Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Emirdağ Lahikası
Emirdağ lahikasi(1.kisim) notlari-2
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="FaKiR" data-source="post: 101988" data-attributes="member: 10"><p><strong><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: red">EMİRDAĞ LAHİKASI(1.KISIM) NOTLARI-2</span></span></span></strong></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px"><img src="http://www.cevaplar.org/images/yresim/tbn/2004.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Hizmet esasları</strong>: 1-Kendi kusurunu bilmek</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">2-Mahviyyet</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">3- Rıza-yı ilahiyi aramak</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">4-Rekabetsiz hizmet. s:82</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>İktisat ve kanaat,</strong> bana iki hazinedir; tükenmez, bitmez” s:84</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Baba</strong> ne kadar haksız da olsa, oğul, onun rızasını tahsil etmeye mecburdur. Oğul da ne kadar serkeş de olsa, baba, şefkat-ı fıtriyesini ona karşı esirgemez ve esirgememeli.”s:85</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Şakirdler arasında gerekli üç şey</strong>: </span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">1-Kusura bakmamak</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">2-Af </span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">3-Tenkit etmemek. s:85</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Şahsa bakan, şahsi kemalata bakan bir hizmet, o manevi makam görülemeyince, <strong>inkisar-ı hayal</strong> ile hizmeti terk etmeye sebep olduğundan kısa süreli olur. s:85 </span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Hizmette <strong>sebeplere tevessül de, hizmet sırasında</strong> kanaatsizlik ve hırs, <strong>netice ve semerelerde</strong> ise kanaat güzel. s:86</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Ehl-i velâyetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi, <strong>Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî burhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikatü'l-hakaike yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usûlü din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadır</strong>.” s:86</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Evet, her tarafta, hattâ Hint ve Çin'de ehl-i iman, bu zamanın çok dehşetli dalâletinin galebesinden, "Acaba İslâmiyette bir hakikatsizlik mi var ki, sarsılmış?" diye şüpheye ve vesveseye düştüğü vakit birden işitir ki, bir risale çıkmış, imanın bütün hakikatlerini kat'î ispat eder, felsefeyi mağlûp edip zındıkayı susturuyor, diye anlar. Birden o şüphe ve vesvese zâil olup imanı kurtulur ve kuvvet bulur.”s:86</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Emir ve izn-i İlâhî ve havl ve kuvvet-i Rabbâniye ile, umum hayvanatın, melâikeden bir çobanı, bir nâzırı olduğu gibi, kuş taifesinin de bir çobanı var</strong>. Onlar bilmese de, emr-i İlâhî ile ve ilham-ı Rabbânî ile, çobanları onları sevk eder. O sevk-i fıtrî ise, kuşlara gelen ilhama dayanır. Kuşlar, ilhama mazhardırlar ki, yaşı bir günlük bir arı yavrusu, havada, bir gün mesafede gider, o ilham-ı fıtrî ile, o sevk-i Rabbânî ile yolunu şaşırmadan dönüp, gelip yuvasına girer.” s:87</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Risale-i Nur'un ekser hakikatleri namaz tesbihatında inkişaf etmesiyle</strong>” s:89</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Mesleğimizde zaman, mekân sohbetimize mâni olamaz</strong>. Şarkta, garpta, hattâ âhirette, berzahta olsa da beraberiz. Meselâ, berzahta Hafız Ali (r.h.) her gün mânen yanımızdadır. Bu hakikate binaen, sûrî ayrılmaya, hattâ ölüme ehemmiyet vermemeliyiz.”s:89</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad 1950’lerde matbaalarda risalelerin basılmasını şöyle izah ediyor: Risale-i Nur, bu mübarek vatanın mânevî bir halâskârı olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli mânevî belâyı def etmek için <strong>matbuat âlemiyle tezahüre başlamak</strong>, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.” S:96</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>Sovyet Rejimi</strong> için şunları söylüyor: “Hıristiyan dinini mağlûp eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı” s:96</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Ben dünyanın halini bilmiyorum. Fakat Avrupa'da istilâkârâne hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilâsına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi, âlem-i İslâmın ve Asya kıt'asının hal-i hazırdaki itiraz ve ithamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mucize-i Kur'âniyedir. Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur'u tab ederek resmî neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper olsun.” s:96</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı, bu dehşetli asırda, acip inkılâp ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur'ân'ını, imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?” s:96</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad, ehl-i iman cephesinden risalelere bir itiraz geldiğinde yapılması gerekeni şöyle izah ediyor: “<strong>Risale-i Nur şakirdleri tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduğu vakitte münakaşa etmesinler, aldırmasınlar. Aldanan ehl-i ilim ve imansa, dost olsunlar, "Biz size ilişmiyoruz. Siz de bize ilişmeyiniz. Biz ehl-i imanla kardeşiz" deyip yatıştırsınlar.</strong>” s:96-97</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>İman</strong>, yalnız icmâlî ve taklîdî bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, tâ büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misalî güneşten tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir esmâ-i İlâhiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatleriyle alâkadar çok hakikatleri var ki, "Bütün ilimlerin ve mârifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve burhanlı mârifet-i kudsiyedir" diye ehl-i hakikat ittifak etmişler” s:97</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Evet, <strong>iman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûp olur</strong>. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakîn mertebesi, çok burhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî iman bir şüpheye karşı bazan mağlûp olur.” s:97</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Risale-i Nur</strong> bu cami ve küllî ve yüksek mârifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur'ân aleyhine ve İslâmiyet ve insaniyet zararına ve adem âlemleri hesabına tahribatçı küllî cereyanlara karşı Kur'ân ve iman namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz tahşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur'ân nuruyla vesile olsun.”s:98</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Bazan bir saat <strong>tefekkür</strong>, bir sene ibadetten daha hayırlı olur. Hattâ Nakşîlerin hafî zikre verdiği büyük ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetişmek içindir.” s:98</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Madem ben de bu vatanın bir evlâdıyım, <strong>bu vatanın saadetine hizmet etmek</strong> benim için farzdır.s:99</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Kardeşlerim, sizin zekâvetiniz ve tedbiriniz, benim <strong>tesanüdünüz</strong> hakkında nasihatime ihtiyaç bırakmıyor. Fakat bu âhirde hissettim ki, Risale-i Nur şakirtlerinin tesanüdlerine zarar vermek için birbirinin hakkında su-i zan verdiriyorlar, tâ birbirini itham etsin. Belki "Filân talebe bize casusluk ediyor der, tâ bir inşikak düşsün. Dikkat ediniz, gözünüzle görseniz dahi perdeyi yırtmayınız. Fenalığa karşı iyilikle mukabele ediniz. Fakat çok ihtiyat ediniz, sır vermeyiniz. Zaten sırrımız yok; fakat vehhamlar çoktur. Eğer tahakkuk etse, bir talebe onlara hafiyelik ediyor, ıslahına çalışınız, perdeyi yırtmayınız.” s:102</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Risale-i Nur'un <strong>selâmet ve intişarına</strong> halel gelmemek şartıyla-her gün bin ihanet ve tâzipler de gelse, Allah'a şükrederim.”s:104</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Bir şey yaparken bu zamanda <strong>vehhamları</strong>, hem mesleğimizdeki <strong>mahviyet, ihlas, enaniyeti terk</strong> <strong>noktalarını</strong> nazara almak lazım. s:104</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Bu <strong>fütur</strong> zamanında” s:105</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>O zamanki hizmet ehline hasım cephenin hücum tarzları</strong>:</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">1-Soğutmak</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">2-Korkutmak</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">3-Fütur verdirmek</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">4-Evhamları tahrik</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">5-Bazı genç talebelere cins-i latifi musallat</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">6-Üstadın şahsını çürütmeye çalışmak</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">7-Bazı safdil hoca ve şeyhleri hizmete karşı çıkarmak. s:115</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Risale-i Nur'un <strong>siyasetle</strong> alâkası yoktur. Fakat, küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşilik ve üstü olan istibdad-ı mutlakı, esasıyla bozar, reddeder. Emniyeti ve âsâyişi ve hürriyeti ve adaleti temin eder.”.s:116</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Bir hizmet ehlinin kendisine <strong>hürmet ve teveccüh</strong> kazandırması ve şan ve şerefi istemesi katiyyen aleyhindedir. s:117</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad kendisine yapılan derin devleti baskısı için şöyle diyor: <strong>“âsâyiş, idare lehinde sabır ve tahammüle karar verdim.</strong>” s:117</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Evet, Risale-i Nur <strong>medreseden</strong> çıkmış, ilim içinde hakikate yol açmış, hakikî sahipleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binâen” s:119</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>Konya</strong> için “Umum Anadolu’nun eskiden beri parlak ve faal bir medresesi Konya şehri olduğundan” diyor.s:119</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>her zahmette bir rahmet</strong> görüyor: “Zahiren çirkin perdeler altında, gayet güzel neticeler var. Bir zararımıza bedel, yüz menfaat bizlere ihsan ediliyor. Onun için, geçici, muvakkat sıkıntılara ve sarsıntılara ehemmiyet vermemek lâzımdır.” s:121</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>hocalara karşı takip edilecek metodu</strong> şöyle izah ediyor: “Kardeşlerim, çok dikkat ve ihtiyat ediniz. Sakın, sakın hocalarla münakaşa etmeyiniz. Mümkün olduğu kadar musalâhakârane davranınız. Enaniyetlerine dokunmayınız. Bid'at taraftarı da olsa ilişmeyiniz. Karşımızda dehşetli zındıka varken, mübtedi'lerle uğraşıp, onları dinsizlerin tarafına sevk etmemek gerektir. Eğer size ilişmek için gönderilmiş hocalara rast gelseniz, mümkün olduğu kadar münazaa kapısını açmayınız. İlim kisvesiyle itirazları, münafıkların ellerinde bir senet olur.” s:122</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Hizmette <strong>sadakat, fütursuzluk ve azimli olmak</strong> çok önemli. s:126-127</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Üstada ehl-i dünyanın ilişmesi,</strong> onu;</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">1-Büyük hatalardan</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">2-Tasannulardan</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">3-İhlasa münafi haletlerden</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">4-Vaktini zayi etmekten kurtarmış.s:126</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Bazen hizmet ehline <strong>“bir kamçı-yı teşvik</strong>” lazım geliyor. s:127</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad çoğu kez zehirlendirme gibi durumlardan <strong>evradu ezkarı</strong> vesilesi ile kurtulmuş: “Kardeşlerim, merak etmeyiniz, Cevşen ve Evrâd-ı Bahâiye bu defa dahi o dehşetli zehrin tehlikesine galebe etti. Tehlike devresi geçti, fakat hastalık devam ediyor.” s:130</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad Afyon hapsinde 71 yaşında olduğunu söylüyor. Demek ki <strong>1878 </strong>doğumlu. s:132</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Zehirlendirmeler sonucu Üstadın halet-i ruhiyesi</strong>: “Münafık düşmanlarımın maddî ve mânevî zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar, fakat maatteessüf, âsâbımda ve sinirlerimde ve hassasiyetimde, o zulümden öyle şiddetli bir tesir, bir heyecan, bir teellüm, bir teneffür gelmiş ki, en samimî dostumu ve tam sadık bir kardeşimibir saat yanımda tahammül edemiyorum, ruhum kaldırmıyor. Hattâ biri bana baksa da sıkılıyorum. Eskide bende biraz bulunan merdumgirizlik hastalığı, o zâlimlerin gaddârane sıkıntılarıyla ve tarassutlarıyla bende çok şiddetlenmiş. Güya ölmeden evvel hayat-ı içtimaiye cihetinde ölmüşüm ki, bu hakikat ve bu sır için hakkımda, has kardeşlerim vefat mersiyelerini yazıyorlar. Hem, buranın havası, benim âsâbıma pek çok dokunuyor. Bu kışın bir günü, Denizli hapsinin o geçirdiğimiz kış kadar bana ağır geliyor, beni üzüyor.s:136-137</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>tashihata</strong> çok önem veriyor: “Hakikaten tashih meselesi ehemmiyetlidir. Bazen bir harfin ve bir noktanın yanlışı, kıymetli bir mânâyı zâyi eder.”s:139</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Üstad’ın Barla’ya bakışı</strong>: “Barla, birinci medrese-i Nuriye şerefini kazanmasından, o mübarek medreseyi talebesiz bırakmak câiz değil.”s:140</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>Eskişehir</strong> için; “Çok güvendiğim Eskişehir, Denizli gibi bir medrese-i Nuriye olacağını tahmin ettiğim halde, Denizli'den on derece noksan kalmasının sebebi, onları da Afyon ve Emirdağı gibi ürkütmektir” diyor. s:141</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad 1948-49’larda kendisine verilen sıkıntının sebebinin DP iktidarına destek olmasının engellenmesi olarak görüyor ve bunu şöyle dile getiriyor: “Bu kışta bana verilen elîm sıkıntıların bir sebebi: <strong>Selâniklilerin istibdad-ı mutlakları</strong> serbest fırkalarla kırmasına yardımım olmasın diye beni herkesten tecrid ettiler. Risale-i Nur, binlerle benim bedelime konuşuyor, küfr-ü irtidadı kırıyor, anarşiliği bozuyor.” s:142</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Risalelerden istifade için iki şart</strong>:1-Halisane 2-Teslimkarane muhatap olmak.s:146</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Hizmet ehli çok <strong>ihtiyat ve dikkat ve temkin</strong> içinde bulunmalı. Zira “mânevî fırtınalar var; bazı dessas münafıklar her tarafa sokulur. İstibdad-ı mutlaka dinsizcesine taraftarken, hürriyet fırkasına girer, tâ onları bozsun ve esrarlarını bilsin, ifşa etsin.”s:147</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad Tahiri ağabeynin şahsında <strong>ideal bir şakirdin</strong> portresini çiziyor:</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">1-Halisane hizmet</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">2-Sarsılmaz sadakat</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">3-Yorulmaz zekavet</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">4-Geri çekilmez bahadırlık.s:149</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Üstadın engin tevazusu</strong>: “tarihe geçmek ve bu asır âlimlerinin içinde kendi âdi şahsımı nesl-i âtiye göstermek, bildirmek ne isterim ve ne de liyakatim var. Cenab-ı Hakka hadsiz şükrederim ki; beni, bana beğendirmemiş, dehşetli kusurlarımı bana göstermiş” s:149</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Üstadın ehl-i ilme bakış açısı</strong>: “Hem merhum Fetva Emini Ali Rıza ve merhum Ahmed Şirani ve merhum Şevket Efendi ve merhum Mehmed Âkif gibi insaflı, Risale-i Nur'u fevkalâde takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı için, biz İstanbul hocalarına dostuz, onlardan gücenmeyiz. İnşaallah, bir zaman Yirminci Lem'a-i İhlâs kendini onlara okutturacak, o eski dostları da yeni dostlar yapacak” s:152</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Kardeşlerim, kat'iyen biliniz: <strong>Şan ve şeref ve hodfüruşluk ve kendine güvenmek ve şahsımı beğendirmekten</strong> ürküyorum ve kaçıyorum ve şahsıma karşı medihlerden hoşlanmıyorum. Yalnız Risale-i Nur'a karşı sadakat ve kanaate bir emare olmak cihetiyle, bazı müfritane tâbirleri, ya hatırları için veya hüsn-ü zanlarını kırmamak fikriyle, kısmen tâdil ile kabul ve sükût ederim. Fakat iki ihlâs Lem'aları ve mesleğimizin "<strong>hıllet</strong>" ve "<strong>ihlâs</strong>" ve "<strong>uhuvvet</strong>" esasları, bu tarz medihlere müsaade etmez. Hem, bu benlik ve enaniyet asrında ve şöhretperestlerin nazarında Nur'ların safiyetine ve hâlisiyetine zarar verebilir” s:154</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>Üryani Erik</strong> hoşafını seviyor: “dünkü gün, aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzuyla hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik”. s:155</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad vefatından sonra Sava köyü kabristanında defnolunmayı arzulamış. s:156-157</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>Isparta</strong> için şunları söylüyor: “Gerçi Medresetü'z-Zehranın merkezi olan Isparta Vilâyetinde” s:157</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· <strong>Hizmette</strong>:1-Sükunet</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">2-İtidal-i dem</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">3-Sabır</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">4-Tahammül lazım.s:160</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Müteaddit vecihle ben <strong>Ispartalı</strong> olduğum gibi, o mübarek şehir, taşıyla, toprağıyla nazarımda çok ehemmiyeti var; ve Nurların Câmiü'l-Ezheri ve Medresetü'z-Zehrasının merkezi hükmündedir.”s:162</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Nurların <strong>menbaı ve medresesi</strong> olan Isparta” s:162</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Küllî <strong>hakikat-ı Muhammediye</strong> (a.s.m.) hem hayatın hayatı, hem kâinatın hayatı, hem İsm-i Âzamın tecellî-i âzamının mazharı ve bütün zîruhların nuru ve kâinatın çekirdek-i aslîsi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından” s:163</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad Ceberut devrenin zalim Ankara Valisi <strong>Nevzat Tandoğan</strong> için: “bana şapka için Ankara'da sıkıntı veren Vâli Nevzat'ın intiharıyla, kendi tokadını ve cezası kendi eliyle verilmesini” s:164</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Nasıl ki <strong><em>Asâ-yı Mûsâ</em></strong> risalesi tabiatta boğulanları dalâletten kurtarıyor ve bu zamanda herkese, hususan şüpheye ve inkâra düşenlere lâzımdır ve tiryaktır. Öyle de, <strong><em>Zülfikar</em></strong><em>,</em> ehl-i imana ve ehl-i ilme ve bilhassa hâfızlara elzemdir. Her bir hâfız-ı Kur'ân, bu mecmuaya bu zamanda şiddetle ihtiyacı var. Kur'ân'ın kırk vecihle i'câzını beyan eden bu eser, her hâfızın elinde bulunmalı” s:165</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Şimdiye kadar hiçbir zaman tarih göstermiyor ki, Risale-i Nur gibi, pek çok taifelere ve mesleklere hücum eden, bu derece, pek az ve hafif tenkitle kurtulmuş olsun</strong>. Hattâ yüz derece daha az zahmetle, yüz derece kudsî hizmet ve mücahede mukabilinde, küçük ve muvakkat ve netice itibarıyla hayırlı bir iki hapis ve iki üç inayetli ve fütuhatlı musibet gördüler.” s:165</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Üstada yapılan baskıya bir numune: “bir âdi mektubum için "Kim yazmış?" diye sekiz defa bana resmen sıkıntı ve eziyet verildiği” s:165</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad Şark medreselerindeki bir adeti şöyle anlatıyor: “ “Memleketimizde medrese talebelerinden birisi bir kitabı bitirse veya başlasa, bir tatlı veya yemek "<strong>müftihâne</strong>" veya "<strong>mahtumâne</strong>" diye vermek âdettir.”s: 166</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Nurda <strong>şefkat</strong> esas olmasından, <strong>hanımlar</strong> o cihette ileridir ve Nurlara ciddî yapışıyorlar. Ben "kardeşlerim" dediğim zaman, hanım hemşirelerimi kardeşler içinde kastederim. Bütün mektuplarımda onlar dahi muhataplarımdır.”s: 166</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Nur mesleğinde, <strong>mü'minlerin uhuvveti</strong> esastır” s:167</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>25. söz</strong> için şöyle diyor: “Hem o Mucizât-ı Kur'âniye risalesi de gerçi gayet muhtasar, acele yazılmış ise de, fakat, ilm-i belâğat ve ulûm-u Arabiye noktasında âlimlere hayret verecek derecede âlimane ve derin ve kuvvetli bir tarzda beyan edilmiş. Gerçi her bahsini, her ehl-i dikkat tam anlamaz, istifade etmez; fakat o bahçede herkesin ehemmiyetli hissesi var. Pek acele ve müşevveş haletler içinde telif edildiğinden, ifade ve ibaresinde kusur var olmasıyla beraber ilim noktasında çok ehemmiyetli meselelerin hakikatini beyan etmiş.” s:168</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği <strong>felsefe</strong> ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor” s:168</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad hizmet için verilen <strong>maddi yardım</strong> hususunda “Eflâni Nahiyesi Mülâyim Köyünde mütekait muallim bir kardeşimiz ve Nurun has şakirdi, Nurların neşri ve tab'ı için âdetâ sermayesinin kısm-ı âzamını teberru etmek istiyor, kabulünü rica ediyor. Ben, bu hâlis ve has kardeşimizin fedakârâne ve hâlisane ricasını reddedemiyorum. Ve dünya malları kaide-i şahsiyeme girmediği ve muavenetleri kendime kabul etmediğim için, bu işteki maslahatı da bilemiyorum. İki Isparta'nın kahramanlarına ve Hüsrev ve Tahirî ve arkadaşlarına ve Nazif ve refiklerine bu meseleyi havale ediyorum. <strong>Nurun neşri için böyle çok büyük bir hayır ve sevaba mâni olamam</strong>. Sizler ya bütün niyet ettiği miktarı, veyahut bir kısmını, iki hisse ile, biri büyük Isparta'nın, biri küçük Isparta'nın makinelerine verilsin. Onun istediği gibi, ya teberru veya ileride başka muavenet edenler gibi bir mukabele nev'inde, ya Nurlardan veya başka bir istediği ne varsa vermek suretiyle o has kardeşimizi memnun edersiniz.” s:168-169</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>Camiül Ezher</strong> için: “Bütün medreselerin başı” diyor. s:170</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Bu <strong>talebesizlik</strong> zamanında” s:177</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Biz, imanı kurtarmak ve Kur'ân'a hizmet için, Mekke'de olsam da buraya gelmek lâzımdı.</strong> Çünkü, en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara müptelâ olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur'ân'dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz.”s: 180</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden mesleğimiz itibarıyla cidden kaçıyoruz</strong>. Hususan acip bir riyakârlık olan şöhretperestlik ve câzibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şâşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlâsa zıttır ve münafidir. Onu arzulamak değil, bilâkis şahsımız itibarıyla ondan ürküyoruz” s:180</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Allah'ı bilmek</strong>, bütün kâinata ihata eden rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz'î ve küllî herşey Onun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve iradesiyle olduğuna kat'î iman etmek; ve mülkünde hiçbir şeriki olmadığına ve <em>Lâ ilâhe illallah</em> kelime-i kudsiyesine, hakikatlerine iman etmek, kalben tasdik etmekle olur. Yoksa, "Bir Allah var" deyip, bütün mülkünü esbaba ve tabiata taksim etmek ve onlara isnat etmek-hâşâ-hadsiz şerikleri hükmünde esbabı merci tanımak ve herşeyin yanında hâzır irade ve ilmini bilmemek ve şiddetli emirlerini tanımamak ve sıfatlarını ve gönderdiği elçilerini, peygamberlerini bilmemek, elbette hiçbir cihette Allah'a iman hakikati onda yoktur. Belki küfr-ü mutlaktaki mânevî Cehennemin dünyevî tazibinden kendini bir derece teselliye almak için o sözleri söyler.Evet, inkâr etmemek başkadır, iman etmek bütün bütün başkadır.”s:187</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Ona <strong>iman etmek</strong>, Kur'ân-ı Azîmüşşânın ders verdiği gibi, O Hâlıkı, sıfatlarıyla, isimleriyle, umum kâinatın şehadetine istinaden kalben tasdik etmek; ve elçileriyle gönderdiği emirleri tanımak; ve günah ve emre muhalefet ettiği vakit, kalben tevbe ve nedamet etmek iledir. Yoksa, büyük günahları serbest işleyip istiğfar etmemek ve aldırmamak, o imandan hissesi olmadığına delildir.”s:187</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “<strong>Âl-i Beytin muhabbeti</strong>, Risale-i Nur'da ve mesleğimizde bir esastır ve Vehhâbîlik damarı, hiçbir cihette Nur'un hakikî şakirtlerinde olmamak lâzım geliyor” s:188</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Bu zamanda zındıka ve ehl-i dalâlet ihtilâfdan istifade edip, ehl-i imanı şaşırtıp ve şeâiri bozarak Kur'ân ve iman aleyhinde kuvvetli cereyanları var; elbette bu müthiş düşmana karşı <strong>cüz'î teferruata</strong> dair medar-ı ihtilâf münakaşaların kapısını açmamak gerektir.”s:188</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Ölmüş insanları <strong>zemmetmek</strong>, hiç lüzumu yok. Onlar, dar-ı âhirete, mahall-i cezaya gitmişler” s:188</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Madem <strong>zemmetmemek</strong> ve <strong>tekfir etmemekte</strong> bir emr-i şer'î yok, fakat zemde ve tekfirde hükm-ü şer'î var. Zem ve tekfir, eğer haksız olsa, büyük zararı var; eğer haklı ise, hiç hayır ve sevap yok. Çünkü tekfire ve zemme müstehak hadsizdir. Fakat zemmetmemek, tekfir etmemekte hiçbir hükm-ü şer'î yok, hiç zararı da yok” s:189</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad <strong>Ashab arasındaki harplerle</strong> ilgili şu mühim ölçüyü söylüyor: “Hem o harplerde, çok ehemmiyetli Sahabeler, nasılsa iki tarafda bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakikî Sahabelere, Talha ve Zübeyir (r.a.) gibi Aşere-i Mübeşşereye dahi tarafgirane bir inkâr, bir itiraz kalbe gelir. Hatâ varsa da tevbe ihtimali kuvvetlidir. O eski zamana gidip lüzumsuz, zararlı, şeriat emretmeden o ahvalleri tetkik etmektense, şimdi bu zamanda bilfiil İslâmiyete dehşetli darbeleri vuran, binler lânete, nefrete müstehak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir hâlet, mü'min ve müdakkik bir zatın vazife-i kudsiyesine muvafık gelemez.”s:189</span></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Şimdi ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleriyle, belki Hıristiyanın dindar ruhânîleriyle ittifak etmek ve nazara almamak, nizâ etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor.” s:190</span></span></p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· Üstad hizmette <strong>tedbir</strong> için: “İhtiyat her vakit iyidir. <em>Sırren tenevveret</em> düsturu devam ediyor.”diyor. s:192</span></span></p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Yirmi beş seneden beri <strong>ihlâs ile hakikî hizmet-i imaniye</strong>, beni her nevi siyasetten çektiği ve yirmi beş sene zarfında bir gazeteyi okutturmadığı gibi; yirmi sene bu işkenceli esaretimde hayat-ı siyasiyeye bakmamak için hükûmete müdafaat-ı hapsiyeden başka müracaat etmeyen ve vazife-i imaniyeye noksan gelmemek ve ihlâs kırılmamak ve siyasete bulaşmamak için on sene bu dehşetli Harb-i Umumîye bakmayan, baktırmayan bir hâlet-i ruhiyeyi taşımaya mecburiyetim varken, şimdi dehşetli ejderhalar hakaik-i imaniye cephesinde ehl-i imana gözümüz önünde saldırmalarından ve çokları ısırmalarından, ehl-i imanı kurtarmak mecburiyeti Kur'ân'ın emriyle varken, bu zamanı bırakıp, eski zamana gidip, Ehl-i Beyte gelen dehşetli zulümleri temâşâ etmek, daha ziyade ruhumu ezer ve kuvve-i mâneviyeyi kırıp ruhuma azap azap üstüne gelmektir” s:193</span></span></p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Zâlim siyasetin gaddarâne bir düsturu olan "<strong>Cemaat için fert fedâ edilir"</strong> diye çok zâlimâne pek çok vukuatı, <strong>ehvenü'ş-şer</strong> diye bir nevi adalet-i izafiye namında hâkimiyetine bir maslahat göstermişler”s:193</span></span></p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 15px">· “Madem <strong>Ehl-i Beyte zulmedenler şimdi âhirette cezasını öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardımımıza bir ihtiyaç kalmıyor</strong>. Ve mazlum Ehl-i Beyt, muvakkat bir azap ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükâfat görmüşler ki, aklımız ihata etmiyor. Değil şimdi onlara acımak, belki onları o hadsiz rahmete mazhariyetleri noktasında binler tebrik etmek gerektir ki, birkaç sene zahmetle, milyonlar mertebeler ve bâki saadetler âhirette kazandıkları gibi, dünyada da kaldıkları zamanda, ehemmiyetsiz, dünyanın fâni saltanatı ve muvakkat hâkimiyeti ve karışık siyasetine bedel mânevî birer sultan ve hakikat âleminde birer şâh, birer mânevî padişah makamını kazandılar. Valiler yerine, evliyalar, aktablara kumandan oldular. Kazançları bire bin değil, milyonlardır.”s:193</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="FaKiR, post: 101988, member: 10"] [B][FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][COLOR=red]EMİRDAĞ LAHİKASI(1.KISIM) NOTLARI-2[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][IMG]http://www.cevaplar.org/images/yresim/tbn/2004.jpg[/IMG][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Hizmet esasları[/B]: 1-Kendi kusurunu bilmek[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]2-Mahviyyet[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]3- Rıza-yı ilahiyi aramak[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]4-Rekabetsiz hizmet. s:82[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]İktisat ve kanaat,[/B] bana iki hazinedir; tükenmez, bitmez” s:84[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Baba[/B] ne kadar haksız da olsa, oğul, onun rızasını tahsil etmeye mecburdur. Oğul da ne kadar serkeş de olsa, baba, şefkat-ı fıtriyesini ona karşı esirgemez ve esirgememeli.”s:85[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Şakirdler arasında gerekli üç şey[/B]: [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]1-Kusura bakmamak[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]2-Af [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]3-Tenkit etmemek. s:85[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Şahsa bakan, şahsi kemalata bakan bir hizmet, o manevi makam görülemeyince, [B]inkisar-ı hayal[/B] ile hizmeti terk etmeye sebep olduğundan kısa süreli olur. s:85 [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Hizmette [B]sebeplere tevessül de, hizmet sırasında[/B] kanaatsizlik ve hırs, [B]netice ve semerelerde[/B] ise kanaat güzel. s:86[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Ehl-i velâyetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi, [B]Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî burhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikatü'l-hakaike yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usûlü din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadır[/B].” s:86[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Evet, her tarafta, hattâ Hint ve Çin'de ehl-i iman, bu zamanın çok dehşetli dalâletinin galebesinden, "Acaba İslâmiyette bir hakikatsizlik mi var ki, sarsılmış?" diye şüpheye ve vesveseye düştüğü vakit birden işitir ki, bir risale çıkmış, imanın bütün hakikatlerini kat'î ispat eder, felsefeyi mağlûp edip zındıkayı susturuyor, diye anlar. Birden o şüphe ve vesvese zâil olup imanı kurtulur ve kuvvet bulur.”s:86[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Emir ve izn-i İlâhî ve havl ve kuvvet-i Rabbâniye ile, umum hayvanatın, melâikeden bir çobanı, bir nâzırı olduğu gibi, kuş taifesinin de bir çobanı var[/B]. Onlar bilmese de, emr-i İlâhî ile ve ilham-ı Rabbânî ile, çobanları onları sevk eder. O sevk-i fıtrî ise, kuşlara gelen ilhama dayanır. Kuşlar, ilhama mazhardırlar ki, yaşı bir günlük bir arı yavrusu, havada, bir gün mesafede gider, o ilham-ı fıtrî ile, o sevk-i Rabbânî ile yolunu şaşırmadan dönüp, gelip yuvasına girer.” s:87[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Risale-i Nur'un ekser hakikatleri namaz tesbihatında inkişaf etmesiyle[/B]” s:89[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Mesleğimizde zaman, mekân sohbetimize mâni olamaz[/B]. Şarkta, garpta, hattâ âhirette, berzahta olsa da beraberiz. Meselâ, berzahta Hafız Ali (r.h.) her gün mânen yanımızdadır. Bu hakikate binaen, sûrî ayrılmaya, hattâ ölüme ehemmiyet vermemeliyiz.”s:89[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad 1950’lerde matbaalarda risalelerin basılmasını şöyle izah ediyor: Risale-i Nur, bu mübarek vatanın mânevî bir halâskârı olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli mânevî belâyı def etmek için [B]matbuat âlemiyle tezahüre başlamak[/B], ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.” S:96[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]Sovyet Rejimi[/B] için şunları söylüyor: “Hıristiyan dinini mağlûp eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı” s:96[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Ben dünyanın halini bilmiyorum. Fakat Avrupa'da istilâkârâne hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilâsına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi, âlem-i İslâmın ve Asya kıt'asının hal-i hazırdaki itiraz ve ithamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mucize-i Kur'âniyedir. Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur'u tab ederek resmî neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper olsun.” s:96[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı, bu dehşetli asırda, acip inkılâp ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur'ân'ını, imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?” s:96[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad, ehl-i iman cephesinden risalelere bir itiraz geldiğinde yapılması gerekeni şöyle izah ediyor: “[B]Risale-i Nur şakirdleri tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduğu vakitte münakaşa etmesinler, aldırmasınlar. Aldanan ehl-i ilim ve imansa, dost olsunlar, "Biz size ilişmiyoruz. Siz de bize ilişmeyiniz. Biz ehl-i imanla kardeşiz" deyip yatıştırsınlar.[/B]” s:96-97[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]İman[/B], yalnız icmâlî ve taklîdî bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, tâ büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misalî güneşten tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir esmâ-i İlâhiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatleriyle alâkadar çok hakikatleri var ki, "Bütün ilimlerin ve mârifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve burhanlı mârifet-i kudsiyedir" diye ehl-i hakikat ittifak etmişler” s:97[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Evet, [B]iman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûp olur[/B]. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakîn mertebesi, çok burhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî iman bir şüpheye karşı bazan mağlûp olur.” s:97[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Risale-i Nur[/B] bu cami ve küllî ve yüksek mârifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur'ân aleyhine ve İslâmiyet ve insaniyet zararına ve adem âlemleri hesabına tahribatçı küllî cereyanlara karşı Kur'ân ve iman namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz tahşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur'ân nuruyla vesile olsun.”s:98[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Bazan bir saat [B]tefekkür[/B], bir sene ibadetten daha hayırlı olur. Hattâ Nakşîlerin hafî zikre verdiği büyük ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetişmek içindir.” s:98[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Madem ben de bu vatanın bir evlâdıyım, [B]bu vatanın saadetine hizmet etmek[/B] benim için farzdır.s:99[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Kardeşlerim, sizin zekâvetiniz ve tedbiriniz, benim [B]tesanüdünüz[/B] hakkında nasihatime ihtiyaç bırakmıyor. Fakat bu âhirde hissettim ki, Risale-i Nur şakirtlerinin tesanüdlerine zarar vermek için birbirinin hakkında su-i zan verdiriyorlar, tâ birbirini itham etsin. Belki "Filân talebe bize casusluk ediyor der, tâ bir inşikak düşsün. Dikkat ediniz, gözünüzle görseniz dahi perdeyi yırtmayınız. Fenalığa karşı iyilikle mukabele ediniz. Fakat çok ihtiyat ediniz, sır vermeyiniz. Zaten sırrımız yok; fakat vehhamlar çoktur. Eğer tahakkuk etse, bir talebe onlara hafiyelik ediyor, ıslahına çalışınız, perdeyi yırtmayınız.” s:102[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Risale-i Nur'un [B]selâmet ve intişarına[/B] halel gelmemek şartıyla-her gün bin ihanet ve tâzipler de gelse, Allah'a şükrederim.”s:104[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Bir şey yaparken bu zamanda [B]vehhamları[/B], hem mesleğimizdeki [B]mahviyet, ihlas, enaniyeti terk[/B] [B]noktalarını[/B] nazara almak lazım. s:104[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Bu [B]fütur[/B] zamanında” s:105[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]O zamanki hizmet ehline hasım cephenin hücum tarzları[/B]:[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]1-Soğutmak[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]2-Korkutmak[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]3-Fütur verdirmek[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]4-Evhamları tahrik[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]5-Bazı genç talebelere cins-i latifi musallat[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]6-Üstadın şahsını çürütmeye çalışmak[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]7-Bazı safdil hoca ve şeyhleri hizmete karşı çıkarmak. s:115[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Risale-i Nur'un [B]siyasetle[/B] alâkası yoktur. Fakat, küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşilik ve üstü olan istibdad-ı mutlakı, esasıyla bozar, reddeder. Emniyeti ve âsâyişi ve hürriyeti ve adaleti temin eder.”.s:116[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Bir hizmet ehlinin kendisine [B]hürmet ve teveccüh[/B] kazandırması ve şan ve şerefi istemesi katiyyen aleyhindedir. s:117[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad kendisine yapılan derin devleti baskısı için şöyle diyor: [B]“âsâyiş, idare lehinde sabır ve tahammüle karar verdim.[/B]” s:117[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Evet, Risale-i Nur [B]medreseden[/B] çıkmış, ilim içinde hakikate yol açmış, hakikî sahipleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binâen” s:119[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]Konya[/B] için “Umum Anadolu’nun eskiden beri parlak ve faal bir medresesi Konya şehri olduğundan” diyor.s:119[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]her zahmette bir rahmet[/B] görüyor: “Zahiren çirkin perdeler altında, gayet güzel neticeler var. Bir zararımıza bedel, yüz menfaat bizlere ihsan ediliyor. Onun için, geçici, muvakkat sıkıntılara ve sarsıntılara ehemmiyet vermemek lâzımdır.” s:121[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]hocalara karşı takip edilecek metodu[/B] şöyle izah ediyor: “Kardeşlerim, çok dikkat ve ihtiyat ediniz. Sakın, sakın hocalarla münakaşa etmeyiniz. Mümkün olduğu kadar musalâhakârane davranınız. Enaniyetlerine dokunmayınız. Bid'at taraftarı da olsa ilişmeyiniz. Karşımızda dehşetli zındıka varken, mübtedi'lerle uğraşıp, onları dinsizlerin tarafına sevk etmemek gerektir. Eğer size ilişmek için gönderilmiş hocalara rast gelseniz, mümkün olduğu kadar münazaa kapısını açmayınız. İlim kisvesiyle itirazları, münafıkların ellerinde bir senet olur.” s:122[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Hizmette [B]sadakat, fütursuzluk ve azimli olmak[/B] çok önemli. s:126-127[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Üstada ehl-i dünyanın ilişmesi,[/B] onu;[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]1-Büyük hatalardan[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]2-Tasannulardan[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]3-İhlasa münafi haletlerden[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]4-Vaktini zayi etmekten kurtarmış.s:126[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Bazen hizmet ehline [B]“bir kamçı-yı teşvik[/B]” lazım geliyor. s:127[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad çoğu kez zehirlendirme gibi durumlardan [B]evradu ezkarı[/B] vesilesi ile kurtulmuş: “Kardeşlerim, merak etmeyiniz, Cevşen ve Evrâd-ı Bahâiye bu defa dahi o dehşetli zehrin tehlikesine galebe etti. Tehlike devresi geçti, fakat hastalık devam ediyor.” s:130[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad Afyon hapsinde 71 yaşında olduğunu söylüyor. Demek ki [B]1878 [/B]doğumlu. s:132[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Zehirlendirmeler sonucu Üstadın halet-i ruhiyesi[/B]: “Münafık düşmanlarımın maddî ve mânevî zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar, fakat maatteessüf, âsâbımda ve sinirlerimde ve hassasiyetimde, o zulümden öyle şiddetli bir tesir, bir heyecan, bir teellüm, bir teneffür gelmiş ki, en samimî dostumu ve tam sadık bir kardeşimibir saat yanımda tahammül edemiyorum, ruhum kaldırmıyor. Hattâ biri bana baksa da sıkılıyorum. Eskide bende biraz bulunan merdumgirizlik hastalığı, o zâlimlerin gaddârane sıkıntılarıyla ve tarassutlarıyla bende çok şiddetlenmiş. Güya ölmeden evvel hayat-ı içtimaiye cihetinde ölmüşüm ki, bu hakikat ve bu sır için hakkımda, has kardeşlerim vefat mersiyelerini yazıyorlar. Hem, buranın havası, benim âsâbıma pek çok dokunuyor. Bu kışın bir günü, Denizli hapsinin o geçirdiğimiz kış kadar bana ağır geliyor, beni üzüyor.s:136-137[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]tashihata[/B] çok önem veriyor: “Hakikaten tashih meselesi ehemmiyetlidir. Bazen bir harfin ve bir noktanın yanlışı, kıymetli bir mânâyı zâyi eder.”s:139[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Üstad’ın Barla’ya bakışı[/B]: “Barla, birinci medrese-i Nuriye şerefini kazanmasından, o mübarek medreseyi talebesiz bırakmak câiz değil.”s:140[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]Eskişehir[/B] için; “Çok güvendiğim Eskişehir, Denizli gibi bir medrese-i Nuriye olacağını tahmin ettiğim halde, Denizli'den on derece noksan kalmasının sebebi, onları da Afyon ve Emirdağı gibi ürkütmektir” diyor. s:141[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad 1948-49’larda kendisine verilen sıkıntının sebebinin DP iktidarına destek olmasının engellenmesi olarak görüyor ve bunu şöyle dile getiriyor: “Bu kışta bana verilen elîm sıkıntıların bir sebebi: [B]Selâniklilerin istibdad-ı mutlakları[/B] serbest fırkalarla kırmasına yardımım olmasın diye beni herkesten tecrid ettiler. Risale-i Nur, binlerle benim bedelime konuşuyor, küfr-ü irtidadı kırıyor, anarşiliği bozuyor.” s:142[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Risalelerden istifade için iki şart[/B]:1-Halisane 2-Teslimkarane muhatap olmak.s:146[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Hizmet ehli çok [B]ihtiyat ve dikkat ve temkin[/B] içinde bulunmalı. Zira “mânevî fırtınalar var; bazı dessas münafıklar her tarafa sokulur. İstibdad-ı mutlaka dinsizcesine taraftarken, hürriyet fırkasına girer, tâ onları bozsun ve esrarlarını bilsin, ifşa etsin.”s:147[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad Tahiri ağabeynin şahsında [B]ideal bir şakirdin[/B] portresini çiziyor:[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]1-Halisane hizmet[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]2-Sarsılmaz sadakat[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]3-Yorulmaz zekavet[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]4-Geri çekilmez bahadırlık.s:149[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Üstadın engin tevazusu[/B]: “tarihe geçmek ve bu asır âlimlerinin içinde kendi âdi şahsımı nesl-i âtiye göstermek, bildirmek ne isterim ve ne de liyakatim var. Cenab-ı Hakka hadsiz şükrederim ki; beni, bana beğendirmemiş, dehşetli kusurlarımı bana göstermiş” s:149[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Üstadın ehl-i ilme bakış açısı[/B]: “Hem merhum Fetva Emini Ali Rıza ve merhum Ahmed Şirani ve merhum Şevket Efendi ve merhum Mehmed Âkif gibi insaflı, Risale-i Nur'u fevkalâde takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı için, biz İstanbul hocalarına dostuz, onlardan gücenmeyiz. İnşaallah, bir zaman Yirminci Lem'a-i İhlâs kendini onlara okutturacak, o eski dostları da yeni dostlar yapacak” s:152[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Kardeşlerim, kat'iyen biliniz: [B]Şan ve şeref ve hodfüruşluk ve kendine güvenmek ve şahsımı beğendirmekten[/B] ürküyorum ve kaçıyorum ve şahsıma karşı medihlerden hoşlanmıyorum. Yalnız Risale-i Nur'a karşı sadakat ve kanaate bir emare olmak cihetiyle, bazı müfritane tâbirleri, ya hatırları için veya hüsn-ü zanlarını kırmamak fikriyle, kısmen tâdil ile kabul ve sükût ederim. Fakat iki ihlâs Lem'aları ve mesleğimizin "[B]hıllet[/B]" ve "[B]ihlâs[/B]" ve "[B]uhuvvet[/B]" esasları, bu tarz medihlere müsaade etmez. Hem, bu benlik ve enaniyet asrında ve şöhretperestlerin nazarında Nur'ların safiyetine ve hâlisiyetine zarar verebilir” s:154[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]Üryani Erik[/B] hoşafını seviyor: “dünkü gün, aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzuyla hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik”. s:155[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad vefatından sonra Sava köyü kabristanında defnolunmayı arzulamış. s:156-157[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]Isparta[/B] için şunları söylüyor: “Gerçi Medresetü'z-Zehranın merkezi olan Isparta Vilâyetinde” s:157[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· [B]Hizmette[/B]:1-Sükunet[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]2-İtidal-i dem[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]3-Sabır[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]4-Tahammül lazım.s:160[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Müteaddit vecihle ben [B]Ispartalı[/B] olduğum gibi, o mübarek şehir, taşıyla, toprağıyla nazarımda çok ehemmiyeti var; ve Nurların Câmiü'l-Ezheri ve Medresetü'z-Zehrasının merkezi hükmündedir.”s:162[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Nurların [B]menbaı ve medresesi[/B] olan Isparta” s:162[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Küllî [B]hakikat-ı Muhammediye[/B] (a.s.m.) hem hayatın hayatı, hem kâinatın hayatı, hem İsm-i Âzamın tecellî-i âzamının mazharı ve bütün zîruhların nuru ve kâinatın çekirdek-i aslîsi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından” s:163[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad Ceberut devrenin zalim Ankara Valisi [B]Nevzat Tandoğan[/B] için: “bana şapka için Ankara'da sıkıntı veren Vâli Nevzat'ın intiharıyla, kendi tokadını ve cezası kendi eliyle verilmesini” s:164[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Nasıl ki [B][I]Asâ-yı Mûsâ[/I][/B] risalesi tabiatta boğulanları dalâletten kurtarıyor ve bu zamanda herkese, hususan şüpheye ve inkâra düşenlere lâzımdır ve tiryaktır. Öyle de, [B][I]Zülfikar[/I][/B][I],[/I] ehl-i imana ve ehl-i ilme ve bilhassa hâfızlara elzemdir. Her bir hâfız-ı Kur'ân, bu mecmuaya bu zamanda şiddetle ihtiyacı var. Kur'ân'ın kırk vecihle i'câzını beyan eden bu eser, her hâfızın elinde bulunmalı” s:165[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Şimdiye kadar hiçbir zaman tarih göstermiyor ki, Risale-i Nur gibi, pek çok taifelere ve mesleklere hücum eden, bu derece, pek az ve hafif tenkitle kurtulmuş olsun[/B]. Hattâ yüz derece daha az zahmetle, yüz derece kudsî hizmet ve mücahede mukabilinde, küçük ve muvakkat ve netice itibarıyla hayırlı bir iki hapis ve iki üç inayetli ve fütuhatlı musibet gördüler.” s:165[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Üstada yapılan baskıya bir numune: “bir âdi mektubum için "Kim yazmış?" diye sekiz defa bana resmen sıkıntı ve eziyet verildiği” s:165[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad Şark medreselerindeki bir adeti şöyle anlatıyor: “ “Memleketimizde medrese talebelerinden birisi bir kitabı bitirse veya başlasa, bir tatlı veya yemek "[B]müftihâne[/B]" veya "[B]mahtumâne[/B]" diye vermek âdettir.”s: 166[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Nurda [B]şefkat[/B] esas olmasından, [B]hanımlar[/B] o cihette ileridir ve Nurlara ciddî yapışıyorlar. Ben "kardeşlerim" dediğim zaman, hanım hemşirelerimi kardeşler içinde kastederim. Bütün mektuplarımda onlar dahi muhataplarımdır.”s: 166[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Nur mesleğinde, [B]mü'minlerin uhuvveti[/B] esastır” s:167[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]25. söz[/B] için şöyle diyor: “Hem o Mucizât-ı Kur'âniye risalesi de gerçi gayet muhtasar, acele yazılmış ise de, fakat, ilm-i belâğat ve ulûm-u Arabiye noktasında âlimlere hayret verecek derecede âlimane ve derin ve kuvvetli bir tarzda beyan edilmiş. Gerçi her bahsini, her ehl-i dikkat tam anlamaz, istifade etmez; fakat o bahçede herkesin ehemmiyetli hissesi var. Pek acele ve müşevveş haletler içinde telif edildiğinden, ifade ve ibaresinde kusur var olmasıyla beraber ilim noktasında çok ehemmiyetli meselelerin hakikatini beyan etmiş.” s:168[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği [B]felsefe[/B] ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor” s:168[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad hizmet için verilen [B]maddi yardım[/B] hususunda “Eflâni Nahiyesi Mülâyim Köyünde mütekait muallim bir kardeşimiz ve Nurun has şakirdi, Nurların neşri ve tab'ı için âdetâ sermayesinin kısm-ı âzamını teberru etmek istiyor, kabulünü rica ediyor. Ben, bu hâlis ve has kardeşimizin fedakârâne ve hâlisane ricasını reddedemiyorum. Ve dünya malları kaide-i şahsiyeme girmediği ve muavenetleri kendime kabul etmediğim için, bu işteki maslahatı da bilemiyorum. İki Isparta'nın kahramanlarına ve Hüsrev ve Tahirî ve arkadaşlarına ve Nazif ve refiklerine bu meseleyi havale ediyorum. [B]Nurun neşri için böyle çok büyük bir hayır ve sevaba mâni olamam[/B]. Sizler ya bütün niyet ettiği miktarı, veyahut bir kısmını, iki hisse ile, biri büyük Isparta'nın, biri küçük Isparta'nın makinelerine verilsin. Onun istediği gibi, ya teberru veya ileride başka muavenet edenler gibi bir mukabele nev'inde, ya Nurlardan veya başka bir istediği ne varsa vermek suretiyle o has kardeşimizi memnun edersiniz.” s:168-169[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]Camiül Ezher[/B] için: “Bütün medreselerin başı” diyor. s:170[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Bu [B]talebesizlik[/B] zamanında” s:177[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Biz, imanı kurtarmak ve Kur'ân'a hizmet için, Mekke'de olsam da buraya gelmek lâzımdı.[/B] Çünkü, en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara müptelâ olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur'ân'dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz.”s: 180[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden mesleğimiz itibarıyla cidden kaçıyoruz[/B]. Hususan acip bir riyakârlık olan şöhretperestlik ve câzibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şâşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlâsa zıttır ve münafidir. Onu arzulamak değil, bilâkis şahsımız itibarıyla ondan ürküyoruz” s:180[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Allah'ı bilmek[/B], bütün kâinata ihata eden rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz'î ve küllî herşey Onun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve iradesiyle olduğuna kat'î iman etmek; ve mülkünde hiçbir şeriki olmadığına ve [I]Lâ ilâhe illallah[/I] kelime-i kudsiyesine, hakikatlerine iman etmek, kalben tasdik etmekle olur. Yoksa, "Bir Allah var" deyip, bütün mülkünü esbaba ve tabiata taksim etmek ve onlara isnat etmek-hâşâ-hadsiz şerikleri hükmünde esbabı merci tanımak ve herşeyin yanında hâzır irade ve ilmini bilmemek ve şiddetli emirlerini tanımamak ve sıfatlarını ve gönderdiği elçilerini, peygamberlerini bilmemek, elbette hiçbir cihette Allah'a iman hakikati onda yoktur. Belki küfr-ü mutlaktaki mânevî Cehennemin dünyevî tazibinden kendini bir derece teselliye almak için o sözleri söyler.Evet, inkâr etmemek başkadır, iman etmek bütün bütün başkadır.”s:187[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Ona [B]iman etmek[/B], Kur'ân-ı Azîmüşşânın ders verdiği gibi, O Hâlıkı, sıfatlarıyla, isimleriyle, umum kâinatın şehadetine istinaden kalben tasdik etmek; ve elçileriyle gönderdiği emirleri tanımak; ve günah ve emre muhalefet ettiği vakit, kalben tevbe ve nedamet etmek iledir. Yoksa, büyük günahları serbest işleyip istiğfar etmemek ve aldırmamak, o imandan hissesi olmadığına delildir.”s:187[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “[B]Âl-i Beytin muhabbeti[/B], Risale-i Nur'da ve mesleğimizde bir esastır ve Vehhâbîlik damarı, hiçbir cihette Nur'un hakikî şakirtlerinde olmamak lâzım geliyor” s:188[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Bu zamanda zındıka ve ehl-i dalâlet ihtilâfdan istifade edip, ehl-i imanı şaşırtıp ve şeâiri bozarak Kur'ân ve iman aleyhinde kuvvetli cereyanları var; elbette bu müthiş düşmana karşı [B]cüz'î teferruata[/B] dair medar-ı ihtilâf münakaşaların kapısını açmamak gerektir.”s:188[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Ölmüş insanları [B]zemmetmek[/B], hiç lüzumu yok. Onlar, dar-ı âhirete, mahall-i cezaya gitmişler” s:188[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Madem [B]zemmetmemek[/B] ve [B]tekfir etmemekte[/B] bir emr-i şer'î yok, fakat zemde ve tekfirde hükm-ü şer'î var. Zem ve tekfir, eğer haksız olsa, büyük zararı var; eğer haklı ise, hiç hayır ve sevap yok. Çünkü tekfire ve zemme müstehak hadsizdir. Fakat zemmetmemek, tekfir etmemekte hiçbir hükm-ü şer'î yok, hiç zararı da yok” s:189[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad [B]Ashab arasındaki harplerle[/B] ilgili şu mühim ölçüyü söylüyor: “Hem o harplerde, çok ehemmiyetli Sahabeler, nasılsa iki tarafda bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakikî Sahabelere, Talha ve Zübeyir (r.a.) gibi Aşere-i Mübeşşereye dahi tarafgirane bir inkâr, bir itiraz kalbe gelir. Hatâ varsa da tevbe ihtimali kuvvetlidir. O eski zamana gidip lüzumsuz, zararlı, şeriat emretmeden o ahvalleri tetkik etmektense, şimdi bu zamanda bilfiil İslâmiyete dehşetli darbeleri vuran, binler lânete, nefrete müstehak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir hâlet, mü'min ve müdakkik bir zatın vazife-i kudsiyesine muvafık gelemez.”s:189[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Şimdi ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleriyle, belki Hıristiyanın dindar ruhânîleriyle ittifak etmek ve nazara almamak, nizâ etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor.” s:190[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· Üstad hizmette [B]tedbir[/B] için: “İhtiyat her vakit iyidir. [I]Sırren tenevveret[/I] düsturu devam ediyor.”diyor. s:192[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Yirmi beş seneden beri [B]ihlâs ile hakikî hizmet-i imaniye[/B], beni her nevi siyasetten çektiği ve yirmi beş sene zarfında bir gazeteyi okutturmadığı gibi; yirmi sene bu işkenceli esaretimde hayat-ı siyasiyeye bakmamak için hükûmete müdafaat-ı hapsiyeden başka müracaat etmeyen ve vazife-i imaniyeye noksan gelmemek ve ihlâs kırılmamak ve siyasete bulaşmamak için on sene bu dehşetli Harb-i Umumîye bakmayan, baktırmayan bir hâlet-i ruhiyeyi taşımaya mecburiyetim varken, şimdi dehşetli ejderhalar hakaik-i imaniye cephesinde ehl-i imana gözümüz önünde saldırmalarından ve çokları ısırmalarından, ehl-i imanı kurtarmak mecburiyeti Kur'ân'ın emriyle varken, bu zamanı bırakıp, eski zamana gidip, Ehl-i Beyte gelen dehşetli zulümleri temâşâ etmek, daha ziyade ruhumu ezer ve kuvve-i mâneviyeyi kırıp ruhuma azap azap üstüne gelmektir” s:193[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Zâlim siyasetin gaddarâne bir düsturu olan "[B]Cemaat için fert fedâ edilir"[/B] diye çok zâlimâne pek çok vukuatı, [B]ehvenü'ş-şer[/B] diye bir nevi adalet-i izafiye namında hâkimiyetine bir maslahat göstermişler”s:193[/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4] [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=4]· “Madem [B]Ehl-i Beyte zulmedenler şimdi âhirette cezasını öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardımımıza bir ihtiyaç kalmıyor[/B]. Ve mazlum Ehl-i Beyt, muvakkat bir azap ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükâfat görmüşler ki, aklımız ihata etmiyor. Değil şimdi onlara acımak, belki onları o hadsiz rahmete mazhariyetleri noktasında binler tebrik etmek gerektir ki, birkaç sene zahmetle, milyonlar mertebeler ve bâki saadetler âhirette kazandıkları gibi, dünyada da kaldıkları zamanda, ehemmiyetsiz, dünyanın fâni saltanatı ve muvakkat hâkimiyeti ve karışık siyasetine bedel mânevî birer sultan ve hakikat âleminde birer şâh, birer mânevî padişah makamını kazandılar. Valiler yerine, evliyalar, aktablara kumandan oldular. Kazançları bire bin değil, milyonlardır.”s:193[/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Emirdağ Lahikası
Emirdağ lahikasi(1.kisim) notlari-2
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst