Mevlevi...

pendüender

Well-known member
Nefis putunu kır
Putların anası, bir put olan nefsinizdir; çünkü put yılandır; nefis putuysa ejderhâ.
Nefis demirle taş gibidir; put o çakmaktaşından sıçrayan kıvılcımdır; o kıvılcım suyla söner gider.
Fakat çakmaktaşıyla demir, ne vakit suyla söner? İnsanoğlu, bu ikisi, kendisiyle oldukça nasıl esenliğe ulaşır?
Put, testide gizli duran kara sudur; nefsi ise, bu kara suya kaynak bil.
O yontulmuş put, kara sele benzer; put yonan nefisse anayoldaki kaynaktır.
Bir parçası yüzlerce testiyi kırar, ama kaynağın suyu durmadan dinlenmeden coşar kaynar.
Put kırmak kolaydır, pek kolay; fakat nefsi kırıp geçirmeyi kolay görmek bilgisizliktir, bilgisizlik.
Ey oğul, nefsin şeklini arıyorsan yedi kapılı cehennemin hikâyesini oku.
Her solukta bir düzeni vardır nefsin; her düzeninde de yüzlerce Firavun, o firavunlara uyanlarla beraber batar-gider.
Musa'nın İlâhına, Musa'ya, kaç; Firavunluk ederek îman suyunu dökme.
Ahad'e, Ahmed'e el at; a kardeş, kurtul beden Ebû-Cehl'inden.
 

pendüender

Well-known member
Her ağlamanın sonu gülmektir
Birisi ağzını eğer de eğlenerek Muhammed'in adını anardı; anarken ağzı eğri kalıverdi.
Pişman oldu da "ey Muhammed" dedi, "lûtuflar sahibisin, ledün bilgisi katında; sen bağışla.
"Bilgisizliğimden seninle alay ettim; halbuki asıl alay edilecek benmişim.
Allah, birisinin perdesini yırtmak isterse gönlüne, temiz kişileri kınama isteğini verir.
Fakat Allah, birisinin aybını örtmek isterse, o kişi nefis yüzünden ayıplara bulanmış kişilerin bile ayıplarını söylemez.
Allah, bize yardım etmek dilerse gönlümüze, ağlayıp inleme isteğini verir.
Ne mutlu gözdür o göz ki onun için ağlar; ne kutlu gönüldür o gönül ki onun için yanar kavrulur.
Her ağlamanın sonu gülmektir; sonu gören kişi kutlu bir kuldur.
Nerde akarsu varsa orada yeşillik vardır; nerde akan gözyaşı varsa oraya rahmet gelir.
İnleyen dolap gibi gözlerinden yaşlar saç da can alanından yeşillikler bitsin.
Ağlamak istiyorsan gözyaşı dökenlere acı; acınmak istiyorsan sen de acı zayıflara.
 

pendüender

Well-known member
Erenlerin yolunda çalış
A ulu kişi, gücün yettikçe peygamberlerle erenlerin yolunda çalış, çabala.
Kaderle pençeleşmek savaş değildir; çünkü bizi onunla pençeleştiren de kaderdir.
Birisi, inanç yolunda, kulluk yolunda yürür de bir soluk olsun ziyan ederse kâfir olayım ben.
Başın yarılmamış, şu başını bağlama; bir iki günceğiz çalış, sonra güledur.
Dünyayı arayan, olmayacak, kötü bir şeyi aradı; âhireti arayansa iyi, güzel bir hâl aradı.
Dünya kazancında düzenlere başvurmak soğuk bir şeydir; fakat dünyadan vazgeçmek için düzenler kurmak da var, yerindedir bu.
Düzen odur ki kurtulmak için zindanı deler; açılmış deliği kapatmaksa, soğuk bir düzendir.
Bu dünyâ zindandır; biz de dünyadaki mahpuslarız; del zindanı da kurtar kendini.
Nedir dünya? Allah'dan gafil olmak; kumaş, para, ölçü, tartı, kadın dünya değildir.
Malı, din için, Allah için yüklenirsen, Peygamber buna, ne de güzel mal dedi.
 

pendüender

Well-known member
Allah'ın lûtfuna kaçmalı
Allah'ın lûtfuna kaçmalı, ona sığınmak; çünkü o canlara binlerce lûtuflar saçmış dökmüştür.
Bir sığınak bulmak gerek; ama nasıl sığınak? Öyle bir sığınak ki ona sığındın mı su da sana asker olsun, ateş de.
Nuh'a, Musa'ya deniz dost olmadı mı? Su, onların düşmanlarını kinle kahretmedi mi?
Ateş İbrahim'in kalesi değil miydi; böylece de Nemrud'un gönlünden duman tüttürmedi mi?
Dağ, Yahya'yı kendisine çağırmadı mı; ona kastedenleri taşla sürüp kovmadı mı?
Ey Yahya, gel, bana kaç; kaç da keskin kılıçtan kurtarayım seni, sığınak olayım sana demedi mi?
 

pendüender

Well-known member
Elinden geldikçe kul ol
Övülmenin tesiri sürer gider; bir zaman sonra da deşilmesi gereken bir çıbandır, başgösterir.
Nefis çok övülme yüzünden Firavunlaştı; alçak gönüllü ol, ululuk taslama.
Elinden geldikçe kul Ol, pâdişâh olma. Top gibi zahmetler çek, mihnetlere katlan, çevgen olma.
Yoksa şu lütfün, şu güzelliğin kalmadı mı, seninle eş-dost olanlar usanırlar senden.
O vakit, vaktiyle seni aldatan o topluluk, seni görünce, işte şeytan derler.
Seni kapı dibinde gördüler mi, hepsi de mezanndan baş çıkarmış hortlak der.
Zayıf, hasta bulunmazsa hekimlik sanatının güzelliği nasıl olur da meydana çıkar?
Bakırların horluğu, bayalığı meydanda olmasa kimya nasıl görünür?
Noksanlar, olgunluğun aynasıdır; o horluk, üstünlüğün, ululuğun aynasıdır.
Çünkü gerçekten de zıddı meydana çıkaran, onun zıddı olan şeydir; bal, sirkeyle belirir.
Kendi noksanını gören kişi, olgunlaşmaya on atla koşar.
Kendisini olgun sanansa, ululuk sahibi Allah'a, bu zannı yüzünden uçup ulaşamaz.
A sapık, olgunluk zannından, vehminden daha beter birşey yoktur senin canında.
Senden bu kendini görüş gidinceye dek gönlünden, gözünden çok kanlar akar.
İblîs'in hastalığı, "Ben ondan hayırlıyım" demesiydi; bu hastalık, her yaratılmışın içinde vardır.
Kendisini pek kırık dökük görse bile arı-duru sudur ama pisliği dibinde ara.
Sınamak için seni bir coşturdu mu, içinde pislik bulunan su, bulanır, pisliğin rengini gösteriverir.
A yiğit, ırmak sana arı duru görünüyor ama dibinde pislik var.
 

pendüender

Well-known member
Şehvet ateşe benzer
Şunu da bil ki ateş, asıl şehvet ateşidir; suçun, kabahatin temeli, o ateş üstüne atılmıştır.
Dıştaki ateş, suyla söner; fakat şehvet ateşi, parladıkça parlar; adamın yüzünün suyunu yerlere döker.
Şehvet ateşi suyla yatışmaz; çünkü azap etmek bakımından cehennem huyu vardır onda.
Şehvet ateşine ne çâre var? Din ışığı, sizin ışığınız, kâfirlerin ateşini söndürür.
Bu ateşi ne söndürür? İlâhî ışık. İbrahim'in ışığına usta tut da;
Nemrud'a benzeyen nefsinin ateşinden, şu ödağacına benzeyen bedenin kurtulsun.
Ateşe benzeyen şehvet, yanıp durdukça eksilmez; o, ona, dileğini vermemekle eksilir.
Bir ateşe odun attıkça hiç söner mi? Hiç odunu yakmaz mı?
Fakat odun atmazsan ateş söner; çünkü bu çekinmek, ateşe su serper.
Gönüllerin çekinmesinden allık sürünen güzel yüz, hiç ateşle kararır mı?
Ne mutlu o kişiye ki gençlik çağını ganimet bilir de borcunu öder.
Gücü-kuvveti varken, vücudu sağ ve esenken, yüreğinde de, bedeninde de güç-kuvvet varken başarır bunu.
O gençlik, yem yeşil, ter ü taze bir bağa benzer; esirgemeden yapraklar, meyvalar verir.
Genç adamın kuvvet, şehvet kaynakları akar-durur; Bil ki bu sular, yeryüzüne benzeyen bedeni, yemyeşil eder.
Ev yapılmış, döşenip dayanmış; tavanı iyiden-iyiye yüksek. Dört duvarı sağlam, değiştirmeye, onarmaya hacet yok.
Ne mutlu ihtiyarlık günleri gelip çatmadan, boynunu, hurmalıktan bir iple bağlamadan bu işi başarana.
Kocalıkta toprak çoraklaşır, akar dökülür. O çorak toprak, asla güzel bitki bitirmez.
Güç suyu, şehvet suyu kesilmiş. Kendisine de faydası yok, başkalarına da.
Kaşlar, eğer kuskunu gibi aşağı düşmüş; göz sulanmış, kararmış.
Yüz, buruşuklardan kertenkele sırtına dönmüş. Söz söyleyemez, tad alamaz olmuş; dişler kesmez olmuş-git-miş.
Gün akşam olmuş; leş gibi beden topallayıp kalmış; yol da uzun. İş yeri yıkılmış, iş güç yıkılıp yatmış.
Kötü huyların kökleri sağlamlaşmış; onları sökecek güç-kuvvet azalmış gitmiş.
 

pendüender

Well-known member
Her kötü huyunu bir diken bil
Diken, güçlenmede, boy atmada... Diken sökecekse kocalmada, gücü kuvveti eksilmede.
Diken, her gün, her solukta daha da yeşermede.
O, daha da gençleşiyor; sen, daha da kocalıyorsun.. Tez ol, vaktini boş geçirme.
Her bir kötü huyunu bir diken bil; dikenler, kaç keredir ayağını yaraldı.
Kaç kere, kötü huyun yaraladı seni; fakat sende duygu yok ki; duygusuz yaratılmışsın.
Çirkin huyunun, başkalarını yaraladığını bilmiyorsan.
Kendi yarandan da haberin yok değil ya; sen hem kendine azapsın, hem başkalarına.
 

pendüender

Well-known member
Şehvete batan bir daha çıkamaz
Kendine gel a yolcu, kendine gel! Akşam oldu, ömür güneşi kuyuya düşmek üzere.
Aklını başına al da yarın deme; nice yarınlar geçti... Ekin çağı büs bütün geçmesin bari.
Öğüdümü dinle: Beden, güçlü bir bağdır; gönlün yeniye bakıyorsa eskiyi çıkart.
Şehvetleri, tadları boşlamaktır cömertlik. Şehvete batan, bir daha çıkamaz.
Bu cömertlik, cennet selvisinden bir daldır; vay böyle bir cennet dalını elinden çıkaranın hâline.
Yok olan şu dünyâ, var gibi görünmede. O var olan dünyâsa pek gizlenmiş.
 

pendüender

Well-known member
Sevgi acılan tatlılaştırır
Sevgiden, acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar, altın olur.
Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır. Sevgiden dertler şifâ bulur, sağalır.
Sevgiden, ölü dirilir; sevgi yüzünden pâdişâh kul kesilir.
Bu sevgi de, bilginin sonucudur; saçma sapan şeylere kapılan, nasıl olur da böyle bir tahta oturur?
 

pendüender

Well-known member
Topluma dost ol
Yol arkadaşlarını arayıp sormayı gerekli bil; ister yaya olsun, ister atlı.
Hattâ düşman bile olsa bağışta bulunmak iyidir; bağış yüzünden nice düşman, dost olur gider.
Dost olmasa bile kini azalır; çünkü bağış, kine merhemdir.
A iyi dost; daha da çok faydası var; var ama sözü uzatmaktan korkuyorum.
Sözün kısası şu: Topluma dost ol; put yapan gibi taştan bile kendine bir dost düz.
Çünkü topluluk, kervan halkının çok oluşu, yol kesicilerin bellerini kırar; mızraklarını köreltir.
 

pendüender

Well-known member
Balık baştan kokar!..

Yöneticilerin huyu halkına da tesir eder...

Yönetici bir havuza benzer; halk da bu havuza bağlı bu boruları gibidir.

Eğer havuzdaki su pis olursa, borulardan da aynı bu su akar.

Sen bu sözün mânâsına dal, adamakıllı dikkat et, iyice düşün bakalım!..
mesnevi
 

pendüender

Well-known member
Şekilden geç, mânâya ulaş!..

Ne güzel ibadet ediyor, ne hoş işlerde bulunuyor; fakat bir parçacık bile tat yok.

İbadet kabuktan ibaret, içi yok; cevizler çok, ama içleri boş.

İbadetin netice vermesi için zevk; tohumun ağaç olması için iç gerek
 

pendüender

Well-known member
Mal-mülk, makam; ama sonuç!..

Sığır, kasapların ne yapacağını bilseydi, hiç onların peşine düşer, dükkana gider miydi?

Veya kasapların elinden kepek yer miydi? Yahut da onların gülücüğüne aldanıp, onlara süt verir miydi?

Hatta ot yese bile, niçin beslendiğini bilseydi, hiç otu hazmedebilir miydi?

Şu halde bu âlemin direği gafletten, bilmezlikten ibarettir. Devlet (maddî manevî zenginlik) “Dev” (koş) kelimesiyle “let”

(dayak) kelimesinden meydana gelmiştir.

Önce koş; koş da sonundaki dayağa bak! Bu yıkık yerde (dünyada) devlet sahibine eşekcesine ölümden başka bir şey yoktur.
 

pendüender

Well-known member
Herkesin doğrusu kıyamette ölçülür!

Tüm insanlar bir hayale kapılmış, bir bucağı eşelemekte. Biri define bulmak için bir köşeyi kazmakta;

Bir başkası papaz olmak için kiliseye kapanmış; bir başkası da hırs içinde ekine, tarlaya koşmuş,

Bir diğeri cin çağırmakla meşgul, gönlünü aklını kaybetmiş; öbürü yıldız bilgisine kapılıp nalı yıldızın üzerine koymuş, fal
bakmada.

Bunların her biri, bir diğerine bakıp “Ne iş yapıyor bu” diye hayret etmede; her biri bir diğerinin işini boş bulmada.

Bunların hepsi can kıblesini kaybetmişlerde onun için herkes bir tarafa yönelmiş;

Nitekim bir bölük insan da kıble nerede, diye arar; bir hayale kapılıp her tarafa döner, durur.

Sabah olup da Kâbe göründü mü gerçekten kimin yolunu kaybettiği anlaşılır.

Bu şuna benzer: Hani, dalgıçlar denize dalar, denizin dibinde aceleyle ellerine ne geçerse toplarlar ya!

İnci bulurum ümidiyle onu bunu torbalarına doldurur;

Fakat o koca denizin dibinden çıktılar mı iri ve kıymetli inci kimin torbasındaysa meydana çıkar.

Birinin küçük bir inci, diğerinin sadece taş parçaları veya boncuk olduğu anlaşılır.

İşte, kıyamet günü de buna benzer; onları bu gaflet uykusundan uyandırıp, iyiyi, kötüyü, kimin ne topladığını ortaya

çıkarır.
 

pendüender

Well-known member
Hazret-i Mevlânâ

“Kıyamet günü; alacalı öküzler, yani kötü düşünceli kâfirler ve fâsıklar için korkunç bir kurban bayramıdır. O gün, öküzlere (yani Hak’tan uzak gâfillere) ölüm, mü’minlere ise bayram günüdür!”
 

pendüender

Well-known member
Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle..
Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil,
kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla...!
Hz Mevlana..
 

pendüender

Well-known member
Mü’minler, îmân yayılınca sevinir. Kâfirler ise, küfür yayılınca, islâma mâni olununca sevinir.

-Tanıdıklarınıza kitap dağıtın, milletin îmânı gitmesin diye uğraşın.

-Peygamber efendimiz buyuruyor ki, “Ahir zemanda öyle bir zeman gelecek ki, dinini îmânını muhafaza etmek, avucunda ateşi tutmak gibi olacak.” Onun için Rabbena duasını çok okumak lâzımdır.

-Eskiden müslimânların günaha girme korkusu vardı. Şimdi kâfir olma tehlikesi var. Sonsuz Cehennemde yanma ihtimali felaket olarak yetmez mi! Onun için sabah akşam îmân tazelemelidir.

-Eskiden helalden haramdan bahs edilirdi, şimdi îmânın var mı, yok mu, bunlar konuşuluyor.
 
Üst