Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Abdullah Yeğin
Abdullah Yeğin Ağabey'den Hatıralar
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="zuhur" data-source="post: 53843" data-attributes="member: 3258"><p>Allah Razı Olsun Kardeşim</p><p></p><p> Yeğin, Bediüzzaman’ın Ankara’dan gelen bir emirle Burdur’da iken öldürülmesinin istenmesi hususunda da şunları aktarmaktadır: “Emri kim verdi bilmiyorum. ‘Vücudunu ortadan kaldırın’ emri geldi Üstadımız için. O zaman Mareşal Fevzi Çakmak da Burdur’a gelmiş. Burdur Valisi, Fevzi Çakmak’a danışıyor. Fevzi Çakmak da ‘Bediüzzaman’dan zarar gelmez. Ona hürmet edin’ diyor. Ve ondan sonra bir şey yapmıyorlar Üstad’a.”</p><p></p><p>22 Mart 1960’ta Said Nursi, Abdullah Yeğin’in bulunduğu Urfa’ya gelir: “Üstad bizi Urfa’ya gönderirken ‘ben de geleceğim’ demişti. Daha sonra, fırsat buldukça ziyaretine geldiğimde de ‘sana başın sağ olsun diyecekler’ diye söylemişti. Üstad, Urfa’da vefat edeceğine işaret ediyordu. Biz anlamıyorduk. Vefatından 40 sene önce, 1921’de, İstanbul’da basılmış Lemaat’ın sonunda vefatını haber vermiş, yazmıştı: ‘Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde/ Said’den yetmiş dokuz emvat (...)’ Bu nedir diye biz anlamıyorduk. 1379 tarihiymiş. Sonra vefat edince bazı kardeşler dediler ki ‘Üstad vefat tarihini söylüyordu. Vefatına yakın en son Şualar çıktı. Şualar’ın sonuna da bu manzumeyi koydurmuştu. Vefatından dört sene evvel de ‘benim mezarım gizli olacak’ diye bir mektup yazmıştı. Üstad Lahika mektuplarını 15 günde veya ayda bir yazar talebelerine ulaştırırdı.”</p><p></p><p>Urfa’da bulunan Bediüzzaman, orada da rahat bırakılmaz. Zamanın İçişleri Bakanı Namık Gedik’in emri ile Said Nursi’nin Urfa’dan ayrılması istenir. Halk da bunun üzerine Menderes’e telgraflar çeker. Abdullah Yeğin bir telgrafla, Adnan Menderes’ten ‘Üstadımızın kabahati nedir?’ sorusuna cevap arar. Yeğin, 40 lira vermiştir o telgrafa: “Zübeyir Ağabey’in parasını harcıyorduk. Ondan ödünç alıyor, sonra veriyorduk ona. Bir de Üstad bize tayinat olarak her gün 25’er kuruş veriyordu ve biz onunla idare ediyorduk.”</p><p></p><p>Hayatı boyunca İslamı tebliğ etmekten başka gayesi olmayan Bediüzzaman Said Nursi, bunca baskı ve zehirlenme teşebbüsünü atlatır. 22 Mart’ta geldiği Urfa’da, bir gün sonra bu dünyadaki hayatını tamamlar. Bediüzzaman’ın vefatından sonra, hiçbir kanuni engel olmamasına rağmen Abdullah Yeğin ve bazı Nur talebelerinin Urfa’da ikamet etmelerine müsaade edilmez:</p><p></p><p>“Üstadın vefatından sonra bizi bırakmadılar. Biz memleketimize geldik. Sonra Ankara’ya gittim. Fakat Cumhuriyet Gazetesi’nde Üstad’ın mezarının yıkıldığını görünce tekrar Urfa’ya bu sefer gizli gittim.” Abdullah Yeğin, burada 20 gün kadar kalır: “Bir gün dışarı çıkayım dedim. Çıkar çıkmaz polis beni hemen tanıdı. Valinin emri ile derhal askerî cezaevinde bir ay hapis ettiler. O zaman askerî vali vardı. ‘Senin burada durman yasak. Gitmezsen tekrar hapsederiz.’ dediler. Üstadın vefatından sonra, Urfalı olmayan hiç kimseyi orada bırakmadılar.”</p><p></p><p>Hep hadiseli geçti ömrümüz</p><p></p><p>Nur talebelerinin ‘Biz Türk vatandaşı değil miyiz? Niye bize izin vermiyorsunuz?’ serzenişleri de fayda etmez. Zamanın askerî valisi onlar için tevkif kararı verir: “O vali bizi tevkif ettirip Ankara’ya ö ettirdi. Cezaevinden çıktıktan sonra Üstad’a sadakatsizlik oluyor düşüncesi ile Urfa’ya en yakın şehir diye Antep’e gidip ikamet ettik.” Abdullah Yeğin Antep’te de hizmetlerine devam eder: “Orada da bir gecekondu tuttuk. Dershane açtık. Risale-i Nur epey tanındı orada da.” Fakat sürekli kontrole tâbi tutuldukları için bir sebeple yine kitapları da alınarak toplu halde 15 gün boyunca karakolda ağırlanırlar. Ehli vukuf’un müspet raporundan sonra mahkemece serbest bırakılınca, bu sefer de Antep’te durmaları sakıncalı bulunur: “O zaman ben Adana’ya gittim. Adana’da 10 sene kaldım.” Adana geniş bir yer olduğu için burada kalmalarına itiraz edilmez: “Biz yine ders yapıyorduk, Risale-i Nur okuyorduk. Başımıza gelenleri yazsak bir kitap olurdu.”</p><p></p><p>Yeğin, bunca hareketli bir hayatın içerisinde olduğu için evlilik yapmaz: “Hep hadiseli geçti ömrümüz. Kim gelir bizimle…” Bediüzzaman, Abdullah Yeğin’i siyasi hareketlerin içinde bulunmaktan özellikle men etmiştir: “Üstad, ‘Sen siyasi şeylere katiyen karışma.’ dedi. Çünkü ben, kim ne derse bakarsın inanıveririm. O yanımı Üstad bildiği için böyle söylemişti.”</p><p></p><p>Bediüzzaman’ın ‘Sen Nurcuların ağabeyisin’ iltifatına da mazhar olan Abdullah Yeğin, Fethullah Gülen Hocaefendi ile eskiden tanışmaktadır: “Üstad’ın talebeleri Hizmet Vakfı’nın mütevelli heyetine aza oldular. Tahiri Ağabey vefatına yakın bir zamanda ‘ben mütevelli heyetini bırakıyorum. Fethullah Hoca var, ben yerime onu tayin edeceğim.’ dedi. Vakfın tüzüğüne göre üç kişi tayin edilir, mütevelli heyeti de onlardan birini seçerdi. Tahiri Ağabey istifa edince Fethullah Hoca seçildi. Eskiden de tanırdım ben Fethullah Hoca’yı. Hatta ziyaretine gittik Edirne’de, İzmir’de… Ben Adana’da iken yanımıza gelmişliği vardı. Epey bir zamandır görüşmedik fakat onun da gayesi İslamiyet’tir, başka bir şey değil.”</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="zuhur, post: 53843, member: 3258"] Allah Razı Olsun Kardeşim Yeğin, Bediüzzaman’ın Ankara’dan gelen bir emirle Burdur’da iken öldürülmesinin istenmesi hususunda da şunları aktarmaktadır: “Emri kim verdi bilmiyorum. ‘Vücudunu ortadan kaldırın’ emri geldi Üstadımız için. O zaman Mareşal Fevzi Çakmak da Burdur’a gelmiş. Burdur Valisi, Fevzi Çakmak’a danışıyor. Fevzi Çakmak da ‘Bediüzzaman’dan zarar gelmez. Ona hürmet edin’ diyor. Ve ondan sonra bir şey yapmıyorlar Üstad’a.” 22 Mart 1960’ta Said Nursi, Abdullah Yeğin’in bulunduğu Urfa’ya gelir: “Üstad bizi Urfa’ya gönderirken ‘ben de geleceğim’ demişti. Daha sonra, fırsat buldukça ziyaretine geldiğimde de ‘sana başın sağ olsun diyecekler’ diye söylemişti. Üstad, Urfa’da vefat edeceğine işaret ediyordu. Biz anlamıyorduk. Vefatından 40 sene önce, 1921’de, İstanbul’da basılmış Lemaat’ın sonunda vefatını haber vermiş, yazmıştı: ‘Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde/ Said’den yetmiş dokuz emvat (...)’ Bu nedir diye biz anlamıyorduk. 1379 tarihiymiş. Sonra vefat edince bazı kardeşler dediler ki ‘Üstad vefat tarihini söylüyordu. Vefatına yakın en son Şualar çıktı. Şualar’ın sonuna da bu manzumeyi koydurmuştu. Vefatından dört sene evvel de ‘benim mezarım gizli olacak’ diye bir mektup yazmıştı. Üstad Lahika mektuplarını 15 günde veya ayda bir yazar talebelerine ulaştırırdı.” Urfa’da bulunan Bediüzzaman, orada da rahat bırakılmaz. Zamanın İçişleri Bakanı Namık Gedik’in emri ile Said Nursi’nin Urfa’dan ayrılması istenir. Halk da bunun üzerine Menderes’e telgraflar çeker. Abdullah Yeğin bir telgrafla, Adnan Menderes’ten ‘Üstadımızın kabahati nedir?’ sorusuna cevap arar. Yeğin, 40 lira vermiştir o telgrafa: “Zübeyir Ağabey’in parasını harcıyorduk. Ondan ödünç alıyor, sonra veriyorduk ona. Bir de Üstad bize tayinat olarak her gün 25’er kuruş veriyordu ve biz onunla idare ediyorduk.” Hayatı boyunca İslamı tebliğ etmekten başka gayesi olmayan Bediüzzaman Said Nursi, bunca baskı ve zehirlenme teşebbüsünü atlatır. 22 Mart’ta geldiği Urfa’da, bir gün sonra bu dünyadaki hayatını tamamlar. Bediüzzaman’ın vefatından sonra, hiçbir kanuni engel olmamasına rağmen Abdullah Yeğin ve bazı Nur talebelerinin Urfa’da ikamet etmelerine müsaade edilmez: “Üstadın vefatından sonra bizi bırakmadılar. Biz memleketimize geldik. Sonra Ankara’ya gittim. Fakat Cumhuriyet Gazetesi’nde Üstad’ın mezarının yıkıldığını görünce tekrar Urfa’ya bu sefer gizli gittim.” Abdullah Yeğin, burada 20 gün kadar kalır: “Bir gün dışarı çıkayım dedim. Çıkar çıkmaz polis beni hemen tanıdı. Valinin emri ile derhal askerî cezaevinde bir ay hapis ettiler. O zaman askerî vali vardı. ‘Senin burada durman yasak. Gitmezsen tekrar hapsederiz.’ dediler. Üstadın vefatından sonra, Urfalı olmayan hiç kimseyi orada bırakmadılar.” Hep hadiseli geçti ömrümüz Nur talebelerinin ‘Biz Türk vatandaşı değil miyiz? Niye bize izin vermiyorsunuz?’ serzenişleri de fayda etmez. Zamanın askerî valisi onlar için tevkif kararı verir: “O vali bizi tevkif ettirip Ankara’ya ö ettirdi. Cezaevinden çıktıktan sonra Üstad’a sadakatsizlik oluyor düşüncesi ile Urfa’ya en yakın şehir diye Antep’e gidip ikamet ettik.” Abdullah Yeğin Antep’te de hizmetlerine devam eder: “Orada da bir gecekondu tuttuk. Dershane açtık. Risale-i Nur epey tanındı orada da.” Fakat sürekli kontrole tâbi tutuldukları için bir sebeple yine kitapları da alınarak toplu halde 15 gün boyunca karakolda ağırlanırlar. Ehli vukuf’un müspet raporundan sonra mahkemece serbest bırakılınca, bu sefer de Antep’te durmaları sakıncalı bulunur: “O zaman ben Adana’ya gittim. Adana’da 10 sene kaldım.” Adana geniş bir yer olduğu için burada kalmalarına itiraz edilmez: “Biz yine ders yapıyorduk, Risale-i Nur okuyorduk. Başımıza gelenleri yazsak bir kitap olurdu.” Yeğin, bunca hareketli bir hayatın içerisinde olduğu için evlilik yapmaz: “Hep hadiseli geçti ömrümüz. Kim gelir bizimle…” Bediüzzaman, Abdullah Yeğin’i siyasi hareketlerin içinde bulunmaktan özellikle men etmiştir: “Üstad, ‘Sen siyasi şeylere katiyen karışma.’ dedi. Çünkü ben, kim ne derse bakarsın inanıveririm. O yanımı Üstad bildiği için böyle söylemişti.” Bediüzzaman’ın ‘Sen Nurcuların ağabeyisin’ iltifatına da mazhar olan Abdullah Yeğin, Fethullah Gülen Hocaefendi ile eskiden tanışmaktadır: “Üstad’ın talebeleri Hizmet Vakfı’nın mütevelli heyetine aza oldular. Tahiri Ağabey vefatına yakın bir zamanda ‘ben mütevelli heyetini bırakıyorum. Fethullah Hoca var, ben yerime onu tayin edeceğim.’ dedi. Vakfın tüzüğüne göre üç kişi tayin edilir, mütevelli heyeti de onlardan birini seçerdi. Tahiri Ağabey istifa edince Fethullah Hoca seçildi. Eskiden de tanırdım ben Fethullah Hoca’yı. Hatta ziyaretine gittik Edirne’de, İzmir’de… Ben Adana’da iken yanımıza gelmişliği vardı. Epey bir zamandır görüşmedik fakat onun da gayesi İslamiyet’tir, başka bir şey değil.” [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Risale-i Nur Talebeleri
Abdullah Yeğin
Abdullah Yeğin Ağabey'den Hatıralar
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst