Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Hicretin 2. yılı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="müdavim" data-source="post: 184029" data-attributes="member: 5987"><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Mirba b. Kayziyy'in küstahlığı buna bir misâl gösterilebilir.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Resûli Ekrem Efendimiz, Uhud'a ordusuyla giderken bu azılı münafık onu bostanından geçirmek istememiş ve, "Yâ Muhammedi Şayet sen bir peygambersen, bostanımı çiğneyip geçmek sana helâl olmaz." demiş, sonra da yerden bir avuç toprak alarak ilâve etmişti: "Vallahi, bu toprağın başkalarını rahatsız etmeyeceğini bilseydim, onu sana atardım!" </span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Azılı münâfıkın bu küstahça hareketine sabredemeyen birkaç Müslüman, onu öldürmek istedilerse de, Peygamber Efendimiz, "Bırakınız onu! O, bir kördür. Kalbi kör, kalb gözü kördür."</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Peygamber Efendimizin bu müdahalesinden önce, bu azılı münafık, Said b. Zeyd'den de bir darbe yer.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Münafıkların bu çeşit faaliyetlerine verilebilecek bir misâl de, Tebük Harbi esnasında cereyan eder.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Bir konaklama ânında Peygamber Efendimizin devesi kaybolur. Bütün aramalara rağmen bulunamaz. Münafıklar derhâl harekete geçerek, "Eğer Muhammed gerçekten bir peygamber olsaydı, devesinin nerede olduğunu bilirdi!" derler.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Bu sözlerini duyan Efendimiz, "Evet... Vallahi, ben ancak Allah'ın bana bildirdiğini bilebilirim. Şimdi, devenin nerede olduğunu bana gösterdi. Deve filânca vadide, yuları bir ağaca takılı vaziyettedir. Gidip arayın." buyurur.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Resûli Kibriya Efendimizin dediği vadide ve tarif ettiği şekilde deve bulunur.58</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Peygamberimiz zamanındaki münafıklar zümresinin göze çarpan belli başlı muzır bir faaliyetleri, en kritik anlarda Müslümanları terk etmeleridir. Böylece onları sayıca zaîf ve güçsüz durumda bırakmak, morallerine de menfî yönde tesir etmek emelini güdüyorlardı. Bunun apaçık bir örneği, Uhud Harbi esnasında İslâm Ordusunu terk etmeleridir. Baş münafık Abdullah b. Übey'in reisliğinde İslâm Ordusunu terk eden bu münafıklar, 300 kadar idiler. Yâni, İslâm Ordusunun üçte biri. Münafıklar bu hareketleriyle, düşmana karşı Müslümanların sayılarını azalttıkları gibi, mücâhidlerin moralleri üzerinde de tesir etmişlerdir. Bu hareketleri üzerine Müslümanlardan bazılarında harbe karşı bir gevşeme hasıl olmuştu; hattâ, geri dönmeye bile niyetlenmişlerdi. Ancak, Resûli Ekrem Efendimizin dirayeti ve Cenâbı Hakk'ın da inayetinin eseri olarak bu kararlarından sonradan vazgeçmişlerdi.59</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Aynı şekilde, Hendek Harbinin en kritik ânında bu münafıklar, "Bize izin ver, evlerimize gidelim; çünkü, evlerimiz müdafaasızdır." diyerek Peygamberimize müracaat etmişlerdi.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">O sırada Sa'd b. Muaz Hazretleri, Peygamber Efendimizin huzuruna gelerek, "Yâ Resûlallah!.. Bunlara izin verme! Vallahi, biz ne zaman bir musibete uğrasak, sıkışık bir durumla karşı karşıya kalsak, onlar hep böyle yaparlar." diye konuşmuştu.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi, münafıklar en kritik anlarda Resûlullah'ı ve Müslümanları bir nevi zor durumda bırakmak için İslâm Ordusunu terk etme yoluna gitmişlerdir.</span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px">Tebük Seferinde de aynı şeyi yapmışlardır. Sefer için hazırlıklar yapıldığı sırada, onlardan bir cemaat, "Bu sıcakta sakın cihada çıkmayın!" diye konuşarak Müslümanların morallerini bozmaya çalıştıkları gibi, Peygamber Efendimize de müracaat ederek sefere katılmamak için izin istediler. Seksen kadarına izin verildi. <span style="color: Black">Kur'ânı Kerîm, onların bu durumlarından şöyle bahseder:</span></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><span style="font-size: 15px"><span style="color: Red">"Tebük Savaşına iştirak etmeyip geri kalan münafıklar, Resülullah'a muhalefet ederek oturup kalmalarıyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin gördüler ve, 'Bu sıcakta harbe çıkmayın.' dediler. De ki: 'Cehennem'in ateşi daha sıcaktır. Fakat gidecekleri yeri bilseler!' Artık, kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!"</span>60</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="müdavim, post: 184029, member: 5987"] [COLOR="DarkSlateGray"][SIZE="4"]Mirba b. Kayziyy'in küstahlığı buna bir misâl gösterilebilir. Resûli Ekrem Efendimiz, Uhud'a ordusuyla giderken bu azılı münafık onu bostanından geçirmek istememiş ve, "Yâ Muhammedi Şayet sen bir peygambersen, bostanımı çiğneyip geçmek sana helâl olmaz." demiş, sonra da yerden bir avuç toprak alarak ilâve etmişti: "Vallahi, bu toprağın başkalarını rahatsız etmeyeceğini bilseydim, onu sana atardım!" Azılı münâfıkın bu küstahça hareketine sabredemeyen birkaç Müslüman, onu öldürmek istedilerse de, Peygamber Efendimiz, "Bırakınız onu! O, bir kördür. Kalbi kör, kalb gözü kördür." Peygamber Efendimizin bu müdahalesinden önce, bu azılı münafık, Said b. Zeyd'den de bir darbe yer. Münafıkların bu çeşit faaliyetlerine verilebilecek bir misâl de, Tebük Harbi esnasında cereyan eder. Bir konaklama ânında Peygamber Efendimizin devesi kaybolur. Bütün aramalara rağmen bulunamaz. Münafıklar derhâl harekete geçerek, "Eğer Muhammed gerçekten bir peygamber olsaydı, devesinin nerede olduğunu bilirdi!" derler. Bu sözlerini duyan Efendimiz, "Evet... Vallahi, ben ancak Allah'ın bana bildirdiğini bilebilirim. Şimdi, devenin nerede olduğunu bana gösterdi. Deve filânca vadide, yuları bir ağaca takılı vaziyettedir. Gidip arayın." buyurur. Resûli Kibriya Efendimizin dediği vadide ve tarif ettiği şekilde deve bulunur.58 Peygamberimiz zamanındaki münafıklar zümresinin göze çarpan belli başlı muzır bir faaliyetleri, en kritik anlarda Müslümanları terk etmeleridir. Böylece onları sayıca zaîf ve güçsüz durumda bırakmak, morallerine de menfî yönde tesir etmek emelini güdüyorlardı. Bunun apaçık bir örneği, Uhud Harbi esnasında İslâm Ordusunu terk etmeleridir. Baş münafık Abdullah b. Übey'in reisliğinde İslâm Ordusunu terk eden bu münafıklar, 300 kadar idiler. Yâni, İslâm Ordusunun üçte biri. Münafıklar bu hareketleriyle, düşmana karşı Müslümanların sayılarını azalttıkları gibi, mücâhidlerin moralleri üzerinde de tesir etmişlerdir. Bu hareketleri üzerine Müslümanlardan bazılarında harbe karşı bir gevşeme hasıl olmuştu; hattâ, geri dönmeye bile niyetlenmişlerdi. Ancak, Resûli Ekrem Efendimizin dirayeti ve Cenâbı Hakk'ın da inayetinin eseri olarak bu kararlarından sonradan vazgeçmişlerdi.59 Aynı şekilde, Hendek Harbinin en kritik ânında bu münafıklar, "Bize izin ver, evlerimize gidelim; çünkü, evlerimiz müdafaasızdır." diyerek Peygamberimize müracaat etmişlerdi. O sırada Sa'd b. Muaz Hazretleri, Peygamber Efendimizin huzuruna gelerek, "Yâ Resûlallah!.. Bunlara izin verme! Vallahi, biz ne zaman bir musibete uğrasak, sıkışık bir durumla karşı karşıya kalsak, onlar hep böyle yaparlar." diye konuşmuştu. Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi, münafıklar en kritik anlarda Resûlullah'ı ve Müslümanları bir nevi zor durumda bırakmak için İslâm Ordusunu terk etme yoluna gitmişlerdir. Tebük Seferinde de aynı şeyi yapmışlardır. Sefer için hazırlıklar yapıldığı sırada, onlardan bir cemaat, "Bu sıcakta sakın cihada çıkmayın!" diye konuşarak Müslümanların morallerini bozmaya çalıştıkları gibi, Peygamber Efendimize de müracaat ederek sefere katılmamak için izin istediler. Seksen kadarına izin verildi. [COLOR="Black"]Kur'ânı Kerîm, onların bu durumlarından şöyle bahseder:[/COLOR] [COLOR="Red"]"Tebük Savaşına iştirak etmeyip geri kalan münafıklar, Resülullah'a muhalefet ederek oturup kalmalarıyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin gördüler ve, 'Bu sıcakta harbe çıkmayın.' dediler. De ki: 'Cehennem'in ateşi daha sıcaktır. Fakat gidecekleri yeri bilseler!' Artık, kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!"[/COLOR]60[/SIZE][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Hicretin 2. yılı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst