Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur'a ve Bediüzzaman'a Gelen İtirazlar
İtirazlar ve İtirazlara Cevaplar - Mu'cizeli Kur'an Bahsi.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 134666" data-attributes="member: 27"><p><span style="font-family: 'Verdana'"> <strong>Sağlamlık, güzellik ancak bir ölçüye göre olur. Ölçünün olmadığı yerde, ne sağlamlıktan ne de güzellikten söz edilebilir.</strong></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> - Kudret sıfatından gelen Kâinat kitabının gök sayfalarını yıldızlarla süsleyen Allah, kelam sıfatından gelen Kur’an semasının sayfalarını da benzer kelime ve cümle yıldızlarıyla/tevafuklarla süslemesi, kâinat çapında parlayan hikmetinin bir yansıması olarak görülmelidir.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> - Değişik gıda ve meyveleri -göze de hitap etsin diye- Cemil, Müzeyyin gibi güzelliği isteyen isimlerin bir tecellisi olarak süslü ambalajlarda takdim eden Allah’ın, ruhun gıdası, kalbin ziyası, aklın meyvesi olan Kur’an’ın mesajlarını -göze de hitap edecek şekilde- süslü tevafukların nakışlarında sunmasını da aynı isimlerin bir gereği olarak algılamak gerekir.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> - Özellikle, Bedi, Beyan ve Fesahat unsularından meydana gelen belagatıyla bütün cihana semavî kimliğini ispat eden Kur’an-ı Mucizu’l-Beyan’ın Bedi isminin bir tecellisi olarak, tevafuklarla müstehsanet-ı lafziyenin bir diğer versiyonu olan -benzer kelimeleri yüzleştiren- harika nakışlar dokuyup göstermesi kadar tabii bir şey olamaz. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> - Bir rivayete göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur: “Allah cemildir, cemali sever.”(Mecmau’z-Zevaid, 5/132,133). Bu hadisten, Kâinattaki güzelliklerin Allah’ın isimlerinin bir gereği olduğunu anlayabiliriz. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, Kur’an’daki musiki -şiirsel- kafiyeleriyle insanların kulağına -i’caz derecesinde- semavî bir nağme dinlettirdiği gibi, benzer kelime ve cümleler penceresinden -bir diğer i’caz parıltısı olarak- onların gözüne semavî bir tevafuk nakşını göstermesi, onun cemal sıfatlarının bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> - Bu açıklamalar ışığında -ve yukarıda da arz edildiği üzere-, Mushaf’ın belli bir ölçüye göre düzenlenmesi, en uygun bir yoldur. Ve bu ölçünün belirlenmesinde Kur’an’ı referans almak, onun bazı işaretlerinden istifade etmek, en ilmî, en makul bir yol ve Kur’an sahibinin rızasına en uygun bir davranış olacaktır. Şunu unutmayalım ki, “Her eski, her yeniden daha güzel değildir. Bunun aksi de doğrudur.” Kur’an’ın ilk toplanması sırasında Hz. Ebu Bekir’in, önce Hz. Ömer’in, “Kur’an’ı derleme” teklifine sıcak bakmaması ve daha sonra bunu kabul etmesi, yine Hz. Zeyd b. Sabit’in ilk defa karşılaştığı Hz. Ebu Bekir’in aynı teklifine tereddütle bakması ve daha sonra gönlünün buna açılıp yatışması olayı da gösteriyor ki, ilk yapılan bazı şeylere gösterilen tepkiler her zaman haklı değildir. Bu gibi tepkilerin olması, Müslümanların Kur’an’a olan saygılarından ötürü olduğunda şüphe yoktur. Ancak, zararsız ve faydası olduğu tebeyyün ettikten sonra, eskide ısrar etmenin bir manası da yoktur. O halde daha önce yoktu diye, her yönüyle güzelliği ve mükemmelliği ortada olan Kur’an’ın bu ölçüsünü Allah’ın bir ilhamı olarak değerlendirmek mümkündür. </span></p><p> <span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> - Evet, Hafız Osman hattıyla yazılan Kur'an'ın -sayfa muhtevası gibi-, sayfa düzeni ve sayfa adedi de onun kendisinden çıkmıştır. Çünkü Kur'an'ın Müdayene Ayeti sayfa ölçüsü olduğu gibi, Kevser Suresi de satırların ölçüsüdür. Bu ölçüler içerisinde yazılan Mushaflarda görülen tevafuklar da şüphesiz Kur'an'ın kendisinden kaynaklandığı için, bir ilim, bir irade ve bir kast eseri olup, i'cazın parıltılarını gösterecektir.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> Bütün Kur’an’da bir tek ayetin böyle altı bin küsur ayetten farklı bir uzunlukta olmasının elbette bir hikmeti vardır. Çünkü, Kur’an’da kör tesadüflere yer yoktur. Bu hikmetlerden en açık olarak görünen ve bilineni ise, onun Mushaflardaki sayfalar için bir ölçü birimi olmasıdır. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> -Kevser Suresi’nin bir satır olarak gelmesi de aynı hikmete paralel olarak sayfaların satırları için bir ölçü birimi görünümündedir. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> Kalem Suresi’nin başında yer alan “Nun, Kalem ve kalem erbabının satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için; sen Rabbinin lütfuyla, deli değilsin.” mealindeki ayette geçen kalem ve satırlardan maksat meleklerin yazdıkları, kader kalemi ve Levh-i Mahfuz yanında, Kur’an’ı yazan kalemler olarak da tefsir edilmiştir. Nitekim, Tabiin imamlarından Mücahid’e göre, ayetteki kalemden maksat, “kendisiyle Kur’an yazılan kalem”, satırlar halinde yazılan şey ise, Kur’an’dır.(bk. Taberî, ilgili ayetin tefsiri).</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> İlk vahiy olarak inen Alak Suresi’nde geçen “Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretendir.”(Alak, 96/3-5) mealindeki ayetlerde bildiğimiz kalem ve yazıdan söz edilmiş ve Allah’ın büyük bir ikram ve ihsanı olarak gösterilmiştir. İlk vahiydeki bu kalem ve yazı, ikinci vahiy olan Kalem Suresi’ndeki kalem ve satırların/yazının da bildiğimiz kalem, satır ve yazı olduğunu göstermektedir. Ayetin ayrıca kader kalemi ve melek yazılarına da bakması bu manayı ortadan kaldırmaz. </span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Madem, Kur’an’da kalem, yazı ve satırlardan övgüyle söz edilmiş, şüphesiz bunların başında Kur’an’ı yazan kalemler, kalem erbabı ve Kur’an satırları gelir. Öyle anlaşılıyor ki, bu satırların Kur’an için birim ölçüsü olarak kullanılması Kur’an’ın işarî teşvikleri arasındadır. Kevser Suresi de, bu anlamda bir satır ölçüsü görünümündedir.</span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"> - Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Mushafların belli bir ölçüye göre düzenlenmesi en uygun bir yoldur. Ve bu ölçünün ise bizzat Kur’an’ın kendisinden çıkan bir hüviyete sahip olması ise, onu en makul ve en değerli bir konuma götürür. Demek ki, ölçüsünü Kur’an’dan alan Mushaf’ın içinde ne kadar tevafuklar varsa, hepsi de Kur’an’ın semavî kimliğinin pekişmesine yardım eden birer i’caz parıltılarıdır. </span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 134666, member: 27"] [FONT=Verdana] [B]Sağlamlık, güzellik ancak bir ölçüye göre olur. Ölçünün olmadığı yerde, ne sağlamlıktan ne de güzellikten söz edilebilir.[/B] - Kudret sıfatından gelen Kâinat kitabının gök sayfalarını yıldızlarla süsleyen Allah, kelam sıfatından gelen Kur’an semasının sayfalarını da benzer kelime ve cümle yıldızlarıyla/tevafuklarla süslemesi, kâinat çapında parlayan hikmetinin bir yansıması olarak görülmelidir. - Değişik gıda ve meyveleri -göze de hitap etsin diye- Cemil, Müzeyyin gibi güzelliği isteyen isimlerin bir tecellisi olarak süslü ambalajlarda takdim eden Allah’ın, ruhun gıdası, kalbin ziyası, aklın meyvesi olan Kur’an’ın mesajlarını -göze de hitap edecek şekilde- süslü tevafukların nakışlarında sunmasını da aynı isimlerin bir gereği olarak algılamak gerekir. - Özellikle, Bedi, Beyan ve Fesahat unsularından meydana gelen belagatıyla bütün cihana semavî kimliğini ispat eden Kur’an-ı Mucizu’l-Beyan’ın Bedi isminin bir tecellisi olarak, tevafuklarla müstehsanet-ı lafziyenin bir diğer versiyonu olan -benzer kelimeleri yüzleştiren- harika nakışlar dokuyup göstermesi kadar tabii bir şey olamaz. - Bir rivayete göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur: “Allah cemildir, cemali sever.”(Mecmau’z-Zevaid, 5/132,133). Bu hadisten, Kâinattaki güzelliklerin Allah’ın isimlerinin bir gereği olduğunu anlayabiliriz. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz, Kur’an’daki musiki -şiirsel- kafiyeleriyle insanların kulağına -i’caz derecesinde- semavî bir nağme dinlettirdiği gibi, benzer kelime ve cümleler penceresinden -bir diğer i’caz parıltısı olarak- onların gözüne semavî bir tevafuk nakşını göstermesi, onun cemal sıfatlarının bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. - Bu açıklamalar ışığında -ve yukarıda da arz edildiği üzere-, Mushaf’ın belli bir ölçüye göre düzenlenmesi, en uygun bir yoldur. Ve bu ölçünün belirlenmesinde Kur’an’ı referans almak, onun bazı işaretlerinden istifade etmek, en ilmî, en makul bir yol ve Kur’an sahibinin rızasına en uygun bir davranış olacaktır. Şunu unutmayalım ki, “Her eski, her yeniden daha güzel değildir. Bunun aksi de doğrudur.” Kur’an’ın ilk toplanması sırasında Hz. Ebu Bekir’in, önce Hz. Ömer’in, “Kur’an’ı derleme” teklifine sıcak bakmaması ve daha sonra bunu kabul etmesi, yine Hz. Zeyd b. Sabit’in ilk defa karşılaştığı Hz. Ebu Bekir’in aynı teklifine tereddütle bakması ve daha sonra gönlünün buna açılıp yatışması olayı da gösteriyor ki, ilk yapılan bazı şeylere gösterilen tepkiler her zaman haklı değildir. Bu gibi tepkilerin olması, Müslümanların Kur’an’a olan saygılarından ötürü olduğunda şüphe yoktur. Ancak, zararsız ve faydası olduğu tebeyyün ettikten sonra, eskide ısrar etmenin bir manası da yoktur. O halde daha önce yoktu diye, her yönüyle güzelliği ve mükemmelliği ortada olan Kur’an’ın bu ölçüsünü Allah’ın bir ilhamı olarak değerlendirmek mümkündür. - Evet, Hafız Osman hattıyla yazılan Kur'an'ın -sayfa muhtevası gibi-, sayfa düzeni ve sayfa adedi de onun kendisinden çıkmıştır. Çünkü Kur'an'ın Müdayene Ayeti sayfa ölçüsü olduğu gibi, Kevser Suresi de satırların ölçüsüdür. Bu ölçüler içerisinde yazılan Mushaflarda görülen tevafuklar da şüphesiz Kur'an'ın kendisinden kaynaklandığı için, bir ilim, bir irade ve bir kast eseri olup, i'cazın parıltılarını gösterecektir. Bütün Kur’an’da bir tek ayetin böyle altı bin küsur ayetten farklı bir uzunlukta olmasının elbette bir hikmeti vardır. Çünkü, Kur’an’da kör tesadüflere yer yoktur. Bu hikmetlerden en açık olarak görünen ve bilineni ise, onun Mushaflardaki sayfalar için bir ölçü birimi olmasıdır. -Kevser Suresi’nin bir satır olarak gelmesi de aynı hikmete paralel olarak sayfaların satırları için bir ölçü birimi görünümündedir. Kalem Suresi’nin başında yer alan “Nun, Kalem ve kalem erbabının satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için; sen Rabbinin lütfuyla, deli değilsin.” mealindeki ayette geçen kalem ve satırlardan maksat meleklerin yazdıkları, kader kalemi ve Levh-i Mahfuz yanında, Kur’an’ı yazan kalemler olarak da tefsir edilmiştir. Nitekim, Tabiin imamlarından Mücahid’e göre, ayetteki kalemden maksat, “kendisiyle Kur’an yazılan kalem”, satırlar halinde yazılan şey ise, Kur’an’dır.(bk. Taberî, ilgili ayetin tefsiri). İlk vahiy olarak inen Alak Suresi’nde geçen “Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretendir.”(Alak, 96/3-5) mealindeki ayetlerde bildiğimiz kalem ve yazıdan söz edilmiş ve Allah’ın büyük bir ikram ve ihsanı olarak gösterilmiştir. İlk vahiydeki bu kalem ve yazı, ikinci vahiy olan Kalem Suresi’ndeki kalem ve satırların/yazının da bildiğimiz kalem, satır ve yazı olduğunu göstermektedir. Ayetin ayrıca kader kalemi ve melek yazılarına da bakması bu manayı ortadan kaldırmaz. Madem, Kur’an’da kalem, yazı ve satırlardan övgüyle söz edilmiş, şüphesiz bunların başında Kur’an’ı yazan kalemler, kalem erbabı ve Kur’an satırları gelir. Öyle anlaşılıyor ki, bu satırların Kur’an için birim ölçüsü olarak kullanılması Kur’an’ın işarî teşvikleri arasındadır. Kevser Suresi de, bu anlamda bir satır ölçüsü görünümündedir. - Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Mushafların belli bir ölçüye göre düzenlenmesi en uygun bir yoldur. Ve bu ölçünün ise bizzat Kur’an’ın kendisinden çıkan bir hüviyete sahip olması ise, onu en makul ve en değerli bir konuma götürür. Demek ki, ölçüsünü Kur’an’dan alan Mushaf’ın içinde ne kadar tevafuklar varsa, hepsi de Kur’an’ın semavî kimliğinin pekişmesine yardım eden birer i’caz parıltılarıdır. [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur'a ve Bediüzzaman'a Gelen İtirazlar
İtirazlar ve İtirazlara Cevaplar - Mu'cizeli Kur'an Bahsi.
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst