Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Bediüzzaman Said Nursi’ye Göre Kur’ân'ın Mucizeliğini Açıklama Metodu
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 229701" data-attributes="member: 27"><p><strong>Cevap: Bediüzzaman Said Nursi’ye Göre Kur’ân'ın Mucizeliğini Açıklama Metod</strong></p><p></p><p><strong>Araştırmanın sonuçları </strong></p><p><strong></strong></p><p> Bediüzzaman’ın Kur’ân’ın mu’cizeliğini isbat ve beyan konusundaki metodunda gözlenebilen bazı önemli hususlar vardır. Öncelikle İ’câzü’l-Kur’ân’ı açıklarken üzerinde durduğu arka plana bakmak gerekir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, hiç kuşkusuz o Kur’ân’a yapılan hücumlardan ve bu hücumlara karşı Kur’ân’ın bizzat verdiği cevaplardan hareket etmiştir. Alimlerimiz, Kur’ân’ın mu’cizeliğini Araplara detaylı olarak, Arap olmayanlara ise icmâlî bir biçimde açıklamaya özen göstermişler. Bediüzzaman ise, Kur’ân’ın mu’cize yönlerini bütün insanlara tasilatlı bir biçimde açıklamaya büyük ihtimam göstermiştir. </p><p></p><p></p><p> Bediüzzaman’ın, İ’câzü’l-Kur’ân’ı açıklama konusunda kendisinden önceki âlimlerden etkilendiği doğrudur. Ancak, bu konuda daha önce hiç temas edilmeyen önemli bir takım çizgiler belirlediğini de itiraf etmeliyiz. Abdulkahir Cürcânî ve onun nazmu’l-Kur’ân konusundaki nazariyesini takdir etmekle birlikte, Abdulkahir’in vardığı çizgide kalmamış, aksine bu nazariyeden çıkan başka bir meselede tafsilatta bulunmuştur. O da, münasebetler meselesidir. Bediüzzaman, buna büyük önem vermiş ve tefsir ettiği âyetlere kapsamlı bir şekilde uygulamıştır. O kadar ki, bu uygulamasında Zemahşeri’yi aşmıştır. Sözkonusu münasebetler üçtür: Ayetin âyetle münasebeti. Aynı âyetin cümleleri arasındaki münasebet. Her bir cümlenin keyfiyet ve unsurları arasındaki münasebet. Yani aynı cümlenin, lafız ve eczaları arasındaki ilişki, mânâsındaki münasebetler. Bu Kur’ân-ı Kerimdeki i’câz sırrını anlamak için “nazım nazariyesi”ne Bediüzzaman tarafından getirilen çok güzel ve önemli bir yeniliktir. </p><p></p><p></p><p> Aynı şekilde Abdulkahir Cürcanî’ye takdir ve hayranlığını bildirmekle birlikte Bediüzzaman’ın, Kur’ân’ın i’câz vecihlerinden sadece bir tanesiyle yetinmek konusunda onu taklit etmediğini, yani “Nazım Nazariye”sini i’câz konusunda tek ölçü kabul etmediğini görüyoruz. </p><p></p><p></p><p> Bediüzzaman’ın başka bir yönüne daha dikkat çekmek gerekir. O da, İ’câz konusunda bazı orijinal ve yeni vecihler getirmesidir. Meselâ: Kur’ân’ın marifet ve medeniyet konusundaki i’câzına dikkat çekmesi, Kur’ân’daki ilimlerin birliğini vurgulaması, Kur’ân’ın ilim ve ma’rifetin temel bir kaynağı olduğunu belirtmesi, Kur’ân’ın yapısındaki bütünlük ve ahengi açıklaması, Kur’ân’ın bütün semâvî kitaplara murakıb ve hakem olduğunu ifade etmesi... gibi konular Bediüzzaman’ın i’câzü’l-Kur’ân konusunda getirdiği yeniliklerdir. </p><p></p><p></p><p> Bediüzzaman, i’câz vecihlerinden her birisine ve hatta bu vecihlerin şıklarına orijinal ve güzel misaller getirmiş ve bu açıklamalarında eski âlimler tarafından tekrar edilen misallerle yetinmemiştir. </p><p></p><p></p><p> İ’câz konusunu ele alan kitaplara göz attığımızda, müelliflerinin Kur’ân’ın mu’cizeliğini âlimler seviyesindeki kimselere göstermeye çalıştıklarını görüyoruz. Dolayısiyle onların muhatapları sadece âlimlerdir, başkalarını nazara almazlar. Fakat, Bediüzzaman’ın onlardan farklı olarak, i’câzü’l-Kur’ân konusunda avam-ı nasa özel bir itina gösterdiğini gördüm. Bu gerçek, avamın da Kur’ân’ı anlayabileceği ve Kur’ân’ın avam tabakası için de mu’cize teşkil ettiğini tekrar tekrar ifade etmesinde açıkça göze çarpıyor. Acaba, avama gösterdiği bu itinanın sırrı ne olabilir? Hiç şüphesiz Bediüzzaman “alim-i mürşid”e güzel bir örnektir. Çünkü, avamın seviyesini yükseltmeye çalışmış, böylece bir çoklarının Kur’ân’ı anlayıp mânâlarını idrak etmelerine, dolayısiyle iki dünya saadetini kazanmalarına ve Kur’ân’a muhatap olma seviyesine çıkmalarına imkân sağlamıştır. </p><p></p><p></p><p> Bediüzzaman İ’câz konusunda-özellikle-iki nokta üzerinde açıklamalarını teksif etmiştir. Birincisi: Beyan i’câzı. İkincisi ise: Batı ve materyalist felsefe karşısındaki ma’rifet ve medeniyet i’câzı. Acaba, bizzat Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi Arap olmayanların Araplaşıp, Arapların arasına karışınca lafız sanatının galebe etmesi sebebiyle insanların dil konusundeki selikaları bozulmuşken beyan i’câzının rolü ne olabilir? Bir âlim-i mürşid olan Bediüzzaman, terbiyenin en evvel metod ve usule ihtiyacı olduğu inancındadır. Bunun en güzel yolu ise, belağat ve edebiyattır. Çünkü, bu insanın hassasıdır. İnsanın ruhunu en güzel şekilde terbiye, vicdanını en okşayıcı olarak tasfiye, fikrini en güzel biçimde tezyin eden ve kalbini en iyi şekilde genişleten bir nevi edebiyattır. Bundan dolayıdır ki, bu nevi edebiyatı, bütün ilimlerin sultanıymış gibi, hepsinden daha yaygın, daha geniş, daha nafiz ve beşer kalbine daha yakın olarak görürsünüz. Bediüzzaman, belağatın ehemmiyetine ve akıl ve vicdana olan te’sirine önemle dikkat çeker. Bu sebeplerden dolayıdır ki, Bediüzzaman bu i’câz vechine son derece önem verir. </p><p> Bediüzzaman, “Beyanî i’câz”ı açıklarken iki metod takip etiğini görüyoruz. Birincisi: Buna yeterli derecede delil ve bürhan getirmesi. Fatiha Sûresinin tamamı ile Bakara Sûresinin ilk otuz üç âyetini içine alan parlak tefsiriyle bu metoda gözel bir örnek sergilemiştir. İkincisi: İ’câzü’l-Kur’ân konusundaki bu veche yöneltilebilecek bütün şüpheleri defetmek. Meselâ, Kur’ân’daki tekrarların sırları ve Kur’ân’ın şiir olmaktan münezzeh olduğu konusundaki ikna edici izahlarını gördük. Bana öyle geliyor ki Bediüzzaman, bu konuda, İ’câzü’l-Kur’ân isimli kitabının büyük bir kısmını şiirin tenkidi, tahlili ve Kur’ân’ın şiire olan üstünülüğüne tahsis eden el-Bakillânî’den daha iyi yapmıştır. Çünkü Bakıllânî, bu noktada israfa kaçmıştır. Eğer, Kur’ân nazmının güzelliğini açıklamaya yönelseydi daha önemli ve üstün bir hizmet yapmış olurdu. </p><p></p><p></p><p> Yine Bediüzzaman’ın, Kur’ân’ın fasılaları (ayet sonları) konusunda ne güzel açıklamalar yaptığını gördük. Bu açıklamaları yaparken, sadece âyet sonunun âyetle olan münasebetini belirtmekle yetinmemiş, aksine, bu fezlekelerin Allah’a iman ve sıfatullahla ilgili temel kaideler ihtiva ettiğini, Kur’ân’ın külli maksatlarını isbat ettiğini belirtmiş ve Kur’ân fasılalarının insanın vicdanı ve kalbi üzerindeki imanî ve psikolojik tesirlerini açıklamıştır. Bu güzel ve orijinal açıklamaları Bediüzzaman’dan başka bir kimsenin yaptığını görmedim. </p><p></p><p></p><p> Kur’ân’ın marifet ve medeniyet konusundaki i’câzına gelince, Bediüzzaman bu i’câz yönünü kavrayıp el atabilmiş, onu isbat edebilmiş ve Kur’ân’a hücum edildiği bu asırda bununla Kur’ân muarızlarına karşı koyabilmiş, ve bundan hareketle Batının bozuk medeniyetinin çürüklüğünü ve bu medeniyetin nasıl beşeriyeti dalalete sürükleyip hak ve hakikati görmesine engel olduğunu isbat edebilmiştir. Bediüzzaman bunu yaparken, realiteyi konuşturmuş ve İslâm Ümmetinin, Allah’ın Şeriat ve nizamını terkederek harfi harfine ve adımı adımına Batıyı taklid etmesi karşısında duyduğu teessüf ve üzüntü haliyle gerçekleri dile getirmiştir. Onun sözleri, Kur’ân-ı Kerimi yeniden hayat ve marifet alanına aktarmaya, Ümmetin inanç ve kültürünü tashih ve medeniyetini kurma konusunda Kur’ân’ı tekrar en büyük merciiyet makamına iade etmeye açık bir davettir. </p><p></p><p></p><p> Mediüzzaman merhumun, ictimaî, beşerî ve tabii ilimlerin Kur’ân-ı Kerimin nur kaynağından çıktığını ve özellikle de Allah’ın güzel isimlerine dayandığını açıklamasıyla “bilginin İslâmîleştirilmesi” fikrinin en büyük öncülerinden birisi olmuştur. Bu nedenle, Bediüzzaman’ın fikirleriyle “el-Ma’hedü’l-Alemî Li’l-Fikri’l-İslâmî” arasında bir köprü kurulmasını zarurî görüyorum. </p><p></p><p></p><p> Bediüzzaman’ın İ’câzü’l-Kur’ân konusundaki fikirleri öylesine gerçekçi ve canlıdır ki, günlük hayata aktarılmaya rahatlıkla imkân verir. Bu da, onun fkirlerini araştırmak, onları geliştirmek, üzerinde yeni fikirler bina etmek ve bunların üzerinde donup kalmamakla olur. İslâmın sancağını asırlarca taşıyan bu millet, Batının materyalist medeniyetine karşı koyabilen Bediüzzaman’ı örnek alarak Kur’ân-ı Kerimin esas ve düsturları üzerinde eski şanlı tarihini yeniden kurabilir ve buna muktedirdir. </p><p></p><p></p><p>Hülasa: Kur’ân, âlimlere enerji kaynağı olmaya devam edecek, hayranlık uyandırıcı sırları bitip tükenmeyecek, bütün kitaplara ve bilcümle ma’rifetlere olan hakemliği sürecek ve âlimler: “Kur’ân hâlâ taptazedir!” demeye devam edeceklerdir. </p><p></p><p></p><p> <span style="color: red"><strong>Ben, Bediüzzaman’ın eserlerinde zengin bir fikir madeni buldum. Her fikri, Kur’ân-ı Kerimin i’câz vechinden biri sayılabilir. Bu açıklamalarımla maksadımı ifade edip edemediğimi bilemiyorum. </strong></span></p><p></p><p></p><p> <span style="color: darkgreen"><strong>Dipnotlar</strong></span></p><p></p><p> <em><span style="color: darkgreen">1. Kamer Sûresi: 20. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">2. Mâide Sûresi: 31. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">3. Yâsîn Sûresi: 39. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">4. Bakara Sûresi: 255. âyet; İbrahim Sûresi: 32-34. âyetler. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">5. Cum’a Sûresi: 1. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">6. Nebe’ Sûresi: 7. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">7. Hicr Sûresi: 217. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">8. Hadîd Sûresi: 25. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">9. Kehf Sûresi: 109. </span></em></p><p> <em><span style="color: darkgreen">10. Bakara Sûresi, 29</span></em></p><p></p><p></p><p><u><span style="color: black"><strong><a href="http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Sayi&SayiNo=54" target="_blank">KPR - Bahar 96 - ada Kuran Yorumu</a></strong></span></u><em><span style="color: darkgreen"></span></em></p><p><em><span style="color: darkgreen"></span></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 229701, member: 27"] [b]Cevap: Bediüzzaman Said Nursi’ye Göre Kur’ân'ın Mucizeliğini Açıklama Metod[/b] [B]Araştırmanın sonuçları [/B] Bediüzzaman’ın Kur’ân’ın mu’cizeliğini isbat ve beyan konusundaki metodunda gözlenebilen bazı önemli hususlar vardır. Öncelikle İ’câzü’l-Kur’ân’ı açıklarken üzerinde durduğu arka plana bakmak gerekir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, hiç kuşkusuz o Kur’ân’a yapılan hücumlardan ve bu hücumlara karşı Kur’ân’ın bizzat verdiği cevaplardan hareket etmiştir. Alimlerimiz, Kur’ân’ın mu’cizeliğini Araplara detaylı olarak, Arap olmayanlara ise icmâlî bir biçimde açıklamaya özen göstermişler. Bediüzzaman ise, Kur’ân’ın mu’cize yönlerini bütün insanlara tasilatlı bir biçimde açıklamaya büyük ihtimam göstermiştir. Bediüzzaman’ın, İ’câzü’l-Kur’ân’ı açıklama konusunda kendisinden önceki âlimlerden etkilendiği doğrudur. Ancak, bu konuda daha önce hiç temas edilmeyen önemli bir takım çizgiler belirlediğini de itiraf etmeliyiz. Abdulkahir Cürcânî ve onun nazmu’l-Kur’ân konusundaki nazariyesini takdir etmekle birlikte, Abdulkahir’in vardığı çizgide kalmamış, aksine bu nazariyeden çıkan başka bir meselede tafsilatta bulunmuştur. O da, münasebetler meselesidir. Bediüzzaman, buna büyük önem vermiş ve tefsir ettiği âyetlere kapsamlı bir şekilde uygulamıştır. O kadar ki, bu uygulamasında Zemahşeri’yi aşmıştır. Sözkonusu münasebetler üçtür: Ayetin âyetle münasebeti. Aynı âyetin cümleleri arasındaki münasebet. Her bir cümlenin keyfiyet ve unsurları arasındaki münasebet. Yani aynı cümlenin, lafız ve eczaları arasındaki ilişki, mânâsındaki münasebetler. Bu Kur’ân-ı Kerimdeki i’câz sırrını anlamak için “nazım nazariyesi”ne Bediüzzaman tarafından getirilen çok güzel ve önemli bir yeniliktir. Aynı şekilde Abdulkahir Cürcanî’ye takdir ve hayranlığını bildirmekle birlikte Bediüzzaman’ın, Kur’ân’ın i’câz vecihlerinden sadece bir tanesiyle yetinmek konusunda onu taklit etmediğini, yani “Nazım Nazariye”sini i’câz konusunda tek ölçü kabul etmediğini görüyoruz. Bediüzzaman’ın başka bir yönüne daha dikkat çekmek gerekir. O da, İ’câz konusunda bazı orijinal ve yeni vecihler getirmesidir. Meselâ: Kur’ân’ın marifet ve medeniyet konusundaki i’câzına dikkat çekmesi, Kur’ân’daki ilimlerin birliğini vurgulaması, Kur’ân’ın ilim ve ma’rifetin temel bir kaynağı olduğunu belirtmesi, Kur’ân’ın yapısındaki bütünlük ve ahengi açıklaması, Kur’ân’ın bütün semâvî kitaplara murakıb ve hakem olduğunu ifade etmesi... gibi konular Bediüzzaman’ın i’câzü’l-Kur’ân konusunda getirdiği yeniliklerdir. Bediüzzaman, i’câz vecihlerinden her birisine ve hatta bu vecihlerin şıklarına orijinal ve güzel misaller getirmiş ve bu açıklamalarında eski âlimler tarafından tekrar edilen misallerle yetinmemiştir. İ’câz konusunu ele alan kitaplara göz attığımızda, müelliflerinin Kur’ân’ın mu’cizeliğini âlimler seviyesindeki kimselere göstermeye çalıştıklarını görüyoruz. Dolayısiyle onların muhatapları sadece âlimlerdir, başkalarını nazara almazlar. Fakat, Bediüzzaman’ın onlardan farklı olarak, i’câzü’l-Kur’ân konusunda avam-ı nasa özel bir itina gösterdiğini gördüm. Bu gerçek, avamın da Kur’ân’ı anlayabileceği ve Kur’ân’ın avam tabakası için de mu’cize teşkil ettiğini tekrar tekrar ifade etmesinde açıkça göze çarpıyor. Acaba, avama gösterdiği bu itinanın sırrı ne olabilir? Hiç şüphesiz Bediüzzaman “alim-i mürşid”e güzel bir örnektir. Çünkü, avamın seviyesini yükseltmeye çalışmış, böylece bir çoklarının Kur’ân’ı anlayıp mânâlarını idrak etmelerine, dolayısiyle iki dünya saadetini kazanmalarına ve Kur’ân’a muhatap olma seviyesine çıkmalarına imkân sağlamıştır. Bediüzzaman İ’câz konusunda-özellikle-iki nokta üzerinde açıklamalarını teksif etmiştir. Birincisi: Beyan i’câzı. İkincisi ise: Batı ve materyalist felsefe karşısındaki ma’rifet ve medeniyet i’câzı. Acaba, bizzat Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi Arap olmayanların Araplaşıp, Arapların arasına karışınca lafız sanatının galebe etmesi sebebiyle insanların dil konusundeki selikaları bozulmuşken beyan i’câzının rolü ne olabilir? Bir âlim-i mürşid olan Bediüzzaman, terbiyenin en evvel metod ve usule ihtiyacı olduğu inancındadır. Bunun en güzel yolu ise, belağat ve edebiyattır. Çünkü, bu insanın hassasıdır. İnsanın ruhunu en güzel şekilde terbiye, vicdanını en okşayıcı olarak tasfiye, fikrini en güzel biçimde tezyin eden ve kalbini en iyi şekilde genişleten bir nevi edebiyattır. Bundan dolayıdır ki, bu nevi edebiyatı, bütün ilimlerin sultanıymış gibi, hepsinden daha yaygın, daha geniş, daha nafiz ve beşer kalbine daha yakın olarak görürsünüz. Bediüzzaman, belağatın ehemmiyetine ve akıl ve vicdana olan te’sirine önemle dikkat çeker. Bu sebeplerden dolayıdır ki, Bediüzzaman bu i’câz vechine son derece önem verir. Bediüzzaman, “Beyanî i’câz”ı açıklarken iki metod takip etiğini görüyoruz. Birincisi: Buna yeterli derecede delil ve bürhan getirmesi. Fatiha Sûresinin tamamı ile Bakara Sûresinin ilk otuz üç âyetini içine alan parlak tefsiriyle bu metoda gözel bir örnek sergilemiştir. İkincisi: İ’câzü’l-Kur’ân konusundaki bu veche yöneltilebilecek bütün şüpheleri defetmek. Meselâ, Kur’ân’daki tekrarların sırları ve Kur’ân’ın şiir olmaktan münezzeh olduğu konusundaki ikna edici izahlarını gördük. Bana öyle geliyor ki Bediüzzaman, bu konuda, İ’câzü’l-Kur’ân isimli kitabının büyük bir kısmını şiirin tenkidi, tahlili ve Kur’ân’ın şiire olan üstünülüğüne tahsis eden el-Bakillânî’den daha iyi yapmıştır. Çünkü Bakıllânî, bu noktada israfa kaçmıştır. Eğer, Kur’ân nazmının güzelliğini açıklamaya yönelseydi daha önemli ve üstün bir hizmet yapmış olurdu. Yine Bediüzzaman’ın, Kur’ân’ın fasılaları (ayet sonları) konusunda ne güzel açıklamalar yaptığını gördük. Bu açıklamaları yaparken, sadece âyet sonunun âyetle olan münasebetini belirtmekle yetinmemiş, aksine, bu fezlekelerin Allah’a iman ve sıfatullahla ilgili temel kaideler ihtiva ettiğini, Kur’ân’ın külli maksatlarını isbat ettiğini belirtmiş ve Kur’ân fasılalarının insanın vicdanı ve kalbi üzerindeki imanî ve psikolojik tesirlerini açıklamıştır. Bu güzel ve orijinal açıklamaları Bediüzzaman’dan başka bir kimsenin yaptığını görmedim. Kur’ân’ın marifet ve medeniyet konusundaki i’câzına gelince, Bediüzzaman bu i’câz yönünü kavrayıp el atabilmiş, onu isbat edebilmiş ve Kur’ân’a hücum edildiği bu asırda bununla Kur’ân muarızlarına karşı koyabilmiş, ve bundan hareketle Batının bozuk medeniyetinin çürüklüğünü ve bu medeniyetin nasıl beşeriyeti dalalete sürükleyip hak ve hakikati görmesine engel olduğunu isbat edebilmiştir. Bediüzzaman bunu yaparken, realiteyi konuşturmuş ve İslâm Ümmetinin, Allah’ın Şeriat ve nizamını terkederek harfi harfine ve adımı adımına Batıyı taklid etmesi karşısında duyduğu teessüf ve üzüntü haliyle gerçekleri dile getirmiştir. Onun sözleri, Kur’ân-ı Kerimi yeniden hayat ve marifet alanına aktarmaya, Ümmetin inanç ve kültürünü tashih ve medeniyetini kurma konusunda Kur’ân’ı tekrar en büyük merciiyet makamına iade etmeye açık bir davettir. Mediüzzaman merhumun, ictimaî, beşerî ve tabii ilimlerin Kur’ân-ı Kerimin nur kaynağından çıktığını ve özellikle de Allah’ın güzel isimlerine dayandığını açıklamasıyla “bilginin İslâmîleştirilmesi” fikrinin en büyük öncülerinden birisi olmuştur. Bu nedenle, Bediüzzaman’ın fikirleriyle “el-Ma’hedü’l-Alemî Li’l-Fikri’l-İslâmî” arasında bir köprü kurulmasını zarurî görüyorum. Bediüzzaman’ın İ’câzü’l-Kur’ân konusundaki fikirleri öylesine gerçekçi ve canlıdır ki, günlük hayata aktarılmaya rahatlıkla imkân verir. Bu da, onun fkirlerini araştırmak, onları geliştirmek, üzerinde yeni fikirler bina etmek ve bunların üzerinde donup kalmamakla olur. İslâmın sancağını asırlarca taşıyan bu millet, Batının materyalist medeniyetine karşı koyabilen Bediüzzaman’ı örnek alarak Kur’ân-ı Kerimin esas ve düsturları üzerinde eski şanlı tarihini yeniden kurabilir ve buna muktedirdir. Hülasa: Kur’ân, âlimlere enerji kaynağı olmaya devam edecek, hayranlık uyandırıcı sırları bitip tükenmeyecek, bütün kitaplara ve bilcümle ma’rifetlere olan hakemliği sürecek ve âlimler: “Kur’ân hâlâ taptazedir!” demeye devam edeceklerdir. [COLOR=red][B]Ben, Bediüzzaman’ın eserlerinde zengin bir fikir madeni buldum. Her fikri, Kur’ân-ı Kerimin i’câz vechinden biri sayılabilir. Bu açıklamalarımla maksadımı ifade edip edemediğimi bilemiyorum. [/B][/COLOR] [COLOR=darkgreen][B]Dipnotlar[/B][/COLOR] [I][COLOR=darkgreen]1. Kamer Sûresi: 20. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]2. Mâide Sûresi: 31. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]3. Yâsîn Sûresi: 39. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]4. Bakara Sûresi: 255. âyet; İbrahim Sûresi: 32-34. âyetler. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]5. Cum’a Sûresi: 1. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]6. Nebe’ Sûresi: 7. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]7. Hicr Sûresi: 217. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]8. Hadîd Sûresi: 25. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]9. Kehf Sûresi: 109. [/COLOR][/I] [I][COLOR=darkgreen]10. Bakara Sûresi, 29[/COLOR][/I] [U][COLOR=black][B][URL="http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Sayi&SayiNo=54"]KPR - Bahar 96 - ada Kuran Yorumu[/URL][/B][/COLOR][/U][I][COLOR=darkgreen] [/COLOR][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Bediüzzaman Said Nursi’ye Göre Kur’ân'ın Mucizeliğini Açıklama Metodu
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst