Gerçekten tesettürlümüyüz?

Tambur

Well-known member
Şimdi markayı içeri getirirse ütüsü bozulur onu genelde pek yapmazlar.Ebrar can,siz de erkeklerin daha meraklı olduğunu söylemişsiniz:) evet benim de meraklı olduğum bazı konular oluyor.Ama nedense kafamı hiç arkamı çevirip bakmıyorum kimseye.Sanırım kadınlar birbirlerini kıskandıklarından dolayı bunu çok yapıyorlar.Meraklarından değil.Nurhadimi kardeşim,şuan işteyim biraz geç gelicem ama size cevap yazmama gibi bir lüksüm yok.
hadi eywallah
 

Turab3

Well-known member
Bence bu turban konusunu kapatsak çok iyi olacak.Allahın emridir lakin konuşar çok dağıldı ve bu forumu belki yüzlerce kişi okumakta...

Yanlış düşünmemize sebebiyet verebilir..

Teşekkürler
 

ebrar172

Well-known member
Şimdi markayı içeri getirirse ütüsü bozulur onu genelde pek yapmazlar.Ebrar can,siz de erkeklerin daha meraklı olduğunu söylemişsiniz:)
hadi eywallah

yok mübareğim latife ettim :)
ama hakikaten ne bileyim öyle şeyler yapmadık hiç
biz başörtümüzün markasına değil düzgünlüğüne dikkat ederiz hep
Allah emrine riayet etmekten ayırmasın inşaAllah...

birde şu dikkat çekme mevzusunda birşey söylemek istiyorum
renkler vs vs vs...o konularda birşey söyleyemeyeceğim..
fakat bütün tesettürlü kardeşlerimin düzgün ve göze hoş gelecek şekilde başörtülerine dikkat etmeleri gerekir.unutmayalım ki karşımızda ki nice tesettürsüz hanıma güzel örnek olmak özendirmek unsuru çok önemlidir..
nasıl ki çok şeyi anlatarak vesile olmaya çalışıyorsak görünümde bir vesile sebebidir...
müslüman bir hanım tertipli düzenli temiz olmalıdır ,
bunun markayla parayla pulla alakası yoktur....
ve kurallara riayet edildikten sonra göze hoş görünmek kötü birşey değildir
aksine olması gereken budur , umarım anlatabilmişimdir :)

selamlar...
 

nurul reþha

Well-known member
tesettur.jpg

Tesettür sadece saçlarımızı örtmek değildir vücud hatlarını belli eden bir kıyafetle dışarıya çıkmanın tesettür olmadığını bilmeyen kardeşlerimizi ikaz etmek için yayınlama gereği hissettik...


Müslüman kadının giyim şekli nasıl olmalıdır ?

Müslüman kadının giyiminde esas mesele, tesettürü sağlamasıdır. Eli ve yüzü dışında bütün vücudunu örtmesi, açık kalmamasıdır.

Giyilen bir elbisenin tesettüre uygun olması için de

Altını göstermeyecek şekilde KALIN

Avret yerlerini örtecek kadar UZUN

Vücut hatlarını belli etmeyecek derecede BOL olmalıdır.

Bunun için altını gösterecek şekilde İNCE ve ŞEFFAF ,avret yerlerini örtmeyecek derecede KISA olan, DAR bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz.

Kadınların yüzleri ile ellerinden başka bütün bedenleri avrettir. Yüzleri ile elleri namazda ve namaz dışında fitne korkusu olmadıkça avret değildir. Ayaklarının avret olup olmaması ihtilaflıdır. Sahih kabul edilen görüşe göre kadınların ayakları da avret değildir. Diğer bir görüşe göre namazda kadının ayakları avret sayılmazsa da namaz dışında avret yeri sayılır. Bu ihtilaftan kurtulmak için ayaklarını örtmeleri iyi olur.

Sahih olan görüşe göre kadınların kolları kulakları ve salıverilmiş saçları da avrettir.

Bu meseleye esas teşkil eden hadis-i şeriflerin meali şöyledir:

Hz. Âişe'nin rivayetine göre, kız kardeşi Hz. Esma bir gün Peygamberimizin huzuruna gitti. Üzerinde altını gösterecek şekilde ince bir elbise bulunuyordu. Resulullah (a.s.m.) onu görünce yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ya Esma, bir kadın buluğ çağına erince—yüzünü ve ellerini göstererek—bunlardan başka bir tarafının görünmesi sahih olmaz." (Ebû Dâvud, Libas 31)

Sahih-i Müslim'de Ebû Hüreyre (r.a.} tarafından bir rivayette Peygamberimiz, giyindiği halde açık olan, yani ince ve şeffaf elbise ile dolaşan kadınların Cehennemlik olduklarını, Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını bildirirler. (Müslim, Libas,125)

Alkame bin Ebi Alkame annesinin şöyle dediğini rivayet eder:

"Abdurrahman'ın kızı Hafsa'nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü olduğu halde Hz. Âişe'nin huzuruna girdi. Hz. Âişe başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı. (Muvatta', Libas:4)

Hz. Ömer (r.a.) ise, cam gibi şeffaf olmasa da, giyindiği zaman altını iyice belli eden elbisenin kadınlara giydirilmemesi hususunda mü'minlere ikazda bulunmuştur. (Beyhaki, Sünen, 2/235)

İmam Serahsî bu nakilden sonra, kadının giydiği elbise çok ince de olsa yine aynı hükmü taşır, şeklinde bir açıklama getirir. Daha sonra da, "Giyindiği halde açık" olan mealindeki hadisi kaydeder ve şöyle der: "Bu çeşit bir elbise şebeke (ağ) gibidir, örtünmeyi temin etmez. Bunun için yabancı erkeklerin bu şekilde giyinmiş bir kadına bakması helâl olmaz." (el-Mebsût, 10/155)

Elbisenin şeffaf olmasındaki ölçü, tenin rengini belli etmesidir. Dışarıdan bakıldığı zaman elbisenin altından insanın teni görünüyorsa, elbise ince de olsa, kalın da olsa böyle bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz. Bu mesele Halebî-i Sağir'de şöyle belirtilir: "Elbise altını, tenin rengini belli edecek şekilde ince olursa, bununla avret yeri örtülmüş olmaz. Fakat kalın olsa da, uzva yapışsa ve uzvun şeklini alsa (uzvun şekli görünür hale gelse), bu durumda örtünme hasıl olduğu için men edilmemesi gerekir, namaz caiz olur. (Halebî-i Sağır, s.141)

Mesele diğer mezheplerde de aynı şekilde ifade edilir.

Mâliki mezhebinin görüşü şöyledir:

Elbise şeffaf olur, cildin rengini hemen belli ederse, bununla örtünme olmaz. Bu şekilde kılınan namazın mutlaka iade edilmesi gerekir. İnce ve dar olduğu için azanın şeklini belli eden elbiseyi giymek de mekruhtur. Çünkü bu bir şahsiyetsizlik sayılır ve selef ulemasının giyim tarzına muhalif hareket edilmiş olunur. (Menânü'l-Celü, 1/156)

Hanbelî mezhebinin görüşü ise şu şekildedir:

Vacip olan örtünme, cildin rengini belli etmeyecek şekildeki örtünmedir. Eğer giyilen elbise cildin rengini belli edecek tarzda ince olur da bedenin beyazlık ve kırmızılığı görünürse namaz caiz olmaz. Çünkü bununla örtünme gerçekleşmiş olmaz. Şayet rengini örter de, hacmini belli ederse namaz caiz olur. Çünkü örtü kalın da olsa bundan kaçınmak mümkün değildir. (İbni Kudâme. el-Muğnî, 1/337)

Şafiî mezhebinin görüşü ise şöyledir:

Vacip olan, cildin rengini belli etmeyecek elbiseleri giyinmektir. İnceliğinden dolayı cildin rengini belli eden bir elbiseyi giymek caiz olmaz. Çünkü böyle bir elbise ile tesettür gerçekleşmiş olmaz. Yani, inceliğinden dolayı cildin beyazlığını veya siyahlığını gösteren elbise tesettür için kâfi gelmez. Yine, elbise kalın olsa da, dokunuşu itibariyle altından avret yerlerinin bir kısmını gösterse yine yeterli şekilde örtünme sağlanmamış olur. Diz kapakları ve uyluklar gibi bedenin incelik ve kalınlığını belli eden bir elbise ile kılınan namaz sahihtir, çünkü tesettür sağlanmış demektir. Fakat azaları belli etmeyecek şekilde bir örtü kullanmak müstehaptır. (el-Mecmû, 3/170-172)

Bütün bu nakillerden şöyle bir neticeye varmak mümkündür:

Kadının kendine nikah düşen erkeklerin yanında giymiş olduğu tenin rengini belli edecek ve gösterecek şekilde ince ise bununla örtünme gerçekleşmiş olmayacağından giyilmesi caiz olmaz. Bu giyecek, bir elbise, gömlek ve etek olduğu gibi, başörtüsü ve çorap da olabilir.

Buna göre tesettürün dinen makbul olabilmesi için bazı şartları vardır, onlara dikkat etmek gerekir:

- Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince olmaması,

- Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli olmaması,

- Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir.


Vücudun azalarını iyice belli edecek şekilde giyilen dar pantolon ve dar gömlekle namaz sahih olsa da, bakanların dikkatini çekip tahrik edeceğinden dinen helal olmaz. Merhum İbn-i Âbidin de eserinde bu hususa işaret etmektedir. (Reddü'l-Muhtar, 5/238)

Diğer taraftan kadınlar gerekli örtüyü sağlamak zorunda oldukları gibi, erkeklerin dikkatini çekecek bakışlardan, konuşmalardan ve yürüyüş tarzından da sakınmaları gerekir:

"Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler.

Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.

Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.

Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler.

Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar.

Ey müminler! Hep birden ALLAH'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz." (Nur Suresi 31)

İşte hür kadınların, bu istisna edilmiş kimselerden başkasına zinetlerini göstermemeleri, kendi iffet ve korunmaları ve güzel geçimleri noktasından gayet önemli olduğu gibi, yabancı erkekleri etkilememek, günaha sokmamak, edeb ve iffet telkin etmek noktasından da çok önemlidir. Özellikle bu noktayı da düşündürmek ve tesettür emrinin kuvvet ve şumülünü bir daha hatırlatmak üzere, yürüyüş tavırlarının bile düzeltilmesi için buyuruluyor ki: gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar, yani baştan ayağa örtündükten sonra yürürken de edeb ve vakar ile yürüsünler.

Örtüp gizledikleri sunî veya doğal ziynetler bilinsin diye, bacak oynatıp ayak çalmasınlar, çapkın yürüyüşle dikkat nazarları çekmesinler; çünkü erkekleri tahrik eder, şüphe uyandırır. Fakat unutulmaması gerekir ki, kadının bu konuda başarısı daha önce erkeklerin iffeti ve görevlerine dikkati ve toplumda olanların gayreti ve özeni ile de ilgili olarak, bunlar da ALLAH'ın yardımı ile ayakta durabilir. Onun için bu noktada Resulullah (s.a.v) den bütün müslümanlara hitap ve erkekleri zikredip kadınları da içine alacak bir şekilde buyuruluyor ki:

Ve ey müminler! Hep birden ALLAH'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

Demek ki bozuk bir toplulukta kurtuluş ümid olunmaz, toplumun bozukluğu da kadınlardan önce erkeklerin kusur ve hatalarındandır. Bundan dolayı başta erkekler olmak üzere erkek dişi bütün müminler imana yaramayan ve cahiliyyet izleri olan kusur ve hatalarından tevbe ile ALLAH'a dönüp ALLAH'ın yardımına sığınıp emirlerine özen ve dikkat göstermelidirler ki, topluca kurtuluşa erebilsinler. O halde herkesin kurtuluşu bakımından iş sahipleri ve ilgili şahıslar şu emirlere de özen göstermelidir. (Elmalılı, Tefsir)

Mehmet Paksu
 

çakýl

New member
Yirmi üç senelik bir uygulama müddeti içinde tedricen indirilen Kur'an-ı Azimüşşan;muhatab olarak kabul ettiği toplumun öteden beri alışageldiği ve sürdürdüğü adet,gelenek ve değerlerinin olduğunu,bütün bunların da bir anda terk edilmesinin mümkün olmayacağı gerçeğini göz önene alarak,teşri'de (hüküm koyma hususunda) buna muvafık bir usul tercih etmiştir.İlahi hükümlerde ehemmiyet sırasını gözönünde bulundurarak insanların ihtiyaçlarını gözetmiş ve kolaydan zora doğru bir yol takib etmiştir.İşte bu hikmetlere binaen,tedricen farz kılınan emirlerden biri de "tesettür-i şer'i" emridir.

Müfessirlerin beyanına göre, hususan Muhammed Ali Sabuni'nin tesbitine göre; “tesettür” emri, Müslümanlar tarafından daha kolay kabul edilmesi ve toplumda daha rahat uygulanması için bir kaç merhalede nazil olmuştur. En son ve en mükemmel şeklini ise" cilbab" da, yani "çarşaf” ta bulmuştur. Şimdi bu merhaleleri kısaca öğrenmeye çalışalım:


Birinci Merhale: Cenab-ı Hak (cc), kadınların tesettürü hakkında ilk merhalede Ahzab Suresinin gelecek 33. ayet-i kerimesini inzal buyurmuştur;

Ey Nebi (sav)'in hanımları ve Müslüman hanımları! Hanelerinizde karar kılın (oturun) ve kendinizi süsleyerek sokakta erkekler içine karışıp cahiliyye-i ûlâda olduğu gibi açılıp saçılmayın." (Ahzab, 33)

Ayet-i kerimede geçen "cahiliyye-i ûlâ" ta'biri, bir görüşe göre; İbrahim (as)'ın veladetleri devri olmakla; o zaman kadınlar elbiselerini çeşitli zînetlerle donatarak başları, yüzleri, boyun ve bacakları açık olarak erkekler arasında gezerlerdi. Ahzab Süresi 33. ayet-i kelime ile kadınların böylece dışarı çıkmaları yasaklanmış ve yuvalarında oturmaları emredilmiştir.

"Cahiliyye-i uhra" ise; Hz. Isa (as) ile Hz. Muhammed (asm) arasındaki devredir. Bu devirde ise, kadınların baş, bacak ve kolları örtülü olup üzerlerinde başörtüleri ve elbiseleri vardı. Sadece yüzleri, boyunları ve göğüsleri açıktı ve zînetleri görünüyordu.

İkinci Merhale: Kur'an-ı Mu'cizü'I-Beyan, ikinci merhalede Nur Süresinin 31. ayetiyle kadınların yüz, boyun ve göğüslerinin de zînet olduğunu ve bunların setredilmesi gerektiğini emretti. Şöyle ki:

"Ve (kadınlar) zinetlerini izhar etmesinler. Onlardan zahir olanı müstesna. Ve başörtülerini yakalan üzerine sarkıtsınlar ve zinetlerini açmasınlar." (Nûr, 31)

Demek bu ayet-i kerime, 'kadınların ihtiyaç durumunda dışarı çıktıklarında, "yüz, boyun ve göğüslerini' de örtmeleri gerektiğini emretmektedir. Bu konu ile ilgili tafsilatlı bilgi ileride gelecektir.

Üçüncü Merhale: Bu merhalede Ahzab Süre-i Celilesinin gelecek 59. ayet-i kelimesi nazil olmuştur:


"Ya Muhammed! Zevcelerine ve kızlarına ve mü'minlerin zevcelerine söyle ki; sokağa çıktıklarında çarşaflarını üzerlerine örtsünler!” (Ahzab, 59)

Nazil olan bu cilbab ayeti ile de kadınların namahrem erkeklere karşı çarşafla baştan ayağa kadar kapanmaları farz kılınmış ve zinetten sayılan başörtülerini ve elbiselerini de örtmeleri emredilmiştir. Böylece bu ayet-i kelime ile, kadınların baş örtülerini ve elbiselerini yabancı erkeklere göstermeleri yasaklanmıştır.

Dördüncü Merhalede: Ahzab Süresinin 53. ayet-i kelimesi nazil olmuştur. Şöyle ki:

"Peygamber (sav) 'in zevcelerinden bir şey istediğinizde, onu perde arkasından isteyin, Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir."

Şafii Mezhebine göre, yukarıda zikredilen ve "hicab ayeti'" denilen Ahzab Süresinin bu 53. ayet-i kelimesi Peygamberimizin zevcelerine hastır. Bu sebeple ezvac-ı tahirat dışındaki mü'mine kadınların, evin içinde çarşaflı bir surette erkeklerin huzuruna çıkması caizdir.

Bir kısım Fukaha-yi İslam ise şöyle buyurmuştur: Bu Ayet-i kerime, ezvac-ı tahirata (Peygamberimizin zevcelerine) has değildir. Belki ezvac-ı tahirat dâhil, umum mü'mine kadınların ev içindeki hicablarını beyan etmektedir. Bu görüşe göre, kadınlar, evin içinde namahrem erkeklerle ancak bir perde veya duvar veyahut kapı arkasından konuşabilirler. Böyle bir hicab olmadan evin içinde erkeklerle karşılıklı konuşamazlar. Âlem-i İslam’ın tatbikatı bu halde devam edegelmiş, haremlik ve selamlık muhafaza edilmiştir. Mü'mine kadınlar dışarı çıkınca da her iki mezhebe göre, Ahzab suresinin 59. Ayet-i kerimesinin delaletince çarşaf giyeceklerdir.

İHTAR: Hazret-i Peygamber (asm) başta olmak üzere Sahabe-i Kirâmın erkeklerinin tesettürsüz kadınlarla konuşmaları ve başta ezvac-ı tahirat olmak üzere Sahabe-i Kirâmın hanımlarının tesettürsüz erkeklerle konuşmaları ile alakalı hadis-i şerifler ve tarihi vak'alar, daha tesettür emri nazil olmadan önceki devreye aittir ve bu hüküm, tesettür ve hicab ayetleriyle mensuhtur.

Abdullah İbn-i Mes'ud (ra)'ın rivayet ettiğine göre Nebiyy-i Muhterem (sav) şöyle buyurmuştur:

"Kadın avrettir. Dışarı çıktığında şeytan onu gözetler (Fitneye sevk eder.) Kadının, Rabbinin rahmetine en yakın olduğu hâl, evinin içinde bulunduğu vakittir." (Tirmizî, İbn-i Hibbân)
 

israfil

Active member
Ya cidden ha.. Benim yaşadığım yerin en büyük avm'sinde vakko çok acayip bir dizayna sahip, her seferinde önünden geçerken aklıma gelir, bu kadınlar ne diye illa vakko'dan eşarp alırlar ki?.. Ki Vakko Türkiyeye iki vapur dolusu şapka getirip Türkiye'nin sayılı zenginleri arasında giren adam değil midir? İlginç.. Bir de üstüne üstlük, aynı şehirde 5-6 yıl önce (tam emin değilim) aynı vakko, bir apartmanın altındaki dükkanlarında sırf o tuhaf dizaynlarını sağlamak için ara katı kaldırarak koca binanın çökmesine sebebiyet vermiş ama her ne hikmetse hiçbir yaptırıma maruz kalmamış bir markadır.

Her önünden geçmemde, içerdeki başörtülü bayanları görüp bunları düşünüyorum..
 

Müekked

Well-known member
Üstteki resimde altını göstermeyecek kadar kalın yazılmış. Tamam da. Sadece ondan dolayı kalın değil. Hz. ömer r.anh buyuruyor. Kıyafet yumuşak olmayacak. Yani Sert olacak. Vücuda yapışmayacak. YAni kalın olması kifayet vermiyor. Aynı zamanda sert olmalı...Bedene yapışmamalı ufak bir yelde tesettürün te'si kalmaz yoksa...İnce bir ayrıntıya değilmiş olalım...
 

Muvahhid1

Well-known member
Örtü denince akla yalnızca dışı kapatmak gelmemelidir. Şuur, ruh ve tavır örtünün birinci vasfıdır. Örtü konuşan bir dildir.Anlattığı tebliğ ettiği bir davanın ruhu ,örtünün ayrılmaz özelliğidir.Bu sebeple örtülünün her hareketi izzet ve vakarına uygun olmalıdır.

Örtülü bir hanım şunu düşünmelidir. "Bu üzerimdeki kıyafet kimi ve neyi temsil ediyor?Niçin örtünüyorum?Örtüm neyi gösteriyor?Benim yaşayışım ,tavır ve hareketlerim nasıl olmalı?

Bu suallere verilecek doğru cevap bizi örtünün şuuruna erdirecektir."Beni yaradan Rabbimi razı etmek ve O'nun emrine uymak için örtünüyorum".Örtüde şuur budur.

Kadının örtüsü bir bütündür.Ama örtüde başörtüsünün yeri bir başkadır. Müslüman kadın için başörtüsü bir bayraktır.Temsil ettiği dinin bayrağıdır.Saç kadın için bir ziynettir. Ona güzellik veren ve güzelliğini tamamlayan çok önemli bir unsurdur.Halbuki bazı kesimler İslamın bu kesin emrine karşı saçın o kadarda önemli olmadığını ,el ve yüz gibi saçında açık olmasının mahsuru bulunmadığını öne sürdürmektedirler.Bu görüş çok yanlıştır..

Örtünün şuuruna ermiş bir hanımın en birinci vasfı da aynı zamanda hoşgörülü olmaktır.Özellikle açık hanımlara şevkat ve nezaketle davranmalıdır.Onları küçümsememelidir. Onlara güler yüzle, samimi duygularla muhattap olmalıdır.
"Kolaylaştırın,güçleştirmeyin,sevindirin,nefret ettirmeyin,müjdeleyin,korkutmayın" yüksek prensibiyle hareket etmelidir. Bu prensibleri tavır ve hareketleriyle gösteren hanımlar tenkit değil,takdir görürler.Başkalarının örtüden kaçmasına değil,örtüye sempati duymasına vesile olurlar ..

Unutmayın Gül açtıkça Kadın kapandıkça güzeldir...

Alıntı..
 

Hüzün Rüzgarý

Well-known member
Kardeşim paylaşımından dolayı Allah razı olsun... :) yalnız şunu belirtmek isterim... Ahzab Suresi 59. ayette Allah-u Teala şöyle emretmiştir: "Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde) dış örtülerinden (çarşaflarından bir kısmıyla) üzerlerini örtsünler!(2) Bu, onların (iffetli olarak) tanınıp da rahatsız edilmemeleri için daha yakındır(daha elverişlidir). Allah ise, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir." Ayetin mealinde de görüldüğü gibi asıl tesettür bol pardesü ve eşarp değildir... Üstad Hazretleri'nin "Tesettür Risalesi"nde de belirttiği gibi kadının kal'ası ÇARŞAFIDIR... ama ne yazık ki çarşaflı olup da gözlerine sürme çeken başını deve hörgücü gibi yapanlar da var.. :( benim amacım bu yazıyı yazarak eşarplı kardeşlerimi tenkid etmek değildir... Bende bir zamanlar renkli renkli aker, pierre cardin, armine vs.. gibi markalı eşarplar takar üzerimede fazla dar olmayan pardesü giyerdim.. ama Elhamdulillah eşiminde desteğiyle Kal'amı kuşandım yani Çarşafı giydim ve çok mutluyum... Asıl tesettürün ÇArşaf olmasının sebebi ise kadınların dikkat çekmemeleri gerekiyor.. fakat bu eşarplar çok dikkat çekiyor.. bütün nazarlar kadınlara yöneliyor... buda tesettürün manasını bozuyor.... her neyse.. şimdilik bu kadar yeter... Selametle.... :)
 

ihsanone

Yeni Üye
Gerçekten başlık çok yerinde olmuş. Rabbim tesettürden kasıt modayı takip edin mi demiş.? hayır.
Şu kıyafetlerin neresi tesettür. Bir yazar kapalı bayanların sayısı arttı fakat tesettürlü bayanların sayısı azaldı demiş. bence çok yerinde bir tespit..
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst