Kâl değil hâl ilmidir tasavvuf

imamlarhaber

Yeni Üye
Osmanlı Türkçesi dersini kendisinden almakla “Osmanlı Türkçesi” konusunda bahtiyarlığa erdiğim Hayati Develi Hoca’dan pekiştirdiğim edeplerden biri de, başımız sıkıştığında hemen sözlüğe başvurmak oldu. Sözlüğe başvurmak şüphesiz bir edep işiydi ve bir sözlük asla artistliği kabul etmezdi Develi lügatinde. “Sözlükle barışık çok az insan gördüm” desem sözlükle irtibatı olanlar bizi sigaya çeker mi? Varsın hesap soran buyursun. Türkiye gibi okuma eyleminin zayıf olduğu bir ülkede “Sözlük namustur” düsturuna sadık insanların sayısı az olsa gerek.

Türkçede sözlük deyince akla gelenler neler? Dile gönül verdiğim ilk günden beri, hatta okumaya daldığım ilk günden beri sözlükle irtibatım hep kavi. İlk Türkçe sözlüğünü ve Osmanlıca-Türkçe sözlüğünü erken dönemde edinen biri olarak sözlük ülkesine iştiyakım fazla. Türkçede sözlük tarihimiz konusunda derli toplu bir kitaptan haberdar değilim. Belki bir gün bir dil meraklısı sözlük tarihimizi anlatan bir kitap yazar. Bu da nasip. Türkçede lügat deyince aklımıza hemen Divan-ı Lugati’t-Türk gelir. Sonra Muhakemetü’l-Lugateyn’i ekleyebiliriz. 18. asırda I. Mahmut devrinde kaleme alınan Esad Efendi’nin Lehçetü’l-Lugat’ini Anadolu sahasının sözlükleri arasında saymak gerek.

Türk siyasetinin sessiz aktörlerinden Hüseyin Kazım Kadri Bey’in Türk Lugati de istifade edilebilecek kaynaklar arasında. Hassaten Kubbealtı Lugati de içeriği itibariyle başucu kitaplarından. Mütercim Asım’ın Burhan-ı Katı’sı, Ötüken’in Türkçe sözlüğü, el-Ahterî’nin Ahterî-i Kebîr’i, Şemsettin Sami’nin Kamus-i Türki’si başka başvuru sözlükleri arasında sayılabilir. Özel alan: Tasavvuf literatürünün sözlükleri Türkçe dil sözlüklerinin yanında Türkçede her dilde olduğu gibi literatür sözlüklerinden de bahsedilebilir. Türkçe, tasavvuf sözlükleri bakımından zengin olmasa bile sözlükler tasavvufî terimlerin anlaşılmasına yardımcı olabilecek mahiyette. Yayın yılına göre Latin alfabesiyle ilk tasavvuf sözlüğü Süleyman Uludağ’a ait…

Marifet Yayınları’ndan çıkan sözlüğün yeni baskısı Kabalcı Yayınları tarafından yapıldı. Prof. Süleyman Uludağ lügatini klasik tasavvuf metinlerini tarayarak hazırlamış. Abdürrezzak el-Kâşânî’nin (Ekberî geleneğinin önemli bir ismi) “Tasavvuf Sözlüğü” tasavvuf literatürünün önemli sözlüklerinden. Kaşani’nin ünlü talebelerinden birisi de Davud el-Kayserî’dir. Tasavvuf sahasında başka bir eser de İnsan Yayınları arasından çıktı: Tasavvuf Sözlüğü & (Istılahat-ı İnsan-ı Kamil). Bu sözlük, 18. yüzyıl Osmanlı müelliflerinden Seyyid Mustafa Râsim Efendi’nin kırk dört yıl süren bir çalışmasının neticesi. Ansiklopedik bir çalışmadır. Müellif, eseri yazış sebebi olarak, "Ehlullâhın eserlerinde gizlenmiş olan hakikat, incelik ve ilâhî sırları ortaya koymaktır” der. Ethem Cebecioğlu’nun “Tasavvuf Terimler ve Deyimleri Sözlüğü”, sahasında çağdaş eleştirilere cevap verebilme iddiasında. Genel okuyucuya hitap edebilmek sözlüğün diğer bir iddiası. Tasavvuf literatürü sahasındaki başka bir sözlük de Cafer Seccadi’nin Ensar Neşriyat’tan çıkan “Tasavvuf ve İrfan Terimleri Sözlüğü”. Çalışma bu “hâl dili”ni anlamlandırma iddiasında. Kalem Yayınevi tarafından yayımlanan “Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü”, Muhasibi’den Kuşeyri’ye, Gazali’den İbn Arabî’ye pek çok sufinin metinlerine de yer veriyor. Sufilerin kendi sözlükleri de zikredilmeli Bunlardan başka sufi-meşrep şahsiyetlerin sözlüklerini de burada zikretmek gerekir. Sufiler kendi meşreplerine münasip tasavvufî ıstılahlarını açıklamaya gayret etmişlerdir. Sufi-meşrep şahsiyetlerden biri Safer Efendi. Safer Dal Efendi'nin “Tasavvuf Terimleri Sözlüğü” bir sufi mürşidinin fem-ı muhsininden dökülen hikmetler olarak yerini alıyor. Sufi literatür denilince akla gelenler isimlerden biri de şüphesiz İbn Arabi. Ekrem Demirli hoca, Suad el-Hakim'in İbnü'l-Arabi Sözlüğü'nü tercüme etmiş.

Türk okuru için önemli kaynaklardan biri İbn Arabi Sözlüğü. Sözlükler elbette önemli. Hele hele sufilerin dilini anlamak gibi bir derdimiz varsa sözlüklere başvurmak gerekebilir. Ama unutmamak gerekir ki sufi tecrübe yazılı (eskilerin deyimiyle kalî) bir tecrübe değildir, hâlî bir tecrübedir ve mutlaka mantığı gereği bir fem-i muhsinden talim gerekir. Arda Şeker fanusun dışından yazdı
kaynak : mamlar Haber||Diyanet|Aktel|Dnce|Edebiyat|
 
Üst