Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 85- Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="garp" data-source="post: 451960" data-attributes="member: 1024392"><p><strong>BEDİÜZZAMAN’IN PERSPEKTİFİNDEN HİZMET VE HİZMET İNSANI</strong></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Tahoma'">Bediüzzaman, Allah’ın büyük davasına sahip çıkma gayretine HİZMET-İ İMANİYE VE KUR’ANİYE demiştir. Ona göre bu hizmetin çerçevesini şu esaslar oluşturur: Vazifesini yapıp Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmamak.. Benlik, enaniyet, şan ve şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehirden kaçar gibi kaçmak.. Hıllet, haliliye, uhuvvet ve tefani düsturlarını göz ardı etmemek.. İmanı kurtarmak ve tahkiki hale getirmek.. Nazikane ve kavl-i leyyin ile muamelede bulunmak.. Bu zamandaki hayat şartlarına ve insanların ahval-i ruhiyelerine göre en selametli, en kısa ve en umumi bir cadde-i Kur’aniye açmak.. Zihinlerde bir iz bırakmamak için, sair ulemaya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikretmeden öyle bir cevap vermek ki,</span></span></p><p></p><p></p><p></p><p></p><p></p><p></p><p>Bediüzzaman, Allah'ın büyük davasına sahip çıkma gayretine HİZMET-İ İMANİYE VE KUR'ANİYE demiştir. Ona göre bu hizmetin çerçevesini şu esaslar oluşturur: Vazifesini yapıp Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmamak.. Benlik, enaniyet, şan ve şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehirden kaçar gibi kaçmak.. Hıllet, haliliye, uhuvvet ve tefani düsturlarını göz ardı etmemek.. İmanı kurtarmak ve tahkiki hale getirmek.. Nazikane ve kavl-i leyyin ile muamelede bulunmak.. Bu zamandaki hayat şartlarına ve insanların ahval-i ruhiyelerine göre en selametli, en kısa ve en umumi bir cadde-i Kur'aniye açmak.. Zihinlerde bir iz bırakmamak için, sair ulemaya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikretmeden öyle bir cevap vermek ki, daha vehim ve vesveseye yer bırakmamak.. Azami ihlası kazanmaya çalışmak.. Mübareze etmemek ve yalnızca iman ve Kur'an hizmetiyle meşgul olmaktır.</p><p></p><p></p><p> "Hizmet Rehberi" adlı eserde anlatılan prensipleri ve ölçüleri iki şıkta toplamak mümkündür:</p><p></p><p></p><p>A) Âfâkî Ölçüler: İnsanlarla ve etrâf-ı âlemle meşgul olurken kullanacağımız ölçüler.</p><p></p><p>B) Enfüsî Ölçüler: Ferdin kendi ruh dünyâsı ve yapacağı işlerle alâkalı metot ve prensiplerdir.</p><p></p><p>Bu ölçülere riâyet etmeyen bir insanın kudsi hizmetinde başarılı olması düşünülemez. Yer yer, mevzî olarak başarılı olsa bile bu başarısı uzun ömürlü olamaz. </p><p></p><p>Enfüsî olan noktaları şu şekilde maddeleştirebiliriz:</p><p></p><p>1 - Benliği ve enaniyeti terk edip mutlak tevazu içinde olmak..</p><p></p><p>2 - İhlaslı ve samimi olmak..</p><p></p><p>3 - Bildiklerini yaşamak..</p><p></p><p>4 - Dertli, çileli, sancılı ve muzdarip olmak..</p><p></p><p>5 - Kolektif şuura uygun hareket etme becerisini gösterebilmek.</p><p></p><p>Bu esaslar göz önünde bulundurulmadan yapılacak her atış hedefinden sapar ve -Allah muhafaza buyursun- insan, rızaya kilitlenmişken Hakk'ın hoşnutsuzluğunu kazanabilir.</p><p></p><p>1 - Hizmetkârlığı makâmâta tercih ederek hizmet etmelidir. İslâm'a hizmette hizmetkârlıktan başka makâm yoktur. Bu, bir sistem olmasın demek değildir. Haddi zatında verilen makamlar, makamdan daha ziyade hizmetkârlık anlamındadır.</p><p></p><p>Hâl-i hazırdaki dünyevi makamlar ile hizmetkârlık makâmı arasındaki farklar ise şunlardır:</p><p></p><p>1 - Ehl-i dünyâ, makâmı makâm ve rütbe olarak telakki eder ve bu makam ve rütbeyi onur, gurur ve şöhretini arttırmaya vesile kılar. Hizmet ehli ise makamı hizmetkârlık olarak telakki eder ve bu makami onur, gurur ve şöhretini arttırmaya vesile değil de, tevazu ve mahviyet ile kanatlanarak Hakk'a pervaz etmek için kullanır. Gaye, nefsine hizmet etmek değil, Hakk namına halka hizmet etmektir. Makamının artıyor oluşu onun şan, şeref ve şöhretini değil de yalnızca Hakk katındaki mesuliyetini arttırır. Aşağıdaki hadis bu hususa şöyle dikkat çekmektedir: </p><p></p><p> "Hepiniz çobansınız, hepiniz mesul olduklarınızdan sorulacaksınız" (1)</p><p></p><p>Hizmet ehli, sorumluluğu altında bulunanlardan biri cehenneme gidecek olursa, bunun hesabının kendisinden sorulacağının şuurunda olmalıdır. </p><p></p><p>Hizmet erinin ani'l-merkez gücünün yerinde olması, bu derin muhâsebe duygusuna bağlıdır. Muhasebe duygusu olmayanlarda ani'l-merkez güç olmaz. Ani'l-merkez gücü olmayanlar hamle yapamaz, insanları kucaklayamaz ve asla başarılı olamazlar. Mesûliyet duygusu ne kadar derinse ani'l-merkez güç de o kadar yerinde olur; o nispette de ileriye dönük hamle yapılabilir ve başarı yakalanabilir</p><p></p><p>2 - Ehl-i dünya, makâmın büyüklüğünü, kendisine itaat ve hizmette bulunan insanların sayısının çokluğu ile doğru orantılı olarak görür. Hizmet ehli ise hizmetkâr olduğunun farkındadır. Makâmı arttıkça saygı ve sevgi duyacağı insanlar da çoğalmıştır..</p><p></p><p>3 - Ehl-i dünyâ, makâmın büyüklüğünü, kendisinden emir alan ve kendisine saygı gösteren insanların sayısının çokluğu ile doğru orantılı olarak görür. Hizmet ehli ise makamının arttıkça, emir alacağı, saygı göstereceği ve sevgi duyacağı insanların sayısının da artacağının bilincindedir. </p><p></p><p>4 - Ehl-i dünya, makam ve rütbesini egosunu tatmin için kullanabilir. Oysaki hizmet ehli, makam ve rütbesini yalnızca Hakk'ın rızasını kazanma istikametinde kullanıp egosunu tatmin etmekten ictinab eder.</p><p></p><p>2 - Dünyâ, dâru'l hizmet; âhiret ise dâru'l ücrettir. Hizmet ehli bu prensibi iyi özümsemelidir. Yapılan hiçbir hizmetin mukabilinde bir şey istenmemeli, hatta beklenmemelidir. Zaten yapılan hizmetlerin karşılığını vermeye insanların gücü yetmez; onların vermek istedikleri, yapılan hizmetlerin mukabili olamaz. İnsanlar, bütün dünyayı mükâfat olarak verseler bile yine de Allah'ın vereceği mükâfat karşısında bir anlam ifade etmez. Aksi halde yapılan bir hareket -Allah muhafaza buyursun- insanı aşağıdaki ayetin tokadına masadak kılabilir ki kişi böyle bir akibetten korkmalıdır: "Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın."(2)</p><p></p><p>3 - Hizmet eri, "nefis cümleden ednâ, vazîfe ise cümleden âlâ" prensibiyle hareket etmelidir. Aksi halde davranmak bir samimiyetsizlik göstergesidir. Üstad ne güzel buyurur:</p><p></p><p>"Hayatın yarası iltiyam bulur. İzzet-i İslâmiyenin ve namusun ve izzet-i milliyenin yaraları pek derindir."(3)</p><p></p><p>"İslâmiyet'in, hizmetin izzetini düşünüyorum, kendi izzetimi değil" demenin ölçüsü nedir? Onurumuza, gururumuza dokunan bir meselede feverân ettiğimiz, hassas olduğumuz, uykumuzdan olduğumuz kadar; İslam'ın izzetine ve Kur'an'ın namusuna bir mesele dokunduğu zaman da acaba aynı hassasiyeti, feveranı, rahatsızlığı gösterip uykumuzdan olabiliyor muyuz?</p><p></p><p>Hizmet insanı izzet-i nefis derdinde olmamalıdır. İzzet-i islamiye bütün izzetlerin fevkindedir.</p><p></p><p>İzzet-i nefis, vahdeti zedeleyip kardeşlik bağlarının birer birer koparak enelerin kuvvet bulmasını netice verir. İzzet-i nefis, izzet-i Islamiyeye feda edilmelidir ki hakiki vahdet de tesis edilebilsin. Merhum Zübeyr Gündüzalp'in Nefis Muhasebesi adli eserindeki su cümle bu konuda oldukça dikkat cekicidir:</p><p></p><p>"Din ve dava kardeşlerinizden gelen hakareti iltifat, tokadı takdir ve tükürüğü misk-i amber kabul etmedikten sonra sen, din ve dava adamı olamazsın."</p><p></p><p>4 - Hizmette en önde, ücretin tevziinde ise en arkada olmalı; hattâ kişi nefsini bile unutup ücret istememelidir. Bu ehl-i kemâl'in durumudur. Ehl-i dalâl'e gelince onlar hizmet, çile ve fedâkârlıkta en arkada, mükâfâtın tevzîîne gelince ise en önde yer alırlar.</p><p></p><p>Îsevîyet ruhu âhirzamanda yeniden ihya edilecektir. Bu dönemi hazırlayacak kimseler ise Hz. Meryem'in, insanlığa Hz. Mesîh'i hediye ettikten sonra "Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!"(4)dediği gibi unutulup gitmeyi cana minnet sayacak kimselerdir.</p><p></p><p>İşte biz bu ruhu Üstad Hazretlerinde görüyoruz. O da ömrünü iman ve Kur'an hizmetine adayıp asrına ruh üfleyen Nur Risalelerini telif ettikten sonra ellerini Rahmet-i Rahman'a kaldırmış ve "Allah'ım benim cesedimi meçhullere gönder" diye dua dua yakarmış ve Münazarat adlı eserinde sonraki neslin yiğitlerine şöyle seslenmiştir:</p><p></p><p>"Ey üçyüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile beni temâşâ eden Said'ler, Ömer'ler, Tâhir'ler, Osman'lar, Yusuf'lar, Ahmed'ler vesâireler sizlere hitap ediyorum. Târih denilen mâzî derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz ve telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Sizler cennet asa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen tohumlar zemîninizde çiçek açacaktır. Ben hizmetimin karşılığı olarak sizden şunu bekliyorum ki, mâzî kıtasına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezar taşı denilen ve kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız."</p><p></p><p>Dipnotlar</p><p></p><p>(1)Buhari, Kitabu'l-Cum'a, 11.hadis; Cenaiz, 32/ Tirmizi, Cihad 37</p><p></p><p> (2)(Mâide Sûresi; 44. âyet.)</p><p></p><p> (3) (Hakîkat Çekirdekleri; 47. vecize)</p><p></p><p> (4) (Meryem Sûresi; 23. âyet.)</p><p></p><p></p><p>Necdet İçel</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="garp, post: 451960, member: 1024392"] [SIZE=5][/SIZE][B]BEDİÜZZAMAN’IN PERSPEKTİFİNDEN HİZMET VE HİZMET İNSANI[/B] [B][/B][SIZE=3] [B][/B][FONT=Tahoma] Bediüzzaman, Allah’ın büyük davasına sahip çıkma gayretine HİZMET-İ İMANİYE VE KUR’ANİYE demiştir. Ona göre bu hizmetin çerçevesini şu esaslar oluşturur: Vazifesini yapıp Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmamak.. Benlik, enaniyet, şan ve şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehirden kaçar gibi kaçmak.. Hıllet, haliliye, uhuvvet ve tefani düsturlarını göz ardı etmemek.. İmanı kurtarmak ve tahkiki hale getirmek.. Nazikane ve kavl-i leyyin ile muamelede bulunmak.. Bu zamandaki hayat şartlarına ve insanların ahval-i ruhiyelerine göre en selametli, en kısa ve en umumi bir cadde-i Kur’aniye açmak.. Zihinlerde bir iz bırakmamak için, sair ulemaya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikretmeden öyle bir cevap vermek ki,[/FONT][/SIZE] Bediüzzaman, Allah'ın büyük davasına sahip çıkma gayretine HİZMET-İ İMANİYE VE KUR'ANİYE demiştir. Ona göre bu hizmetin çerçevesini şu esaslar oluşturur: Vazifesini yapıp Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmamak.. Benlik, enaniyet, şan ve şeref perdesi altında makam sahibi olmaktan, öldürücü zehirden kaçar gibi kaçmak.. Hıllet, haliliye, uhuvvet ve tefani düsturlarını göz ardı etmemek.. İmanı kurtarmak ve tahkiki hale getirmek.. Nazikane ve kavl-i leyyin ile muamelede bulunmak.. Bu zamandaki hayat şartlarına ve insanların ahval-i ruhiyelerine göre en selametli, en kısa ve en umumi bir cadde-i Kur'aniye açmak.. Zihinlerde bir iz bırakmamak için, sair ulemaya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikretmeden öyle bir cevap vermek ki, daha vehim ve vesveseye yer bırakmamak.. Azami ihlası kazanmaya çalışmak.. Mübareze etmemek ve yalnızca iman ve Kur'an hizmetiyle meşgul olmaktır. "Hizmet Rehberi" adlı eserde anlatılan prensipleri ve ölçüleri iki şıkta toplamak mümkündür: A) Âfâkî Ölçüler: İnsanlarla ve etrâf-ı âlemle meşgul olurken kullanacağımız ölçüler. B) Enfüsî Ölçüler: Ferdin kendi ruh dünyâsı ve yapacağı işlerle alâkalı metot ve prensiplerdir. Bu ölçülere riâyet etmeyen bir insanın kudsi hizmetinde başarılı olması düşünülemez. Yer yer, mevzî olarak başarılı olsa bile bu başarısı uzun ömürlü olamaz. Enfüsî olan noktaları şu şekilde maddeleştirebiliriz: 1 - Benliği ve enaniyeti terk edip mutlak tevazu içinde olmak.. 2 - İhlaslı ve samimi olmak.. 3 - Bildiklerini yaşamak.. 4 - Dertli, çileli, sancılı ve muzdarip olmak.. 5 - Kolektif şuura uygun hareket etme becerisini gösterebilmek. Bu esaslar göz önünde bulundurulmadan yapılacak her atış hedefinden sapar ve -Allah muhafaza buyursun- insan, rızaya kilitlenmişken Hakk'ın hoşnutsuzluğunu kazanabilir. 1 - Hizmetkârlığı makâmâta tercih ederek hizmet etmelidir. İslâm'a hizmette hizmetkârlıktan başka makâm yoktur. Bu, bir sistem olmasın demek değildir. Haddi zatında verilen makamlar, makamdan daha ziyade hizmetkârlık anlamındadır. Hâl-i hazırdaki dünyevi makamlar ile hizmetkârlık makâmı arasındaki farklar ise şunlardır: 1 - Ehl-i dünyâ, makâmı makâm ve rütbe olarak telakki eder ve bu makam ve rütbeyi onur, gurur ve şöhretini arttırmaya vesile kılar. Hizmet ehli ise makamı hizmetkârlık olarak telakki eder ve bu makami onur, gurur ve şöhretini arttırmaya vesile değil de, tevazu ve mahviyet ile kanatlanarak Hakk'a pervaz etmek için kullanır. Gaye, nefsine hizmet etmek değil, Hakk namına halka hizmet etmektir. Makamının artıyor oluşu onun şan, şeref ve şöhretini değil de yalnızca Hakk katındaki mesuliyetini arttırır. Aşağıdaki hadis bu hususa şöyle dikkat çekmektedir: "Hepiniz çobansınız, hepiniz mesul olduklarınızdan sorulacaksınız" (1) Hizmet ehli, sorumluluğu altında bulunanlardan biri cehenneme gidecek olursa, bunun hesabının kendisinden sorulacağının şuurunda olmalıdır. Hizmet erinin ani'l-merkez gücünün yerinde olması, bu derin muhâsebe duygusuna bağlıdır. Muhasebe duygusu olmayanlarda ani'l-merkez güç olmaz. Ani'l-merkez gücü olmayanlar hamle yapamaz, insanları kucaklayamaz ve asla başarılı olamazlar. Mesûliyet duygusu ne kadar derinse ani'l-merkez güç de o kadar yerinde olur; o nispette de ileriye dönük hamle yapılabilir ve başarı yakalanabilir 2 - Ehl-i dünya, makâmın büyüklüğünü, kendisine itaat ve hizmette bulunan insanların sayısının çokluğu ile doğru orantılı olarak görür. Hizmet ehli ise hizmetkâr olduğunun farkındadır. Makâmı arttıkça saygı ve sevgi duyacağı insanlar da çoğalmıştır.. 3 - Ehl-i dünyâ, makâmın büyüklüğünü, kendisinden emir alan ve kendisine saygı gösteren insanların sayısının çokluğu ile doğru orantılı olarak görür. Hizmet ehli ise makamının arttıkça, emir alacağı, saygı göstereceği ve sevgi duyacağı insanların sayısının da artacağının bilincindedir. 4 - Ehl-i dünya, makam ve rütbesini egosunu tatmin için kullanabilir. Oysaki hizmet ehli, makam ve rütbesini yalnızca Hakk'ın rızasını kazanma istikametinde kullanıp egosunu tatmin etmekten ictinab eder. 2 - Dünyâ, dâru'l hizmet; âhiret ise dâru'l ücrettir. Hizmet ehli bu prensibi iyi özümsemelidir. Yapılan hiçbir hizmetin mukabilinde bir şey istenmemeli, hatta beklenmemelidir. Zaten yapılan hizmetlerin karşılığını vermeye insanların gücü yetmez; onların vermek istedikleri, yapılan hizmetlerin mukabili olamaz. İnsanlar, bütün dünyayı mükâfat olarak verseler bile yine de Allah'ın vereceği mükâfat karşısında bir anlam ifade etmez. Aksi halde yapılan bir hareket -Allah muhafaza buyursun- insanı aşağıdaki ayetin tokadına masadak kılabilir ki kişi böyle bir akibetten korkmalıdır: "Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın."(2) 3 - Hizmet eri, "nefis cümleden ednâ, vazîfe ise cümleden âlâ" prensibiyle hareket etmelidir. Aksi halde davranmak bir samimiyetsizlik göstergesidir. Üstad ne güzel buyurur: "Hayatın yarası iltiyam bulur. İzzet-i İslâmiyenin ve namusun ve izzet-i milliyenin yaraları pek derindir."(3) "İslâmiyet'in, hizmetin izzetini düşünüyorum, kendi izzetimi değil" demenin ölçüsü nedir? Onurumuza, gururumuza dokunan bir meselede feverân ettiğimiz, hassas olduğumuz, uykumuzdan olduğumuz kadar; İslam'ın izzetine ve Kur'an'ın namusuna bir mesele dokunduğu zaman da acaba aynı hassasiyeti, feveranı, rahatsızlığı gösterip uykumuzdan olabiliyor muyuz? Hizmet insanı izzet-i nefis derdinde olmamalıdır. İzzet-i islamiye bütün izzetlerin fevkindedir. İzzet-i nefis, vahdeti zedeleyip kardeşlik bağlarının birer birer koparak enelerin kuvvet bulmasını netice verir. İzzet-i nefis, izzet-i Islamiyeye feda edilmelidir ki hakiki vahdet de tesis edilebilsin. Merhum Zübeyr Gündüzalp'in Nefis Muhasebesi adli eserindeki su cümle bu konuda oldukça dikkat cekicidir: "Din ve dava kardeşlerinizden gelen hakareti iltifat, tokadı takdir ve tükürüğü misk-i amber kabul etmedikten sonra sen, din ve dava adamı olamazsın." 4 - Hizmette en önde, ücretin tevziinde ise en arkada olmalı; hattâ kişi nefsini bile unutup ücret istememelidir. Bu ehl-i kemâl'in durumudur. Ehl-i dalâl'e gelince onlar hizmet, çile ve fedâkârlıkta en arkada, mükâfâtın tevzîîne gelince ise en önde yer alırlar. Îsevîyet ruhu âhirzamanda yeniden ihya edilecektir. Bu dönemi hazırlayacak kimseler ise Hz. Meryem'in, insanlığa Hz. Mesîh'i hediye ettikten sonra "Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!"(4)dediği gibi unutulup gitmeyi cana minnet sayacak kimselerdir. İşte biz bu ruhu Üstad Hazretlerinde görüyoruz. O da ömrünü iman ve Kur'an hizmetine adayıp asrına ruh üfleyen Nur Risalelerini telif ettikten sonra ellerini Rahmet-i Rahman'a kaldırmış ve "Allah'ım benim cesedimi meçhullere gönder" diye dua dua yakarmış ve Münazarat adlı eserinde sonraki neslin yiğitlerine şöyle seslenmiştir: "Ey üçyüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile beni temâşâ eden Said'ler, Ömer'ler, Tâhir'ler, Osman'lar, Yusuf'lar, Ahmed'ler vesâireler sizlere hitap ediyorum. Târih denilen mâzî derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz ve telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Sizler cennet asa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen tohumlar zemîninizde çiçek açacaktır. Ben hizmetimin karşılığı olarak sizden şunu bekliyorum ki, mâzî kıtasına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezar taşı denilen ve kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız." Dipnotlar (1)Buhari, Kitabu'l-Cum'a, 11.hadis; Cenaiz, 32/ Tirmizi, Cihad 37 (2)(Mâide Sûresi; 44. âyet.) (3) (Hakîkat Çekirdekleri; 47. vecize) (4) (Meryem Sûresi; 23. âyet.) Necdet İçel [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 85- Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst