Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İmanın Şartları
Allah'a İman
Allah ın sıfatlarının,isimlerinin Zatiligi ancak Tecellisinde mertebeli olması
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Sergerdan" data-source="post: 56832" data-attributes="member: 2492"><p>20.08.2007</p><p> </p><p></p><p>Ufuk Bey: “Dördüncü Şuânın 6. babının 3. nüktesinde (sayfa 84) “ve kezâ sonsuz kudret sahibi Kadir’in kudret mertebelerine... ilâ ahir..” diye geçiyor. Fakat Âyetü’l-Kübra’nın 2. babının 3. hakikatinin 1. sırrında “Kudret-i İlâhiyenin zâtî olduğu ve mertebelerinin bulunmadığı” yazılmaktadır. Bunları nasıl anlayabiliriz?” </p><p></p><p><span style="color: #ff3a00">Allah’ın zatı mutlaktır. Bütün kâinatı kuşatmıştır. Zıttı yoktur. Zıttı olmadığı için Allah’ın zatının mahiyetini kavrayamıyoruz. </span> Sadece ‘Allah’ın zatının mahiyetinin, sair varlıkların mahiyetine benzemediğini56 bilmekle yetiniyoruz. <span style="color: #ff0900">Yani Allah’ın zatı maddî değil, rûhî değil, mânevî değil, ışıktan değil, şundan değil, bundan değil! Allah’ın zatının mahiyeti meçhulümüzdür. </span> İşte iman burada devreye giriyor. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm), “Cenâb-ı Hakk’ın sınırsız nimetlerini tefekkür ediniz. Fakat Zatının mahiyetini düşünmeyiniz. Çünkü siz ulûhiyetin esrarını keşfedemezsiniz.”57 buyuruyor. Bundandır ki, Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Allah’ın zatının mahiyetinin bilinemez ve kavranamaz olduğunu beyan ediyor.58 </p><p></p><p><span style="color: #ff0900">Allah’ın isim ve sıfatlarına gelince... Tıpkı Allah’ın zatı gibi mutlak, muhit ve bütün kâinatı kuşatmış olmalarıyla beraber, mânâ itibariyle isim ve sıfatların zıtları vardır. Ve biz Allah’ın mutlak isim ve sıfatlarını: </span> </p><p></p><p><span style="color: #001dff">a)<span style="color: #ff1300"> Zıtlarını </span> kavrayarak, </span></p><p><span style="color: #001dff"></span></p><p><span style="color: #001dff">b) Zıtlarıyla kendi <span style="color: #ff1300">sıfatçıklarımıza </span> bir sınır çizerek tanıyoruz. </span> </p><p></p><p>Körlük, görmeme, yetersiz görme, az görme, sınırlı görme gibi görme dereceleri olmasaydı ve bu derecelerle kendi sınırlı görmemizi tanımlamasaydık, Allah’ın mutlak bir sıfatı olan görme sıfatını tanıyamazdık ve kavrayamazdık. Şöyle ki, biz görüyoruz. Görme işinin ne demek olduğunu bizzat görmekle kavrıyoruz. Fakat bizim görmemiz çok kayıtlarla sınırlı. Meselâ uzağı göremiyoruz, çok küçük cisimleri göremiyoruz, çok büyük cisimleri göremiyoruz, engelin arkasını göremiyoruz, ışıksız göremiyoruz, gözsüz göremiyoruz, maddesiz ortamı göremiyoruz, derinliği göremiyoruz, geçmiş olayları göremiyoruz, gelecek olayları göremiyoruz... vs.<span style="color: #001dff"> İşte bu âcizliklerimizle anlıyoruz ki, Allah’ın görmesi tüm kâinâtı, tüm olayları, bütün mekânları, geçmişi ve geleceğiyle tüm zamanları bir anda görebilecek sonsuz bir mertebede bütün varlıkları kuşatmış haldedir.</span> Allah’ın zâtı ve sair isim ve sıfatları gibi, görmesi de kemâl derecededir, eksiklik ve kusurlardan münezzehtir. </p><p></p><p><span style="color: #ff1300">Allah’ın sair isim ve sıfatları da kemal mertebede, sonsuzluk ile tüm kâinatı kuşatmış halde ve noksanlıklardan ve kusurlardan münezzeh bulunmaktadır</span>. Biz Allah’ın sınırsız kudretini, kendi sınırlı ve eksikli gücümüzle tanıdığımız gibi, Allah’ın işitmesini, konuşmasını ve sair isim ve fiillerini kendi kusurlu ve eksik fiillerimizle tanıyor ve kavrıyoruz. </p><p></p><p>Allah’ın bütün isim ve sıfatları zati olduğu için mertebelerden uzaktır. Ama bu isim ve sıfatların varlıklar nezdindeki tecellileri ve cilveleri mertebe mertebedir, derece derecedir. </p><p></p><p>İşte Allah’ın kudreti (sair sıfatları gibi) zati olduğu için mertebeden uzaktır, hadsizlik, hudutsuzluk ve sınırsızlık içindedir. Fakat sair varlıkların kudretleri mertebelerle çerçevelenmiştir. Çünkü Allah’ın zatî olan kudretine zıddı zarar veremez, güçsüzlük getiremez. Fakat sair varlıkların kudretleri zati olmadığı için, zıtları onlarda noksanlık ve eksiklik sebebi olmaktadırlar. Varlıkların güç ve kudret dereceleri buradan kaynaklanmaktadır. </p><p></p><p>Bahsettiğiniz Dördüncü Şuâdaki münacatta geçen, “Sonsuz kudret sahibi Kadir’in kudret mertebelerine, sınırsız rahmet sahibi Rahîm’in rahmet derecelerine, mutlak kuvvet sahibi Kavi’nin kuvvet tabakalarına mutlak acz, fakr ve zaafım gibi özelliklerimle bir ölçü oluşum, hayat ve kıymet-i hayat olarak bana kâfidir.”59 cümlesindeki mertebeler, dereceler ve tabakalar için şunları söylemek mümkündür: </p><p></p><p>1- Bu ifâdeler, Allah’ın söz konusu sıfatları için mecâzî olarak kullanılmıştır. </p><p></p><p>2- Buradaki mertebeler kemal mertebeleridir. Meselâ kudret için sonsuzluk, hudutsuzluk, sınırsızlık, kemal, zatîlik, kuşatıcılık, ezelî olmak, ebedî olmak, mutlak olmak, muhit olmak... Vb gibi mertebelerden söz edilebilir. </p><p></p><p><span style="color: #ff1300">3-Bu ifadeler, Allah’ın hadsiz, sınırsız ve hudutsuz sıfatlarını—hâşâ—acziyetle ve derece ile sınırlamıyor; bu kemal sıfatların tecellilerine, cilvelerine ve eylemlerine mertebe, derece ve tabaka veriyor. </span> </p><p></p><p></p><p>Dipnotlar: </p><p>56. Bedîüzzaman, Mektûbât, s. 242 </p><p>57. Câmiü’s-Sağîr, 2/831 </p><p>58. Mesnevî-i Nûriye, s. 111 </p><p>59. Bedîüzzaman, Şuâlar, s. 84</p><p> </p><p>Süleyman Kösmene</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Sergerdan, post: 56832, member: 2492"] 20.08.2007 Ufuk Bey: “Dördüncü Şuânın 6. babının 3. nüktesinde (sayfa 84) “ve kezâ sonsuz kudret sahibi Kadir’in kudret mertebelerine... ilâ ahir..” diye geçiyor. Fakat Âyetü’l-Kübra’nın 2. babının 3. hakikatinin 1. sırrında “Kudret-i İlâhiyenin zâtî olduğu ve mertebelerinin bulunmadığı” yazılmaktadır. Bunları nasıl anlayabiliriz?” [color=#ff3a00]Allah’ın zatı mutlaktır. Bütün kâinatı kuşatmıştır. Zıttı yoktur. Zıttı olmadığı için Allah’ın zatının mahiyetini kavrayamıyoruz. [/color] Sadece ‘Allah’ın zatının mahiyetinin, sair varlıkların mahiyetine benzemediğini56 bilmekle yetiniyoruz. [color=#ff0900]Yani Allah’ın zatı maddî değil, rûhî değil, mânevî değil, ışıktan değil, şundan değil, bundan değil! Allah’ın zatının mahiyeti meçhulümüzdür. [/color] İşte iman burada devreye giriyor. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm), “Cenâb-ı Hakk’ın sınırsız nimetlerini tefekkür ediniz. Fakat Zatının mahiyetini düşünmeyiniz. Çünkü siz ulûhiyetin esrarını keşfedemezsiniz.”57 buyuruyor. Bundandır ki, Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Allah’ın zatının mahiyetinin bilinemez ve kavranamaz olduğunu beyan ediyor.58 [color=#ff0900]Allah’ın isim ve sıfatlarına gelince... Tıpkı Allah’ın zatı gibi mutlak, muhit ve bütün kâinatı kuşatmış olmalarıyla beraber, mânâ itibariyle isim ve sıfatların zıtları vardır. Ve biz Allah’ın mutlak isim ve sıfatlarını: [/color] [color=#001dff]a)[color=#ff1300] Zıtlarını [/color] kavrayarak, b) Zıtlarıyla kendi [color=#ff1300]sıfatçıklarımıza [/color] bir sınır çizerek tanıyoruz. [/color] Körlük, görmeme, yetersiz görme, az görme, sınırlı görme gibi görme dereceleri olmasaydı ve bu derecelerle kendi sınırlı görmemizi tanımlamasaydık, Allah’ın mutlak bir sıfatı olan görme sıfatını tanıyamazdık ve kavrayamazdık. Şöyle ki, biz görüyoruz. Görme işinin ne demek olduğunu bizzat görmekle kavrıyoruz. Fakat bizim görmemiz çok kayıtlarla sınırlı. Meselâ uzağı göremiyoruz, çok küçük cisimleri göremiyoruz, çok büyük cisimleri göremiyoruz, engelin arkasını göremiyoruz, ışıksız göremiyoruz, gözsüz göremiyoruz, maddesiz ortamı göremiyoruz, derinliği göremiyoruz, geçmiş olayları göremiyoruz, gelecek olayları göremiyoruz... vs.[color=#001dff] İşte bu âcizliklerimizle anlıyoruz ki, Allah’ın görmesi tüm kâinâtı, tüm olayları, bütün mekânları, geçmişi ve geleceğiyle tüm zamanları bir anda görebilecek sonsuz bir mertebede bütün varlıkları kuşatmış haldedir.[/color] Allah’ın zâtı ve sair isim ve sıfatları gibi, görmesi de kemâl derecededir, eksiklik ve kusurlardan münezzehtir. [color=#ff1300]Allah’ın sair isim ve sıfatları da kemal mertebede, sonsuzluk ile tüm kâinatı kuşatmış halde ve noksanlıklardan ve kusurlardan münezzeh bulunmaktadır[/color]. Biz Allah’ın sınırsız kudretini, kendi sınırlı ve eksikli gücümüzle tanıdığımız gibi, Allah’ın işitmesini, konuşmasını ve sair isim ve fiillerini kendi kusurlu ve eksik fiillerimizle tanıyor ve kavrıyoruz. Allah’ın bütün isim ve sıfatları zati olduğu için mertebelerden uzaktır. Ama bu isim ve sıfatların varlıklar nezdindeki tecellileri ve cilveleri mertebe mertebedir, derece derecedir. İşte Allah’ın kudreti (sair sıfatları gibi) zati olduğu için mertebeden uzaktır, hadsizlik, hudutsuzluk ve sınırsızlık içindedir. Fakat sair varlıkların kudretleri mertebelerle çerçevelenmiştir. Çünkü Allah’ın zatî olan kudretine zıddı zarar veremez, güçsüzlük getiremez. Fakat sair varlıkların kudretleri zati olmadığı için, zıtları onlarda noksanlık ve eksiklik sebebi olmaktadırlar. Varlıkların güç ve kudret dereceleri buradan kaynaklanmaktadır. Bahsettiğiniz Dördüncü Şuâdaki münacatta geçen, “Sonsuz kudret sahibi Kadir’in kudret mertebelerine, sınırsız rahmet sahibi Rahîm’in rahmet derecelerine, mutlak kuvvet sahibi Kavi’nin kuvvet tabakalarına mutlak acz, fakr ve zaafım gibi özelliklerimle bir ölçü oluşum, hayat ve kıymet-i hayat olarak bana kâfidir.”59 cümlesindeki mertebeler, dereceler ve tabakalar için şunları söylemek mümkündür: 1- Bu ifâdeler, Allah’ın söz konusu sıfatları için mecâzî olarak kullanılmıştır. 2- Buradaki mertebeler kemal mertebeleridir. Meselâ kudret için sonsuzluk, hudutsuzluk, sınırsızlık, kemal, zatîlik, kuşatıcılık, ezelî olmak, ebedî olmak, mutlak olmak, muhit olmak... Vb gibi mertebelerden söz edilebilir. [color=#ff1300]3-Bu ifadeler, Allah’ın hadsiz, sınırsız ve hudutsuz sıfatlarını—hâşâ—acziyetle ve derece ile sınırlamıyor; bu kemal sıfatların tecellilerine, cilvelerine ve eylemlerine mertebe, derece ve tabaka veriyor. [/color] Dipnotlar: 56. Bedîüzzaman, Mektûbât, s. 242 57. Câmiü’s-Sağîr, 2/831 58. Mesnevî-i Nûriye, s. 111 59. Bedîüzzaman, Şuâlar, s. 84 Süleyman Kösmene [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İmanın Şartları
Allah'a İman
Allah ın sıfatlarının,isimlerinin Zatiligi ancak Tecellisinde mertebeli olması
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst