Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Kainatin efendisi peygamberimizin hayati
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="müdavim" data-source="post: 174932" data-attributes="member: 5987"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"> </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">Fil Vakası </span></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red"></span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Hidâyet Güneşinin doğmasına az bir zaman kalmıştı. Kabe'ye her taraftan insanlar akın akın gelip hacc mevsiminde ziyaret ediyorlardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Kabe'nin bu kadar çok ziyaretçi toplamasını birtakım kimseler hazmedemiyor ve rahatsızlık duyuyorlardı. Bunlardan biri de, Habeş Melikinin Yemen Valisi Ebrehe Esrem idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe, Kabe'ye olan insan akınının önlemek için, Bizans İmparatorunun da yardımıyla önce San'a şehrinde Kulleys adında bir kilise yaptırdı. İçini büyük masraflar sonucu altın ve gümüşle süsledi, dışını çeşitli yerlerden getirttiği son derece kıymetli taşlarla donattı. Öyle ki, o anda yaptırdığı kilisenin bir benzeri başka bir yerde yoktu!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu süs ve tezyinat ile Ebrehe, güya halkı buraya celbedecek-ti. Dolayısıyla Kabe'ye karşı gösterilen muazzam teveccühü aklınca kırmış olacaktı!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe, kilisenin inşası bittikten sonra, Habeş Hükümdarına, takdirini kazanmak niyetiyle de şu mektubu yazdı:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Hükümdarım!.. Senin için öyle bir mâbed yaptırdım ki, şimdiye kadar ne bir Arap, ne de bir Acem, onun gibisini yapmış değildir! Arapların haccını buraya çevirmedikçe de asla durmayacağım!"27</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Fakat, Ebrehe'nin bütün bu masraf ve gayretleri boşa çıktı. Yaptırdığı kilisenin müstesna tezyinatını ve muhteşem yapısını görmek için birçok kimse etraftan geldi. Ama sâdece süsünü püsünü görmek için... Kabe'ye olan akın, yine eskisi gibi, eksilmek şöyle dursun, artarak devam ediyordu!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">Kulleys 'in Kirletilmesi ve Ebrehe 'nin Kararı</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe'nin, Kabe'ye olan teveccühü kırmak niyetiyle muhteşem bir kilise yaptırdığı, Araplarca da duyulmuştu. Bu arada, Kinane Kabilesinden Nevfel adında biri, bu kiliseyi kirletmeyi aklına koydu. Bir gece yarısı giderek Kulleys'in içini dışını pisliğiyle kirletti; sonra da kaçıp memleketine döndü.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu hâdise, insanların Kabe'ye teveccühünün devam etmesinden fazlasıyla öfkelenmiş bulunan Ebrehe'yi bütün bütün çileden çıkardı. Hâdiseyi Araplardan birini yaptığını da öğrenince, "Araplar, bunu, Kabe'lerinden yüz çevirttiğim için yapıyorlar. Ben de onların Kabe'sinde taş üstünde taş bırakmayacağım!" diye yemin etli;28 sonra da, Kabe'yi yıkmak gayesiyle Mekke üzerine yürümeye hazırlandı. Habeş Necâşîsinden "Mahmud" adındaki meşhur fili istedi. Necâşî, o sırada dünyada büyüklük ve kuvvetçe eşsiz olan Mahmud isimli fili, Ebrehe'ye göndererek arzusunu yerine getirdi.20</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe, ordusunu hazırladı, Mekke'ye doğru yola çıktı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Mahmud adlı fille, ordunun önünde, Mekke'ye doğru ilerliyordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu arada, bazı Arap kabileleri, bu büyük orduya karşı çıktılar; fakat, muvaffakiyet gösteremediler ve Ebrehe tarafından mağlûb edildiler.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe, ordusuyla Mekke'ye yakın Muğammis denilen mev-kiye gelince, bir süvari birliğini öncü olarak gönderdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Süvari birliği, Mekke civarına kadar sokularak Resûl-i Ekrem Efendimizin dedesi Abdûlmuttâlib'in 200 devesi de dâhil Kureyş ve Tihamelilerin sürülerini gasbetti.30</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu sırada, Abdûlmuttâlib, Kureyş Kabilesinin reisi idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe ve Abdûlmuttâlib</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe, bir elçiyle, Kureyşlilere şu haberi gönderdi:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Ben sizinle harbetmek için değil, şu mabedi yıkmak için geldim! Eğer bana karşı koymazsanız, kanınızı akıtmaktan vazgeçerim. Şayet Kureyş Kabîlesinin reisi benimle harbetmek istemiyorsa, yanıma kadar gelsin!"31</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">Kureyş Reisi Abdûlmuttâlib'in, elçiye cevabı şu oldu:</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Allah adına yemin ederiz ki, biz kendisiyle harbetmek istemiyoruz. Zâten, buna gücümüz de yetmez. Yalnız, bu mâbed, Allah'ın evidir. Onu yıkılmaktan ancak Allah koruyabilir. O kendi mukaddes beytini muhafaza etmezse, bizde Ebrehe'yi bu hareketinden vazgeçirecek güç ve kuvvet yoktur."32</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Karşılıklı bu konuşmadan sonra Abdûlmuttâlib, elçiyle birlikte Ebrehe'nin yanına vardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Abdûlmuttâlib, heybetli bir görünüşe sahipti. Onu bu haliyle gören Ebrehe, içinden kendisine karşı gayriihtiyarî bir hürmet hissi duydu. Ona, şerefli bir misafir muamelesinde bulunduktan sonra, arzusunun ne olduğunu sordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Abdûlmuttâlib, isteğini belirtti: "Askerlerin, 200 devemi almıştır. Arzum, develerimin iadesidir."</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebrehe, bundan pek hoşlanmadı ve alaylı bir tavırla, "Seni görünce büyük bir adam zannetmiştim; konuşmaya başlayınca, pek de öyle büyük olmadığını anladım! Ben, senin ve ataları-</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">nın tapınağı olan Kabe'yi yıkmaya gelmişken, sen, ondan söz etmiyorsun da, aldığım 200 deveden bahsediyorsun!" diye konuştu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Abdûlmuttâlib, Ebrehe'nin alaylı tavrına aldırmadan, "Ben, develerimin sahibiyim. Kabe'nin de bir sahibi ve koruyucusu vardır; elbette onu koruyacaktır!" diye karşılık verdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu sözler, Ebrehe'yi hiddete getirdi ve şöyle konuştu: "'Onu bana karşı kimse koruyamaz!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Abdûlmuttâlib, yine sözün altında kalmadı ve, "Orası beni ilgilendirmez. İşte sen ve işte o!.."'3 dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Karşılıklı bu konuşmalardan sonra, Ebrehe, Abdûlmuttâlib'in gasbedilen develerini geri verdi. Abdûlmuttâlib, ordugâhı terkederek Mekke'ye geldi ve olup bitenleri Kureyşlilere anlattı. Ayrıca, 200 deveyi de Allah için kurban etmek üzere işaretleyerek serbest bıraktı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">Mekke Boşaltılıyor!</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Abdûlmuttâlib, ayrıca Ebrehe ordusunun şerrinden ve zulmünden korunmak için Mekke'yi boşaltmalarını, halka tavsiye etti. Kendisi de birkaç kişiyle birlikte Kabe'nin yanına vardı ve kapısının halkasına yapışarak, "Allah'ım!.. Bir kul dahi evini barkını korur. Sen de Kendi evini koru! Tâ ki, yarın onların salîbleri ve kuvvetleri, Senin kuvvetine galebe çalmasın."34 diye dua etti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Mekke boşaltıldı. Halk, dağ başlarına ve kuytu yerlere sığınarak, Ebrehe ordusunun yapacaklarını beklemeye koyuldu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Mekke mahzun, Kabe mahzun, Kureyş mahzundu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ordu Harekete Hazır; Fakat!..</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ertesi günün sabahı idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Mekke üzerine yürüyüp Kabe'yi yerle bir etmek için, Ebrehe ordusunda hazırlık tamamdı. Ordu tek bir işaret beklemekte idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Tarih: Milâdî 571, 17 Muharrem Pazar günü.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ordu, hareket edeceği sırada Ebrehe'ye kılavuzluk görevini üzerine almış bulunan Nüfeyl b. Habib adındaki adam, büyük fil Mahmud'un kulağına eğilerek şunları fısıldadı:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">'"Çok Mahmud!.. Sağ salim geldiğin yere dön. Sen, Allah'ın mukaddes saydığı beldedesin!"35</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu sözleri söyledikten sonra da koşarak bir dağa sığındı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Nüfeyl'in bu sözleri üzerine, o heybetli fil birdenbire çöküverdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Kaldırmak için her tedbire başvurdular, fakat bir türlü muvaffak olamadılar. Yönünü Yemen'e doğru çevirdiklerinde koşuyor, Şam'a doğru çevirdiklerinde yine koşuyor, doğu tarafına yönelttiklerinde aynı şekilde durmadan koşuyordu. Ancak, yüzünü Mekke'ye doğru çevirdiklerinde, âdeta bacaklarındaki kuvvet birdenbire çekiliveriyor ve Mahmud çöküveriyordu.36</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu heyecanlı anda, kimsenin Fil-i Mahmud'un bu hareketine akıl erdiremeyip düşündüğü sırada, Cenâb-ı Hakk, "Celâl" ismiyle tecellî etti ve Kur'ân'da "Ebabil" diye adlandırılan kuşları, deniz tarafından, Ebrehe ordusunun üzerine salıverdi. Kırlangıçlara benzeyen bu kuşların her biri, biri ağzında, ikisi de ayaklarında olmak üzere nohut veya mercimek tanesi büyüklüğünde üçer taş taşıyordu. Bu taşların isabet ettiği her asker, ânında yerde debelenip oluveriyordu.37</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Taş yağmuruyla karşı karşıya kalan askerler, şaşırıp kaldılar. Bir anda karargâh, yıkılan, yere serilen insan ve hayvanlarla doldu. Kendilerine taş isabet etmeyenler ise, kaçışmaya başladılar. Ebrehe de o anda canlarını zor kurtaranlar arasında idi. Fakat, aldığı bir taş yarasıyla sonradan o da, arzusuna muvaffak olamadan ölüp gitti.38</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu arada, Kabe üzerine yürümemenin bir mükâfatı olarak Mahmud adındaki fil de sağ kurtuldu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Cenâb-ı Hakk, Ebrehe ordusuna Ebabil kuşlarını musallat ettikten sonra, ayrıca arkasından sel hâlinde yağmur yağdırdı. Yağmur seli, Ebrehe ordusunun ölülerini de silip süpürerek denize döktü.39</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">Yüce Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'inde bu hâdiseyi bize şöyle haber verir:</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"(Ey Resulüm!.. Kabe'yi tahrip etmek isteyen) Ashab-ı Fil'e (fillerle teçhiz edilmiş Ebrehe ordusuna) Rabbinin ettiğini görmedin mi? Onların kötü niyet ve teşebbüslerini boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar salıverdi, onlara 'siccipden [pişmiş çamurdan] taşlar atıyorlardı. Derken, Rabbin, onları (kurtlar tarafından kemirilip doğranan) yenik ekin yaprakları hâline getirdi!"40</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu hâdise, Resûl-i Eükrem Efendimizin peygamberliğinin bir deliliydi.* Zîra, dünyaya gözlerini açmaya pek az bir zaman kala meydana gelmiş ve doğum yeri, sevgili vatanı ve kıblesi olan Mekke ve Kâbe-i Muazzama, hârika ve gaybî bir surette Ebrehe ordusunun tahribinden masun kalmıştır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Evet, Cenâb-ı Hakkın rahmet ve hikmeti, elbette Habibinin yüzü suyu hürmetine bu muazzam mabedi Ebrehe ordusuna çiğnetmeye müsaade etmezdi ve etmedi de!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Resûl-i Ekrem Efendimize risâlet vazifesi verilmeden önce, peygamberliğiyle alâkalı olarak meydana gelen harikulade hâdiselere "irhasat" denir. Bu hâdiseler, Efendimizin peygamberliğine delil teşkil ederler. Âlimler, Fil Vak'asını da irhasatlan kabul etmişlerdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">--------------------------------------------------------------------------------</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 45; ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih, c. 2, s. 109.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">28 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 47; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih,c. 2, s. 110.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">29 ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">30 Ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 50; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih,c. 2, s. 111.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">31 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 50.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">32 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 50.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">33 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 51; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">34 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 53; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">35 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 54.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">36 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 54; Taberî, Tarih, c. 2, s. 113.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">37 Ibn-i Hişam, A.g.e., s. 54-55; ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">38 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 56.Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">40 Fil Sûresi.</span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="müdavim, post: 174932, member: 5987"] [SIZE="4"][COLOR="DarkSlateGray"] [COLOR="Red"]Fil Vakası [/COLOR] Hidâyet Güneşinin doğmasına az bir zaman kalmıştı. Kabe'ye her taraftan insanlar akın akın gelip hacc mevsiminde ziyaret ediyorlardı. Kabe'nin bu kadar çok ziyaretçi toplamasını birtakım kimseler hazmedemiyor ve rahatsızlık duyuyorlardı. Bunlardan biri de, Habeş Melikinin Yemen Valisi Ebrehe Esrem idi. Ebrehe, Kabe'ye olan insan akınının önlemek için, Bizans İmparatorunun da yardımıyla önce San'a şehrinde Kulleys adında bir kilise yaptırdı. İçini büyük masraflar sonucu altın ve gümüşle süsledi, dışını çeşitli yerlerden getirttiği son derece kıymetli taşlarla donattı. Öyle ki, o anda yaptırdığı kilisenin bir benzeri başka bir yerde yoktu! Bu süs ve tezyinat ile Ebrehe, güya halkı buraya celbedecek-ti. Dolayısıyla Kabe'ye karşı gösterilen muazzam teveccühü aklınca kırmış olacaktı! Ebrehe, kilisenin inşası bittikten sonra, Habeş Hükümdarına, takdirini kazanmak niyetiyle de şu mektubu yazdı: "Hükümdarım!.. Senin için öyle bir mâbed yaptırdım ki, şimdiye kadar ne bir Arap, ne de bir Acem, onun gibisini yapmış değildir! Arapların haccını buraya çevirmedikçe de asla durmayacağım!"27 Fakat, Ebrehe'nin bütün bu masraf ve gayretleri boşa çıktı. Yaptırdığı kilisenin müstesna tezyinatını ve muhteşem yapısını görmek için birçok kimse etraftan geldi. Ama sâdece süsünü püsünü görmek için... Kabe'ye olan akın, yine eskisi gibi, eksilmek şöyle dursun, artarak devam ediyordu! [COLOR="Red"]Kulleys 'in Kirletilmesi ve Ebrehe 'nin Kararı[/COLOR] Ebrehe'nin, Kabe'ye olan teveccühü kırmak niyetiyle muhteşem bir kilise yaptırdığı, Araplarca da duyulmuştu. Bu arada, Kinane Kabilesinden Nevfel adında biri, bu kiliseyi kirletmeyi aklına koydu. Bir gece yarısı giderek Kulleys'in içini dışını pisliğiyle kirletti; sonra da kaçıp memleketine döndü. Bu hâdise, insanların Kabe'ye teveccühünün devam etmesinden fazlasıyla öfkelenmiş bulunan Ebrehe'yi bütün bütün çileden çıkardı. Hâdiseyi Araplardan birini yaptığını da öğrenince, "Araplar, bunu, Kabe'lerinden yüz çevirttiğim için yapıyorlar. Ben de onların Kabe'sinde taş üstünde taş bırakmayacağım!" diye yemin etli;28 sonra da, Kabe'yi yıkmak gayesiyle Mekke üzerine yürümeye hazırlandı. Habeş Necâşîsinden "Mahmud" adındaki meşhur fili istedi. Necâşî, o sırada dünyada büyüklük ve kuvvetçe eşsiz olan Mahmud isimli fili, Ebrehe'ye göndererek arzusunu yerine getirdi.20 Ebrehe, ordusunu hazırladı, Mekke'ye doğru yola çıktı. Mahmud adlı fille, ordunun önünde, Mekke'ye doğru ilerliyordu. Bu arada, bazı Arap kabileleri, bu büyük orduya karşı çıktılar; fakat, muvaffakiyet gösteremediler ve Ebrehe tarafından mağlûb edildiler. Ebrehe, ordusuyla Mekke'ye yakın Muğammis denilen mev-kiye gelince, bir süvari birliğini öncü olarak gönderdi. Süvari birliği, Mekke civarına kadar sokularak Resûl-i Ekrem Efendimizin dedesi Abdûlmuttâlib'in 200 devesi de dâhil Kureyş ve Tihamelilerin sürülerini gasbetti.30 Bu sırada, Abdûlmuttâlib, Kureyş Kabilesinin reisi idi. Ebrehe ve Abdûlmuttâlib Ebrehe, bir elçiyle, Kureyşlilere şu haberi gönderdi: "Ben sizinle harbetmek için değil, şu mabedi yıkmak için geldim! Eğer bana karşı koymazsanız, kanınızı akıtmaktan vazgeçerim. Şayet Kureyş Kabîlesinin reisi benimle harbetmek istemiyorsa, yanıma kadar gelsin!"31 [COLOR="Red"]Kureyş Reisi Abdûlmuttâlib'in, elçiye cevabı şu oldu:[/COLOR] "Allah adına yemin ederiz ki, biz kendisiyle harbetmek istemiyoruz. Zâten, buna gücümüz de yetmez. Yalnız, bu mâbed, Allah'ın evidir. Onu yıkılmaktan ancak Allah koruyabilir. O kendi mukaddes beytini muhafaza etmezse, bizde Ebrehe'yi bu hareketinden vazgeçirecek güç ve kuvvet yoktur."32 Karşılıklı bu konuşmadan sonra Abdûlmuttâlib, elçiyle birlikte Ebrehe'nin yanına vardı. Abdûlmuttâlib, heybetli bir görünüşe sahipti. Onu bu haliyle gören Ebrehe, içinden kendisine karşı gayriihtiyarî bir hürmet hissi duydu. Ona, şerefli bir misafir muamelesinde bulunduktan sonra, arzusunun ne olduğunu sordu. Abdûlmuttâlib, isteğini belirtti: "Askerlerin, 200 devemi almıştır. Arzum, develerimin iadesidir." Ebrehe, bundan pek hoşlanmadı ve alaylı bir tavırla, "Seni görünce büyük bir adam zannetmiştim; konuşmaya başlayınca, pek de öyle büyük olmadığını anladım! Ben, senin ve ataları- nın tapınağı olan Kabe'yi yıkmaya gelmişken, sen, ondan söz etmiyorsun da, aldığım 200 deveden bahsediyorsun!" diye konuştu. Abdûlmuttâlib, Ebrehe'nin alaylı tavrına aldırmadan, "Ben, develerimin sahibiyim. Kabe'nin de bir sahibi ve koruyucusu vardır; elbette onu koruyacaktır!" diye karşılık verdi. Bu sözler, Ebrehe'yi hiddete getirdi ve şöyle konuştu: "'Onu bana karşı kimse koruyamaz!" Abdûlmuttâlib, yine sözün altında kalmadı ve, "Orası beni ilgilendirmez. İşte sen ve işte o!.."'3 dedi. Karşılıklı bu konuşmalardan sonra, Ebrehe, Abdûlmuttâlib'in gasbedilen develerini geri verdi. Abdûlmuttâlib, ordugâhı terkederek Mekke'ye geldi ve olup bitenleri Kureyşlilere anlattı. Ayrıca, 200 deveyi de Allah için kurban etmek üzere işaretleyerek serbest bıraktı. [COLOR="Red"]Mekke Boşaltılıyor![/COLOR] Abdûlmuttâlib, ayrıca Ebrehe ordusunun şerrinden ve zulmünden korunmak için Mekke'yi boşaltmalarını, halka tavsiye etti. Kendisi de birkaç kişiyle birlikte Kabe'nin yanına vardı ve kapısının halkasına yapışarak, "Allah'ım!.. Bir kul dahi evini barkını korur. Sen de Kendi evini koru! Tâ ki, yarın onların salîbleri ve kuvvetleri, Senin kuvvetine galebe çalmasın."34 diye dua etti. Mekke boşaltıldı. Halk, dağ başlarına ve kuytu yerlere sığınarak, Ebrehe ordusunun yapacaklarını beklemeye koyuldu. Mekke mahzun, Kabe mahzun, Kureyş mahzundu. Ordu Harekete Hazır; Fakat!.. Ertesi günün sabahı idi. Mekke üzerine yürüyüp Kabe'yi yerle bir etmek için, Ebrehe ordusunda hazırlık tamamdı. Ordu tek bir işaret beklemekte idi. Tarih: Milâdî 571, 17 Muharrem Pazar günü. Ordu, hareket edeceği sırada Ebrehe'ye kılavuzluk görevini üzerine almış bulunan Nüfeyl b. Habib adındaki adam, büyük fil Mahmud'un kulağına eğilerek şunları fısıldadı: '"Çok Mahmud!.. Sağ salim geldiğin yere dön. Sen, Allah'ın mukaddes saydığı beldedesin!"35 Bu sözleri söyledikten sonra da koşarak bir dağa sığındı. Nüfeyl'in bu sözleri üzerine, o heybetli fil birdenbire çöküverdi. Kaldırmak için her tedbire başvurdular, fakat bir türlü muvaffak olamadılar. Yönünü Yemen'e doğru çevirdiklerinde koşuyor, Şam'a doğru çevirdiklerinde yine koşuyor, doğu tarafına yönelttiklerinde aynı şekilde durmadan koşuyordu. Ancak, yüzünü Mekke'ye doğru çevirdiklerinde, âdeta bacaklarındaki kuvvet birdenbire çekiliveriyor ve Mahmud çöküveriyordu.36 Bu heyecanlı anda, kimsenin Fil-i Mahmud'un bu hareketine akıl erdiremeyip düşündüğü sırada, Cenâb-ı Hakk, "Celâl" ismiyle tecellî etti ve Kur'ân'da "Ebabil" diye adlandırılan kuşları, deniz tarafından, Ebrehe ordusunun üzerine salıverdi. Kırlangıçlara benzeyen bu kuşların her biri, biri ağzında, ikisi de ayaklarında olmak üzere nohut veya mercimek tanesi büyüklüğünde üçer taş taşıyordu. Bu taşların isabet ettiği her asker, ânında yerde debelenip oluveriyordu.37 Taş yağmuruyla karşı karşıya kalan askerler, şaşırıp kaldılar. Bir anda karargâh, yıkılan, yere serilen insan ve hayvanlarla doldu. Kendilerine taş isabet etmeyenler ise, kaçışmaya başladılar. Ebrehe de o anda canlarını zor kurtaranlar arasında idi. Fakat, aldığı bir taş yarasıyla sonradan o da, arzusuna muvaffak olamadan ölüp gitti.38 Bu arada, Kabe üzerine yürümemenin bir mükâfatı olarak Mahmud adındaki fil de sağ kurtuldu. Cenâb-ı Hakk, Ebrehe ordusuna Ebabil kuşlarını musallat ettikten sonra, ayrıca arkasından sel hâlinde yağmur yağdırdı. Yağmur seli, Ebrehe ordusunun ölülerini de silip süpürerek denize döktü.39 [COLOR="Red"]Yüce Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'inde bu hâdiseyi bize şöyle haber verir:[/COLOR] "(Ey Resulüm!.. Kabe'yi tahrip etmek isteyen) Ashab-ı Fil'e (fillerle teçhiz edilmiş Ebrehe ordusuna) Rabbinin ettiğini görmedin mi? Onların kötü niyet ve teşebbüslerini boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar salıverdi, onlara 'siccipden [pişmiş çamurdan] taşlar atıyorlardı. Derken, Rabbin, onları (kurtlar tarafından kemirilip doğranan) yenik ekin yaprakları hâline getirdi!"40 Bu hâdise, Resûl-i Eükrem Efendimizin peygamberliğinin bir deliliydi.* Zîra, dünyaya gözlerini açmaya pek az bir zaman kala meydana gelmiş ve doğum yeri, sevgili vatanı ve kıblesi olan Mekke ve Kâbe-i Muazzama, hârika ve gaybî bir surette Ebrehe ordusunun tahribinden masun kalmıştır. Evet, Cenâb-ı Hakkın rahmet ve hikmeti, elbette Habibinin yüzü suyu hürmetine bu muazzam mabedi Ebrehe ordusuna çiğnetmeye müsaade etmezdi ve etmedi de! Resûl-i Ekrem Efendimize risâlet vazifesi verilmeden önce, peygamberliğiyle alâkalı olarak meydana gelen harikulade hâdiselere "irhasat" denir. Bu hâdiseler, Efendimizin peygamberliğine delil teşkil ederler. Âlimler, Fil Vak'asını da irhasatlan kabul etmişlerdir. -------------------------------------------------------------------------------- ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 45; ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih, c. 2, s. 109. 28 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 47; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih,c. 2, s. 110. 29 ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91. 30 Ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 50; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 91; Taberî, Tarih,c. 2, s. 111. 31 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 50. 32 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 50. 33 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 51; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92. 34 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 53; İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92. 35 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 54. 36 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 54; Taberî, Tarih, c. 2, s. 113. 37 Ibn-i Hişam, A.g.e., s. 54-55; ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92. 38 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 1, s. 56.Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 92. 40 Fil Sûresi. [/COLOR][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Kainatin efendisi peygamberimizin hayati
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst