Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Aleni Davet
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="müdavim" data-source="post: 178760" data-attributes="member: 5987"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: DarkGreen">KÖLE ADDAS</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bağ sahipleri, Resûl-i Kibriya Efendimizin mâruz kaldığı şen'î ve menfur saldırıyı uzaktan seyretmişler ve acıma duyguları harekete gelmişti. Köleleri Addas'la Efendimize biraz üzüm göndererek ikramda bulundular.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Addas, tabak içindeki üzümü alıp Efendimize getirdi. Resûl-i Ekrem, üzümü <span style="color: Red">"Bismillah." </span>diyerek alıp yemeye başlayınca Addas'ın dikkatini çekti. Kendi kendine, "Vallahi," dedi, "bu sözü, bu beldenin halkı bilmezler ve söylemezler!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Fahr-i Âlem Efendimiz, Ey Addas!.. Sen hangi belde halkındansın ve hangi dindensin?" diye sordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Addas, "Ninovalıyım ve Hıristiyanım." diye cevap verdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Demek, sen, o sâlih kişi Yunus İbn-i Metta'nın hemşehrisi-sin."</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Sen, Yunus İbn-i Metta'yı nereden biliyorsun?"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"O, benim kardeşimdir, O bir peygamberdi. Ben de peygamberim."</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bunun üzerine, Addas kendisini tutamadı ve Resûlullah Efendimizin başını, ellerini ve ayaklarını öptü!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Manzarayı uzaktan seyreden bağ sahiplerinden biri, diğerine, "Senin adamın," dedi, "gözünün önünde kölenin itikadını bozdu!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Addas yanlarına dönünce de, ikisi birden, "Yazıklar olsun sana Addas!.. Sen bu adamın başını, ellerini ve ayaklarını nasıl öptün?" diyerek onu azarladılar.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Addas'ın efendilerine cevabı ise şu oldu:"Yeryüzünde, bu zâttan daha hayırlı bir kimse yok! Bana bir şey bildirdi ki, onu ancak bir peygamber bilebilir!"346</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: DarkGreen"><strong>PEYGAMBERİMİZİN ŞEFKAT VE MERHAMETİ</strong></span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Resûl-i Ekrem Efendimiz, bağdan ayrılıp düşünceli düşünceli ve Sakif Kabîlesiyle Taiflilerden maksadına muvafık bir netice alamamanın teessürü içinde yoluna devam etti. Mekke'ye iki konaklık bir mesafe kalmıştı ki, zâtını bir bulutun gölgelemekte olduğunu gördü. Dikkatlice bakınca, bulutun içinde Hz. Cebrail'i farketti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: DarkRed">Cebrail (a.s.) seslendi: "Şüphesiz, Allah, kavminin sana neler söylediğini işitti; sana, şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin hakkında dilediğini yapmak üzere ona emredebilirsin!"</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">O anda görünen dağlar meleği de, emrine amade olduğunu ve istediği takdirde Ebû Kubeys ile Kuaykıan Dağlarını müşriklerin üzerine kapanırcasına birbirine kavuşturabileceğini söyledi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Fakat, şefkat ve merhamet kaynağı Resûl-i Ekrem'in arzusu başka idi. Dağlar meleğine şu cevabı verdi:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">"Hayır, ben böyle bir şey istemem. İstediğim tek şey, Hak Teâlâ'nın bu müşriklerin sulbünden, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet edecek bir nesil ortaya çıkarmasıdır."</span>347</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Evet, Peygamber Efendimizin maksat ve gayesi, insanları beddualarla yok etmek, belâ ve musibetlere uğratıp perişan etmek değildi; aksine, insanların îmana kavuşması, hidâyete ulaşması ve ebedî saadete ermesi idi. Her adımını bu gayenin tahakkuku için atıyor, her hareketini bu ulvî maksat için yapıyor, her teşebbüsünde bu eşsiz hedef bulunuyordu. Bu sebeple,her dakikası bir nevi ibâdetle geçiyor ve her ânı nurlu bir manzara olarak maziye akıp gidiyordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><strong><span style="color: DarkGreen">CİNLERİN, PEYGAMBERİMİZİ DİNLEMESİ</span></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Peygamber Efendimiz, Mekke'ye varmadan Nahle adlı mevkide bir müddet istirahat etti. Namaza durduğu bir sırada Nusaybin cinlerinden bazıları oradan geçerken, Efendimizin okuduğu Kur'ân'ı duyunca, durarak dinlediler ve orada Müslüman oldular. Sonra da kavimlerine dönerek onları îmana davet ettiler.348</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Black">Kur'ân-ı Kerîm, bu hâdiseden bize haber verir:</span><span style="color: Red"> "Hani; cinlerden birtakımını Kur'ân dinlemek üzere sana sevketmiştik; bu suretle vakta ki ona hazır oldular: 'Susun, dinleyin.' dediler. Sonra bitirildiği vakit de döndüler. İnzar etmek üzere kavimlerine gittiler. 'Ey kavminiz!..' dediler, 'Haberiniz olsun: Bizler bir kitap dinledik. Musa'dan sonra indirilmiş önündekini tasdik ediyor, hakka ve bir doğru yola hidâyet ediyor! Ey kavmimiz!.. Allah'ın dâvetçisine icabet edin ve ona îman getirin ki bazı günahlarınıza mağfiret buyursun ve sizi elim bir azabtan korusun!'"</span>349</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><strong><span style="color: DarkGreen">MEKKE'YE GİRİŞ</span></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Peygamber Efendimiz, Batn-ı Nahle'de bir müddet ikamet ettikten sonra Mekke'ye yöneldi. Kureyş'in kendisini kolay kolay Mekke'ye sokmayacağını biliyordu. Bunun için o zamanın âdetine göre birinin himâyesi altına girmesi gerekiyordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu sebeple, Hira'ya varınca, birini göndererek, müşrik Mut'im b. Adiyy'in himayesini istedi. Mut'im, isteğini kabul etti ve oğullarını silâhlandırarak, kendisi de beraberinde olduğu hâlde, Efendimizi Hira'dan alarak Mekke'ye getirdiler.350</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Müşrikler, Mut'im'in bu hareketine çok kızdılar, ama ses çıkaramadılar.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Fahr-i Âlem Efendimiz, müşriklerin kin saçan bakışları arasında Kabe'yi tavaf etti, Harem-i Şerifte iki rekât namaz kıldı ve oradan evine gitti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Başta Peygamberimiz ve bütün Müslümanlar, müşrik olan Mut'im b. Adiyy'in bu iyiliğini ömürleri boyu unutmadılar. Resûl-i Ekrem, onun bu iyiliğini, müşriklere karşı kazandığı Bedir Zaferi sonrasında bile yâdetmiştir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Mut'im'in oğlu Cübeyr, Bedir esirleri hakkında konuşmak için Medine'ye gelmişti. Peygamberimiz, onu kabul etmiş, ricasını dinledikten sonra şöyle demişti:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Eğer, baban Mut'im hayatta olsaydı ve şu adamlar hakkında ricada bulunsaydı, şüphesiz, ben, onları Mut'im'e bağışlardım!"351</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">--------------------------------------------------------------------------------</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">344 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 61; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 211-212; Taberî,' İbn-i Hişam, Sîre, c. 2, s. 61; Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 211. Ibn-i Hişam, A.g Tarih, c. 2, s. 26.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">345 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 61-62; İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 212.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">346 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 63.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">347 Ibn-i Hişam, Sîre, c. 2, s. 60-63; Buharî, Sahih, c. 4, s. 83.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">348 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 63; Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 122.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">349 Ahkâf, 29-31; Bkz.: Cin, 1-15.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">351 Buharî, Sahih, c. 4, s. 83. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 212; Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 237.</span></span></p><p></p><p></p><p></p><p>Bundan sonra ki bir bölüm önemine binaen, ayrı başlık olarak açılmıştır.</p><p>İsra ve Miraç Mucizesi</p><p>ordan devam edebilirsiniz.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="müdavim, post: 178760, member: 5987"] [SIZE="4"][COLOR="DarkSlateGray"][COLOR="DarkGreen"]KÖLE ADDAS[/COLOR] Bağ sahipleri, Resûl-i Kibriya Efendimizin mâruz kaldığı şen'î ve menfur saldırıyı uzaktan seyretmişler ve acıma duyguları harekete gelmişti. Köleleri Addas'la Efendimize biraz üzüm göndererek ikramda bulundular. Addas, tabak içindeki üzümü alıp Efendimize getirdi. Resûl-i Ekrem, üzümü [COLOR="Red"]"Bismillah." [/COLOR]diyerek alıp yemeye başlayınca Addas'ın dikkatini çekti. Kendi kendine, "Vallahi," dedi, "bu sözü, bu beldenin halkı bilmezler ve söylemezler!" Fahr-i Âlem Efendimiz, Ey Addas!.. Sen hangi belde halkındansın ve hangi dindensin?" diye sordu. Addas, "Ninovalıyım ve Hıristiyanım." diye cevap verdi. "Demek, sen, o sâlih kişi Yunus İbn-i Metta'nın hemşehrisi-sin." "Sen, Yunus İbn-i Metta'yı nereden biliyorsun?" "O, benim kardeşimdir, O bir peygamberdi. Ben de peygamberim." Bunun üzerine, Addas kendisini tutamadı ve Resûlullah Efendimizin başını, ellerini ve ayaklarını öptü! Manzarayı uzaktan seyreden bağ sahiplerinden biri, diğerine, "Senin adamın," dedi, "gözünün önünde kölenin itikadını bozdu!" Addas yanlarına dönünce de, ikisi birden, "Yazıklar olsun sana Addas!.. Sen bu adamın başını, ellerini ve ayaklarını nasıl öptün?" diyerek onu azarladılar. Addas'ın efendilerine cevabı ise şu oldu:"Yeryüzünde, bu zâttan daha hayırlı bir kimse yok! Bana bir şey bildirdi ki, onu ancak bir peygamber bilebilir!"346 [COLOR="DarkGreen"][B]PEYGAMBERİMİZİN ŞEFKAT VE MERHAMETİ[/B][/COLOR] Resûl-i Ekrem Efendimiz, bağdan ayrılıp düşünceli düşünceli ve Sakif Kabîlesiyle Taiflilerden maksadına muvafık bir netice alamamanın teessürü içinde yoluna devam etti. Mekke'ye iki konaklık bir mesafe kalmıştı ki, zâtını bir bulutun gölgelemekte olduğunu gördü. Dikkatlice bakınca, bulutun içinde Hz. Cebrail'i farketti. [COLOR="DarkRed"]Cebrail (a.s.) seslendi: "Şüphesiz, Allah, kavminin sana neler söylediğini işitti; sana, şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin hakkında dilediğini yapmak üzere ona emredebilirsin!"[/COLOR] O anda görünen dağlar meleği de, emrine amade olduğunu ve istediği takdirde Ebû Kubeys ile Kuaykıan Dağlarını müşriklerin üzerine kapanırcasına birbirine kavuşturabileceğini söyledi. Fakat, şefkat ve merhamet kaynağı Resûl-i Ekrem'in arzusu başka idi. Dağlar meleğine şu cevabı verdi: [COLOR="Red"]"Hayır, ben böyle bir şey istemem. İstediğim tek şey, Hak Teâlâ'nın bu müşriklerin sulbünden, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet edecek bir nesil ortaya çıkarmasıdır."[/COLOR]347 Evet, Peygamber Efendimizin maksat ve gayesi, insanları beddualarla yok etmek, belâ ve musibetlere uğratıp perişan etmek değildi; aksine, insanların îmana kavuşması, hidâyete ulaşması ve ebedî saadete ermesi idi. Her adımını bu gayenin tahakkuku için atıyor, her hareketini bu ulvî maksat için yapıyor, her teşebbüsünde bu eşsiz hedef bulunuyordu. Bu sebeple,her dakikası bir nevi ibâdetle geçiyor ve her ânı nurlu bir manzara olarak maziye akıp gidiyordu. [B][COLOR="DarkGreen"]CİNLERİN, PEYGAMBERİMİZİ DİNLEMESİ[/COLOR][/B] Peygamber Efendimiz, Mekke'ye varmadan Nahle adlı mevkide bir müddet istirahat etti. Namaza durduğu bir sırada Nusaybin cinlerinden bazıları oradan geçerken, Efendimizin okuduğu Kur'ân'ı duyunca, durarak dinlediler ve orada Müslüman oldular. Sonra da kavimlerine dönerek onları îmana davet ettiler.348 [COLOR="Black"]Kur'ân-ı Kerîm, bu hâdiseden bize haber verir:[/COLOR][COLOR="Red"] "Hani; cinlerden birtakımını Kur'ân dinlemek üzere sana sevketmiştik; bu suretle vakta ki ona hazır oldular: 'Susun, dinleyin.' dediler. Sonra bitirildiği vakit de döndüler. İnzar etmek üzere kavimlerine gittiler. 'Ey kavminiz!..' dediler, 'Haberiniz olsun: Bizler bir kitap dinledik. Musa'dan sonra indirilmiş önündekini tasdik ediyor, hakka ve bir doğru yola hidâyet ediyor! Ey kavmimiz!.. Allah'ın dâvetçisine icabet edin ve ona îman getirin ki bazı günahlarınıza mağfiret buyursun ve sizi elim bir azabtan korusun!'"[/COLOR]349 [B][COLOR="DarkGreen"]MEKKE'YE GİRİŞ[/COLOR][/B] Peygamber Efendimiz, Batn-ı Nahle'de bir müddet ikamet ettikten sonra Mekke'ye yöneldi. Kureyş'in kendisini kolay kolay Mekke'ye sokmayacağını biliyordu. Bunun için o zamanın âdetine göre birinin himâyesi altına girmesi gerekiyordu. Bu sebeple, Hira'ya varınca, birini göndererek, müşrik Mut'im b. Adiyy'in himayesini istedi. Mut'im, isteğini kabul etti ve oğullarını silâhlandırarak, kendisi de beraberinde olduğu hâlde, Efendimizi Hira'dan alarak Mekke'ye getirdiler.350 Müşrikler, Mut'im'in bu hareketine çok kızdılar, ama ses çıkaramadılar. Fahr-i Âlem Efendimiz, müşriklerin kin saçan bakışları arasında Kabe'yi tavaf etti, Harem-i Şerifte iki rekât namaz kıldı ve oradan evine gitti. Başta Peygamberimiz ve bütün Müslümanlar, müşrik olan Mut'im b. Adiyy'in bu iyiliğini ömürleri boyu unutmadılar. Resûl-i Ekrem, onun bu iyiliğini, müşriklere karşı kazandığı Bedir Zaferi sonrasında bile yâdetmiştir. Mut'im'in oğlu Cübeyr, Bedir esirleri hakkında konuşmak için Medine'ye gelmişti. Peygamberimiz, onu kabul etmiş, ricasını dinledikten sonra şöyle demişti: "Eğer, baban Mut'im hayatta olsaydı ve şu adamlar hakkında ricada bulunsaydı, şüphesiz, ben, onları Mut'im'e bağışlardım!"351 -------------------------------------------------------------------------------- 344 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 61; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 211-212; Taberî,' İbn-i Hişam, Sîre, c. 2, s. 61; Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 211. Ibn-i Hişam, A.g Tarih, c. 2, s. 26. 345 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 61-62; İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 212. 346 ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 63. 347 Ibn-i Hişam, Sîre, c. 2, s. 60-63; Buharî, Sahih, c. 4, s. 83. 348 Ibn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 63; Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 122. 349 Ahkâf, 29-31; Bkz.: Cin, 1-15. 351 Buharî, Sahih, c. 4, s. 83. İbn-i Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 212; Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 237.[/COLOR][/SIZE] Bundan sonra ki bir bölüm önemine binaen, ayrı başlık olarak açılmıştır. İsra ve Miraç Mucizesi ordan devam edebilirsiniz. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Aleni Davet
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst