyle değil, fakat herhalde hakikat-i İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velâyet ve esas-ı takvâ ve esas-ı azimet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniye gibi ince, fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisâtın fetvalarıyla onlar terk edilmez.” s.77-78</p><p> </p><p>*Üstada göre <strong>2. Abdülhamid’in istibdadı</strong>:1-Resmi</p><p>2-Zayıf</p><p>3-İsmi bir istibdad. s:78</p><p> </p><p>*Üstad, davet edildiği Ankara’da baştaki şahıslarla<span style="font-family: 'Verdana'">“<strong>uyuşamadığını</strong>” söylüyor. s:79</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>Medresetüz Zehra’nın maddi cihetinin</strong> de yapılacağını şöyle müjdeliyor: “İnşaallah istikbalde Risale-i Nur şakirtleri o âli hakikatin <strong>maddî suretini de </strong>tesis etmeye muvaffak olacaklar.” s:79</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Deccal dünyayı zapt eder" mânâsı, "<strong>ekseriyet-i mutlaka ona taraftar olur"</strong> demektir” s:81</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Zevkli ve cazibedar velâyet tereşşuhatı karşısında Risale</strong></span><strong><span style="font-family: 'Times New Roman'">-</span></strong><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>i Nur'un hizmetindeki meşakkat, mücahede, külfet bulunduğundan</strong> .” s:83</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bir adamın imanını kurtarmak, on adamı velî yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir</strong>.” s:84</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad hazretleri Şarklı meşayıhtan merhum <strong>Ziyaüddin-i Nurşini</strong> için “evliya-i azimeden” diyor. s.88</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Ziyaeddin efendi</strong> “Sünnet-i Seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana hâlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir” s:88</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Hizmetimiz</strong>: a-gayet kudsi</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">b-ehemmiyetli</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">c-kıymettar</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">d-ehl-i imana menfaatli bir hizmet. s:89</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı mânevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir</strong>.” s.89</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu zamanda her şeyin fevkinde <strong>hizmet-i imaniye</strong> en ehemmiyetli bir vazifedir. Hem kemiyet ise, keyfiyete nispeten ehemmiyeti azdır. Hem <strong>muvakkat ve mütehavvil siyaset âlemleri ebedî, daimî, sabit hidemat-ı imaniyeye nispeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz, medar da olamaz</strong>. Risale-i Nur’un talimatı dairesinde ve bizlere bahşettiği hizmet noktasında feyizli makamlara kanaat etmeliyiz..” s.89</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Hizmette “<strong>fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs lâzımdır.”</strong> s.90</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakikî beklenilen <strong>ve bir asır sonra gelecek o zat</strong> dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.” s:90</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Hem üç mesele var:</strong> biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimmi ve en âzamı, iman meselesidir”s:90</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Yirmi senedenberi tahribkârâne eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş ve metanet ve sadakat kaybolmuş ki</strong>, ondan, belki de yirmiden birisine itimat edilmez. Bu acip hâlâta karşı çok fevkalâde sebat ve metanet ve sadakat ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır; yoksa akîm kalır, zarar verir.” s:90</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Demek <strong>en hâlis ve en selâmetli ve en mühim ve en muvaffakiyetli</strong> hizmet Risale-i Nur şakirtlerinin daireleri içindeki kudsî hizmettir.” s:91</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Tembelllik ve lakaydlık</strong> hizmet ehline musallat olan hastalıklardan s.91</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur'un mesleğindeki en mühim bir esası <strong>şefkat</strong> olduğundan ve şefkat madenleri de <strong>hanımlar</strong> olduğundan, çoktan beri beklerdim ki, kadınlar âleminde Risale-i Nur'un mahiyeti anlaşılsın” s:95</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Risale-i Nur’daki manevi, külli kazançtan istifade için 4 şart:</strong></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">1-Sadakat</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Hizmet etmek</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Takva</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">4-Günahlardan sakınmak. s.96</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir</strong> (a.s.m.) ve Velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) bir evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür”s.103</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bu asrın bir hassası şudur ki, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı bakiyeye bilerek tercih ettiriyor</strong>.”s:104</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bu asırda hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı içtimaiyesi öyle dehşetli, fakat cazibeli ve elîm, fakat meraklı bir vaziyet almış ki, insanın ulvî latifelerini ve kalb ve aklını nefs-i emmaresinin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor</strong>.” s.105</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bu asırda <strong>bereket</strong> şu dört sebebden kalkmış:</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">1-İsraf</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-İktisatsızlık</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Kanaatsizlik</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">4-Hırs. s:105</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Dünyevileşme belasından kurtulmanın bir çaresi Risale-i Nur’a <strong>sadakat, metanet, ciddi ihlas ve tam itimad </strong>ile yapışmakla olur. s.105</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur'un şimdiye kadar fütuhatı ve zındıkların ve dalâletlerin savletlerini kırması ve yüz binler biçarelerin imanlarını kurtarması ve herbiri yüze ve bine mukabil yüzer ve binler hakikî mü'min talebeleri yetiştirmesi</strong>, Muhbir-i Sâdıkın ihbarını aynen tasdik etmiş ve vukuatla ispat etmiş ve ediyor, inşaallah daha edecek. Ve öyle kökleşmiş ki, inşaallah hiçbir kuvvet Anadolu'nun sinesinden onu çıkaramaz. <strong>Tâ âhir zamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şakirtleri Cenab-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sümbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz</strong>.” s.108</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Kur’an’da 300.620 harf var</strong>. s.108</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad eserlerle <strong>irtibat ve iştiyaka</strong> ehemmiyet veriyor. s:109</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bu acip asrın</strong> hayat-ı dünyeviyeyi ağırlaştırması ve yaşamak şeraitini ağırlaştırması ve çok etmesi ve hâcât-ı gayr-ı zaruriyeyi görenekle, tiryaki ve müptelâ etmekle hâcât-ı zaruriye derecesine getirmesiyle hayatı ve yaşamayı, herkesin her vakitte en büyük maksat ve gayesi yapmıştır. Onunla hayat-ı diniye ve ebediye ve uhreviyeye karşı ya set çeker, veya ikinci, üçüncü derecede bırakır. Bu hatâsının cezası olarak öyle dehşetli bir tokat yedi ki, dünyayı başına cehennem eyledi. İşte bu dehşetli musibette, ehl-i diyanet dahi büyük bir vartaya düşüyorlar ve kısmen anlamıyorlar.” s:109</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bu hasta ve gaddar ve bedbaht asrın belâ ve vebasından ve zulüm ve zulmetinden en mücerreb bir kurtarıcı, Risale-i Nur'un mizanları ve muvazeneleriyle, neşrettiği nur olduğunu</strong> kırk bin şahit vardır. Demek Risale-i Nur'un dâiresine yakın bulunanlar içine girmezse, tehlike ihtimali kavîdir.” s:110</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bu asır hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye, ehl-i İslâma da bilerek, severek tercih ettirdi.</strong>” s.110</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Musibet-i semaviye</strong> mâsumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.” s.111</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Ahirzamanda madem <strong>fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi</strong> gelmiş” s:111</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Bu zamanda en birinci maksad iman hakikatlarında derinleşme ve başkalarının imanına hizmet olmalı</strong>. s.115</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Üstad</strong>, dünya siyasetini <strong>zalimlerin satranç oyununa</strong> benzetiyor. s.116</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur kökleşiyor. İnşaallah, onu hiçbir şey koparamayacak, ensal-i âtiyede de devam edip gidecek</strong>.” s:121</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur</strong>, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadakat ve dâimî ve sarsılmaz bir sebat ister. Evet, Risale-i Nur on beş senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikîyi on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığını, yirmi senede, yirmi bin zat tecrübeleriyle şehadet ederler.” s:122</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin</strong>.” s:122</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Evet, bu zamanda <strong>siyaset</strong>, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı”s:123</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>Süfyani</strong> için “<strong>cehenneme gidenin</strong>” tabirini kullanıyor. s:131</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Zaaf-ı imandan gelen <strong>tuğyan</strong>, ekseri musibet-i âmmeyi celb ettiği gibi” s:132</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Haram-ı nazar, nisyan verir</strong>.” İmam Şafii-s:132</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Maneviyattan yabancılaşmış şu asırda</strong>” s:134</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Risale-i Nur’a çalıştıkça</strong>; 1-Yaşamakta kolaylık</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Kalpte ferahlık</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Maişette suhulet görüyoruz. s:135</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>İman hizmeti</strong>, iman hakaiki, bu kâinatta her şeyin fevkindedir, hiçbir şeye tâbi ve âlet olamaz” s:137</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Isparta</strong>, Risale-i Nur'un bir Medresetü'z-Zehrâsıdır.” s:139</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Mesnevi’yi Nuriye</strong> ilk neşredildiğinde “<strong>O zaman, başta Şeyhülislâm ve Darü'l-Hikmet âzâları ve İstanbul'un büyük âlimleri, tahsin ve takdirle karşıladılar.</strong>” s:140</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Şakirdlerin Alimler kısmı</strong>” s.140</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu âhirzaman fitnesinde <strong>açlık</strong> ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalâlet, biçare aç ehl-i imanı, derd-i maişet içinde boğdurup, hissiyatı diniyeyi ya unutturup ya ikinci, üçüncü derecede bırakmaya çalışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor.” s:140</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, Ramazan için: “<strong>Riyazet-i diniyye</strong>” tabirini kullanıyor. s:141</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Nefsini güzel yemeklerle şımartan, serkeş eden ve hevesat-ı rezile ve tuğyanlara sevk edip sarhoş eden gençler</strong>” s:141</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bu zamanda <strong>helal haram</strong> birbirine çok karışmış. s:141</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Telif</strong>, ihtiyarımız dairesinde değil.” s:142</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur şakirtlerinin teliften hisseleri kalmak için</strong>” s:142</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Hanım şakirtler</strong>”s:142</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bu zaman, ehl-i hakikat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil</strong>. Zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı mânevî hükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için, bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini o havuza atmaktır ve eritmek gerektir. Yoksa, o buz parçası erir, zayi olur; o havuzdan da istifade edilmez.” s:143</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu dairenin verdiği büyük neticelere mukabil, <strong>sarsılmaz bir sadakat ve kırılmaz bir metanet</strong> ister” s:144</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Isparta kahramanlarının</strong> gösterdikleri harikalar ve cihan-pesendâne hidemât-ı Nuriyenin esası, harika sadakatleri ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi, <strong>kuvvet-i imaniye ve ihlâs hasletidir</strong>. İkinci sebebi, <strong>cesaret-i fıtriyedir</strong>."s:144</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Âlem-i insaniyette ve İslâmiyette <strong>üç muazzam mesele</strong> olan, iman ve şeriat ve hayattır. İçlerinde en muazzamı iman hakikatleri olduğundan, bu hakaik-i imaniye-i Kur'âniye başka cereyanlara, başka kuvvetlere tâbi ve âlet edilmemek ve elmas gibi o Kur'ân'ın hakikatleri, dini dünyaya satan veya âlet eden adamların nazarında cam parçalarına indirmemek ve en kudsî ve en büyük vazife olan imanı kurtarmak hizmetini tam yerine getirmek için, Risale-i Nur'un has ve sadık talebeleri, gayet şiddet-i nefretle siyasetten kaçıyorlar.” s:145</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bizim mesleğimizde benlik, enaniyet, şan ve şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehir gibi ondan kaçıyoruz. Onu ihsas eden hâlâttan şiddetle ictinap ediyoruz</strong>.” s:146</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Yeni hurufla, <strong>bir ihtar-ı mânevîyle</strong> izin verdik” s:148</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Takvâ</strong>, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve <strong>amel-i salih,</strong> emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.” s:148</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Her zaman <strong>def-i şer, celb-i nef'a râcih olmakla</strong> beraber, bu tahribat ve sefahet ve câzibedar hevesat zamanında bu takvâ olan def-i mefasid ve terk-i kebair üssü'l-esas olup büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş. Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takvâ bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur. Böyle kebair-i azîme içinde amel-i salihin ihlâsla muvaffakiyeti pek azdır”s:148</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Hem, <strong>takva</strong> içinde bir nevi <strong>amel-i salih</strong> var. Çünkü bir haramın terki vaciptir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var.”s:148</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Takvâ</strong>, böyle zamanlarda, binler günahın tehâcümünde bir tek içtinab, az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vacip işlenmiş oluyor”s.148</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur şakirtlerinin, bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı <strong>takvâyı</strong> <strong>esas tutup</strong> davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiamiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takvayla ve niyet-i içtinabla yüzer amel-i sâlih işlenmiş hükmündedir”s:149</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Hayat-ı içtimaiyeyi idâre eden en mühim esas olan <strong>hürmet ve merhamet</strong> gayet sarsılmış”s.149</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) olan sedd-i Kur'ânî'nin tezelzülüyle ve Ye'cüc ve Me'cücden daha müthiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor</strong>.” s:149</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Birbirimizi <strong>takvaya teşvik</strong> etmeliyiz. s:149</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Küfre rıza</strong>, küfür olduğu gibi, <strong>zulme razı olmak</strong> dahi zulümdür.”a:”50</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstadımız, <strong>İkinci Dünya Harbi</strong> için “zemin yüzünde bu <strong>dehşetli düelloda</strong> semavatı ağlatacak zulümler ve tahribat oluyor. Çok mâsum ve mazlumların hukukları kayboluyor, mahvoluyor” diyor. s.150</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bazı <strong>menfi kitapları</strong> okumak “<strong>laakal vesvese ve evham</strong> verir” s:151</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Fena şeyle zihnen meşgul olmak da fena olduğu</strong> için”s:151</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, hizmete bir hücumu şöyle anlatıyor. “gayet dikkatle ve şeytancasına, şakirtlerin hakikî kuvvetleri olan <strong>tesanüdü</strong> bozmaya çalışıyorlar”s:152</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Lemaat</strong> adlı eseri için “Zaten Lemeat, kendisi de harikadır” diyor. s.153</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Derd-i maişet sersemliğiyle</strong>, ekser halk âhiret işlerine ikinci derecede bakmalarından, ehl-i dalâlet istifade edip onları avlıyorlar. Risale-i Nur şakirtleri <strong>kanaat ve iktisat düsturlarıyla</strong> bu manevî hastalığa da mukabele ederler inşaallah.”s:154</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, zelzele, sel gibi felaketler için şu tabiri kullanıyor: “<strong>Âsâr-ı gadab-ı İlâhî</strong>”s:155</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>İhlas risalesini</strong> okumak yetmiyor. Buradaki düsturları aynı zamanda cemaat içinde <strong>yerleştirmeye</strong> çabalamalı. s.155</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu defa, evvelce size gönderilen gençler ikaznâmesinin bir tetimmesi olarak bu havalideki tehlikeli vaziyette bulunan gençlere bir ihtarname namında bir fıkra gönderiyoruz; tâ ki <strong>Risale-i Nur'un genç şakirtlerinin gittikleri istikamet ve iffet ve ittiba-ı sünnet-i seniye,</strong> gençlik noktasında ne kadar kıymettar bulunduğunu ve hakikî ve zevkli gençlik ise o tarzdaki bahtiyarların gençlikleri olduğunu bir kat daha ispat edip, hakikî genç Türkler kimler olduğunu göstersin” s:155</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bu zamanda <strong>genç bir insan</strong>:1-Hayat</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Gençlik</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Hevesler cihetinde hücumlara maruz. s:156</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Gençlik nimetinin şükrü</strong> onu: 1-İffet</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Namusluluk</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-İbadette harcamaktır. s.156</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz”</strong> s:157</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Zehirli bir bal hükmünde olan gayr-ı meşru dairedeki gençliğin sefahetkârâne zevkleri</strong>, hazine-i ebediyenin ve saadet-i sermediyenin bileti ve vesikası olan imanı kaybettiği için, darağacı hükmünde olan ölüm ve ebedî zulümat kapısı olan kabrin musibetine, aynen zahiren göründüğü gibi düşer. Ve ecel gizli olduğu için, genç ihtiyar fark etmeyerek, her vakit ecel cellâdı başını kesmek için gelebilir.” s:157</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Gençlik gidecek</strong>. Sefahette gitmişse, hem dünyada, hem âhirette binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle suiistimal ile, israfat ile gelen evhamlı hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere veya sefalethanelere ve mânevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhanelere düşeceklerini anlamak isterseniz, hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz.” s:157</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Beş on senelik gençliğin gayr-ı meşru zevki için, dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azap ve zarar ve âhirette Cehennem ve sakar belâsını çeken adam, en acınacak bir halde olduğu halde”</strong> s:158</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir.” s:158</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu zamanın <strong>cazibedar</strong> fitnesi” s:159</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Hem mucib-i taaccüp, hem medar-ı teessüftür ki, ehl-i hakikat, <strong>ittifaktaki fevkalâde kuvveti</strong> zayi ettikleri ve ziya' ile mağlûp oldukları halde, ehl-i nifak ve dalâlet, meşrebine zıt olduğu halde ittifaktaki ehemmiyetli kuvveti elde etmek için ittifak ediyorlar. Yüzde on iken, doksan ehl-i hakikati mağlûp ediyorlar”s:159</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Yeni Said, <strong>hakaik-i imaniyeye dair o derece mantıkça ve hakikatçe burhanlar zikrediyor ki,</strong> değil Müslüman uleması, belki en muannid Avrupa filozoflarını da teslime mecbur ediyor” s:159</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstadımız, <strong>Şeyh Fehim Arvasi</strong> merhum için “benim silsile-i ilimde en mühim üstadım olan Şeyh Fehim'” diyor. s:161</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Üstad, <strong>İmam-ı Rabbani</strong> hazretleri için “en ziyade merbut olduğum İmam-ı Rabbânî” s:161</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>Abdülhakim Arvasi</strong> hazretleri için “Şeyh Fehim'in (k.s.) tilmizi ve en ziyade merbut olduğum İmam-ı Rabbânî (r.a.)'ın bir talebesi”s:161</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu zamanda, gayet kuvvetli ve hakikatli milyonlar fedakârları bulunan meşrepler, meslekler bu dehşetli dalâlet hücumuna karşı zâhiren mağlûbiyete düştükleri halde, benim gibi yarım ümmî ve kimsesiz, mütemadiyen tarassut altında, karakol karşısında ve müthiş, müteaddit cihetlerle aleyhimde propagandalar ve herkesi benden tenfir etmek vaziyetinde bulunan bir adam, elbette dalâlete karşı galibane mukavemet eden ve milyonlar efradı bulunan mesleklerden daha ileri, daha kuvvetli dayanan Risale-i Nur'a sahip değildir. O eser, onun hüneri olamaz ve onunla iftihar edemez. Belki, <strong>doğrudan doğruya Kur'ân-ı Hakîmin bu zamanda bir mucize-i maneviyesi, rahmet-i ilâhiye tarafından ihsan edilmiştir</strong>.”s:161</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur'un öyle parçaları var ki, <strong>bazı altı saatte, bazı iki saatte, bazı bir saatte, bazı on dakikada yazılan risaleler</strong> var. Ben yeminle temin ediyorum ki, Eski Said'in kuvve-i hafızası beraber olmak şartıyla, o on dakikalık işi, on saatte fikrimle yapamıyorum. O bir saatlik risaleyi, iki gün istidadımla, zihnimle yapamıyorum” s:162</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Otuzuncu Sözü</strong>, ne ben, ne de en müdakkik dindar filozoflar, altı günde o tahkikatı yapamaz”s:162</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Demek, biz müflis olduğumuz halde, gayet zengin bir mücevherat dükkânının <strong>dellâlı</strong> ve birer hizmetçisi olmuşuz.” s:162</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Mübarek Ramazan'ın <strong>Leyle-i Kadir</strong> sırrıyla, seksen üç sene bir ömr-ü mânevî kazandırması sırr-ı hikmetiyle ve Risale-i Nur'un şakirtlerindeki sırr-ı ihlâsla, tesanüd ve iştirâk-i a'mâl-i uhrevî düsturuyla, herbir sadık şakirt, o fevkalâde mânevî kazancı elde edeceğine”s:181</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu Ramazan-ı Şerifte <strong>âfâka bakmamak ve dünyayı unutmaya çok muhtaç olduğum</strong> halde, maattessüf, dünyaya ara sıra bakmaya bizi mecbur ediyorlar. İnşaallah, bu bakmakta niyetimiz hizmet-i imaniye olduğundan, o da bir nevi ibadet sayılır”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>İmam-ı Gazali</strong> için “Risale-i Nur ve şakirtlerinin bir üstadı olan Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazalî ve beni Hazret-i Ali ile bağlayan yegâne üstadım” s:182</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan’dan <strong>hem çabuk, hem keskin, hem tam düşmanların başını dağıtacak silâhları</strong> bulduğu” s:182</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Farz ve vaciplerde ve şeâir-i İslâmiyede ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde </strong>riya giremez; izharı, riya olamaz-meğer gayet za'fı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola. Belki, şeâir-i İslâmiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfâsından çok derece daha sevaplı olduğunu, <strong>Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazâlî</strong> (r.a.) gibi zatlar beyan ediyorlar. Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve hâlistir” s:184</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Riyanın sebeplerinden mühimleri</strong>: 1-İman zaafı</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Hırs ve tama</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Şöhret ve makam sevgisi. s.184</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur şakirtleri, ene'yi, nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, <strong>Risale-i Nur dairesinin şahs-ı mânevisinin hesabına çalışması</strong>, ben yerine biz demeleri” s.185</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Ehl-i tarikat</strong>, riyayı kırmak için fena fiş şeyh, fena firrasul,, nefs-i emmareyi öldürmak gibi vasıtalar kullanmışlar. s.185</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur'un hakikî şakirtleri</strong>, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittibâ-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebâirdeki takvâlarında, Kur'ân hesabına vazifedar sayılırlar.” s:187</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstadın talebesi Mehmed Feyzi Efendi “<strong>İslâmiyet noktasında bu asır, gayet ehemmiyetli ve dehşetlidir.</strong> Kur'ân ve Hadis, ihbar-ı gaybîyle, ehl-i imanı onun fitnesinden sakınmak için şiddetle haber vermiş” s:187</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Hesab-ı cifrî ve ebcedî ve riyazî </strong>eskiden beri sağlam bir düsturdur ve kuvvetli bir emare olabilir.” s:187</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Evet, bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaî ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslâmiye için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, <strong>hakaik-i imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi,</strong> en mukaddes ve en büyüğüdür. Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nispeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor. Rivâyât-ı hadisiyede, tecdid-i din hakkında ziyade ehemmiyet ise, imanî hakaikteki tecdid itibarıyladır. Fakat efkâr-ı âmmede, hayatperest insanların nazarında zâhiren geniş ve hâkimiyet noktasında cazibedar olan hayat-ı içtimaiye-i İslâmiye ve siyaset-i diniye cihetleri daha ziyade ehemmiyetli göründüğü için, o adese ile, o nokta-i nazardan bakıyorlar, mânâ veriyorlar.” s:189</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu asırda, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur'un hakikatine ve şakirtlerinin şahs-ı manevîsine, hakaik-i imaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış; yirmi seneden beri o vazife-i kudsiyede tesirli ve fatihâne neşriyle gayet dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalâlet hücumuna karşı tam mukabele edip, yüz binler ehl-i imanın imanlarını kurtardığını kırk binler adam şehadet eder” s:190</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*1942’de Risale-i Nur’a karşı <strong>dehşetli bir gıybet</strong> yapılmış. s:191</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“On sekiz sene müddetinde sünnet-i seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferit hükmünde ihtilâttan men' ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve hususî ibadetgâhında ezan-ı Muhammedî okuyup "Allahu Ekber" dediğinden ve "Lâ ilâhe illâllah" hakikatini güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan ve mahkûm edilen bir adamı, yüzer emare ve karinelere istinaden inayet-i ilâhiyeden geldiğine kat'î bir kanaatle işârât-ı Kur'âniyeden bir müjdeyi hem kendine, hem musibetzede arkadaşlarına bir tesellî niyetiyle beyan ettiği için, onu gıybet ve galiz tabiratla teşhir etmek ve onun dersleriyle imanlarını kurtaran, mâsum şakirtlerini ondan tenfir edip şüpheler vermek; güya ortalıkta medâr-ı inkâr hiçbir şey yok ve hiçbir münkeratı ve cinayeti görmüyor gibi, yalnız o biçarenin mevhum bir hatâsını, sekiz senede seksen müdakkiklerin nazarında saklanan ve sathî ve inâdî nazarına göre, bir içtihadî yanlışını görüyor zannıyla galiz tabirlerle zemmetmek, elbette bu asırda, bu memlekette Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın kasten işaretine medar olabilir azîm bir hadisedir” s:192</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bir hâdisede hem insan eli, hem kader müdahalesi olduğundan, insan, zâhirî sebebe bakıp, bazan haksız hükmedip zulmeder. Kader, o musibetin gizli sebebine baktığı için adalet eder" diye, Risale-i Nur'da bir kaide-i esasiyedir” s:193</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Elbette Risale-i Nur'u tetkik eden bir âlim, <strong>insafı varsa</strong> taraftar olur. Ve Risale-i Nur, ulema dairesinde ve İstanbul âfâkında tezahür edecek” s.193</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>A. Arvasi</strong> için “ulemadan ve sâdâttan ve meşayihten ve ahbaptan ve hemşehriden” diyor. s.193</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Alenen nakz-ı sıyamla <strong>Ramazan'ın hürmetini kıran</strong> bedbahtlar” s:193</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Ehl-i velâyet</strong>, gaybî olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler.” s:195</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>En büyük bir velî dahi, hasmının hakikî halini bilmedikleri için, haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşerenin mabeynindeki muharebe gösteriyor.</strong> Demek, iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkâr etmekle makamlarından sukut etmezler. Meğer bütün bütün zâhir-i şeriate muhalif ve hatâsı zahir bir içtihadla hareket edilmiş ola”s:195</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Muarızlara</strong>:1-Hiddet</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Tehevvür</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Mukabele-i bilmisil yapmamalı. s:196</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bu zamanda <strong>enaniyet</strong> çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan nizâ çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dalâlet istifade ediyor.” s:196 </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“İstanbul'da malûm itiraz hadisesi ima ediyor ki, ileride, <strong>meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak,</strong> Risale-i Nur'a ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, i<strong>tidâl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek</strong> gerektir.” s:196</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Fâş etmek hatırıma gelmeyen bir sırrı, fâş etmeye mecbur oldum</strong>. Şöyle ki: Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîyi temsil eden has şakirtlerinin şahs-ı mânevîsi "Ferid" makamına mazhar oldukları için, değil hususî bir memleketin kutbu, belki ekseriyet-i mutlakayla Hicaz'da bulunan kutb-u âzamın tasarrufundan hariç olduğunu ve onun hükmü altına girmeye mecbur değil. Her zamanda bulunan iki imam gibi, onu tanımaya mecbur olmuyor. Ben, eskide, Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birisini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki, Gavs-ı Âzam'da, kutbiyet ve gavsiyetle beraber, "Ferdiyet" dahi bulunduğundan, âhirzamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o Ferdiyet makamının mazharıdır. Bu gizlenmeye lâyık olan bu sırr-ı azime binaen Mekke-i Mükerremede dahi-farz-ı muhal olarak-Risale-i Nur'un aleyhinde bir itiraz kutb-u âzamdan dahi gelse, Risale-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u âzamın itirazını iltifat ve selâm suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ı itiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.” s:196</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayat ve cihanı sarsacak hadiseler içinde hadsiz bir <strong>metanet</strong> ve <strong>itidal-i dem</strong> ve <strong>nihayetsiz bir fedakârlık </strong>taşımak gerektir.” s:197</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Ahireti bildikleri ve iman ettikleri halde <strong>dünyayı âhirete severek tercih etmek v</strong>e kırılacak şişeyi bâki bir elmasa bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve âkıbeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman sâfi lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir” s:197</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Isparta ve havalisi kahramanları</strong> demir gibi bir metanet göstermesiyle” s:200</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Her tarafta bu <strong>derd-i maişet</strong> herkesi sarsıyor” s:201</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Her şakirdin vazifesi</strong>, yalnız kendi imanını kurtarmak değil; belki başkasının imanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da hizmete ciddî devamla olur”s:201</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Mümkün olduğu kadar, ehl-i takvâ, ehl-i ilme karşı <strong>dostane</strong> vaziyet alınız. Fakat bu noktaya dikkat ediniz ki, Risale-i Nur'un zararına ve şakirtlerinin salâbet ve metanetlerine ilişecek bir tarzda daireniz içine sokmayınız. Öyleler, niyet-i hâliseyle girmese, belki <strong>fütur</strong> verirler.” s:202</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur, tarikat değil hakikattir. Âyât-ı Kur'âniyeden tereşşuh eden bir nurdur” s:202</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur'a sık sık ilişirler, fakat <strong>bir halt edemezler</strong>. Çünkü, Gavs-ı Âzam (k.s.) ve İmam-ı Ali (r.a.) gibi zatların himayeleri ve duaları berekâtına, Hafîz-ı Hakikî hıfz eder” s:202</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bu vatanda <strong>ecnebi muahedelerinin icbarıyla şeair-i İslâmiye sarsılmıştı</strong>. s:202</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>20. yüzyılın en büyük hasareti</strong> İkinci dünya harbidir. s:205</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Fevkalâde bir surette yüz bin insanın kalplerine <strong>tahkikî bir tarzda</strong> ders veren Risale-i Nur” s:205</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>1942’de,</strong> hizmetin 200 küsur sene devam edeceğine işaret ediyor. s:205</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Üstad hz</strong>. o hizmet taifesinin mücahede devrinin nihayet tarihleri için farklı tarihler veriyor:1547, 1577, 1545,1560, 1561...s:206</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Eski Said çok zaman <strong>Medresetü'z-Zehra</strong>yı gaye-i hayal ederek çalışmış” s:207</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Zulme rıza zulümdür; taraftar olsa, zâlim olur.” s:208</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>İkinci dünya savaşının zalimlerinin suçları</strong> “Bin mâsum çoluk çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahvetmek; ve tabakat-ı beşer cereyanları içinde, burjuvaların en dehşetli müstebitleri ve sosyalistlerin ve bolşeviklerin en müfritleri olan anarşistlerle ittifak etmek; ve binler, milyonlar mâsumların kanlarını heder etmek ve bütün insanlara zarar olan bu harbi idâme ve sulhu reddetmektir” s:208</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Hem <strong>zındıka</strong>, nifak hasiyetiyle her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip sana düşman eder. Senin taraftarlık cihetiyle kazandığın günahlar, faydasız boynunda kalır” s:208</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur</strong>, yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-i Kur'âniyenin muammâlarını hal ve keşfetmiştir ki, her bir tılsımın bilinmemesinden, çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp, tereddütlerden kurtulamayıp, bazan imanını kaybederdi. Şimdi, bütün dinsizler toplansalar, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler” s:209</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur'un bir vazifesi huruf-u Kur'âniyeyi muhafaza olduğundan <strong>yeni hurufa zaruret derecesinde</strong> inşaallah müsaade olur.” s:210</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur'un mesâili</strong>, ilimle, fikirle, niyetle ve kastî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlakayla sünuhat, zuhurat, ihtârât ile oluyor”s:210</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Erkân-ı imaniye içinde <strong>iman-ı billâh ve iman-ı bi'l-yevmi'l-âhir</strong> âlem-i İslâmiyetin iki kutbu ve iki güneşidir” s:210</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Alem-i şehadet</strong>, Sâniini gayet sarih ve zahir gösteriyor ve haşri, zımnî ve perdeli haber verir.” s:211</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>9. şuanın</strong> haşre dair kısmını kendisinden sonrakilere bırakıyor: “İnşaallah bir zaman, <strong>Risale-i Nur'un şakirtlerinden birisi veya birkaç tanesi,</strong> o dokuz makamı ve berahini <strong>telif</strong> edecek ve mukaddeme-i haşriyenin başındaki âyât-ı âzamın dokuz fıkrasının hazinelerini, Risale-i Nur'da münteşir <strong>haşr-i cismanî berahiniyle ve kalblerine gelen sünuhat ve ilhamat ile</strong> açıp, Dokuzuncu Şuayı Onuncu Sözden daha parlak, daha kuvvetli bir tarzda <strong>tekmil</strong> edecek” s:212</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bütün bütün mesleğimize muhalif olan yeni huruf</strong>” s:212</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad 0smanlı alfabesi için “<strong>eski huruf</strong>” da diyebiliyor. s:213</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad <strong>Sikke-i Tasdik</strong> adlı eser için “Bu gayet mahrem risaleler, nasılsa, muannit bir nâmahremin eline bu risalelerden birisi geçmiş. Gayet sathî ve inat nazarıyla bir iki yerine haksız bir itirazla ehemmiyetli bir hadiseye sebebiyet verdiğinden, bu mecmua, <strong>Risale-i Nur'un has talebelerine, belki ehass-ı havassa mahsus olduğu halde</strong> ve benim vefatımdan sonra intişarına müsaade olmasıyla beraber, şimdi mezkûr hâdisenin sebebiyle herkese değil, belki ehl-i insaf ve Risale-i Nur'la alâkadar ve talebelerinden bulunanlara haslardan bir kaç şakirdin tensibiyle gösterilebilir” s:213</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Bizim mesleğimizde sohbet-i suriye ehemmiyeti azdır.” s:214</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur'un en bâriz hâsiyeti, <strong>usandırmamak</strong>” Refet Bey s:215</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>İkinci Dünya Savaşı</strong> için “maddiyunluk tâununun hastalığı nev-i beşere bu dehşetli sıtmayı ve küre-i arza bu titremeyi vermiştir.” diyor: 216</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad <strong>tefarik</strong> denilen kokuyu kullanıyormuş. s:219</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Rahmet-i İlâhiyeden ileri şefkat olunmaz</strong>. Hikmet-i Rabbaniyeden daha ekmel hikmet, dâire-i imkânda olamaz.” s:220</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Senin daire-i iktidarının haricinde olan hâdisâta, <strong>O’nun merhamet ve hikmet ve adaleti ve rububiyeti noktasında</strong> bakmalısın” s.220</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Derd-i maişet zaruretine karşı <strong>iktisat ve kanaatle</strong> mukabele etmeye zaruret var “s:223</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Menfaat-i dünyeviye</strong>, çok ehl-i hakikati, ehl-i tarikatı dahi bir nevi rekabete sevk ettiği için endişe ederim. Risale-i Nur şakirtleri içinde şimdiye kadar bu cihet onları zedelememiş. İnşaallah yine zedelemez. Fakat <strong>herkes bir ahlâkta</strong> olamaz. Bazıları meşru dairede rahatını istese de, itiraz edilmemeli” s:223</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Zarurete düşen bir şakirt zekâtı kabul edebilir</strong>.” s:223</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur'un hizmetine hasr-ı vakit eden rükünlere ve çalışanlara zekâtla yardım etmek de Risale-i Nur'a bir nevi hizmettir</strong>” s:223</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Sizler, ara sıra, <strong>İhlâs ve İktisat Lem'alarını ve bazan Hücumat-ı Sitte risalesini </strong>mâbeyninizde beraber okumalısınız” s:223</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, şakirdler arasındaki <strong>tesanüdün</strong> bozulmasından çok endişe ediyor. s:223</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>Konya</strong> için: “<strong>o ehemmiyetli şehir</strong>” diyor. s:224</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Isparta</strong>, benim mübarek bir vatanım ve çok kıymettar kardeşlerimin dahi sevgili vatanları olduğundan” s:225</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, İkinci Dünya Savaşı için “<strong>bu asrın en büyük hâdisesi</strong>” diyor.s:225</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Dünyayı dine tercih eden ve nev-i beşeri yoldan çıkaran medeniyetçiler</strong>” s:225</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Eskiden şarkta talebeler bir medrese kitabını hoca nezaretinde okumaya başladıklarında Kürdçe “<strong>meftihane</strong>” dedikleri bir ziyafet vermek adetmiş. s:227</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese tâifesi tekkeler taifesine serfürû etmiş, yani inkıyat gösterip onlara velâyet semereleri için müracaat etmişler. Onların dükkânlarında ezvâk-ı imaniyeyi ve envâr-ı hakikati aramışlar. Hattâ medresenin büyük bir âlimi, tekkenin küçük bir velî şeyhinin elini öper, tâbi olurdu. O âb-ı hayat çeşmesini tekkede aramışlar. Hâlbuki medrese içinde daha kısa bir yol hakikatin envârına gittiğini ve ulûm-u imaniyede daha sâfi ve daha hâlis bir âb-ı hayat çeşmesi bulunduğunu ve amel ve ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir tarik-i velâyet ilimde, hakaik-i imaniyede ve Ehl-i Sünnetin ilm-i kelâmında bulunmasını, Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın mucize-i mâneviyesiyle açmış, göstermiş; meydandadır.” s:228</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Herkesten ziyade kemâl-i şevkle taraftarâne ve müftehirâne medrese taifesinden olan ulemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessüf, daha <strong>medrese ehlinin ekseri, kendi medresesinden çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymettar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillâhilhamd, şimdi tam tamına başladılar. Sözler mecmuası, hem hocaları, hem muallimleri Nurlara çekti</strong>” s:229</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Eskiden beri bir <strong>gaye-i hayalim olan</strong> bir Medresetü'z-Zehra” s:229</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur'un hizmet ettiği hakaik-i imaniye her şeyin fevkinde olduğu gibi, bu zamanda her şeyden ziyade onlara ihtiyaç var</strong>” s:230</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Nefis <strong>hevesatla</strong> şımarabilir. s:230</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*İnsanlardan <strong>üstünlük düşüncesi</strong> gayet zulümlü ve zulümatlıdır. s:234</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Ehl-i dalâlet, Risale-i Nur'un elmas kılıçlarına mukabele edemedikleri için, şakirtleri içinde, <strong>derd-i maişet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden istifade ederek, meşrepler veya hissiyatları muhalefetinden </strong>zayıf damarları bulup, şakirtleri içindeki <strong>tesanüdü</strong> sarsmak istediklerini hissettim ve anladım. Sakın, çok dikkat ediniz, içinize bir mübayenet düşmesin. İnsan hatâdan hâli olamaz; fakat tevbe kapısı açıktır” s:234</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Nefis ve şeytan, sizi, kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki: "Biz<strong>, değil böyle cüz'î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risale-i Nur'un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla dünyaya, enaniyete ait herşeyi feda etmek vazifemizdir</strong>" deyip nefsinizi susturunuz” s:234</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; <strong>herkes bir meşrepte olmaz</strong>. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir” s:234</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Gaflet mevsimi olan bahar</strong>” s:235</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Biz her gün hizmet derecesinde, <strong>maişette</strong> kolaylık, <strong>kalpte</strong> ferahlık, <strong>sıkıntılara</strong> genişlik hissediyoruz, görüyoruz.” s:235</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Sakın! Dikkat ediniz, <strong>ihtilâf-ı meşrebinizden ve zayıf damarlarınızdan ve derd-i maişet zaruretinizden</strong> ehl-i dalâlet istifade edip, birbirinizi tenkit ettirmeye meydan vermeyiniz” s:236</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Meşveret-i şer'iyeyle <strong>reylerinizi teşettütten muhafaza</strong> ediniz. İhlâs Risalesinin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilâf bu vakitte Risale-i Nur'a büyük bir zarar verebilir.” s:238</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>İnsan kusursuz olmaz ve rakipsiz de olmaz</strong>” s:237</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Ene ve Zerre namındaki <strong>Otuzuncu Sözü</strong> her mü'minin ezber etmesi zarurîdir” Refet bey. s:238</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Her vakit <strong>ihtiyat</strong> iyidir.” s:240</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Memleketten asayişin sağlanması için 5 şart</strong>:1-Merhamet</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">2-Hürmet</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">3-Emniyet</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">4-Haramlardan çekinmek</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">5-Serkeşliği bırakıp itaat etmek. s.241</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Mesleğimiz, <strong>müsbet hareket</strong> etmektir “ s:242</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, <strong>Hulusi ağabey</strong> için “o kardeşimiz, birinciliğini daima muhafaza ediyor” diyor. s:244</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Kim olursa olsun, <strong>madem imanı var, o noktada kardeşimizdir</strong>. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünkü, daha müthiş düşman ve yılanlar var” s.247</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Hem elimizde <strong>nur</strong> var, topuz yok. Nur kimseyi incitmez, ışığıyla okşar” s:247</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bilhassa ehl-i ilim olsa, <strong>ilimden gelen enaniyeti de varsa</strong>, enaniyetlerini tahrik etmeyiniz.” s:247</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Şimdi bu acip zamanda, imanı bulunan ve hattâ fırak-ı dâlleden bile olsa onlarla uğraşmamak ve Allah'ı tanıyan ve âhireti tasdik eden Hıristiyan bile olsa, onlarla <strong>medâr-ı nizâ noktaları medâr-ı münakaşa etmemeyi, hem bu acip zaman, hem mesleğimiz, hem kudsî hizmetimiz</strong> iktiza ediyor. Ve Risale-i Nur'un âlem-i İslâmda intişarına karşı hayat-ı içtimaiye ve siyasiye cihetinde mâniler çıkmamak için, Risale-i Nur şakirtleri <strong>musalâhakârâne vaziyeti almaya</strong> mükelleftirler.” s:247</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bid'a</strong> olan yerlere girmeyiniz” İmam Rabbani-s:247</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Mesleğimizde</strong>, ihlâs-ı tâmmeden sonra en büyük esas, sebat ve metanettir.” s.248</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Bir adam, kendi başına cesareti güzel de olsa, bir cemaat-i mütesanideye girdikten sonra, onların istirahatini ve sarsılmamalarını muhafaza etmek için, o şahsî cesareti istimal edemez</strong>.” s:248</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Hem hocaları, hem ehl-i siyaseti Risale-i Nur'a karşı cephe almaya ve tecavüz etmeye sebebiyet veren</strong> şapka ve ezan meseleleri ve Deccal ve Süfyan ünvanları, Risale-i Nur şakirtleri <strong>yabanîlere karşı lüzumsuz medâr-ı bahis ve münazaa edilmemek </strong>lâzımdır ve <strong>ihtiyat etmek</strong> elzemdir ve <strong>itidal-i demmi</strong> muhafaza etmek vaciptir” s:248</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur, bir daire değil; mutedahil daireler gibi tabakatı var</strong>. Erkânlar ve sahipler ve haslar ve nâşirler ve talebeler ve taraftarlar gibi tabakatları var. Erkân dâiresine liyakatı olmayan Risale-i Nur'a muhalif cereyana taraftar olmamak şartıyla; dâire haricine atılmaz. Hasların hâsiyeti, bulunmayan, zıt bir mesleğe girmemek şartıyla talebe olabilir. Bid'a ile amel eden, kalben taraftar olmamak şartıyla dost olabilir. Onun için, az bir kusurla düşman sınıfına iltihak etmemek için, dışarıya atmayınız. Fakat Risale-i Nur'un erkânlarında ve sahiplerindeki esrarlar ve nazik tedbirlere onları teşrik etmemek gerektir” s:248</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Arslanlar yatağı olan Isparta ve havalisi</strong>” s.249</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Risalelerde “<strong>hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye </strong>gibi nurlar var” s: 250</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Benim eskiden beri tekrar ettiğim bir dâvâm-ki, <strong>Risale-i Nur'un hakikî şakirtleri, hizmet-i imaniyeyi her şeyin fevkinde görür; kutbiyet de verilse ihlâs için hizmetkârlığı tercih eder</strong>” s:251</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Zaman, zemin, Risale-i Nur'un müsbet mesleği, ehl-i bid'a ile <strong>değil fiilen, belki fikren ve zihnen dahi meşgul olmaya</strong> müsaade etmez” s:251</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>İhtiyat</strong> her vakit lâzım.” s:251</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Küfüvv-ü şer'î</strong> tâbir edilen, birbirine <strong>seciyeten veya diyaneten</strong> liyakat” s:252</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Terbiye-i İslâmiye haricinde, Müslüman namı altında olanlar</strong>, imandan gelen <strong>hürmet ve merhamet-i mütekabileyi</strong> bulamadıklarından, bütün bütün <strong>saadet-i hayatiyeyi</strong> mahvediyor, cehennem azâbını çektiriyor.” s:254</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*<strong>Evladın anne babasına vazifesi</strong>: “Hem peder, hem valide, tenasül kanunundaki vazifede çektikleri çok meşakkat ve gördükleri çok hizmete mukabil, yalnız veledin dünyada, kemâl-i hürmet ve itâatle şefkatlerine ve hizmetlerine bedel, hâlis bir hürmet ve sadıkane bir itaat ve vefatlarından sonra, salâhatiyle ve hayratıyla ve dualarıyla onların defter-i a'mâline hasenat yazdırmak ve on beş seneden evvel mâsumen ölmüşse onlara kıyamette şefaatçi olmak ve Cennette, onların kucağında sevimli bir çocuk olmaktır.” s:252</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Terbiye-i İslâmiye yerine mimsiz medeniyet terbiyesi yüzünden</strong>, ondan, belki yirmiden, belki kırktan bir çocuk ancak peder ve validesinin çok ehemmiyetli hizmet ve şefkatlerine mukabil mezkûr vaziyet-i ferzendâneyi gösterir. Mütebakisi, endişelerle, şefkatlerini daima rencide ederek, o hakikî ve sadık dostlar olan peder ve validesine vicdan azabı çektirir. Ve âhirette de dâvâcı olur: "Neden beni imanla terbiye ettirmediniz?" Şefaat yerinde, şekvâcı olur.” s:252</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Isparta</strong> taşıyla, toprağıyla benim nazarımda mübarektir, benim vatanımdır ve her biri yüze mukabil, yüzer ve binler hakikî kardeşlerimin meskat-ı re'sleridir” s:254</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstad, Müfessir <strong>Konyalı Mehmed Vehbi</strong> Efendi için “<strong>tefsir sahibi Hoca Vehbi'nin (r.h.) Risale-i İhlâs karşısında mağlûbiyetle beraber, Risale-i Nur'a karşı hayran ve takdirkâr olması münasebetiyle”</strong>s:255</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Eski talebeliğim zamanında mevsuk zatlardan, onlar da mühim imamlardan naklederek işittim ki: "<strong>Ciddî, müştak, hâlis talebe-i ulûm, tahsilde iken vefat ettikleri zaman, berzahta aynı tahsil misâli ve bir medrese-i mâneviyede bulunuyor gibi, o âleme muvafık bir vaziyet ihsan ediliyor"</strong> diye, o zaman talebe-i ulûm içinde çok defa medâr-ı bahis oluyordu.” s:255</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Darb-ı meselde meşhurdur ki: <strong>bir şeyde zahmet, meşakkat, alâmet-i makbûliyettir</strong>” s:257</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Üstadda Eskiden beri <strong>kulunç</strong> illetine ve <strong>romatizma</strong> hastalığı varmış s:257</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*Bazen <strong>geçim derdi</strong> insanı hizmetten alıp dünyaya bağlayabiliyor. s.259</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Öşür</strong>, şer'î zekâttır. Zekât ise, müstahaklaradır”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur'un mesleği</strong> ise, vazifesini yapar, Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmaz. Vazifesi tebliğdir; kabul ettirmek, Cenab-ı Hakkın vazifesidir”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur'un ehemmiyetli bir esası olan <strong>tesettür şiarı</strong>”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur <strong>dünya işlerine âlet</strong> olamaz, dünya işlerine siper edilmez”</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale -i Nur şakirtleri, <strong>hizmet-i Nuriyeyi</strong> velâyet makamına tercih eder; keşif ve kerâmâtı aramaz ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz ve vazife-i İlâhiye olan muvaffakiyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstahak oldukları şan ve şeref ve ezvak ve inâyetlere mazhar etmek gibi, kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, "Vazifemiz hizmettir, o yeter" derler” s:263</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*İnsanın “<strong>peder ve validesinin şefkatlerine mukabil, bilâ kayd ü şart kemâl-i hürmet ve itaat lâzım iken</strong>” s:264</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Mübarek <strong>Ramazan-ı Şerifteki dualar</strong>, ihlâsı bulmak şartıyla, inşaallah makbuldür” s:265</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Rejimi reddetmek </strong>ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. Ve ne de düşünüyoruz ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır” s:265</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“Risale-i Nur'un şakirtlerinden en müthiş bir muhalif, rejim müessesesini tel'in de etse, bilfiil idareye ilişmese, onun mefkûresine kanunen ilişilmez. <strong>Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikir</strong>, onları tebrie eder.” s:265</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Risale-i Nur hizmetinde bir kapı kapansa, daha mühim kapılar açılır</strong>” s:265</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">*“<strong>Namazsız eller</strong>” s:267</span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Salih Okur</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span>cevaplar.org</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="FaKiR, post: 91132, member: 10"] [CENTER][IMG]http://www.cevaplar.org/images/yresim/nor/1041.jpg[/IMG][/CENTER] *“[B]Ehl-i hakikatin sohbetine[/B] zaman, mekân mâni olmaz; mânevî radyo hükmünde biri şarkta, biri garpta, biri dünyada, biri berzahta olsa da rabıta-i Kur'âniye ve imaniye onları birbiriyle konuşturur.” S:5 *“[B]Hizmetinizin[/B] azameti ve ehemmiyeti ve [B]muârızların[/B] kuvveti ve şeytaneti nispetinde [B]ihtiyata[/B] ve [B]dikkate[/B] mecburuz.”s:6 *“Bu zaman [B]cemaat[/B] zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı. Hususan benim gibi bir biçarenin kıymetinden bin derece ziyade ehemmiyet vermekle, bir batmanı kaldırmayan zayıf omuzuna binler batman ağırlığı yüklense, altında ezilir.”s:6 *“Lillâhilhamd, Risaletü'n-Nur, [B]bu asrı, belki gelen istikbali[/B] tenvir edebilir bir mucize-i Kur'âniye olduğunu çok tecrübeler ve vâkıalarla körlere de göstermiş.” s:6 *Geçmiş asırlar ferdiyet asrı bu zaman ise [B]şahs-ı manevi[/B]... s:7 *Üstad hazretleri 1936’da gönderildiği Kastamonu’da “[B]fevkalade bir dikkat ve tazyik ve tecrid içinde[/B]” bulunduğunu söylüyor. s:7 *“Emn ve ye'sin vartasına düşmemek hikmetiyle, havf ve reca muvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için [B]kabz-bast[/B] hâletleri celâl ve cemal tecellîsinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medâr-ı terakki bir düstur-u meşhurdur.” s:7 *“[B]Risaletü'n-Nur'un kitapları birbirine tercih edilmez[/B]. Her birinin kendi makamında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mucize-i mâneviye-i Kur'âniyedir.” s:9 *[B]Risale-i Nur[/B]; Ehemmiyetli manevi ilmi bir mürşid. s:9 *[B]Evrad u Ezkarı tefekkürle okumak[/B] büyük zevk ve şevk veriyor. s.10 *Şu zamanda imanın esaslarına ve köklerine [B]şiddetli ve cemaatli[/B] bir şekilde taarruz var. s:10 *[B]Risale-i Nur[/B]; 1- İmani hakikatları ispat ediyor. 2-İmanda derinleşmeye sebep oluyor. 3-İmanı muhafaza ediyor. 4-Şüpheleri süpürerek imanı temiz tutuyor. s:10 *[B]Hizmette[/B]: 1- Sabır 2-Metanet 3-Sebat 4-Tahammül lazım. s:10 *[B]Üstad bazı vazifeleri kendisinden sonraki şakirdlere bırakmış[/B], mesela 29. Lem'anın Arapçadan tercüme ve tefsiri için: “Benim şimdi onunla meşgul olmaya ne vaktim var ve ne de halim müsaade eder. İnşaallah ileride [B]Risaletü'n-Nur'un başka bir şakirdi[/B] o vazifeyi yapacak.” diyor. s:11 *Üstad, Sovyetlerde uygulanan Ateizm ile Türkiye’de icra edilen arasındaki farkı şöyle izah ediyor: “ [B]Nesholup, tahrif olmuş bir dine karşı dinsizlikle ihanet başka. Ve hak ve ebedî bir dine karşı ihanet ise, yeri titretiyor, kızdırıyor.”[/B] s:15 *“[B]Dünyanın meşakkatleri[/B] madem sevap verir, geçerler; o musibetlere karşı sabır içinde şükürle, metanetle mukabele edilmek gerektir.”s:15 *[B]Batı medeniyeti[/B]:1- Menfi esaslara bina edilmiş. 2- Bu maddi harikaları kendi çalışması görüp şükretmeyen 3- Maddiyun fikriyle şirke düşen 4- Seyyiatı hasenatına galip bir medeniyet. s:16 *“Avrupa zâlim hükûmetleri zulümleriyle, [B]Sevr Muahedesiyle [/B]âlem-i İslâma ve merkez-i Hilâfete ettikleri [B]ihanete[/B] mukabil öyle bir mağlûbiyet tokadını yediler ki; dünyada dahi bir cehenneme girip çıkamıyorlar, azapta çırpınıyorlar.” s:16 *Üstad, [B]zelzele[/B] için “ böyle âfatlar, za'f-ı imandan neşet eden hatâların neticesidir.” diyor. s:17 *Bu zamanda ehl-i dalaletin aşıladıkları bir çok manevi hastalık var. Bunların büyük kısmı da [B]Risale-i Nur merhemiyle[/B] tedavi edilebilir.” 17 *[B]Hizmetin tesirini bulandırmamak için[/B] toprak gibi [B]mahviyet, terk-i enaniyet ve mutlak tevazu[/B] şart. s:18 *“[B]İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça[/B] daha selb edilmeyeceğine ehl-i keşif ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: "Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir." Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letâife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor. Öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor."s:18 *[B]Hizmette üç önemli husus[/B]: 1-İhlaslı sadakat 2-Livechillah uhuvvet 3-Fisebilillah muavenet. s:18 *Üstadın, [B]İkinci Dünya Savaşı[/B] için bir değerlendirmesi:“Adalet-i İlâhiye, İslâmiyete ihanet eden mimsiz medeniyete öyle bir azâb-ı mânevî vermiş ki, bedevîliğin ve vahşîliğin derecesinden çok aşağıya düşürtmüş. Avrupa'nın ve İngilizin yüz sene ezvâk-ı medeniyesini ve terakkî ve tasallut ve hâkimiyetin lezzetlerini hiçe indiren mütemadî korku ve dehşet ve telâş ve buhran yağdıran bombaları başlarına musallat etmiş.” s:19 *Üstad, siyah mürekkebi sevmiyor, [B]kırmızı mürekkep[/B] hoşuna gidiyor. s:21 *“Bu asrın acip bir hassasıdır. [B]Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi; ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler mânevî ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır[/B]. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatâsına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; "Biz buna müstehakız" derler. s:22 *[B]Ahirzaman hadiseleri çıkmaya başlamış ve alametleri görülmüş ama ahirzaman müceddidi haricinde alimler onu teşhis edememişler[/B]. s:26 *“[B]Siyaset cazibesi[/B]” insanı aldatabiliyor. s:26 *Veliye gelen ilhamda fikirler ve içtihadlarla [B]hakikatın rengi[/B] bir derece değişebiliyor. s.26 *Takriben [B]2120’ye[/B] kadar hizmet devam edecek Allahu alem. s: 27 *[B]2086[/B] tarihine kadarki nur hizmeti, [B]zahir ve aşikare, belki galibane[/B]...2120’ye kadarki kısmı ise [B]gizli ve mağlubiyet içinde[/B] devam edecek. Allahu alem. s: 28 *“[B]Risale-i Nur[/B], yalnız bir cüz'î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor; belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kaleyi tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor; belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsit âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun, bâhusus avâm-ı mü'minînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıyla, bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi Kur'ân'ın i'câzıyla o geniş yaralarını, Kur'ân'ın ve imanın ilâçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor.” s.30 *“[B]Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerrep ilâçlar, hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın i'câz-ı mânevîsinden çıkan Risale-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber, imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır.”[/B] s:30 *Üstad, [B]Hafız Ali[/B] ağabeyin bize örnek olması gereken [B]4 özelliğini[/B] sayıyor: 1-Yorulmaz 2-Sıkılmaz. 3-Ciddi 4-Samimi s.34 *“[B]Beşinci Şuâ[/B], umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.”s:35 *“[B]Temadî eden tahribat-ı mâneviye[/B] karşısında, lillâhilhamd, gittikçe Risale-i Nur'un mucizâne [B]mukavemeti[/B] ve [B]satveti[/B] ve [B]kıymeti[/B] tezayüd ediyor.” s:37 *“[B]Dalâletin temel taşı ve nokta-i istinadı olan tabiat tâğutu[/B]” s:37 *“[B]Dalâletlerin envâı çoktur[/B].” s:37 *Üstad 1908-1909’larda İstanbul’da [B]şöhretle bahsedilen bir isim[/B] olmuş. s.40 *1950 senesine kadar “[B]en karanlık bir zulüm[/B]” tecavüz etmiş. s.44 *[B]1840’lı yıllar[/B] İslam güneşinin tutulmasına zemin hazır eden seneler. s:45 *[B]Kabak tatlısı [/B]Üstadın pek sevmediği bir tatlı. s:50 *[B]Tokat sebepleri[/B]: 1- Tembellik 2-Hizmete zıd cereyanlara tarafgirlik 3-Evhamla hizmetten çekilmek 4-Sebatsızlık 5-Sadakatsizlik. s:51 *Risale okumada [B]şevk[/B] önemli. s.51 *Okumada [B]takdir[/B] de mühim. Yani takdir ederek okuma... s:51 *Hizmet [B]genç ve kuvvetli omuzlar[/B] istiyor. s.56 *“[B]Risale-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir[/B]. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur'ân kelâmullah olduğuna ve i'câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir.” s:56 *“Zannederim ki, [B]hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış.[/B] Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor.” s:56 *“[B]İnşaallah vazifeniz[/B] şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek.” s.56 *Risale-i Nurun [B]faal merkezi[/B] olan Hafız Ali” s:57 *Üstadın özellikle “[B]risalelerle çok meşgul olanlarla”[/B] alakası var. s.58 *Hafız Ali ağabey 20. asrı “[B]acip isyan, tuğyan, temerrüd asrının ve garip, küfran ve galeyan ve ilhad zamanı”[/B] olarak tavsif ediyor. s:71 *“Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan, elbette [B]rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmetenli'l-Âlemîn zâtın (a.s.m.) mertebe-i şefkatinden taşmamak[/B] gerektir. Eğer aşsa ve taşsa, o şefkat, elbette merhamet ve şefkat değildir; belki dalâlete ve ilhada sirayet eden bir maraz-ı ruhî ve bir sakam-ı kalbîdir” s:75 *“[B]Kâfir ve münafıkların Cehennemde yanmalarını ve azap ve cihad gibi hadiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak ve tevile sapmak[/B], Kur'ân'ın ve edyân-ı semâviyenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzip olduğu gibi, bir zulm-ü azîm ve gayet derecede bir merhametsizliktir. Çünkü mâsum hayvanları parçalayan canavarlara himayetkârâne şefkat etmek, o biçare hayvanlara şedit bir gadr ve vahşi bir vicdansızlıktır. ve binler Müslümanların hayat-ı ebediyelerini mahveden ve yüzer ehl-i imanın su-i âkıbetine ve müthiş günahlara sevk eden adamlara şefkatkârâne taraftar olmak ve merhametkârâne cezadan kurtulmalarına dua etmek, elbette o mazlum ehl-i imana dehşetli bir merhametsizlik ve şenî bir gadirdir.” s:75 *“[B]Küfür ve dalâlet[/B], kâinata büyük bir tahkir ve mevcudata bir zulm-ü azîmdir ve rahmetin ref'ine ve âfâtın nüzulüne vesiledir. Hattâ, deniz dibinde balıklar, cânilerden şekva ederler ki, "İstirahatimizin selbine sebep oldular" diye rivâyet-i sahiha vardır.” s:75 *Üstadın fıtratında [B]şefkat ve rikkat[/B] ziyade. s:75 *[B]Bazı meşrep farkı olan eserleri okumak[/B] Nur meşrebine zarar verebiliyor. s:76 *“Risaletü'n-Nur [B]hakaik-i İslâmiyeye [/B]dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. “ s:77 *“[B]Kat'î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü'n-Nur'dadır[/B].” s:77 *Üstad, eski Said döneminde günde [B]bir cilt kitabı[/B] anlayarak mütalaa edermiş. s:77 *“Risaletü'n-Nur [B]çok mütenevvi hakaike[/B] dair olduğu” s:77 *“[B]Şimdilik bazı ulemanın yeni eserlerinde meslek ve meşrep ayrı ve bid'atlara müsait gittiği için.[/B]” s:77 *[B]Hatt-ı Kur’an’iyi muhafaza Risale-i Nur’un bir vazifesi[/B]. s:77 *“[B]Mesleğimiz[/B], tecavüz değil tedafüdür.” s:77 *“Hâdisât-ı zamaniye bahanesiyle [B]Vehhâbîlik ve Melâmîliğin bir nev'ine[/B] zemin ihzar etmek tarzında, bazı ruhsat-ı şer'iyeyi perde yapıp eserler yazılmış.” s.77 *“[B]Risaletü'n-Nur,[/B] gerçi umuma teşmil suretiyle değil, fakat herhalde hakikat-i İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velâyet ve esas-ı takvâ ve esas-ı azimet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniye gibi ince, fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisâtın fetvalarıyla onlar terk edilmez.” s.77-78 *Üstada göre [B]2. Abdülhamid’in istibdadı[/B]:1-Resmi 2-Zayıf 3-İsmi bir istibdad. s:78 *Üstad, davet edildiği Ankara’da baştaki şahıslarla[FONT=Verdana]“[B]uyuşamadığını[/B]” söylüyor. s:79[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]Medresetüz Zehra’nın maddi cihetinin[/B] de yapılacağını şöyle müjdeliyor: “İnşaallah istikbalde Risale-i Nur şakirtleri o âli hakikatin [B]maddî suretini de [/B]tesis etmeye muvaffak olacaklar.” s:79[/FONT] [FONT=Verdana]*“Deccal dünyayı zapt eder" mânâsı, "[B]ekseriyet-i mutlaka ona taraftar olur"[/B] demektir” s:81[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Zevkli ve cazibedar velâyet tereşşuhatı karşısında Risale[/B][/FONT][B][FONT=Times New Roman]-[/FONT][/B][FONT=Verdana][B]i Nur'un hizmetindeki meşakkat, mücahede, külfet bulunduğundan[/B] .” s:83[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bir adamın imanını kurtarmak, on adamı velî yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir[/B].” s:84[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad hazretleri Şarklı meşayıhtan merhum [B]Ziyaüddin-i Nurşini[/B] için “evliya-i azimeden” diyor. s.88[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Ziyaeddin efendi[/B] “Sünnet-i Seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana hâlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir” s:88[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Hizmetimiz[/B]: a-gayet kudsi[/FONT] [FONT=Verdana]b-ehemmiyetli[/FONT] [FONT=Verdana]c-kıymettar[/FONT] [FONT=Verdana]d-ehl-i imana menfaatli bir hizmet. s:89[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı mânevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir[/B].” s.89[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu zamanda her şeyin fevkinde [B]hizmet-i imaniye[/B] en ehemmiyetli bir vazifedir. Hem kemiyet ise, keyfiyete nispeten ehemmiyeti azdır. Hem [B]muvakkat ve mütehavvil siyaset âlemleri ebedî, daimî, sabit hidemat-ı imaniyeye nispeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz, medar da olamaz[/B]. Risale-i Nur’un talimatı dairesinde ve bizlere bahşettiği hizmet noktasında feyizli makamlara kanaat etmeliyiz..” s.89[/FONT] [FONT=Verdana]*Hizmette “[B]fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs lâzımdır.”[/B] s.90[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakikî beklenilen [B]ve bir asır sonra gelecek o zat[/B] dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.” s:90[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Hem üç mesele var:[/B] biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimmi ve en âzamı, iman meselesidir”s:90[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Yirmi senedenberi tahribkârâne eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş ve metanet ve sadakat kaybolmuş ki[/B], ondan, belki de yirmiden birisine itimat edilmez. Bu acip hâlâta karşı çok fevkalâde sebat ve metanet ve sadakat ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır; yoksa akîm kalır, zarar verir.” s:90[/FONT] [FONT=Verdana]*“Demek [B]en hâlis ve en selâmetli ve en mühim ve en muvaffakiyetli[/B] hizmet Risale-i Nur şakirtlerinin daireleri içindeki kudsî hizmettir.” s:91[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Tembelllik ve lakaydlık[/B] hizmet ehline musallat olan hastalıklardan s.91[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur'un mesleğindeki en mühim bir esası [B]şefkat[/B] olduğundan ve şefkat madenleri de [B]hanımlar[/B] olduğundan, çoktan beri beklerdim ki, kadınlar âleminde Risale-i Nur'un mahiyeti anlaşılsın” s:95[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Risale-i Nur’daki manevi, külli kazançtan istifade için 4 şart:[/B][/FONT] [FONT=Verdana]1-Sadakat[/FONT] [FONT=Verdana]2-Hizmet etmek[/FONT] [FONT=Verdana]3-Takva[/FONT] [FONT=Verdana]4-Günahlardan sakınmak. s.96[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir[/B] (a.s.m.) ve Velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) bir evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür”s.103[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bu asrın bir hassası şudur ki, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı bakiyeye bilerek tercih ettiriyor[/B].”s:104[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bu asırda hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı içtimaiyesi öyle dehşetli, fakat cazibeli ve elîm, fakat meraklı bir vaziyet almış ki, insanın ulvî latifelerini ve kalb ve aklını nefs-i emmaresinin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor[/B].” s.105[/FONT] [FONT=Verdana]*Bu asırda [B]bereket[/B] şu dört sebebden kalkmış:[/FONT] [FONT=Verdana]1-İsraf[/FONT] [FONT=Verdana]2-İktisatsızlık[/FONT] [FONT=Verdana]3-Kanaatsizlik[/FONT] [FONT=Verdana]4-Hırs. s:105[/FONT] [FONT=Verdana]*Dünyevileşme belasından kurtulmanın bir çaresi Risale-i Nur’a [B]sadakat, metanet, ciddi ihlas ve tam itimad [/B]ile yapışmakla olur. s.105[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur'un şimdiye kadar fütuhatı ve zındıkların ve dalâletlerin savletlerini kırması ve yüz binler biçarelerin imanlarını kurtarması ve herbiri yüze ve bine mukabil yüzer ve binler hakikî mü'min talebeleri yetiştirmesi[/B], Muhbir-i Sâdıkın ihbarını aynen tasdik etmiş ve vukuatla ispat etmiş ve ediyor, inşaallah daha edecek. Ve öyle kökleşmiş ki, inşaallah hiçbir kuvvet Anadolu'nun sinesinden onu çıkaramaz. [B]Tâ âhir zamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şakirtleri Cenab-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sümbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz[/B].” s.108[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Kur’an’da 300.620 harf var[/B]. s.108[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad eserlerle [B]irtibat ve iştiyaka[/B] ehemmiyet veriyor. s:109[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bu acip asrın[/B] hayat-ı dünyeviyeyi ağırlaştırması ve yaşamak şeraitini ağırlaştırması ve çok etmesi ve hâcât-ı gayr-ı zaruriyeyi görenekle, tiryaki ve müptelâ etmekle hâcât-ı zaruriye derecesine getirmesiyle hayatı ve yaşamayı, herkesin her vakitte en büyük maksat ve gayesi yapmıştır. Onunla hayat-ı diniye ve ebediye ve uhreviyeye karşı ya set çeker, veya ikinci, üçüncü derecede bırakır. Bu hatâsının cezası olarak öyle dehşetli bir tokat yedi ki, dünyayı başına cehennem eyledi. İşte bu dehşetli musibette, ehl-i diyanet dahi büyük bir vartaya düşüyorlar ve kısmen anlamıyorlar.” s:109[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bu hasta ve gaddar ve bedbaht asrın belâ ve vebasından ve zulüm ve zulmetinden en mücerreb bir kurtarıcı, Risale-i Nur'un mizanları ve muvazeneleriyle, neşrettiği nur olduğunu[/B] kırk bin şahit vardır. Demek Risale-i Nur'un dâiresine yakın bulunanlar içine girmezse, tehlike ihtimali kavîdir.” s:110[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bu asır hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye, ehl-i İslâma da bilerek, severek tercih ettirdi.[/B]” s.110[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Musibet-i semaviye[/B] mâsumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.” s.111[/FONT] [FONT=Verdana]*“Ahirzamanda madem [B]fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi[/B] gelmiş” s:111[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Bu zamanda en birinci maksad iman hakikatlarında derinleşme ve başkalarının imanına hizmet olmalı[/B]. s.115[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Üstad[/B], dünya siyasetini [B]zalimlerin satranç oyununa[/B] benzetiyor. s.116[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur kökleşiyor. İnşaallah, onu hiçbir şey koparamayacak, ensal-i âtiyede de devam edip gidecek[/B].” s:121[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur[/B], kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadakat ve dâimî ve sarsılmaz bir sebat ister. Evet, Risale-i Nur on beş senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikîyi on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığını, yirmi senede, yirmi bin zat tecrübeleriyle şehadet ederler.” s:122[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin[/B].” s:122[/FONT] [FONT=Verdana]*“Evet, bu zamanda [B]siyaset[/B], kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı”s:123[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]Süfyani[/B] için “[B]cehenneme gidenin[/B]” tabirini kullanıyor. s:131[/FONT] [FONT=Verdana]*“Zaaf-ı imandan gelen [B]tuğyan[/B], ekseri musibet-i âmmeyi celb ettiği gibi” s:132[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Haram-ı nazar, nisyan verir[/B].” İmam Şafii-s:132[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Maneviyattan yabancılaşmış şu asırda[/B]” s:134[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Risale-i Nur’a çalıştıkça[/B]; 1-Yaşamakta kolaylık[/FONT] [FONT=Verdana]2-Kalpte ferahlık[/FONT] [FONT=Verdana]3-Maişette suhulet görüyoruz. s:135[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]İman hizmeti[/B], iman hakaiki, bu kâinatta her şeyin fevkindedir, hiçbir şeye tâbi ve âlet olamaz” s:137[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Isparta[/B], Risale-i Nur'un bir Medresetü'z-Zehrâsıdır.” s:139[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Mesnevi’yi Nuriye[/B] ilk neşredildiğinde “[B]O zaman, başta Şeyhülislâm ve Darü'l-Hikmet âzâları ve İstanbul'un büyük âlimleri, tahsin ve takdirle karşıladılar.[/B]” s:140[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Şakirdlerin Alimler kısmı[/B]” s.140[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu âhirzaman fitnesinde [B]açlık[/B] ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalâlet, biçare aç ehl-i imanı, derd-i maişet içinde boğdurup, hissiyatı diniyeyi ya unutturup ya ikinci, üçüncü derecede bırakmaya çalışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor.” s:140[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, Ramazan için: “[B]Riyazet-i diniyye[/B]” tabirini kullanıyor. s:141[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Nefsini güzel yemeklerle şımartan, serkeş eden ve hevesat-ı rezile ve tuğyanlara sevk edip sarhoş eden gençler[/B]” s:141[/FONT] [FONT=Verdana]*Bu zamanda [B]helal haram[/B] birbirine çok karışmış. s:141[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Telif[/B], ihtiyarımız dairesinde değil.” s:142[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur şakirtlerinin teliften hisseleri kalmak için[/B]” s:142[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Hanım şakirtler[/B]”s:142[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bu zaman, ehl-i hakikat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil[/B]. Zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı mânevî hükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için, bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini o havuza atmaktır ve eritmek gerektir. Yoksa, o buz parçası erir, zayi olur; o havuzdan da istifade edilmez.” s:143[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu dairenin verdiği büyük neticelere mukabil, [B]sarsılmaz bir sadakat ve kırılmaz bir metanet[/B] ister” s:144[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Isparta kahramanlarının[/B] gösterdikleri harikalar ve cihan-pesendâne hidemât-ı Nuriyenin esası, harika sadakatleri ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi, [B]kuvvet-i imaniye ve ihlâs hasletidir[/B]. İkinci sebebi, [B]cesaret-i fıtriyedir[/B]."s:144[/FONT] [FONT=Verdana]*“Âlem-i insaniyette ve İslâmiyette [B]üç muazzam mesele[/B] olan, iman ve şeriat ve hayattır. İçlerinde en muazzamı iman hakikatleri olduğundan, bu hakaik-i imaniye-i Kur'âniye başka cereyanlara, başka kuvvetlere tâbi ve âlet edilmemek ve elmas gibi o Kur'ân'ın hakikatleri, dini dünyaya satan veya âlet eden adamların nazarında cam parçalarına indirmemek ve en kudsî ve en büyük vazife olan imanı kurtarmak hizmetini tam yerine getirmek için, Risale-i Nur'un has ve sadık talebeleri, gayet şiddet-i nefretle siyasetten kaçıyorlar.” s:145[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bizim mesleğimizde benlik, enaniyet, şan ve şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehir gibi ondan kaçıyoruz. Onu ihsas eden hâlâttan şiddetle ictinap ediyoruz[/B].” s:146[/FONT] [FONT=Verdana]*“Yeni hurufla, [B]bir ihtar-ı mânevîyle[/B] izin verdik” s:148[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Takvâ[/B], menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve [B]amel-i salih,[/B] emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.” s:148[/FONT] [FONT=Verdana]*“Her zaman [B]def-i şer, celb-i nef'a râcih olmakla[/B] beraber, bu tahribat ve sefahet ve câzibedar hevesat zamanında bu takvâ olan def-i mefasid ve terk-i kebair üssü'l-esas olup büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş. Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takvâ bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur. Böyle kebair-i azîme içinde amel-i salihin ihlâsla muvaffakiyeti pek azdır”s:148[/FONT] [FONT=Verdana]*“Hem, [B]takva[/B] içinde bir nevi [B]amel-i salih[/B] var. Çünkü bir haramın terki vaciptir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var.”s:148[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Takvâ[/B], böyle zamanlarda, binler günahın tehâcümünde bir tek içtinab, az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vacip işlenmiş oluyor”s.148[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur şakirtlerinin, bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı [B]takvâyı[/B] [B]esas tutup[/B] davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiamiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takvayla ve niyet-i içtinabla yüzer amel-i sâlih işlenmiş hükmündedir”s:149[/FONT] [FONT=Verdana]*“Hayat-ı içtimaiyeyi idâre eden en mühim esas olan [B]hürmet ve merhamet[/B] gayet sarsılmış”s.149[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) olan sedd-i Kur'ânî'nin tezelzülüyle ve Ye'cüc ve Me'cücden daha müthiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor[/B].” s:149[/FONT] [FONT=Verdana]*Birbirimizi [B]takvaya teşvik[/B] etmeliyiz. s:149[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Küfre rıza[/B], küfür olduğu gibi, [B]zulme razı olmak[/B] dahi zulümdür.”a:”50[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstadımız, [B]İkinci Dünya Harbi[/B] için “zemin yüzünde bu [B]dehşetli düelloda[/B] semavatı ağlatacak zulümler ve tahribat oluyor. Çok mâsum ve mazlumların hukukları kayboluyor, mahvoluyor” diyor. s.150[/FONT] [FONT=Verdana]*Bazı [B]menfi kitapları[/B] okumak “[B]laakal vesvese ve evham[/B] verir” s:151[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Fena şeyle zihnen meşgul olmak da fena olduğu[/B] için”s:151[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, hizmete bir hücumu şöyle anlatıyor. “gayet dikkatle ve şeytancasına, şakirtlerin hakikî kuvvetleri olan [B]tesanüdü[/B] bozmaya çalışıyorlar”s:152[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Lemaat[/B] adlı eseri için “Zaten Lemeat, kendisi de harikadır” diyor. s.153[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Derd-i maişet sersemliğiyle[/B], ekser halk âhiret işlerine ikinci derecede bakmalarından, ehl-i dalâlet istifade edip onları avlıyorlar. Risale-i Nur şakirtleri [B]kanaat ve iktisat düsturlarıyla[/B] bu manevî hastalığa da mukabele ederler inşaallah.”s:154[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, zelzele, sel gibi felaketler için şu tabiri kullanıyor: “[B]Âsâr-ı gadab-ı İlâhî[/B]”s:155[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]İhlas risalesini[/B] okumak yetmiyor. Buradaki düsturları aynı zamanda cemaat içinde [B]yerleştirmeye[/B] çabalamalı. s.155[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu defa, evvelce size gönderilen gençler ikaznâmesinin bir tetimmesi olarak bu havalideki tehlikeli vaziyette bulunan gençlere bir ihtarname namında bir fıkra gönderiyoruz; tâ ki [B]Risale-i Nur'un genç şakirtlerinin gittikleri istikamet ve iffet ve ittiba-ı sünnet-i seniye,[/B] gençlik noktasında ne kadar kıymettar bulunduğunu ve hakikî ve zevkli gençlik ise o tarzdaki bahtiyarların gençlikleri olduğunu bir kat daha ispat edip, hakikî genç Türkler kimler olduğunu göstersin” s:155[/FONT] [FONT=Verdana]*Bu zamanda [B]genç bir insan[/B]:1-Hayat[/FONT] [FONT=Verdana]2-Gençlik[/FONT] [FONT=Verdana]3-Hevesler cihetinde hücumlara maruz. s:156[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Gençlik nimetinin şükrü[/B] onu: 1-İffet[/FONT] [FONT=Verdana]2-Namusluluk[/FONT] [FONT=Verdana]3-İbadette harcamaktır. s.156[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz”[/B] s:157[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Zehirli bir bal hükmünde olan gayr-ı meşru dairedeki gençliğin sefahetkârâne zevkleri[/B], hazine-i ebediyenin ve saadet-i sermediyenin bileti ve vesikası olan imanı kaybettiği için, darağacı hükmünde olan ölüm ve ebedî zulümat kapısı olan kabrin musibetine, aynen zahiren göründüğü gibi düşer. Ve ecel gizli olduğu için, genç ihtiyar fark etmeyerek, her vakit ecel cellâdı başını kesmek için gelebilir.” s:157[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Gençlik gidecek[/B]. Sefahette gitmişse, hem dünyada, hem âhirette binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle suiistimal ile, israfat ile gelen evhamlı hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere veya sefalethanelere ve mânevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhanelere düşeceklerini anlamak isterseniz, hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz.” s:157[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Beş on senelik gençliğin gayr-ı meşru zevki için, dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azap ve zarar ve âhirette Cehennem ve sakar belâsını çeken adam, en acınacak bir halde olduğu halde”[/B] s:158[/FONT] [FONT=Verdana]*“Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir.” s:158[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu zamanın [B]cazibedar[/B] fitnesi” s:159[/FONT] [FONT=Verdana]*“Hem mucib-i taaccüp, hem medar-ı teessüftür ki, ehl-i hakikat, [B]ittifaktaki fevkalâde kuvveti[/B] zayi ettikleri ve ziya' ile mağlûp oldukları halde, ehl-i nifak ve dalâlet, meşrebine zıt olduğu halde ittifaktaki ehemmiyetli kuvveti elde etmek için ittifak ediyorlar. Yüzde on iken, doksan ehl-i hakikati mağlûp ediyorlar”s:159[/FONT] [FONT=Verdana]*“Yeni Said, [B]hakaik-i imaniyeye dair o derece mantıkça ve hakikatçe burhanlar zikrediyor ki,[/B] değil Müslüman uleması, belki en muannid Avrupa filozoflarını da teslime mecbur ediyor” s:159[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstadımız, [B]Şeyh Fehim Arvasi[/B] merhum için “benim silsile-i ilimde en mühim üstadım olan Şeyh Fehim'” diyor. s:161[/FONT] [FONT=Verdana]*“Üstad, [B]İmam-ı Rabbani[/B] hazretleri için “en ziyade merbut olduğum İmam-ı Rabbânî” s:161[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]Abdülhakim Arvasi[/B] hazretleri için “Şeyh Fehim'in (k.s.) tilmizi ve en ziyade merbut olduğum İmam-ı Rabbânî (r.a.)'ın bir talebesi”s:161[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu zamanda, gayet kuvvetli ve hakikatli milyonlar fedakârları bulunan meşrepler, meslekler bu dehşetli dalâlet hücumuna karşı zâhiren mağlûbiyete düştükleri halde, benim gibi yarım ümmî ve kimsesiz, mütemadiyen tarassut altında, karakol karşısında ve müthiş, müteaddit cihetlerle aleyhimde propagandalar ve herkesi benden tenfir etmek vaziyetinde bulunan bir adam, elbette dalâlete karşı galibane mukavemet eden ve milyonlar efradı bulunan mesleklerden daha ileri, daha kuvvetli dayanan Risale-i Nur'a sahip değildir. O eser, onun hüneri olamaz ve onunla iftihar edemez. Belki, [B]doğrudan doğruya Kur'ân-ı Hakîmin bu zamanda bir mucize-i maneviyesi, rahmet-i ilâhiye tarafından ihsan edilmiştir[/B].”s:161[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur'un öyle parçaları var ki, [B]bazı altı saatte, bazı iki saatte, bazı bir saatte, bazı on dakikada yazılan risaleler[/B] var. Ben yeminle temin ediyorum ki, Eski Said'in kuvve-i hafızası beraber olmak şartıyla, o on dakikalık işi, on saatte fikrimle yapamıyorum. O bir saatlik risaleyi, iki gün istidadımla, zihnimle yapamıyorum” s:162[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Otuzuncu Sözü[/B], ne ben, ne de en müdakkik dindar filozoflar, altı günde o tahkikatı yapamaz”s:162[/FONT] [FONT=Verdana]*“Demek, biz müflis olduğumuz halde, gayet zengin bir mücevherat dükkânının [B]dellâlı[/B] ve birer hizmetçisi olmuşuz.” s:162[/FONT] [FONT=Verdana]*“Mübarek Ramazan'ın [B]Leyle-i Kadir[/B] sırrıyla, seksen üç sene bir ömr-ü mânevî kazandırması sırr-ı hikmetiyle ve Risale-i Nur'un şakirtlerindeki sırr-ı ihlâsla, tesanüd ve iştirâk-i a'mâl-i uhrevî düsturuyla, herbir sadık şakirt, o fevkalâde mânevî kazancı elde edeceğine”s:181[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu Ramazan-ı Şerifte [B]âfâka bakmamak ve dünyayı unutmaya çok muhtaç olduğum[/B] halde, maattessüf, dünyaya ara sıra bakmaya bizi mecbur ediyorlar. İnşaallah, bu bakmakta niyetimiz hizmet-i imaniye olduğundan, o da bir nevi ibadet sayılır”[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]İmam-ı Gazali[/B] için “Risale-i Nur ve şakirtlerinin bir üstadı olan Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazalî ve beni Hazret-i Ali ile bağlayan yegâne üstadım” s:182[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan’dan [B]hem çabuk, hem keskin, hem tam düşmanların başını dağıtacak silâhları[/B] bulduğu” s:182[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Farz ve vaciplerde ve şeâir-i İslâmiyede ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde [/B]riya giremez; izharı, riya olamaz-meğer gayet za'fı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola. Belki, şeâir-i İslâmiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfâsından çok derece daha sevaplı olduğunu, [B]Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazâlî[/B] (r.a.) gibi zatlar beyan ediyorlar. Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve hâlistir” s:184[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Riyanın sebeplerinden mühimleri[/B]: 1-İman zaafı[/FONT] [FONT=Verdana]2-Hırs ve tama[/FONT] [FONT=Verdana]3-Şöhret ve makam sevgisi. s.184[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur şakirtleri, ene'yi, nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, [B]Risale-i Nur dairesinin şahs-ı mânevisinin hesabına çalışması[/B], ben yerine biz demeleri” s.185[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Ehl-i tarikat[/B], riyayı kırmak için fena fiş şeyh, fena firrasul,, nefs-i emmareyi öldürmak gibi vasıtalar kullanmışlar. s.185[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur'un hakikî şakirtleri[/B], neşriyat-ı diniyelerinde ve ittibâ-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebâirdeki takvâlarında, Kur'ân hesabına vazifedar sayılırlar.” s:187[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstadın talebesi Mehmed Feyzi Efendi “[B]İslâmiyet noktasında bu asır, gayet ehemmiyetli ve dehşetlidir.[/B] Kur'ân ve Hadis, ihbar-ı gaybîyle, ehl-i imanı onun fitnesinden sakınmak için şiddetle haber vermiş” s:187[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Hesab-ı cifrî ve ebcedî ve riyazî [/B]eskiden beri sağlam bir düsturdur ve kuvvetli bir emare olabilir.” s:187[/FONT] [FONT=Verdana]*“Evet, bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaî ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslâmiye için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, [B]hakaik-i imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi,[/B] en mukaddes ve en büyüğüdür. Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nispeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor. Rivâyât-ı hadisiyede, tecdid-i din hakkında ziyade ehemmiyet ise, imanî hakaikteki tecdid itibarıyladır. Fakat efkâr-ı âmmede, hayatperest insanların nazarında zâhiren geniş ve hâkimiyet noktasında cazibedar olan hayat-ı içtimaiye-i İslâmiye ve siyaset-i diniye cihetleri daha ziyade ehemmiyetli göründüğü için, o adese ile, o nokta-i nazardan bakıyorlar, mânâ veriyorlar.” s:189[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu asırda, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur'un hakikatine ve şakirtlerinin şahs-ı manevîsine, hakaik-i imaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış; yirmi seneden beri o vazife-i kudsiyede tesirli ve fatihâne neşriyle gayet dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalâlet hücumuna karşı tam mukabele edip, yüz binler ehl-i imanın imanlarını kurtardığını kırk binler adam şehadet eder” s:190[/FONT] [FONT=Verdana]*1942’de Risale-i Nur’a karşı [B]dehşetli bir gıybet[/B] yapılmış. s:191[/FONT] [FONT=Verdana]*“On sekiz sene müddetinde sünnet-i seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferit hükmünde ihtilâttan men' ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve hususî ibadetgâhında ezan-ı Muhammedî okuyup "Allahu Ekber" dediğinden ve "Lâ ilâhe illâllah" hakikatini güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan ve mahkûm edilen bir adamı, yüzer emare ve karinelere istinaden inayet-i ilâhiyeden geldiğine kat'î bir kanaatle işârât-ı Kur'âniyeden bir müjdeyi hem kendine, hem musibetzede arkadaşlarına bir tesellî niyetiyle beyan ettiği için, onu gıybet ve galiz tabiratla teşhir etmek ve onun dersleriyle imanlarını kurtaran, mâsum şakirtlerini ondan tenfir edip şüpheler vermek; güya ortalıkta medâr-ı inkâr hiçbir şey yok ve hiçbir münkeratı ve cinayeti görmüyor gibi, yalnız o biçarenin mevhum bir hatâsını, sekiz senede seksen müdakkiklerin nazarında saklanan ve sathî ve inâdî nazarına göre, bir içtihadî yanlışını görüyor zannıyla galiz tabirlerle zemmetmek, elbette bu asırda, bu memlekette Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın kasten işaretine medar olabilir azîm bir hadisedir” s:192[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bir hâdisede hem insan eli, hem kader müdahalesi olduğundan, insan, zâhirî sebebe bakıp, bazan haksız hükmedip zulmeder. Kader, o musibetin gizli sebebine baktığı için adalet eder" diye, Risale-i Nur'da bir kaide-i esasiyedir” s:193[/FONT] [FONT=Verdana]*“Elbette Risale-i Nur'u tetkik eden bir âlim, [B]insafı varsa[/B] taraftar olur. Ve Risale-i Nur, ulema dairesinde ve İstanbul âfâkında tezahür edecek” s.193[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]A. Arvasi[/B] için “ulemadan ve sâdâttan ve meşayihten ve ahbaptan ve hemşehriden” diyor. s.193[/FONT] [FONT=Verdana]*“Alenen nakz-ı sıyamla [B]Ramazan'ın hürmetini kıran[/B] bedbahtlar” s:193[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Ehl-i velâyet[/B], gaybî olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler.” s:195[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]En büyük bir velî dahi, hasmının hakikî halini bilmedikleri için, haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşerenin mabeynindeki muharebe gösteriyor.[/B] Demek, iki veli, iki ehl-i hakikat birbirini inkâr etmekle makamlarından sukut etmezler. Meğer bütün bütün zâhir-i şeriate muhalif ve hatâsı zahir bir içtihadla hareket edilmiş ola”s:195[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Muarızlara[/B]:1-Hiddet[/FONT] [FONT=Verdana]2-Tehevvür[/FONT] [FONT=Verdana]3-Mukabele-i bilmisil yapmamalı. s:196[/FONT] [FONT=Verdana]*Bu zamanda [B]enaniyet[/B] çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan nizâ çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dalâlet istifade ediyor.” s:196 [/FONT] [FONT=Verdana]*“İstanbul'da malûm itiraz hadisesi ima ediyor ki, ileride, [B]meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak,[/B] Risale-i Nur'a ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, i[B]tidâl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek[/B] gerektir.” s:196[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Fâş etmek hatırıma gelmeyen bir sırrı, fâş etmeye mecbur oldum[/B]. Şöyle ki: Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîyi temsil eden has şakirtlerinin şahs-ı mânevîsi "Ferid" makamına mazhar oldukları için, değil hususî bir memleketin kutbu, belki ekseriyet-i mutlakayla Hicaz'da bulunan kutb-u âzamın tasarrufundan hariç olduğunu ve onun hükmü altına girmeye mecbur değil. Her zamanda bulunan iki imam gibi, onu tanımaya mecbur olmuyor. Ben, eskide, Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birisini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki, Gavs-ı Âzam'da, kutbiyet ve gavsiyetle beraber, "Ferdiyet" dahi bulunduğundan, âhirzamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o Ferdiyet makamının mazharıdır. Bu gizlenmeye lâyık olan bu sırr-ı azime binaen Mekke-i Mükerremede dahi-farz-ı muhal olarak-Risale-i Nur'un aleyhinde bir itiraz kutb-u âzamdan dahi gelse, Risale-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u âzamın itirazını iltifat ve selâm suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ı itiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.” s:196[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayat ve cihanı sarsacak hadiseler içinde hadsiz bir [B]metanet[/B] ve [B]itidal-i dem[/B] ve [B]nihayetsiz bir fedakârlık [/B]taşımak gerektir.” s:197[/FONT] [FONT=Verdana]*“Ahireti bildikleri ve iman ettikleri halde [B]dünyayı âhirete severek tercih etmek v[/B]e kırılacak şişeyi bâki bir elmasa bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve âkıbeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli lezzeti, ileride bir batman sâfi lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir” s:197[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Isparta ve havalisi kahramanları[/B] demir gibi bir metanet göstermesiyle” s:200[/FONT] [FONT=Verdana]*“Her tarafta bu [B]derd-i maişet[/B] herkesi sarsıyor” s:201[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Her şakirdin vazifesi[/B], yalnız kendi imanını kurtarmak değil; belki başkasının imanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da hizmete ciddî devamla olur”s:201[/FONT] [FONT=Verdana]*“Mümkün olduğu kadar, ehl-i takvâ, ehl-i ilme karşı [B]dostane[/B] vaziyet alınız. Fakat bu noktaya dikkat ediniz ki, Risale-i Nur'un zararına ve şakirtlerinin salâbet ve metanetlerine ilişecek bir tarzda daireniz içine sokmayınız. Öyleler, niyet-i hâliseyle girmese, belki [B]fütur[/B] verirler.” s:202[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur, tarikat değil hakikattir. Âyât-ı Kur'âniyeden tereşşuh eden bir nurdur” s:202[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur'a sık sık ilişirler, fakat [B]bir halt edemezler[/B]. Çünkü, Gavs-ı Âzam (k.s.) ve İmam-ı Ali (r.a.) gibi zatların himayeleri ve duaları berekâtına, Hafîz-ı Hakikî hıfz eder” s:202[/FONT] [FONT=Verdana]*Bu vatanda [B]ecnebi muahedelerinin icbarıyla şeair-i İslâmiye sarsılmıştı[/B]. s:202[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]20. yüzyılın en büyük hasareti[/B] İkinci dünya harbidir. s:205[/FONT] [FONT=Verdana]*“Fevkalâde bir surette yüz bin insanın kalplerine [B]tahkikî bir tarzda[/B] ders veren Risale-i Nur” s:205[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]1942’de,[/B] hizmetin 200 küsur sene devam edeceğine işaret ediyor. s:205[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Üstad hz[/B]. o hizmet taifesinin mücahede devrinin nihayet tarihleri için farklı tarihler veriyor:1547, 1577, 1545,1560, 1561...s:206[/FONT] [FONT=Verdana]*“Eski Said çok zaman [B]Medresetü'z-Zehra[/B]yı gaye-i hayal ederek çalışmış” s:207[/FONT] [FONT=Verdana]*“Zulme rıza zulümdür; taraftar olsa, zâlim olur.” s:208[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]İkinci dünya savaşının zalimlerinin suçları[/B] “Bin mâsum çoluk çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahvetmek; ve tabakat-ı beşer cereyanları içinde, burjuvaların en dehşetli müstebitleri ve sosyalistlerin ve bolşeviklerin en müfritleri olan anarşistlerle ittifak etmek; ve binler, milyonlar mâsumların kanlarını heder etmek ve bütün insanlara zarar olan bu harbi idâme ve sulhu reddetmektir” s:208[/FONT] [FONT=Verdana]*“Hem [B]zındıka[/B], nifak hasiyetiyle her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip sana düşman eder. Senin taraftarlık cihetiyle kazandığın günahlar, faydasız boynunda kalır” s:208[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur[/B], yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-i Kur'âniyenin muammâlarını hal ve keşfetmiştir ki, her bir tılsımın bilinmemesinden, çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp, tereddütlerden kurtulamayıp, bazan imanını kaybederdi. Şimdi, bütün dinsizler toplansalar, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler” s:209[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur'un bir vazifesi huruf-u Kur'âniyeyi muhafaza olduğundan [B]yeni hurufa zaruret derecesinde[/B] inşaallah müsaade olur.” s:210[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur'un mesâili[/B], ilimle, fikirle, niyetle ve kastî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlakayla sünuhat, zuhurat, ihtârât ile oluyor”s:210[/FONT] [FONT=Verdana]*“Erkân-ı imaniye içinde [B]iman-ı billâh ve iman-ı bi'l-yevmi'l-âhir[/B] âlem-i İslâmiyetin iki kutbu ve iki güneşidir” s:210[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Alem-i şehadet[/B], Sâniini gayet sarih ve zahir gösteriyor ve haşri, zımnî ve perdeli haber verir.” s:211[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]9. şuanın[/B] haşre dair kısmını kendisinden sonrakilere bırakıyor: “İnşaallah bir zaman, [B]Risale-i Nur'un şakirtlerinden birisi veya birkaç tanesi,[/B] o dokuz makamı ve berahini [B]telif[/B] edecek ve mukaddeme-i haşriyenin başındaki âyât-ı âzamın dokuz fıkrasının hazinelerini, Risale-i Nur'da münteşir [B]haşr-i cismanî berahiniyle ve kalblerine gelen sünuhat ve ilhamat ile[/B] açıp, Dokuzuncu Şuayı Onuncu Sözden daha parlak, daha kuvvetli bir tarzda [B]tekmil[/B] edecek” s:212[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bütün bütün mesleğimize muhalif olan yeni huruf[/B]” s:212[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad 0smanlı alfabesi için “[B]eski huruf[/B]” da diyebiliyor. s:213[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad [B]Sikke-i Tasdik[/B] adlı eser için “Bu gayet mahrem risaleler, nasılsa, muannit bir nâmahremin eline bu risalelerden birisi geçmiş. Gayet sathî ve inat nazarıyla bir iki yerine haksız bir itirazla ehemmiyetli bir hadiseye sebebiyet verdiğinden, bu mecmua, [B]Risale-i Nur'un has talebelerine, belki ehass-ı havassa mahsus olduğu halde[/B] ve benim vefatımdan sonra intişarına müsaade olmasıyla beraber, şimdi mezkûr hâdisenin sebebiyle herkese değil, belki ehl-i insaf ve Risale-i Nur'la alâkadar ve talebelerinden bulunanlara haslardan bir kaç şakirdin tensibiyle gösterilebilir” s:213[/FONT] [FONT=Verdana]*“Bizim mesleğimizde sohbet-i suriye ehemmiyeti azdır.” s:214[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur'un en bâriz hâsiyeti, [B]usandırmamak[/B]” Refet Bey s:215[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]İkinci Dünya Savaşı[/B] için “maddiyunluk tâununun hastalığı nev-i beşere bu dehşetli sıtmayı ve küre-i arza bu titremeyi vermiştir.” diyor: 216[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad [B]tefarik[/B] denilen kokuyu kullanıyormuş. s:219[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Rahmet-i İlâhiyeden ileri şefkat olunmaz[/B]. Hikmet-i Rabbaniyeden daha ekmel hikmet, dâire-i imkânda olamaz.” s:220[/FONT] [FONT=Verdana]*“Senin daire-i iktidarının haricinde olan hâdisâta, [B]O’nun merhamet ve hikmet ve adaleti ve rububiyeti noktasında[/B] bakmalısın” s.220[/FONT] [FONT=Verdana]*“Derd-i maişet zaruretine karşı [B]iktisat ve kanaatle[/B] mukabele etmeye zaruret var “s:223[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Menfaat-i dünyeviye[/B], çok ehl-i hakikati, ehl-i tarikatı dahi bir nevi rekabete sevk ettiği için endişe ederim. Risale-i Nur şakirtleri içinde şimdiye kadar bu cihet onları zedelememiş. İnşaallah yine zedelemez. Fakat [B]herkes bir ahlâkta[/B] olamaz. Bazıları meşru dairede rahatını istese de, itiraz edilmemeli” s:223[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Zarurete düşen bir şakirt zekâtı kabul edebilir[/B].” s:223[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur'un hizmetine hasr-ı vakit eden rükünlere ve çalışanlara zekâtla yardım etmek de Risale-i Nur'a bir nevi hizmettir[/B]” s:223[/FONT] [FONT=Verdana]*“Sizler, ara sıra, [B]İhlâs ve İktisat Lem'alarını ve bazan Hücumat-ı Sitte risalesini [/B]mâbeyninizde beraber okumalısınız” s:223[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, şakirdler arasındaki [B]tesanüdün[/B] bozulmasından çok endişe ediyor. s:223[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]Konya[/B] için: “[B]o ehemmiyetli şehir[/B]” diyor. s:224[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Isparta[/B], benim mübarek bir vatanım ve çok kıymettar kardeşlerimin dahi sevgili vatanları olduğundan” s:225[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, İkinci Dünya Savaşı için “[B]bu asrın en büyük hâdisesi[/B]” diyor.s:225[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Dünyayı dine tercih eden ve nev-i beşeri yoldan çıkaran medeniyetçiler[/B]” s:225[/FONT] [FONT=Verdana]*Eskiden şarkta talebeler bir medrese kitabını hoca nezaretinde okumaya başladıklarında Kürdçe “[B]meftihane[/B]” dedikleri bir ziyafet vermek adetmiş. s:227[/FONT] [FONT=Verdana]*“Eski zamandan beri ekser yerlerde medrese tâifesi tekkeler taifesine serfürû etmiş, yani inkıyat gösterip onlara velâyet semereleri için müracaat etmişler. Onların dükkânlarında ezvâk-ı imaniyeyi ve envâr-ı hakikati aramışlar. Hattâ medresenin büyük bir âlimi, tekkenin küçük bir velî şeyhinin elini öper, tâbi olurdu. O âb-ı hayat çeşmesini tekkede aramışlar. Hâlbuki medrese içinde daha kısa bir yol hakikatin envârına gittiğini ve ulûm-u imaniyede daha sâfi ve daha hâlis bir âb-ı hayat çeşmesi bulunduğunu ve amel ve ubudiyet ve tarikattan daha yüksek ve daha tatlı ve daha kuvvetli bir tarik-i velâyet ilimde, hakaik-i imaniyede ve Ehl-i Sünnetin ilm-i kelâmında bulunmasını, Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın mucize-i mâneviyesiyle açmış, göstermiş; meydandadır.” s:228[/FONT] [FONT=Verdana]*“Herkesten ziyade kemâl-i şevkle taraftarâne ve müftehirâne medrese taifesinden olan ulemaların koşmaları lâzım ve elzem iken, maatteessüf, daha [B]medrese ehlinin ekseri, kendi medresesinden çıkan bu âb-ı hayat çeşmesini ve bu kıymettar bâki hazinesini tanımıyor, aramıyor, muhafaza edemiyor. Lillâhilhamd, şimdi tam tamına başladılar. Sözler mecmuası, hem hocaları, hem muallimleri Nurlara çekti[/B]” s:229[/FONT] [FONT=Verdana]*“Eskiden beri bir [B]gaye-i hayalim olan[/B] bir Medresetü'z-Zehra” s:229[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur'un hizmet ettiği hakaik-i imaniye her şeyin fevkinde olduğu gibi, bu zamanda her şeyden ziyade onlara ihtiyaç var[/B]” s:230[/FONT] [FONT=Verdana]*Nefis [B]hevesatla[/B] şımarabilir. s:230[/FONT] [FONT=Verdana]*İnsanlardan [B]üstünlük düşüncesi[/B] gayet zulümlü ve zulümatlıdır. s:234[/FONT] [FONT=Verdana]*“Ehl-i dalâlet, Risale-i Nur'un elmas kılıçlarına mukabele edemedikleri için, şakirtleri içinde, [B]derd-i maişet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden istifade ederek, meşrepler veya hissiyatları muhalefetinden [/B]zayıf damarları bulup, şakirtleri içindeki [B]tesanüdü[/B] sarsmak istediklerini hissettim ve anladım. Sakın, çok dikkat ediniz, içinize bir mübayenet düşmesin. İnsan hatâdan hâli olamaz; fakat tevbe kapısı açıktır” s:234[/FONT] [FONT=Verdana]*“Nefis ve şeytan, sizi, kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki: "Biz[B], değil böyle cüz'î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risale-i Nur'un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla dünyaya, enaniyete ait herşeyi feda etmek vazifemizdir[/B]" deyip nefsinizi susturunuz” s:234[/FONT] [FONT=Verdana]*“Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; [B]herkes bir meşrepte olmaz[/B]. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir” s:234[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Gaflet mevsimi olan bahar[/B]” s:235[/FONT] [FONT=Verdana]*“Biz her gün hizmet derecesinde, [B]maişette[/B] kolaylık, [B]kalpte[/B] ferahlık, [B]sıkıntılara[/B] genişlik hissediyoruz, görüyoruz.” s:235[/FONT] [FONT=Verdana]*“Sakın! Dikkat ediniz, [B]ihtilâf-ı meşrebinizden ve zayıf damarlarınızdan ve derd-i maişet zaruretinizden[/B] ehl-i dalâlet istifade edip, birbirinizi tenkit ettirmeye meydan vermeyiniz” s:236[/FONT] [FONT=Verdana]*“Meşveret-i şer'iyeyle [B]reylerinizi teşettütten muhafaza[/B] ediniz. İhlâs Risalesinin düsturlarını her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilâf bu vakitte Risale-i Nur'a büyük bir zarar verebilir.” s:238[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]İnsan kusursuz olmaz ve rakipsiz de olmaz[/B]” s:237[/FONT] [FONT=Verdana]*“Ene ve Zerre namındaki [B]Otuzuncu Sözü[/B] her mü'minin ezber etmesi zarurîdir” Refet bey. s:238[/FONT] [FONT=Verdana]*“Her vakit [B]ihtiyat[/B] iyidir.” s:240[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Memleketten asayişin sağlanması için 5 şart[/B]:1-Merhamet[/FONT] [FONT=Verdana]2-Hürmet[/FONT] [FONT=Verdana]3-Emniyet[/FONT] [FONT=Verdana]4-Haramlardan çekinmek[/FONT] [FONT=Verdana]5-Serkeşliği bırakıp itaat etmek. s.241[/FONT] [FONT=Verdana]*“Mesleğimiz, [B]müsbet hareket[/B] etmektir “ s:242[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, [B]Hulusi ağabey[/B] için “o kardeşimiz, birinciliğini daima muhafaza ediyor” diyor. s:244[/FONT] [FONT=Verdana]*“Kim olursa olsun, [B]madem imanı var, o noktada kardeşimizdir[/B]. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünkü, daha müthiş düşman ve yılanlar var” s.247[/FONT] [FONT=Verdana]*“Hem elimizde [B]nur[/B] var, topuz yok. Nur kimseyi incitmez, ışığıyla okşar” s:247[/FONT] [FONT=Verdana]*Bilhassa ehl-i ilim olsa, [B]ilimden gelen enaniyeti de varsa[/B], enaniyetlerini tahrik etmeyiniz.” s:247[/FONT] [FONT=Verdana]*“Şimdi bu acip zamanda, imanı bulunan ve hattâ fırak-ı dâlleden bile olsa onlarla uğraşmamak ve Allah'ı tanıyan ve âhireti tasdik eden Hıristiyan bile olsa, onlarla [B]medâr-ı nizâ noktaları medâr-ı münakaşa etmemeyi, hem bu acip zaman, hem mesleğimiz, hem kudsî hizmetimiz[/B] iktiza ediyor. Ve Risale-i Nur'un âlem-i İslâmda intişarına karşı hayat-ı içtimaiye ve siyasiye cihetinde mâniler çıkmamak için, Risale-i Nur şakirtleri [B]musalâhakârâne vaziyeti almaya[/B] mükelleftirler.” s:247[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bid'a[/B] olan yerlere girmeyiniz” İmam Rabbani-s:247[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Mesleğimizde[/B], ihlâs-ı tâmmeden sonra en büyük esas, sebat ve metanettir.” s.248[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Bir adam, kendi başına cesareti güzel de olsa, bir cemaat-i mütesanideye girdikten sonra, onların istirahatini ve sarsılmamalarını muhafaza etmek için, o şahsî cesareti istimal edemez[/B].” s:248[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Hem hocaları, hem ehl-i siyaseti Risale-i Nur'a karşı cephe almaya ve tecavüz etmeye sebebiyet veren[/B] şapka ve ezan meseleleri ve Deccal ve Süfyan ünvanları, Risale-i Nur şakirtleri [B]yabanîlere karşı lüzumsuz medâr-ı bahis ve münazaa edilmemek [/B]lâzımdır ve [B]ihtiyat etmek[/B] elzemdir ve [B]itidal-i demmi[/B] muhafaza etmek vaciptir” s:248[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur, bir daire değil; mutedahil daireler gibi tabakatı var[/B]. Erkânlar ve sahipler ve haslar ve nâşirler ve talebeler ve taraftarlar gibi tabakatları var. Erkân dâiresine liyakatı olmayan Risale-i Nur'a muhalif cereyana taraftar olmamak şartıyla; dâire haricine atılmaz. Hasların hâsiyeti, bulunmayan, zıt bir mesleğe girmemek şartıyla talebe olabilir. Bid'a ile amel eden, kalben taraftar olmamak şartıyla dost olabilir. Onun için, az bir kusurla düşman sınıfına iltihak etmemek için, dışarıya atmayınız. Fakat Risale-i Nur'un erkânlarında ve sahiplerindeki esrarlar ve nazik tedbirlere onları teşrik etmemek gerektir” s:248[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Arslanlar yatağı olan Isparta ve havalisi[/B]” s.249[/FONT] [FONT=Verdana]*Risalelerde “[B]hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye [/B]gibi nurlar var” s: 250[/FONT] [FONT=Verdana]*“Benim eskiden beri tekrar ettiğim bir dâvâm-ki, [B]Risale-i Nur'un hakikî şakirtleri, hizmet-i imaniyeyi her şeyin fevkinde görür; kutbiyet de verilse ihlâs için hizmetkârlığı tercih eder[/B]” s:251[/FONT] [FONT=Verdana]*“Zaman, zemin, Risale-i Nur'un müsbet mesleği, ehl-i bid'a ile [B]değil fiilen, belki fikren ve zihnen dahi meşgul olmaya[/B] müsaade etmez” s:251[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]İhtiyat[/B] her vakit lâzım.” s:251[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Küfüvv-ü şer'î[/B] tâbir edilen, birbirine [B]seciyeten veya diyaneten[/B] liyakat” s:252[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Terbiye-i İslâmiye haricinde, Müslüman namı altında olanlar[/B], imandan gelen [B]hürmet ve merhamet-i mütekabileyi[/B] bulamadıklarından, bütün bütün [B]saadet-i hayatiyeyi[/B] mahvediyor, cehennem azâbını çektiriyor.” s:254[/FONT] [FONT=Verdana]*[B]Evladın anne babasına vazifesi[/B]: “Hem peder, hem valide, tenasül kanunundaki vazifede çektikleri çok meşakkat ve gördükleri çok hizmete mukabil, yalnız veledin dünyada, kemâl-i hürmet ve itâatle şefkatlerine ve hizmetlerine bedel, hâlis bir hürmet ve sadıkane bir itaat ve vefatlarından sonra, salâhatiyle ve hayratıyla ve dualarıyla onların defter-i a'mâline hasenat yazdırmak ve on beş seneden evvel mâsumen ölmüşse onlara kıyamette şefaatçi olmak ve Cennette, onların kucağında sevimli bir çocuk olmaktır.” s:252[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Terbiye-i İslâmiye yerine mimsiz medeniyet terbiyesi yüzünden[/B], ondan, belki yirmiden, belki kırktan bir çocuk ancak peder ve validesinin çok ehemmiyetli hizmet ve şefkatlerine mukabil mezkûr vaziyet-i ferzendâneyi gösterir. Mütebakisi, endişelerle, şefkatlerini daima rencide ederek, o hakikî ve sadık dostlar olan peder ve validesine vicdan azabı çektirir. Ve âhirette de dâvâcı olur: "Neden beni imanla terbiye ettirmediniz?" Şefaat yerinde, şekvâcı olur.” s:252[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Isparta[/B] taşıyla, toprağıyla benim nazarımda mübarektir, benim vatanımdır ve her biri yüze mukabil, yüzer ve binler hakikî kardeşlerimin meskat-ı re'sleridir” s:254[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstad, Müfessir [B]Konyalı Mehmed Vehbi[/B] Efendi için “[B]tefsir sahibi Hoca Vehbi'nin (r.h.) Risale-i İhlâs karşısında mağlûbiyetle beraber, Risale-i Nur'a karşı hayran ve takdirkâr olması münasebetiyle”[/B]s:255[/FONT] [FONT=Verdana]*“Eski talebeliğim zamanında mevsuk zatlardan, onlar da mühim imamlardan naklederek işittim ki: "[B]Ciddî, müştak, hâlis talebe-i ulûm, tahsilde iken vefat ettikleri zaman, berzahta aynı tahsil misâli ve bir medrese-i mâneviyede bulunuyor gibi, o âleme muvafık bir vaziyet ihsan ediliyor"[/B] diye, o zaman talebe-i ulûm içinde çok defa medâr-ı bahis oluyordu.” s:255[/FONT] [FONT=Verdana]*“Darb-ı meselde meşhurdur ki: [B]bir şeyde zahmet, meşakkat, alâmet-i makbûliyettir[/B]” s:257[/FONT] [FONT=Verdana]*Üstadda Eskiden beri [B]kulunç[/B] illetine ve [B]romatizma[/B] hastalığı varmış s:257[/FONT] [FONT=Verdana]*Bazen [B]geçim derdi[/B] insanı hizmetten alıp dünyaya bağlayabiliyor. s.259[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Öşür[/B], şer'î zekâttır. Zekât ise, müstahaklaradır”[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur'un mesleği[/B] ise, vazifesini yapar, Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmaz. Vazifesi tebliğdir; kabul ettirmek, Cenab-ı Hakkın vazifesidir”[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur'un ehemmiyetli bir esası olan [B]tesettür şiarı[/B]”[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur [B]dünya işlerine âlet[/B] olamaz, dünya işlerine siper edilmez”[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale -i Nur şakirtleri, [B]hizmet-i Nuriyeyi[/B] velâyet makamına tercih eder; keşif ve kerâmâtı aramaz ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz ve vazife-i İlâhiye olan muvaffakiyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstahak oldukları şan ve şeref ve ezvak ve inâyetlere mazhar etmek gibi, kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, "Vazifemiz hizmettir, o yeter" derler” s:263[/FONT] [FONT=Verdana]*İnsanın “[B]peder ve validesinin şefkatlerine mukabil, bilâ kayd ü şart kemâl-i hürmet ve itaat lâzım iken[/B]” s:264[/FONT] [FONT=Verdana]*“Mübarek [B]Ramazan-ı Şerifteki dualar[/B], ihlâsı bulmak şartıyla, inşaallah makbuldür” s:265[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Rejimi reddetmek [/B]ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. Ve ne de düşünüyoruz ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır” s:265[/FONT] [FONT=Verdana]*“Risale-i Nur'un şakirtlerinden en müthiş bir muhalif, rejim müessesesini tel'in de etse, bilfiil idareye ilişmese, onun mefkûresine kanunen ilişilmez. [B]Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikir[/B], onları tebrie eder.” s:265[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Risale-i Nur hizmetinde bir kapı kapansa, daha mühim kapılar açılır[/B]” s:265[/FONT] [FONT=Verdana]*“[B]Namazsız eller[/B]” s:267[/FONT] [FONT=Verdana]Salih Okur [/FONT]cevaplar.org [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Kastamonu Lahikası
Kastamonu lahikasi notlari
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst