Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Kainatın Efendisini (asm) Okuyoruz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ademyakup" data-source="post: 245875" data-attributes="member: 1009927"><p><strong>Cevap: Risale Analizi: Kainatın Efendisini (asm) Okuyoruz</strong></p><p></p><p><strong>B. Cahiliye O'nu "Emîn" Tanımıştı</strong></p><p>Mekkeli O'na mücerret adıyla değil, ismine "el-Emîn" sıfatını ekliyor ve öyle hitap ediyordu.. evet, O bu sıfatıyla meşhurdu. Ne mutlu bizlere ki, bizler de sabah akşam söylenmesi müstahsen olan bir virdde O'nu böyle anıyor ve<strong> لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ الْمُبِينُ، مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ صَادِقُ الْوَعْدِ اْلأَمِينُ </strong>diyoruz.</p><p>Kâbe tamir edilmiş ve Hacerü'l-Esved'in (Biz Es'ad: Mutlu Taş diyelim) tekrar eski yerine konulması büyük bir mesele hâline gelmişti. Kabileler kılıçlarını yarıya kadar sıyırmış ve herkes bu şerefin kendine ait olmasını istiyordu. Sonunda şöyle bir karara vardılar. Kâbe'ye ilk girenin hakemliğini kabul edeceklerdir. Herkes merakla bekliyordu.. ve tabiî, Allah Resûlü'nün hiçbir şeyden haberi yoktu. O'nun dosta-düşmana güven telkin eden gül yüzü görününce, oradakiler sevinçlerinden havaya zıplayıp "Emîn" geliyor, dediler ve O'nun hükmüne kayıtsız şartsız razı olacaklarını söylediler...[15]</p><p>Zira O'na güvenleri tamdı. Allah Resûlü o gün henüz peygamber olarak vazifelendirilmemişti ama herkesin itimat edeceği bir insandı ve bir peygambere ait bütün vasıfları üzerinde taşıyordu.</p><p>Evet, fazilet odur ki, düşmanlar dahi kabul ve tasdik etsin. İşte, –o güne göre– Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) en azılı düşmanı Ebû Süfyan'ın, O'nun doğruluğunu tasdiki:</p><p>Allah Resûlü etraftaki hükümdarlara nâmeler gönderiyordu. Bu mektuplardan birini de, Roma imparatoru Hirakl'e (Hiraklius) göndermişti. Hirakl, mektubu baştan sona okudu. O sırada Şam bölgesinde bulunan Ebû Süfyan'ı çağırttı ve aralarında şu şekilde bir muhavere cereyan etti:</p><p>– O'na daha ziyade ittiba edenler kimlerdir, zenginler mi fakirler mi?</p><p>– Fakirler.</p><p>– Hiç O'na inananlardan dönenler oldu mu?</p><p>– Şimdiye kadar hayır.</p><p>– Artıyorlar mı, eksiliyorlar mı?</p><p>– Her geçen gün biraz daha artıp çoğalıyorlar.</p><p>– Hayatında hiç yalan söylediğini duydunuz mu?</p><p>– Hayır, O'nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık.</p><p>Ve işte mektubun tesirinden sonra, henüz Müslümanların en amansız düşmanı olan Ebû Süfyan'dan aldığı bu cevaplarla çarpılan Hirakl, kendini tutamayarak şöyle dedi:</p><p>– Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah'a karşı yalan söylemesi düşünülemez.[16]</p><p>Sadece mevzumuzla alâkalı yönünü aktarmak için çok kısa temas ettiğimiz bu hâdisede, Allah Resûlü'nün doğruluğuna iki delil vardır. Birincisi, Bizans İmparatoru Hirakl'dir ki, yukarıda kaydettiğimiz sözü söylemiştir. İkincisi ise, o gün için henüz İslâm'la şereflenmemiş Ebû Süfyan'ın verdiği cevaptır ki, Allah Resûlü'nün doğruluğunu kabullenip tasdik etmiştir. Ne var ki, Hirakl, makam ve mansıp sevdasını aşıp, ayağının dibine kadar gelmiş bir hakikî ve ebedî mülkü elde edememiş; Müslüman olup bahtiyarlar zümresine girememişti. Buna rağmen Allah Resûlü'nün risaletini kabul edip saygılı davranması, onun namına bir basiret jesti, bizim hesabımıza da sevindirici bir itiraf olmuştur.. Resûlullah'ın sıdk u sadakatini itiraf.</p><p>Esasen, Hirakl'in söyledikleri çok derindir. Evet, kırk yaşına kadar sıradan insanlara karşı dahi, şakacıktan olsun yalan söylemeyen bir insan, ölüm koridoruna girdiği bir devrede, hem de Allah'a karşı yalan söylemesi nasıl mümkün görülebilir ki..?</p><p>Yâsir henüz Müslüman olmamıştı. Oğlu Ammar'a nereye gittiğini sordu. Ammar: Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yanına.</p><p>Bu cevap Yâsir'e yetmişti.</p><p>– O emin bir insandır. Mekkeli O'nu böyle tanır. Eğer O, peygamber olduğunu söylüyorsa doğrudur. Çünkü O'nun yalan söylediğini kimse duymamıştır...</p><p>Bu sözler, bu kabullenmeler, sadece birkaç kişiye mahsus değildi.. ışık çağı ve ona takaddüm eden yıllarda, O'nu tanıyan hemen herkes, hem de ittifakla O'nun doğruluğunu tasdik ediyordu.(sonsuz nur)</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ademyakup, post: 245875, member: 1009927"] [b]Cevap: Risale Analizi: Kainatın Efendisini (asm) Okuyoruz[/b] [B]B. Cahiliye O'nu "Emîn" Tanımıştı[/B] Mekkeli O'na mücerret adıyla değil, ismine "el-Emîn" sıfatını ekliyor ve öyle hitap ediyordu.. evet, O bu sıfatıyla meşhurdu. Ne mutlu bizlere ki, bizler de sabah akşam söylenmesi müstahsen olan bir virdde O'nu böyle anıyor ve[B] لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ الْمُبِينُ، مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ صَادِقُ الْوَعْدِ اْلأَمِينُ [/B]diyoruz. Kâbe tamir edilmiş ve Hacerü'l-Esved'in (Biz Es'ad: Mutlu Taş diyelim) tekrar eski yerine konulması büyük bir mesele hâline gelmişti. Kabileler kılıçlarını yarıya kadar sıyırmış ve herkes bu şerefin kendine ait olmasını istiyordu. Sonunda şöyle bir karara vardılar. Kâbe'ye ilk girenin hakemliğini kabul edeceklerdir. Herkes merakla bekliyordu.. ve tabiî, Allah Resûlü'nün hiçbir şeyden haberi yoktu. O'nun dosta-düşmana güven telkin eden gül yüzü görününce, oradakiler sevinçlerinden havaya zıplayıp "Emîn" geliyor, dediler ve O'nun hükmüne kayıtsız şartsız razı olacaklarını söylediler...[15] Zira O'na güvenleri tamdı. Allah Resûlü o gün henüz peygamber olarak vazifelendirilmemişti ama herkesin itimat edeceği bir insandı ve bir peygambere ait bütün vasıfları üzerinde taşıyordu. Evet, fazilet odur ki, düşmanlar dahi kabul ve tasdik etsin. İşte, –o güne göre– Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) en azılı düşmanı Ebû Süfyan'ın, O'nun doğruluğunu tasdiki: Allah Resûlü etraftaki hükümdarlara nâmeler gönderiyordu. Bu mektuplardan birini de, Roma imparatoru Hirakl'e (Hiraklius) göndermişti. Hirakl, mektubu baştan sona okudu. O sırada Şam bölgesinde bulunan Ebû Süfyan'ı çağırttı ve aralarında şu şekilde bir muhavere cereyan etti: – O'na daha ziyade ittiba edenler kimlerdir, zenginler mi fakirler mi? – Fakirler. – Hiç O'na inananlardan dönenler oldu mu? – Şimdiye kadar hayır. – Artıyorlar mı, eksiliyorlar mı? – Her geçen gün biraz daha artıp çoğalıyorlar. – Hayatında hiç yalan söylediğini duydunuz mu? – Hayır, O'nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık. Ve işte mektubun tesirinden sonra, henüz Müslümanların en amansız düşmanı olan Ebû Süfyan'dan aldığı bu cevaplarla çarpılan Hirakl, kendini tutamayarak şöyle dedi: – Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah'a karşı yalan söylemesi düşünülemez.[16] Sadece mevzumuzla alâkalı yönünü aktarmak için çok kısa temas ettiğimiz bu hâdisede, Allah Resûlü'nün doğruluğuna iki delil vardır. Birincisi, Bizans İmparatoru Hirakl'dir ki, yukarıda kaydettiğimiz sözü söylemiştir. İkincisi ise, o gün için henüz İslâm'la şereflenmemiş Ebû Süfyan'ın verdiği cevaptır ki, Allah Resûlü'nün doğruluğunu kabullenip tasdik etmiştir. Ne var ki, Hirakl, makam ve mansıp sevdasını aşıp, ayağının dibine kadar gelmiş bir hakikî ve ebedî mülkü elde edememiş; Müslüman olup bahtiyarlar zümresine girememişti. Buna rağmen Allah Resûlü'nün risaletini kabul edip saygılı davranması, onun namına bir basiret jesti, bizim hesabımıza da sevindirici bir itiraf olmuştur.. Resûlullah'ın sıdk u sadakatini itiraf. Esasen, Hirakl'in söyledikleri çok derindir. Evet, kırk yaşına kadar sıradan insanlara karşı dahi, şakacıktan olsun yalan söylemeyen bir insan, ölüm koridoruna girdiği bir devrede, hem de Allah'a karşı yalan söylemesi nasıl mümkün görülebilir ki..? Yâsir henüz Müslüman olmamıştı. Oğlu Ammar'a nereye gittiğini sordu. Ammar: Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) yanına. Bu cevap Yâsir'e yetmişti. – O emin bir insandır. Mekkeli O'nu böyle tanır. Eğer O, peygamber olduğunu söylüyorsa doğrudur. Çünkü O'nun yalan söylediğini kimse duymamıştır... Bu sözler, bu kabullenmeler, sadece birkaç kişiye mahsus değildi.. ışık çağı ve ona takaddüm eden yıllarda, O'nu tanıyan hemen herkes, hem de ittifakla O'nun doğruluğunu tasdik ediyordu.(sonsuz nur) [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Kainatın Efendisini (asm) Okuyoruz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst