İnsanlar ve sosyal alanlar

durmuþ göktekin

Active member
İnsanlar ve sosyal alanlar

Yaratılan her şey insan emrine verilmiş, nasıl kullanılacağı da Yaratıcı tarafından bildirilmiştir. Yani varlığı yaratan insanı ve insanın aklını da yaratmıştır. İnsan aklı istişare ile kullanma şeklini tayin ve tespit etmiştir. Teşkilatlanmış toplumlar, yani devlet ve hükümetler sosyal alanların nasıl kullanılacağını kural ve prensiplere bağlamış, buna göre kanuni düzenlemeler yapılmıştır.

Öreğin; deniz kıyılarını, insanların nasıl kullanacağı kanunla belirlenmiş, ortaklaşa herkesin kullanımına açık tutulmuştur. Ne var ki bazı kişiler değişik yollardan giderek, insanların teveccüh gösterdikleri yerleri sırf kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak üzere ele geçirmişlerdir.

Şehirlerdeki semt pazarları ortak paylaşım, alanlarıdır. İnsanlar burada istedikleri ürünü pazarlayıp ticaret yapabildiği gibi, yine isteyen daha ucuza daha kaliteli ürünü bulup alabilir. Bu yerlerin daha düzenli yerler olmasını yerel yönetimler üslenmiş, bazı yerlerde çok güzel Pazar yerleri yapılmış ve halkın istifadesine sunulmuştur. Sosyal örgütlenmesi güçlü olan bölgeler örnek Pazar yerleri kurmuştur. Hak, hukuk ve demokratik düzen içinde yapılan hizmetler insanların yararına işletilirse insanlık seviyemiz yükselecek, bugünün kalkınmış toplumları arasına katılmış olacağız. Aksi halde feryat ve figanımız bitmeyecektir.

Memleketimizin her köşesinde insanların faydalandığı, sosyal alanlar olduğu gibi yine her köşesinde hak ve hukukun olmadığı, zorbaların hâkim olduğu alanlar da bulunmaktadır.

Kafiler, kahvehaneler, eğlence yerleri, parklar, bahçeler; belediye ve mülkü amirlikler tarafından kontrol ve emniyeti sağlanan yerlerdir. Bütün bu hizmetler kanun, hukuk içinde ve demokratik ortamda yapıldığında toplum huzur içinde olur. Sevgimiz, mutluluğumuz artar, birlik ve dirliğimiz kuvvetlenir, manen rahatlarız.

Denize kıyısı olan yerleşim yerlerimiz mevsim itibariyle önem arz etmektedir. Umumun istifadesine sunulan bu yerlerin zorbalardan kurtarılması belediye ve mülkü amirliklerin, kanunun ön gördüğü yaptırımlarıyla mümkündür. Yeter ki mevzuatı uygulayan zafiyet göstermesin.

Sosyal alanlardan en önemlisi eğitim ve öğretim kurumlarımızdır. Bu kurumlarımızın sahibi de halktır. Organize ve işletilmesi bir bakanlığa bağlanmıştır. Bizi millet olarak şekillendirecek tek ve yegâne kurumlarımızdandır. Gelecek nesillerimiz bu alanlarda şekillenecek ve milleti muasır medeniyet seviyesine yükselecektir. Genelde, iyilik ve kötülüklerimiz bu alanda kazanılır. Bu alanın ehemmiyeti çok büyüktür. Çünkü o alandan geçmeyen olmaz. Herhangi bir şekilde herkes o alandan geçmiştir veya geçecektir. İlk eğitim alanı aile yuvası, ikincisi Milli Eğitim’dir.

Eğitim öğretim kurumlarımızda iyiliğe alışkanlığın eğitimi uygulamalı yaptırılmalı. Örneğin, elinde çöp bulunan bir öğrenci atılacak bir çöpü, çöp kutusu buluncaya kadar onu yanında taşımalı sonra elindeki çöpü çöp kutusunu atmalı. Bunu Avrupalı bir çocuk yapıyorsa bizim çocuklarımız neden yapmasın? Bugünkü büyükler dünün çocukları değil mi? İyilikte herkes birbirine örnek olmalıdır.

Belediye başkanlarımız ve mülkü amirlerimiz şehir merkezlerine daha fazla ilgi göstermeli sokak ve caddeleri yürünebilir, görülebilir şekle getirmekte duyarlılık göstermeli. Çünkü şehre gelen yerli ve yabancı kişiler daha çok şehir merkezlerine gelmekte, gezmekte ve görmektedir. Şehir merkezinin cadde ve sokakları ilk göze çarpan yerlerdir. Vitrine önem verildiği şu dünyada, şehirlerin merkezi de vitrin olma özelliğinde değil mi? Halk adına istekte bulunduğum hususları, bütün belediye başkanlarımıza ve mülkü amirlerimize bir maruzat (istek) olarak bildiriyorum.
19. 05. 2016
Durmuş Göktekin
 
Üst