Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Bilim ve İnanç/İmân Üzerine Felsefi Bir İrdeleme
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 229506" data-attributes="member: 27"><p><strong>Evrensellik (Universalism), veya: Evrensel Monizm [Ontolojik ve Epistemolojik Evrensellik]</strong></p><p> </p><p> Evren'in düzenlilik, bilinebilirlik, duyumlanabilirlik, akledilebilirlik, belirlenemezlik gihi nitelikleri birlikte mütalaa edildiğinde, onun ayrıca, bütün bunları itmam eden bir başka vasıf ile daha muttasıf olmadıkça, içinden çıkılamaz bir labirent haline dönüşebileceği gözden kaçamaz: "evrensellik". Bu terim ile ifade edilmek istenen şey, özetle şudur: Evrenin her tarafı, bütün uzamlılığı boyunca ve bütün zamanlarda "aynı"dır. Bir yandan ontolojik ve bir yandan da epistemolojik vechesi olan bu evrensel ayniyet niteliği, özetle şudur: </p><p></p><p></p><p> 1*: Ontolojik evrensellik, yani, evrensellik'in ontolojik vechesi, bir varlık olarak evren'in varlığının ve temel niteliklerinin değişmediğini varsayar. Evren'in ontolojisinin bu niteliği "Kozmolojik İlke"82 adı verilen bir ilke ile ifade edilir ki bu ilkeye göre, "evren'in fiziksel özellikleri, mekân'dan bağımsızdır". Bu, şu demektir:</p><p></p><p></p><p>a: Evren, ontik olarak her yerde aynıdır [ontik homojenlik]</p><p> b: Evren, ontik olarak her yönde aynıdır [ontik izotropluk]</p><p></p><p> Bunun yanında bir de "Mükemmel Kozmolojik İlke"83 vardır ki bu ilke, kozmolojik ilke'ye "zamandan bağımsızlık", artının eklenmesi ile elde edilir. Bu ilkeye göre, "evren'in fiziksel özellikleri, mekân'dan ve zaman'dan bağımsızdır". Bunu şöyle maddeleştirebiliriz: </p><p></p><p> a: Evren, ontik olarak her yerde aynıdır [ontik homojenlik] </p><p> b: Evren, ontik olarak her yönde aynıdır [ontik izotropluk] </p><p> c: Evren, ontik olarak her zamanda aynıdır. [ontik zaman'dan bağımsızlık]</p><p></p><p></p><p> 2*:Epistemolojik evrensellik, yani, evrensellik'in epistemolojik vechesi ise, evrenin bir yerinde yapılan ölçmelerle edinilen bilgilerin ve keşf edilen kanunların, evren'in herhangi bir yerinde geçerli olduğu öngörülen prensiplerin, evrenin her tarafında geçerli olduğu, böylece, kozmik epistemolojinin bütün evreni kuşatan (âlem şumûl) bir bilgi olduğunu öngören bir evrenselliktir. Bunu da keza, ontolojik evrensellikde olduğu gibi, üç ana gruba ayırabiliriz:</p><p></p><p></p><p> a: Evren, epistemik olarak her yerde aynıdır [epistemik homojenlik] </p><p> b: Evren, epistemik olarak her yönde aynıdır [epistemik izotropluk] </p><p> c: Evren, epistemik olarak her zamanda aynıdır [epistemik zaman'dan bağımsızlık] </p><p></p><p></p><p> Yukarıda anılan niteliklerden, 1.c'de belirtilen "evren, ontik olarak her zamanda aynıdır" ifadesiyle özetlenen "ontik zaman'dan bağımsızlık" niteliği, "her zaman" ibaresiyle "ezeliyet-ebediyet" anlamı kastedilmediği sürece büyük ölçüde mutabakat sağlanan bir ilkedir; aksi halde, bu, ilmin test etmesi imkânı olmayan sâfi hir vehim olacağı gibi evren'e bir tanrısallık izafe etmesi bakımından da kabul edilmemesi gereken bir ön-hüküm olacağı aşikârdır. Bunun dışındaki niteliklerin de bir kısım rnuhataralı olmaya devam etmekle birlikte bizim burada teferruatına girmemiz mümkün olmayan bu konuları hulâsa olarak şöyle anlatabiliriz: Öncelikle belirtmek gerekir ki, bütün bunların hiçbirisi birer dinî nass değil, insan müdrikesi tarafından icad edilen hirer a-priorik kabuldür ve testlerimiz, gözlemlerimiz ve deneylerimizle uyuştukları müddetçe onları doğru olarak kabul etmeye devam ederiz. İkinci olarak da şunu belirtmek gereklidir: bu anılan ilkeler, bugüne kadar genellikle dogru sonuçlar vermişlerdir. Şu halde, muvakkaten olmak kaydıyla, doğru kabullerde bulunduğumuzu düşünebiliriz. </p><p></p><p></p><p>İmdi, evrenin ontolojik olarak evrensel nitelikte olması, onun aynı zamanda epistemolojik olarak da evrensel nitelikte olmasının ön şartını oluşturmaktadır. Bu sûretle, evrenin heryerinde aynı kuralların geçerli oldugu kabul edildigi takdirde, yeryüzünde elde edilen bir bilgi, bir bulgu evren'e teşmil (entegre) edilebilmektedir ki bu da bize evren'in kapılarını açmaktadır.</p><p></p><p></p><p> Nitekim, Kozmolojik İlke'yi tanımlayan kozmolog Jayant V. Narlikar, ".. bu ilkeye göre, verilen herhangi bir kozmik zaman'da evren homojen ve izotroptur"84 demektedir. William Bonnor, evrenin bu ontolojik evrenselligi ilkesine dayanarak epistemolojik evrensellige geçişi şu şekilde anlatmaktadır:85</p><p></p><p> </p><p> "Kesinlikle inanıyorum ki genel rölativite terorisinin alan denklemleri evrenin bütün halleri için cârîdir. Rölativistik kozmolojide yaptığımız şey, lokal gravitasyon ile tesis edilmiş olan kanunları almak ve onları bir bütün olarak evrene uygulamaktır. Bu, gözlemlerle hiçbir çelişki doğurmuş değildir ve her ahvalde de çok iyi vaz' edilmiş bilimsel pratikler olmuşlardır. Biz, evrenin kanunlarını, (tabiatın bütününe) teşmil ederiz. Meselâ, güneşin iç kısmını ele aldığımız zaman, bu, bizim hiçbir zaman doğrudan herhangi bir ölçme ve deney yapmamız imkânı olmayan bir konu hakkında mütaleada bulunmamız demektir. Bu durumda biz fizik kanunlarına müracaat ederiz ve, doğrudan ölçerek elde ettiğimiz bu kanunların, kendilerinin ölçülüp sınandığı, şartlardan çok farklı ortamlarda dahi geçerli olduğunu farzederiz.</p><p></p><p></p><p> "Evren'in bu monizm'ini, evrenselligini felsefi olarak meşrulaştıran kişi Descartes'dır. Eski Fizik, evreni, birbirinden öz itibariyle farklı ve dolayısıyla da ontolojik olarak farklı yapıda olmak üzere iki ayrı kısma taksim etmekle onu düal hale getirmekte idi ki bu ontolojik düalite de kaçınılmaz olarak, birbiriyle baglantısız olan bu dünyalardan birisi olan arzda elde edilen bilgi ve bulguların bütün evrene teşmil edilebilmesinin önünü tıkamakta idi. İnsanlıgın bilimsel gelişmesini engelleyen hususlardan birisini de, sözü edilen bu düalite oldugu muhakkaktır.</p><p></p><p></p><p> Descartes'ın modern bilimlere en büyük katkılarından birisi budur: "Fizikî Dünya'nın Monizm'ini sağlamak". Onun "madde" ve "tabiat" hakkındaki birinci radikal görüşü, bu ikisini özdeşleştirmek olmuştur. Descartes, felsefesinde, önce, topyekûn varlık sistemini "rûh" ve "madde" diye iki düal parçaya taksim ettikten sonra madde olân kısmına bir monizm atfetmektedir. Şu halde Descartes felsefesinde topyekûn varlık küresinde bir "küllî düalizm" vardır; ancak bu düalist küllî strüktürün herbir parçası, kendi içinde bir "küllî monizm" sahibidir. Şöyle: Varlığın yarısını oluşturan maddeler dünyası, ayrıca alt-parçalara taksim olunamayan. kompakt bir şekilde sırf ve yalnız madde'den ibarettir; fıziksel dünya sadece ve yalnız maddedir, maddeden ibarettir. "Tabiat" ve "madde" bir ve aynı şeydir. Nitekim filozof, birçok yerde bu iki kelimeyi birbirinin eş-anlamlısı olarak kullanmaktadır.86 Bunun bir sonucu olarak Descartes, o zamana kadar kadîm kozmolojinin tesirini tam atamamış olan beşer zihniyetinde müthiş bir devrim gerçekleştirmiş ve, felsefi olarak "bütün evrenin, yerlerin ve göklerin fıziksel birliği"ni sağlamıştır! Bu, tarih çapındaki olay hakkında Descartes uzmanı Laberthonniere "... kartezyen fızik,...bir tabiat homojenligi icap ettirir"87 demektedir.</p><p></p><p></p><p> Onun bu "monist", yani, "homojen, üniform, izotrop" özellik için gösterdigi kanıt, maddenin özünün uzamlı ve, uzamın da mahiyeti icabı sonsuz oluşudur. Bu duruma göre, uzam sınırsız oldugu için, yerleri ve gökleri birbirinden ayıracak olan bir sınır tasavvur edilemez. </p><p></p><p></p><p> Öte yandan, göklerdeki nesneleri de aynen yerdeki nesneler gibi, aynı bilgi kaynağı ile algılamaktayız: Duyu bilgisi.88 Şu halde, göklerdeki varlıklar da duyular dünyasına ait olan varlıklardır ve bu suretle, yerdeki nesnelerle aynı-cinstenleşmektedirler. </p><p></p><p></p><p> Elbette ki Descartes'ın anladığı "som maddî, aralıksız doluluk" analamındaki monizm, daha sonraları çok değişmiş, ama özü aynı kalmış ve zamanla, yukarıda zikrettigimiz kozmolojik ve mükemmel kozmolojik ilkelere kadar gelinmiştir. Fakat, çok-küçükler dünyası (mikro-kozmos) keşfedilince ortaya çıkan durum, yani, makro-kozmos'da determinizm'in geçerli olmasına mukabil mikro-kozmos'da olmaması, acaba şu soruyu gündeme getirir mi: eger evren homojen ve izotrop - yani: monist, üniform - olsaydı, bu farklılık olur muydu? Yoksa evren, birisi mikro-kozmos, digeri makro-kozmos olmak üzere, herbirinde farklı kanunların cârî oldugu iki ayrı kısımdan mı oluşmaktadır? Yani: Evren monist midir, düalist mi? </p><p></p><p></p><p> Kuantum teorisi, mikro-kozmos'un çalışma mekanizmasının, makro-kozmos'un görünür çalışma mekanizmasından farklı oldugunu ortaya koymuştur. Zira, mikro-kozmos'da, yani, atom ve atom-altı partiküllerin dünyasında egemen olan düzen tarzının, "indeterminizm" ve "kuantizm" oldugu anlaşılmıştır. Halbuki beri yandan makro-kozmos'da ise "determinizm"in, "non-kuantizm" egemen oldugu gözlemlenmektedir. Böylece, ilk bakışta yanıltıcı bir durum ortaya çıkmaktadır: evren, düalist - daha dogru bir ifade ile: dikotomik - bir düzene tâbidir. Küçük nesnelerin dünyasında indeterminizmin, büyüklerininkinde ise determinizmin hüküm sürdügü bir evrenin monist bir evren olarak kabul edilmesi mümkün olamazdı.</p><p></p><p></p><p> Fakat bu, zâhirî bir görüntüden ibarettir. Hakikat halde, evren yine monist, her tarafında aynı kanunlarin geçerli oldugu bir bütünselliktir. Ancak, bu monizm, indeterminizm ile determinizm'in eklektizmi sûretiyle elde edilmiş degildir. Tam tersine: Evrende bâtınan, bütünüyle indeterminizm hâkimiyeti vardır; ancak, makro-kozmosda bu indeterminizm o kadar belirsizdir ki orada zâhiren kesin bir determinizm var gözükmektedir ve pratik hesaplarda, determinizm ilkesi rahatlıkla uygulanabilmektedir.. </p><p></p><p> Bukonuda, Heisenberg şunu söylemektdir:89</p><p></p><p> "Atom maddesinin aynı zamanda dalgasal ve cisimsel bir yapıya sahip olduğunu gösteren çeşitli deneylerin aykırı niteliği, birtakım, istatistik yasalar dile getirmeye zorlamaktadır bizi. Atom fıziğinin bu istatistik öğesi, genellikle, büyük ölçüdeki süreçlerde hiçbir rol oynamamaktadır. Çünkü bu alanda istatistik yasaların olasılığı öylesine yûksektir ki, bu sürece pratik olarak belirli (determine) gözüyle bakılabilir"</p><p></p><p></p><p> Yani, gerek büyük cisimlerin dünyası (makro-kozmos) ve gerekse de küçük cisimlerin dünyası (mikro-kozmos), aynı şekildedir; ancâk, indeterminzm'in ve kuantizm'in etkileri makro-kozmos'daki katia ölçümlerde çok zor hissedilmekte ve fakât mikro-kozmos'a inildikçe çok belirgin hale gelmektedir. </p><p></p><p></p><p> Fizik Kanunlarının Genel-Geçerliligi İlkesi de, epistemolojik evrensellik'in bir ifadesi olup, bir a priori'dir ki testlerimizin imkân sahasına ancak kısmen girmekte, ancak onsuz da ciddî bir ilim yapılamamaktadır. Kuşkusuz eger bu a-priorik ilke hiç sınanabilme imkânına sahip olmasa, soyut bir ilke olarak kalacaktır. Fakat bu ilkenin tam anlamıyla sınanabilmesi, test edilebilmesi de mümkün degildir. Zira, bunun için, bizzat insanın hatasız bir varlık olması iktiza eder ki bu, muhaldir. Bunun yanında ve daha da önemlisi, bu ilkenin "tam anlamıyla genel-geçerli" oldugunun kanıtlanabilmesi için, sınanmasının bütün mekânlarda (evrenin her tarafında) ve bütün zamanlarda (evrenin var-oldugu günden yok-olacagı güne kadar bütün hayatı boyunca) yapılması ve hep, istisnasız aynı doğruluk sonucunu vermesi gerekir ki işte bu, ancak tanrısal bir güç gerektirir ve kaldı ki tanrısal güce sahip olan, bizzat Tanrı olup, O da "deneyerek" ögrenmez. O sebeple bu da muhaldir. Şu halde, biz, bütün kanun, ilke ve teorileri ancak, sınırlı ölçüde test edebilme imkânına sahibiz demektir ve bu testler olumlu sonuç verdigi müddetçe, ilkelerimizin, kanunlarımızın, teorilerimizin "doğrulandığını" söyleriz. Ahmed Yüksel Özemre, Fizik Kanunlarının Genel Geçerligi konusunda, Fizik ile, İnanç arasındaki alâka konusunda şunları yazmaktadır: 90</p><p></p><p> </p><p> "Arzdan binlerce, milyonlarca ve hattâ milyarlarca ışıkyılı uzaklıklarda vuku bulan olayların kısacık insan hayatına sığan gözlemlerle tesbit edilen verilerinin mâkul ve tutarlı bir açıklamasını yapmanın tek yolu, bunları bilinen olaylara ircâ etme işleminden geçer. Ancak, bizim yakinen bildiğimiz fıziksel olayların hemen hepsi de Arz'da laboratuvarda gözleyip tesbit ettiğimiz, izahını yaptığımız ya da tutarlı teorilere bağladığımız olaylardır. Aslında, kozmolojinin gözlemsel verilerini bu cinsten olaylara ireâ ve bu çerçeve içinde mâkul bir takım teorilere bağlamanın altında, Arz'da geçerli olduklarını tesbit etmiç olduğumuz fızik kanunlarının, ve kurmuş olduğumuz teorilerimizin hiç değilse bir kısmının, Evrenin herhangi bir yerinde ve herhangi bir anda da geçerli olduklarına dair kuvvetli birİman yatmaktadır. Bu sebepten ötürü de bu İman, fiziği kuşatan, fakat, fiziğin dışında kalan (metafizik) bir ilke hüviyetini haizdir. " </p><p></p><p>*** </p><p></p><p> Bu konuda belirtilmesi gerekecek olan önemli bir husus da şudur: Fizik-dünya'ya ilişkin aksiyomlarımızın, apriorilerimizin netice itibariyle denebilme niteliği bulunmalıdır; yani apriorik bilgi, sürekli olarak aposteriorik hale dönüştürülebilmelidir. Ancak bu da, yine şu aksiyomatik kabulü, inancı, zorunlu kılmaktadır: testlerimizi yaptıgımız duyumlarımızın bize doğruyu verdigine inanmak!</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 229506, member: 27"] [B]Evrensellik (Universalism), veya: Evrensel Monizm [Ontolojik ve Epistemolojik Evrensellik][/B] Evren'in düzenlilik, bilinebilirlik, duyumlanabilirlik, akledilebilirlik, belirlenemezlik gihi nitelikleri birlikte mütalaa edildiğinde, onun ayrıca, bütün bunları itmam eden bir başka vasıf ile daha muttasıf olmadıkça, içinden çıkılamaz bir labirent haline dönüşebileceği gözden kaçamaz: "evrensellik". Bu terim ile ifade edilmek istenen şey, özetle şudur: Evrenin her tarafı, bütün uzamlılığı boyunca ve bütün zamanlarda "aynı"dır. Bir yandan ontolojik ve bir yandan da epistemolojik vechesi olan bu evrensel ayniyet niteliği, özetle şudur: 1*: Ontolojik evrensellik, yani, evrensellik'in ontolojik vechesi, bir varlık olarak evren'in varlığının ve temel niteliklerinin değişmediğini varsayar. Evren'in ontolojisinin bu niteliği "Kozmolojik İlke"82 adı verilen bir ilke ile ifade edilir ki bu ilkeye göre, "evren'in fiziksel özellikleri, mekân'dan bağımsızdır". Bu, şu demektir: a: Evren, ontik olarak her yerde aynıdır [ontik homojenlik] b: Evren, ontik olarak her yönde aynıdır [ontik izotropluk] Bunun yanında bir de "Mükemmel Kozmolojik İlke"83 vardır ki bu ilke, kozmolojik ilke'ye "zamandan bağımsızlık", artının eklenmesi ile elde edilir. Bu ilkeye göre, "evren'in fiziksel özellikleri, mekân'dan ve zaman'dan bağımsızdır". Bunu şöyle maddeleştirebiliriz: a: Evren, ontik olarak her yerde aynıdır [ontik homojenlik] b: Evren, ontik olarak her yönde aynıdır [ontik izotropluk] c: Evren, ontik olarak her zamanda aynıdır. [ontik zaman'dan bağımsızlık] 2*:Epistemolojik evrensellik, yani, evrensellik'in epistemolojik vechesi ise, evrenin bir yerinde yapılan ölçmelerle edinilen bilgilerin ve keşf edilen kanunların, evren'in herhangi bir yerinde geçerli olduğu öngörülen prensiplerin, evrenin her tarafında geçerli olduğu, böylece, kozmik epistemolojinin bütün evreni kuşatan (âlem şumûl) bir bilgi olduğunu öngören bir evrenselliktir. Bunu da keza, ontolojik evrensellikde olduğu gibi, üç ana gruba ayırabiliriz: a: Evren, epistemik olarak her yerde aynıdır [epistemik homojenlik] b: Evren, epistemik olarak her yönde aynıdır [epistemik izotropluk] c: Evren, epistemik olarak her zamanda aynıdır [epistemik zaman'dan bağımsızlık] Yukarıda anılan niteliklerden, 1.c'de belirtilen "evren, ontik olarak her zamanda aynıdır" ifadesiyle özetlenen "ontik zaman'dan bağımsızlık" niteliği, "her zaman" ibaresiyle "ezeliyet-ebediyet" anlamı kastedilmediği sürece büyük ölçüde mutabakat sağlanan bir ilkedir; aksi halde, bu, ilmin test etmesi imkânı olmayan sâfi hir vehim olacağı gibi evren'e bir tanrısallık izafe etmesi bakımından da kabul edilmemesi gereken bir ön-hüküm olacağı aşikârdır. Bunun dışındaki niteliklerin de bir kısım rnuhataralı olmaya devam etmekle birlikte bizim burada teferruatına girmemiz mümkün olmayan bu konuları hulâsa olarak şöyle anlatabiliriz: Öncelikle belirtmek gerekir ki, bütün bunların hiçbirisi birer dinî nass değil, insan müdrikesi tarafından icad edilen hirer a-priorik kabuldür ve testlerimiz, gözlemlerimiz ve deneylerimizle uyuştukları müddetçe onları doğru olarak kabul etmeye devam ederiz. İkinci olarak da şunu belirtmek gereklidir: bu anılan ilkeler, bugüne kadar genellikle dogru sonuçlar vermişlerdir. Şu halde, muvakkaten olmak kaydıyla, doğru kabullerde bulunduğumuzu düşünebiliriz. İmdi, evrenin ontolojik olarak evrensel nitelikte olması, onun aynı zamanda epistemolojik olarak da evrensel nitelikte olmasının ön şartını oluşturmaktadır. Bu sûretle, evrenin heryerinde aynı kuralların geçerli oldugu kabul edildigi takdirde, yeryüzünde elde edilen bir bilgi, bir bulgu evren'e teşmil (entegre) edilebilmektedir ki bu da bize evren'in kapılarını açmaktadır. Nitekim, Kozmolojik İlke'yi tanımlayan kozmolog Jayant V. Narlikar, ".. bu ilkeye göre, verilen herhangi bir kozmik zaman'da evren homojen ve izotroptur"84 demektedir. William Bonnor, evrenin bu ontolojik evrenselligi ilkesine dayanarak epistemolojik evrensellige geçişi şu şekilde anlatmaktadır:85 "Kesinlikle inanıyorum ki genel rölativite terorisinin alan denklemleri evrenin bütün halleri için cârîdir. Rölativistik kozmolojide yaptığımız şey, lokal gravitasyon ile tesis edilmiş olan kanunları almak ve onları bir bütün olarak evrene uygulamaktır. Bu, gözlemlerle hiçbir çelişki doğurmuş değildir ve her ahvalde de çok iyi vaz' edilmiş bilimsel pratikler olmuşlardır. Biz, evrenin kanunlarını, (tabiatın bütününe) teşmil ederiz. Meselâ, güneşin iç kısmını ele aldığımız zaman, bu, bizim hiçbir zaman doğrudan herhangi bir ölçme ve deney yapmamız imkânı olmayan bir konu hakkında mütaleada bulunmamız demektir. Bu durumda biz fizik kanunlarına müracaat ederiz ve, doğrudan ölçerek elde ettiğimiz bu kanunların, kendilerinin ölçülüp sınandığı, şartlardan çok farklı ortamlarda dahi geçerli olduğunu farzederiz. "Evren'in bu monizm'ini, evrenselligini felsefi olarak meşrulaştıran kişi Descartes'dır. Eski Fizik, evreni, birbirinden öz itibariyle farklı ve dolayısıyla da ontolojik olarak farklı yapıda olmak üzere iki ayrı kısma taksim etmekle onu düal hale getirmekte idi ki bu ontolojik düalite de kaçınılmaz olarak, birbiriyle baglantısız olan bu dünyalardan birisi olan arzda elde edilen bilgi ve bulguların bütün evrene teşmil edilebilmesinin önünü tıkamakta idi. İnsanlıgın bilimsel gelişmesini engelleyen hususlardan birisini de, sözü edilen bu düalite oldugu muhakkaktır. Descartes'ın modern bilimlere en büyük katkılarından birisi budur: "Fizikî Dünya'nın Monizm'ini sağlamak". Onun "madde" ve "tabiat" hakkındaki birinci radikal görüşü, bu ikisini özdeşleştirmek olmuştur. Descartes, felsefesinde, önce, topyekûn varlık sistemini "rûh" ve "madde" diye iki düal parçaya taksim ettikten sonra madde olân kısmına bir monizm atfetmektedir. Şu halde Descartes felsefesinde topyekûn varlık küresinde bir "küllî düalizm" vardır; ancak bu düalist küllî strüktürün herbir parçası, kendi içinde bir "küllî monizm" sahibidir. Şöyle: Varlığın yarısını oluşturan maddeler dünyası, ayrıca alt-parçalara taksim olunamayan. kompakt bir şekilde sırf ve yalnız madde'den ibarettir; fıziksel dünya sadece ve yalnız maddedir, maddeden ibarettir. "Tabiat" ve "madde" bir ve aynı şeydir. Nitekim filozof, birçok yerde bu iki kelimeyi birbirinin eş-anlamlısı olarak kullanmaktadır.86 Bunun bir sonucu olarak Descartes, o zamana kadar kadîm kozmolojinin tesirini tam atamamış olan beşer zihniyetinde müthiş bir devrim gerçekleştirmiş ve, felsefi olarak "bütün evrenin, yerlerin ve göklerin fıziksel birliği"ni sağlamıştır! Bu, tarih çapındaki olay hakkında Descartes uzmanı Laberthonniere "... kartezyen fızik,...bir tabiat homojenligi icap ettirir"87 demektedir. Onun bu "monist", yani, "homojen, üniform, izotrop" özellik için gösterdigi kanıt, maddenin özünün uzamlı ve, uzamın da mahiyeti icabı sonsuz oluşudur. Bu duruma göre, uzam sınırsız oldugu için, yerleri ve gökleri birbirinden ayıracak olan bir sınır tasavvur edilemez. Öte yandan, göklerdeki nesneleri de aynen yerdeki nesneler gibi, aynı bilgi kaynağı ile algılamaktayız: Duyu bilgisi.88 Şu halde, göklerdeki varlıklar da duyular dünyasına ait olan varlıklardır ve bu suretle, yerdeki nesnelerle aynı-cinstenleşmektedirler. Elbette ki Descartes'ın anladığı "som maddî, aralıksız doluluk" analamındaki monizm, daha sonraları çok değişmiş, ama özü aynı kalmış ve zamanla, yukarıda zikrettigimiz kozmolojik ve mükemmel kozmolojik ilkelere kadar gelinmiştir. Fakat, çok-küçükler dünyası (mikro-kozmos) keşfedilince ortaya çıkan durum, yani, makro-kozmos'da determinizm'in geçerli olmasına mukabil mikro-kozmos'da olmaması, acaba şu soruyu gündeme getirir mi: eger evren homojen ve izotrop - yani: monist, üniform - olsaydı, bu farklılık olur muydu? Yoksa evren, birisi mikro-kozmos, digeri makro-kozmos olmak üzere, herbirinde farklı kanunların cârî oldugu iki ayrı kısımdan mı oluşmaktadır? Yani: Evren monist midir, düalist mi? Kuantum teorisi, mikro-kozmos'un çalışma mekanizmasının, makro-kozmos'un görünür çalışma mekanizmasından farklı oldugunu ortaya koymuştur. Zira, mikro-kozmos'da, yani, atom ve atom-altı partiküllerin dünyasında egemen olan düzen tarzının, "indeterminizm" ve "kuantizm" oldugu anlaşılmıştır. Halbuki beri yandan makro-kozmos'da ise "determinizm"in, "non-kuantizm" egemen oldugu gözlemlenmektedir. Böylece, ilk bakışta yanıltıcı bir durum ortaya çıkmaktadır: evren, düalist - daha dogru bir ifade ile: dikotomik - bir düzene tâbidir. Küçük nesnelerin dünyasında indeterminizmin, büyüklerininkinde ise determinizmin hüküm sürdügü bir evrenin monist bir evren olarak kabul edilmesi mümkün olamazdı. Fakat bu, zâhirî bir görüntüden ibarettir. Hakikat halde, evren yine monist, her tarafında aynı kanunlarin geçerli oldugu bir bütünselliktir. Ancak, bu monizm, indeterminizm ile determinizm'in eklektizmi sûretiyle elde edilmiş degildir. Tam tersine: Evrende bâtınan, bütünüyle indeterminizm hâkimiyeti vardır; ancak, makro-kozmosda bu indeterminizm o kadar belirsizdir ki orada zâhiren kesin bir determinizm var gözükmektedir ve pratik hesaplarda, determinizm ilkesi rahatlıkla uygulanabilmektedir.. Bukonuda, Heisenberg şunu söylemektdir:89 "Atom maddesinin aynı zamanda dalgasal ve cisimsel bir yapıya sahip olduğunu gösteren çeşitli deneylerin aykırı niteliği, birtakım, istatistik yasalar dile getirmeye zorlamaktadır bizi. Atom fıziğinin bu istatistik öğesi, genellikle, büyük ölçüdeki süreçlerde hiçbir rol oynamamaktadır. Çünkü bu alanda istatistik yasaların olasılığı öylesine yûksektir ki, bu sürece pratik olarak belirli (determine) gözüyle bakılabilir" Yani, gerek büyük cisimlerin dünyası (makro-kozmos) ve gerekse de küçük cisimlerin dünyası (mikro-kozmos), aynı şekildedir; ancâk, indeterminzm'in ve kuantizm'in etkileri makro-kozmos'daki katia ölçümlerde çok zor hissedilmekte ve fakât mikro-kozmos'a inildikçe çok belirgin hale gelmektedir. Fizik Kanunlarının Genel-Geçerliligi İlkesi de, epistemolojik evrensellik'in bir ifadesi olup, bir a priori'dir ki testlerimizin imkân sahasına ancak kısmen girmekte, ancak onsuz da ciddî bir ilim yapılamamaktadır. Kuşkusuz eger bu a-priorik ilke hiç sınanabilme imkânına sahip olmasa, soyut bir ilke olarak kalacaktır. Fakat bu ilkenin tam anlamıyla sınanabilmesi, test edilebilmesi de mümkün degildir. Zira, bunun için, bizzat insanın hatasız bir varlık olması iktiza eder ki bu, muhaldir. Bunun yanında ve daha da önemlisi, bu ilkenin "tam anlamıyla genel-geçerli" oldugunun kanıtlanabilmesi için, sınanmasının bütün mekânlarda (evrenin her tarafında) ve bütün zamanlarda (evrenin var-oldugu günden yok-olacagı güne kadar bütün hayatı boyunca) yapılması ve hep, istisnasız aynı doğruluk sonucunu vermesi gerekir ki işte bu, ancak tanrısal bir güç gerektirir ve kaldı ki tanrısal güce sahip olan, bizzat Tanrı olup, O da "deneyerek" ögrenmez. O sebeple bu da muhaldir. Şu halde, biz, bütün kanun, ilke ve teorileri ancak, sınırlı ölçüde test edebilme imkânına sahibiz demektir ve bu testler olumlu sonuç verdigi müddetçe, ilkelerimizin, kanunlarımızın, teorilerimizin "doğrulandığını" söyleriz. Ahmed Yüksel Özemre, Fizik Kanunlarının Genel Geçerligi konusunda, Fizik ile, İnanç arasındaki alâka konusunda şunları yazmaktadır: 90 "Arzdan binlerce, milyonlarca ve hattâ milyarlarca ışıkyılı uzaklıklarda vuku bulan olayların kısacık insan hayatına sığan gözlemlerle tesbit edilen verilerinin mâkul ve tutarlı bir açıklamasını yapmanın tek yolu, bunları bilinen olaylara ircâ etme işleminden geçer. Ancak, bizim yakinen bildiğimiz fıziksel olayların hemen hepsi de Arz'da laboratuvarda gözleyip tesbit ettiğimiz, izahını yaptığımız ya da tutarlı teorilere bağladığımız olaylardır. Aslında, kozmolojinin gözlemsel verilerini bu cinsten olaylara ireâ ve bu çerçeve içinde mâkul bir takım teorilere bağlamanın altında, Arz'da geçerli olduklarını tesbit etmiç olduğumuz fızik kanunlarının, ve kurmuş olduğumuz teorilerimizin hiç değilse bir kısmının, Evrenin herhangi bir yerinde ve herhangi bir anda da geçerli olduklarına dair kuvvetli birİman yatmaktadır. Bu sebepten ötürü de bu İman, fiziği kuşatan, fakat, fiziğin dışında kalan (metafizik) bir ilke hüviyetini haizdir. " *** Bu konuda belirtilmesi gerekecek olan önemli bir husus da şudur: Fizik-dünya'ya ilişkin aksiyomlarımızın, apriorilerimizin netice itibariyle denebilme niteliği bulunmalıdır; yani apriorik bilgi, sürekli olarak aposteriorik hale dönüştürülebilmelidir. Ancak bu da, yine şu aksiyomatik kabulü, inancı, zorunlu kılmaktadır: testlerimizi yaptıgımız duyumlarımızın bize doğruyu verdigine inanmak! [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Bilim ve İnanç/İmân Üzerine Felsefi Bir İrdeleme
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst