Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Fiilî dua dedikleri…
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="kayýp_gül" data-source="post: 104256" data-attributes="member: 3579"><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen"><strong>Fiilî dua dedikleri…</strong></span></span></span></strong></p><p> </p><p><span style="color: #4d6100"></span></p><p> <span style="color: #4d6100"></span></p><p> <span style="color: #4d6100"></span></p><p> <span style="color: #4d6100"></span></p><p><span style="color: #4d6100"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: darkolivegreen"><strong>Bediüzzaman Said Nursî’nin duanın farklı yönlerine temas ettiği risalelerinde şuur sahiplerinin bir tarz-ı ubudiyeti olan duayı iki kısma ayırdığını görürüz.</strong> <strong>Fiilî dua ve kavlî dua olarak sınıflandırılan bu ‘sırr-ı ubudiyette’, Cevâd-ı Mutlak’ın isim ve unvanına en kamil manada bakar yönü itibariyle “dua-i fiili”nin özellikle sabırsızlığımız ve hazır lezzetlere olan düşkünlüğümüz itibariyle bizler yanında ayrı bir ehemmiyeti vardır. </strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen"><strong>Elbette Bediüzzaman bu tesbitini “Duâ, bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile O’na ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri O’na bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli” sınırları dahilinde ifade etmiştir. Lakin modern zamanların, hatta ehl-i dinin de maruz kaldığı kendinden menkul bir güç tasavvuru telkiniyle, “birey” olarak bir rey’e sahip olduğumuz düşüncesi, eşya ve hadiselere olan müdahalemizde ‘müstakil bir güç’ hissetmemiz yanlışına kadar sürükler bizi. Ve bizler ubudiyetin bu en nafiz şekline bile acz farkındalığı yerine şirk-i hafi bulandırıveririz! </strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen"><strong>Dua-i fiilinin dua-i kavli ile olan ilişkisinde zihnimizde bir derecelendirme yapmak istesek, muhtemelen fiilî duanın hem tesiri hem de kabule daha yakın olduğu gibi bir delillendirme ile, kavlî dua ikinci sırada yer alır. Bunun, yukarıdaki sınırlar dâhilinde özellikle Bediüzzaman’ın da ifade ettiği şekliyle bakıldığında, olumsuz bir tarafı yok gibidir. Lakin farkında olalım ya da olmayalım dua-i fiilinin tesirine ilişkin kafamızdaki bu derecelendirme, hemen ardından “Biz bize düşeni yaparız, gerisini Cenabı-ı Hakka havale ederiz” önermesinde bir itikadi problem şeklinde ortaya çıkarıverir. Farkında olmadan bir işin süreci ve sonucuna dair bir bütünü iki parçaya ayırır; “Buraya kadar benim iktidarımla, bundan sonrası ise Cenab-ı Hakkın iktidarı ile meydana gelecek” gibi hâşâ kendimizde de sabit gerçekliği olan müstakil bir gücü ihsas eder tarzda bir etkenlik tasavvur ederiz. Oysa insanın çok cüz’i bir cüz-i ihtiyari sahibi olduğu hakikati özellikle itikadi bir düstur olarak kelam sahası içerisinde ifade edildiği gibi, doğru ve salim bir mantıkla izlendiğinde bu dahlimizin ancak bir tercihten ibaret olduğunu da fark edebiliriz. </strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen"><strong>Dolayısıyla işin hakikatine bakıldığında dua-i fiili ile dua-i kavli arasında bizim açımızdan tesir bakımından bir fark gözükmemektedir. Peki o zaman dua-i fiilinin tesiri diğerine göre neden daha azimdir? </strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen"><strong>İnsan akıl itibariyle “zahirci” bir varlıktır. Gözüyle gördüğünü kendi aklıyla onaylamadıktan sonra çok da tatmin olduğu söylenemez. Her ne ki ona dokunur, onu görür, onunla zahir alemde ilişki kurar, kalbi ona karşı daha bir mutmain olur. Ona daha yakini surette teveccüh ve itimad eder. Dua-i fiilinin tesirinin altındaki azim sır da bu noktada açıklığa kavuşur sanki. İnsan bir hedef için hangi şeye elini atsa, onun elinde kalıverdiğini bu suretle fark etmeye başlar. Uzaktan bakıldığında, yıldızla ateş böceği arasındaki olmayan fark gibi, gücünün yeteceği vehmiyle elini uzattığı herşeyin aslında kendisinin harcı olmadığını dua-i fiili vesilesiyle fark eder. Neticeye ermeye ramak kalan anlarda bile dikkatle baktığımızda sonuçla aramızda uçurumlar olduğunu en çok gayretlerimiz esnasında fark etmez miyiz? Bir işe koyulurken küçük dünyamızda hesapladığımız engellerin aşılmasının bile çoğu zaman yine bizle sonuç arasındaki uçurumu örtmediğini fark ettiğimiz onca sorun çıkıvermez mi karşımıza? İşte vehim gözlüğünü takmış cüz’i akıl sahiplerinin kendi gerçeğiyle yüzleştiği an, güneş gibi aşiyandır o zaman. Kulun Kendi sınırlarının farkındalığıdır bu an. </strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen"><strong>Yani, gücünün sınırını yahut sınırsız muhtaciyetini en kâmil manada anladığı en müessir vesiledir dua-i fiili… İnsanın acziyle Rabbine sığındığı anın adıdır. Ve işte o acz bir Kadir-i Rahim’in dergâhında insana en makbul bir şefaatçi olur. Ve insan ulaştığı onca nimet hazinesinin anahtarının ona başka yükler taşıtmayan kendi acz kamburundan ibaret olduğunu fark eder o zaman. Tükettiği nefesin bir yakarış, alınterinin ise güçsüz bedeninin gözyaşlarından ibaret bir haykırış olduğunu bilir. </strong></span></span></span><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="color: darkolivegreen"><strong>Aczinin sırrına erenler mi? Kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir masumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar. Hâsıl-ı kelam, dua-i fiilîde aczini en kâmil manada anlamaktır aslolan.</strong></span></span></span></p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p style="text-align: center"><a href="http://1111.karakalem.net/?yazar1=Osman+Sertu%F0+%C7al%FD%FEkan" target="_blank"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen">Osman Sertuğ Çalışkan</span></span></span></a><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: darkolivegreen">* </span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="kayýp_gül, post: 104256, member: 3579"] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen][B]Fiilî dua dedikleri…[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][/B] [COLOR=#4d6100] [/COLOR] [SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=darkolivegreen][B]Bediüzzaman Said Nursî’nin duanın farklı yönlerine temas ettiği risalelerinde şuur sahiplerinin bir tarz-ı ubudiyeti olan duayı iki kısma ayırdığını görürüz.[/B] [B]Fiilî dua ve kavlî dua olarak sınıflandırılan bu ‘sırr-ı ubudiyette’, Cevâd-ı Mutlak’ın isim ve unvanına en kamil manada bakar yönü itibariyle “dua-i fiili”nin özellikle sabırsızlığımız ve hazır lezzetlere olan düşkünlüğümüz itibariyle bizler yanında ayrı bir ehemmiyeti vardır. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen][B]Elbette Bediüzzaman bu tesbitini “Duâ, bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile O’na ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri O’na bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli” sınırları dahilinde ifade etmiştir. Lakin modern zamanların, hatta ehl-i dinin de maruz kaldığı kendinden menkul bir güç tasavvuru telkiniyle, “birey” olarak bir rey’e sahip olduğumuz düşüncesi, eşya ve hadiselere olan müdahalemizde ‘müstakil bir güç’ hissetmemiz yanlışına kadar sürükler bizi. Ve bizler ubudiyetin bu en nafiz şekline bile acz farkındalığı yerine şirk-i hafi bulandırıveririz! [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen][B]Dua-i fiilinin dua-i kavli ile olan ilişkisinde zihnimizde bir derecelendirme yapmak istesek, muhtemelen fiilî duanın hem tesiri hem de kabule daha yakın olduğu gibi bir delillendirme ile, kavlî dua ikinci sırada yer alır. Bunun, yukarıdaki sınırlar dâhilinde özellikle Bediüzzaman’ın da ifade ettiği şekliyle bakıldığında, olumsuz bir tarafı yok gibidir. Lakin farkında olalım ya da olmayalım dua-i fiilinin tesirine ilişkin kafamızdaki bu derecelendirme, hemen ardından “Biz bize düşeni yaparız, gerisini Cenabı-ı Hakka havale ederiz” önermesinde bir itikadi problem şeklinde ortaya çıkarıverir. Farkında olmadan bir işin süreci ve sonucuna dair bir bütünü iki parçaya ayırır; “Buraya kadar benim iktidarımla, bundan sonrası ise Cenab-ı Hakkın iktidarı ile meydana gelecek” gibi hâşâ kendimizde de sabit gerçekliği olan müstakil bir gücü ihsas eder tarzda bir etkenlik tasavvur ederiz. Oysa insanın çok cüz’i bir cüz-i ihtiyari sahibi olduğu hakikati özellikle itikadi bir düstur olarak kelam sahası içerisinde ifade edildiği gibi, doğru ve salim bir mantıkla izlendiğinde bu dahlimizin ancak bir tercihten ibaret olduğunu da fark edebiliriz. [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen][B]Dolayısıyla işin hakikatine bakıldığında dua-i fiili ile dua-i kavli arasında bizim açımızdan tesir bakımından bir fark gözükmemektedir. Peki o zaman dua-i fiilinin tesiri diğerine göre neden daha azimdir? [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen][B]İnsan akıl itibariyle “zahirci” bir varlıktır. Gözüyle gördüğünü kendi aklıyla onaylamadıktan sonra çok da tatmin olduğu söylenemez. Her ne ki ona dokunur, onu görür, onunla zahir alemde ilişki kurar, kalbi ona karşı daha bir mutmain olur. Ona daha yakini surette teveccüh ve itimad eder. Dua-i fiilinin tesirinin altındaki azim sır da bu noktada açıklığa kavuşur sanki. İnsan bir hedef için hangi şeye elini atsa, onun elinde kalıverdiğini bu suretle fark etmeye başlar. Uzaktan bakıldığında, yıldızla ateş böceği arasındaki olmayan fark gibi, gücünün yeteceği vehmiyle elini uzattığı herşeyin aslında kendisinin harcı olmadığını dua-i fiili vesilesiyle fark eder. Neticeye ermeye ramak kalan anlarda bile dikkatle baktığımızda sonuçla aramızda uçurumlar olduğunu en çok gayretlerimiz esnasında fark etmez miyiz? Bir işe koyulurken küçük dünyamızda hesapladığımız engellerin aşılmasının bile çoğu zaman yine bizle sonuç arasındaki uçurumu örtmediğini fark ettiğimiz onca sorun çıkıvermez mi karşımıza? İşte vehim gözlüğünü takmış cüz’i akıl sahiplerinin kendi gerçeğiyle yüzleştiği an, güneş gibi aşiyandır o zaman. Kulun Kendi sınırlarının farkındalığıdır bu an. [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen][B]Yani, gücünün sınırını yahut sınırsız muhtaciyetini en kâmil manada anladığı en müessir vesiledir dua-i fiili… İnsanın acziyle Rabbine sığındığı anın adıdır. Ve işte o acz bir Kadir-i Rahim’in dergâhında insana en makbul bir şefaatçi olur. Ve insan ulaştığı onca nimet hazinesinin anahtarının ona başka yükler taşıtmayan kendi acz kamburundan ibaret olduğunu fark eder o zaman. Tükettiği nefesin bir yakarış, alınterinin ise güçsüz bedeninin gözyaşlarından ibaret bir haykırış olduğunu bilir. [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=4][FONT=Comic Sans MS][COLOR=darkolivegreen][B]Aczinin sırrına erenler mi? Kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir masumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar. Hâsıl-ı kelam, dua-i fiilîde aczini en kâmil manada anlamaktır aslolan.[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE] [CENTER][URL="http://1111.karakalem.net/?yazar1=Osman+Sertu%F0+%C7al%FD%FEkan"][FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen]Osman Sertuğ Çalışkan[/COLOR][/SIZE][/FONT][/URL][FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=darkolivegreen]* [/COLOR][/SIZE][/FONT][/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Fiilî dua dedikleri…
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst