Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Asa-yı Musa
Birinci Hüccet-i İmaniye'den
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 493067" data-attributes="member: 1040028"><p><strong>Asa-yı Musa / Birinci Hüccet-i İmaniye'den</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><em><span style="font-size: 12px">... Sonra, âlem-i gayba yakından bakan ve akıl ve kalbde seyahat eden o yolcu, acaba âlem-i gayb ne diyor diye merakla o kapıyı da şöyle bir fikir ile çaldı. Yani, madem bu cismanî âlem-i şehadette, bu kadar zînetli ve san'atlı hadsiz masnu'larıyla kendini tanıttırmak ve bu kadar tatlı ve süslü nihayetsiz nimetleriyle kendini sevdirmek ve bu kadar mu'cizeli ve meharetli hesabsız eserleriyle gizli kemalâtını bildirmek, kavilden ve tekellümden daha zahir bir tarzda fiilen isteyen ve hal diliyle bildiren bir zât, perde-i gayb tarafında bulunduğu bilbedahe anlaşılıyor. Elbette ve her halde, fiilen ve halen olduğu gibi, kavlen ve tekellümen dahi konuşur, kendini tanıttırır, sevdirir. Öyle ise, âlem-i gayb cihetinde onu onun tezahüratından bilmeliyiz dedi; kalbi içeriye girdi, akıl gözüyle gördü ki:</span></em></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Âlem-i gayb: Beş duyu organıyla hissedilip bilinmeyen dünya.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Cismanî: Cisimle ilgili, cisim halinde.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Âlem-i şehadet: Beş duyu organımızla açılabildiğimiz dünya.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Zînet: Süs, güzellik.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Masnu': Sanatlı yaratılmış varlık, sanatlı eser.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Kavil: Söz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Tekellüm: Konuşmak, söylemek.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Fiilen: Fiil olarak, iş ve hareketle, uygulanarak.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Perde-i gayb: Görünmeyi engelleyen perde, görünmezlik perdesi.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Bilbedahe: Apaçık, açık olarak, besbelli.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Kavlen: Sözle, söz olarak.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Tekellümen: Konuşarak, söyleyerek.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Tezahürat: Görünmeler, meydana çıkmalar. </span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Gayet kuvvetli bir tezahüratla vahiylerin hakikatı, âlem-i gaybın her tarafında her zamanda hükmediyor. Kâinatın ve mahlukatın şehadetlerinden çok kuvvetli bir şehadet-i vücud ve tevhid, Allâm-ül Guyub'dan vahiy ve ilham hakikatlarıyla geliyor. Kendini ve vücud ve vahdetini, yalnız masnu'larının şehadetlerine bırakmıyor. Kendisi, kendine lâyık bir kelâm-ı ezelî ile konuşuyor. Her yerde ilim ve kudretiyle hazır ve nâzırın kelâmı dahi hadsizdir ve kelâmının manası onu bildirdiği gibi, tekellümü dahi, onu sıfâtıyla bildiriyor.</span></span></em></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Şehadet-i vücud: Vücud ve tevhid şahitliği, varlık ve birlik şahitliği.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Allâm-ül Guyub: Görünmeyen şeyleri bilen, Allah(cc).</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">İlham: Allah(cc) tarafından kalbe gelen mana.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Kelâm-ı ezelî: Allah'ın(cc) ezelî sözü ve konuşması.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Kudret: Güç.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Nâzır: Gözeten, gören.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Kelâm: Söz, konuşma, *Allah'a(cc) ait sıfatlardan biri.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Tekellüm: Konuşmak, söylemek.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Evet, yüzbin Peygamberlerin (Aleyhimüsselâm) tevatürleriyle ve ihbaratlarının vahy-i İlahîye mazhariyet noktasında ittifaklarıyla ve nev'-i beşerden ekseriyet-i mutlakanın tasdikgerdesi ve rehberi ve muktedası ve vahyin semereleri ve vahy-i meşhud olan kütüb-ü mukaddese ve suhuf-u semaviyenin delail ve mu'cizatlarıyla, hakikat-ı vahyin tahakkuku ve sübutu bedahet derecesine geldiğini bildi ve vahyin hakikatı beş hakikat-ı kudsiyeyi ifade ve ifaza ediyor diye anladı: </span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Aleyhimüsselâm: Selâm onların üzerine olsun.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tevatür: Yalan ihtimali olmayan kuvvetli haber.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İhbarat: Haberler, haber vermeler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Vahy-i İlahî: Allah'tan(cc) gelen vahiy.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mazhariyet: Mazhar olma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nev'-i beşer: İnsan türü.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ekseriyet-i mutlaka: Tam çoğunluk, büyük çoğunluk.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tasdikgerdesi: Tasdik ettiği, doğruladığı, doğruluğunu kabul ettiği.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mukteda: Uyulan.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Semere: Meyve, netice, sonuç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Vahy-i meşhud: Şahid olunan vahiy, peygamberlere verilen kitaplarda görülen, okunan vahiy.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kütüb-ü mukaddese: Mukaddes kitaplar (Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'ân-ı Kerîm).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Suhuf-u semaviye: Allah(cc) tarafından gönderilen sayfalar halindeki küçük kitapçıklar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Delail: Deliller.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mu'cizat: Mu'cizeler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hakikat-ı vahy: Vahy hakikatı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tahakkuk: Doğruluğu meydana çıkma, gerçeklik kazanma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sübut: Kesinleşme, kesin olarak ortaya çıkma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hakikat-ı kudsiye: Kusursuz kutsal gerçek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İfaza: Feyiz verme, bereketlendirme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birincisi: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: #B22222"><u><strong><span style="font-size: 10px"><em>Allah'ın(cc) , insanların anlayışlarına göre hitap etmesi</em></span></strong></u></span></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">denilen, beşerin akıllarına ve fehimlerine göre konuşmak bir tenezzül-ü İlahîdir. Evet, bütün zîruh mahlukatını konuşturan ve konuşmalarını bilen, elbette kendisi dahi o konuşmalara konuşmasıyla müdahale etmesi, rububiyetin muktezasıdır.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Beşer: İnsan.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fehim: Anlayış, anlama, zeka.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tenezzül-ü İlahî: Allah'ın(cc), kulun anlayabileceği bir üslup ve şekilde hitap etmesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zîruh: Ruh sahibi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahlukat: Yaratılmış varlıklar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rububiyet: Allah'ın(cc) terbiyecilik sıfatı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mukteza: Gereken.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>İkincisi: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'">Kendini tanıttırmak için kâinatı, bu kadar hadsiz masraflarla, baştan başa hârikalar içinde yaratan ve binler dillerle kemalâtını söylettiren, elbette kendi sözleriyle dahi kendini tanıttıracak.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kâinat: Yaratılan bütün varlıklar, evren.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hadsiz: Sınırsız, sayısız.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kemalât: Mükemmellikler, üstünlükler, kemallar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçüncüsü: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Mevcudatın en müntehabı ve en muhtacı ve en nazenini ve en müştakı olan hakikî insanların münacatlarına ve şükürlerine fiilen mukabele ettiği gibi, kelâmıyla da mukabele etmek, hâlıkıyetin şe'nidir.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mevcudat: Varlıklar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Müntehab: Seçilmiş.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Müştak: Çok istekli, çok arzulu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Münacat: Dua, Allah'a(cc) yalvarma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fiilen: Fiil olarak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mukabele: Karşılama, karşılık verme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hâlıkıyet: Yaratıcılık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Şe'n: İş. *Hal, tavır. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Dördüncüsü:</strong> </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İlim ile hayatın zarurî bir lâzımı ve ışıklı bir tezahürü olan mükâleme sıfatı, elbette ihatalı bir ilmi ve sermedî bir hayatı taşıyan zâtta, ihatalı ve sermedî bir surette bulunur.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tezahür: Görünme, belirme, meydana çıkma, ortaya çıkma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mükâleme: Konuşma, karşılıklı konuşma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İhata: Kuşatma, içine alma. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sermedî: Daimi, ebedî, sürekli, devamlı.</span></span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><em><strong>Beşincisi:</strong> </em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><em>En sevimli ve muhabbetli ve endişeli ve nokta-i istinada en muhtaç ve sahibini ve mâlikini bulmağa en müştak; hem fakir ve âciz bulunan mahlukatlarına acz ve iştiyakı, fakr ve ihtiyacı ve endişe-i istikbali ve muhabbeti ve perestişi veren bir zât, elbette kendi vücudunu onlara tekellümüyle iş'ar etmek, uluhiyetin muktezasıdır.</em></span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Muhabbet: Sevgi, sevme. *Sohbet.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nokta-i istinad: Dayanma noktası, dayanılacak yer.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Acz: Güçsüzlük.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İştiyak: Şiddetli arzu ve istek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Endişe-i istikbal: İstikbal endişesi, geleceğini sağlama alma kaygısı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Perestiş: Aşırı derecede sevme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tekellüm: Konuşmak, söylemek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İş'ar: Haber verme, bildirme, anlatma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Uuluhiyet: Allah'ın(cc) kainattaki bütün varlıkları emir ve idaresi altına alıp kendine kulluk ettirmesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mukteza: İktiza eden, gereken.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><em><span style="font-size: 12px">İşte, tenezzül-ü İlahî ve taarrüf-ü Rabbanî ve mukabele-i Rahmanî ve mükâleme-i Sübhanî ve iş'ar-ı Samedanî hakikatlarını tazammun eden, umumî semavî vahiylerin icma' ile Vâcib-ül Vücud'un vücuduna ve vahdetine delaletleri öyle bir hüccettir ki; gündüzdeki güneşin şuaatının güneşe şehadetinden daha kuvvetlidir diye anladı.</span></em></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tenezzül-ü İlahî: Allah'ın(cc), kulun anlayabileceği bir üslup ve şekilde hitap etmesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Taarrüf-ü Rabbanî: Cenâb-ı Allah'ın(cc) kendini tanıtması, bildirmesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mukabele-i Rahmanî: Rahman olan Allah'ın(cc) zâtına has ve yaraşır karşılık vermesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mükâleme-i Sübhanî: Her türlü noksanlardan uzak ve kusursuz olan Allah'ın(cc) konuşması.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İş'ar-ı Samedanî: Hiçbir şeye hiçbir şekilde ihtiyacı olmayıp herşeyin kendisine muhtaç olduğu Allah'ın(cc)'ın bildirmesi, haber vermesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tazammun: İçine almak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İcma': Fikir birliği.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Vâcib-ül Vücud: Varlığı zorunlu olup olmaması imkansız olan Allah(cc), yani varlığı zaruri ve zati olan; varlığı başkasının varlığına bağlı değil, kendinden olup ezeli ve ebedi olan Allah (cc).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hüccet: Delil.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Şuaat: Işıklar, parıltılar, nurlar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra ilhamlar cihetine baktı, gördü ki: Sadık ilhamlar, gerçi bir cihette vahye benzerler ve bir nevi mükâleme-i Rabbaniyedir, fakat iki fark vardır:</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İlham: Allah(cc) tarafından kalbe gelen mana.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mükâleme-i Rabbaniye: Allah'ın(cc) herşeyin sahibi ve terbiyecisi olarak konuşması.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birincisi: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İlhamdan çok yüksek olan vahyin ekseri melaike vasıtasıyla ve ilhamın ekseri vasıtasız olmasıdır.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Meselâ: Nasılki bir padişahın iki suretle konuşması ve emirleri var. Birisi: Haşmet-i saltanat ve hâkimiyet-i umumiye haysiyetiyle bir yaverini bir valiye gönderir. O hâkimiyetin ihtişamını ve emrin ehemmiyetini göstermek için bazan vasıta ile beraber bir içtima yapar. Sonra ferman tebliğ edilir. İkincisi: Sultanlık ünvanıyla ve padişahlık umumî ismiyle değil, belki kendi şahsıyla hususî bir münasebeti ve cüz'î bir muamelesi bulunan has bir hizmetçisi ile veya bir âmi raiyetiyle ve hususî telefonuyla hususî konuşmasıdır.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ekseri: Çoğunluk, çoğu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Haşmet-i saltanat: Saltanatın haşmeti.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hâkimiyet-i umumiye: Bütün herşeye ve her yere hükmeden genel idarecilik.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Yaver: Yardımcı. *En yakın memur.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hâkimiyet: Herşeyi emri altına alıp tek başına idare etmeklik.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İçtima: Toplantı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ferman: Buyruk, emir, yazılı emir.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tebliğ: Bildirmek, ulaştırmak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Âmi: Okumamış, cahil.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Raiyet: İdare altında bulunanlar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hususî: Özel. </span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Öyle de Padişah-ı Ezelî'nin umum âlemlerin Rabbi ismiyle ve kâinat hâlıkı ünvanıyla, vahiy ile ve vahyin hizmetini gören şümullü ilhamlarıyla mükâlemesi olduğu gibi, her bir ferdin, her bir zîhayatın Rabbi ve Hâlıkı olmak haysiyetiyle, hususî bir surette fakat perdeler arkasında onların kabiliyetine göre bir tarz-ı mükâlemesi var.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Şümul: Kapsama, kaplama, içine alma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mükâleme: Konuşma, karşılıklı konuşma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hâlık: Yoktan en güzel şekilde yaratan Allah(cc).</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tarz-ı mükâleme: Mukaleme tarzı, konuşma şekli.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci fark: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Vahiy gölgesizdir, safidir, havassa hastır. İlham ise gölgelidir, renkler karışır, umumîdir. Melaike ilhamları ve insan ilhamları ve hayvanat ilhamları gibi çeşit çeşit hem pekçok enva'larıyla denizlerin katreleri kadar kelimat-ı Rabbaniyenin teksirine medar bir zemin teşkil ediyor.</span></span></em></p><p><span style="color: #B22222"><span style="font-size: 18px"><span style="font-family: 'Arial'">ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮُ ﻣِﺪَﺍﺩًﺍ ﻟِﻜَﻠِﻤَﺎﺕِ ﺭَﺑِّﻰ ﻟَﻨَﻔِﺪَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮُ ﻗَﺒْﻞَ ﺍَﻥْ ﺗَﻨْﻔَﺪَ ﻛَﻠِﻤَﺎﺕُ ﺭَﺑِّﻰ </span></span></span><u>De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden o denizler tükenirdi." Kehf Sûresi, 18:109.)</u><em><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"> âyetinin bir vechini tefsir ediyor anladı.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Melaike: Melekler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hayvanat: Hayvanlar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Enva': Nevler, türler, çeşitler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Katre: Damla.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kelimat-ı Rabbaniye: Herşeyin sahibi ve terbiyecisi olan Allah'ın(cc) sözleri.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Teksir: Çoğalma, artırma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Teşkil: Meydana getirmek, oluşturmak, var etmek, yapmak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra; ilhamın mahiyetine ve hikmetine ve şehadetine baktı, gördü ki: Mahiyeti ile hikmeti ve neticesi dört nurdan terekküb ediyor.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahiyet: İç yüz, esas, asıl, temel özellik, temel gerçek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Terekküb: Birleşme, birleşerek meydana gelme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birincisi:</strong> </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Teveddüd-ü İlahî denilen, kendini mahlukatına fiilen sevdirdiği gibi, kavlen ve huzuran ve sohbeten dahi sevdirmek, vedudiyetin ve rahmaniyetin muktezasıdır.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Teveddüd-ü İlahî: Allah'ın(cc) kendini sevdirmesi.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahlukat: Mahluklar, yaratılmış varlıklar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kavlen: Sözle, söz olarak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Huzuran: Manevî yakınlık hissettirerek.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sohbeten: Sohbet olarak, sohbetçe.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Vedudiyet: Çok sevilen olma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rahmaniyet: Rahmanlık, sayısız nimetlerin merhametli sahibi ve vericisi olmak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Muktezasıdır: Gereğidir.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em><span style="font-family: 'Arial'"><strong>İkincisi: </strong></span></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em><span style="font-family: 'Arial'">İbadının dualarına fiilen cevab verdiği gibi, kavlen dahi perdeler arkasında icabet etmesi, rahîmiyetin şe'nidir.</span></em></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İbad: Kullar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Fiilen: Fiil olarak, iş ve hareketle, uygulanarak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İcabet: Cevap verme, karşılık verme. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rahîmiyet: Rahîmlik, çok merhametlilik, çok şefkat ve acıyıcılık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Şe'n: İş. *Hal, tavır.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçüncüsü: </strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Ağır beliyyelere ve şiddetli hallere düşen mahlukatlarının istimdadlarına ve feryadlarına ve tazarruatlarına fiilen imdad ettiği gibi, bir nevi konuşması hükmünde olan ilhamî kaviller ile de imdada yetişmesi, rububiyetin lâzımıdır.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Beliyye: Bela, musibet, sıkıntı, âfet.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İstimdad: Yardım isteme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tazarruat: Kusurunu itiraf ile yalvarıp dua etmeler, kusurlarını bilip kibirden vazgeçerek alçak gönüllülükle yalvarmalar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İmdad: Yardım.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nevi: Çeşit, tür.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İlhamî: İlhamla ilgili.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kavil: Söz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rububiyet: Allah'ın(cc) herşeyin sahibi, ihtiyaçlarının karşılayıcısı ve terbiye edicisi olması.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><em><strong>Dördüncüsü: </strong></em></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><em>Çok âciz ve çok zaîf ve çok fakir ve çok ihtiyaçlı ve kendi mâlikini ve hâmisini ve müdebbirini ve hâfızını bulmağa pek çok muhtaç ve müştak olan zîşuur masnularına, vücudunu ve huzurunu ve himayetini fiilen ihsas ettiği gibi, bir nevi mükâleme-i Rabbaniye hükmünde sayılan bir kısım sadık ilhamlar perdesinde ve mahsus ve bir mahluka bakan has bir vecihte, onun kabiliyetine göre onun kalb telefonuyla, kavlen dahi kendi huzurunu ve vücudunu ihsas etmesi, şefkat-i uluhiyetin ve rahmet-i rububiyetin zarurî ve vâcib bir muktezasıdır diye anladı.</em></span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mâlik: Sahip.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hâmi: Koruyucu, koruyan.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Müdebbir: Tedbir alıcı. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Himayet: Koruyuculuk.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İhsas: Hissettirme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mükâleme-i Rabbaniye: Rab olan Allah'ın zâtına has konuşması.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mahsus: Özel.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kavlen: Sözle, söz olarak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Şefkat-i uluhiyet: İlâh olmanın gereği olan şefkat; İlâhlık şefkati.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Rahmet-i rububiyet: Rububiyetin rahmeti.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mukteza: İktiza eden, gereken.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'"></span></span></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Sonra ilhamın şehadetine baktı, gördü: Nasılki güneşin -faraza- şuuru ve hayatı olsaydı ve o halde ziyasındaki yedi rengi yedi sıfatı olsaydı, o cihette ışığında bulunan şuaları ve cilveleri ile bir tarz konuşması bulunacaktı. Ve bu vaziyette, misalinin ve aksinin şeffaf şeylerde bulunması ve her âyine ve her parlak şeyler ve cam parçaları ve kabarcıklar ve katreler, hattâ şeffaf zerreler ile herbirinin kabiliyetine göre konuşması ve onların hacatına cevab vermesi ve bütün onlar güneşin vücuduna şehadet etmesi ve hiçbir iş, bir işe mani olmaması ve bir konuşması, diğer konuşmaya müzahamet etmemesi bilmüşahede görüleceği gibi.. aynen öyle de: Ezel ve ebedin zülcelal sultanı ve bütün mevcudatın zülcemal hâlık-ı zîşanı olan Şems-i Sermedî'nin mükâlemesi dahi, onun ilmi ve kudreti gibi küllî ve muhit olarak herşeyin kabiliyetine göre tecelli etmesi; hiçbir sual bir suale, bir iş bir işe, bir hitab bir hitaba mani olmaması ve karıştırmaması bilbedahe anlaşılıyor. Ve bütün o cilveler, o konuşmalar, o ilhamlar birer birer ve beraber bil'ittifak o Şems-i Ezelî'nin huzuruna ve vücub-u vücuduna ve vahdetine ve ehadiyetine delalet ve şehadet ettiklerini aynelyakîne yakın bir ilmelyakîn ile bildi.</span></span></em></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Faraza: Mesela, öyle sayalım.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Ziya: Işık.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Şua: Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Katreler: Damlalar.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Hacat: İhtiyaçlar.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Müzahamet: Sıkıştırma, zahmet verme, zahmet.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Bilmüşahede: Gözle görüldüğü gibi, göz önünde olarak.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Ezel: Başlangıcı olmayan geçmiş zaman.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Ebed: Sonu olmamak, sonsuzluk.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Zülcelal: Sonsuz büyüklük ve gücün sahibi. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Mevcudat: Varlıklar.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Zülcemal: Sonsuz güzelliklerin ve iyiliklerin sahibi.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Şems-i Sermedî: Daimi, sürekli olan güneş.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Mükâleme: Konuşma, karşılıklı konuşma.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Muhit: İhata eden, kuşatan, çevreleyen.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Tecelli: Kendini belle etme, görünme.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Bilbedahe: Apaçık, açık olarak, besbelli.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Cilve: Belirti, eseriyle kendini belli etme.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Bil'ittifak: Beraberce, birlikte.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Şems-i Ezelî: Ezelî güneş; varlığının başlangıcı olmayan ve her şeyi nurlandıran Allah(cc).</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Ehadiyet: Birlik. *Allah'ın(cc) her bir şeyde birliğinin tecellî etmesi, Allah'ın birliği.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Aynelyakîn: Gözle görür derecede inanma; bir şeyi görerek ve seyrederek bilme.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">İlmelyakîn: Yakîn ile bilme, bir şeyi ilim ve delil ile kesin olarak bilme, tanıma, kabul etme; aksi mümkün olmayan açık, kesin ve sağlam bilgi.</span></span></p><p></p><p></p><p><em><p style="text-align: right"><strong><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Arial'">Said Nursî</span></span></strong></p><p></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 493067, member: 1040028"] [B]Asa-yı Musa / Birinci Hüccet-i İmaniye'den[/B] [FONT=Arial][I][SIZE=3]... Sonra, âlem-i gayba yakından bakan ve akıl ve kalbde seyahat eden o yolcu, acaba âlem-i gayb ne diyor diye merakla o kapıyı da şöyle bir fikir ile çaldı. Yani, madem bu cismanî âlem-i şehadette, bu kadar zînetli ve san'atlı hadsiz masnu'larıyla kendini tanıttırmak ve bu kadar tatlı ve süslü nihayetsiz nimetleriyle kendini sevdirmek ve bu kadar mu'cizeli ve meharetli hesabsız eserleriyle gizli kemalâtını bildirmek, kavilden ve tekellümden daha zahir bir tarzda fiilen isteyen ve hal diliyle bildiren bir zât, perde-i gayb tarafında bulunduğu bilbedahe anlaşılıyor. Elbette ve her halde, fiilen ve halen olduğu gibi, kavlen ve tekellümen dahi konuşur, kendini tanıttırır, sevdirir. Öyle ise, âlem-i gayb cihetinde onu onun tezahüratından bilmeliyiz dedi; kalbi içeriye girdi, akıl gözüyle gördü ki:[/SIZE][/I][/FONT] [FONT=Arial][COLOR="#008000"]Âlem-i gayb: Beş duyu organıyla hissedilip bilinmeyen dünya. Cismanî: Cisimle ilgili, cisim halinde. Âlem-i şehadet: Beş duyu organımızla açılabildiğimiz dünya. Zînet: Süs, güzellik. Masnu': Sanatlı yaratılmış varlık, sanatlı eser. Kavil: Söz. Tekellüm: Konuşmak, söylemek. Fiilen: Fiil olarak, iş ve hareketle, uygulanarak. Perde-i gayb: Görünmeyi engelleyen perde, görünmezlik perdesi. Bilbedahe: Apaçık, açık olarak, besbelli. Kavlen: Sözle, söz olarak. Tekellümen: Konuşarak, söyleyerek. Tezahürat: Görünmeler, meydana çıkmalar. [/COLOR][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Gayet kuvvetli bir tezahüratla vahiylerin hakikatı, âlem-i gaybın her tarafında her zamanda hükmediyor. Kâinatın ve mahlukatın şehadetlerinden çok kuvvetli bir şehadet-i vücud ve tevhid, Allâm-ül Guyub'dan vahiy ve ilham hakikatlarıyla geliyor. Kendini ve vücud ve vahdetini, yalnız masnu'larının şehadetlerine bırakmıyor. Kendisi, kendine lâyık bir kelâm-ı ezelî ile konuşuyor. Her yerde ilim ve kudretiyle hazır ve nâzırın kelâmı dahi hadsizdir ve kelâmının manası onu bildirdiği gibi, tekellümü dahi, onu sıfâtıyla bildiriyor.[/SIZE][/FONT][/I] [FONT=Arial][COLOR="#008000"]Şehadet-i vücud: Vücud ve tevhid şahitliği, varlık ve birlik şahitliği. Allâm-ül Guyub: Görünmeyen şeyleri bilen, Allah(cc). İlham: Allah(cc) tarafından kalbe gelen mana. Kelâm-ı ezelî: Allah'ın(cc) ezelî sözü ve konuşması. Kudret: Güç. Nâzır: Gözeten, gören. Kelâm: Söz, konuşma, *Allah'a(cc) ait sıfatlardan biri. Tekellüm: Konuşmak, söylemek.[/COLOR][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Evet, yüzbin Peygamberlerin (Aleyhimüsselâm) tevatürleriyle ve ihbaratlarının vahy-i İlahîye mazhariyet noktasında ittifaklarıyla ve nev'-i beşerden ekseriyet-i mutlakanın tasdikgerdesi ve rehberi ve muktedası ve vahyin semereleri ve vahy-i meşhud olan kütüb-ü mukaddese ve suhuf-u semaviyenin delail ve mu'cizatlarıyla, hakikat-ı vahyin tahakkuku ve sübutu bedahet derecesine geldiğini bildi ve vahyin hakikatı beş hakikat-ı kudsiyeyi ifade ve ifaza ediyor diye anladı: [/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Aleyhimüsselâm: Selâm onların üzerine olsun. Tevatür: Yalan ihtimali olmayan kuvvetli haber. İhbarat: Haberler, haber vermeler. Vahy-i İlahî: Allah'tan(cc) gelen vahiy. Mazhariyet: Mazhar olma. Nev'-i beşer: İnsan türü. Ekseriyet-i mutlaka: Tam çoğunluk, büyük çoğunluk. Tasdikgerdesi: Tasdik ettiği, doğruladığı, doğruluğunu kabul ettiği. Mukteda: Uyulan. Semere: Meyve, netice, sonuç. Vahy-i meşhud: Şahid olunan vahiy, peygamberlere verilen kitaplarda görülen, okunan vahiy. Kütüb-ü mukaddese: Mukaddes kitaplar (Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'ân-ı Kerîm). Suhuf-u semaviye: Allah(cc) tarafından gönderilen sayfalar halindeki küçük kitapçıklar. Delail: Deliller. Mu'cizat: Mu'cizeler. Hakikat-ı vahy: Vahy hakikatı. Tahakkuk: Doğruluğu meydana çıkma, gerçeklik kazanma. Sübut: Kesinleşme, kesin olarak ortaya çıkma. Hakikat-ı kudsiye: Kusursuz kutsal gerçek. İfaza: Feyiz verme, bereketlendirme. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Birincisi: [/B] [COLOR="#B22222"][U][B][SIZE=2][I]Allah'ın(cc) , insanların anlayışlarına göre hitap etmesi[/I][/SIZE][/B][/U][/COLOR] denilen, beşerin akıllarına ve fehimlerine göre konuşmak bir tenezzül-ü İlahîdir. Evet, bütün zîruh mahlukatını konuşturan ve konuşmalarını bilen, elbette kendisi dahi o konuşmalara konuşmasıyla müdahale etmesi, rububiyetin muktezasıdır.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Beşer: İnsan. Fehim: Anlayış, anlama, zeka. Tenezzül-ü İlahî: Allah'ın(cc), kulun anlayabileceği bir üslup ve şekilde hitap etmesi. Zîruh: Ruh sahibi. Mahlukat: Yaratılmış varlıklar. Rububiyet: Allah'ın(cc) terbiyecilik sıfatı. Mukteza: Gereken.[/FONT][/COLOR] [I][SIZE=3][FONT=Arial][B]İkincisi: [/B] Kendini tanıttırmak için kâinatı, bu kadar hadsiz masraflarla, baştan başa hârikalar içinde yaratan ve binler dillerle kemalâtını söylettiren, elbette kendi sözleriyle dahi kendini tanıttıracak.[/FONT][/SIZE][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Kâinat: Yaratılan bütün varlıklar, evren. Hadsiz: Sınırsız, sayısız. Kemalât: Mükemmellikler, üstünlükler, kemallar. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Üçüncüsü: [/B] Mevcudatın en müntehabı ve en muhtacı ve en nazenini ve en müştakı olan hakikî insanların münacatlarına ve şükürlerine fiilen mukabele ettiği gibi, kelâmıyla da mukabele etmek, hâlıkıyetin şe'nidir.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Mevcudat: Varlıklar. Müntehab: Seçilmiş. Müştak: Çok istekli, çok arzulu. Münacat: Dua, Allah'a(cc) yalvarma. Fiilen: Fiil olarak. Mukabele: Karşılama, karşılık verme. Hâlıkıyet: Yaratıcılık. Şe'n: İş. *Hal, tavır. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Dördüncüsü:[/B] İlim ile hayatın zarurî bir lâzımı ve ışıklı bir tezahürü olan mükâleme sıfatı, elbette ihatalı bir ilmi ve sermedî bir hayatı taşıyan zâtta, ihatalı ve sermedî bir surette bulunur.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Tezahür: Görünme, belirme, meydana çıkma, ortaya çıkma. Mükâleme: Konuşma, karşılıklı konuşma. İhata: Kuşatma, içine alma. Sermedî: Daimi, ebedî, sürekli, devamlı.[/FONT][/COLOR] [SIZE=3][FONT=Arial][I][B]Beşincisi:[/B] En sevimli ve muhabbetli ve endişeli ve nokta-i istinada en muhtaç ve sahibini ve mâlikini bulmağa en müştak; hem fakir ve âciz bulunan mahlukatlarına acz ve iştiyakı, fakr ve ihtiyacı ve endişe-i istikbali ve muhabbeti ve perestişi veren bir zât, elbette kendi vücudunu onlara tekellümüyle iş'ar etmek, uluhiyetin muktezasıdır.[/I][/FONT][/SIZE] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Muhabbet: Sevgi, sevme. *Sohbet. Nokta-i istinad: Dayanma noktası, dayanılacak yer. Acz: Güçsüzlük. İştiyak: Şiddetli arzu ve istek. Endişe-i istikbal: İstikbal endişesi, geleceğini sağlama alma kaygısı. Perestiş: Aşırı derecede sevme. Tekellüm: Konuşmak, söylemek. İş'ar: Haber verme, bildirme, anlatma. Uuluhiyet: Allah'ın(cc) kainattaki bütün varlıkları emir ve idaresi altına alıp kendine kulluk ettirmesi. Mukteza: İktiza eden, gereken.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][I][SIZE=3]İşte, tenezzül-ü İlahî ve taarrüf-ü Rabbanî ve mukabele-i Rahmanî ve mükâleme-i Sübhanî ve iş'ar-ı Samedanî hakikatlarını tazammun eden, umumî semavî vahiylerin icma' ile Vâcib-ül Vücud'un vücuduna ve vahdetine delaletleri öyle bir hüccettir ki; gündüzdeki güneşin şuaatının güneşe şehadetinden daha kuvvetlidir diye anladı.[/SIZE][/I][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Tenezzül-ü İlahî: Allah'ın(cc), kulun anlayabileceği bir üslup ve şekilde hitap etmesi. Taarrüf-ü Rabbanî: Cenâb-ı Allah'ın(cc) kendini tanıtması, bildirmesi. Mukabele-i Rahmanî: Rahman olan Allah'ın(cc) zâtına has ve yaraşır karşılık vermesi. Mükâleme-i Sübhanî: Her türlü noksanlardan uzak ve kusursuz olan Allah'ın(cc) konuşması. İş'ar-ı Samedanî: Hiçbir şeye hiçbir şekilde ihtiyacı olmayıp herşeyin kendisine muhtaç olduğu Allah'ın(cc)'ın bildirmesi, haber vermesi. Tazammun: İçine almak. İcma': Fikir birliği. Vâcib-ül Vücud: Varlığı zorunlu olup olmaması imkansız olan Allah(cc), yani varlığı zaruri ve zati olan; varlığı başkasının varlığına bağlı değil, kendinden olup ezeli ve ebedi olan Allah (cc). Hüccet: Delil. Şuaat: Işıklar, parıltılar, nurlar. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Sonra ilhamlar cihetine baktı, gördü ki: Sadık ilhamlar, gerçi bir cihette vahye benzerler ve bir nevi mükâleme-i Rabbaniyedir, fakat iki fark vardır:[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]İlham: Allah(cc) tarafından kalbe gelen mana. Mükâleme-i Rabbaniye: Allah'ın(cc) herşeyin sahibi ve terbiyecisi olarak konuşması. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Birincisi: [/B] İlhamdan çok yüksek olan vahyin ekseri melaike vasıtasıyla ve ilhamın ekseri vasıtasız olmasıdır. Meselâ: Nasılki bir padişahın iki suretle konuşması ve emirleri var. Birisi: Haşmet-i saltanat ve hâkimiyet-i umumiye haysiyetiyle bir yaverini bir valiye gönderir. O hâkimiyetin ihtişamını ve emrin ehemmiyetini göstermek için bazan vasıta ile beraber bir içtima yapar. Sonra ferman tebliğ edilir. İkincisi: Sultanlık ünvanıyla ve padişahlık umumî ismiyle değil, belki kendi şahsıyla hususî bir münasebeti ve cüz'î bir muamelesi bulunan has bir hizmetçisi ile veya bir âmi raiyetiyle ve hususî telefonuyla hususî konuşmasıdır.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Ekseri: Çoğunluk, çoğu. Haşmet-i saltanat: Saltanatın haşmeti. Hâkimiyet-i umumiye: Bütün herşeye ve her yere hükmeden genel idarecilik. Yaver: Yardımcı. *En yakın memur. Hâkimiyet: Herşeyi emri altına alıp tek başına idare etmeklik. İçtima: Toplantı. Ferman: Buyruk, emir, yazılı emir. Tebliğ: Bildirmek, ulaştırmak. Âmi: Okumamış, cahil. Raiyet: İdare altında bulunanlar. Hususî: Özel. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Öyle de Padişah-ı Ezelî'nin umum âlemlerin Rabbi ismiyle ve kâinat hâlıkı ünvanıyla, vahiy ile ve vahyin hizmetini gören şümullü ilhamlarıyla mükâlemesi olduğu gibi, her bir ferdin, her bir zîhayatın Rabbi ve Hâlıkı olmak haysiyetiyle, hususî bir surette fakat perdeler arkasında onların kabiliyetine göre bir tarz-ı mükâlemesi var.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Şümul: Kapsama, kaplama, içine alma. Mükâleme: Konuşma, karşılıklı konuşma. Hâlık: Yoktan en güzel şekilde yaratan Allah(cc). Tarz-ı mükâleme: Mukaleme tarzı, konuşma şekli. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]İkinci fark: [/B] Vahiy gölgesizdir, safidir, havassa hastır. İlham ise gölgelidir, renkler karışır, umumîdir. Melaike ilhamları ve insan ilhamları ve hayvanat ilhamları gibi çeşit çeşit hem pekçok enva'larıyla denizlerin katreleri kadar kelimat-ı Rabbaniyenin teksirine medar bir zemin teşkil ediyor.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#B22222"][SIZE=5][FONT=Arial]ﻟَﻮْ ﻛَﺎﻥَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮُ ﻣِﺪَﺍﺩًﺍ ﻟِﻜَﻠِﻤَﺎﺕِ ﺭَﺑِّﻰ ﻟَﻨَﻔِﺪَ ﺍﻟْﺒَﺤْﺮُ ﻗَﺒْﻞَ ﺍَﻥْ ﺗَﻨْﻔَﺪَ ﻛَﻠِﻤَﺎﺕُ ﺭَﺑِّﻰ [/FONT][/SIZE][/COLOR][U]De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden o denizler tükenirdi." Kehf Sûresi, 18:109.)[/U][I][SIZE=3][FONT=Arial] âyetinin bir vechini tefsir ediyor anladı.[/FONT][/SIZE][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Melaike: Melekler. Hayvanat: Hayvanlar. Enva': Nevler, türler, çeşitler. Katre: Damla. Kelimat-ı Rabbaniye: Herşeyin sahibi ve terbiyecisi olan Allah'ın(cc) sözleri. Teksir: Çoğalma, artırma. Teşkil: Meydana getirmek, oluşturmak, var etmek, yapmak. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Sonra; ilhamın mahiyetine ve hikmetine ve şehadetine baktı, gördü ki: Mahiyeti ile hikmeti ve neticesi dört nurdan terekküb ediyor.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Mahiyet: İç yüz, esas, asıl, temel özellik, temel gerçek. Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye. Terekküb: Birleşme, birleşerek meydana gelme. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Birincisi:[/B] Teveddüd-ü İlahî denilen, kendini mahlukatına fiilen sevdirdiği gibi, kavlen ve huzuran ve sohbeten dahi sevdirmek, vedudiyetin ve rahmaniyetin muktezasıdır.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Teveddüd-ü İlahî: Allah'ın(cc) kendini sevdirmesi. Mahlukat: Mahluklar, yaratılmış varlıklar. Kavlen: Sözle, söz olarak. Huzuran: Manevî yakınlık hissettirerek. Sohbeten: Sohbet olarak, sohbetçe. Vedudiyet: Çok sevilen olma. Rahmaniyet: Rahmanlık, sayısız nimetlerin merhametli sahibi ve vericisi olmak. Muktezasıdır: Gereğidir. [/FONT][/COLOR] [SIZE=3][I][FONT=Arial][B]İkincisi: [/B] İbadının dualarına fiilen cevab verdiği gibi, kavlen dahi perdeler arkasında icabet etmesi, rahîmiyetin şe'nidir.[/FONT][/I][/SIZE] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]İbad: Kullar. Fiilen: Fiil olarak, iş ve hareketle, uygulanarak. İcabet: Cevap verme, karşılık verme. Rahîmiyet: Rahîmlik, çok merhametlilik, çok şefkat ve acıyıcılık. Şe'n: İş. *Hal, tavır. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Üçüncüsü: [/B] Ağır beliyyelere ve şiddetli hallere düşen mahlukatlarının istimdadlarına ve feryadlarına ve tazarruatlarına fiilen imdad ettiği gibi, bir nevi konuşması hükmünde olan ilhamî kaviller ile de imdada yetişmesi, rububiyetin lâzımıdır.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Beliyye: Bela, musibet, sıkıntı, âfet. İstimdad: Yardım isteme. Tazarruat: Kusurunu itiraf ile yalvarıp dua etmeler, kusurlarını bilip kibirden vazgeçerek alçak gönüllülükle yalvarmalar. İmdad: Yardım. Nevi: Çeşit, tür. İlhamî: İlhamla ilgili. Kavil: Söz. Rububiyet: Allah'ın(cc) herşeyin sahibi, ihtiyaçlarının karşılayıcısı ve terbiye edicisi olması. [/FONT][/COLOR] [SIZE=3][FONT=Arial][I][B]Dördüncüsü: [/B] Çok âciz ve çok zaîf ve çok fakir ve çok ihtiyaçlı ve kendi mâlikini ve hâmisini ve müdebbirini ve hâfızını bulmağa pek çok muhtaç ve müştak olan zîşuur masnularına, vücudunu ve huzurunu ve himayetini fiilen ihsas ettiği gibi, bir nevi mükâleme-i Rabbaniye hükmünde sayılan bir kısım sadık ilhamlar perdesinde ve mahsus ve bir mahluka bakan has bir vecihte, onun kabiliyetine göre onun kalb telefonuyla, kavlen dahi kendi huzurunu ve vücudunu ihsas etmesi, şefkat-i uluhiyetin ve rahmet-i rububiyetin zarurî ve vâcib bir muktezasıdır diye anladı.[/I][/FONT][/SIZE] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Mâlik: Sahip. Hâmi: Koruyucu, koruyan. Müdebbir: Tedbir alıcı. Himayet: Koruyuculuk. İhsas: Hissettirme. Mükâleme-i Rabbaniye: Rab olan Allah'ın zâtına has konuşması. Mahsus: Özel. Kavlen: Sözle, söz olarak. Şefkat-i uluhiyet: İlâh olmanın gereği olan şefkat; İlâhlık şefkati. Rahmet-i rububiyet: Rububiyetin rahmeti. Mukteza: İktiza eden, gereken. [/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Sonra ilhamın şehadetine baktı, gördü: Nasılki güneşin -faraza- şuuru ve hayatı olsaydı ve o halde ziyasındaki yedi rengi yedi sıfatı olsaydı, o cihette ışığında bulunan şuaları ve cilveleri ile bir tarz konuşması bulunacaktı. Ve bu vaziyette, misalinin ve aksinin şeffaf şeylerde bulunması ve her âyine ve her parlak şeyler ve cam parçaları ve kabarcıklar ve katreler, hattâ şeffaf zerreler ile herbirinin kabiliyetine göre konuşması ve onların hacatına cevab vermesi ve bütün onlar güneşin vücuduna şehadet etmesi ve hiçbir iş, bir işe mani olmaması ve bir konuşması, diğer konuşmaya müzahamet etmemesi bilmüşahede görüleceği gibi.. aynen öyle de: Ezel ve ebedin zülcelal sultanı ve bütün mevcudatın zülcemal hâlık-ı zîşanı olan Şems-i Sermedî'nin mükâlemesi dahi, onun ilmi ve kudreti gibi küllî ve muhit olarak herşeyin kabiliyetine göre tecelli etmesi; hiçbir sual bir suale, bir iş bir işe, bir hitab bir hitaba mani olmaması ve karıştırmaması bilbedahe anlaşılıyor. Ve bütün o cilveler, o konuşmalar, o ilhamlar birer birer ve beraber bil'ittifak o Şems-i Ezelî'nin huzuruna ve vücub-u vücuduna ve vahdetine ve ehadiyetine delalet ve şehadet ettiklerini aynelyakîne yakın bir ilmelyakîn ile bildi.[/SIZE][/FONT][/I] [FONT=Arial][COLOR="#008000"]Faraza: Mesela, öyle sayalım. Ziya: Işık. Şua: Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri Katreler: Damlalar. Hacat: İhtiyaçlar. Müzahamet: Sıkıştırma, zahmet verme, zahmet. Bilmüşahede: Gözle görüldüğü gibi, göz önünde olarak. Ezel: Başlangıcı olmayan geçmiş zaman. Ebed: Sonu olmamak, sonsuzluk. Zülcelal: Sonsuz büyüklük ve gücün sahibi. Mevcudat: Varlıklar. Zülcemal: Sonsuz güzelliklerin ve iyiliklerin sahibi. Şems-i Sermedî: Daimi, sürekli olan güneş. Mükâleme: Konuşma, karşılıklı konuşma. Muhit: İhata eden, kuşatan, çevreleyen. Tecelli: Kendini belle etme, görünme. Bilbedahe: Apaçık, açık olarak, besbelli. Cilve: Belirti, eseriyle kendini belli etme. Bil'ittifak: Beraberce, birlikte. Şems-i Ezelî: Ezelî güneş; varlığının başlangıcı olmayan ve her şeyi nurlandıran Allah(cc). Ehadiyet: Birlik. *Allah'ın(cc) her bir şeyde birliğinin tecellî etmesi, Allah'ın birliği. Aynelyakîn: Gözle görür derecede inanma; bir şeyi görerek ve seyrederek bilme. İlmelyakîn: Yakîn ile bilme, bir şeyi ilim ve delil ile kesin olarak bilme, tanıma, kabul etme; aksi mümkün olmayan açık, kesin ve sağlam bilgi.[/COLOR][/FONT] [I][RIGHT][B][SIZE=4][FONT=Arial]Said Nursî[/FONT][/SIZE][/B][/RIGHT][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Asa-yı Musa
Birinci Hüccet-i İmaniye'den
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst