Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Bilim ve İnanç/İmân Üzerine Felsefi Bir İrdeleme
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 229388" data-attributes="member: 27"><p><strong>"Sürekli Gelişme" Fikri ve "Üç Hal" Kanunu64</strong></p><p></p><p> Sosyolojisini "Sosyal Statik" ve "Sosyal Dinamik" olarak ikiye taksim eden ve ikincisine en yüksek payeyi vererek, "insanlıgın sürekli ve zarurî hareketinin ilmi, yahut kısaca, terakki kanunlarının ilmi" diye tarif eden65 Comte'da insanlıga ilişkin olarak bir "daimî terakki" fikri vardır. O, insanlıgın ve insan zihninin başlangıcından bugüne kadar medeniyet, ilim, düşünce alanlarında sürekli olarak bir gelişme seyri takip ettigini, bu seyrin de üç kademeden oluştuğunu ileri sürmüş, bu üç "istihale safhası"na; "Üç Hal" adını vermiştir. Burada ilginç olan taraf, böyle bir teorinin "deney ve gözlem" ile test edilemeyen bir hipotez ve ayrıca, fenomenlerin arka-planını izah etmeye yönelik bir "nasıl"ın cevabı oldugu, yani böylesi bir teşebbüsün bizzat Comte'un temel aksiyomuna muhalif bulundugudur. </p><p></p><p></p><p> Bu "üç hal kanunu"na göre, bu gelişme safhaları birbiri ardınca ardışık olarak gelmektedirler, birbirlerini ilga etmektedirler, genel tekâmül seyri çizgisel (lineer) karakterdedir. Anılan bu üç tekâmül safhası, "Teolojik Devir", "Metafizik Devir" ve "Pozitif Devir"dir. </p><p></p><p></p><p><strong>1: Teolojik Dönem </strong></p><p><strong></strong></p><p> Comte'a göre, beşeriyetin çocukluk dönemidir; o, en iptidaî, en ham devir, gelişmenin ilk basamağıdır. Beşer bilgisi çok düşük bir düzeydedir ve bu sebeple insanlık, olguları, onların oluşlarını, vuku buluş mekanizmalarını anlamaktan aciz kalmaktadır ve olguları açıklayabilmek için, onların arka-planlarında mahiyeti meçhul illetler tasavvur etmiş, bir anlamda, "bir meçhulü bir başka meçhul ile izah etme"ye teşebbüs etmiştir. Bu "meçhul illetler", olguların arka-planlarında var olduğu vehmedilen motorlar, aynı zamanda her türlü dinî inancın da menşeidir ki buna binaen, bu illetler, "ilâhî (teolojik) illetler"dir. Böylece, "din"in kendisinin bizzat bir "olgu" oldugunu gözden kaçıran A. Comte onu, diger olguiarın açıklanabilmesindeki yetersizliğin bir sonucu olan bir "yanlış açıklama modeli" olarak kabul etmiş, başka deyimle, din, insanlık tarafından icat edilmiştir ki onun din olgusunu bu tarzda açıklaması, bütün ateist düşünceler üzerinde derin bir tesir hasıl etmiştir. Comte bu dönemi de, kendi içinde üç tâlî döneme daha ayırmaktadır: Fetişist Dönem, Politeist Dönem, Monoteist Dönem. Burada dikkat çeken husus, bu tâlî dönemlerin, "dinlerin tekâmül çizgisi" olması ve bu tekâmülün Monoteist Dönem'de zirveye çıkardıktan "dinler dönemi"ni sona erdirilmesidir.</p><p></p><p> <strong>Fetişist Dönem:</strong> En ilkelin en ilkeli olan lıu dönemde eşyanın kendisine ruh, can, akıl, zekâ...ilh. atfedilmekte, bir tür animistik ve hilozoistik alem tasavvuru egemen bulunmaktadır. </p><p></p><p> <strong>Politeist Dönem:</strong> Bu dönemde. beşer tefekkürü bir miktar daha ilerleme kaydetmiş, olguların açıklanabilmesi somut eşyadan ibaret olan "fetiş"lerden alınarak, eşyanın fevkinde ve onu idare ettigi düşünülen "çogul tanrılar"a yüklemlenmiştir. Bu, açık bir tekâmüldür; eşya, bir varlık olarak fetiş olmaktan çıkmıştır. Ancak, tekâmül, yani "dinî inancın kendi içindeki tekâmülü" henüz kemale ermiş degildir; bu ilâhlar genellikle eşya'nın (âlem'in) yaratıcısı değil, idare edicisidirler. Keza onların aralarında bir homojenlik yoktur ve antropist bir karakterdedirler. Beşer tefekkürü bizzat eşyayı tanrılaştırmaktan uzaklaşmış, fakat tanrılarını henüz eşya karakterinde olmaktan kurtaramamıştır. </p><p></p><p> <strong>Monoteist Dönem:</strong> Tekâmül seyrini devam ettiren beşeriyet somut'tan soyut'a yükselmiş, dinlerin son duragı olan monoteizm'e varmıştır. "Tek Tanrı" inancı, birden ziyade, müstakil, antropik çogul tanrılar idesinin, zamanla bir tekâmül göstererek, bir tek Tanrı'nın şahsında toplanmasının bir neticesidir ve daha önce, çogul tanrılara yüklenen misyonlar bu defa, daha muktedir ve daha yetkin, süper-natürel ve soyut olan bu "Bir Tanrı"ya yüklenmiş, varlık ve oluş O'nun vasıtasıyla açıklanmak istenmiştir. </p><p></p><p></p><p> Bütün Teolojik Dönem'de insanlık "mutlak"ı aramaktadır ve Monoteist Dönem, insanlıgın "mutlak"ı dinde arayışının da zirvesini temsil eder. </p><p></p><p></p><p> <strong>2: Metafizik Dönem </strong></p><p><strong></strong></p><p> Beşeriyetin gelişip ilerlemesiyle birlikte, teolojik devir de görevini tamamlayarak söna ermiş, beşer tefekkürü artık fenomenlerin izahını ilâhlar kümesinde ya da çok güçlü ve tam yetkin, tam iktıdar sahibi olan bir Bir Allah'ın şahsında degil de, mücerret fıkirler'de, prensipler'de ve kuvvetler'de aramaya başlamışlardır. Comte'a göre bu dönem, "din"in bittigi "gayri dinî metafizik"in başladığı dönemdir. Bu dönemde tanrılar'ın yerini ruh'lar, cevher'ler, gizli ve karanlık mahiyetler almaya başlamıştır. Metafizik devir de teolojik devir gibi varlık ve oluşun mahiyetini, ana sebeplerini, gayelerini vs. hasılı "mutlak"ı aramaktan vazgeçmiş degildir. Aslında metafizik çağ, tanrıları reddetmekle beraber onların yerine aynı fonksiyonları ifa eden bir nev'i "zihnî-beşerî tanrılar" ikame etmiştir. Ancak, bütün bunlara ragmen, metafızik devir çok önemli bir tarihî görevi yerine getirmiştir ki bu da dinlere karşı savaş açıp onları sarsarak pozitif devrenin önünü açmak, pozitivizmin sosyal şartlarını saglamaktır. </p><p></p><p></p><p> <strong>3: Pozitif Dönem</strong></p><p></p><p> Bu devir, beşeriyetin tekâmülünün son, nihaî çagıdır. Gerek "din" ve gerekse de "metafızik" dönemi terkedilmiştir. Artık, dünyaya hâkim olan, pozitivizm'dir. Deney (experiment + observation)66 ile elde edilen veriler ile fenomenler arasındaki zorunlu kanunî ilişkiler örgüsü keşfedilmekte, fenomenlerin arkasındaki, insan müdrikesi için her zaman kapalı kalacak olan "mutlaklık alanı" ilgi dışına çıkarılmak- tadır. Pozitivizm'in problemi 'nasıllar'dır; 'niçin,ler değil. Zira, 'niçin'ler, asla test edilemeyecek ve bu yüzden de asla kavranamayacak olan 'mutlaklık'a götürecektir, o sebeple terk edilmelidir. Bu suretle pozitivizm. "metafizik" ve "din"i reddettigi gibi, deneysel verilerden yola çıkarak tikel'den tümel'e ulaşmaya çalışan indüktif metodlu "empirizm"i de reddetmiştir. </p><p></p><p></p><p> Comte'un bütün felsefesinde çok bâriz bir şekilde bir "fatum historicum (tarihî kader) anlayışı bulunmaktadır. Comte önce tabiatta ve toplumda tekâmül'ü kaçınılmaz, zarurî bir süreç olarak algılıyor; sonra bunu bir takım safhalara taksim ediyor ve en sonra da bu zarurî tekâmül zincirini kendisinde donduruyor! Kendi görüşü, kendi felsefesi, tarihin bir "kader" (fatum) gibi akmakta oldugu bir "son", bir "fınal" noktasıdır! Bu anlayışın, "lineer Tarih Görüşü"nden mülhem olduğu Aşikârdır: Auguste Comte da Augustinus gibi67. "Tarih"i, düz bir çizgi üzerinde ilerleyen ve kaçınılmaz bir kadere doğru kaçınılmaz bir şekilde, deterministik ve fatalistik bir zorunluk ile seyreden bir süreç olarak algılamaktadır. Bu anlayış daha sonra Hegel'de, "tez-antitez-sentez" çevriminin sosyal yansımasını Prusya Devleti'nde, Marks'ın ise Komünist Toplum'da dondurmasında yeniden tezahür edecektir.68</p><p></p><p></p><p> <strong>A.</strong> Comte'a göre, ilimler insan'ı mutlu etmelidir ki bunu da sadece pozitif ilimler yapabilme iktidarına maliktirler. "İnsan"ı felsefesinin ana ekseni olarak seçen filozof, ferd olarak insan ile değil de daha ziyade ve esas olarak toplumsal insan ile ilgilenmiş ve modern sosyoloji'nin en büyük isimlerinden birisi olmuştur. </p><p></p><p></p><p>O, ilk önce Sosyal Fizik olarak adlandırıp, sonra da bugünkü adı olan Sosyoloji'yi verdigi bu ilmi, bütün ilimlerin gayesi olarak kabul etmiş ve bu kabulü esas alarak ilimleri altı şubede toplanmak üzere sınıflandırmıştır:69 l: Matematik; 2: Astronomi; 3: Fizik; 4: Kimya; 5: Biyoloji; 6: Sosyoloji. Bu temel bilimlerin tasnif sırası, aynı zamanda onların doguşlarının da sırasıdır. Matematik ve Astronomi, Felsefe'den koparak müstakil birer bilim hüviyeti kazanan en eski disiplinlerdir. Bunları, hayli zaman sonra XVII. vüzyılda Mekanikçi Fizik (Klasik Fizik) takip etmiştir. Kimya Lavoisier ile ve Biyoloji de Bachet ile XVIII. yüzyılda müsbet anlamda kurulmuşlardır. Ona-göre, kendisi de "pozitif sosyoloji"nin kurucusudur.70</p><p></p><p> </p><p> Comte'un İkinci Dönem Felsefesi olarak da bilinen döneminde, onu, bir "din kurucusu" olarak görmekteyiz. O, insanlığın zihnî tekâmülünü "üç hal kanunu" ile izah edip, din'in her türlüsünün artık bu "pozitiv dönem"de sona ermiş oldugunu söylemesine ragmen, ömrünün sonlarına doğru mistisizme ve dine dogru bir dönüş yapmıştır; fakat bu dönüş de mevcut dinlerden herhangi birisini kabûl etmek tarzında olmayıp, tamamen kendi icadı ve akla dayalı, "insanlık dini" adını verdiği uydurma bir din icat etmek tarzında tecellî etmiş, bununla da yetinmeyerek, kendisini de bu uydurma dinin peygamberi ilân etmekten çekinmemiştir. Onun bu dininin temel akîdeleri Hristiyanlık'dan mülhem bir teslis üzerine bina edilmiştir: </p><p></p><p></p><p> a- Büyük Varlık: İnsanlık (Allah yerine)</p><p> b- Büyük Fetiş : Dünya (bütün varlıkların ve insanlıgın kaynağı) </p><p> c- Büyük Çevre: Uzay </p><p></p><p></p><p> Onun dininde "İnsanlık" (L'humanitâ), "Allah" kavramının yerini almış olup uluhiyyetinin hakikî timsali de "kadın" dır. Ona göre, erkeği insanlıga (yani Allah'a) ulaştıran, kadın'dır; yani kadın, tapınılacak bir varlık mertebesine yükseltilmiştir. Auguste Comte'un bu derece hezeyanlara ve zırvalara sürüklenmesine, Aşıgı ve metresi Clotilde de Vaux'ya duydugu derin baglılıgın, onun anî ölümü üzerine bir ruhî maraz şeklinde dışarıya aksetmesinin sebep olduğu tahmin edilmektedir.</p><p></p><p></p><p> Pozitivist felsefenin dini, XIX. yüzyılda Brezilya'da geniş bir etki ve yayılma imkânı buldu. Bu konuda, Raymond Aron Sosyal Düşüncenin Evreleri isimli eserinde şu kısa notu düşmüştür:71</p><p></p><p></p><p> "Pozitivizmin etkisi Brezilya'da çok derin oldu ve hattâ devletin hemen hemen resmi öğretisi haline geldi. Cumhurbaşkanı Benjamin-Constant, Comte'un hazırladığı Encyclopedie des Sciences Positives'i devlet okullarında öğrenim programı olarak verdi. 1880 yılında bir enstitü, 1891 yılında Rio'da İnsanlık dinini yüceltmek için bir pozitivist tapınağı kuruldu. "Düzen ve İlerleme " (Ordem e Progresso) Brezilya bayrağının yeşil zemini üzerinde yer alır. Yeşil aynı zamanda pozitivistlerin bayrağının rengiydi." </p><p></p><p></p><p> *** </p><p></p><p></p><p> Auguste Comte'un esas tesirli olan fıkirleri birinci dönem fikirleri olmuştur. Onun, yalnız "vakıalar" (olgular, fenomenler) ve "vakıalar arasındaki belirlenebilir ilişkiler" ile ilgilenmesi ve bunların ötesini, arkasındakileri alâka sınırlarının ötesine atıp sırt çevirmesi, materyalist/ateist düşüncelerin gelişmesi bakımından da etkili olmuştur.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 229388, member: 27"] [B]"Sürekli Gelişme" Fikri ve "Üç Hal" Kanunu64[/B] Sosyolojisini "Sosyal Statik" ve "Sosyal Dinamik" olarak ikiye taksim eden ve ikincisine en yüksek payeyi vererek, "insanlıgın sürekli ve zarurî hareketinin ilmi, yahut kısaca, terakki kanunlarının ilmi" diye tarif eden65 Comte'da insanlıga ilişkin olarak bir "daimî terakki" fikri vardır. O, insanlıgın ve insan zihninin başlangıcından bugüne kadar medeniyet, ilim, düşünce alanlarında sürekli olarak bir gelişme seyri takip ettigini, bu seyrin de üç kademeden oluştuğunu ileri sürmüş, bu üç "istihale safhası"na; "Üç Hal" adını vermiştir. Burada ilginç olan taraf, böyle bir teorinin "deney ve gözlem" ile test edilemeyen bir hipotez ve ayrıca, fenomenlerin arka-planını izah etmeye yönelik bir "nasıl"ın cevabı oldugu, yani böylesi bir teşebbüsün bizzat Comte'un temel aksiyomuna muhalif bulundugudur. Bu "üç hal kanunu"na göre, bu gelişme safhaları birbiri ardınca ardışık olarak gelmektedirler, birbirlerini ilga etmektedirler, genel tekâmül seyri çizgisel (lineer) karakterdedir. Anılan bu üç tekâmül safhası, "Teolojik Devir", "Metafizik Devir" ve "Pozitif Devir"dir. [B]1: Teolojik Dönem [/B] Comte'a göre, beşeriyetin çocukluk dönemidir; o, en iptidaî, en ham devir, gelişmenin ilk basamağıdır. Beşer bilgisi çok düşük bir düzeydedir ve bu sebeple insanlık, olguları, onların oluşlarını, vuku buluş mekanizmalarını anlamaktan aciz kalmaktadır ve olguları açıklayabilmek için, onların arka-planlarında mahiyeti meçhul illetler tasavvur etmiş, bir anlamda, "bir meçhulü bir başka meçhul ile izah etme"ye teşebbüs etmiştir. Bu "meçhul illetler", olguların arka-planlarında var olduğu vehmedilen motorlar, aynı zamanda her türlü dinî inancın da menşeidir ki buna binaen, bu illetler, "ilâhî (teolojik) illetler"dir. Böylece, "din"in kendisinin bizzat bir "olgu" oldugunu gözden kaçıran A. Comte onu, diger olguiarın açıklanabilmesindeki yetersizliğin bir sonucu olan bir "yanlış açıklama modeli" olarak kabul etmiş, başka deyimle, din, insanlık tarafından icat edilmiştir ki onun din olgusunu bu tarzda açıklaması, bütün ateist düşünceler üzerinde derin bir tesir hasıl etmiştir. Comte bu dönemi de, kendi içinde üç tâlî döneme daha ayırmaktadır: Fetişist Dönem, Politeist Dönem, Monoteist Dönem. Burada dikkat çeken husus, bu tâlî dönemlerin, "dinlerin tekâmül çizgisi" olması ve bu tekâmülün Monoteist Dönem'de zirveye çıkardıktan "dinler dönemi"ni sona erdirilmesidir. [B]Fetişist Dönem:[/B] En ilkelin en ilkeli olan lıu dönemde eşyanın kendisine ruh, can, akıl, zekâ...ilh. atfedilmekte, bir tür animistik ve hilozoistik alem tasavvuru egemen bulunmaktadır. [B]Politeist Dönem:[/B] Bu dönemde. beşer tefekkürü bir miktar daha ilerleme kaydetmiş, olguların açıklanabilmesi somut eşyadan ibaret olan "fetiş"lerden alınarak, eşyanın fevkinde ve onu idare ettigi düşünülen "çogul tanrılar"a yüklemlenmiştir. Bu, açık bir tekâmüldür; eşya, bir varlık olarak fetiş olmaktan çıkmıştır. Ancak, tekâmül, yani "dinî inancın kendi içindeki tekâmülü" henüz kemale ermiş degildir; bu ilâhlar genellikle eşya'nın (âlem'in) yaratıcısı değil, idare edicisidirler. Keza onların aralarında bir homojenlik yoktur ve antropist bir karakterdedirler. Beşer tefekkürü bizzat eşyayı tanrılaştırmaktan uzaklaşmış, fakat tanrılarını henüz eşya karakterinde olmaktan kurtaramamıştır. [B]Monoteist Dönem:[/B] Tekâmül seyrini devam ettiren beşeriyet somut'tan soyut'a yükselmiş, dinlerin son duragı olan monoteizm'e varmıştır. "Tek Tanrı" inancı, birden ziyade, müstakil, antropik çogul tanrılar idesinin, zamanla bir tekâmül göstererek, bir tek Tanrı'nın şahsında toplanmasının bir neticesidir ve daha önce, çogul tanrılara yüklenen misyonlar bu defa, daha muktedir ve daha yetkin, süper-natürel ve soyut olan bu "Bir Tanrı"ya yüklenmiş, varlık ve oluş O'nun vasıtasıyla açıklanmak istenmiştir. Bütün Teolojik Dönem'de insanlık "mutlak"ı aramaktadır ve Monoteist Dönem, insanlıgın "mutlak"ı dinde arayışının da zirvesini temsil eder. [B]2: Metafizik Dönem [/B] Beşeriyetin gelişip ilerlemesiyle birlikte, teolojik devir de görevini tamamlayarak söna ermiş, beşer tefekkürü artık fenomenlerin izahını ilâhlar kümesinde ya da çok güçlü ve tam yetkin, tam iktıdar sahibi olan bir Bir Allah'ın şahsında degil de, mücerret fıkirler'de, prensipler'de ve kuvvetler'de aramaya başlamışlardır. Comte'a göre bu dönem, "din"in bittigi "gayri dinî metafizik"in başladığı dönemdir. Bu dönemde tanrılar'ın yerini ruh'lar, cevher'ler, gizli ve karanlık mahiyetler almaya başlamıştır. Metafizik devir de teolojik devir gibi varlık ve oluşun mahiyetini, ana sebeplerini, gayelerini vs. hasılı "mutlak"ı aramaktan vazgeçmiş degildir. Aslında metafizik çağ, tanrıları reddetmekle beraber onların yerine aynı fonksiyonları ifa eden bir nev'i "zihnî-beşerî tanrılar" ikame etmiştir. Ancak, bütün bunlara ragmen, metafızik devir çok önemli bir tarihî görevi yerine getirmiştir ki bu da dinlere karşı savaş açıp onları sarsarak pozitif devrenin önünü açmak, pozitivizmin sosyal şartlarını saglamaktır. [B]3: Pozitif Dönem[/B] Bu devir, beşeriyetin tekâmülünün son, nihaî çagıdır. Gerek "din" ve gerekse de "metafızik" dönemi terkedilmiştir. Artık, dünyaya hâkim olan, pozitivizm'dir. Deney (experiment + observation)66 ile elde edilen veriler ile fenomenler arasındaki zorunlu kanunî ilişkiler örgüsü keşfedilmekte, fenomenlerin arkasındaki, insan müdrikesi için her zaman kapalı kalacak olan "mutlaklık alanı" ilgi dışına çıkarılmak- tadır. Pozitivizm'in problemi 'nasıllar'dır; 'niçin,ler değil. Zira, 'niçin'ler, asla test edilemeyecek ve bu yüzden de asla kavranamayacak olan 'mutlaklık'a götürecektir, o sebeple terk edilmelidir. Bu suretle pozitivizm. "metafizik" ve "din"i reddettigi gibi, deneysel verilerden yola çıkarak tikel'den tümel'e ulaşmaya çalışan indüktif metodlu "empirizm"i de reddetmiştir. Comte'un bütün felsefesinde çok bâriz bir şekilde bir "fatum historicum (tarihî kader) anlayışı bulunmaktadır. Comte önce tabiatta ve toplumda tekâmül'ü kaçınılmaz, zarurî bir süreç olarak algılıyor; sonra bunu bir takım safhalara taksim ediyor ve en sonra da bu zarurî tekâmül zincirini kendisinde donduruyor! Kendi görüşü, kendi felsefesi, tarihin bir "kader" (fatum) gibi akmakta oldugu bir "son", bir "fınal" noktasıdır! Bu anlayışın, "lineer Tarih Görüşü"nden mülhem olduğu Aşikârdır: Auguste Comte da Augustinus gibi67. "Tarih"i, düz bir çizgi üzerinde ilerleyen ve kaçınılmaz bir kadere doğru kaçınılmaz bir şekilde, deterministik ve fatalistik bir zorunluk ile seyreden bir süreç olarak algılamaktadır. Bu anlayış daha sonra Hegel'de, "tez-antitez-sentez" çevriminin sosyal yansımasını Prusya Devleti'nde, Marks'ın ise Komünist Toplum'da dondurmasında yeniden tezahür edecektir.68 [B]A.[/B] Comte'a göre, ilimler insan'ı mutlu etmelidir ki bunu da sadece pozitif ilimler yapabilme iktidarına maliktirler. "İnsan"ı felsefesinin ana ekseni olarak seçen filozof, ferd olarak insan ile değil de daha ziyade ve esas olarak toplumsal insan ile ilgilenmiş ve modern sosyoloji'nin en büyük isimlerinden birisi olmuştur. O, ilk önce Sosyal Fizik olarak adlandırıp, sonra da bugünkü adı olan Sosyoloji'yi verdigi bu ilmi, bütün ilimlerin gayesi olarak kabul etmiş ve bu kabulü esas alarak ilimleri altı şubede toplanmak üzere sınıflandırmıştır:69 l: Matematik; 2: Astronomi; 3: Fizik; 4: Kimya; 5: Biyoloji; 6: Sosyoloji. Bu temel bilimlerin tasnif sırası, aynı zamanda onların doguşlarının da sırasıdır. Matematik ve Astronomi, Felsefe'den koparak müstakil birer bilim hüviyeti kazanan en eski disiplinlerdir. Bunları, hayli zaman sonra XVII. vüzyılda Mekanikçi Fizik (Klasik Fizik) takip etmiştir. Kimya Lavoisier ile ve Biyoloji de Bachet ile XVIII. yüzyılda müsbet anlamda kurulmuşlardır. Ona-göre, kendisi de "pozitif sosyoloji"nin kurucusudur.70 Comte'un İkinci Dönem Felsefesi olarak da bilinen döneminde, onu, bir "din kurucusu" olarak görmekteyiz. O, insanlığın zihnî tekâmülünü "üç hal kanunu" ile izah edip, din'in her türlüsünün artık bu "pozitiv dönem"de sona ermiş oldugunu söylemesine ragmen, ömrünün sonlarına doğru mistisizme ve dine dogru bir dönüş yapmıştır; fakat bu dönüş de mevcut dinlerden herhangi birisini kabûl etmek tarzında olmayıp, tamamen kendi icadı ve akla dayalı, "insanlık dini" adını verdiği uydurma bir din icat etmek tarzında tecellî etmiş, bununla da yetinmeyerek, kendisini de bu uydurma dinin peygamberi ilân etmekten çekinmemiştir. Onun bu dininin temel akîdeleri Hristiyanlık'dan mülhem bir teslis üzerine bina edilmiştir: a- Büyük Varlık: İnsanlık (Allah yerine) b- Büyük Fetiş : Dünya (bütün varlıkların ve insanlıgın kaynağı) c- Büyük Çevre: Uzay Onun dininde "İnsanlık" (L'humanitâ), "Allah" kavramının yerini almış olup uluhiyyetinin hakikî timsali de "kadın" dır. Ona göre, erkeği insanlıga (yani Allah'a) ulaştıran, kadın'dır; yani kadın, tapınılacak bir varlık mertebesine yükseltilmiştir. Auguste Comte'un bu derece hezeyanlara ve zırvalara sürüklenmesine, Aşıgı ve metresi Clotilde de Vaux'ya duydugu derin baglılıgın, onun anî ölümü üzerine bir ruhî maraz şeklinde dışarıya aksetmesinin sebep olduğu tahmin edilmektedir. Pozitivist felsefenin dini, XIX. yüzyılda Brezilya'da geniş bir etki ve yayılma imkânı buldu. Bu konuda, Raymond Aron Sosyal Düşüncenin Evreleri isimli eserinde şu kısa notu düşmüştür:71 "Pozitivizmin etkisi Brezilya'da çok derin oldu ve hattâ devletin hemen hemen resmi öğretisi haline geldi. Cumhurbaşkanı Benjamin-Constant, Comte'un hazırladığı Encyclopedie des Sciences Positives'i devlet okullarında öğrenim programı olarak verdi. 1880 yılında bir enstitü, 1891 yılında Rio'da İnsanlık dinini yüceltmek için bir pozitivist tapınağı kuruldu. "Düzen ve İlerleme " (Ordem e Progresso) Brezilya bayrağının yeşil zemini üzerinde yer alır. Yeşil aynı zamanda pozitivistlerin bayrağının rengiydi." *** Auguste Comte'un esas tesirli olan fıkirleri birinci dönem fikirleri olmuştur. Onun, yalnız "vakıalar" (olgular, fenomenler) ve "vakıalar arasındaki belirlenebilir ilişkiler" ile ilgilenmesi ve bunların ötesini, arkasındakileri alâka sınırlarının ötesine atıp sırt çevirmesi, materyalist/ateist düşüncelerin gelişmesi bakımından da etkili olmuştur. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
Makale - Menkıbe ve Denemeler
Bilim ve İnanç/İmân Üzerine Felsefi Bir İrdeleme
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst