Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Mizah ve Eğlence
Serbest Kürsü
Diğergamlık olsun!
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="durmuþ göktekin" data-source="post: 535482" data-attributes="member: 1022596"><p><strong><em>Diğergamlık olsun!</em></strong></p><p> </p><p> Haramlarla helallerin, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, harman olduğu bir dönemde kimin kime vurduğu, kimin kimden ne almak istediği belli değil! Kör dövüşü gibi bir hayat yaşıyoruz. Bu yüzden dünyamız yaşanmaz hale geldi. Başka bir dünya yok ki ora gidelim! Bazı insanlar değil başkasını düşünmek kendini bile düşünmüyor. Hâlbuki Allah bütün insanları, birbirini düşünecek ve birbirine hizmet edecek şekilde yaratmış. Birimizi diğerine bağlamış. Teklikten çokluğa, benlikten, bizliğe, gurur ve kibirden, tevazua ve birbirimizin şahsında erimeye odaklamış. </p><p> </p><p> Geçmişte bazı zatlar, İslamiyeti <strong><em>DİĞERGAMLIK </em></strong>olarak tarif ederlerdi. Yani; “kendisi için istediğini kardeşi için de istemek, kendisi için istemediğini onun için de istememek" kendisinin ihtiyacı olduğu halde başkasını kendi nefsine tercih etme duygusu. Cömertlikten daha ilerde, faziletli bir davranış demektir. Bir kimsenin, kendi muhtaç olduğu halde, bir şeyi başka bir muhtaca vermesi onu kendinden daha çok düşünmesidir. Bu faziletli işi yapanları Allah, Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatmaktadır<strong><em>. "Muhacirlerden önce, Medine'yi yurt ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edip gelenlere saygı beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendi öz canlarına tercih ederler. " (el-Haşr, 59/9). </em></strong></p><p> </p><p> <strong><em>Hz. Huzeyfe şöyle anlatır:</em></strong> "Yermuk harbinde, yaralılar arasında kalan amcamın oğlunu aramak üzere savaş alanında geziyordum. Yanımda biraz su vardı. Hava da çok sıcaktı. Amcamın oğlunu buldum. Su isteyip istemediğini sordum. Başıyla isterim, dedi. Tam suyu içeceği sırada öteden birisi, "Ah su", diye inledi. Amcazadem suyu ona içirmemi işaret etti. Gittim, baktım ki Asım’ın oğlu Hişâm. Tam ona su vereceğim sırada başka birisi "Su!" diye inledi. Hişâm da suyu içmedi ve beni ona gönderdi. Arayıp buldum, fakat kendisine suyu ulaştırıncaya kadar o şehit olmuştu. Hemen Hişâm'ın yanına koştum, o da şehit olmuştu. Bari suyu amcamın oğluna içireyim diye onun yanına gittim, fakat o da şehit olmuştu. Nihayet su elimde kaldı. Allah hepsine rahmet etsin."</p><p> </p><p> 1960’lı yıllarda, İstanbul-Suadiyede <strong><em>Mahir İz</em></strong> Hoca’nın sohbetlerine devam ederdim. Hoca efendi <strong><em>“İslamiyet eşittir diğergamlıktır”</em></strong> der ve şöyle örneklendirirdi: “Geçmişte yemek yer sofralarında yenirdi. Kalabalık olduğunda yemek büyük bir kaba konur, herkes aynı kaptan yerdi. Mesela kuru fasulye pişirilmiş, içinde yumruk büyüklüğünde bir et var. Yemeye başlanır, et kimin önüne gelmişse, kaşığın arkasıyla eti yanındakinin önüne iter, onun yemesini ister. Et onun önüne gelir, o da yanındakine gönderir. Böylece on kişi eti kabın içinde dolaştırır durur, yemek biter et kabın içinde kalır.” Bugün kaç kişi bunu yapabilir? Böyle örnek bir hayatın yaşandığı dönemde Avrupalı, dedelerimizin bindiği atlarda, ayaklarını bastığı özengiyi öpmeyi dudaklarına şeref saymışlardı. Bugün bizi topraklarına sokmuyorlar. Değerlerimizi kaybettiğimiz günden beri iflas etmiş tacir gibi yaşıyoruz. </p><p> </p><p> İnsan özelliği itibariyle dünyevi şeyleri tutmaya, yutmaya yatkın ve düşkündür. Temelde meyli kendini düşünmektir, hodkâmlıktır. Yani bencilliktir. Bunun için nefis ve irade terbiyesi gerekir. Bu yapılmadan bu duygunun önüne geçilemez. Herkesin güzel söze, iyiliğe, hoş muameleye duaya ihtiyacı vardır. Bu anlayışla bir başkasına güzel söz söylemesi, iyilik yapması, hoş muamele ve dua etmesi <strong><em>diğergamlıktır</em></strong>. Onu kendinden öne geçirmesidir. Bunlar için kimse kimseden bir şey de istemiyor. Ama neler oluyor biliyor musunuz? Bütünleşiyoruz, güçleniyoruz. Kırılmaz bir kuvvete sahip oluyoruz. Tek, tek kaldığımız zaman her birimizi kırmak kolay olacak. Fırından aldığımız bir ekmeği yutamayacağımız için bölerek yiyoruz. Yenmemek ve yutulmamak için bütünleşmek zorundayız.</p><p> </p><p> Vaz geçilmezim düşüncesinde olanlar; kabristanları ziyaret edelim, emsallerimizin çoğu orada yatıyor. Yiyip içtiğimiz, giyip kuşandığımız, soluduğumuz, dokunduğumuz, tattığımız her şey <strong><em>diyargamlık</em></strong> olsun. Olsun da yüreğimiz huzur dolsun. Hayatımız mutlu, ömrümüz bereketli olsun!</p><p>27. 05. 2016</p><p>Durmuş Göktekin</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="durmuþ göktekin, post: 535482, member: 1022596"] [B][I]Diğergamlık olsun![/I][/B] Haramlarla helallerin, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, harman olduğu bir dönemde kimin kime vurduğu, kimin kimden ne almak istediği belli değil! Kör dövüşü gibi bir hayat yaşıyoruz. Bu yüzden dünyamız yaşanmaz hale geldi. Başka bir dünya yok ki ora gidelim! Bazı insanlar değil başkasını düşünmek kendini bile düşünmüyor. Hâlbuki Allah bütün insanları, birbirini düşünecek ve birbirine hizmet edecek şekilde yaratmış. Birimizi diğerine bağlamış. Teklikten çokluğa, benlikten, bizliğe, gurur ve kibirden, tevazua ve birbirimizin şahsında erimeye odaklamış. Geçmişte bazı zatlar, İslamiyeti [B][I]DİĞERGAMLIK [/I][/B]olarak tarif ederlerdi. Yani; “kendisi için istediğini kardeşi için de istemek, kendisi için istemediğini onun için de istememek" kendisinin ihtiyacı olduğu halde başkasını kendi nefsine tercih etme duygusu. Cömertlikten daha ilerde, faziletli bir davranış demektir. Bir kimsenin, kendi muhtaç olduğu halde, bir şeyi başka bir muhtaca vermesi onu kendinden daha çok düşünmesidir. Bu faziletli işi yapanları Allah, Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatmaktadır[B][I]. "Muhacirlerden önce, Medine'yi yurt ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edip gelenlere saygı beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendi öz canlarına tercih ederler. " (el-Haşr, 59/9). [/I][/B] [B][I]Hz. Huzeyfe şöyle anlatır:[/I][/B] "Yermuk harbinde, yaralılar arasında kalan amcamın oğlunu aramak üzere savaş alanında geziyordum. Yanımda biraz su vardı. Hava da çok sıcaktı. Amcamın oğlunu buldum. Su isteyip istemediğini sordum. Başıyla isterim, dedi. Tam suyu içeceği sırada öteden birisi, "Ah su", diye inledi. Amcazadem suyu ona içirmemi işaret etti. Gittim, baktım ki Asım’ın oğlu Hişâm. Tam ona su vereceğim sırada başka birisi "Su!" diye inledi. Hişâm da suyu içmedi ve beni ona gönderdi. Arayıp buldum, fakat kendisine suyu ulaştırıncaya kadar o şehit olmuştu. Hemen Hişâm'ın yanına koştum, o da şehit olmuştu. Bari suyu amcamın oğluna içireyim diye onun yanına gittim, fakat o da şehit olmuştu. Nihayet su elimde kaldı. Allah hepsine rahmet etsin." 1960’lı yıllarda, İstanbul-Suadiyede [B][I]Mahir İz[/I][/B] Hoca’nın sohbetlerine devam ederdim. Hoca efendi [B][I]“İslamiyet eşittir diğergamlıktır”[/I][/B] der ve şöyle örneklendirirdi: “Geçmişte yemek yer sofralarında yenirdi. Kalabalık olduğunda yemek büyük bir kaba konur, herkes aynı kaptan yerdi. Mesela kuru fasulye pişirilmiş, içinde yumruk büyüklüğünde bir et var. Yemeye başlanır, et kimin önüne gelmişse, kaşığın arkasıyla eti yanındakinin önüne iter, onun yemesini ister. Et onun önüne gelir, o da yanındakine gönderir. Böylece on kişi eti kabın içinde dolaştırır durur, yemek biter et kabın içinde kalır.” Bugün kaç kişi bunu yapabilir? Böyle örnek bir hayatın yaşandığı dönemde Avrupalı, dedelerimizin bindiği atlarda, ayaklarını bastığı özengiyi öpmeyi dudaklarına şeref saymışlardı. Bugün bizi topraklarına sokmuyorlar. Değerlerimizi kaybettiğimiz günden beri iflas etmiş tacir gibi yaşıyoruz. İnsan özelliği itibariyle dünyevi şeyleri tutmaya, yutmaya yatkın ve düşkündür. Temelde meyli kendini düşünmektir, hodkâmlıktır. Yani bencilliktir. Bunun için nefis ve irade terbiyesi gerekir. Bu yapılmadan bu duygunun önüne geçilemez. Herkesin güzel söze, iyiliğe, hoş muameleye duaya ihtiyacı vardır. Bu anlayışla bir başkasına güzel söz söylemesi, iyilik yapması, hoş muamele ve dua etmesi [B][I]diğergamlıktır[/I][/B]. Onu kendinden öne geçirmesidir. Bunlar için kimse kimseden bir şey de istemiyor. Ama neler oluyor biliyor musunuz? Bütünleşiyoruz, güçleniyoruz. Kırılmaz bir kuvvete sahip oluyoruz. Tek, tek kaldığımız zaman her birimizi kırmak kolay olacak. Fırından aldığımız bir ekmeği yutamayacağımız için bölerek yiyoruz. Yenmemek ve yutulmamak için bütünleşmek zorundayız. Vaz geçilmezim düşüncesinde olanlar; kabristanları ziyaret edelim, emsallerimizin çoğu orada yatıyor. Yiyip içtiğimiz, giyip kuşandığımız, soluduğumuz, dokunduğumuz, tattığımız her şey [B][I]diyargamlık[/I][/B] olsun. Olsun da yüreğimiz huzur dolsun. Hayatımız mutlu, ömrümüz bereketli olsun! 27. 05. 2016 Durmuş Göktekin [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Mizah ve Eğlence
Serbest Kürsü
Diğergamlık olsun!
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst