اِنَّ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ َلاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِنِينَ [SUP]1[/SUP]
[SUP] [/SUP]
Zeminin yüzünü yaz zamanında temâşâ edip görüyoruz ki: İcad-ı eşyada müşevveşiyeti iktiza eden ve intizamsızlığa sebep olan nihayetsiz sehâvet ve bir cûd-u mutlak, gayet derecede bir insicam ve intizam içinde görünüyor. İşte, zemin yüzünü tezyin eden bütün nebâtâtı gör.
Hem mizansızlığı ve kabalığı iktiza eden, icad-ı eşyadaki sür’at-i mutlaka dahi kemâl-i mevzuniyet içinde görünüyor. İşte, zemin yüzünü süslendiren bütün meyvelere bak.
Hem ehemmiyetsizliği, belki çirkinliği iktiza eden kesret-i mutlaka dahi, kemâl-i hüsn-ü san’at içinde görünüyor. İşte, yeryüzünü yaldızlayan bütün çiçeklere bak.
Hem san’atsızlığı, basitliği iktiza eden, icad-ı eşyadaki suhulet-i mutlaka dahi, nihayetsiz derecede san’atkârlık ve maharet ve ihtimamkârlık içinde görünüyor.
İşte, yeryüzündeki ağaç ve nebâtat cihâzâtının sandıkçaları ve programları ve tarihçe-i hayatlarının kutucukları hükmünde olan bütün tohumlara, çekirdeklere dikkatle bak.
Hem ihtilâf ve ayrılığı iktiza eden uzaklık ve bu’d-u mutlak dahi bir ittifak-ı mutlak içinde görünüyor. İşte, bütün aktâr-ı zeminde zer’ edilen her nevi hububata bak.
Hem karışmayı ve bulaşmayı iktiza eden kemâl-i ihtilât, bilâkis, kemâl-i imtiyaz ve tefrik içinde görünüyor.
İşte, bütün yeraltına karışık atılan ve madde itibarıyla birbirine benzeyen tohumların, sünbül vaktinde kemâl-i imtiyazları ve ağaçlara giren muhtelif maddelerin yaprak, çiçek ve meyvelere kemâl-i imtiyazla tefrikleri ve mideye giren karışık gıdaların muhtelif âzâ ve hüceyrâta göre kemâl-i imtiyazla ayrılmalarına bak, kemâl-i hikmet içinde kemâl-i kudreti gör.
Hem ehemmiyetsizliği, kıymetsizliği iktiza eden gayet derecede mebzuliyet ve nihayet derecede ucuzluk dahi, yeryüzünde masnuatça, san’atça, nihayet derecede kıymettar ve pahalı bir keyfiyette görünüyor. İşte, o hadsiz acaib-i san’at içinde, yeryüzünün Rahmânî sofrasında, yalnız, kudretin şekerlemeleri olan dutların nevilerine bak, kemâl-i rahmeti kemâl-i san’at içinde gör.
İşte, bütün rû-yi zeminde, gayet kıymettarlıkla beraber hadsiz ucuzluk; ve hadsiz ucuzluk içinde, hadsiz ihtilât ve karışıklıkla beraber hadsiz imtiyaz ve tefrik; ve hadsiz imtiyaz ve tefrik içinde, gayet uzaklıkla beraber son derecede muvafakat ve benzeyiş; ve son derece benzemek içinde, gayet derecede suhulet ve kolaylıkla beraber gayet derecede ihtimamkârâne yapılış; ve gayet derecede güzel yapılış içerisinde, sür’at-i mutlaka ve çabuklukla beraber gayet derecede mevzun ve mizanlı ve israfsızlık; ve gayet derecede israfsızlık içinde, son derece çokluk ve kesretle beraber son derecede hüsn-ü san’at; ve son derece hüsn-ü san’at içinde, nihayet derecede sehâvetle beraber intizam-ı mutlak, elbette gündüz ışığı, ışık güneşi gösterdiği gibi, bir Kadîr-i Zülcelâlin, bir Hakîm-i Zülkemâlin, bir Rahîm-i Zülcemâlin vücub-u vücuduna ve kemâl-i kudretine ve cemâl-i rububiyetine ve vâhidiyetine ve ehadiyetine şehadet ederler, [SUP]2[/SUP]لَهُ اْلاَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰى sırrını gösterirler.
Şimdi, ey biçare cahil, gafil, muannid, muattıl! Bu hakikat-i uzmâyı neyle tefsir edebilirsin? Bu nihayet derecede mu’cize ve harika keyfiyeti neyle izah edebilirsin? Bu hadsiz derecede acip şu san’atları neye isnad edebilirsin? Bu yeryüzü derecesinde geniş bu pencereye hangi perde-i gafleti atıp kapatabilirsin?
Senin tesadüfün nerede, tabiat dediğin ve güvendiğin şuursuz yoldaşın ve dalâlette istinadgâhın ve arkadaşın nerede? Bu işlere tesadüfün karışması yüz derece muhal değil mi? Ve şu harika işlerin binden birinin tabiata havalesi bin derece muhal olmuyor mu? Yoksa câmid, âciz tabiatın, herbir şeyin içinde o şeyden yapılan eşya adedince mânevî makine ve matbaaları mı var?
[h=3]Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :[/h] [SUP]1[/SUP] : “Muhakkak ki, göklerde ve yerde, iman edenler için deliller vardır.” Câsiye Sûresi, 45:3.
[SUP]2[/SUP] : “En güzel isimler Onundur.” Tâhâ Sûresi, 20:8.
| Lügatler :
acaib-i san’at : san’at harikaları
âciz : güçsüz, zayıf
aktâr-ı zemin : yeryüzünün dört bir tarafı
Alîm : herşeyi hakkıyla bilen, sonsuz ilim sahibi Allah
âzâ : âzalar, organlar
Basîr : herşeyi gören Allah
biçare : çaresiz
bilâkis : aksine, tersine
bu’d-u mutlak : sınırsız uzaklık
cemâl-i rububiyet : Rablığın güzelliği; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasının güzelliği
ehadiyet : Allah’ın birliğinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
cihâzât : cihazlar, donanım
cûd-u mutlak : sınırsız cömertlik
gafil : duyarsız, sorumsuz, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan
gayet : son derece
hadsiz : sayısız
hakikat : gerçek, doğru
hakikat-i uzmâ : en büyük hakikat
Hakîm-i Zülkemâl : sonsuz mükemmellik sahibi, herşeyi hikmetle yapan Allah
hububat : tohumlar, taneli bitkiler
hüceyrât : hücreler
hüsn-ü san’at : güzel san’at
icad-ı eşya : varlıkların yaratılması
ihtilâf : farklılık
ihtilât : karışıklık
ihtimamkârâne : dikkatlice ve özenle çalışarak
ihtimamkârlık : dikkatle çalışma, özenle iş görme
iktiza : gerektirme
imtiyaz : farklılık, diğerlerinden ayrı olma
insicam : düzgün, uyumlu akış
intizam : düzen
intizam-ı mutlak : tam ve mükemmel düzen
itibarıyla : özelliğiyle
ittifak-ı mutlak : tam birliktelik
Kadîr : herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah
Kadîr-i Zülcelâl : kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
kemâl-i hikmet : hikmetin mükemmelliği
kemâl-i hüsn-ü san’at : mükemmel san’at güzelliği
kemâl-i ihtilât : tam bir karışıklık
kemâl-i imtiyaz : tam bir farklılık, diğerlerinden ayrılma
kemâl-i kudret : güç ve iktidarın mükemmelliği
kemâl-i mevzuniyet : mükemmel bir ölçü ve denge
kesret-i mutlak : sınırsız çokluk
kemâl-i rahmet : tam bir rahmet
kemâl-i san’at : san’atın mükemmelliği
kesret : çokluk
keyfiyet : nitelik, özellik
kıymettar : kıymetli
kıymettarlık : kıymetlilik
kudret : güç, iktidar
maharet : beceri, ustalık
masnuatça : san’at eseri varlıklar bakımından
mebzuliyet : bolluk, çokluk
mevzun : ölçülü
miskin : zavallı
mizan : ölçü
mizanlı : ölçülü, dengeli
muannid : inatçı
muattıl : Allah’ı inkâr eden
muvafakat : uygunluk
müşevveşiyet : karışıklık
nebâtât : bitkiler
nevi : tür, çeşit
nihayet : son
nihayetsiz : sonsuz
perde-i gaflet : gaflet perdesi
Rahîm-i Zülcemâl : sonsuz güzellik ve merhamet sahibi olan Allah
Rahmânî : rahmet ve merhameti sonsuz olan Allah tarafından gönderilen
rû-yi zemin : yeryüzü
sandıkça : küçük sandık
sehâvet : cömertlik
Semî’ : herşeyi işiten Allah
suhulet : kolaylık
suhulet-i mutlaka : tam bir kolaylık
sür’at-i mutlaka : son derece hız
şehadet : şahitlik, tanıklık
tabiat : doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem
tarihçe-i hayat : hayatın özeti
tefrik : birbirinden ayırma
tefsir : açıklama, yorum
temâşâ : seyretme
tezyin : süsleme
vâhidiyet : Allah’ın bütün varlıkları kaplayan birlik tecellisi
vücub-u vücud : varlığının zorunlu oluşu
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Zât, Allah
zemin : yer
zer’ etme : ekme, dikme
|