Dua-i Kavl-i

tuncerr

Active member
Duâ-i kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki cihetledir: Ya ayn-ı matlubu ile makbul olur; veyahut daha evlâsı verilir.

Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. "Duası kabul olunmadı" denilmez. "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir. Hem Bazen kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası âhiret için kabul olunur. "Duası reddedildi" denilmez. Belki, "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir, ve hâkezâ...

Madem Cenâb-ı Hak Hakîmdir. Biz Ondan isteriz, O da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini itham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir. "Tabip beni dinlemedi" denilmez. Belki âh ü fizârını dinledi, işitti, cevap da verdi, maksudun iyisini yerine getirdi.
 
H

hatve

Misafir
Duâ, ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir.
Çünki duâ eden adam, duâsı ile gösteriyor ki:
Bütün kâinata hükmeden birisi var ki; en küçük işlerime ıttıla'ı var ve bilir, en uzak maksadlarımı yapabilir, benim her halimi görür, sesimi işitir.
Öyle ise; bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor.
Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum.
İşte duânın verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nur-u îmanın halâvet ve safîliğine bak,

قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاؤُكُمْ

sırrını anla ve

وَ قَالَ رَبُّكُمُ ادْْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ fermanını dinle.

اَكَرْ نَهْ خَواهِى دَادِ , نَهْ دَادِى خَواهِ.

denildiği gibi

: Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi
 
Üst