Hakîm" isminin tecellisi

ensar-i

Member
Yüce Rabbimizin mukaddes isimlerinden biri olan Hakîm isminin tecellileri bütün cihanı kaplamış ve her var­lığı nuruyla aydınlatmıştır. Gerçekten de varlıklar âlemine tefekkür ve hikmet gözüyle baktığımızda, hiçbir şeyi abes, anlamsız, faydasız ve gayesiz görmeyiz.

Kâinatı yoktan var eden, dünyayı da kâinatın merkezine yer­leştiren ve bütün unsurları ile hayata uygun bir düzende yaratan Allah, mükemmel bir düzen kurmuş ve bu düzene mükemmel bir akış ve cereyan vermiştir.

Bütün canlı ve bitkilerin hayat kanunları ayrı, yaratılış gayeleri ayrı, giysileri ayrı, kumanyaları ayrı, hayat süre ve biçimleri ayrı, silahları ayrı ve iç içe olmakla beraber, bin­lerce ordu gibi maksatlarına doğru hareket etmektedirler.

Sanılanın aksine hayat bir mücadele değil, bir yardım­laşmadır. Bizlere kendisiyle hayat bahşedilen güneş, bizim hangi gücümüz ve mücadelemizle mesaisine zamanında gelen memur gibi hizmetini sürdürüyor?

Balını yediğimiz arıyı bal yapması için hangi fakültelerde eğittik?

Toprak gibi cansız ve şuursuz bir unsura, binlerce, yüz binlerce bitkiyi bitirmesini kim öğretti? Biz mi onu hizmete zorladık?

Yağmurun meydana gelmesinde bazılarının tabiat, bazı­larının da doğa kanunları deyip sebebini meçhûle attıkları muazzam rahmet olayını nasıl tesadüfe havale ederiz?

Şimdi düşünelim: Güneş ısıtıyor, su başüstüne deyip bu­harlaşıyor. Hava unsuru emredersiniz diyor, yerçekiminden izin istiyor, buharı göklere tırmandırıyor. Rüzgâr görevi devralıyor. Buharlaşmış suyu uzaklara taşıyor. Soğuk hava tabakası buharı yoğunlaştırıyor. Bitkilere zarar vermeyecek şekilde oluşan su damlacıkları, yerçekimi sistemi ile adrese postalanmış gibi tarlalara, bağlara, bahçelere iniyor.

Toprak susamış bitkilere hizmet için su, ısı ve ışık ile an­laşıyor, bitkiye mamalar hazırlayıp afiyetle yediriyor. Ken­dileri çamur yiyen bitkiler de, bizlere gıdalar, reçeller yedi­riyor.

Bütün bu olan biten işlere bir kısım insanlar mücadeledir diyor. Biz de müthiş teavün, karşılıklı bir yardımlaşmadır diyoruz.

Hayranlık veren bir nizam, müthiş bir düzen kurulmuş işliyor. Ruhsuz tabiat, kör tesadüf bu işleri böyle düzenleye­bilir mi?

Benim gözümü yaratan, gözümün görmesi için gerekli ışık kaynağı olan güneşi de yaratmıştır. Çünkü gözüm an­cak ışık ile görebilir. Öyle ise bütün gözleri ve onların sa­hip­le­ri­ni de yaratan Odur. Öyle ise bu ışıkla ve bu gözle bü­tün görü­nen renkleri, şekilleri ve cisimleri de yaratan Odur. Çünkü her şey, her şey ile bağlıdır.

İşte hikmet dediğimiz olay budur. Allah’ın Hakîm ismi­nin bütün kâinatta hüküm-ferma olması, bütün varlıkları ku­şatması budur. Bundan dolayıdır ki, hadis-i şerifte Yüce Pey­gamberimiz, “Bir saatlik tefekkürün, farzların dışındaki bir senelik nafile, tefekkürsüz ibadetten daha üstün oldu­ğu­nu” beyan buyurmaktadır.

Yine bundan dolayıdır ki; bütün renkler, bütün kokular, bütün şekiller, bütün tatlar ve hazlar bize İlâhî birer mesaj­dır.

Bir Arap şairi, “Kâinat satırlarını iyi düşün ve oku. Çünkü o satırlar sana Allah’ın mektuplarıdır” diye seslen­mek­tedir.


Abdülhamit Oruç
 
Üst