Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kuran-ı Kerim'den Kıssalar
Hz. ADEM İLE HAVVA
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ent" data-source="post: 185062" data-attributes="member: 13914"><p><strong><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: red"><em>Hz. ADEM İLE HAVVA</em></span></span></span></strong></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ, kendi varlığını bilsin, ibâdette bulunsun ve yer yüzünü de imâr etsin diye insan varlığını yaratmayı mürad ettiği zaman, Meleklerine: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Ben yer yüzünde muhakkak bir halife yapacağım, bir halife tâyin edeceğim ki kendi irademden kudret ve sıfatımdan ona bazı selâhiyetler vereceğim ki, o bana vekâleten mahlûkatım üzerinde bir takım tasarruflara sahip olacak, benim nâmıma hükümler icra edecek, benim vekilim olarak benim emirlerimi, benim kanunlarımı tatbike memur bulunacak. Sonra onun arkasından gelenler ve ona halef olarak yâni vazifeyi icra edecekler bulunacaktır,» buyurdu. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Melekler bir taraftan bundaki şerefi takdir ettiler, diğer taraftan da yeryüzündeki bir mahlûka böyle yüksek bir irade selâhiyeti bahşedilmesinde bir şer ihtimalinden de korktular.</em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ bundaki gizli hikmetlerini de bildirmediği için: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Ey Rabbimiz! Yer yüzünde onu fesada Verecek, onda fesadlar çıkaracak ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın? Halbuki biz hep sana hamdederek, daima seni tesbih ve takdis edip dururken,» dediler. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Ve bu suretle maksatları —hâşâ itiraz olmayıp hikmetini sormak olduğunu bildirdiler, mamafih bununla hilâfete zımnan bir rağbet de gösterdiler. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ cevaben: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Her halde ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim,» buyurdu. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Melekler bu cevap karşısında sustular ve birbirlerine: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Elbette rabbımız her şeyi bilir, faydası olmayan bir mahlûk yaratmaz,» dediler. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ, Meleklere: . </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Muhakkak ben, kuru çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım, binaenaleyh ben, onu tam bir insan kıvamına koyup içine ilâhî bir emrim olan ruhtan feyiz verdiğim vakit, onun için secdeye kapanın,» dedi. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Bunun üzerine Melekler, hepsi toptan secde ettiler, ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi ve secdeden kaçındı. Çünkü o- kendisini en üstün mahlûk kabul ediyordu. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Ya iblis! Sen niçin secde edenlerle beraber olmadın?» dedi. iblis de: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Benim bir kuru çamurdan, bir sûretlenmiş balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem mümkün değildir. Zira ben ateşten yaratıldım, Ateş'ise topraktan üstündür,» dedi ve bu bâtıl kıyasıyla itaat dairesinden çıkarak fiilen kâfir oldu. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ: . </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «O halde, çık oradan, çünkü sen tard olundun. Ve bu lanet ceza gününe kadar üzerindedir.» Şeytan: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Rabbim! öyle ise bana onların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver,» dedi. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ da ba's gününe kadar değil, ecel günü yani birinci sürün üfürülmesine kadar mühlet verdiğini bildirdi </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Bunun üzerine Şeytan: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Ya rabbi! benim azgın ve asiliğime hükmetmekliğin vesilesiyle yemin ederim ki, ben, o insanlar için yer yüzünde ziynetler yapıp onları kandırarak hepsini yoldan çıkaracağım, ancak içlerinden mıhlasın Kulların müstesna. Yâni hâlis taatın için seçilmiş lekesiz has kulların aklanmazlar,» dedi. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ, Şeytanın beşerin ilk maddesine bakarak onlara mutlak tahakküm edebileceğine kaail olmasına rağmen, muhlas kullar için hakkı teslim etmesi üzerine buyurdu ki: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «işte bu dediğin, sahiplerini azıtamayacağını itiraf ettiğin o ihlâs ve tevhîd, bana kavuşturan dosdoğru bir yol, hak bîr kanundur. Hakikaten kullarım üzerine ne sözle ilzam edecek bir delilim, ne fiilen musallat olacak bu kudretin yoktur. Ancak sana uyan azgınlar müstesna. Yani ancak onları sürükleyebilirsin. Fakat o da senin hükmün ile değil, onların iradelerini kötüye kullanarak sana uymaları ve arkana düşmeleri sebebiyledir. Yoksa muhlaslara tasallut edemediğin gibi, diğerlerine de edemezsin. Şüphesiz Cehennem de o sana uyan azgınların vaad olunan yerleridir.» </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ, insanın şerefli, itibarlı ve kendisine halife olmaya lâyık bir mahlûk olduğunu göstermek üzere Hz. Adem'e bütün esmayı talim ederek ilim ve kelâm sıfatlarına mazhar kıldı, sonra da o âlemini Meleklere işaret ederek: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Haydin, siz îmân ile ifade etmek istediğiniz hilâfete lâyık olma dâvanızda isabetli iseniz; işte bunların isimlerini bana güzelce haber veriniz, buyurarak onları, acziyetlerini izhar ve isbat için imtihan etti. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Bu imtihana karşı Melekler: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Subhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka bizim hiç bir ilmimiz yoktur, her şeyi bilen ve dâima bilen âlim, her şeyde hakim, hakikaten Sensin ve ancak Sensin, diyerek acziyetlerini izharla tesbîh eylediler. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Melekler acziyetlerini izhar ve hikmet ilmini teslim edince, Allahü Teâlâ: . </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Ya Adem! Meleklere şunların isimlerini güzelce haber ver, dedi, Bu hitabı ile halifenin kim olacağına da işaret buyurdu ve böylece Meleklerden sonra Hz. Adem'i de bu emir ile imtihan etti. Bunun üzerine Hz. Adem o arz olunan şeyleri isimleriyle haber verince, </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ, Meleklere: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Ben size, Ben bütün arz ve semânın gaybını bilirim, demedim mi? Ve siz ne açıklıyorsunuz ve ne gizliyorsunuz, onu da biliyorum, buyurdu. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ Hz. Adem'e eş olarak kendi kaburga kemiğinden Havva validemizi yarattı ve: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Ya Adem, sen ve zevcen şu Cennette rahat yaşayınız. Nimetlerimden bol bol yiyiniz. Ancak şu bur ağaca yaklaşmayınız, meyvesinden yemeye kalkışmayınız ki haddini aşanlardan olursunuz, buyurdu. Ve Şeytanın kendilerine düşman olduğunu bildirerek onun sözüne kanmamalarını istedi. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ onlara yalnız bir ağacın meyvesinden yemelerini yasaklamıştı ki, bu suretle insana, iradesini kullanmayı ve nefsine hâkim olmayı öğreterek mükellefiyetten azade olmadığını hatırlatıyordu. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Onlara verilen bu nimetler üzerine ilâhî huzurdan kovulan ve insanoğluna ebedî düşmanlığını ilân eden Şeytan, ilk olarak kendilerinde örtülüp gizlenen kötü yerlerini meydana çıkarmak; avret mahallerini açmak için ikisine de vesvese vermeye başladı. Hz. Adem ve Havva bu âna kadar yaratılışlarında kendilerini utandıracak ve tiksindirecek çirkin pis şeylere mahal olacak kötü yerlerini ne kendilerinde ve ne de birbirlerinde görmüyorlar ve hattâ bilmiyorlardı. Settârul' uyub olan Halik Teâlâ evvel emirde onu örtmüş ve kendilerinden gizlemişti. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Şeytan nihayet bir fırsatını bulup onlara yaklaştı ve: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Ey Adem! Sana, seni burada ebedî kılacak bir devleti haber vereyim mi? Diyerek, Allahü Teâlânın yaklaşmamalarını emrettiği ağacı gösterdi. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Hz. Adem, Şeytanın bu sözlerine aldırış etmedi, ancak şeytan da vesvesesinde yılgınlık göstermedi ve: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Rabbimiz sizi bu ağaçtan başka bir sebeple değil, ancak iki Melek olacağınız veya bu Cennette ebedî kalacağınızdan dolayı nehyetti. Yani bundan yerseniz ya Melekler gibi yemek, içmek ihtiyacından müstağni olursunuz, yahut ölüm yüzü görmez burada ebedî kalırsınız, dedi. Kendisine inanmaları için de yemîn ederek, </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>«ben sizin nasihatçınız ve hayrınızı isteyicinizim» diye emîn olmalarını istedi. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Hz. Adem ve Havva hiç bir kimsenin yalan yere Allaha yemin etmeyeceğini düşünerek yanıldılar ve bu ağaca meylettiler. Hz. Adem burada içtihadında isabet edemeyerek, o nehyedilen ağacın cinsinden olan başka bir ağacın meyvesinden yemekte bir mahzur olmayacağına hükmetti ve beraberce Allahü Teâlâ'nın yasak kıldığı ağacın meyvesinden tattıkları vakit örtülü ve gizli olan avret mahalleri açılıverdi. Bunun üzerine hayalarından derhal üzerlerine Cennetin incir yaprağından yamalar yamamağa başladılar. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ da kendilerine şöyle nida etti: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Ben sizi o ağaçtan nehyetmedim mi idi? Şeytan size açık bir düşmandır demedim mi îdi? </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Hz. Adem ile Havva cevaben: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Ey Bizim rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer sen bize rahmet ve mağfiret etmezsen, en büyük zarar ve felâketin içinde kalanlardan olacağız, diye tevbe ve niyazda bulundular. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Allahü Teâlâ, Hz. Adem, Havva ve Şeytan'a hitap etti: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Haydi, bâzınız bâzınıza düşman olarak yer yüzüne ininiz. Size orada bir müddet için karar edip nasiplenmek ve geçinmek vardır. Orada yaşayıp orada ölecek ve yine ondan çıkarılacaksınız. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Hz. Adem ve zevcesi, dolayısıyla insan nevi yer yüzünde böylece mekân tuttu ve Şeytanla mücadele ederek Rabbından telâkki ettiği kelimelerle tevbe ve istiğfarda bulundu. Allahü Teâlâ'nın emirleri ile amel etti ve tevbeleri de kabul olundu. Çünkü Allahü Teâlâ esirgeyici ve bağışlayıcıdır. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Hz. Adem beş şeyi ile bahtiyar olmuştur: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Hatâsını itiraf, pişmanlık, nefsini kötülemek, tevbeye devam ve rahmetten ümidi kesmemek. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>i</em></span></span></span><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>blis de beş şey ile bedbaht olmuştur: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Günahını ikrar etmemek, pişmanlık duymamak, kendini kötülemeyip azgınlığını Allahü Teâlâ'ya niubet etmek ve rahmetten ümidini kesmek. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Ahnef ibni Kays, Medine'de Müminlerin Emiri Hz. Ömer'i görmek ister, bir de bakar ki büyük bir kalabalık halka halinde toplanmış, </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Kâ'bül'ahbar onlara vaaz veriyor ve şunları anlatıyor: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Âdem aleyhisselâma vefat emri geldiği zaman; «Ya Rab, düşmanım iblis, beni meyyit halinde görünce kendisi kıyamet gününe kadar mühlete kavuşmakla sevinecek, bana şamata edecek,» dedi. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Cevap verildi ki: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Ya Adem, sen Cennete iade olunacaksın, o mel'un ise evvelkilerin ve sonrakilerin adedi kadar ölüm acısını tatmak için tehu olunacak.» </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>S</em></span></span></span><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>onra Hz. Adem, Melekül'mevt Azraile: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>«— Ona ölümü nasıl tattıracaksın? Vasfını bana anlat,» dedi. </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Onun ölümünün vasıfları anlatıldığı zaman, </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Hz. Adem: «— Ya Rabbi! Kâfi» dedi </em></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Bunun üzerine orada vaazı dinleyen insanlar, heyecana gelerek; «— Ya Ebâ İshak! O nasıldır? bize anlat» dediler. </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Kâ'b'ın anlatmak istememesi üzerine çok İsrar ettiler, bunun üzerine dedi ki: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— Allahü Teâlâ, birinci sûr'un ufürülmesi akabinde Azrail'e diyecek ki: </em></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Sana yedi Sema ve yedi Arz ahalisinin kuvvetini verdim ve bugün sana bütün gadap kisvelerini giydirdim. Şiddetli gadabımla in, o tard olunmuş İblis'e artık ölüm acısını tattır, sakaleynden evvel ve ahirlerin acılarını hep birden ihtiva etmek üzerine bütün illet ve hastalıkları yüklet. Beraberinde gayz ve gadapla dolu yetmiş bin zebani, her biriyle de Cehennem zincirlerinden zincirler, tomruklarından tomruklar bulunsun. Cehennem kancalarından yetmiş bin kanca ile o mel'unun kokmuş canını çıkarın. Malik'i de çağırın Cehennem kapılarını açsın.» Bunun üzerine Azrail öyle bir suret ile inecek ki ona Semâ'ların ve Arz'ların ahalisi baksa korku ve dehşetlerinden derhal ölürlerdi, inecek, Iblis'e varıp «dur, ya habis! Artık sana ölümü tattıracağım, çok ömür sürdün. Nice nesilleri azdırdın, yoldan çıkardın. Ancak işte malûm vakit geldi.» diyecek. Mel'un Şeytan Doğuya kaçacak, bakacak Melekül'mevt gözleri önünde, Batıya kaçacak bakacak yine gözlerinin önünde, denizlere dalacak denizler kabul etmeyecek, hâsılı yer yüzünün her tarafına kaçacak, sığınacak kurtulacak hiç bir yer bulamayacak, sonra Dünyanın ortasında, Hz. Adem'in kabri yanında duracak veya Doğudan Batıya Batıdan Doğuya topraklarda sürünecek, nihayet Adem aleyhisselam'ın yer yüzüne indiği mevzîye varınca Arz, bir kor gibi olacak Zebaniler kancaları takıp didikleyecekler de didikleyecekler. Allahü Teâlâ'nın dilediği zamana kadar can çekişip azap içinde kalacak. </em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>O böyle can çekişirken Hz. Adem ve </em></span></span></span><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Havva'ya'da: </em></span></span></span></p><p> </p><p></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Kalkınız düşmanınız ölümü nasıl tadıyor, bakınız» denecek. </em></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>Kalkacaklar, onun çektiği azabın şiddetine bakacaklar da: </em></span></span></span></p><p> </p><p></p><p><span style="font-family: 'Book Antiqua'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><em>— «Ya Rab, bize nimetini tamamladın» diyecekler. </em></span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ent, post: 185062, member: 13914"] [B][FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=red][I]Hz. ADEM İLE HAVVA[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT][/B] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ, kendi varlığını bilsin, ibâdette bulunsun ve yer yüzünü de imâr etsin diye insan varlığını yaratmayı mürad ettiği zaman, Meleklerine: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Ben yer yüzünde muhakkak bir halife yapacağım, bir halife tâyin edeceğim ki kendi irademden kudret ve sıfatımdan ona bazı selâhiyetler vereceğim ki, o bana vekâleten mahlûkatım üzerinde bir takım tasarruflara sahip olacak, benim nâmıma hükümler icra edecek, benim vekilim olarak benim emirlerimi, benim kanunlarımı tatbike memur bulunacak. Sonra onun arkasından gelenler ve ona halef olarak yâni vazifeyi icra edecekler bulunacaktır,» buyurdu. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Melekler bir taraftan bundaki şerefi takdir ettiler, diğer taraftan da yeryüzündeki bir mahlûka böyle yüksek bir irade selâhiyeti bahşedilmesinde bir şer ihtimalinden de korktular.[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ bundaki gizli hikmetlerini de bildirmediği için: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Ey Rabbimiz! Yer yüzünde onu fesada Verecek, onda fesadlar çıkaracak ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın? Halbuki biz hep sana hamdederek, daima seni tesbih ve takdis edip dururken,» dediler. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Ve bu suretle maksatları —hâşâ itiraz olmayıp hikmetini sormak olduğunu bildirdiler, mamafih bununla hilâfete zımnan bir rağbet de gösterdiler. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ cevaben: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Her halde ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim,» buyurdu. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Melekler bu cevap karşısında sustular ve birbirlerine: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Elbette rabbımız her şeyi bilir, faydası olmayan bir mahlûk yaratmaz,» dediler. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ, Meleklere: . [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Muhakkak ben, kuru çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım, binaenaleyh ben, onu tam bir insan kıvamına koyup içine ilâhî bir emrim olan ruhtan feyiz verdiğim vakit, onun için secdeye kapanın,» dedi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Bunun üzerine Melekler, hepsi toptan secde ettiler, ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi ve secdeden kaçındı. Çünkü o- kendisini en üstün mahlûk kabul ediyordu. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Ya iblis! Sen niçin secde edenlerle beraber olmadın?» dedi. iblis de: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Benim bir kuru çamurdan, bir sûretlenmiş balçıktan yarattığın bir beşere secde etmem mümkün değildir. Zira ben ateşten yaratıldım, Ateş'ise topraktan üstündür,» dedi ve bu bâtıl kıyasıyla itaat dairesinden çıkarak fiilen kâfir oldu. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ: . [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «O halde, çık oradan, çünkü sen tard olundun. Ve bu lanet ceza gününe kadar üzerindedir.» Şeytan: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Rabbim! öyle ise bana onların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver,» dedi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ da ba's gününe kadar değil, ecel günü yani birinci sürün üfürülmesine kadar mühlet verdiğini bildirdi [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Bunun üzerine Şeytan: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Ya rabbi! benim azgın ve asiliğime hükmetmekliğin vesilesiyle yemin ederim ki, ben, o insanlar için yer yüzünde ziynetler yapıp onları kandırarak hepsini yoldan çıkaracağım, ancak içlerinden mıhlasın Kulların müstesna. Yâni hâlis taatın için seçilmiş lekesiz has kulların aklanmazlar,» dedi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ, Şeytanın beşerin ilk maddesine bakarak onlara mutlak tahakküm edebileceğine kaail olmasına rağmen, muhlas kullar için hakkı teslim etmesi üzerine buyurdu ki: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «işte bu dediğin, sahiplerini azıtamayacağını itiraf ettiğin o ihlâs ve tevhîd, bana kavuşturan dosdoğru bir yol, hak bîr kanundur. Hakikaten kullarım üzerine ne sözle ilzam edecek bir delilim, ne fiilen musallat olacak bu kudretin yoktur. Ancak sana uyan azgınlar müstesna. Yani ancak onları sürükleyebilirsin. Fakat o da senin hükmün ile değil, onların iradelerini kötüye kullanarak sana uymaları ve arkana düşmeleri sebebiyledir. Yoksa muhlaslara tasallut edemediğin gibi, diğerlerine de edemezsin. Şüphesiz Cehennem de o sana uyan azgınların vaad olunan yerleridir.» [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ, insanın şerefli, itibarlı ve kendisine halife olmaya lâyık bir mahlûk olduğunu göstermek üzere Hz. Adem'e bütün esmayı talim ederek ilim ve kelâm sıfatlarına mazhar kıldı, sonra da o âlemini Meleklere işaret ederek: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Haydin, siz îmân ile ifade etmek istediğiniz hilâfete lâyık olma dâvanızda isabetli iseniz; işte bunların isimlerini bana güzelce haber veriniz, buyurarak onları, acziyetlerini izhar ve isbat için imtihan etti. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Bu imtihana karşı Melekler: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Subhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka bizim hiç bir ilmimiz yoktur, her şeyi bilen ve dâima bilen âlim, her şeyde hakim, hakikaten Sensin ve ancak Sensin, diyerek acziyetlerini izharla tesbîh eylediler. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Melekler acziyetlerini izhar ve hikmet ilmini teslim edince, Allahü Teâlâ: . [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Ya Adem! Meleklere şunların isimlerini güzelce haber ver, dedi, Bu hitabı ile halifenin kim olacağına da işaret buyurdu ve böylece Meleklerden sonra Hz. Adem'i de bu emir ile imtihan etti. Bunun üzerine Hz. Adem o arz olunan şeyleri isimleriyle haber verince, [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ, Meleklere: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Ben size, Ben bütün arz ve semânın gaybını bilirim, demedim mi? Ve siz ne açıklıyorsunuz ve ne gizliyorsunuz, onu da biliyorum, buyurdu. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ Hz. Adem'e eş olarak kendi kaburga kemiğinden Havva validemizi yarattı ve: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Ya Adem, sen ve zevcen şu Cennette rahat yaşayınız. Nimetlerimden bol bol yiyiniz. Ancak şu bur ağaca yaklaşmayınız, meyvesinden yemeye kalkışmayınız ki haddini aşanlardan olursunuz, buyurdu. Ve Şeytanın kendilerine düşman olduğunu bildirerek onun sözüne kanmamalarını istedi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ onlara yalnız bir ağacın meyvesinden yemelerini yasaklamıştı ki, bu suretle insana, iradesini kullanmayı ve nefsine hâkim olmayı öğreterek mükellefiyetten azade olmadığını hatırlatıyordu. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Onlara verilen bu nimetler üzerine ilâhî huzurdan kovulan ve insanoğluna ebedî düşmanlığını ilân eden Şeytan, ilk olarak kendilerinde örtülüp gizlenen kötü yerlerini meydana çıkarmak; avret mahallerini açmak için ikisine de vesvese vermeye başladı. Hz. Adem ve Havva bu âna kadar yaratılışlarında kendilerini utandıracak ve tiksindirecek çirkin pis şeylere mahal olacak kötü yerlerini ne kendilerinde ve ne de birbirlerinde görmüyorlar ve hattâ bilmiyorlardı. Settârul' uyub olan Halik Teâlâ evvel emirde onu örtmüş ve kendilerinden gizlemişti. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Şeytan nihayet bir fırsatını bulup onlara yaklaştı ve: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Ey Adem! Sana, seni burada ebedî kılacak bir devleti haber vereyim mi? Diyerek, Allahü Teâlânın yaklaşmamalarını emrettiği ağacı gösterdi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Hz. Adem, Şeytanın bu sözlerine aldırış etmedi, ancak şeytan da vesvesesinde yılgınlık göstermedi ve: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Rabbimiz sizi bu ağaçtan başka bir sebeple değil, ancak iki Melek olacağınız veya bu Cennette ebedî kalacağınızdan dolayı nehyetti. Yani bundan yerseniz ya Melekler gibi yemek, içmek ihtiyacından müstağni olursunuz, yahut ölüm yüzü görmez burada ebedî kalırsınız, dedi. Kendisine inanmaları için de yemîn ederek, [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]«ben sizin nasihatçınız ve hayrınızı isteyicinizim» diye emîn olmalarını istedi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Hz. Adem ve Havva hiç bir kimsenin yalan yere Allaha yemin etmeyeceğini düşünerek yanıldılar ve bu ağaca meylettiler. Hz. Adem burada içtihadında isabet edemeyerek, o nehyedilen ağacın cinsinden olan başka bir ağacın meyvesinden yemekte bir mahzur olmayacağına hükmetti ve beraberce Allahü Teâlâ'nın yasak kıldığı ağacın meyvesinden tattıkları vakit örtülü ve gizli olan avret mahalleri açılıverdi. Bunun üzerine hayalarından derhal üzerlerine Cennetin incir yaprağından yamalar yamamağa başladılar. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ da kendilerine şöyle nida etti: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Ben sizi o ağaçtan nehyetmedim mi idi? Şeytan size açık bir düşmandır demedim mi îdi? [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Hz. Adem ile Havva cevaben: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Ey Bizim rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer sen bize rahmet ve mağfiret etmezsen, en büyük zarar ve felâketin içinde kalanlardan olacağız, diye tevbe ve niyazda bulundular. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Allahü Teâlâ, Hz. Adem, Havva ve Şeytan'a hitap etti: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Haydi, bâzınız bâzınıza düşman olarak yer yüzüne ininiz. Size orada bir müddet için karar edip nasiplenmek ve geçinmek vardır. Orada yaşayıp orada ölecek ve yine ondan çıkarılacaksınız. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Hz. Adem ve zevcesi, dolayısıyla insan nevi yer yüzünde böylece mekân tuttu ve Şeytanla mücadele ederek Rabbından telâkki ettiği kelimelerle tevbe ve istiğfarda bulundu. Allahü Teâlâ'nın emirleri ile amel etti ve tevbeleri de kabul olundu. Çünkü Allahü Teâlâ esirgeyici ve bağışlayıcıdır. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Hz. Adem beş şeyi ile bahtiyar olmuştur: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Hatâsını itiraf, pişmanlık, nefsini kötülemek, tevbeye devam ve rahmetten ümidi kesmemek. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]i[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]blis de beş şey ile bedbaht olmuştur: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Günahını ikrar etmemek, pişmanlık duymamak, kendini kötülemeyip azgınlığını Allahü Teâlâ'ya niubet etmek ve rahmetten ümidini kesmek. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Ahnef ibni Kays, Medine'de Müminlerin Emiri Hz. Ömer'i görmek ister, bir de bakar ki büyük bir kalabalık halka halinde toplanmış, [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Kâ'bül'ahbar onlara vaaz veriyor ve şunları anlatıyor: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Âdem aleyhisselâma vefat emri geldiği zaman; «Ya Rab, düşmanım iblis, beni meyyit halinde görünce kendisi kıyamet gününe kadar mühlete kavuşmakla sevinecek, bana şamata edecek,» dedi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Cevap verildi ki: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Ya Adem, sen Cennete iade olunacaksın, o mel'un ise evvelkilerin ve sonrakilerin adedi kadar ölüm acısını tatmak için tehu olunacak.» [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]S[/I][/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]onra Hz. Adem, Melekül'mevt Azraile: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]«— Ona ölümü nasıl tattıracaksın? Vasfını bana anlat,» dedi. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Onun ölümünün vasıfları anlatıldığı zaman, [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Hz. Adem: «— Ya Rabbi! Kâfi» dedi [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Bunun üzerine orada vaazı dinleyen insanlar, heyecana gelerek; «— Ya Ebâ İshak! O nasıldır? bize anlat» dediler. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Kâ'b'ın anlatmak istememesi üzerine çok İsrar ettiler, bunun üzerine dedi ki: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— Allahü Teâlâ, birinci sûr'un ufürülmesi akabinde Azrail'e diyecek ki: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Sana yedi Sema ve yedi Arz ahalisinin kuvvetini verdim ve bugün sana bütün gadap kisvelerini giydirdim. Şiddetli gadabımla in, o tard olunmuş İblis'e artık ölüm acısını tattır, sakaleynden evvel ve ahirlerin acılarını hep birden ihtiva etmek üzerine bütün illet ve hastalıkları yüklet. Beraberinde gayz ve gadapla dolu yetmiş bin zebani, her biriyle de Cehennem zincirlerinden zincirler, tomruklarından tomruklar bulunsun. Cehennem kancalarından yetmiş bin kanca ile o mel'unun kokmuş canını çıkarın. Malik'i de çağırın Cehennem kapılarını açsın.» Bunun üzerine Azrail öyle bir suret ile inecek ki ona Semâ'ların ve Arz'ların ahalisi baksa korku ve dehşetlerinden derhal ölürlerdi, inecek, Iblis'e varıp «dur, ya habis! Artık sana ölümü tattıracağım, çok ömür sürdün. Nice nesilleri azdırdın, yoldan çıkardın. Ancak işte malûm vakit geldi.» diyecek. Mel'un Şeytan Doğuya kaçacak, bakacak Melekül'mevt gözleri önünde, Batıya kaçacak bakacak yine gözlerinin önünde, denizlere dalacak denizler kabul etmeyecek, hâsılı yer yüzünün her tarafına kaçacak, sığınacak kurtulacak hiç bir yer bulamayacak, sonra Dünyanın ortasında, Hz. Adem'in kabri yanında duracak veya Doğudan Batıya Batıdan Doğuya topraklarda sürünecek, nihayet Adem aleyhisselam'ın yer yüzüne indiği mevzîye varınca Arz, bir kor gibi olacak Zebaniler kancaları takıp didikleyecekler de didikleyecekler. Allahü Teâlâ'nın dilediği zamana kadar can çekişip azap içinde kalacak. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]O böyle can çekişirken Hz. Adem ve [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Havva'ya'da: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Kalkınız düşmanınız ölümü nasıl tadıyor, bakınız» denecek. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]Kalkacaklar, onun çektiği azabın şiddetine bakacaklar da: [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Book Antiqua][SIZE=4][COLOR=black][I]— «Ya Rab, bize nimetini tamamladın» diyecekler. [/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kuran-ı Kerim'den Kıssalar
Hz. ADEM İLE HAVVA
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst